Yayamaz Kayımca tarafından postalanan herşey
-
KAPINI ÇALAN KİM OLSUN..?
Yaaaa Radya aman sende bana yapılırmı bu kıs allam ya senmi yaptın hazırmı mantı?ben yarın çig köfte yiyecemmmm acılı yapmıcaklar yoksa dene hastanelik olurum tık tık tık tık tık elektiriklermi kesik kıs Radya elim acıdı çalmaktan
-
KAPINI ÇALAN KİM OLSUN..?
Allam ya kapıda agaç,çiçek,böcek v.s v.s oldum çalmıyooo
-
Üstteki üyeyi görünce aklınıza ne gelio ?
Rep puanı........
-
Üsteki üyeyi ne kadar tanıyorsunuz..
Hep görüyorum
-
Üsteki üyeyi ne kadar tanıyorsunuz..
kim dedi....damam tanımıyorsunda...ama sankim igneliydi
-
Üsteki üyeyi ne kadar tanıyorsunuz..
Sadece kendisini üzen...başkalarına pozitif.........
-
KAPINI ÇALAN KİM OLSUN..?
Uyusun biri...............
-
Bugünlerde en çok kullandığım cümle
Bıktım.............
-
Beraat Kandiliniz Mübarek Olsun
İyi kandiler...................
-
///Egzorsist Anı Defteri///
Çıksss istemem seni beni sefmiyon belli bana alkol yasak....ben kaçamak yapıyorum vodkanın alkol oranı çok yüksek ama normaldede sefmiyorum..ama deniyecegim Ama olay bu bence...............................
-
İZGAZ da özelleştirilecek
Ya hu… biz ne kadar da özel(LEŞTİRİL)mişiz Türk Telekom, Arap'ın. Telsim İngiliz'in. Kuşadası Limanı İsrailli'nin. İzmir Limanı Hong Konglu'nun.. . Araç muayene işi Alman'ın. Başak Sigorta Fransız'ın. Adabank Kuveytli'nin. İETT Garajı Dubaili'nin. Avea Lübnanlı'nın. Petkim? Ermeni'nin. (Kazak'a sattık, dediler. Kazağı bi çıkardık.. Ermeni...) Rakı , Amerikalı'nın. Finansbank Yunanlı'nın... Oyakbank Hollandalı'nın. Denizbank Belçikalı'nın. Türkiye Finans Kuveytli'nin. TEB Fransız'ın. Cbank İsrailli'nin. MNG Bank Lübnanlı'nın. Alternatif Bank Yunanlı'nın. Dışbank Hollandalı'nın. Şekerbank Kazak'ın. Yapı Kredi'nin yarısı İtalyan'ın. Turkcell'in yarısı Finli'nin Rus'un. Beymen'in yarısı Amerikalı'nın. Enerjisa'nın yar ısı Avusturyalı'nı n. Garanti'nin yarısı Amerikalı'nın. Eczacıbaşı İlaç, Çek'in. İzocam, Fransız'ın. TGRT(Fox) Amerikalı'nın. Demirdöküm Alman'ın. Döktaş Fransız'ın. Süper FM Kanadalı'nın. Hepsi TÜRKtü. Sadece 4.5 yıl önce. Çok önemli.... ASIL DEGERİ 9 (DOKUZ) TRiLYON DOLAR DiKKAT 9 MiLYAR VEYA 9 MiLYON DEGiL 9 TRiLYON DOLAR... ABD SADECE 40 KIRK MiLYON DOLARA KAPATACAK. YAZIKLAR OLSUN.... KAPTIRANA, VERENE SUSUP SEYREDENE.... HEPİNİZİN BİLDİĞİ GİBİ ETİBANK öZELLESTİRİLECEK.. (VE ALICISI AMERIKA :-) VE BOR İŞLETMELERİ ETIBANK BÜNYESİNDE. KONULAN FİYAT 40 MİLYON $. YASADIĞIN DÜNYAYI SORGULAYAMIYORSAN, BARI ÜLKENİ SORGULA..... Önemli! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! .. Borla çalışan araba üretil di, Türkiye kiskacta. Arabayi bor madeniyle calistiracak patentli 600 proje oldugu ortaya cikti.Turkiye, dünya rezervinin yüzde 70`ine sahip ve uluslararasi teroristler Türkiye uyanmadan bu kaynagi ele gecirmeyi planliyor. TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ
-
YAYAMAZ KAYIMCA NIN YERI!
enemmm başka bir şekilde aklına gelmiyorum öylemi neyse buda güsel...........nekadar şiyin baksana sağolasın....
