Muallim-i Âli tarafından postalanan herşey
-
İnkarcılara Güzel Bir Cevap... Buyrun
- Bilgisayar Mühendisi
Bilgisayar Mühendisi Arkadaş, İnşallah iyi bir donanımcı veya iyi bir yazılımcı veya iyi bir networkçü veya iyi bir sistem yöneticisi olacaksın. Yalnız şu mühim meseleleri sakın aklından çıkarma; Bu kainatın öyle bir donanımcısı vardır ki, bütün mevcudâtı ve içinde yer yüzünü create etmiş, güneşi bir power source, ayı bir system clock yapmış. O power source'dur ki kesintiye uğramaz ve o system clocktur ki şaşmaz ve şaşırmaz, o donanımcının ilminin ve sanatının nihayetsizliğini gösterir. Bu zât aynı zamanda öyle yüce bir programcıdır ki, şu muazzam dünya üzerinde çalışacak şekilde koca hayat programını yazmış, yüzbinlerce yıldan fazladır, error verdirmeden, crash ettirmeden çalıştırıyor. Eğer onun ne kadar iyi bir programcı olduğunu da anlamak istersen, önce kendine bak. Gözünle göremediğin küçücük bir hücrene bütün kodunu save etmiş ve yine o küçücük hücrende execute ettiriyor. Madem ki DNA'nın bir program olduğu apaçıktır, ve bir program programcısız olamaz demek ki, senin programcılığın ancak o büyük zâtın programcılığına ancak bir ayna hükmündedir. Yine senin bütün hücrelerinden oluşturduğu network'ün içinde hadsiz protokollerle o hücreleri konuşturduğu gibi, madem ki senin de diğer insanlarla türlü dillerde ve protokollerde konuşabilmen için gerekli donanımı yanına vermiştir, öylece de gördürüyor, konuşturuyor ve dinletiyor. Ve madem ki sen etrafındaki bütün cisimlerden haber alasın diye ışık, ses gibi türlü mediayı hazırlamış kullandırıyor, ve sen bunları keşfeder, kullanır fakat upgrade edemezsin, o halde öyle büyük bir network uzmanı zât vardır ki senin her türlü ihtiyacını bilir, ona göre teçhizatını verir. Senin networkçülüğün ancak onun, sonsuz ilminden sana verdiği bir küçük parça ve bir büyük nimettir. Arkadaş, aldanma! Şu güzel dünya hayatı programı bir limited trial version'dur, görüyorsun ki elde ettiğin malı mülkü hiç bir surette save edemiyorsun. Öyle ise, bu kâinat yazılımını yazanı tanı. Hem hiç mümkün müdür ki bir programcı bu kadar güzel bir program yapsın ve yaptığı programda about kesimi koyup kendini tanıttırmasın. Öyle ise bu kainatın en büyük donanımcısı, programcısı, networkçüsü ve sistem yöneticisi olan zâtın her yere işlediği about kesimlerini gör, öğren, full versiyonunu kazanmak için çalış. Unutma ki hiç bir hareketin atlanmadan çok dikkatli loglar tutuluyor. Bu loglar her şeye gücü yeten o sistem yöneticisi tarafından open edilip check edilecektir. Aman ha dikkat!...- Uyarsan da uyarmasan da;
Uzun uzadıya cevap yazardık lakin böyle bilgisiz bir prof. un yazısına da cevap yazılmaz doğrusu... Şey Said ile Said Nursi'yi karıştıracak kadar bilgisiz bir adam prof. olmuş.- Uyarsan da uyarmasan da;
Ruh hastası olduğunu nerden anladın ? Doktorun bu sözünden mi : “Eğer bu adam deliyse dünyada tek bir akıllı kalmamıştır.” Demek ki sonuca bakılmıyor nazarınızda... Sonuca baksaydınız her akıl hastanesine gönderilene deli demek yerine gittikten sonra ne olmuş ona bakardınız...- Uyarsan da uyarmasan da;
