Zıplanacak içerik

Yayamaz Kayımca

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Yayamaz Kayımca tarafından postalanan herşey

  1. Hımmmm daha önce yazmıştım ükela seyseri,şımarık,şimdide pis bebe 2
  2. Pek tanımıyorum amma hımmm askeriyede rahat duymayanı formunda askeri...
  3. Dostlukları ösledim.................
  4. Kitap okuyacagım..................
  5. Farelerime yemlik
  6. 10 üye bugün doğum gününü kutluyor! west64(23), feriss(30), TheTurk(28), einstein1926(20), sometimes BlaCk(18), seyhan__(19), meraltuko(22), agahh(23), carventesberfin(22), waterrcity(31) Ohhhhhh ne güsel toplu dogum günü kutluyorus amanda ne çok pastalar olur ben yaşadımmm hepinize nice nice kocaman kocaman yıllar........
  7. 2 üye bugün doğum gününü kutluyor! bihaber(16), muhacir(26) Nice nice yıllar desem size
  8. Gidersen Kalp feryatta, mateme dökülecek mürekkebim Yetim kalacak umudu elinden alınmış geleceğim İsyana çağlayacak her nefeste bu suskun dilim Gidersen Ruhum hep Azrail' e elpençe divana durur Sana ıslanan gözyaşım yine avuçlarımda kurur Öfkemi denize verip dalgada köpürür durur Gidersen Kaybolacak benliğim ayrılık diye diye Sorgulardayım hep, gidişini çeksem de sineye Yeminlerin dururken bu hıyanetin niye ?... Gidersen Ölümüne sevdamız " hükümsüzdür " addedilecek Kalbim sorgusuz sualsiz ayrılıklara fişlenecek İsmim, ölüm fermanına itinayla işlenecek Gidersen Faili olmayacak mısın kalbimdeki bu cinayetin ? Bedelini sadece bana mı ödedeceksin bu ağır hıyanetinin ? Hiç düşünmüyor musun ? Bir gün sana da uğrayacağını kızılca kıyametin Gidersen Umutlarım zamansız hasat edilecek topraktan Daha açmadan tomurcuğum koparılacak dalından Düşlerim toplanacak Anka kuşlarının kanatlarından Gidersen Aşk lugatında tek bir kelimem bile kalmayacak Dinmez dediğim acılarım elbet bir gün sarılacak Ama...İsmin hiçbir zaman değişmeyecek bende... Alçak... ! ne güsel ifadeler bunlay kayımca katili sağolasın......................
  9. Düş! Düşsüzlüğüme “Bir yenilgi sonrasında Gece; 04.26 Bir fincan kahve, Bir karalama kağıdı, Bir kalem, Küllükte yanan bir sigara Ve tüm hücrelerimde sen” Dışarıda köpek sesleri Sevdadan mı, efekt için mi? Yoksa isyan mı haykırdıkları? Beni ayakta kılan, sevdan! İçindeyim gece karanlığının Karanlık ve kararsızlık değil midir hayat? Bir ışık gerekiyordu geceye ve hayata İkisini de aydınlatan, sevdan! Düşten güzeldir gece Kapkaradır ve sonrası aydınlık Düşsüzlüğüme düş! Yarat kendini Geceye ve düşe renk veren, sevdan! En güzeli düşlerini düşlemek Düşlerine su gibi sızıp dolaşmak Düşlerim, düşlerin bir olduğu an, Anı anlamlandıran, sevdan! Mutlu olmakmış yaşama amaç, O halde düşlerde yaşamak gerek. Arıt kendini düş düşsüzlüğüm(d)e; Düşsüzlüğüme düş olan, sevdan! Şiirler sizemi ait.....yüreginize saglık......bir damlada ben katıyım dedim...kolay gelsin....
