Zıplanacak içerik

Muallim-i Âli

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Muallim-i Âli tarafından postalanan herşey

  1. Muallim-i Âli şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Allah sonsuz güç sahibidir. Çünkü kainatta (sayılamıyacak kadar çok) her şey bir düzen içinde kusursuz bir şekilde yoluna devam ediyor.(ta ki insan eli değene kadar) Sırf bu açıdan baktığımızda bile (haşa) birden fazla ilah olması hepsinin sonsuz güçte olması dolayısıyla düzenin alt üst olması demektir. Biri kar yağdırmak ister diğeri tam tersini ...ikisi aynı eylemi yapsa bile bu demek değildir ki ikisi her zaman aynı eylemi yapar, insanlar bile farklı farklı düşünür. Dolayısıyla sonsuz ilim sahibi Allah tek olmak zorunda. (haşa) Birden fazla olması hem akla zarar, hem mükemmel düzene ters, hem sonsuz güç kavramına ters. İki sonsuzun karşı karşıya gelmesi hem mantıksız, hem mantıklı olsa bile facianın ta kendisi olur ki; sonsuz kavramını algılamakta zaten zorlanıyoruz... Dünya hayatındaki nimetler cennetteki nimetlerin gölgesi hükmündedir. Test sürüşünüz mübarek ola . Gerçekleri hayatı boyunca doğru söyleyenlerden duymak, doğru mu yanlış mı söylüyor belli olmayan birinden duymaktan iyidir. (Peygamber, sahabe, ensar, evliya , müceddid yeterli geldi.) Doğruluktan ayrılmayanın masalla işi olmaz. Ölünce masala kavuşacaksınız hayırlı olsun...
  2. Muallim-i Âli şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Bkz. - Risale-i Nur Külliyatı - Sözler - 10. Söz - Hz. İsa'nın mucizesi
  3. Muallim-i Âli şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Korku damarı insanın hayatını devam ettirmesi için verilmiştir. Başına gelebilecek tehlikelere karşı tedbiri elden bırakmaması için. Yoksa korkunun fazlası islam dinince uygun değildir. İslama göre her şey dengede olmalı; islama göre insan korku ve ümit arasında dengede olmalı. Ne günah işledik diye merhametli Allah'a tevbe etmekten ümidi keseriz ne de sevap işledik diye onu ballandıra ballandıra anlata anlata yok olmasına sebep oluruz. Tabiatın aklı var yani olaya müdahele ediyor...Kendiliğinden olmuyor o bakımdan ... Tabiatı donatan kim / ne ? Tabiatı donatan yüce mevlaya şükürler olsun ki herşeyde onun imzası var çünkü aynı türün her birinin ayırt edilebilmesi için hepsinde bir farklılık var. Bu ince hesabı uygulayan Allaha şükürler olsun. Adından ziyade yaptıklarına , düşüncelerine değer verilir. Adı; düşüncelerinin, yaptıklarının imzası olabilir ancak. Bu durum böyle gelir gider sonuç kısır döngü olur yani öyle mi ?... Başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır, olacak ve olmalı. Allah adaletini gösterdi bakanlar iyi görür. Kuranda yazıyor bak gör. (Kavimlerin helakı) Kavimlerin helak edilme sebepleri ve helak ediliş şekilleri kuranda yazıyor. Şimdi tüm o helak edilme sebepleri hepsi birden işleniyor. Bu demektir ki Kıyamet günün azabı tüm helak ediliş şekillerinden üstün olacak ve Kıyamet günü haktır. Tüm helak edilme sebeplerinin birleşimi elbet tüm helak ediliş şekillerinden üstün bir azabı gerektirir ve olacak ve olmalı ki adalet yerini bulsun. Kişinin imanı ne ölçüde büyükse başına gelen musibetler de o ölçüde büyüktür. Doğru orantı vardır. Allah; imanı yüksek olan kulunun günahlarına kefaret olsun diye başını bir musibetten diğerine daldıra daldıra kulunun hayatı musibetten kurtulmaz. Sadece imanı yüksek olan kuluna değil derecesini arttırmak istediği kulunu da buna tabi tutar. Çünkü sabır üç türlüdür : - Hastalık ve musibetlere karşı sabır, günahlara karşı direnmede sabır ve ibadet üzere ısrarda sabır. Korkuyla gelen hayal değil mükemmel düzeni sağlayan Allah'ın mükemmel bir şekilde herkese yaptıklarının karşılığını vereceği en büyük hesaplaşma yeri olan Mahkeme-i Kübradır. İslamda derinleşmiş, derinlemesine analiz yeteneği yapabilecek düzeye gelmiş hayatında hiç yalan söylememiş ne olursa olsun daima doğru yoldan ayrılmamaya dikkat etmiş insanlar; ilk yalanı söyleyen ve yalan üzerine ihtisas yapan şeytana uyup yalan söylemezler. Dışlamak farklıdır, işin doğrusunu anlatmak farklıdır. Hoşgorüden taraftar olup da müspet hareket etmek apayrıdır.
