Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

rina

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    475
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    2

rina tarafından postalanan herşey

  1. rina

    Anı Defteri

    Aries .. "yavrum kuzum seni ÇOK ÖZLEDİM."benim bittiğim AN...... __________________________________
  2. rina

    kibrit çöpleri.!

    Sevgili birvarmışhiçyokmuş; Herzamaki zerafetinizle yine yorumunuzu yapmışsınız.. "Yakmak için yanmak gerek,yanmayan,yakamaz"dogru söze ne denir efendim kelamınız için kaleminize sağlık.. Dün işlerimin yoğunluğu sebebiyle günün aydın olmadığı , yani gece karanlığında yıldızların gökyüzünde cirit attığı o muhteşem saatinde teşrif ettim, o yüzden günaydın başlıgına gecenin o saatinde yorum yapmamın biraz komik kaçacagını düşündüm ve yorum yapma hakkımı baska bir başlıkta kullanmaya karar verdim... fakat sizi izlemem tabiyki buna engel degil,arkadaşlarımın profillerine ve bloglarına bıraktığınız incelemelerinizi, nazik iltifatlarınızı pür dikkatle takıp ediyorum...ve sizi çözmeye çalışıyorum ama lakın sizi çözmek ne kelime sizin o ince kaleminizi anlamak imkansız... Kuzum söylermisiniz o kadar iltifat dolu sözleri nerden buluyorsunuz .. O kadar birikim bu yaşta demekkı kendınızı iyi yetiştirmişsiniz yada bu işin ustasısınız... sizi kutlarım efendim
  3. rina

    kibrit çöpleri.!

    Ben kibrit çöplerini insanların yaşantılarına benzetirim. Kibrit kutusu insanın yaşadığı toplumu ifade eder bir bakıma... Bazı kibrit çöpleri vardır bir amaç için yanarlar, kimi bir sigara yakar, kimi bir ocak, kimi boş yere yanıp tükenir hiç bir işe yaramadan. Kimi ise bir ormanı, bir evi, büyük bir alanı yakar kül eder,kendisiyle birlikte. Kibrit kutusunu açıp baktığınızda hepsi aynı gibi gözükse de birbirinden farklı kibrit çöpleri vardır. Bazıları yanamayacak kadar incedir yakarken kırılır zannedersiniz ama bilir misiniz en iyi onlar yanar. Bazıları da epeyce kalın. Zannedersiniz ki yanınca yeri göğü yakacak ama yakınca bir bakarsınız foss diye bir ses çıkarır kendisini bile yakamaz. Sadece ucundaki kimyasal madde alev bile almadan kararır gider. Kimileri eğri büğrüdür ama yine de bir kibrit çöpünden beklenen fonksiyonları eksiksiz yerine getirirler. Her zaman en üstteki kibrit çöpleri ilk önce yanar. İşte insan yaşamı da bu kibrit çöplerine benzer, kimi insanlar vardır kendinden beklenileni asla yerine getiremezler, kalın kibrit çöpü gibi kendi kendilerini yok eder giderler, kimi insanlar vardır bir lambanın fitilini yakarlar kendileri yok olup gitse de ışığı kalır.Eğri ve kırık kibrit çöpleri gibi sakat insanlar vardır aramızda yaşayan, onları şekilleriyle değil işlevleriyle değerlendirmeliyiz neyi yaktığına bakmalıyız. Kibrit kutularını içinde yaşanılan topluma benzetmiştim; ıslak bir kutudaki kibriti istediğin kadar uğraş yakamazsın demek ki içinde yaşanılan toplum insanıistemese de çok etkiler. Bazı kibrit çöpleri de aykırı insanları ifade eder tüm kibrit çöpleri aynı yöne bakarken onlar tam tersine bakar kutuda. Kutu açıldığında ilk önce onlar göze çarpar ve herkesken önce yanarlar.Aykırılık başa beladır. Bazı kibrit çöpleri birbirine yapışmıştır dikkat ederseniz onlar da kafadar insanlar gibidirler kanka misali biri yanınca diğeri de yanar. Ama en tehlikelisi kendiyle birlikte kutuyu da yakan kibrit çöpleridir. İçinde bulundukları toplumu çökertirler. Bazı kibrit çöplerinin ucunda kimyasal maddesi yoktur. Ne yaparsa yapsınlar yanamazlar. Toplumun içerisinde ot gibi yaşar giderler. Toplum nereye onlar oraya. ACABA SİZ HANGİ TÜR KİBRİT ÇÖPÜSÜNÜZ HİÇ MERAK ETTİNİZ Mİ ? ALINTI...
  4. rina