-
///Egzorsist Anı Defteri///
Ama düşün ya şimdi sahildesin akşam üstü masayı kurdur rakı mezeler,ızgara balık ve dost sohbeti ve hatta ayakların denizin,içinde ohhhh...................votka çıks sefmiyorum
-
GODZİLLA ve RUA Ortak Anı Defteri
oyyy tamam bende sana simit peyniy ikram etmem....al bak ben sana ne hasırladım sevgili Ruakadın budu ile yapılmış güsel bir ikindi atıştırması yok onu yemem dersen...nassı begendinmi?pardon ya aslında sizi karıştırmam ama düngece uykususluk v.s v.s işte ne yaparsın afiyet ossun sevgili Rua
-
///Egzorsist Anı Defteri///
Hımmm yeni avatrın gayet hoşş.... tamam işte bahane hazır yeni avatayını kutlamaya ne dersin yani şöyle nefis bir masa ve sahil
-
jön anı defteri
Tamam işte ben o rsmi buldum ve deşifre ettim...ama hakını yememek lasım bayagı yakışıklıymışsın..tabi senin askerlik uzar şakası bir tarafada neden sen böyle yıllarca askerlik yapıyoysun ki derdin ne senin? vayyyyy bide takım elbise yıklıyorsun yaniii
-
Yılmaz Odabaşı şiirleri....
ay doğar,gece uçurum gibi gelir yanarım...aklıma küller gelir ey kül,kalmaksa kalmanın, ama ölmekse ölmenin rahmidir yerim ölmekse! dediler onlar da öldüler kansızdı hançerleri oysa şimdi günlerin menzilinde,hançerleri kınındadır kirletip atmışlar uykuyu/gözleri ve sakalları hala gülümsüyormuş vur emri ve adları ajans bültenlerinde generaller ödül koymuş cesetlerine ay doğar,gece uçurum gibi gelir doludizgin tayların yeridir yerim orada işgal teni toprağın susarsam düşerim,ıslatır toprağı terim! oysa ben feodal törelerimi s(atıp) da girdim bu kente attılar ömrümü çeklere,senetlere ve dipçiklere bakmaktan yorgunum hayatın etinde kirli sivilcelere ey dağlarım,ey rüzgarım,aşkım,şarkım beni gel kurtar her yağmura savrulan ıslak kanatlı kuşları kurtar! ay doğar,gece uçurum gibi gelir ben bir hırçın ozanım,sizi burdan kovarım,kovulursunuz! aşklarımı açıklasam büyürüm ufka karşı açıklasam suçlarınızı ölürsünüz! açıklasam! vergiye tabi viziteler,sarkık memeler; alkol,sperm ve kan kokan geceleri bu kentin! biz bu kentlere girince görmüyorsunuz gölgeleri,ışıkları bilmiyorsunuz b(akıp) günün ortasında gözlerinize kendinize bizim kadar ölmüyorsunuz! ey dağlarım,ey rüzgarım,aşkım,şarkım beni gel kurtar! ay doğar gece uçurum gibi gelir orada uzun yol şöförlerinin uzak yollara saçılmış gözleri uzak sevgileri,üşümeleri ve bu kentin bir ülkeye acıkmış peşmergeleri topraksızız da topraksız! şimdi hangi toprak saracak ölülerimizi? ay doğar,gece uçurum gibi gelir aklıma notaları kurşunlanan şarkılar, kurşunlarda