Kur'an başlı başına bir bütün kitap olmakla beraber, her sûre de kendi başına ayrı bir bütündür... Kuran'ı sıradan bir kitabı analiz eder gibi edersek birbirine zıtmış gibi görünen ayetler göze çarpıyor. "Sıradan bir kitabı analiz eder gibi" tabirinden anlatılmak istenen açık sanırım; yani kitapta birbirine zıt düşen, çelişki meydana getiren cümleler ... Ama analiz edilen kitabın kur'an yani kutsal kitap olduğunu unutuyorsunuz... 1400 yıldır tazeliğini her 100 yılda müceddid-i din(din yenileyicisi, asrın en büyük âlimi) ile tazeliğini koruduğunu unutuyorsunuz... Bu tür basit çelişki soruların kafalardan nasıl silindiğini unutuyorsunuz (ehemmiyet vermiyorsunuz), halbuki sizin sorularınız bir müslüman açısından çok tehlikeli siz de bunun farkındasınız. Fakat ehl-i imanın (büyük kısmının) müceddid-i dinin eserinden faydalanalarak çok kolay bu sorulardan sıyrıldığını unutuyorsunuz(görmezden geliyorsunuz) 1400 yıldır milyonları peşinden sürükleyen bir kitap olduğunu unutuyorsunuz....Yine de sıradan analiz etmeye devam ediyorsunuz / edebiliyorsunuz. Topu topu 1 kişi ile başlayan bir din olduğunu unutuyorsunuz... Hem nebi(peygamber) hem resul olduğunu unutuyorsunuz...Her resul aynı zamanda peygamberdir fakat her peygamber resul değildir. Resullere kutsal kitap verilmiştir... Bir şey söylüyorsunuz uydurmadır diyorsunuz hem bilimle ilgileniyorum diyorsunuz hem ispat etmiyorsunuz bu uyduruktur diyip görmezden geliyorsunuz / gelebiliyorsunuz... Sıcak bölgelerde yaşayanların erken gelişiminden habersiz biçare.Bilimsel bir şeyler yazıverin daha inandırıcı olur belki... Kaldı ki o zaman ile bu zamanı karıştırıyor... "Onun ahlakı kuran idi" sözünü unutuyorsunuz; yani yaptığı tüm uygulamaların Allah'tan olduğunu unutuyorsunuz. Sonra sıradan bir insan gibi düşünüp hareket etmesini istiyor bazı bazı bazılarınız. Ve bu fikir çerçevesinde kurgular geliştiriyor. İşte kuran ahlakının ne demek olduğunu bilemeyince böyle oluyor. Saygılar- Bir Masumu Öldürmek, Bütün İnsanları Öldürmek Gibidir
Ne yani senin ülkene savaş açılsın ve sen savaşmayı reddet, elin adamı ülkende fing atsın öyle mi ... Evet. Onlar savaşmadıkça sizde savaşmayın diyor. Kötü mü diyor... Allah savaşı önlemiyor diye onlar Allah'tan güçlü olacak değil. Mucizeleri reddedersiniz ama mucize beklersiniz bu kadarı da fazla ! (tdk) fesat : Karışıklık, kargaşalık, ara bozuculuk fesat çıkarmak (veya fesada vermek) : Ara bozmak, ortalığı karıştırmaya çalışmak, insanları birbirine düşürecek işler yapmak.- Bir Masumu Öldürmek, Bütün İnsanları Öldürmek Gibidir
onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. buradan gerçekten onu mu anladınız...- Bir Masumu Öldürmek, Bütün İnsanları Öldürmek Gibidir
Aynı tarzda zulüm ve baskı ve yurttan çıkarılma durumunda ayette yapabileceklerimiz açıklanmış...Madem onlar sizinle savaşıyor sizde onlarla savaşın. Onları sizi öldürmeye niyetlenmişlerse sizde onları öldürün...Yani kısas meselesi .- Islam ve Sakal
O ayet sunduğun resimdeki adama hitabendir. Hani sakal olayında hadislere uyma açısından örnek göstermişsiniz ....Oysa alakası yok görüldüğü üzere. Hz. Muhammed'e salavat getirme olayının farz olduğunu gösterecek en ufak bir deliliniz var mı ? Salavat getirmek sünnettir, farz değil ! Bir yerde yangın çıkmış suçlu ise sigarasını çakmakla yakan sıradan masum bir vatandaşmış. Ne yani her yangın çıkan yerde sigarasını çakmakla/kibritle yakabilecek masum vatandaş çıkması çok normaldir. Ama şüphelenmek ba'bında sorguya alınabilir fakat direk kesin hüküm verilemez.- Bazen aklımdan çok kötü düşünceler geçiyor, mani olamıyorum günah mı?
