Odris

yani senin ortaya delil koymaya ihtiyacın yok ama benim var öyle mi? boş laf üretiyorsun

ahtapot gözü nasıl bir şeydir bilemiyorum. insan gözünün yapısını da bilmiyorum. daha önce defalarca söylediğim gibi sizin de bu konuda en ufak bir bilgiye sahip olduğunuzu düşünmüyorum. dolayısıyla yapılan atıp-tutma faaleiyetine giriyor. ben bu konuyu atma-tutma noktasına getirip o noktadan tartışmaya devam etmek niyetinde değilim, tarzım değil. bilir bilmez laf kalabalığı yapmak savunduğum görüşe uygun olmaz. bu tür iddia noktaları daha önce adını verdiğimiz hy ve tayfasından gelir. bu tür kaynaklardan alınan yalan yanlış bilgilerle tartışmanın düzeysizleşeceğine inanıyorum. sizin de ahtapotların ya da insanların gözleriyle ilgili bir meselede konuşup fikir beyan edebilmeniz için önce o konuyu bilimsel anlamda irdelemiş ve vakıf olmuş olmanız gerekiyor. aksi halde yaptığınız safsata üretmek ve yine atıp-tutmak olacaktır. kaldı ki evrim teorisinin tütümyle hatalı bir kuram olması durumu allah'ın varlığını kanıtlamaz. sadece o kuramın yanlış olduğunu kanıtlar. onu da kanıtlayacak olanlar yine konuyla ilgili anti-tez üretecek olan bilim insanlarıdır. dolayısıyla uzun lafın kısası bilir bilmez kafadan uydurma laflarla tartışmıyorum sarıgöl; buraya kadar bu böyle. ben de size bir link vereyim. Allahn gerçekte ne olduğunu ben de o başlık altında kesin olarak ortaya koymuştum. http://www.turkish-m...post__p__955255 http://www.turkish-media.com/forum/topic/2407-allah-yoktur/page__view__findpost__p__957170

yok

kafir: (Arapça: كافر - kāfir, çoğulu: كفّار - kuffār, kadın için kâfire kullanılır, çoğulu: kevâfir) İslam dininde küfür işlemiş kişiye verilen isimdir..

insan vücudunun iskelet, hücre vs. gibi özellikleri evrim sürecini kanıtlar, allahın varlığını değil. evrilme yoluyla oturuşmuş biyolojik isitemler bunlar. bu senin yazındaki mantık şu: "insan ve diğer canlıların biyolojik yapıları o kadar mükemmel ki, buradan allah'ın var olduğunu anlayabiliriz. bu kusursuz yapıyı biz insan olarak beynimizle kavrayamayız; buradan ancak ve ancak tanrı'nın varlığı sonucuna ulaşabiliriz ve bu yapıyı ancak bu şekilde adlandırırız" bu düşünüş biçimi ne rasyonel ne de realisttir; hatta üzgünüm ama çağ dışı ve geri kalmış bir düşünüş şeklidir. bu kafadan kurtulmanı umuyorum. Allah yoktur. Hiç olmadı ve bundan sonra da olmayacak. Allah sadece senin kafanda yarattığın bir imajinasyon. sana öğretilmiş ve kabul ettirilmiş bir algı.

sarıgöl, sen evrim teorisi konusunda ne tür bir akademik çalışma yaptın? hiç! evrim teorisini anlamlandırıp millete anlatmak sana mı kaldı. sen bu konuda ne bilirsin? yoksa sen bir bilim adamı mısın? sabahtan akşama kadar bilimsel çalışmalar mı yapıyorsun? bırakın bu boş lafları. karşısındakinden kanıt isteyen kişi kendisine kanıt sorulduğunda "o zaten var kanıta gerek yok" diyemez. bu düzeyde bir tartışmayı sürdürmek istediğimi sanmıyorum. üzgünüm

atesitler iman falan etmez. ateizmin ne olduğunu bile bilmeden üzerinde nasıl tartışabiliyorsunuz? gerçekten geçmek lazım. zaman kaybı...