  4. Muallim-i Âli şurada cevap verdi: muki başlık Dini Konular - Din - Dinler
    Araştırmayı sevmeyenin başka bir alternatifi olabilir mi ? Bilmeyenlerin bilenlere sorgulamasız güvenmesi araştırmayı sevmemesinden, araştırma yapmamasından kaynaklanır veya da hayatı boyunca hiç yalan söylememiş müspet hareket etmemiş kişilere olan güvenden kaynaklanır. Yapmak ve Tahrip etmek tarafsızlıkla olmaz ki. Yapmak veya Tahrip etmek eylemine geçmeden evvel tarafsızsındır. Ama bu eylemlerden herhangi birini yaptığın takdirde sen artık eylemi yaptığın taraftasındır. Orjinal dışı diye kastetdiğiniz Kuran'a hareke sistemi getirilmiş hâlidir. Doğru ve yalan her zaman ayırt edilir. Kahrolsun o yalancılar şeklindeki ayetler durumun ciddiyetini fevkalade gösteriyor. *** Şüphesiz o zikri (Kur'an'ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz. Kahrolsun o yalancılar. *** Tüm ayetleri yazmaya gerek yok sanırım ama aynı türden olan / bağlantını olan ayetlerin hepsini bir araya getirerek okumayı dene kuranı. Tefsir veya meale güvenmiyor olabilirsin ama o zaman Arapçayı öğrenip bir de o açıdan süzmen gerekicek meal ve tefsirleri. Doğru mu çevirmiş yoksa yanlış mı o zaman görürsün.
  5. Muallim-i Âli şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Duygu, his, düşünce, akıl ...vs deki sonsuzluk sonsuz bir hayatı yaşayacağımıza işaret ediyor. Sonlu bir dünyada sonsuzluğa sahip olan duygu, his, düşünce, akıl ...vs nin verilmesi sadece bu dünyada yaşayacağım halde bu kadar zengin donatılmam hem gereksiz hem ihtiyaç fazlası hem israf olurdu. Allah israf etmez. Hiç mümkünmüdür ki israfı yasaklayan israf etsin. Bir kişi hayatını hiç bir şey öğrenmeyerek geçirsin ve bir kişide tüm ilim dallarıyla ilgilensin ve istediği alanlarda da ihtisas yapsın.Sonra bu iki kişi de ölüp yok olsun. Sonuç aynı olacaksa bu kadar intizam içinde bir kainata gerek olmazdı. Birisi istediği gibi tahrip etsin. O tahrip edenin tahrip ettiklerini onlarca kişi tahribin bilmem kaç katı zamanda yeniden onarsın ve bu onun yanına kâr kalsın. Hiç adaletli değil. Madem dünyada adalet insanlara bırakılmış elbette insanda kusurludur. Öyle ise kusursuz her şeyden münezzeh yaratıcı elbette herkese hakkını verecektir. Haksızlıkta hak arayanın vay haline! Hz. İsa'nın mucizeleri dahi yeterli bir nedendir. Tabiatı sonbahar da öldüren ve sonra ilkbaharda dirilten bunu her yıl yaparak hatırlatma yapan Allaha şükürler olsun.