İradi ve istemsiz düşünce arasında fark var işte : Çoğu (inançlı veya inançsız) kişi Allah acaba gerçekten var mı ? diye istemsiz olarak düşünebilir. Fakat irade devreye girince yol haritası çizilir. İnançlı kişi kendini tatmin edecek doğruları bulup bu istemsiz düşünceyi yok edecek; Allah'ın varlığına delil olacak verileri tekrar bir süzgeçten geçirir ve Allah'ın varlığına inanma sürecini devam ettirir. İnançsız kişi de aynen belirttiğiniz gibi istemsiz düşünceyi eyleme dökerek sorumluluğu üstlenmiştir yani. Birinin başkasına sürekli kötü düşüncelerle telkinde bulunduğunu düşünelim. Sonra bu kişi "bir kere yapmaktan ne çıkar" gibisinden hafif bir insifiyatif ile onun kötü düşüncelerinin kurbanı olarak kötü düşünceyi uygulamaya geçiriyorsa bu o kötü düşüncelerle telkinde bulunan kişiye uymak değil de nedir ? Aslında cevabı yine kendiniz vermişsiniz : Şeytana uyma fiilinden sıyrılmak için de şeytan(iblis) adlı varlığın varlığını reddetmek yeterlidir sanırım ...- Islam ve Sakal
Oradakilerin hepsi çıplak olsa bir şey demezsiniz neden ? (Nasıl ki çıplak giyinenler dahi bir ölçü içindedir(edep seviyesi ne düzeydeyse ancak o kadar çıplak giyinir kişi) aynen öylede örtünme de bir ölçü içindedir.(Örtünmenin ölçüsü kuran'da belirtilmiştir.) Fakat çıplak giyinme şekli nasıl ki kişisel tercihtir(elbise açısından), aynen öyle de örtünme şekli de bir kişisel tercihtir.) Demek ki sorun kılık kıyafetle alıp veremediğiniz bir dertten kaynaklanıyor. Peki kişisel tercihe neden karışıyorsunuz ? Din çarşaf giymezseniz örtünmeniz kabul olmaz mı diyor ? (hani dayanağınız nedir?) Din örtünme yerlerini belirtmiş ama örtünmek için illa çarşaf kullanın dememiştir ! Birkaç defa söyledim yine tekrar ediyorum, bu tekrarlar ne zaman bitecek bilemiyorum ; Kişinin kocasına karşı giyimi serbesttir. (Tepeden tırnağa birbirlerinin helalliğidirler. Örtünme namahreme karşıdır. ) Neresine bakarsa baksın !--> Fakat unutmamız gereken bir şey var ! Biz insanız, insan gibi davranmalıyız,aklımız var; edepli olmalıyız. ("Sevgide özgürlük, saygıda mecburiyet vardır" prensibi gereği...) Olur olmadık zamanda olur olmaz yerine bakmak divanelik değil de nedir ? Divaneye öyle yapma böyle hareket etme ne yapıyorsun gibisinden mantıklı soru sorulur mu(daha doğrusu soru mu sorulur) ? Adı üstünde divanedir, ne yapsa yeridir der geçeriz dimi... Kendi yorumunuzu kurân böyle diyor dermişçesine bir açıklama yapmışsınız... Haram olduğunu ispatlayın ? Yoksa kurân'daki örtünme ölçülerinden bihaber misiniz? Kur'an'dan bihaber olup hadisleri okuması fayda etmez. Dini bir konu da hüküm verilirken : Önce kur'an, daha sonra sünnet daha sonra diğerleri gelir. Daha sağlıklı örnekler bulmanız dileğiyle ! Lokman Suresi, 19. âyet: ?Yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini herhalde eşeklerin sesidir!? Görüldüğü üzere kur'an ölçüyü vermiştir.- Bir Masumu Öldürmek, Bütün İnsanları Öldürmek Gibidir