yanık kokan türküler gelir ben bu kente girince efkar kokar bir sarhoş bu kente kusar kendi kokmayan kadınların etekleri rüzgarlardadır ben bu kente girince kimlik sorar devriyeler devrilmeler,delirmeler ve bütün devrimler hesap sorar ben bu kente girince tetik düşüremem ellerim kilitlenir dudaklarım mühürlenir,öpemem saramam... saramam kollarım kilitlenir yine de ay doğar,gece uçurum gibi gelir ben bu kente girince herkes kendine kalır umarsız sanki kendi ölümünün sanığı,açlığının nedeni herkes ve yangına taammüden kastedilen şu hayat! ay doğar,gece uçurum gibi gelir susamam.. aklıma ölmek gelir... susamam ben bu kente girince yasak öpüşler karanfiller,şiirler yasak tutarım yollara atarım kendimi; ''bir tek karanfil!bir dize şiir sami, karaborsa olsun,n'olursun! bir dize şiir,yıldızlı geceler gibi koksun'' yerde tank paletleri çiğner şiirimi bu yüzden tanımım yerdedir allahım yerde! yerde... mitralyözler taradı gençliğimi/siz bilmezsiniz tank paletleri çiğnedi şiirimi sevgimi,düşlerimi güllerimi ve gülüşlerimi ben bu kente girince geceler,gelecekler,gençlikler yasak! ötede pazarlığa oturmuş pezzevenkler! orada yıkanmayı unutmuş faişeleri, altının doların tırmanışı acının öfkenin,ihanetin tırmanışı ve umudun... ödede kaypak baharlarla yürüyen sevgililer ve bir uğultu ummanına akan kalabalık; tüketen, tükenen kalabalık ve kabarık ölümler ölümler! bulun benim notamı hangi şarkıda kaldı? bulun benim notamı....! dediler hangi gazetelerle örtmüştük o ölüleri? darağacı ipi başka bir işe yaramaz mı? kim uydurdu infaz gecelerini? özlemin vergi iadesi yok mu? yine de ay doğar,ay,gece uçurum gibi gelir sensizliğin,sessizliğin rüzgarına kalır,üşürüm yaşlı bir azizem bile yoktur başmı okşayacak.. ben bu kente girince en namlu namlular uyanır ansızın kesilir çocukların,en iri bıçaklarla kesilir ninnileri ''de lori lori,kuremın lori,de lo daye-!'' sonra yağmurlar düşer yollara/yollar düşlerim gibi ıslaktır toprağın o haklı kokusu ansızın bana yerimi hatırlatır ki azgınım,azıksızım,cigarasızım traş da olmamışım ve büyük acıkmışım... sonra ter içinde küfürle geçerim geceleri daha ısrardır,ısrar! yeni çocuklar doğar ve hamiledir bu kentin tüm gelinleri! ay doğar gece uçurum gibi gelir bu kent bitecek birgün bizleri bırakarak gökyüzü uçaklara,kentyüzü namlulara kalacak bu kent bitecek bir gün bizleri bırakarak ve herkes ufalacak.. kadınım beni kokla ve uğurla dönmeyebilirim kokumu unutma.. .........Yılmaz ODABAŞI........... (Şairin Yargılanıp beraat ettiği siyasi şiiri..)
