Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

mavi olmayan gökyüzü

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey

  1. ya Jön ama ben 6 ay sonra tahtalı köye gitcem inşallah,hemen öreneyim
  2. direk peşin omaz mı?
  3. yahu evde bardak yok fincan kalmaz
  4. Taylan Abi, ben şunu belirteyim,benim için de PKK yaptıklarıyla kınanmalıdır.Bunu DTP'de yapmalıdır.Ben bunu biilir,bunu söylerim.Dediğim gibi eğer bu söylenmişse başım gözüm üstüne.Ama bana biraz farklı bir anlam taşıyor gibi geldi;ben SimalyildiziNet'i azçok tanırım;bunun için açıklama getirsin dedim;çünkü bu iletinin sahibi yine bir iletisinde ben bu toprağın insanını kimseye değiştirmem demişti.Umarım o gelir,açıklamasını yapar,kafa karışıklığı biter. DTP ye gelince,ben bir partinin kapatılması çözüm değil diyenlerdenim.AKP başlıklarında hep bunu söyledim.AKP güzel şeyler mi yapıyor;bence hayır.Ama demokrasinin gereğidir partiler,halkın vicdanıdır;iradesidir. Ayrıca DTP'nin PKK tutumunu yanlış olarak belirtmekle beraber DTP yi bu noktaya taşıyanlar,ona fırsat veremeyneler...yani basiretsiz bir siyasi anlayış;onu PKK ya daha da itmiş olmasın mı?
  5. ben araya daldım ama bu soruya kendi cevabımı veremeden geçemeyeceğim...biraz sululuk ama görmemezlikten gelin...iblisi iyi bilirdim;rahmetli beş vakit namaz kılardı(yani rahmetli olursa Dayı'mızın dediği gibi biz insancıklar idrak denilen olayı çözeriz)
  6. mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: ERBAY başlık Karikatür
    hehehe
  7. Sevgili arkadaşlar,bırakalım kendimizi kandırmayı.Hepimizde biliyoruz ki AKP dini kullanan bir parti;dini değil.Din bunları mübah kılmaz. Şimdi bunları yazıyoruz,çiziyoruz...Tüm partilerimiz bizi bu kirli hesaplara götürmüyor mu?AKP olmazsa CHP yerini almaz mı yaptıkları ile...gerçi yapıyor zaten!
  8. Hayır Sn Politika,bir ülkenin iç hesaplaşmasıdır;darbeleridir,işkenceleridir,faili meçhulleridir,kirli siyasetidir...ve ben burada hiçbirzaman ne Almanı ne de PKK yı savundum.Bırakın savunmayı,ben bu yalandır dedim mi bana vicdan diyorsunuz. Politika,emin ol ki benim vicdanım rahat.Ben burada yaşanılanlara yandığım kadar benim olmayan tüm zulümlere yanarım.Bir Kürt benim için neyse Türk'te odur.Türklerin yakıldığı yalan değil,ergenakon yalan değil...bakın göreceğiz.
  9. eğer böyle demişse;başım gözüm üstüne...ben iletide ne denilmek istendiğini anlamadım;bir daha açıklarsa sevinirim.
  10. evet kapatmak çözüm değildir;A partisi kapanır,B partisi açılır... siyasi yasak,onu bırakalım...DTP değil;tüm partiler için.Kaldırılsın dokunulmazlıklar...ben buna evet derim. ama eğer sadece bir parti için dokunulmazlık yok sayılırsa buna vicdan olarak hayır derim.
  11. Peki arkadaşım,bu yasalarla sağlanırken eşitlik; neden Kürtçe konuşanlar cezalandırıldı, neden Kürtçe isimler yasaklandı...?ben çok merak ediyorum;bu uygulamalar neye dayandırıdı?
  12. SimalyıldızıNet, siz bunu yazarken,tüm Kürtler'i mi aynı taraktan geçirdiniz yoksa...?
  13. Bende Zazalar Kürt derim;kabul etmeyenler olsa da...
  14. İyiyim canım,sen nasılsın,iyisin inşallah ne güveni cane?