    GÜNAYDIN

    İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.. günaydınlar
  5. rina

    GÜNAYDIN

    Tesekkurler sevgili AED; tünaydınlarrrr
  6. rina

    Öyle biri ki......

    biri... öyle biri ki... renkler yok... umutlar gürültüyle kırıldı ama içimde çıt yok... susuldu... susandı yarın'a... yarın nerde? kayıp mı olduk, hiç mi yoktuk? kim keşfetti bölündükçe çoğalan dertleri ve kim öldürdü paylaşıldıkça çoğalan sevgiyi? herkes nerde? bir yanlış üç doğru mu götürüyordu öteden beri? herkes yalnız mı? herkes kendi içinde kalabalık mı? kaç kişiyim? diye ben değil, içimdeki binlerce "ben" soruyor ayrı ayrı... tek yürek, tek beden... doğurgan mıyım kendimi çoğaltmakta? bir tanesi bana aitti, onu özlüyorum... başka şeyleri de özlüyorum... nerdeyiz biz? ruhumda isyankar ilanlar; BİR KAHRAMAN ARANIYOR... kendime, kendim olmayan diğer "ben"lere yetemiyorum... biri gelip beni toparlar mı? bir şey bir mucize gibi gelip bana dokunur mu? şimdi çok geç kaldım hiç inanılmamış bir hayat yaşamak için... tümden vazgeçmek de olmaz... sıkışıp kalınmıyor, dünya daralıyor... sürekli gri tonlar, kırmızı ve siyah... benim açık mavilerim nerde? böyle değildi... gittikçe bana ait değilmiş gibi bakıyorum geçmişe... bir tek ben mi? diye soramıyorum... değilim biliyorum... herkes bir tenhada arkasını dönüp ağlıyor... herkes aynı tenhada kendini bırakıp kaçmak istiyor... haykırsam şimdi sokağa çıkıp maskelerin düşmesi için... en büyük gerçeğimizi mi gömdük içimize? kaçıyoruz mutsuzluğumuzla yüzleşmekten, işimize gelmiyor kendimizle uğraşmak... ama ben korkuyorum... benim adıma yaşanmış bir hayat istemiyorum... böyle değildi... biri geldi gökyüzümü çaldı, denizlerimi içti... biri büyülerimi bozdu... biri... öyle biri ki... aynaya bakınca görüyorum ama TANIMIYORUM... Avuçlarımda uçurum kokusu, Kendimden düşüyorum. Bir masala uzanıyor sevmelerim, Aşktan çaldıklarım dikiliyor karşıma, Kaçak şehirlerin adressiz yüreği oluyorum. alıntı...
  7. rina

    DUA.!.

    Sevgili Aries; Teşekkur ederim..Sevgi yıldızları çok hoş
  8. rina

    GÜNAYDIN

    Güzel bir pazar geçirmeniz dileğiyle... Günaydınlar
  9. rina

    DUA.!.

    Gönül sayfam diye adlandırdığım bloğum ruh halime göre akış gösteriyor şu anda da dua'ya ihtiyacım vardı. Ve ekledim... Teşekkur ediyorum efendim
  10. rina

    DUA.!.

    İHTİYACIN ANAHTARI:DUA
  11. rina

    Belki de.!.