Dememem için bir sebep mi var ? Dinlerden habersiz olmak hem de her türlü bilgiye ulaşabilme imkanı varken ...(sence geçerli mi bu mazeret, örnek verdiğin yer için soruyorum) Şu ayetleri iyice bir analiz edin tek bir cümleyi göze batırırcasına göstermekle olmaz ... Bakara suresi; 191. Onları nerede yakalarsanız öldürün. (ayetin iniş sebebi az da olsa hiç mi anlaşılmıyor ? -->) Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir. 192. Eğer onlar (savaştan ve küfürden) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 193. Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın (ayetin devamını iyi bakın -->). Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır.- Bazen aklımdan çok kötü düşünceler geçiyor, mani olamıyorum günah mı?
Kalp (kalbin merkezi) Her söylediğimiz doğru olmalı(yalan söylememeliyiz) fakat her doğruyu söylemek hakkımız değildir Burada kastımız o tarz düşünme değil; istemsiz(kalbin atması gibi istemsiz) gerçekleşen düşüncelerden bahsediyoruz. Bu istemsiz gerçekleşen düşüncelerin de kötü olanından bahsediyoruz. Elbet iradidir fakat yukarıda söylediğim gibi istemsiz gerçekleşen düşünce türünden bahsediyoruz. İrademizi kullanarak düşünmek ve istemsiz şekilde düşünmek ayrıdır.(tartışılan konu o yönde dikkatinizi çekerim) Bakın "sorumluluk ancak iradi fiiller içindir" diyoruz. Sorumluluk istemdışı fiiller için demiyoruz.(kalbin atması, nefes alıp vermek). Normal koşullar altında iken "Nefes alsam mı almasam mı diye düşünür müyüz..." İstemdışından kastımız budur. Lümme-i şeytaniye akıldan ziyade kalp ile alakalıdır. İnançtan ziyade düşünceyi örneklemek için kullanıldı. Dürbün sahip olduğun düşünceler ve dürbündeki kirler de istemdışı aklına gelen kötü düşüncelerdir. Sahip olduğun düşünceler için irade söz konusuyken istemdışı düşüncelerde böyle bir durum pek te söz konusu değildir.- Kıyamette günah işleyenlerin yüzü kara olacak
Kurân'ı gazete gibi dümdüz okumaktan ne zaman vazgeçeceksiniz merak ediyoruz doğrusu- Allahın Güzel İsimleri
Videoları indirmek isteyenler için : http://www.youtube.com/watch?v=-8PKtCWFT5I http://www.youtube.com/watch?v=LoDSS4s55MM http://www.youtube.com/watch?v=d_5hDRN5rm0- Islam ve Sakal
Onun öyle giyinmesi şehvetini kırıyor mu kırmıyor mu ? Birkaç defa söyledim yine tekrar ediyorum; kişinin kocasına karşı giyimi serbesttir. (Tepeden tırnağa birbirlerinin helalliğidirler.) Örtünme namahreme karşıdır. Öcüleri böcüler hayal ürünü bir tabir Çarşaf bir seçimdir, diğer örtünme şekilleri de bir seçimdir. (Sizin fobi keyfiniz için kişisel tercihini size göre niye ayarlasın. Adı üstünde kişisel tercih!) Kuranda örtünmesi gereken yerler belirtilmiştir fakat nasıl örtüneceği seçilmesi konusunda serbestiyet vardır. Kara çarşaflara bürünün diye bir ayet varsa gösterin ? Hani gözümüzden kaçmış olabilir ...- Islam ve Sakal