ben tanrının yarattığı bir kukla değil, yıllarca süren bir evrimin sonucuyum. tesadüf safsatası hiçbir bilgisi olmadan evrim toerisi üzerine atıp tutan HY tayfasının uydurduğu bir kavramdır. evrim teorisi tesadüflerden bahsetmez. kalp ve nöron ben de kalp ve nöronu çağrıştıryor.

omar, lafı eveleyip gevelemenin bir anlamı yok. bana tanrı'nın var olduğuna dair bir delil göster yarın camiye gitmeye başlayayım Allah vardır ve herşey onu kanıtlar gibi ucu açık hiçbir şey ifade etmeyen sözler etme. o senin inancın. ben sana neden senin inandığına inanayım diye soruyorum. ayrıca ateistler bilime inandıkları için ona iman ederler gibi bir yaklaşım senin karşındakileri hiç dinlemediğini gösteriyor. bilime iman edilmez. çünkü bilim din değildir. senin meseleye bakış açında marazi bir durum var. bu başlığı sen açtın ve etiket koydun. başlığının etiketi "kafir"! sen inançsızları en baştan aşağılıyorsun.

demagoji yapmayı iltifat kabul etmene pek şaşırmadım da, dezenformasyon demek istedin sanırım: dezenformasyon:yanlışlığı ve doğruluğu bulunmayan kısıtlı olarak yayılan bilgi. aslı ispatlanamayan kanıtsız... saygılar sunuyor sohbete son veriyorum

sen sordun ben de onu örnek verdim. demagoji yapmakla tartışma yapmak ayrı şeyler ayrıca iki dakikada tanrının varlığını kanıtlayarak felsefe tarihine geçebilirsin saygılar bizden

okumayı çok sevdiğiniz belli

ne derim: birincisi çok hızlı okumuzşunuz ikincisi o teoriler hakkında hiçbir fikriniz ve eğitiminiz olmadığına eminim. üçüncüsü ben bir kozmolog değilim. daha önce de söylediğim gibi bilim kendi içinde disiplinlere ayrılır dördüncüsü konumuz zaten big bang değil beşincisi -ve yine söylüyorum ki hakikaten traji komik- bir dindar yani herşeyi dinle açıklamaya çalışan biri hangi mantıkla bilimsel kanıt bekleyebilir. ve ayrıca: big bang tanrının varlığını kanıtlamıyor

http://tr.wikipedia....%C3%BCk_Patlama hepsini oku ama olur mu bak ayrıca konuyla ilgili kaynaklar da bunlar. eh artık bilime ve öğrenmeye bu kadar meraklı olduğuna göre bunları da okursun Kolb, Edward; Michael Turner (1988). The Early Universe. Addison-Wesley. ISBN 0-201-11604-9 Peacock, John (1999). Cosmological Physics. Cambridge University Press. ISBN 0-521-42270-1 Barrow, John D. (1994). The Origin of the Universe: To the Edge of Space and Time. Phoenix. pp. 150. Alpher, R. A.; R. Herman (August 1988). Reflections on early work on 'big bang' cosmology. Physics Today. pp. 24–34. Mather, John C.; John Bosough (1996). The very first light: the true inside story of the scientific journey back to the dawn of the universe. New York: BasicBooks. pp. 300. ISBN 0-465-01575-1 Singh, Simon (2004). Big Bang: The most important scientific discovery of all time and why you need to know about it. Fourth Estate. Stephen W. Hawking, Une brève histoire du temps, J'ai lu, 2000, ISBN 2-290-30711-4 Stephen W. Hawking, L'univers dans une coquille de noix, Odile Jacob, coll. « Science», 2002, ISBN 2-7381-1035-5 Stephen W. Hawking et G. F. R. Ellis, The large scale structure of space-time, Cambridge University Press, coll. « Cambridge Monographs on Mathematical Physics », 1975, 400 pages (ISBN 0-521-09906-4 Andrei D. Linde, Particle Physics and Inflationary Cosmology, Harwood, Chur, 1990, 384 pages (ISBN 3-7186-0490-6). Version disponible en ligne sur le site arXiv.org [1] Edward W. Kolb & Michael S. Turner, The Early Universe, Perseus Books Group, 1993 (ISBN 0-201-62674-8) Philip James Edwin Peebles, Principles of Physical Cosmology, Princeton University Press, 1993, 736 pages (ISBN 0-691-01933-9) John A. Peacock, Cosmological Physics, Cambridge University Press, coll. « Cambridge Astrophysics Series », 1998, 702 pages (ISBN 0-521-42270-1) Andrew R. Liddle & David H. Lyth, Cosmological Inflation and Large-Scale Structure, Cambridge University Press, 2000, 414 pages (ISBN 0-521-57598-2) Scott Dodelson, Modern Cosmology, Academic Press, 2003, 464 pages (ISBN 0-12-219141-2) Andrew Liddle, An Introduction to Modern Cosmology, John Wiley & Sons, 2003, 188 pages (ISBN 0-470-84835-9)

