Taylan Abi

Şimdi bu kırmızı işaretli kelimeler üzerine 2 çift laf etmek icap eder. İlk olarak cemaatler, tarikatler devri ancak sizin mantık dünyanızın ürünüdür. Ben ümmetçi, cemaatçi, tarikatçi vb ortaçağ kültürlerinin adamı değilim, sadece kendimi bilirim bu da bana yeter. İkincisi; kimin adına konuştuğum ise sizi hiç bağlamaz. Size karşı söylenen sözün özüne önem vermektense, hedefi saptırıp antin kuntin detaylarla uğraşmaktasınız. Yüzde yüz hakkında bile yeri gelir konuşurum, kimse de çıkıp birşey diyemez. Cevabınız yoksa, sayılarla oynamayacaksınız. Son kırmızı kelimemiz eksenel kayma. Eksenel kayma dediğiniz şey şeriatın ta kendisi. Cumhuriyetin temel değerleri savunduğunuz fikrin elinde oyuncak olmuştur, siz buna eksenel kayma diyin, ben şeriatın ta kendisi diyeyim.

Benim derdim ne bisiklet, ne etek, ne Fransa Rusya ne Tayland bilmem ne. Aşk adamı, gönül insanı olmak lazım. Gerçek yürek'e sevdalıyım, ırksız ve coğrafyasız.

Tayland'lı kızlar tanıdım burada (Antalya'da), Hillside Su Hotel'de masözler... Yeteri kadar dinledim, ben o ülkenin adamı değilim. Ukraynalı sevgilim vardı, 3 yıl sonrasında Portekizli bir çocukla evlendirdim. Şimdiki sevgilimin annesi Rus, babası Polonyalı. Uzak olsun o memleketler. İtalyan kızların vücut ölçüleri akla ziyan olabilir ama ben gönül adamıyım. Uzak olsun.

İtalya'ya gitmiyoruz demek ki Tayland, Ukrayna, Rusya vs uzak olsun bu arada. O kadar basit değil bu bisiklet mevhumu

Tamam İsviçreli çocuklar çok yakışıklı. Anladık onu. Sonra?

20 olmuş, 53 olmuş, 47 olmuş bunlar hikaye. Siz özünde ne dediğimi anlayınız. Potansiyel cumhurbaşkanı Gül'ü meydanlarda yuhlayacaklardır. Siz cumhurbaşkanının yuhalandığı bir miting gördünüz mü? Ben gördüm, kendi ülkemde hem de çok yakın geçmişte. Sonra miting lideri çıkıp "durun,yapmayın" diyecek ve ayıp geçiştirilecektir. Olayın senaryosu böyledir. Bu hareketlerin müsebbipleri bundan hiç rahatsız olmasınlar, rüzgar eken fırtına biçer; Demiştim. Sizi tekrar muhatap almazdım ama forum arkadaşlarım için yazıyorum. Üzerinize alınmayınız.

ilk fırsatta Mallorca var zaten Cordoba'da birr festivaldeyken karar verdim, İspanya cennetin diğer kapısı

Fransa mı demiştin? ehehehe Yemin ettim o olaydan sonra gelmem.

Ben eteğin boyu ile ilgilenmiyorum sevgili innocent. En güzel şöyle açıklanır, önemli olan boyu değildir işlevidir

Bana en çok dokunan, beni en çok üzen, hayatımı ve hayata bakışımı değiştiren gün 19 Ağustos'tu. Kadircan'dan 2 gündür haber alamıyorduk, dayanamadık 4 arkadaş atladık arabaya ve İzmit'e gittik. Bagajda su bidonlarımız, 3 koli yiyecek malzemesi, çocuk bezleri, yardım ekipleri için sigara tuvalet kağıdı vs eşya... Kadir'lerin mahalleyi bilen tek kişi benim grupta. Ama o yıkıntılar arasında oturdukları sokağı bile zor buldum. 4 katlı bina etrafında dönerek yerin 5-6 metre içine girmiş ve 2 katlı bir bina gibi olmuştu. Aradık, bağırdık, ağladık sonuç alamadık. Morga çevrilen buz pateni pistine gittik. Artık ne ölülerden korkumuz, ne hayattan beklentimiz kalmıştı. İçeri girdim ve kimliği belirsiz yüzlerce ceset torbasını açıp baktım doktorlarla birlikte. Bulamadık Kadir'i... Ne düşüneceğimi, ne hissedeceğimi bilemiyordum. Sevinmek istiyordum bulamadığımız için ama onlarca yüzlerce cenazeye de üzülüyordum. Devlet hastanesindeki listede yüzlerce isim okudum, okudukça ağladım, ağladıkça tükendim. Eğer bu dünyada yaşarken ölmek varsa, ben zaten yaşamıyordum. Biz 2 gün boyunca bunları araştırırken arkadaşımın cenazesi defnediliyordu bir yardım ekibi tarafından ve biz göremeden, define bile yetişemedik. Allah bu acıyı hiçbir insanoğluna yaşatmasın.

