Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

rina

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

rina tarafından postalanan herşey

  1. rina şurada bir blog başlığı gönderdi: rina's Blog
    HAYATA DAİR!!! Karanlikti oda, karanlikti sokaklar, kapkaraydi sehir.. Ne kadar olmustu kendine dokunmayali. Ne kadar zaman olmustu aynada yuzunu gormeyeli. Ne kadar olmustu sadece kendisi icin bir sey istemeyeli. Kocasi icin cabaliyordu, oglu icin dusunuyordu, is arkadasi icin uzuluyordu. Ya kendisi neredeydi. Kendisi icin cabalayan, kendisini dusunen var miydi. Nasil bir duyguydu simartilmak. Sahi simarmayi bilmezdi ki, ya da kimse ogretmemisti ona simarmayi. Mutlu muydu ? soruyordu cogu zaman. Cevabi hayirdi, biliyordu bunu adi gibi. Niye mutluyum kandirmacasi icinde boguluyordu o zaman. Gucluyum diye haykirabilmek icin mi ? kimi kandiriyordu ki gucsuzdu iste. Gucsuz oldugunu herkesin bilmesini hic bu kadar istememisti. Yalnizdi … Oysa kocasi vardi. Sevismelerini andiginda hala teni urperiyordu. Oglu vardi, cani, bir tanesi, karanliktaki isigi… Yine de yalnizdi. Ask mi idi aradigi.. Ama kocasini seviyordu. Yoksa sevgi disinda bir sey miydi aradigi. Yoksa herseyi kocamda buluyorum diye kandirmis miydi kendini. Ruyalar goruyordu. Derinlerden bir ses, bir yuz beliriyordu. Yalnizligi kayboluyordu. Ruyalarinda derin bir huzur olusuyordu. Sabah uyandiginda anliyordu eksik bir parca vardi yasaminda. Bilmedigi o yuz bir gun karsisina cikacak, bildigi , ozledigi o dokunusu verecekti. Ya hayalse , ya yalnizligin kendisine oynadigi bir oyunsa bu.Hayir, hayir o yuz vardi yasaminda, belki bilipte animsamadigi o eski zamanlardan birinde. sozlesmislerdi onunla bulusmaya. Sahilde dolasirdi zaman zaman. Ozgurlugunu burda buluyordu biraz da. Bir adam dikkatini cekiyordu. Balik tutuyordu sakince. Ara sira adam da ona bakip gulumsuyordu. Garip bir tanisiklik buluyordu o gulumsemede. Sormaya cesaret edemedigi bir soru sekilleniyordu beyninde. Yoksa o eksik parca bu adam mi. Sonra guluyordu kendine, kendine gel kizim delirmeye mi basladin yoksa sen diye kiziyordu kendine. Isyerine kacarcasina kosuyordu. Sorular bazen korkutuyordu insani. Isyerinde ara ara o adamin o cok bildik, o huzur veren gulusunu hatirliyordu. Bir an kendini sahile o adamin yanina atasi geliyordu.icinde gittikce buyuyen bir ates yaniyordu. O adamin gulusu ile kivilcimlanan bir atesti bu. -Merhaba dedi birgun ansizin adama. Gulumsedi adam sanki bu selami coktan bekliyormus gibi. -Ne zamandir benimle konusacaginiz gunu bekliyordum dedi adam. Gulumsedi kadin elinde olmadan. Sohbet ettiler uzun uzun. Ne zamandir boylesi huzurlu, boylesine mutlu gitmemisti eve. Her sozde kendine dokunuyordu, her gulumsemede kendini buluyordu. Bir sonraki gun ogle yemegine cikmayi hic bu kadar arzulamamasti. Adam da bekliyordu onu. Ayak seslerini duydugu zaman gulumsedi adam. Utangac ve bir o kadar kararli ayak sesleriydi bunlar, gelen o idi . Merak ediyordu adam bu kadinin gulusunde buldugu sicakligin nedenini. Oysa henuz ikinci kez konusuyorlardi. Ama bildik bir bakisla bakiyordu kendisine. Hergun bir ibadet gibi sohbetlerine kosuyorlardi. Simdi zamanin icinde zamanin durdugu bir an vardi ikisi icin de. Yureklerinin icinde ayni sekilde yeseren, ayni kokan birer cicek vardi artik. Konusmuyorlardi ya askin yeserdigini ikisi de biliyordu. Oysa evliydiler ikisi de. Seviyorlardi eslerini. . . ve birbirlerinden ayrilmaz tek bir ruh oluyorlardi yavas yavas… sevdanin yeserttigi bir korku sariyordu yureklerini. Haklari yoktu cunku, vicdanlari sesleniyordu her an onlara. Ayrilik diyorlardi birbirlerinin yuzune bakmaya korkak. Denemeliyiz bunu. Eslerimiz icin, cocuklarimiz icin, yasamin kendisi icin sokup atmaliyiz bu sevdayi icimizden. Arkalarina bakmaya korkak ayrildilar. Mavinin gokyuzunden ayrildigi gibi, yesilin yapraktan ayrildigi gibi ayrildilar. Biliyorlardi