Biri inanmayı seçmedi diğeri ise seçti ve gereğini uyguluyor. İnanmak veya inanmamak özgür irade ile yapılan şey değil midir Nasıl ki inandı, iman etti aynen öyle de yaşadığı gibi inanmak yerine seçiminin gereği olarak inandığı gibi yaşar Ama işin kötü yanı, kılık kıyafeti sizin manzara zevkinizi bozuyormuş gibi hareket etmenizin sebebi nedir...- Yaratma ve Klonlama
Prof. Dr. Alaaddin Başar İnsan hakkında Mesnevî-i Nuriye’de şöyle bir ifade geçer: “...Öyle bir fiilin mahsulüdür ki, istidadı irade ettiği şeyi kendisine veriyor.” Başka hiçbir canlıda bu özelliği göremiyoruz. İnsan istidadının zenginliği ve külliyeti bu cümlede çok veciz bir şekilde ifade edilmiş bulunuyor. Bir hayvan düşününüz, isterse bülbül gibi şakıyabilsin, isterse aslan gibi kükreyebilsin. Dilerse süt verebilsin, dilerse yumurta. Yahut bir ağaç düşününüz, hangi meyveyi istese onu verebilsin. Cebrail gibi büyük bir melek dahi dilerse Azrail, isterse Mikail olamıyor. Ama insan nevine böyle bir imkân tanınmış. Maneviyat sahasında birbirinden farklı nice mürşitler yetiştiği gibi, fen ve tekniğin çeşitli dallarında da birçok bilim adamı yetişmiş ve bunlar birbirinden farklı çok sayıda buluş gerçekleştirmişler. Konuya meslekler bazında yaklaştığımızda da birbirine benzemeyen, hatta birbirine zıt, nice iş sahaları ve bunları icra eden insanlar görürüz; işçisinden işverenine, çiftçisinden öğretmenine, manavından kuyumcusuna kadar. Bütün bunları yapanlar insandırlar. Ve bunların tümü insan istidadının birer ürünüdür. Şu var ki, her bir insan bu külli ve geniş istidadının tümünü sümbüllendirme gücüne ve imkânına sahip değil; bütün ilim dallarında mütehassıs olamıyor. Onun için, insanlar güzel bir iş bölümü yaparak değişik konularda ihtisas yapıyor ve derinleşiyorlar. Bilim adamlarının her biri, kâinat kitabının bir harfini, yahut bir kelimesini bütün incelikleriyle kavramaya çalışıyor. Bu büyük gayretler neticesiz kalmıyor ve Allah’ın lütfuyla birtakım keşifler yapabiliyorlar. Bunları birer İlâhî ihsan ve ikram olarak değerlendirmek ve böyle harika bir mahluk yarattığı için de Onu hamd ve sena etmek durumundayız. Gerçek bu iken, bazı konularda ölçünün kaçırıldığını, kazanılan başarılara “yaratma” denilerek haddi tecavüzün en aşırısına sapıldığını müşahede ediyoruz. Bunlardan birisi de “klonlama” denilen “genetik kopyalama” hadisesi. Bu da fennin ulaştığı ayrı bir zirvedir. Faydaları ve zararları ilgili bilim adamlarınca tahlil edilir, konunun fıkıh yönü de yine bu sahanın alimlerince hükme bağlanır. Ben ikisine de girecek değilim. Sadece yapılan bu işin “yaratma” kelimesiyle ifade edilmesinin son derece yanlış olduğu üzerinde biraz durmak istiyorum. Bu konuda büyük tefsir alimi Elmalılı Hamdi Yazır’ın şu güzel tespitlerini aktarmak isterim. “...Bu esbaba mebni, tayyareleri yaparız, fakat bir çimeni, bir böceği, serçenin bir tüyünü yapamayız. Acaba mümkin