Vize işlemleri ile ilgili konu başlığında Fransız Konsolosluğunda vize işim sırasında adamların beni nasıl sorguya çektiğinden bahsetmiştim. Hayatta gitmem oraya. Vizeyi verdiler ama gitmedim netekim. Abiyiz biz, sorgu sual bize ters. Ablalar etekli bile olsa

Sevgili umitilkan, seninle çok karşılacağız demektir bu. Hoşgeldin, merhaba.

Tekrar düşün, rüzgara kapılma.

Evinizmiş gibi yapan ama asla eviniz olamayacak bir yer. Ne sıklıkta ihtiyaç duyarsınız bilmiyorum ama hayatımda önemli bir kısımdır kendisi. Güzel olan tarafı suya sabuna dokunmadan, çarşafa havluya yer aramadan dağıtabilecek ve döndüğünüzde toplamayacak olmanızdır. Kahvaltı karga bokunu yemeden hazır, çay kahve süt portakal suyu vişne soda hede hödö emrinize amade, omletiniz nasıl olsun sorusu da yanında promosyon, beğenmezsen yanında kıymalı-peynirli-patatesli-ıspanaklı börek çeşitleri mevcut. Peki insan neden otel kullanır? Sorunun cevabını ikiye ayırarak devam edelim isterseniz; Kızlar çok büyük bir oranla tatil için, az biraz da iş nedeniyle kullanır. Ama erkekler öyle mi ya? Evi müsait olmayan kankanız süpppper bir atraksiyonla bardan bir bomba ayarlamıştır ve arayacağı ilk kişi sizsinizdir, bombanın tesir gücünü artırabilmek için o geceyi dışarıda geçirebileceğinizi söylemiştir. Ya da bombayı siz ayarlamışsınızdır ama bombanın patlama saati ile sizin saatiniz arasında ölümcül bir fark vardır. Ya elinizde patlayacaktır ya da otelde. Karar vermeniz için geçen zaman beyniniz ile cüzdanınız arasındaki mesafenin ışık hızı ile katedilmesi kadardır zannımca. Evli erkeklerin eşleri ile tartıştıklarında, kendilerini en erkek hissedecekleri zaman aralığı yine bir otel gecesindedir. Arkadaşlarınızın en “sote” otel hangisi diye düşünürken sizi aramaları da ayrıca bir hovardalık kaynağınızdır, ortamlarda anlatıldıkça artık daha delikanlısınızdır. Eh, peki bu erkekler hiç iş için kullanmazlar mı bu oteli? Bu gruba ben giriyorum sevgili okur. Kendimi en yalnız, en uzak (3 boyutlu, sınırsız uzaklık), en özlem dolu hissettiğim yerdir "burası". Özlemeyeceğimi sandığım hatta aklıma bile getirmediğim şeyleri özlerim ben. Eski sevgililerim, okumadığım kitaplar, harcandığım insanlar, harcadığım insanlar, seyrettiğim filmlerdeki sahneler, seyahat sırasında yolda düşündüklerim, gördüklerim… Her hafta yaşarım üstelik bu duyguları Konya’da ya da İstanbul’da. Tamam İstanbul’daki patlamaya hazır bombalara diyecek sözüm yok ama Konya’da mayın tarlası vardı da biz mi yürümedik yahu? Lafın kısası diyeceğim şudur sevgili okur, tatil istiyorum ben. Çok çalıştım, kafayı yemek üzereyim. Çok mu belli ettim? (22.08.2007 Hotel Bera, Konya. No:1602, 6 kat. Gardropta seccade, minibar'daki en sert içki Sırma Soda, valizde 7 adet bira, 4 fıçı 3 normal Efes)