  6. Muallim-i Âli şurada cevap verdi: muki başlık Dini Konular - Din - Dinler
    Kuran'ın benzerini getirip getirememe konusunu Arapça diline her yönden hâkim olmayan kişi nasıl halledebilir. Bu kişinin söyledikleri de o zaman bilimsel değildir. Uydurmadan başka bir şey de değildir. Kurandaki kelimelerin Türkçe karşılığını bilen zaten kuranı okurken Türkçe mealini kelime karşılığını bildiği için anlıyor. Bir işte kapsamlı bir çalışma yapılacaksa, her yönden delillerle ispat edilecekse ilk başta o alanda uzmak olmak gerek. Sonra o alana bağlantılı olanlarda. Kurandaki Arapça kelimelerin Türkçe karşılığını ezberleyipte aha kuranda bu yazıyor demekle anlıyabileceğin dediğin kadardır fazlası değil.
  7. Bilemediğim bir olayı kendi kendine oluyor veya şuursuz hayvan onu yapıyor demek yerine doğuştan bilgili olan bu canlılara yapması gerekenleri bir daha unutmamaları üzere öğreten Allaha şükürler olsun demek bana daha mantıklı geliyor. Olayı kendine kendine gibi anlamsız bir şeye havale etmiyorum. Olayın teknik yönünü araştırmak meraktan kaynaklanır. Ama ben bu böyledir araştırmayın cahil olun diye bir tabir kullanmadım! Araştırırsın mükemmel düzeni daha iyi öğrenirsin. Bana sigara zararlıdır içme gibi tabirle din zararlıdır gerek yoktur demekle önyargılı olmak arasında bir fark olduğunu söyleyebilirmisin. Nedenlerini yazmak ondan sonra işte bu nedenlerden dolayı sigara zararlıdır içilmemesi gerekir diye ifade etsen daha güzel olmaz mı.
  8. İnsan matematiksel hesap yapmadan yapamadığını arı doğuştan biliyor. İnsan önce okuma yazma öğrenir ancak öylece hesap işlemleri yapar. İnsanda muhakeme etme yeteneği vardır. Bir şeyi önce düşünür sonra yapar. Diğer canlılar öyle değil. Önce düşünme sonra işleme geçme gibi problemleri yoktur. Geçmiş için üzülme gelecek için tasalanma derdi yok. Ne varsa şimdiki zamanda vardır hesabı hareket eden canlılar. Doğuştan bilgilidirler. Yapacağı tüm şeyleri doğuştan bilen bir canlı. Dolayısıyla aklı olsa bizden bir artısı olurdu. Hem doğuştan bilgili hem de akıllı olması sadece akıllı olarak doğan canlıdan elbet üstün olurdu. Şu düşünce kısıtlamalarını yazın da bilelim. Gerekli mi gereksiz şeyleri mi kısıtlamış ?
  9. Doğru fitne fesat çıkararak kardeşi kardeşe arkadan vurduranların hiç bir payı yok zaten. Tahrip ehli ya ... Referansımı elbette bir müslüman olarak islamın 100 lerce yıl bayraktarlığını en iyi şekilde yapmış bir milleti referans alacağım. Dinde neyin helal neyin haram olduğunu bilmeyen bir islam devletini referans alacak değilim. İbni Sina, Mimar Sinan vs. vs. ne çabuk unutuldu. Topuğuna yetişilemeyen adamlara çamur atmak adet midir bilemem.
  10. Kainatta her şey düzen içinde, her canlı(insan hariç) doğumdan itibaren ne yapacağını çok kısa bir süre içinde öğreniyor sanırsın doğuştan alimlerdir.. Bir arı kusursuz altıgen şeklinde petek yapıyor, bir inek idrar ve kan arasından bembeyaz süt ikram ediyor. Bir sürü şey saymaya gerek yok. Kimin iyi bir öğretici olduğu ortada. İşe insan el atınca tahrib etmek isteyince mahvediyor. Hem mümkündür ki 20 adamın 20 günde yaptığını 1 çocuk 1 günde tahrip edebilir. Çünkü yapmak zordur, tahrip etmek kolaydır. Tahrip etmek için fazla kafa yormaya gerek yoktur. Vur kır parçala devir. İnsana da akıl vermiş. Kendi öğrensin diye. Ona da bir yol göstermiş lakin astigmat galiba birçoğu yolu net göremiyor...