dayanamayacaklardi bu ayriliga. Gülüsleri donmustu yuzlerinde. Umutlari gömulmustu derinlere. Ve kadin icin yine sokaklar karanlikti, sehir karanlikti. Hastalaniyordu sık sık. Kendini bulmusken birakmisti ruhunu erkeginin kollarinda. Zayif duserdi ne zaman kendini yalniz hissetse. Birden hatirladi erkegi ile birlikteyken hastalanmamisti. Ve hep gulumsemisti. Is arkadaslari onunla guluyordu, odasi onunla guluyordu, karanlik bile gulumsuyordu isiklar icinde. Erkek de kotuydu. Asktan aska kosuyordu kendinde bildigi eksik parcayi bulmak icin. Ve kadininda bulmustu butun arayislarini ve butun sorularinin cevabini. Seviniyordu adam bitecek arayislarim. Bir sakin limana demir atacak ruhum diye. Ve birden farkina variyordu adam, asklarin pesinden kosamiyordu artik, o gulumsemeleri ile kendilerine ceken kadinlari gormuyordu artik. Hepsi kadininin gulumsemesinin icinde eriyip gitmisti.Oysa simdi eksikti yine, simdi yine arayislarin yorgun kosusuna donuyordu. Uzun surmedi ayrilik. Kostular birbirlerinin kollarina. Sanki hic ayrilmamislardi. Kadin nasil agladigini anlatiyordu. Nasil eksik oldugunu, nasil gulumsemesinin dondugunu anlatiyordu erkegine. Erkegi dinliyordu onu sevgiyle. Hep dinlemisti zaten. Omur boyu dinleyebilirdi kadinini. Sevisiyorlardi birbirlerine dokunmadan. Tenleri baskalarinindi cunku. Gizli bir anlasma varmis gibi gozlerinde dokunuyorlardi sadece. Ask sozcuklerinin kanatlarinda ucuyorlardi sevisme denen o gokyuzu mavisinin ufkuna. Gitgide buyuyordu sevdalari. Gitgide buyuyordu birbirlerinin icindeki parcalari. Ve gunduzler yetmez olmustu asklarini yasamaya. Geceleri birbirlerini dusler oldular. Gece yildizlara bakiyorlardi birbirinden uzak diyarlardan. Yildizlara goz kirpiyorlardi sevgiliye goz kirpar gibi. Ayisigina dokunuyorlardi sevgiliye dokunur gibi. Ve o hic dusunmedikleri aci gelip yapisiyorlardi yakalarina. Sadece birbirlerinin olmaliydilar. Oysa hic sucu olmayan baska yurekler vardi.Ama biliyorlardi acilarin ve ihanetin dalinda mutluluk cicegi acmazdi. Kadinin yuregi yaniyordu. Erkeginden baskasini dusunemez olmustu. Ve agir geliyordu ayrilik. Biliyordu kendisini verse erkegine hep isteyecekti onu. Ve imkansizligi istemis olacakti. Erkegini caresiz birakacakti. Erkeginin yuzunde huzun yeserecekti. Oysa ne guzel gulerdi erkegi. Ne guzel kahkahalar atardi. Hakki yoktu erkegini bu huzunlere atmaya. Ayrilmaliydi,acisini ve sevdasini yuregine gomup gitmeliydi. Anliyordu erkek kadininin sorgularini. Aci vermeye baslamisti sevdasi. Ayrilik olsa mi diye dusundu. Acaba kadini mutlu olur muydu. Cunku sevdiginin mutlulugu icin buldugu cevaplardan vazgecmeye raziydi, biten arayislarina hic bulmayacagini bildigi arayislara tekrar baslamaya raziydi. -Bana bir hafta sure ver dedi kadin. -Ayriligi mi deneyeceksin dedi kadinina. -Evet dedi kadin, denemeliyiz ikimiz de. -Peki dedi erkek -Hoscakal dedi kadin -Hoscakal dedi erkek -Birgun sorgularin sevdana yenilirse geleceksin degil mi dedi erkek -Sevdayla evet dedi kadin -Seni seviyorum dedi kadin -Seni seviyorum ve hep bekleyecegim seni dedi erkek baska tek soz etmeden ayrildirlar yureklerinde birbirlerinin sevdasini tasirken. Ve o anda bin kok koptu topraktan, bin agac devrildi yere,bin yildiz kaydi ayni anda gokyuzunden, bin karanlik doldurdu yildizlarin yerini,bin gunes sondu birden, bin gece dogdu karanligin ustune, bin kirmizi gul egdi boynunu, bin bulbul sustu huzunle Sevda yenilmisti yasama, sevda bogun egmisti kurallara, sevda yok olmustu korkularin ve sorgularin karanliginda. Iki sevdali yurek, iki asik can, iki ruh , uzak diyarlarda sevdalarini duslere yuklediler. Ikisinin de yureginde `belki bir gun` umudu en degerli emanet , birbirlerinin sevdasinda aciyi buyuterek, hasretin icinde hayaller buyuterek biraktilar kendilerini zamanin solgun akisina. . ............................................... İmkansız aşkla seven yüreklere....