-
YALNIZ ŞİİR Mİ OKUDU?(anımsamak,anımsatmak adına)
Sayın Tayyip Erdoğan zaman zaman bulunduğu ortamı coşturmak için “Beraber yürüdük biz bu yollarda..” diye başlayan dörtlüğü çevresinde oluşan koroyla seslendirir. Bununla o dörtlüğü okuduğu için cezalandırıldığını gündeme taşır. Şiir okumanın suç sayıldığı bir dönemden geçerek o koltuğa oturduğunu anlatmak ister! Peki, Erdoğan yalnız şiir okuduğu için mi cezalandırıldı. Sorunun yanıtını birlikte bulalım. Erdoğan’ın iki önemli konuşması vardı geçmiş yıllarda. Biri 06 Aralık 1997 tarihili Siirt konuşması, öteki 1991 tarihli dünya görüşünün belgelerini sergilediği İkinci Cumhuriyet’le ilgili söyleşideki görüşleridir. Bu görüşler açıklanmadan okunan dörtlüğün suç sayılması anlaşılamaz. Oysa şiirin mısraları konuşma ile birlikte değerlendirildiğinde yargı kararının yerinde olduğu görülecektir. Çünkü Erdoğan o gün şiir okurken dile getirdiği görüşlerin, şiirin yaşamda nasıl ete kemiğe büründürülerek siyasal hedefe açılacak yolun km taşlarını diktiği anlaşılır. Ve Erdoğan o konuşmayla günümüzdeki ilk durağın yolunu açmıştır. İlginç olan o mahkumiyet şiir okumak suç sayılmaz mantığıyla onun toplum karşısında aklanmasını sağlamıştır. O konuşmanın, önemli bir bölümünü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Tebliğnamesi’nden aktaracağız. Böylece son seçimlerde değiştiğini söyleyerek halkın oyunu aldığını ve bu yetkiyle Anayasayı değiştireceğini söyleyen Erdoğan’ın değişimini izleyeceklere gerçeğin aynasını tutmuş olacağız. 06 Aralık 1997 Erdoğan ve o tarihte üyesi olduğu parti için önemli bir dönemeçtir ve yapılan bu konuşmayı Refah Partisinin kapatılma davasının Anayasa Mahkemesinde görüşüldüğü düşünerek değerlendirelim. Partinin kapatılması kararı 16 Ocak 1998’de açıklanır. O şiir ve konuşma değerlendirilirken bu olay da göz önünde tutulmalı ki nesnellik sağlansın. Bu açıklamadan sonra şiir neden suç sayılmış sorusunun yanıtını arayalım. ŞİİR ve KONUŞMA O tarihte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Refah Partili Recep Tayyip Erdoğan, 06 Aralık 1997 günü, Partisinin Sirtte‘ki açık hava toplantısında yankıları günümüze değin uzanan konuşmaya işte o şiirle başlar : “Minareler süngü / Kubbeler miğfer / Camiler kışlamız / müminler asker.” İlk bakışta, ne var bunda diyenler, sabredip konuşmanın akışını izlesinler. Erdoğan bu şiirle başlar ve şöyle sürdürür konuşmasını: “ Bir şey bizi yıldıramaz. Gökler yerler açılsa, üzerimize tufanlar, yanardağlar saçılsa, biz oyuz ki, imanıyla öğündüğümüz ecdadımız diz çökmemiş, Anadolu’nun tapusu Malazgirt’ten ta Çanakkale’ye imanın geçilmez kalesine kadar ecdadımızı zaferden zafere koşturan şey bu inanç birliğidir.Bu ülkeyi yanlış zihniyetlere mahkum edenlere karşı biz mücadelemizi sürdüreceğmizi düşünmüyor musunuz? [1] . Atalarımız ne güzel söylemiş: ağaca dayanma çürür,yıkılır; desteksiz kalırsın. Kula yaslanma, fanidir, ölür kılavuzsuz kalırsınız. Allah’a yaslan ki, ayakta kalasın. İşte bu noktadan hareketle konuşuyorum., bu anlayıştan hareketle konuşuyorum. Göğsümü gere gere söylüyorum, benim referansım