  15. oooo Jöncüğüm varsa başka emrin hem kimse beni mutfağa göndermeye cesaret edemiyor benden sölemesi
  16. Ama Godzilla,abi diyor ki;bakın ben 85 yaşındayım,ölüyorum...yeniden doğsaydım şunu yapardım,bunu yapardım...ben yapmadım siz yaoın hesabı... neyse ki Rua da o ruh var o anlar! Orhan Veli'li garip akımına hoşgeldik...senin şiirinde bende bişey anlamadım
  17. aferin bakem,sana kırmızı bir kurdela
  18. Ben geldim,Rua bilmiyor ama ben bu şiiri biliyorum(atıyorum,yok mu tutan) Angel sana pasta mı tatlı mı neyse onu yapmış,ben yemek falan yapamam.Ben şiirlerle anlatsam bu güzel yüreklere sevgimi... ANLAR Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya, İkincisinde, daha çok hata yapardım. Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım. Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar, Çok az şeyi Ciddiyetle yapardım. Temizlik sorun bile olmazdı asla. Daha çok riske girerdim. Seyahat ederdim daha fazla. Daha çok güneş doğuşu izler, Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim. Görmediğim bir çok yere giderdim. Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye. Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine. Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben. Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu. Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten. Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın. Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan, Gitmeyen insanlardandım ben. Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım. Eğer yeniden başlayabilseydim, İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım. Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla. Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer. Ama işte 85'indeyim ve biliyorum... ÖLÜYORUM... Jorge Luis Borges
  19. sen yaramazlık yapmıyon demi...dur ben Yayamazımıda özledim şimci
  20. AKP yi kapatmadık,DTP yi de kapatmayalım...kapatmak çözüm değil,kaynayan kazana ateşi sunmaktır. Bırakalım;irademiz sandıklarımızda kalsın...hesap vermesi gerekenler ortaya,halkın iradesi ile çıksın.
  21. Aman ne zammı,biz kalkınıyoruz ondan fiyatlar yukarıya çekiliyor.Bakın milli olan hasılata Durmak yok yola devammmmmmmmmm
  22. uslu uslu olamaya devam...ben Angelim,Bursercanım ve Jönümü özledim...
  23. Cyrano istersen birde şurdan bakalım... ''Özellikle merkezi yönetimin kendisini hissettirdiği dönemlerde ağalar daha zalim oluyorlardı.Dağlık kesimlede zaten çok yoksul olan aşiretliler yönetimden korkmadıkları için ağalar onlar üzerinde fazla basklı kuramıyorlardı.Şayet baskıcı olursa rakip bir ağanın kontrölüne girebilirlerdi.Ortalama bir aşiret Kürt,merkezi yönetimi,anlamadığı bir dilde konuşan,bilinmeyen bir yabancı tanrı olarak görüyordu.Bu yüzden her an soluğunu enselerinde hissettikleri yönetime karşı güvenebilecekleri ağaları kendilerini insafsızca soysa da,üzerlerinde baskı kursada onu memnun etmek zorunda olduklarını hissediyorlardı...'' W.R.Hay'ın kitabında ki tespitleriydi yukarda aktardıklarım.bakın Seyit Rıza yada Dersim isyanı ile ilgili birkaç ilginç tespit... ''Kürt milliyetçiliğinin başa çıkılmayan unsurlarından biri olan-farklı bir dilin varlığı-illgili olarak da sivil müfettiş''Kürt köylü çocuklarının Kürtçe konuşmayı yasakladığı...'' ve Abidin Özmen'in ''kürtsüzleştirme planı''ile ilgili ilginç tespitlere devam edelim; ''Bir bakıma Kürtlere batıda mecburi iskan ettirme siyaseti ile 1932 tarihli yasayı tamamlayıcı mahiyetteki bu plan,ülkenin batısındaki Türklerin doğuya.Van Gölü bölgesine ve Muş ovasına.....yerleştirilmesini öngörüyordu'' 1937 kanunu ve hemen sonrasında Seyit Rıza isyanı;ve sonrasında kanlı bastırılmış bir sorun yumağı. Chris Kutschera Kürt Ulusal Hareketi içerisinde Dersim İsyanını böyle anlatıyor. Dersim isyanı;ağayı savunan halkın isyanı mıdır yoksa...? Cyrano, halkın tepkisizliğini bir tarafa bırakıp da işin siyasetine koşmayacağım.Haklı cümleler.Halk varsa bir sorun tepkisini dile getirmeli.Ama sizde takdir edersiniz ki;hiçbir sorun tek yönlü değildir.Halk tepki göste(e)memiş.Ama bu tepkiyi gösteremeyen halk,acabu bu noktaya nasıl getirmiş...yada tarih resmiyette geçerli olan mıdır sadece...?Saygılar.