  2. rina şurada yorum gönderdi rina'nın blog başlığı içinde rina's Blog
    Efendimmmmm....................... Teşekkur ederimmm............... ___________________________________
  3. rina şurada bir blog başlığı gönderdi: rina's Blog
    Yüreğim mi kanıyor,sevdiklerim yüreğimimi kanatmış yok canım bana yapmazlar yapamazlar bana kıyamazlarr....durun ya.... batırmayın cam kırıklarını ..yakmayın canımı..valla çok acıtıyor cam kırıkları canımı helekii sevdiklerinin gidişini görmek ... Görmek ve sessiz kalmakk..sessizce izlemek zorunda olmak...içine atmak duygularını,susmak ve zamanla unutulmak.... Elbette tercihler değişir bundan doğal ne var ki...Ama izi..Yakıp da geçer..Kanatırr....Ağlatır içini, için için... Duyurmazsın kimseye hıçkırıklarını....Bilemezler gidenlerr yalnış bir yere dogru yol aldıklarını... Onları gerçekten sevenler kim bilemezlerr..... Ya aradıklarını bulamadıklarında..Geri döndüklerinde bulacaklar mı acaba arkalarında hiç düşünmeden,canını yaktıkları o çelimsiz papatyayı..... Cam kırıklarını yapıştırabileceklermi ..Eskisi gibi olacakmıı yapışsa da o kırılan parçalar...Tuz buz olmuş yürek nasıl toplayacak kendini.... Aklıma bu ustanın dedikleri geldi... Usta'ya başarısının sırrını sormuşlar. İki kelime demiş: -Doğru kararlar... Hepimizden farklı olarak,sürekli doğru kararları nasıl alabildiğini sormuşlar. Tek kelime demiş: -Tecrube.... İyi de kardeşim bu tecrube denen şeyin sırrı neymiş? Usta deriiin bir iç geçirmiş ve şöyle demişş: -Yanlış kararlar!!! Topla haydi kendini papatyam..daha usta olamamışsın..yoluna kaldığın yerden devam.. Aç beyaz beyaz..... Tomurcukların gün ve gün büyüsün,kokular yayılsın bahçende..... Geçenleri büyülesin.... Göz yaşaların sulasın filizlerinii..... Var sen büyümelerini bekle... Emek ver... Emek vermeden olur mu sevgiii.... Sen yine de kucakla geçip gidenleri.... Belkii de.... Güzel bir vazoda bir evin en ucra köşesinde bir hafta saltanat sürersinn... Ya fallara maruz kalıp tek yapragınla anı defterının arasında kurursunn.... Belkide biri seni başına taç eder.... Oyyy.... Dalında kuruyup gidenlerden olmada.. Sevgiler verildikçe çoğalır... Acılar da paylaşıldıkça azalır derler miş boşuna degilll... Bak gördün mü!.. hemen yüzün güldüüü..... Kimseye altın tepsiyle sunulmadı hayat unutmaa....
  4. rina şurada bir blog başlığı gönderdi: rina's Blog
    Uzak gizemli bir ülkedir aslında hepimizin yaşadığı, soluk aldığı, âşık olduğu şehir... Her birimizin apayrı bir hikâyesi var... Pek çok şey biriktirdik... Pek çok şeyi yarım bırakıp, yanıbaşımızda fesleğenler büyüterek uzak başka uzak ülkelerden gelecek gemileri izledik... Aslında hiç bir şey bize aşina değil artık..., Yalın bir yangının içinde gonca güller büyütmek bile, birilerini sevip, onlara ömrümüzü adamak bile zamanın içinde bir kayboluş. Pek çok kez kaybolduk... Ne kadar çok kaybolduk... Ne kadar çok aradığımızı bulamamanın hayal kırıklığıyla yeni yeni hüzünler taşıdık hayatımıza… Kusursuz sabahlar yalnız uyandığımızı anladığımız anda gözlerimizde belli belirsiz bir hayal oldu... Sen kocaman bir hayal oldun… Kollarımın içine sığdıramadığım uzak ülkelerin uzak ufukları… Sırılsıklam yağmurları.... Hiç umutlarınızın bittiğini sandığınız "Tamam, hiç daha kötüsü olmamıştı," dediğiniz zamanlarınız oldu mu? Ya da "bittim, mahvoldum," dediğiniz... Damağınızda acımsı bir tadın hiç geçmediğini; yüreğinizdeki o mengenenin de canınızı sıktıkça sıktığını hiç hissettiniz mi? Yalnızsınızdır... Savunmasızsınızdır... Yorgunsunuzdur... Anlatamaz, anlayamazsınız da. Gözünüzde bir damla yaş her an hazırdır akmaya sebepli ya da sebepsiz… Soğuktur elleriniz belki ısıtacak bir elin olmamasından... Çirkinsinizdir kendinizce… Aynalara da küs… Gözlerinizdeki pırıltılar yok oldu, yok olacak gibidir... Çaresizsinizdir… Sebep çoktur… Ya parasızsınızdır, ya terkedilmiş, ya hasta… Aslında yüzlerce "ya da" dır sizi bu hale getiren... Ne zaman geçecek bilmezsiniz… Umut garibin ekmeği, umar da umarsınız... Ya çaba? Oysa hiç gördünüz mü? Kim bilir kaç gün olmuş dalından koparılmış kasımpatılarını... Hala dimdik, hala ayakta, hala pırıl pırıl... Koparılmaya inat solmamaya kararlı… Oysa aklımız hep güllerdedir, hep lalelerde... Solmak, kurumak çok kolay oysa dimdik ayakta durabilmek önemli olan… Yılmamak zorluklardan… Hayallerden, umutlardan vazgeçmemek asıl olan… Ne dersiniz, denemeye var mısınız kasımpatı olmayı? Her şeye rağmen… Gözlerimdeki renklerden bak… An-dır yaşadığım İsteme Hayat olur ikincisi… Yağmurlardan Islanmaktan yorgunum… Artık Açılsın gökyüzü Ve Işığında yıkanayım ben… Kasımpatı hayallerimm... ALINTI...