İslam’dır. İnancımı rahatlıkla konuşamayacaksam, söyleyemeyeceksem, bu şehitler ülkesi Türkiye’de benim ne işim var. Kardeşlerim diyor ki, bu ezanlar susmayacak,. Bundan endişeniz mi var? “İstiklal Marşımızın içinde ne yazıyor:” “Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli / Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli” Diyor. İstiklal Marşımızın içinde böyle yazacak, ezanı susturacaklar, susturamazlar [2] “Yanardağ oluruz,, yıldırım oluruz, ezanı susturanların karşısında patlarız. İşin lami cimi yok. Bunun için varız. İstiklal Marşı bizim manifestomuzdur. Orda ne diyor? “Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal”, dikkat edin oraya, Hakkıdır kula tapan milletimin istiklal “ demiyor. .. Üniversitelerdeki bacıma başındaki başörtüyü çıkarmadıkça okuyamayacaksın deniyorsa, bu ülkede zulüm vardır... Böyle devam etmeyecek eninde sonunda hak tecelli edecek.. Biz dinle beraber olmaya mecbur muyuz? Evet mecburuz.. Son cümle Necip Fazıldan: “Mihraptan ilahi kelam geliyor yere düşmüş / Selam geliyor, ne para, ne pul, ne makam ne mevki../ Savulun kalplere adil dizen geliyor...” Evet adil düzen gelmedi ama AKP adıyla Erdoğan eski arkadaşlarının sırtına binerek iktidara adım attı.Adalet ve kalkınma adının peşine takılanlar iki yıl sonra şaşkınlıkla soruyorlar… YOLUN SONU GÖRÜNÜR MÜ Evet Erdoğan adil düzen diye çıktığı yolda at mı değiştirdi ki son model uçaklarla kıtalar arası yeni planların peşinde uçuyor. Tarihe düşürülen notun gösterdiği hedefte sapma mı var? “İlahi Kelamın” politikanın emrine verilmesi ya da politikanın hedefindeki sapmanın Tanrının yasakları arasında olduğu unutulmaktadır. Evet tarihe yeniden not düşürmenin tam günündeyiz. Düşünme zamanı da öyle! Erdoğan’ın birlikte yürüdüğü arkadaşlarının(!) hedefinde sapma mı var ya da ihtirasın dinde yeri olmayacağı gözardı mı ediliyor. Hedefe ulaşmak için çıkılan yolda hangi durakta bekleniyor. Bu ve kafa karıştıran sorulara yanıt arama günü geldi; uykuya yatmanın zamanı geçti gidiyor. Peki bizi AB’ye almayacaklarını Erdoğan bilmez mi? Sakın amacı ve hedefi başka olmasın! Erdoğan ilk adım için mi yetiştirilmişti? Kim bilir belki de oyunu sahneleyen yeter diyecektir bir gün. Şarkı ne diyordu: Yolun sonu görülüyor mu ne!… Atalarımız ne demiş: El atına binen çabuk iner. -------------------------------------------------------------------------------- [1] Dikkat edelim Çanakkale var ama, Sakarya yok, Dumlupınar yok, 26 Ağustos, 30Ağustos,)eylül İzmir yok, Lozan yok. Evet bugün ülke yönetimini teslim ettiğimiz kadronun başı budur.Siz bu koşullarda bir oyunun figüranları olduğumuzu düşünmüyor musunuz? [2] Ezanı susturacaklar sözlerinin halkı tahrik amacıyla söylendiği düşüncesi üzerinde durulmalıdır. O konuşmanın hedefi bu söylemle tehlikeli sonuçlara açılabilirdi. Demem o ki bu konuşma hedefi saptanarak yapılmıştır. Alıntı..... Unutuyormuyuz,unuturulmayamı çalışıyoruz??? ben unutmadım!!!!
-
SİYAH SÜT! Elif Şafak'tan...
Alacagım ve okuyacagım....aynı hazı alma dilegi ile asim.....
-
Haz alarak okudugum karma şiirler...........