evrenin nasıl oluştuğunu bana mı soruyorsunuz?

hiç açıp okudunuz mu ki, darwin'in bilimsel kuramlarını tartışmaya açıyorsunuz? getirir midir götürür müdür hangi müdür?

bilim kendi içinde disiplinlere ayrılır. evrenin oluşumu benim eğitim alanım değil. ama siz en geçerli olan kuramla ilgili, büyük patlama teorisiyle ilgili yazılmış kaynakları inceleyebilirsiniz. kitapçılara gidin size kitabın hangi rafta olduğunu gösterirler. ayrıca inançlılar özellikle de islamcılar çok bildiklerinden evrenin nasıl oluştuğunu sorar sormaz açıklarlar değil mi

işte trajikomik olan da bu ateistler evrenin nasıl var olduğunu kanıtlarıyla açıklasınlar. efendim, dindar-inançlı insanlar evrenin nasıl var olduğunu kanıtlarıyla ne zaman açıklamışlar ki, durmadan kanıt bekliyorlar. her neyse... evrenin nasıl oluştuğunu bilim insanları yaptıkları araştırmalarla, her gün ortaya yeni bir bilimsel bulgu çıkararak gösteriyorlar. gerekli kaynakları araştırırsanız sanırım aydınlanmak mümkün olacaktır.

amin iyi ama ben sana inancını sormadım ki. bunlar sadece senin inaçların. bir inanana bir ateist, ne zaman "neden inanıyorsun, tanrının ispatı nedir?" diye sorsa o inanan derhal inancına ait süslü laflar eder. bir inanan ise bir ateiste "nenden inanmıyorsun?" diye sorduğunda ise o inanan o ateistten bilimsel kanıt bekler. ne büyük çelişki ve aynı zamanda da komik Tanrı'nın zerre kadar kanıtı yoktur. Bu yüzden din ve bilim yumuşatılmış söylemlerin aksine tümüyle çelişik iki kavramdır. Sana kutsal olan şeyin ne olduğunu söyleyeyim: Bilim ve Felsefe! bilimsel ve felsefi bilgiden daha kutsal bir şey olamaz.

sevgili omar, sen sormuşsun vatandaş da bir şeyler yazmış da, konuya benim bakış açıma göre tersinden bakıyorsun. bir ateist olarak esasen burada sorulması gereken soru şudur bence: "Tanrı'ya neden inanalım? Tanrı'nın var olduğunu kanıtlayacak zerre kadar bir delil ortada yokken, kendimizi neden söyledikleri, yaptıkları, emirleri tartışmalı bir Tanrı'ya inandıralım? Bu aynı zamanda senin soruna bir cevaptır. ve aynı zamanda bir inanan olarak senin cevaplaman gereken bir sorudur tanrı'ya inanmamızı gerektirecek ne var?

petrosyan'a bak, anında satmış anlaşılan ermenistan da ne istediğini bilmiyor, çünkü henüz bu olayın başlangıcında gelişmeleri memnuniyetle karşıladığını açıklamıştı ve fransa'ya teşekkür etmişti.

omar sayın bey'e sor bakalım, bu muhteşem! fikri ilk düşünen yüce insan olarak acaba forumun dini konular başlığında neler tartışıldığına, ortaya ne gibi fikirler atıldığına hiç bakmış mı? bu arada gerçekten ortaya atmış olduğu, hiç kimsenin aklına gelmeyecek nitelikte büyük zeka ürünü fikri kutluyorum "zavallı stalkes" olarak. beni ciddiye almaz o yüzden senden rica ettim. ciddiye alsa da kızıp sinirlenebilir. Ulu Uzdrovya'yı kızdırmayalım şimdi durduk yere değil mi yahu

İşte özellikle böyle durumlarda "öpüşmek zararlıdır"!