    Sevgili birvarmışhiçyokmuş ; sizide efendim yüreğinize sağlık
  12. rina

    GÜNAYDIN

    Günaydın teşekkurler sizinde efendimm
  13. rina

    GÜNAYDIN

    Teşekkurler radyam sanada canım..
  14. rina

    GÜNAYDIN

    Günaydın Aries
  15. rina

    GÜNAYDIN

    Günaydın sizede... Teşekkurler efendimm bir tanesine razıyken bahçesi gelmiş
  16. rina

    GÜNAYDIN

    Günaydınlarrr
  17. rina

    UmuT NeYDİ?

    Sevgili birvarmışhiçyokmuş; Yorumm yapmıyorum efendimm
  18. rina

    Belki de.!.

    Sevgili zpkn; Ben teşekkur ederim ama sevgi bilinmez yaşanır. . sevgiyle kalınız
  19. rina

    Belki de.!.

    Teşekkur ederimmm canımmm
  20. rina

    Eflatun'a sormuslar;

    Canımm teşekkur ediyorum,
  21. rina

    Eflatun'a sormuslar;

    Tesekkür ederim birvarmışhiçyokmuş
  22. rina

    Belki de.!.

    ’Uyan bak ne güzel doğmuş bugün güneş’ ,diyordu uzaklardan bir ses bu sabah. Ona göre aydınlık getiriyordu doğan güneş, pozitif bakmasını sağlıyordu, mutlu ediyordu böylece kendini. Yeni güne sapasağlam başlıyordu her sabah. Ne kadar mutluluk doluydu tahmin edemezsiniz. Sonra yine uzaklarda bir ses ’Hala uykum var kapatın perdeleri’, diyerek başlamıştı yeni güne bu sabah. Birileri bişeyler söylüyordu ama o duymuyordu bile bunları. Bir an sevdiğinin sözleri aksetti kulağına; ’Bak ne güzel doğmuş bugün güneş...’ Kafasını gömerken yastığına hala bu sözleri düşünüyordu istemsizce beyni. Sonra irkildi birden; Ben neden güzel göremedim peki güneşi? Düşündü saatlerce. Onun için güzel olan güzel doğan sadece güneş değildi. Onun için önemli ve çekici olan o güneşin sevgilisinin ağzından doğmasıydı. Güzel olan onun diliyle doğurduğu güneşti, dünyaya onun gözünden bakmak onun pozitifliği ve sıcaklığında düşünmek o olmak... Güzel olan buydu işte... O olmak.. Onun gibi düşünebilmek yaşanan herşeyde onun beyni onun gözleri olmak.. Aslında uzaklardaki o sevgili de güneşe kendi gözüyle bakmıyordu belki de.. Belki de ona göre de perdeleri kapatın diyen sevgilinin gözünden güzeldi karanlıklar.. Bu sabah perdeleri kapatın derken içimden;o sıcak ses de ’Günaydın bak ne güzel doğmuş bugün güneş...’ diyordu bana yumuşakça. Halbuki ben o güneşe bakayım diye kaç kişi dil dökmüştü bu sabah... Güneş aslında çoktan doğmuştu birçok insanın dilinde.. Ama ben o uzaktaki insanın dilinden doğan güneşi bekledim saatlerce.. Çünkü benim için güzel olan sevgilinin gözüyle doğan güneşti belki de.... Güzel Olan Sevgili Değil Sevgili Olan Güzeldir...
  23. haklısınızz bugun bıraz ısım vardı cok ılgılenemedımm
  24. YALNIZLAR PALAS Sizlere bu satırları Yalnızlar Palas’ın ıssız alt koridorunun sol arka odasından yazıyorum. Kurşun kalemle, mektup kağıdına. Belki o yüzden düşünerek ve ağır ağır. Tehlikeli sulara girme teşebbüsündeyim. Aslına bakarsanız “Siz bu satırların okurken muhtemelen ben çok uzaklarda olacağım” diye başlayan bir girişi tercih ederdim. Olmadı bakın. Bir dahakine... Beraberliğin kamusallaştırdığı ve hatta yerel belediyeler ile zapturapt altına alınıp beyaz gelinlikler ve imzalarla taçlandırıldığı bir dünya