  10. İÇİMDEKİ ÇOCUK AĞLIYOR.. Sevgi tohumlarımı şevkat ile suladım Nefret dolu dünyamda,onu kendime sakladım Ne kimseye söyledim,nede bir çift laf ettim İçimdeki bu çocuk ağlıyor bu gün. İhanete uğradı,zaman ilaçtır dedim; Sevgisiz kaldığında'bak ben varımya 'dedim Yediği darbelerde'tıkılma güçlüsün'dedim İçimdeki bu çocuk ağlıyor bu gün.. Avuttun;dedi bana yıllarca sen hep beni Hani nerdeymiş sevgi,göstersene seveni Sen aptalı oynadın,kandırdılar hep seni; İçimdeki bu çocuk ağlıyor bu gün... Yanılıyorsun,dedim herkes vefasız değil, Bak biz seviyoruzya,onlarda sevgisiz değil. Acı*********** baktıda aynadaki halime İçimdeki bu çocuk ağlıyor bu gün... Ben seni hep çok sevdim,sevgisizlik çölünde, Sende sev yeşerecek bu çöl günün birinde Zamanın doldu dedi,hani yılların nerde? İçimdeki bu çocuk ağlıyor bu gün...
  11. DÜNYAYI VERELİM ÇOCUKLARA Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında dünyayı çocuklara verelim kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi hiç değilse bir günlüğüne doysunlar dünyayı çocuklara verelim bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı çocuklar dünyayı alacak elimizden ölümsüz ağaçlar dikecekler 21 Mayıs 962, Moskova
  12. BABANI UNUTMA YAVRUM Bu şarkı senin al dinle Usulca dokun sesime O minicik ellerinle Babanı unutma yavrum Yağmurlar rüzgarla barışır Yağmurlar çimenle öpüşür Belkide uçurum kapuşur Babanı unutma yavrum Bir gün tutuşup kavgaya Kalbin hırpalandığında Söküp verebilirim sana Babanı unutma yavrum Hasta iken yataklar içinde O hayın sokaklar içinde Sorgular yasaklar içinde Babanı unutma yavrum Sen benim için üzülme Bakınca suskun resmime O körpecik yüreğinle Babanı unutma yavrum Bir gün duyarsan dağlarda Ölüm haberleri radyoda Bende olabilirim orda Babanı unutma yavrum
  13. AYRILIK HEDİYESİ şimdi saat sensizliğin ertesi yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın avutulmuş çocuklar çoktan sustu bir ben kaldım tenhasında gecenin avutulmamış bir ben... şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim ki bu yaşlar utangaç boynunun kolyesi olsun bu da benden sana ayrılığın hediyesi olsun soytarılık etmeden güldürebilmek seni ekmek çalmadan doyurabilmek ve haksızlık etmeden doğan güneşe bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun.. şimdi iyi niyetlerimi bir bir yargılayıp asıyorum bu son olsun be..bu son olsun! bu da benim sana ayrılırken mazeretim olsun! şimdi saat yokluğunun belası sensiz gelen sabaha günaydın! işi-gücü olanlar çoktan gitti bir ben kaldım voltasında sensizliğin hiç uyumamış bir ben... şimdi dişlerimi sıkıp dudaklarıma kanamayı öğrettim ki bu kızıl damlalar körpe yanağında bir veda busesi olsun bu da benden sana heba edilmiş bir aşkın son nefesi olsun... kafamı duvara vurmadan tanıyabilmek seni beyninin içindekileri anlayabilmek ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü bütün saatleri öylece durdurabilmek için çıldırasıya paraladım kendimi lanet olsun! artık sigarayı üç pakete çıkardım günde olsun be! ne olacaksa olsun! bu da benim sana ayrılırken şikayetim olsun (gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun isterim sende ben gibi yan ömrüne hep ağla hep ağla bu benden son dua bu benden ayrılık hediyesi olsun)
  14. ALIR DAĞLAR Baba bugün üşüyorum Karda kaldım üşüyorum Anama deyin sıcak bir çorba koysun Üstümü ört baba üşüyorum Behey babam dalmış babam Sigarayı sarmış babam Şapkasına hicran dökmüş Kibrit gibi yanmıs babam Baba bugün alır dağlar Bu dert beni alır dağlar Şehirlere sığmaz oldum Fazla sürmez alır dağlar Baba bugün ağlıyorum Darda kaldım ağlıyorum Duaların üzerimden eksik etme İçim yandı ağlıyorum