Sesleniş / Uğur Mumcu Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız, sırtında yük taşı*********** getirirdi aşımızı, ekmeğimizi. Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı. Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya. Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık. Vurulduk ey halkım, unutma bizi... Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez. İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı. Yaşamımızın en güzel yıllarını birer taze çiçek gibi verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında, yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla. Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi, taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar erkekliklerinden. Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi... Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti. Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin elinde öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık sustu. Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşımızdaki kızlarımızı öksüz bırakmazdık. Önce, kolumuzu, omuz başından keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak fırlattık attık önlerine. Sonra da, otuz iki yaşında bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz. Öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Giresun’daki yoksul köylüler, sizin için öldük. Ege’deki tütün işçileri, sizin için öldük. Doğu’daki topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul’daki, Ankara’daki işçiler, sizin için öldük. Adana’da, paramparça elleriyle ak pamuk toplayan işçiler, sizin için öldük. Vurulduk, asıldık, öldürüldük ey halkım, unutma bizi... Bağımsızlık, Mustafa Kemal’den armağandı bize. Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara. Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın, dedik, sokak ortasında sorgusuz sualsiz vurdular. Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım, unutma bizi... Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi savunduk; komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş Savaşı’nda emperyalizme karşı dalgalandırdığımız bayrağımızı daha da dik tutabilmekti bütün çabamız. Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak istemediler. Vurulduk ey halkım, unutma bizi... Henüz çocukluğumuzu bile yaşamamıştık. Bir kadın eline değmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile almamıştık daha. Bir gece sabaha karşı, pranga vurulmuş ellerimiz ve ayaklarımızla çıkarıldık idam sehpalarına. Herkes tanıktır ki korkmadık. İçimiz titremedi hiç. Mezar toprağı gibi taptaze, mezar taşı gibi dimdik boynumuzu uzattık yağlı kementlere. Asıldık ey halkım, unutma bizi... Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasında vuranlar, ağabeyimiz, babamız yaşlarındaydılar. Ya bu düzenin kirli çarklarına ortak olmuşlardı ya da susmuşlardı bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün bile, karşısındakilere bağırmamış insanların gözleri önünde, öldürüldük. Hukuk adına, özgürlük adına, demokrasi adına, Batı uygarlığı adına, bizleri, bir şafak vakti ipe çektiler. Korkmadan öldük ey halkım, unutma bizi... Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi. Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz ey halkım, unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi...
-
Bunun Bir AnLamI oLmasI GerekMiyor...
her şeyi sıfırlamışım şimdi geçmişi silmişim geleceği hiçe sayarak.yanlışlar üzerine bir hayat kurmak istemişim., başaramamışım. dünyada yalancı yabancı kalmışım yani...
-
Haz alarak okudugum karma şiirler...........