  5. rina şurada yorum gönderdi rina'nın blog başlığı içinde rina's Blog
    Teşekkür ederimmm efendimm.... Mutluluğu hiç bir zaman uzakta aramadımm hep yanımdaydı zatennn.... Ben ender kişlerden biriyim kendime yetiyorum ve hep mutluyummm... Ben hayata değil hayat bana tutunmaya çalışıyorrr.... Çokmu iddialı olduu Ömrünü dolu dolu yaşa, bir nefes bile boşluk bırakma!...işte burdaa duruyorumm..... ..................................................................................................................
  6. rina şurada bir blog başlığı gönderdi: rina's Blog
    Ömür ezanla namaz arası kadardır! Bir dede ile torununun konuşmalarına kulak veriyoruz: Torunu, pamuk gibi bembeyaz sakallı, nur yüzlü dedesine merakla soruyor: 'Dedeciğim! Bir insanın ömrü ne kadar olur?' Dede tatlı bir gülücükle: Ezanla namaz arası kadar yavrucuğum.' deyince torun: 'Nasıl yani, ömür bu kadar kısa mı?' der. Dede: 'Evet yavrum. ömür, namazsız ezanla, ezansız namaz arası kadardır.' diye cevap verir. ... Torun yeniden sorar: 'Namazsız ezan ve ezansız namaz sözlerinden ne kastettiğini anlamadım dedeciğim.... Bu ne demek açıklar mısın?' Dede şefkatle ellerinden tuttuğu torununa: 'Bak yavrum, geçenlerde komşumuzun çocuğu doğdu... O çocuğun kulağına ezan okundu değil mi? İşte o ezanın namazı kılındı mı? Kılınmadı.... O ezan 'Namazsız ezan'dı... İnsan öldüğü zaman kılınan cenaze namazının da ezanı yoktur.... O da 'Ezansız namaz'dır... Aslında o namazın ezanı insan doğunca okunmuştu kulağına.... 'Bak ey insan! Doğdun, ama öleceksin, ömür çabuk biter, hayatını iyi değerlendir.... Boşa vakit harcama!' ikazını yapıyordu o ezan. İşte yavrum öMüR; EZANLA NAMAZ ARASI KADARDIR. .. Sakın boşa geçirme.... Ömrünü dolu dolu yaşa, bir nefes bile boşluk bırakma!... ...............................................................................................
  7. rina şurada yorum gönderdi rina'nın blog başlığı içinde rina's Blog
    Sevgili bin_waad; Görmek ile bakmanın çok farklı olduğunu öğrendim efendimmm ....iyi bir gözlemciyimmm... ama size bir tavsiyem lutfen yazıyı bir daha okuyunuzz...yada hiç okumayın kalsınnn....
  8. rina şurada bir blog başlığı gönderdi: rina's Blog
    Bir zamanlar bir yerlerde kör bir genç yaşıyordu ve bu kör genç kendisinden nefret ediyordu , çünkü kör bir yaşamı vardı. Göremediği için hiç birşeyi ve hiç bir kimseyi sevemiyordu ,herkesten ve her şeyden nefret ediyordu.. Ama kız arkadaşı hariç, kör yaşamında sevdiği tek şey kız arkadaşıydı... Bir gün kız arkadaşına eğer dünyayı görebilseydi onunla evlenmeyi kabul edebileceğini söyledi... Kız arkadaşıda onu çok mutlu ettiğini söyledi... Günlerden bir gün şans gencin yüzüne güldü ve birisi ona bir çift gözünü bağışladı... sonra genc her şeyi görmeye başladı; Ağaçları, çiçekleri kısaca artık dünyayı görüyordu hatta kız arkadaşını bile.... Kız arkadaşı ona sordu şimdi artık her şeyi görüyorsun söylediğin gibi benimle evlenecekmisin? dedi... Genc şoktaydı kız arkadaşını gördüğünde dona kalmıştı çünkü kız arkadaşı kördü!... Çok özür dilerim dedi .... Genç seninle evlenemem çünkü sen körsün dedi.... Kız çok üzüldü ve yaşlı gözlerle ordan uzaklaşmaya başladı biraz ileri gidince durdu ve geriye dönüp gence şunu söyledi..... { LÜTFEN SADECE GÖZLERİME İYİ BAK } Gönül gözünüzün açık olması dileğiyleee.....