  15. ASİ BİR KÜHEYLAN Aşiret çocuğuyam adım Küheylan Kızılca kıyamet yaylasında doğmuşam Koyaklarda kartal uçurmuşam, kurt kovalamışam, adam vurmuşam Onursuz yaşanmaz demişem Rezil rüsva etmemişem kendimi böceklere Yavri yavri Bu yüzden dik bakaram adamın yüzüne Bu yüzden böyle hoyrat kalmışam Asi bir Küheylanam Anam rüzgar, babam gurbet Bin yıldır bu koğuştayam Diz çöktürmez beni hasret Seni sevmişem Bir kekliğin sesini üzmekten sakınır gibi Seni sevmişem Gururlu dağ çiçeklerini göğsüme takınır gibi Ben sazımı kılçadırların boynuna asıpta öyle gelmişem buraya Yavri yavri Ölürsem iradi ölürem Harlanmış bir kılıca alnımla dokunur gibi Asi bir Küheylanam Gözlerini benden ayırma Kırılıp düşerem sonra kimse bakmaz yarama Bana ne getirmişen Cico Karda çürümüş sümbül soğanlarımı Yoksa tozkaldıran taylarımı Dargeçitlerdemi kanatmışan O göçebe sevdamızın yamacına Şimdi kimler konmada söyle Yavri yavri Söyle kınalı kuzun nerde Onu hangi soysuzun sürüsüne katmışan Asi bir Küheylanam Mahmut vurma döşüme Delerem bu duvarları delerem Jandarma kavuşmaz peşime Benki dipsiz uçurum boylarında Paramparça olmuş ölmemişem Benki huysuz nehir yataklarında Yaralarımı çamurla sıvamışam Nasıl sığaram düşündünmü Şu altı adımlık tosbağa voltasına şimdi Yavri yavri Dağları çıldırtan öykümü Ben bu demirlere dişlerimle yazmışam Asi bir Küheylanam El süremezler yeleme Bırak yırtılayım bırak, gem vurma benim dilime Hüznün duvarlarında Sıvası dökülmüş bir yer vardır bilirmisen Yavri Bilirmisen çiçekler çentik çentiksolar Bu gevur ölüsü akşamlarda Bırak gözyaşlarımın açtığı çukurlar öylece betonda kalsın Donansın peşime bi metelik etmez bu sırtlan adımları.Donansın Yavri yavri Şapkam namusumdur Koma buralarda koma Tespihim dağılmasın Asi bir Küheylanam Kesmez beni bu acılar Beni vursada bu puştlar Ancak sırtımdan vururlar
  16. ADI YILMAZ Dalyan gibi bir çocuktu Benim gözümde küçüktü Küstü de dağlara çıktı İner mi inmez mi bilmem Şimdi dağların tozudur Belki isyanın sazıdır Hala kalbimde sızıdır Diner mi dinmez mi bilmem Adı Yılmaz kendi Yılmaz Makamı yok dem tutulmaz Dağlara soru sorulmaz İner mi inmez mi bilmem Mavi gözleri boncuktur Ölüm korkusu şuncuktur Azrail atı kancıktır Biner mi binmez mi bilmem Parkasına kar yağmıştır Bir kenarda ağlamıştır Belki elleri yanmıştır Söner mi sönmez mi bilmem
  17. AH ULAN RIZA Neden halâ gelmedi, yoksa Saati mi şaşırdı bu hıyar? Gerçi hiç saati olmadı ama En azından birine sorar. Cebimde bir lira desen yok, Madara olduk meyhaneye! Ah eşşek kafam benim, Nasıl da güvendim bu hergeleye! Gelse, balığa çıkacaktık, Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık. Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp Enteresan hayâllere dalacaktık. Bu sandalı geçen hafta denk getirip Çalıntıdan düşürdük. Arkadaşlar ısrar etti, Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük. Saat sekizde gelecekti, Bana birkaç milyon borç verecekti. Yoksa o nemrut karısı kaçtı da Onun peşinden mi gitti? Eğer öyleyse yandık, Gudubet gene yaptı yapacağını! Geçen sene de merdivenden itip Kırmıştı Rıza'nın bacağını. Abi, kadında boy şu kadar; Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak! Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak, Ya horlarken Rıza'yı boğacak! Bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama, Ben olsam, vallahi baş edemem! .. Hele beş tane velet var ki boy-boy, Allah'tan düşmanıma dilemem! Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur, Herkesin suyuna gider. Yoksa, kalıba vursan hani, Tek başına on tane adam eder! Bir keresinde, hiç unutmam Üç-beş zibidi haraca dadandı; Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi Herifleri hastaneye kadar kovaladı! Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik, Aynı kafadaydık. Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu, Biz, başka havadaydık. Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır, Aynı takımı tutardık. Fener'in her maçına iddialaşıp Millete az mı yemek ısmarladık! .. Bir tek askerde ayrıldık, Bana Bornova düştü, ona Gelibolu. Döner dönmez evlendirdiler, En büyük salaklığı da bu oldu! .. Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu. Hep tek tabanca gezdim. Benim beğendiğimi anam istemedi, Onun gösterdiğini ben sevmedim. Neyse, bunlar derin mevzu... Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek. Ufaktan yol alayım Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek! .. Gittim, vurup kafayı yattım; Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini. Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp Hastaneye kavuşmadan can verdiğini! .. Vay be Rıza! .. Sonunda sen de düşüp gittin Azrail'in peşine! Dün, boşuna günahını almışım, Ne olur, kızma bu kardeşine! Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler Ne kolay söylediler! Sanki dev bir taş ocağını Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler! Ah dostum... o kocaman gövdene O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler? O zalim tabutun tahtalarını Senin üstüne nasıl böyle çivilediler? Yani sen şimdi gittin, yani yoksun, Yani bir daha olmayacak mısın? Yani bir daha borç vermeyecek, Bir daha bira ısmarlamayacak mısın? Peki, beni kim kızdıracak, Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak? Peki, beni bu köhne dünyada Senin anladığın kadar kim anlayacak? Ulan Rıza... ne hayâllerimiz vardı oysa, Ne acayip şeyler yapacaktık... Totoyu bulunca dükkân açacak, Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık. Talih yüzümüze gülecekti be! .. Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık. Hafta sonu iki yavru kapıp Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık! Ah ulan Rıza... bu mahallenin, Nesini beğenmedin de öte yere taşındın? Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki, Benim en kıral arkadaşımdın! .. Ah ulan Rıza... ben şimdi, Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim? Senden ayrılacağımı sanma, Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim! ..
  18. ADI BAHTİYAR Geçiyor önümden sirenler içinde Ah eller üstünde çiçekler içinde Dudağında yarım bir sevda hüznü Aslan gibi göğsü türküler içinde Rastlardım avluda hep volta atarken Sigara içerken yahut coplanırken Kimseyle konuşmaz dağ gibi titrerdi Çocukça sevdiği çiçeği sularken Diyarbakırlıymış adı bahtiyar Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar Geçiyor önümden gülyüzlü bahtiyar Yaralıyım yerde kalan sazı kadar Beni tez saldılar o kaldı içerde Çok sonra duydum ki Yozgat'ta sürgünde Ne yapsa ne etse üstüne gitmişler Mavi gökyüzünü ona dar etmişler Gazete çıktı üç satır yazıyla Uzamış sakalı çatlamış sazıyla Birileri ona ölmedin diyordu Ölüm bir yanında hüzünle gülüyordu
  19. Gün Kararmasın Geldiğinde Güz yakmadan gülün pembesini avuçlarımda o, sokul yanıma gülüşünle ısınsın bedenim ve dudaklarımda acılaşan ıslık adınla çiçeklensin Serçeler göçe dayanmaz bilirsin ne özleyen bir bakış kalır ne de sımsıcaklığın sular donar yürek üşür sende kalır seni yakan Uçurumlar açılır yollarında buharlaşır çiy damlaları Terli bir kısrak gibi gel kapıma savrulsun saçların yastığım kekik koksun Uzağı yakın et pembeleşsin çarşafın ölüm kapımın tokmağında ayrılığı iyi bilirim ferhat olmıyayım dağlarda Ey gülün pembesi ile bir gülümseyişi paylaşan kar yağıyor yatağıma avuçlarım kutuplara döndü gün kararmasın geldiğinde