  24. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Siyaset ve Yabancılaşma Siyaset başlığı, bütün toplumsal yaşamı kapsamaktadır. Siyaseti tanımlamaya kalkmak demek onu sınırlamak, hayatın bütünlüğü içinden koparmak ve sınırların dışındaki konularda insanların siyaset yapmasını kısıtlamak anlamına gelecektir. Bu engellemeleri koymamak için şöyle bir tanım bizim açımızdan verimli olacaktır: Siyaset, insanın toplumsal yaşamında karşılaştığı ve toplumsal hayatı bir şekilde etkileyen her konuda müdahale etmesidir. Bu geniş çerçeve içinde siyaset hakkında bir yazı yazmak mümkün olmadığı için siyasete müdahale araçları üzerinden siyaseti tartışmayı tercih ettik. Daha çok bugünden bahsetmeyi düşündük fakat bugüne gelmenin merkez taşlarınıda yerine koymaya dikkat edeceğiz. Siyaset ve yabancılaşma başlıklı bu yazıda yabancılaşma noktaları göstermek istemiyoruz. Bu yazının bütününde yabancılaşmanın siyasette karşılığı anlatılacak. "Yabancılaşma, toplumsal pratiğin gerçek bilincinden şu ya da bu ölçüde uzaklaşılmasını anlatır." (1) Siyasetin en gelişmiş aracı olan partiler en genel anlamıyla Fransız İhtilali’nde ortaya çıkmıştır. İktidara gelen yeni sınıf kendi ideolojisini üretecek, meşrulaştıracak ve bunu toplumsallaştıracak araçlardan biri olarak siyasi temsili ve partileri hayata geçirmiştir. Kapitalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte üretim tarzı değişmiş ve bununla birlikte üstyapılar yeniden biçimlenmiştir. Siyaset, üretim tarzından yani en genel anlamıyla ekonomiden (altyapı) bağımsız tartışılamaz. "... Siyaset ekonomiden farklılaşır da ve bu nedenledir ki ekonomi ve siyasetten ayrı ayrı söz edilebilir; [gene bu nedenledir ki] ekonomik yaşamın "kalıcı ve örgütlenmiş" alanından doğarak harekete geçen ve [kişiyi] dolayımsız olarak eyleme iten, ama [sonra] bireysel insan yaşamının hesaplarının, bireysel çıkarlar, vb.'dan farklı yasalara uyduğu, akkor halindeki atmosferinde duygu ve emelleri gündeme getirerek, [ekonomik alanı da] aşan "siyasal tutku"dan bahsedilebilir.!" (1931-32)." (2) Kapitalist üretim tarzı, üreticinin üretim araçlarından kopmasını öngörür. Bu, üreticinin özel mülkiyet kurumu aracılığıyla mülksüzleştirilmesi anlamına gelir. Kapitalizm, bunları merkeze alan çeşitli görüngülere bürünebilmiştir ve bu görünümler temel olarak demokrasi olarak adlandırılır. Demokrasiyi kısaca özgür, genel ve eşit oy mekanizmasıyla halkın temsilinin sağlanması olarak tanımlayabiliriz. Halkın temsilinin aracı olarak partiler devreye girmiş ve kitleyle siyaset arasında mesafe daha da netleşmiştir. Daha önceki üretim tarzlarında örneğin feodal beyliklerde siyasetin halkla ilişkisi daha çok güç odakları üzerinden oluyordu. Temsili sisteme gelinceye kadar siyaset alanında yoğun mücadeleler yaşanmıştır. Bu daha çok gelişmekte olan burjuva sınıfının iktidardan, yükünün azaltılmasını talep etmesi ya da daha sonraki süreçte iktidardan pay istemesi şeklinde gerçekleşen bir mücadele