şu habere bakın. resmen S&P ile kavga edip ağız dalaşı yapacak durumdalar. İnanın Yunanistan bile bunu yapmıyor şu anda. Bunlara inanmak için ya ekonomiden zerre kadar anlamamak ya da saf olmak gerekir. iç talebin güçlü olmasından kaynaklanan bir cari açık problemi var diyor yahu! bunlar ayıp diye bir şey duymamış mı, ayıptır ayıp! yeterli mal ve hizmet üretimi gerçekleştiremiyorum, iç talebimi bile karşılayamıyorum, dolayısıyla enflasyonu aşağı baskılamak için piyasaya olan para arzını kısıyorum, dolaylı vergileri arttırabildiğim kadar arttırıyorum, daraltıcı mali politika uyguluyorum, milleti aç bırakıyorum desene! Avrupa ülkeleri Türkiye'ye gıptayla bakıyormuş...

Yani hazine dolmuş taşmış öyle mi? Peki gelir dağılımındaki adaletsizlik neyle açıklanabilir acaba. Eğer hazinenin durumu bu kadar parlaksa kriz batağında olduğu düşünülen Yunanistan'ın gayrisafi milli hasılası nasıl oluyor da bizimkinden daha iyi olabiliyor. Kişi başına düşen milli gelir batmak üzere olduğu söylenen Yunanistan'da, Türkiye'ninkine göre çok daha yüksek olması hangi ekonomik yaklaşımla açıklanabilir. Örneğin kırmızı et fiyatı krizle çalkalanan bir ülkede türk lirası cinsinden 10 tl seviyesindeyken, zenginlik içinde olan Türkiye'de nasıl ortalama 30 lira seviyesinde olabilir. Sebze ve meyve fiyatları bir memlekette %200 artış gösterirken o ülkenin enflasyon seviyesi hangi hesaplama yöntemiyle %10'un altında görünür. Açıkça ortadadır ki Türkiye bir kriz batağının içinde boğuluyor. Durum böyleyken tek tük konuşan bir kaç kişi dışında o kadar yazar, çizer, aydın tek kelime dahi etmiyor. Bir ülkenin başbakanı kendine muhalefet edenlere muhalefet etmekle görevli değildir. TUİK elemanlarının nasıl çalıştığını görevim gereği iyi biliyorum. TÜİK elemanı forumunu doldurmakla görevli olduğu şirketin mali müşavirlik bürosuna gelir.Orada muhasebe elemanlarına bir form uzatır. O formdaki boşlukların doldurulmasını ister; kağıttaki boş yerlere şirketin adı adresi çalışan sayısı ne ürettiği ya da sattığı gibi bilgilerin yazılması istenir. Muhasebe elemanı da bunu ya başından savmaya çalışıp ben söyleyeyim sen yaz der ya da alır bir kaç dakikada aklında kaldığı kadarıyla doğru yanlış bir şeyler yazıp formu TUİK elemanın eline verip gönderir. Durum bu kadar gayri ciddidir. Ayrıca TÜİK'in verilerinde kadınlar, köylerde yaşayan insanların işgücüne katılımı yer almaz. Yani bunlar hesaplamaya hiç dahil edilmez. Sonra bu rakamlar sanki doğru ve güvenilir rakamlarmış gibi servis edilir. Oysa bunlar gerçeğe yakın bilgiler bile değildir. Bütün bunlar olduktan sonra, bizim başbakan hastalandı diye evinin önünde geçmiş olsun kuyruğu oluşur. Herkes orada toplanıp bilinen ne kadar dua varsa okunur. "bir kez o nur yüzünü görsem, geçmiş olsun desem" diyerek gazetecilerin mikrofonlarına ağlaşılır. Bu arada başbakanın gemileri yakın ve uzak denizlerdeki fenerlere ilerlemektedir. Kim istemez böyle bir ülkede başbakan olmayı.