değil midir? Mümkin olmasa idi vücuda gelmezdi. Allah tealâ onları evvelen ve bizzat, sonra maddeleri, tohumları vasıtasıyle yarattığı gibi bizim elimizle de yaratabilir. Nitekim, peygamberlerin ellerinde yapabileceğine dair numuneler de gösterdiğini Kur’an haber de veriyor..... Bunun için ulum ve fünun-u tabiiye, bizim kudretullah hakkındaki yakinimizi... yıkacak değil, takviye edip tevsi edecek (genişlendirecek) delail (deliller) telakki edilmek lazım gelir..... Sudan ateş, ölüden diri çıkar mı, biiznillah (Allah’ın izniyle) çıkar. Hayat yapılır mı, biiznillah yapılır. Göklere çıkılır mı, biiznillah çıkılır. ...Lakin iki kere iki tek olur mu, olmaz. Cüz küllünden (parça bütünden) büyük olur mu, olmaz. ....İnsan bizzat halik (yaratıcı) ve bizzat mabud olabilir mi olmaz. O Allah’ın izniyle kuş da yapsa, ölüleri de diriltse yine kuldur, yine kuldur. (Hak Dini Kur’an Dili, Cilt 1, s.202-3) GENOMU yaratan ve onda ait olduğu cismin bütün özelliklerini yazan kim ise, insana onu kopyalama kabiliyeti veren ve onun eliyle o kopya varlığı yaratan da yine O’dur. “İnsan şu kâinat ağacının en son ve en cemiyetli meyvesi”dir (Şualar). Kâinatı yaratan kim ise insanı ve insanın işlerini de yaratan yine Odur. Çünkü yaratma ancak ona mahsustur. Güneşi yaratan O olduğu gibi güneş ışığını yaratan da yine ancak O’dur. Ağacı O yarattığı gibi meyveyi de yine O yaratmıştır. Işık vermek güneşin, meyve vermek ağacın bir fiili olarak görüldüğü gibi, görme, işitme, yürüme, düşünme, sevme, inanma da insanın fiillerindendir. Bütün bu fiilleri yaratan Allah’tır. Şu var ki, insan yapacağı işe karar vermede, onu yapıp yapmamada serbest bırakılmıştır. Bu yönüyle farklı bir mahluktur. Bir işe karar verdi mi Allah’ın ihsan ettiği akılla, yine Onun yarattığı bedenle ve bu alemde yaratılmış bulunan birçok varlığı kullanarak çalışmakta, sonunda o işi başardığında ortaya yeni bir eser koyabilmektedir. Bunun “yoktan var etme” manasındaki “yaratma” ile bir ilgisi yoktur. Şu var ki, günümüzde yeni bir şey ortaya koymaya da, yanlış olarak, “yaratma” denilmektedir. Bizim muhatabımız bu yanlışı yapanlar değil, fennî buluşlara bilerek “yaratma” diyen, bununla da kalmayıp bu başarıları ateizm hesabına kazanılmış birer zafer olarak takdim etmeye çalışan kesimdir. NUR Külliyatında, peygamber mucizelerinin bir hikmetinin de insanları o harikaların taklitlerini yapmağa teşvik olduğu şu cümlelerle ders verilir: “Kuran-ı Hakim, enbiyaları, insanın cemaatlerine terakkiyat-ı maneviye cihetinde birer pişdar ve imam gönderdiği gibi, yine insanların terakkiyat-ı maddiye suretinde dahi o enbiyanın her birisinin eline bâzı harikalar verip yine o insanlara birer ustabaşı ve üstad etmiştir. Onlara mutlak olarak ittibaa emrediyor. İşte enbiyaların mânevî kemalâtını bahsetmekle insanları onlardan istifadeye teşvik ettiği gibi, mu’cizatlarından bahis dahi, onların