ANKARA (ANKA) - Merkez Bankası Beklenti Anketi'nden, hem enflasyon, hem faiz hem de dolar kuru ile cari açıkta artış çıktı. Cari ayın tüketici enflasyonu beklentisi 0.05 artışla yüzde 0.13'e yükseldi. Yılsonu tüketici enflasyonu beklentisi 0.01 puan artarak yüzde 7.16 oldu. Hazine Bonosu ihalesi yıllık bileşik faiz oranı beklentisi 0.59 puan artarak yüzde 17.71'e yükseldi. Devlet Tahvili ihalesi yıllık bileşik faiz oranı beklentisi 0.71 puan artarak yüzde 17.42'ye çıktı. Cari ay sonu dolar kuru beklentisi 1.2845'ten 1.798 artışla 1.3643 YTL'ye yükseldi. Yıl sonu cari açık beklentisi 366.8 milyon dolar artarak 32 milyar 486.1 milyon dolara çıktı. -ENFLASYONDA 11 AYIN REKORU- Merkez Bankası, ağustos ayı ikinci dönemine ilişkin Beklenti Anketi sonuçlarını açıkladı. Buna göre; ağustos ikinci dönemde, birinci döneme kıyasla, cari ayın tüketici enflasyonu beklentisi 0.05 artışla yüzde 0.13'e yükseldi. Gelecek ayın tüketici enflasyonu beklentisi 0.06 artışla yüzde 0.86'ya çıkılarak, Ekim 2006'dan bu yana en yüksek düzeye ulaşıldı. İki ay sonrasının tüketici enflasyonu beklentisi 0.05 puan artarak yüzde 0.94'e çıktı ve Eylül 2006'dan bu yana olan en yüksek seviyeye yükseldi. Yılsonu tüketici enflasyonu beklentisi 0.01 puan artarak yüzde 7.16 oldu. 12 ay sonrasının tüketici enflasyonu beklentisi 0.06 puan artarak yüzde 6.37 oldu. 24 ay sonrasının tüketici enflasyonu beklentisi 0.05 puan artarak yüzde 5.40'a çıktı. -MERKEZ'İN FAİZ İNDİRİM PLANI İŞE YARAMADI- Gelecek üçüncü ayın altı aylık Hazine Bonosu ihalesi yıllık bileşik faiz oranı beklentisi 0.59 puan artarak yüzde 17.71'e yükseldi. Gelecek 12'nci ayın altı aylık Hazine Bonosu ihalesi yıllık bileşik faiz oranı beklentisi 0.36 puan artarak yüzde 16.03 oldu. Gelecek üçüncü ayın beş yıl vadeli, altı ayda bir sabit kupon ödemeli YTL cinsi Devlet Tahvili ihalesi yıllık bileşik faiz oranı beklentisi 0.71 puan artarak yüzde 17.42'ye yükseldi. Gelecek 12'nci ayın beş yıl vadeli, altı ayda bir sabit kupon ödemeli YTL cinsi Devlet Tahvili ihalesi yıllık bileşik faiz oranı beklentisi 0.38 puan artarak yüzde 15.73'e çıktı. Cari ay sonu yıllık basit faiz oranı beklentisi Eylül 2006'dan bu yana olduğu gibi yüzde 17.50 olarak belirlendi. Gelecek üç ay sonundaki yıllık basit faiz oranı beklentisi 0.11 puan artarak yüzde 17.17 oldu. Gelecek 12 ay sonundaki yıllık basit faiz oranı beklentisi 0.33 puan artarak yüzde 15.59'a çıktı. -DOLAR VE CARİ AÇIKTA ARTIŞ BEKLENTİSİ- Cari ay sonu dolar kuru beklentisi 1.2845'ten 0.1798 artışla 1.3643 YTL'ye yükseldi. Yıl sonu dolar kuru beklentisi 1.3623'ten 1.4121 YTL'ye yükseldi. Gelecek 12 ay sonundaki dolar kuru beklentisi 1.4152'den 1.4457'ye yükseldi. Cari yıl sonu cari açık beklentisi 366.8 milyon dolar artarak 32 milyar 486.1 milyon dolara çıktı. Cari yıl sonu yıllık GSMH büyüme beklentisi 0.1 puan azalarak yüzde 5.1 oldu. Gelecek yıl sonu yıllık GSMH büyüme beklentisi sabit kalarak yüzde 5.4 olarak belirlendi. (ANKA)(YLD/HAZ) 22.8.2007 Bunları söyleyen ben değilim, anketi de yapan hükümetin merkez bankası. Sonucu aktaran ANKA haber ajansı. Düşünmesi gereken bir kişi kaldı; O da sensin sevgili okur. "İstikrar" için oy vermiştin ya, o bakımdan hatırlatayım dedim.