ÇOCUK KALMAK İSTEDİM GÖZLERİNDE Gözlerinin önüne düşen uzun kakülü, up uzun siyah kirpikleri, ışıl ışıl umut saçan gözleriyle sabah güneşinden ışık çalmak için yüzüne yurdun duvarına yaslanan, çocuk kalmak istedim gözlerinde. Değil geleceğini düşünmek bir sonraki gününü bile düşünmeyen, hele hele büyüyeceğini aklına hiç getiremeyen ulaşılmaz servet bildiği ne yazık ki rüyasında bile bir kere binemediği mavi bisikletin boncuklu tekerinde toz kalemtıraşlı 1969 model otomobilin kornasında çocuk olmayı özledim. Sofranın davetsiz misafirlerinden makarnaya saplanan kaşık sesleriyle dolu, okul önlüğümün damlattığı suyla cısır cısır öterek ritim tutan sobanın isiyle kaplı, sarhoş külhanbeyi Deli Çavuş´un narasıyla ürken sokağın çeşmesinde üstünü ıslatan ayakları çıplak, gözleri ıslak çocuk olmayı özledim gözlerinde... Çocukluğumda kalan ablam ve ağabeyimle oyuncağımız olan tellerinde çocukluğumuzun resmi kalmış, ıspanakla , ezik elmayla, vesaire ile bütünleşen pazar arabasıyla oynarken ocağın üstünden yere devirdiğimiz kelle paçayı anılarımda nefes aldırmadığım şahsın iştahla yemesine kahkahalarla gülen çocuk olmayı özledim. Biletçiden vagon vagon kaçarak, akşama kadar Ankara´yı Cebeci´den Kayaş’a, Kayaş’ tan Sincan´a durak durak turlarken, tren kokusuyla beslediği tenini ışıldatmak isteyen annesinden, gözüm sabundan yandı diyerek leğenden kaçmaya çalışınca kafasına su tasını yiyip ağlayan çocuk olmayı özledim gözlerinde... Sanki karlarla sevişmek uğruna ayakkabısından firar etmiş parmaklarıyla hala yürümeye devam eden, utancından reddedince kamyon tekerini, ayazdan pantolonunda donup paçasından sızma hevesi kursağında kalmış çişine şaşkınca bakakalan çocuk olmayı özledim. Bir yıl boyunca kırık düşlerini süsleyen ama, bayram namazında çalınacağını hiç düşünmediği mavi çizgili, beyaz spor ayakkabısını bayram arifesinde yastığının altına saklayıp hayalci uykuya dalan çocuk olmayı özledim. İnsanın kalbine, vicdanına çivi gibi saplanan artık kendine gel diye şiddetli bir şamar atan cenaze merasimlerinde, hocanın ağlamaklı, titrek sesinde ve gül suyu tazeliğinde ürpererek duyduğu pişmanlığı unutup, yine yaramazlık yapan munzur, haylaz çocuk kalmayı istedim gözlerinde.. Annemin aldatılma korkusu, babamın ise taş gibi coşkusu Nergis abla orak çekiçle süslenmiş Hacettepe yurdunun balkonunda daha gözü açılmamış onsekizlik delikanlıları, fakir kokan,is kokan sokağın soğuk havasında röntgenciliğe iten Nergis ablayla kadınlar hamamına giden çocuk olmayı özledim. Özgürlük hasretine elveda diyenlerin, ya da diyebileceklerini zannedenlerin tıka basa doluştukları türkülerle dolu cafede solculuk kokan saz tınlamasında, üniversiteli kızın sübyancı olduğundan habersiz sevgi kokulu kucağında oturan saf, sabi çocuk olmayı özledim. Elim ellerinde terleyip erirken, öpüşmeyi günah sanan düşüncelerime yenik düşünce onu öpememekten bulut olmuş gözlerimin pişmanlığında yüreği güvercin, kalbi Beyşehir gölü çocuk olmayı özledim. Özledim, çocuk kalmayı istedim, hayatın anlamsızlığıyla, ***** ihtiraslarla, paranın mahkumlarıyla, gülen maskeyle yaklaşanlarla, iyilerin fazla barınamadığı, bu pembe makyajlı, lanet olası dünyayla henüz tanışmamış yüreği Yunus, kalbi Mevlana saf, sabi çocuk olmayı özledim. Ve senin gözlerinde hala çocuk kalmayı istedim yirmi dokuz yaşıma girdiğim bu doğum günümde... İstedim ama çocuk kalamadım, adam olmayı ben hiç sevemedim, çocuk kalıp hayatın cıvıl cıvıl yaşandığını sanmak varken, kaderi kederi tanımamak varken... Sen hep ´´baban gibi adam ol oğlum eşek olma lan çakal´´derdin ya keşke adam olma çocuk kal deseydin kardeşine, ve çocuk kalabilseydim, büyümeseydim, yerinde sayardı zaman ilerlemezdi. O zaman ne hayatın acı yüzünü görürdüm, ne de senin öldüğünü... O zaman ne acılara ererdi aklım, ne de senin öldüğüne ağlardım, çocuk kalsaydım. Yine çocuk kalmak istedim gözlerinde... Yine... : ( Lokman KAYA
-
Haz alarak okudugum karma şiirler...........
2 side hoş ama ben altaki çeviriyi daha fazla begendim.......sagol Godzi(hoş şeyler yakalıyorsun sayende bende okuyorum...)
-
Bunun Bir AnLamI oLmasI GerekMiyor...
Bir Soru İçim bu gece fena sıkılıyor, Şu zehrini akıtmaya hazırlanan kara bulutlar gibi Akreple yelkovan takvimle bir olmuş ikiyi vuruyor Ecel için yapılan eksiksiz hazırlıklar gibi. Yağmura bak şimdi nasıl öfkeli, içime çekemediğim hayalet dumanlar gibi Bu anı yalnızca yağmur öldürür ve malesef yaşatır beni şu mavi göklerin dölü gecenin sonunda,uçurumun kenarında bir soru görünür, ben ya bir katil yada bir ölü...
-
YAYAMAZ KAYIMCA NIN YERI!
Asimmmmm ben geldimmmmm....bak sana ne aldımmm..............bende seni çok sefiyorummmmmmmmm.........