nazirelerine yetişmeye ve taklitlerini yapmaya bir teşviki işmam ediyor.” (Sözler - Yirminci Söz) Yine Nur Külliyatında kâinatta hüküm süren kanunlar için şeriat-ı fıtriye tabiri kullanılır. Kur’an-ı Kerim gibi bu kâinatın da Allah’ın bir kitabı olduğu nazara verilir. Kâinattaki kanunların “irade” sıfatından, Kur’andaki hükümlerin ise “kelam” sıfatından geldiği ders verilir. Buna göre, bütün fenler kâinat kitabının tefsiri hükmündedirler. Nur Külliyatından Dokuzuncu Şua’da ise, insan nevinin “kâinatın hikmet-i hilkatı ve büyük neticesi ve kıymetli meyvesi ve arzın halifesi olduğunu fenleriyle, san’atlariyle gösterdiği ve sâni-i âlemin mu’cizeli san’atlarını gayet güzelce teşhir ve tanzim ettiği için, isyan ve küfriyle beraber dünyada bırakılıp azabının tehir edildiği” ifade edilir. Gerçek bu iken fennin bazı buluşlarını dine karşı kazanılmış bir başarı gibi görmek ve göstermek hem İslam’dan ****** olmanın hem de haddini bilmemenin alametidir.- Bir Masumu Öldürmek, Bütün İnsanları Öldürmek Gibidir
Bir masumu öldürmek, bütün insanları öldürmek gibidir "Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de birisinin hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur" (Maide Sûresi: 32) Şu âyet haktır, akla münâfi olamaz, hakikattir. Mücâzefe, mübalâğa, içinde bulunamaz. Halbuki zahir düşündürür. Birinci Cümle: Adalet-i mahzânın en büyük düsturunu vaz ediyor. Der ki: Bir mâsumun hayatı, kanı, hattâ umum beşer için olsa da, heder olmaz. İkisi nazar-ı kudrette bir olduğu gibi, nazar-ı adalette de birdir. Cüz'iyatın küllîye nispeti bir olduğu gibi, hakkın dahi mizan-ı adalete karşı aynı nispettir. O nokta-i nazardan, hakkın küçüğü büyüğü olamaz. Lâkin, adalet-i izafiye, cüz'ü külle feda eder. Fakat muhtar cüz'ün sarihen veya zımnen ihtiyar ve rıza vermek şartıyla. Ene'ler nahnü'ye inkılâp edip mezci, cemaat ruhu tevellüt ederek, külle feda olmak için fert zımnen rızadâde olabilir. Sünûhat, s. 26 - Said Nursi *** Adalet-i mahzâ ile adalet-i izafiyenin izahı şudur ki: "Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir." (Mâide Sûresi, 5: 32) âyetin mânâ-ı işarîsiyle, bir mâsumun hakkı, bütün halk için dahi iptal edilmez. Bir fert dahi, umumun selâmeti için feda edilmez. Cenâb-ı Hakkın nazar-ı merhametinde hak haktır, küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Küçük, büyük için iptal edilmez. Bir cemaatin selâmeti için, bir ferdin rızası bulunmadan, hayatı ve hakkı feda edilmez. Hamiyet namına, rızasıyla olsa, o başka meseledir. Adalet-i izafiye ise, küllün selâmeti için cüz'ü feda eder. Cemaat için, ferdin hakkını nazara almaz. Ehvenüşşer diye bir nevi adalet-i izafiyeyi yapmaya çalışır. Fakat adalet-i mahzâ kabil-i tatbik ise, adalet-i izafiyeye gidilmez. Gidilse zulümdür. Mektubat | On Beşinci Mektup | 57 - Said Nursi- Bazen aklımdan çok kötü düşünceler geçiyor, mani olamıyorum günah mı?