Kimsenin zoruna gitmesin, %53 daha da ileri gidecektir. Potansiyel cumhurbaşkanı Gül'ü meydanlarda yuhlayacaklardır. Siz cumhurbaşkanının yuhalandığı bir miting gördünüz mü? Ben gördüm, kendi ülkemde hem de çok yakın geçmişte. Sonra miting lideri çıkıp "durun,yapmayın" diyecek ve ayıp geçiştirilecektir. Olayın senaryosu böyledir. Bu hareketlerin müsebbipleri bundan hiç rahatsız olmasınlar, rüzgar eken fırtına biçer.

Bu adamların ne mal oldukları belli. Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda "uzlaşmacı olacağız" diyen başbakanları, seçimden 20-25 gün sonra " neyin uzlaşması, ne işimiz olur, al sana aday" mantığı ile parti binası balkonunda yaptığı konuşmayı unutmuştur. Unutması işine gelmiştir ya da. Alışığız nasıl olsa, dün öyle söylerler bugün böyle. Ve sırf bu yüzden zaten cumhurbaşkanı adayı olacak o adam siyasi partileri, TOBB'u, TİSK'i, TÜSİAD'ı dolaşıp "laikliğe ve anayasaya bağlı kalacağını" anlatmaya çalışıyor. Ne acı değil mi sevgili okur, cumhurbaşkanı adayı olacak adam için bunları söylemek, izah etmek ihtiyacında hissediyor kendisini... Vah benim ülkem... Neden ihtiyaç duyuyor dersiniz? Bu adamın özü-sözü bir değil derken boşa konuşmuyoruz biz, karısı tesettür sevdası yüzünden ülkeyi AİHM'ye şikayet etmedi mi zamanında? O yüzden şimdi çıkıp laiklik yeminleri etmek zorunda kalıyor, komik tezatın bal gibi de farkında olarak. Uzlaşmacı başbakanları dün yine bir "ananı al da git" lafı etti. Uzlaşmacı olacak ya, cumhurbaşkanı adayını eleştiren birine "vatandaşlıktan çık git" tarzında bir söz söyledi. Bunların demokratlığı budur sevgili arkadaşım. Bunların çapı bu kadardır, dün uzlaşırız der, bugün **** çeker, yarın işine geleni yineler. Cumhurbaşkanı adayınız kucaklayacakmış sizleri, dikkat edin de kucağa gelmeyin. Bu adam benim de cumhurbaşkanım değil.

hiçbir yerinde yok asaletin ibresi sesinde kamaşmasında tensel bir büyünün atlas hani libas ve kuytu bakışlı mavi gözlerin sanki hepimize bütün şiirleri hala fısıldayan bir eski büyük şairmiş gibi aşk bir erken didişme bir sorgu sualmiş de mezbele ve yaralıymış eski yaraların yeniden kanamasından. hiçbir yerde yok asaletin ibresi bir adamın yüzünde ya da yalana çok benzeyen bir doğru sözünde belki..... saçlarının çevriminde ıslak bir beyaz kadının yüksek rakımlı göllerin buzul saflığında ve kokusunda çiçeklerinin kanireşin elbet şiir olacak şairin tesellisi ve en kötüsü bile işe yarayacak aşklaşmaların yazana değilse bile okuyana faydalı bak aynı başına gelmiş adamın benim başıma gelen o da üzülmüş aynı benim gibi .... benimki daha acıklı değil onunkinden, fiyakalı değil onun acısı benimkinden sade güzel olan kelimeler.. sade kelimeler... kelimeler.... sen aşka aşıksın müsaitsin gördüğünü abartmaya biz olsa olsa bir müddet aşklaştık aşkım aşık olmadık bîr elim sana uzanır, öteki berikinin zaten elinde bırak yoluma gideyim bildiğimce yabancısı olduğum bir şey değil yabancılar baktım yerlisi yabancısı aşağı yukarı hepsi benzer erkekler.... eğer bir söz, bir ses bekliyorsan bu adamdan içinde hiç gönderme isteği bulunmayan bir git lazımsa eğer... işte orada duruyor... ağzımın bir yerinde... almak ister misin dilini sokup aklıma sana ait olan herşeyi bir nefeste bir göz yumma anında bîr soğuk telefon konuşmasında geri alabilir misin ? seni benden geri alabilir misin? kovabilir misin beni senden? sevgilim yoksa sen sevgilim olmayabilir misin? Y.ERDOĞAN