  9. rina şurada yorum gönderdi rina'nın blog başlığı içinde rina's Blog
    İlk kez okudunuz peki beğendiniz mi? önemli olan 0000..... Dağ'ın keyfini kaçıracak daha çıkmadıı...Çünkü adı DAĞ
  10. rina şurada yorum gönderdi rina'nın blog başlığı içinde rina's Blog
  11. rina şurada yorum gönderdi rina'nın blog başlığı içinde rina's Blog
    Teşekkur ederimmm.... Gönülden verilen bir papatyanın degerinini hangi çiçek kabul etmezkii Karşılıklı sevmelerr benim olsunn Sevgiyle kalınnn...
  12. rina şurada bir blog başlığı gönderdi: rina's Blog
    ..Seyret, Sus ve Dinle.... Bir gün bir dağ güneşle birlikte güne uyandı. Rüzgarın esintisiyle ağaçlarının dallarını sallaya sallaya esneyerek gerindi. Güneş pırıl pırıl ufukta tam karşısından doğuyor, onunla arasında masmavi bir deniz çarşaf gibi günü karşılıyordu. Dedi ki, "Ben ne güzel bir yerdeyim, önüm masmavi bir deniz ve her gün güneş bana gülümseyerek gün başlıyor." Gökyüzünde küme küme bulutlar pamuk yığınlarını andırıyordu. Martılar çoktan uyanmış gökyüzünde dans ediyorlardı. O sırada dağ bir de baktı ki, eteklerinde bir minicik fare denize doğru yürüyor. "İiiiiiiiihhhhhh , bu da ne? Bu küçük fare benim manzaramı şimdi neden bozuyor?" Onun oradan bir an önce gitmesini istedi ve şöyle bir titredi. Tepeden aşağıya doğru bir kaç taş hızla yuvarlanmaya başladı. Fare sesi duyunca hemen bir yüksek kayanın üstüne sıçradı ve oraya yerleşti. Düşen taşlarda ona hiç bir zarar vermedi. Farecik de başladı denizin güzelliğini seyre... Ara ara atlayan zıplayan balıklar denizin duruluğunda küçük halkalar oluşturuyordu. Deniz dağın sıkıntısını anladı ve dağa seslendi: "Neden böyle bir günde bir küçük fare için mutsuzluk oyununa başlıyorsun ki? Bak ben dümdüzken balıklar da benim duruluğumu bozuyorlar. Ben onlara kızıyor muyum? Biliyorum ki onlar bensiz ben onlarsız olamayız. Sen de seninle birlikte yaşamak zorunda olanlara kollarını açmalısın. Güneş hiç bulutlara bozuluyor mu? Benim ışınlarımı engelliyorlar diye kızıyor mu? Kabul et gerçeği, herşey bir şeylerle bütün aslında. Fark ve güzellik de burada. Bu sayede hergün ayrı bir şey öğretiyor bize; her gün ayrı bir ders veriyor. Sen iyisi mi sadece SEYRET, SUS ve DİNLE." Dağ denize sordu: "SEYRET, SUS ve DİNLE? O da ne demek?" Deniz, "Bak... Seyrettiğinde güzellikleri göreceksin... Sustuğunda kendinden başkalarının söylediklerini duyabileceksin... Ben bu hikayeyi 3 kez okudumm.....
  13. rina şurada yorum gönderdi rina'nın blog başlığı içinde rina's Blog
  14. rina şurada bir blog başlığı gönderdi: rina's Blog
    Papatya sevenlere yaprağını saydırır, Nilüfer bu duyguyu hep göllerde kaydırır, Gül dedinmi gidecek olanıda caydırır, Çiçeklerle hasbihal etmeyi denedin mi? Lale dersen endamı anlatmaya ne gerek, Karanfil acılar çiçeği oldumu desek, Kardelen asil yalnızlığı seçen çiçek, Çiçeklerle muhabbet etmeyi denedin mi? Kırçiçeği sevginin bir başka ifadesi, Menekşe çiçeklerin renkleriyle gözdesi, Manolya şarkıların türkülerin özdesi, Çiçeklerle hasbihal etmeyi denedin mi? Kasımpatı begonya sümbülüde unutma, Seversen çiçeği yaprağını kurutma, Bir demet çiçek ile hiç kendini avutma, Çiçeklerle hasbihal etmeyi denedin mi? Gelincik dokunmaya bile gelmez narindir, Çiğdem sarı beyaz bahar çiçeği yarindir, Leylak ağaçtaki gizli güzellik al indir, Çiçeklerle muhabbet etmeyi denedin mi? ...............Çiçekler dalında güzeldir unutmayın................. Alıntı
  15. '''BEN NEYİM, NEDEN VARIM, NEREDEN GELDİM, NASIL VAR OLDUM, NE ZAMAN VAR OLDUM. ve KİMİN VARLIĞIYIM''' Bu soruların cevabını bulabilen herkes zaten ALLAH'ın Hidayetine ermeği hak etmiş olurr.... Ne mutlu ki o çocuğa.... ALLAH'ım herkese nasip etsinn insallahh..... Rina...