  11. Muallim-i Âli şurada cevap verdi: muki başlık Dini Konular - Din - Dinler
    Korunmayan bir kitabın ayetlerinin değiştirilebilmesi lazım. Ayetlerin değiştirilmesi farklı bir şeydir. Ayetler yanlış okunmasın diye kuran'a hareke sistemini getirmek farlı bir şeydir. Ayetin mealini saçma sapan çeviri yaparak değiştirmek farklı bir şeydir ayetin orjinal halini değiştirmek farklı bir şeydir. Hicr Sûresinin 9 . Ayeti Şüphesiz o zikri (Kur?an?ı) biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz. Aksini iddia edecek deliliniz nerede. Kişinin duyduğu her şeyi anlatması yalan olarak ona yeter. (hadis-i şerif) Doğru dürüst kaynaklardan araştırmanız nerede... Ebubekir - Ömer - Osman - Ali isim değildir. Hz. Muhammed güneşinden aynaya akseden Hz. Muhammedin sıfatlarıdır. Ebubekir - Doğruluğun sembolidir. Doğruluğun sembolü olan bir kişiye ise güvenmemek divanelik değil de nedir... Orjinal kuran demiş birisi. Harekeleri çıkar kurandan al sana orjinal hali. Tabi o zaman okuyabilecek misin o ayrı bir mevzu. Tüm peygamberler, sahabeler , ensarlar, evliyalar , asfiyalar, müceddidler Aynı şeyleri söylemişler ve Hayatları boyunca bir tek yalanına rastlanmayan bu insanların dediklerinden, uyduruk bir haberle vazgeçirmek çok basit bir oyundur. Bunca doğru söyleyen insan Allah var demiş inanmayacağız da yalanından doğrusundan emin olmayacağımız kişilere mi güveneceğiz...Biraz geniş düşünmek lazım. Hz. Muhammed peygamberliğini tebliğ etmeden evvel çevresindeki tüm insanların ittifaken Muhammed-ül Emin(Güvenilir Muhammed) demesi durumu çok iyi anlatıyor.
  12. İslamcı diye ifade ettiğin ülkeler arasına sanırım Osmanlı Devleti de girer. Osmanlı da kitap okuma oranı nasıldı ? Ya savaşa giden adam kitap okur mu ? (Yavuz Sultan Selim'in Mısıfr Seferine Giderken 3 Katır Kitap Götürmesine Ne Diyeceksin Acaba - Herhalde kitapları yakmak için götürdü demezsin inşallah!) İslamın ilk emri (ikra)Oku! dur. Okumayı ilk emir telakki eden bir dindir islam ; kitap okuma yerine toplumun % 90 üzeri tv izleme meraklısı olan tv izlemekten kitap okumaya fırsat bulamayan kitap okumaktan nefret edenleri islam ile bağdaştıramazsın. Böylelerini islamla bağdaştırırsan böyle mantıksız şeyler yazmaya devam edersin. Osmanlıda bilim nasıldı acaba ? Bkz. Osmanlı Devleti
  13. Bunu söyleyebilmek için gönderilen tüm peygamberleri ve hangi kavimlere / toplumlara gönderildiklerini bilmek gerekiyor. Peygamber sayısı olarak sadece kuranda adı geçenleri baz alırsanız kısıtlama getirmek normaldir. İlk insandan bugüne kadar tüm insanlık tarihini bilemediğimiz için de hangi dilleri konuşan ve hangi toplumlara gönderilen peygamberleri bilmemiz mümkün görünmüyor. Nice peygamber var ki kutsal kitap verilmemiştir ama bu demek değildir ki Allah ona vahiyle tevhid dinini öğretmemiştir. Yani sırf japonca kutsal kitap yok diye bu demek değildir ki japonlara peygamber gönderilmedi.