düzeninde Yalnızla Palas zannedildiği gibi çok revaçta değil elbet. Ama genel geçer önyargıların ve söylencelerin tersine korkutucu bir yerde değil. İnanın. Şu yalnızlar koridorunun pek çok odasının boşalmasının ve çok az sakininin burayı kendine yurt seçmesinin elbette farklı nedenleri vardır. Ama bunu da sormayalım isterseniz. Tek tek cevapsız bakışlarla karşılaşmanın lüzumu yok. Yalnızlar Palas’tan çıkıp etrafımı şöyle bir kolaçan edeyim, bir örnek çift, uzun süreli bir aşk hikayesi bulayım şu palası bırakıp yeni bir eve taşınayım, diyeceğim diyemiyorum da. Bir tane de mi olmaz... Yok yok yok... Biz bu palasın mahkumu muyuz, konuğu mu şaşırdım. Her çift kişilik hikayede mutsuz bir son gizli. Ya da mutsuz sona giden gizli bir yol hikayesi... Aşk’ın sonu var. Ne yazık ki! Bitiyor işte. Biliyorsunuz... Sonrası bildik hikaye... Boynu bükük tek kişilik sinema seansları, kahve altı kitap okumaları ve bol kepçe yalnızlar lokantasından tek kişilik teselli avuntuları. “İçinizdeki çocuk” hikayesi de eskidi. Ve büyüdük. Geçtiğimiz yıllarda yanılmıyorsam Bağımsız Filmler Festivali’ne gelen “Varyag Erkekler Korosu”nun ilk yarısı sonrasında darallardan daral seçip çıkmak üzere iken beyazperdede beliren o 65’lik yalnız alkoliğin sözleri geliyor aklıma: 65 yaşında her şeyini kaybetmiş bir ayağı eşikte duran bir alkolik hayat süzgecinden elediği o cümleyi geveliyordu: “Artık kendimi büyüdüğüme inandırmalıyım.” Evet inandırmalı. Siz de inandırmalısınız. Ben de inandırmalıyım. İçinizde çocuk da sizinle beraber büyüyor. Büyüdü. Yani dayanacak birini bulamıyorsunuz o bile yok. O bile... bir tek siz. Ürkütücü bir gerçekle karşı karşıyasınız işte... Yalnızlık üşütüyorsa kendi kendinize sarılacaksınız. Ya da Zatüre... Ama korkmayın tedavi masrafları müessesemiz tarafından üstlenilmektedir. Adresiniz belli: YALNIZLAR PALAS. Palasımız, yalnızlığımız pek çok ziyaretçiyi kabul ediyor. Ama durmak, tutunmak zordur yurdumuzda. Kolay sıkılır insan. Güçsüzdür hayat karşısında. Tek başına idare etmek zordur bu palasın koridorlarında. Herkes birine muhtaç. Birbirine... Bu güçlüye, çoğu zaman da bir güçsüze... Yol gösteren bir koltuk değneği herkes birbirine... Terazinin bir kefesinde yeni bir insan, yeni bir deneme yeni bir hayal kırıklığı var, diğer kefesinde çift kişilik bir yalan dünya. Ne kadar çok çift kandırıyor birbirini, ne kadar çok çift kokuyor yalnızlıklarından. Karanlık bir gecede önlerini kesmesinden yalnızlıklarının, bir gece evde otururken ‘naparım ben benimle bir başa’ demekten. Naparsınız siz bir gece vakti evde tek başınıza kalırsanız nasıl baş edersiniz kendinizle. Nasıl kalırsınız başbaşa kendi başınıza... Herkesin cevabı kendine. Neyse... Satırlarıma son verirken yalnızlığınızın gözlerinden muhabbetle öpmek isterdim ama biliyorum yalnız değilsiniz. Ne kadar da kalabalıksınız. Ne kadar da sıkıcı. Bana yazma isterseniz yerim yurdum belli benim, alt ıssız koridor soldaki son oda, Yalnızlar Palas... Yalnızlığınızı yazın ama. Mektup kağıdına. Sabırla Cüneyt Özdemir......
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.