  16. rina şurada yorum gönderdi rina'nın blog başlığı içinde rina's Blog
    Tekrar hoşgeldinizz bloğuma Birvarmışhiçyokmuş; Nedense burayı benim en değerli varlığım yüreğimin sesi olarak görüyorummm... O yüzden bloğuma gelen forumdaki tüm arkadaslarımı ,dostlarımı ve kardeşlerimi en güzel duygularla, saygıyla ve sevgiyle karşılamak istiyorum... Fakat size cevap bile yazmakk çok zorr.... On düşünüp bir yazmak gerekiyor.... Ayrıca yazılarınızı arkası yarın gibi takip ediyor ve gıptayla okuyorumm... Kendiniz harika yetiştirmişiniz kutlarımmm... Düşünceleriniz ve yazı tarzınız zaten tartışılmazz ... Harikaaaa.... En iyisi Rina şimdilik size sadece teşekkür etsin.... Her zaman bekliyorumm... Şiir tadında akıcı bir hayat ve yüreğinizin bu sevgi seliyle hep akmasını diliyorumm..... Sevgilerimleeee.....Rina
  17. Hoşgeldiniz AED; Beni meraklı olarak algılamayınız ama AED'nin açılımını merak ettim
  18. rina şurada yorum gönderdi rina'nın blog başlığı içinde rina's Blog
    O ses içimdeki sessiz çığlığımın sesiii susturamıyorum....ne cezalar verdimmm yinede bildiğini okuyorrr.... teşekkur ederimmm sayfamı ziyarete geldiğiniz çin.....
  19. Dikkat THE DELİ !!!!! Şeytanı gören var mı ? tüyü bende kalmış da ... Hayat yaşandığım kadar varım. Gerisi ya hafızamındaki hatıra ya hayallerimdeki ümittir. Hüsran-ı ise bir tek yerde kabul ediyorum. Yaşamak varken yaşayamamış olmakta. Uçsuz bucaksız gökyüzünde kanat çırpan martıların. Sonsuz huzuru anlatan denizin maviliğinde gördükleri Kendi yansımaları kadar eşsizdir hayatım..Gülümsedikçe ve umut ettikçe yaşamaya değer hayatttt....!!!!
  20. rina şurada bir blog başlığı gönderdi: rina's Blog
    İlişme Yalnızlığıma Diyorsun ki; İçimde sana dair henüz oluşmaya başlayan bir kıpırtı var. Diyorsun ki; Seni hayatıma katmak istiyorum. Diyorsun ki; Mutluluk varılacak yer değil yürünen yolsa gel beraber yürüyelim. Kulağa çok hoş geliyor söylediklerin biliyor musun? Bilinmeze açılan yolun karşı konulmaz çekiciliği sınırsızca paylaşabilmek bu yolculuğun daha bir çok yolculuğu beraberinde vaat ettiği masmavi bir ufuk düşlemek. En çok da özlemlerimin ve tüm yaşamak istediklerimin gerçekleşme olasılığı sımsıcak bir düş gibi tepemde dolanıyor. Boğazda bir vapur düşlüyorum sonra. Vapurda omzumun yanıbaşında başka bir omuz. Yanımda durmasından sevinç duyduğum. Yüzümü okşayan rüzgar. Sevebileceğim başka bir yüzle paylaşmaktan gocunmadığım. Bedenimde dolanıp dizlerimin bağını çözdüren tatlı bir telaş düşlüyorum. Güzellikler kuşanıyorum sözcüklerinden. Dünyayı kurtaracak güzellikler hem de. Diyorum ki; Yalnızlığımdan hoşnutum ben. Diyorum ki; Kendini ve o kıpırtını alıp gidebildiğince uzağa git benden. Yalnızlığıma ilişme
  21. rina şurada bir blog başlığı gönderdi: rina's Blog
    Yeni bir hayata, atlamak isteyip de kıyısında dolaşanlar için, kamburken dik durmaya çalışanlar için, sıkıp sıkılanlar, sıkanlar için, isteyip gidemeyenler yapamama korkaklıgında olanlar için, fena şeyler düşünüp korkmayanlar için, takmayanlar için, küçük harfleri sevenler için, büyük sözler söylemek değil, hayata dair bir deepnot düşmektir hayat... Eski zamanlarda Hint Imparatoru, satranc oyununu yaninda bir mektup ile hediye olarak Pers İmparatoruna gondermistir. Mektubunda oyunla ilgili hic bir aciklama yapmazken soyle bir mesaj yazmistir; Kim daha cok dusunuyor , Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi goruyorsa O kazanir. Iste hayat budur..." Pers Imparatoru donemin en alim veziri olan Buzur Mehir ile bu mesaji paylasarak, ondan oyunu cozmesi ve kendisinin de karsilik olarak Hint Imparatoruna hediye edilmek uzere baska bir oyun icat etmesini ister. Vezir haftalarca calistiktan sonra gonderilen satrancin her tas hareketini ve oyunu cozer daha sonra da on gunde tavlayi icad eder ve imparatora sunar. Pers imparatorunun basveziri Buzur Mehir tarafindan 1400 yil once tasarlanan tavla oyunu; dunyanin en populer oyunlarindan biridir. Zaman kavramindan alinan ilhamla tasarlanan oyunun zamana boylesine direnmesi son derece etkileyici. Senenin birligi olarak tavla bir tanedir. 