  14. Koyu renkli ifadedeki meseleyi bilim adamlarının bu uygulamayı robotlarda şimdilerde yapmasını zaman kaybı olarak nitelendirdim. Daha önceleri dikkate alınabilirdi dimi. Anlatmak istediğim buydu. Bir yanlış anlaşılma olmasın. Dinle bağlantı kursamda kurmasamda o yöne yönlendirmek/yönlendirilmek biraz ilginç. Bir belgeselden aklımda kalanı aktardım. Hepsi bu.
  15. Bir örnek vererek anladığımı aktarayım ; Zaman kaybı ve İsraf Eskiden robotlar doğadaki hayvanları taklit etmeden yapılıyordu; yani hayvanın yürüme şekli biçimi vs. şimdilerde ise hayvanlar taklit edilerek robotlar yapılmaya başlandı ve bu robotların eski yapım robotlardan daha başarılı olduğu görülmüştür. Eğer eskiden yapılan robotlar şimdiki mantıkla yapılsaydı başarılı olma açısından zaman kaybı olmazdı ve eski yapım için harcanan para da israf olmazdı. Daha iyisine yatırım yapmak varken niye eskisi için maddi imkanlar harcansın. (Bilimle ilgili 1-2 aylık önce izlediğim bir belgeselden aklımda kalan) Bilimin ilerleme hızının kesilmesinden ziyade yavaş ilerlemesini hızlı ilerleme şeklinde etkiler diye desek daha doğru olur gibi geliyor. Dinin gösterdiği yolun aksi izlendiğinde ifadesinin biraz daha açıklamaya kavuşturulması gerektiği kanaatindeyim.
  16. Biraz daha sakin olmanız dileğiyle. Verilen örnekten kastedilen manayı eleştirmek yerine örneği eleştirmek biraz ilginç. *** Cümleleri bütün olarak elerek alın. Parçalayınca anlam kaybı yaşanıyor. İngilizceden Türkçeye bir kitap çevrilirken bile % 100 doğru olarak çevrilemezken Arapçanın % 100 doğru - yani birebir direk tercüme edilemeyişi- size niye anormal geliyor. Arapçaya kastınız olabilir o beni ilgilendirmez kişisel nedendir lakin tarafsız değil biraz taraflı eleştiriyorsunuz gibi geliyor. Türkçeye nasıl mealen çevriliyorsa Japoncaya da mealen çevrilir. Araplar da sonuçta bir insan ve insanlarda kusursuz değildir. Kendi dillerindeki her türlü bilgiyi, her şeyi (kitap vs.) sorunsuzca kaç kişi doğru bir şekilde anlayabiliyor ki.... Kâbe meselesine gelelim; Kâbe ibadet için seçilmişse oradaki yaşayan toplumun anadili ne ise elbette orada yaşayanlar içinden seçilen peygambere de kutsal kitabın kendi anadilinde gönderilmesi elbette mantık dahilindedir. Anadili Arapça olana İngilizce kutsal kitap göndermek daha mantıklı geliyor sanırım. Araplara ayrıcalıktan ziyade Allah son gönderilen peygamberi Araplardan seçmeyi dilemişse son gönderilmiş olan kutsal kitabı da onun anadilinde göndermesi gayet mantıklıdır. Araplar bahane edilerek Allahın seçimini kabul etmemek gibi bir durum var ortada. Allahın varlığını kabul etmeyenin Arapça olarak gönderilen Kutsal kitabın kendi dilinde gönderilmedi diye itiraz etmesi mantıklı değil. Çünkü kitabı Arapça olarak gönderen kabul edilmemiş. Dolayısıyla kutsal kitabı gönderen o kişi için bilinmiyordur...O kişiye göre kutsal kitabı herkes gönderebilir o zaman. Allah neyi dilerse elbet o olur. Ben Allah'tan razıyım. Hakkımda neyi dilediyse kabulümdür. Olayı değiştiremiyorsam bakış açımı değiştiririm.
  17. Kuyumcu, Pazardaki Manavcı gibi elma kilo 1 ytl armut 2 ytl bilmem hangi meyve şu ytl diye bağırır mı ? Bağırmaz. Niye, çünkü malı kıymetlidir ve malını herkesin önüne sergilemez. Malı kapıp kaçanların olmasından dolayı malını kıymetli bir şekilde satmak ister.