Sorumluluk ancak iradî fiiller içindir. Yani insan kendi isteğiyle, kendi iradesiyle bir iş yaptığında o işin getireceği sorumluluğu da yüklenmiş olur. Ancak, akla gelen kötü şeylerde kişinin iradesi söz konusu değildir. Yani, siz kendi iradenizle kötü şeyler düşünmeye karar vermiş ve bunu icra etmiş değilsiniz. Dolayısıyla bu konuda bir sorumluluk da taşımazsınız. Bunları şeytanın bir vesvesesi bilip üzerinde fazla durmamak gerekir. Zira şeytan kalbin yanında bulunan ve “lümme-i şeytaniye” adı verilen bir yerden, insanın kalbine kötü şeyler söyleyebiliyor. Bu söylenen söz ve düşüncelerin kalbin malı olmadığına delil, kalbin ondan telaş göstermesidir. Mesela; bir insan kirli bir dürbünden gökyüzünün güzelliğini seyretse, bu dürbünün kiri ne seyredene nede seyredilene bulaşır. Öyleyse bu gibi söz ve düşünceler de şeytanın fiili olduğundan, bize hiçbir zarar vermez. Asıl zarar, onunla lüzumsuz uğraşıp def etmeye çalışmak veya zararlı olduğunu zannedip korkuya kapılmaktır. Prof. Dr. Alaaddin Başar- Islam ve Sakal
Ne o göz zevkini mi bozdu ... Hür düşünceden bahsetmeyiverin güldürüyorsunuz...Özgürlükmüş,eşitlikmiş...hadi oradan sende kendi seçimiyle yaptığı bir kıyafete bile saygınız yok bazı bazı bazılarınızın...- "YA SiZ YANILIYORSANIZ!"
Olaya sizin açınızdan bakalım. Siz de aklınızı bilime havale etmediniz mi ? Bilim bu doğrudur derken siz yanlış der misiniz yoksa demez misiniz ? Şimdi bu kıyas benim de kendi aklımı Allah'a havale etmekle aynı. Allah bu doğrudur derse doğru derim, bu yanlıştır derse bende yanlış derim. Aklımı havale ettiğim hâlde hür düşünebiliyorum bunun hür düşünmemeyle alakası nedir ? Basit bir örnek: Ben de kendimi inançsız bir kişi olarak düşünebilirim. Çünkü : Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi, tevehhüm-ü küfür dahi, küfür değildir. (Küfrü hayal etmek küfür olmadığı gibi küfrü vehmetmek(kuruntulanmak, evhamlanmak) dahi küfür değildir.) İnançsız (ya da batıl inançlı) bir kişinin tüm düşündüklerini düşünebilirim. Hem her insan ister istemez böyle şeyler de düşünebilir.(bkz. lümme-i şeytaniye,vesvese) Sorumluluk ancak iradî fiiller içindir! Herhangi bir vatandaş uyması gereken kurala uymadı ve polis onu uyardı daha sonra bu kişi sinirlenip onu hayalen dövse ve öldürse bunun zararı nedir ? Hiç bir şey. Çünkü eylem yok, fiil yok !- "YA SiZ YANILIYORSANIZ!"
Aynı yerde helak edilen bir kavimden geriye tek kalanın Firavun olması ibret-i âlem olsa gerek ! Varolan vahiyler yeter de artar. Biz varolanları tefekkür etme yoluna başkoyduk. Rabbimizden de ilmimizi arttırmasını isteriz ki kurân'ı daha iyi anlayabilelim, hikmetlerini bakıpta görmeyenlerden olmayalım. Aklımızı da Allah'a havale ettik. Her şeyi bilemeyecek kadar fakir bir beyni , her şeyi bilen bir Âlim olan Allaha tercih edecek değiliz. Sadakat(bir şeyi dendiği gibi yapmak) ve Sebat(kararlı olma) şart yoksa muvaffakiyet için gerekli ortam hazırlanmamış olur.- "YA SiZ YANILIYORSANIZ!"
eee inanmamak için yok saymak gerekiyor ; başka çıkar yolları da yok işin içinden çıkmak için Hadi Firavun bu sebepten dolayı yıllardır cesedi çürümedi ya diğerleri ? Diğerlerinden hiç haber yok ama Firavun'dan var. (İbret olsun ibret !)- "YA SiZ YANILIYORSANIZ!"
Biraz da Firavun'un ölü cesedinden bahsedin... Niye hâlâ çürümemiş acaba ! (ileriye dönük değil ya o bakımdan..ibret olsun ibret...) - Bilgisayar Mühendisi
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.