Ben kırmızı halı yerine sana kırmızı bir Ferrari buldum. Paylaşırız dediğin gibi.

Sevgili deniz, ne güzel düşünmüşsün. Ben de çok severim o şiiri. Yeri gelmişken duymamış arkadaşlarımızla da paylaşalım. DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU Akrep gibisin kardeşim, korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin. Midye gibisin kardeşim, midye gibi kapalı, rahat. Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim. Bir değil,beş değil,yüz milyonlarlasın maalesef. Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, — demeğe de dilim varmıyor ama — kabahatın çoğu senin, canım kardeşim! 1947

Hoşgeldiiiin ... Halınız hazır. Limuzininiz kapıda. En güzel bişey olmuş gelişiniz.

ÖZÜR DİLEDİ "Aralığa kadar tasarruf yapmak zorundayız. Aksi takdirde kesintileri tekrar gündeme getirmek zorunda kalabiliriz. Ancak aralığa kadar suyu keseceğimizi sanmıyorum" diyen Gökçek, su kesintileri sırasında ana hatlarda meydana gelen boru patlamaları için de Ankaralılardan özür diledi. Gökçek şunları kaydetti: "Patlamaların akabinde Ankara'ya yeterince su vermeye çalıştık. Üst üste ayın 11, 12, 13'ünde kuyuları da dahil edersek 930 bin metreküp su verdik. Ayın 15'inden itibaren ise rakamlar düşmeye başladı. 15'inde 700 bin, 16'sında 700 bin, 17-18'inde 670 bin metreküplere düştü. Ankaralılara ha gayret diyorum. Allah'ın izniyle, biraz daha gayret edersek bu rakamlar 600 binlere kadar düşecek ve Ankara'nın herhangi bir şekilde su kesintisine ihtiyacı kalmayacak. Tasarrufu bu patlaklardan önce yapsaydık, zaten herhangi bir şekilde kesintiye gerek kalmazdı." 20-08-2007,Milliyet Ankara. Vah vaaah, iş bilir başkanın düştüğü duruma bak sen!!! İşi Allah'a havale etmekle olmuyormuş demek ki, yağmur duasına gelmeden önce, kovadan leğenden bahsetmeden önce işe bilerek yaklaşmak gerekiyormuş. Neymiş? Özür dilemişmiş. Allah seni seçmeninden ayırmasın İ.Melih. Ne müthiş görev adamı olduğunu herkes daha iyi görsün artık.

Kimi suçladığımı anlayamadıysanız hala, biz neyin tartışmasındayız ki? Hem anlayamamanız için yazının başlığındaki ilk mesajı hiç okumamış olmanız gerekir. Ya da size fikirlerimizi davul zurna eşliğinde anlatalım. Okumanıza hiç gerek kalmaz.

Acımı ve üzüntümü paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Kadircan öz kardeşim değildi ancak hayattaki can dostum, en iyi arkadaşımdı ve çok çok çok dürüst bir insandı. Kardeşim olsa onu böyle sevemez, ona bu kadar üzülemez ve böyle özleyemezdim sanırım.

Kadircan benim öz kardeşim değildi. Can dostum, en iyi arkadaşım, hayatta en güvendiğim insandı. Kardeşim olsa bundan daha fazla sevemez, üzülemez ve özleyemezdim. Desteğin için teşekkür ederim, eksik olma..