4 kosesi 4 mevsimi, tavlanin icindeki karsilikli 6'sar hane 12 ayi, pullarin toplami ayin 30 gununu, siyah-beyaz pullar gece ve gunduzu, karsilikli 12'ser hane gunun 24 saatini simgeler... Hint Imparatoruna satranca karşılık olmak üzere tasarlanan tavla oyunuyla birlikte gonderilmek uzere soyle bir mesaj hazirlanir : "Evet, Kim daha cok dusunuyor, Kim daha iyi biliyor, Kim daha ileriyi goruyorsa O kazanir. AMA BIRAZ DA ŞANS GEREKİR. Iste hayat budur..." ŞANS SiZDEN YANA OLSUN.... ALINTI...
  22. rina şurada bir blog başlığı gönderdi: rina's Blog
    Cevabı uzun ama erkek egemen toplumlarda çok normal. Adeta bir kural. Televizyonla beslenen, medyatik refleksli toplumumuzun bazı erkekleri, gücün ve iktidarın karşı cinse geçmesi halinde çıldırıyor. Bir aşağılık kompleksi durumu yani cennet anaların ayakları altında deyip, kadın döven zavallıların düştüğü acizlik... Erkek hep zeki kadından hoşlanır ama zamanla bu zeka yarışında yenilince kızar, küser ve ağlar. Tıpkı yenilgiyi hazmedemeyen bir çocuk gibi. Zeki kadınlar erkeklerin çocuk alt beyinlerinin gelişmediğini bilirler. (gelişmez çünkü doğurganlık yoktur) Şirket sahibi, yönetici hatta başbakan bile olsalar aslında onların hiç büyümeyen bir çocuk olduklarını unutmazlar ve akılları sayesinde her zaman onların istediğini yapıyormuş gibi davranıp, kendi yasalarını uygularlar. Zavallı erkek, iktidarın hep kendisinde olduğunu sanır. Akıllı kadınları yanlarında taşımaktan hoşlanan erkekler, zamanla onlardan kaçmanın yollarını ararlar. Çünkü kadın zekasıyla üstünlüğü ele geçirmiştir. Erkekse kendini eksik ve iktidarsız hisseder. Hem akıllı kadından hoşlanır, hem de akıllı kadından korkar ve kaçar. Yaşadıkları ilişki boyunca yanındaki sevgililerinin zekasıyla övünürken, o zeka kendilerine karşı kullanıldığında öfkeden çılgına dönerler ve hatta kaba kuvvete başvururlar. Bu yüzden akıllı kadınlar hep yalnızdır. Erkeği onu kandırdığını sanırken, o çoktan ilk kaçamağı yakalamıştır. Telaş yoktur. Çünkü derinlere sessiz inilmelidir ki korkup kaçan olmasın. Bunu düzgün sevdikleri için yaparlar. Amaçları rezil etmek değil, kendisine yapılan haksızlığı tam ve doğru olarak bilme hakkını elde etmektir. Yarım yamalak nefretleri sevmez akıllı kadınlar. Öfkesine değecek düşmanlar lazımdır onlara.. Akıllı kadınlar her şeyini verir ve her şeyini alır. Acıları boylarını aşsa da gıkları çıkmaz. Dillerinde pişmanlık cümleleri dolaşmaz. Kendine olan saygılarını ve ayaklar altına almadıkları gururlarına sahip çıkarlar. Kan kusarlar ama kızılcık şerbeti içtiklerini söylerler. Akıllı kadınlar erkeklerini başkalarına ezdirmezler. Kendileri ezerler. Bunu gururlarını incitmeden yapmaya çalışırlar ama sonunda hep haksız olan onlar olur. Onlar önce susar, sonra sorgular, ondan sonra da cevap verirler. Sustuklarında dillerini dikenli tellere dolar, konuşunca önce kendileri kanarlar... Akıllı kadınların konuşacak çok şeyleri olduğu için suskunlukları da büyük olur Akıllı kadınlar kendini ezdirmez. Akıllı kadınlar salağı oynayamaz. Akıllı kadınlar kendilerine haksızlık etmez. Akıllı kadınlar mış gibi yapmaz. Akıllı kadınlar aşıkken de akıllıdır. Bu yüzden hep yalnız kalırlar.