  18. * Müteşabih âyetler, manasını ve hakikatini sadece Allah'ın bildiği âyetlerdir. Bunların insan zihni tarafından tümüyle kavranmasına imkan yoktur. Madem yapan bilir, elbette bilen konuşur. Madem konuşacak; elbette zîşuur ve zîfikir ve konuşmasını bilenlerle konuşacak. Madem insan neviyle konuşacak; elbette insanlar içinde kabil-i hitap ve mükemmel insan olanlarla konuşacak. Bu açıdan baktığımızda Allah seçtiği kimselere müteşabih ayetlerde anlatılmak istenen manayı kısmen de olsa verdiğini görürüz. Bilgi çağındayız elbet kuran ilminde en bilgin kişiler Hz. Muhammed'den sonra peygamber gelmeyeceğine göre müceddidlerdir. Ve geçen 100 yıl içinde(1900-2000) bu ayetlere açıklama geldiğini görmekteyiz. (bkz. risale-i nur) Kâbe sadece Hz. Muhammed döneminde mi vardı ? Yoksa Ondan önceki peygamberlerin de Kâbe ile bir bağlantısı mı var? Bakara Suresi 125. Hani, biz Kâbe’yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik: “Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rukû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi) tertemiz tutun.” 126. Hani İbrahim, “Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl. Halkından Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır” demişti. Teknoloji bu kadar ileriyken neden 100 binlerce kişinin ibadet için toplandığı bu yere saldırı düzenlenemiyor acep. Hz. İbrahim'in duasının kabul olduğunu görmekteyiz. Bence neden arapça yerine neden Kâbe'nin olduğu yerden doğuyor bu tevhid dini güneşi diye sorulmalı gibi geliyor.
  19. Âl-i İmrân(*) Sûresinin 7 . Ayet: Onun (Kur?an?ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihdir.* Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. * Müteşabih âyetler, manasını ve hakikatini sadece Allah?ın bildiği âyetlerdir. Bunların insan zihni tarafından tümüyle kavranmasına imkan yoktur. Allah?ın sıfatları, kıyametin ahvali, cennet, cehennem gibi hususlarla ilgili âyetler ile, sûrelerin başında yer alan (örneğin Elif Lâm Mîm. - Bakara suresi 1. âyet) ?hurûf-u mukatta?a? bunlardandır. Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?" derlerdi. Araplara hitap değil burada anlatmak istediği anladığım kadarıyla ; Allah kimi peygamber olarak seçmişse ve o peygamberin ana dili hangi dilde ise vahyedilen ayetlerden oluşan kutsal kitabın da seçilen peygamberin konuştuğu ana dilde olmasını kasteder. Peki olayı şöyle düşün. Sen ki bir Türksün yani anadilin Türkçe ve seçilen peygamberin de konuştuğu anadil Türkçe. Aynı toplumda yaşadığınızı düşünün. Allah kutsal kitabı ingilizce olarak gönderseydi ne düşünürdün? Seçilen peygamberin anadili Türkçe ve siz onun yaşadığı toplumda yaşıyorsunuz fakat kutsal kitap ingilizce olarak gönderildi. Ona itiraz etmez miydin ? Ve anadili İngilizce olan birisi de kendi toplumunda dedi ki "Niye Türklere yabancı dilden bir kitap olmaz der, eğer bu Kitabın herkes tarafından okunması lazım ise?"... Şimdi söylediklerinizle bu örnek arasında ne fark var? Görüldüğü üzere hiç bir fark yok. Sadece kullanılan diller, seçilen peygamber ve kutsal kitap indirilen toplum ve anadili kutsal kitabınkinden farklı olan kişileri değiştirdik. Çünkü olaya kutsal kitabın gönderildiği toplum açısından bakabilmek için. Ama ben sizi anlıyorum...Niye tüm kavimlere kendi dilinde kutsal kitap gönderilmedi sorusunun cevabını arıyorsunuz değil mi ?