  20. Göç Göç oldu bir acıdan öbür acıya oysa sağrısı kurumamıştı atımızın daha dün sürüp gelmiştik buralara bugün göründü yine yolların ucu Devrildi kıl çadırlar seher vakti usulca uyandırıldı çocuklar ve kadınlar bohçası çözülmemiş bir keder gibi gibi düştüler yola Turnalar gitti biz gittik bitmedi peşimizdeki nal sesleri nerde konaklasak tedirgindik kuruyordu ırmaklar ve göller Bir yangın gibi taşıyıp durduk kederi ve acıyı göğsümüzde yer gök duman içindeydi sanki genzimizi yakıyordu ayrılıklar Zulüm bırakmadı peşimizi hiç biz gittik o buldu izimizi konar göçer olduk yedi iklimde tanığımızdır dağlar taşlar Yalnız bir öfke ışıltısı kaldı gözlerimizin yorgun sularında yaşamak bir inat oldu artık yaşamak bir direnme oldu zulme Ve işte devrildi yine kıl çadırlar göç başladı bir acıdan bin acıya Geride akşamın küllenen ateşi ve susturulmuş çocuk sevinçleri kaldı
  21. Gitmek Bu vadideki karanlığı ve büyük soğuğu düşün B. Brecht Gitmek. Bir hançeri inceltip Okyanusa daldırmak isteği Ya da düşebilmek atlasların Dışına ki ey kalbim Yalnızsın bu yolculukta da Gitmek. O kaos duygusu, aklın Sarsıntılarla yorgun düşüşü Bilincin kamaşması belki de. Rehin bırakılacak bir şey yok Unuttuklarından başka. Gitmek. Bir büyü gibi saran Ağrılar yumağı, kışkırtılmış Düşlerdir ki sen şimdi Esirgeme kendini kalbim Kederin o derin yalnızlığından
  22. Gidersen Yıkılır Bu Kent Gidersen yıkılır bu kent, kuşlarda gider Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar Biz mi yanlızdık, durmadan yağmur yağardı Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken Gidersen kim sular fesleğenleri Kuşlar nereye sığınır akşam olunca Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu Sustuğun yerde birşeyler kırılıyor Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor Birde seni ekliyorum susuşlarıma Selamsız saygısız yürüyelim sokakları Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar Adını bilmediğimiz doslar kalır yalnız Yüreğimize alırız onları, ısıtırız Gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam Gidersen kar yağar avuçlarıma Bir ceylan sessizliği olur burada aşklar Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri Bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak Yangınları anımsatıyor genç ölülere artık Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman Sis ve intihar çöküyor bütün birhanelere Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun İsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine Gidersen yıkılır bu kent kuşlarda ölür Bir tufan olurum sustuğun her yerde
  23. Eski Bir Hüzünle Günlerdir eski bir hüzünle çıkıyorum voltaya (kötüye işaret bu, üstelik yalnızlığa sığınıyorum) Unutup gitmişim ezberimdeki bütün şiirleri bulutlara bakıyorum uzun uzun, yalnız bulutlara O uzak kasaba akşamları düşerken aklıma tecrit’teki yine bir türkü tutturuyor Ey kalbim sana denk düşüyor bütün bu acılar acılar tek ve mutlak olan bir şeyi anlatıyor Yağmur kuşları geçiyor avludan sürü sürü dalların hışırtısını duyuyorum, üşütüyor beni Ötede, kentin üstünde bir şimşek çakıyor birden suretin yansıyor göğe ve her yağmur damlasına Uzak bir anı oluyor her şey, silikleşiyor ve alnım ateşler içinde, bir tutabilsen unutup gitmişim bütün türküleri artık (kötüye işaret bu, üstelik yalnız sana sığınıyorum) Kısa süren hastalıklar vardır ya, işte öyle geçip gidiyor akşama doğru hüzün bulutu resmini asıyorum ranzamın başucuna yine ve bir türkü tutturuyorum günün son çayında -Teslim olmayalım halilim kurşun atalım!
  24. Deli Kuş Deli kuş bilir misin nedir türküler kadar sevdalanmak duyabilmek yüreğinde bir depremin uğultusunu Suya düşen bir karanfilse yüreğin bırak kendini ırmağın türküsüne gülüm vursun seni o taştan bu taşa o çağlayandan bu çağlayana sürüklesin Kavgadan uzak kalmışsan sevdadan da uzaksın demektir devinmez yüreğinin mağması çatlamaz sabrın kara taşı unutma

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.