  23. rina şurada bir blog başlığı gönderdi: rina's Blog
    İçimdeki sessiz çığlığımmm yeter artıkk .... s...u...s...t...u...m... susmak bazen en güzel cevaptır... susarsan dağlar devirirsin... susarsan sen olursun... sevdiğini mi söylüyor... sus... çünkü birgün o zaten susacak.. konuştuğuna pişman olacaksın... seni istediğini söylüyor öyle mi? sus... çünkü birgün senden vazgeçtiğini söyleyecek... senin için öleceğini mi söylüyor? sus... çünkü birgün baldan da tatlı olacak canı... senden vazgeçemeyeceğini mi söylüyor? sus... çünkü birgün yanında olmadığını farkedeceksin... konuştuğuna pişman olacaksın... susarsan anlayacak... senden vazgeçecek... senin için ölmeyecek... seni istemeyecek... ve... ve... birgün o da pişman olduğunu farkedecek... susmak bazen en güzel cevaptır çünkü
  24. Küçük bir erkek çocuk, annesine sordu: "Niçin ağlıyorsun?" "Çünkü ben kadınım." Diye cevapladı annesi. "Anlamadım!" dedi çocuk. Annesi, çocuğu kucaklayıp "Hiç bir zaman anlayamayacaksın!" dedi. Babasına "Baba, annem niçin ağlıyor?" diye sordu. Babanın cevabı: "Bütün kadınlar sebepsiz ağlayabilen yapıdadır" oldu. Küçük çocuk büyüdü, yetişkin adam oldu, halâ kadınların niçin ağladıklarını keşfedemedi. Nihayet öldükten sonra cennete gittiğinde Allah'a sordu. " Allahım !" dedi: "Kadınlar niçin bu kadar kolay ağlayabiliyorlar?" Allah:"Ben kadınları özel yarattım! Tüm yaşamın ağırlığını taşıyabilecek kuvvette olmasına rağmen başkalarına teselli verecek kadar yumuşak omuzlar, doğumun acısına olduğu kadar doğurdukları evlatlarının nankörlüğüne dayanabilecek iç kuvvetini verdim. Başkalarının kuvvetinin kalmadığında; devam edecek azmi, ailesinin hastalığında; yorgunluğa pabuç bıraktırmayacak kudreti verdim. Her türlü şart altında, hatta kendilerini çok kötü incitseler de, çocuklarını sevmek duygusallığını verdim. Bu duygusallık her yaştaki çocuklarının yaralarını sarmalarına, sorunlarını dinleyip paylaşmalarına yardım ediyor. Kocalarını tüm kusurlarıyla sevmek kuvvetini verdim. Onlara iyi bir kocanın eşini asla incitmeyeceğini fakat bazen destek ve kuvvetini deneyecek davranışlarda bulunacağını anlayacak duyarlı bir zeka verdim. Tek zayıflık olarak kadınlara bir gözyaşı verdim... Tamamen kendilerinin sahip oldukları, ihtiyaçları olduğunda kullanmak üzere. İnsanlık için bir gözyaşı..." diye cevapladı... Kadını güzel yapan şey ne saçı, ne vücudu, ne de kendini ne şekilde taşıdığıdır. Kadını esas güzel yapan sevgisini paylaşabilmesi, fedakarlığı, sorumluluğu, anlayışı, sadece bilgiye değil aynı zamanda kalbe de yönelik aklıdır Bir kadın vardı... Mazbut yaşamı,sadeliğiyle Yemekler yapardı lezizz Bereketli eliyle... Bir kadın vardı... Herşeyiydi çocukları. Canı burnunda sefalette, Acıyla doğurmuştu onları... Bir kadın vardı... Şaşalı debdebeli davetlere rest çekip. Ömrünü çocuklarına hasredip Yoklukla savaştı Saçını süpürge edip... Bir kadın vardı... Temizlik,çamaşır,ütü,pazar,çarşı. Çalışıp çabaladı yaşamını karartıp, Bu acımasız ***** dünyaya karşı... Bir kadın vardı... Annesinin çektikleri yüreğini yakardı. Hoşlanmazdı onun bir lokma bir hırka felsefesinden. İdeali okuyup çoook zengin olmaktı... Ve ona harika bir yaşam sunmaktı... Yazık ki.! okuyamadı... Aşık oldu bir adama vardı, Evinin kadını çocukların anası oldu Yetişmişti yavruları gururlu... Oh.çekip oturacaktı köşesinde huzurlu. Bir kadın vardı... O artık bir duldu,buna inanamıyordu Acısını paylaşıp yaşayamadan, Kendini yaşlılar evinde buldu. Onu oraya bırakan iki çocuğuydu... Alıntı

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.