  20. Karşı tarafın islami bilgisine göre iletilmek istenen mesajın aktarılış şeklinin değişmesi doğal bir şeydir. Yani üstü kapalı ifade kullanmak karşı tarafın konu hakkındaki bilgisinin yeterli düzeyde olduğunu gösterir. Lafı uzatmanın anlamı yoktur. Dini bilgisi olmayana bilimle anlatılır." Bu sefer de bilimi dine alet ettin veya bilimi kullandın." diye düşüncelerin ortaya konacağı makuldur. İslamı ya dini bilgileri kullanarak anlatırsın ya da bilimsel bilgileri kullanarak anlatırsın. Bana başka bir alternatif gösterebilir misin... Başka bir alternatif olsa olsa mucize olur ki mucize de olağanüstü bir eylemi ifade eder. Olağanüstü bir eylem herkesin yapacağı bir şey olmadığından ya kabul edilir ya da reddedilir. 'Bak sonsuz bir hayat var dikkat et' demekten çok manalar çıkar lakin birkaç tanesini zikredeyim; - Sonsuz bir hayatı veren elbette buna mukabil isteklerini bildirir. Sonsuz bir hayatı kazanmak bedava değildir dikkat et. - Sonsuz bir hayat olduğunu isteklerinin,duygularının,hislerinin,hatta dünya ve diğer gezegenler de senin olsa yine doyuma ulaşamazsın. Çünkü sonsuzluğa göre programlanan insanı sonlu bir hayat tatmin etmez ve edemediği de apaçık ortadır. İsteklerinin sonu yok fakat sonsuz isteklerinin karşılanacağı bir hayat olmalı. Çünkü bu sonsuzluk kavramına sahip istek,duygu,hisler sonsuz bir hayatın olacağına işaret etmiyorsa bana niye verilmiş diye kişinin sorgulaması gerek. Yaşlanmış ölüme çok yaklaşmış kişi hâlâ mala sahiplenme derdinde. Acaba insan dünyaya gelirken ne getirdi ki (ölümle) dünyadan ayrılırken onu götürebilsin.(maddi olarak)
  21. "Ya varsa" tabiri ile aktarılmak istenen ilk düşünce bence "dini sorumluluklardır","sonsuz bir hayat var dikkat et" şeklindedir yoksa bir "ihtimaldir, olabilir" şeklinde bir düşünce aktarmak değildir. Kişinin gerçekten Allah'ın varlığına inanıp inanmadığını anlaması noktasında iyi bir noktaya değinmişsin. ("Ya varsa tabiri ile amaç "ihtimallik,olabilirlik" şeklinde bir düşünce değil. ," sonsuz bir hayat var dikkat et" demek istemenin karşı tarafa aktarılış şeklidir diye düşünüyorum.")
  22. Bıraktığım yerdesiniz aynen devam; boşa geçirdiğiniz vaktinize acıyorum yahu, tartışa tartışa bitiremediniz fakat aynı şeyleri defalarca tartışmaktan ne zevk alıyorsunuz anlamsız doğrusu aynı cevapları ver dur aynı tepkileri al dur....
  23. Muallim-i Âli şurada cevap verdi: sarıgöl başlık Ateizm
  24. Yorumun baştan savma olduğu giriş kısmından belli bir kere...Yorumdaki Dindar diye adlandırdıkları insanları merak ettim doğrusu, acaba kimleri örnek alıyorlar dindar diye adlandırırken... Ruh ve beden bütünlüğünü,fizik ve metafizik birliğini..dindar diye adlandırdıkları kişiler anlamamış ve inkar etmişler...Bunu kendileri için mi söylemişler merak ediyorum doğrusu..Dindar diye adlandırdıkları kişiler üzerinden kendilerini anlatma sanatı, reklamın kötüsü olmaz misali bir yorum gibi geldi
  25. Muallim-i Âli şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Kuranda haramlar bellidir helaller bellidir. Kurban için kesilmesi tavsiye edilmiş hayvanlar bellidir. Kural dışına çıkmak kurban eti kesme konusu dışına çıkar. Takdir edersiniz ki konu kurban bayramıyla dolayısıyla kurban etiyle ilgilidir. (Hijyen meselesi bazı soruları soran kardeşlere binaendi.Onlar bilir kendilerini.)

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.