olmuştur. Örneğin "Magna Carta Libertatum ile kralın yetkileri sınırlandırılmıştır (1215)." (3) ya da "XIVüncü yüzyılın ilk yarısında parlamentoda Feodal beyler ve din adamları birlikte hareket ederek." (4) Lordlar Kamarasının nüvesini oluşturacaktır. Şövalyeler de çıkarlarını kendilerininkine daha yakın gördükleri şehir temsilcileri ile birlikte hareket etmeye başlarlar, bu birleşme Avam Kamarasını oluşturacaktır. Birbirinden farklı sosyal sınıfları temsil eden Lordlar ve Avam Kamaraları böylece ortaya çıkar. Fakat yeni sistem bir gerçeği değiştirmedi: "İlk esas şudur: gerçekten hükmedilenler ve hükmedenler, yönetenler ve yönetilenler vardır. Tüm siyaset bilimi ve sanatı bu ilksel, (bazı genel koşullarda, yani sınıflı toplum koşullarında) indirgenemez olguya dayanmaktadır." (5) "... Her ne kadar son çözümlemede toplumsal grupların bölünmesi olgusuna varılsa bile, görünenler ve bilinenler böyleyken, toplumsal olarak homojen olsa bile aynı grubun içinde hükmedilenler ve hükmedenler bölünmesi vardır; bir bakıma bu işbölümünün bir ürünü, teknik bir olgu olduğu söylenebilir. Bu beraber görünen nedenler üzerine spekülasyon yapanlar, temel sorunla karşılaşmamak için, bunda yalnız "tekniği", "teknik" gerekliliği, vb. görmektedirler." (5) Bugün artık temsili sistem oturmuştur. Temsili sistemin başlangıcı çok eskilere dayanmasına rağmen tüm dünyada yaygınlaşması ve demokrasinin bir gereği olarak temel öğelerden biri olarak tanımlanması kapitalizmle olmuştur. Temsili sistemde siyasetin taşıyıcısının temel aracının parti olduğunu ifade etmiştik. Max Weber partiyi şu şekilde tanımlar: " ‘Parti’ terimi, resmen özgür başvuruya dayalı yazılmayla üye olunan dernekleri anlatmak üzere kullanılacaktır. Etkinliklerinin adadığı amaç, bir örgüt içinde etkin üyelerine ülküsel ya da maddi yararlar sağlamak üzere erki elde etmektir. Bu yararlar, belli bir nesnel siyasanın gerçekleştirilmesi ya da kişisel çıkarlar elde edilmesi ya da her ikisi birden olabilir." Max Weber sosyolojik bir tanımlama yapmış, partinin işlevinden çok partidekilerin etkinlikleri üzerinden partiyi tanımlamıştır. Partinin temel öğelerini sayarsak; ideoloji-politika ve örgüttür ve bunlardan biri olmadan bir partiden bahsetmek mümkün değildir. İdeoloji ve politika programla birlikte ortaya dökülebilir ya da politika güncel ihtiyaçlar çerçevesinde üretilebilir. Örgütsel ayak ise partinin hedefleri doğrultusunda hareket etmesinin ve varlığının zorunlu koşuludur. Partinin işlevi onu hareket ettiren kişilerin tekil çıkarlarından öte sunduğu bütünlüklü bir program doğrultusunda hareket ederek toplumu yönetmeye aday olmak ve iktidara gelince toplumu yönetmektir. Yönetme işi, toplumu programının anlamlı ve toplumun çıkarına olduğunu kabul ettiren parti tarafından yapılır. Bugün artık toplumun çıkarı kavramı, ideolojinin çok çeşitli dolayımlarla üretilmesi sonucu topluma yabancılaşmış bir kavramdır. Toplumun çıkarları kavramı partilerin varoldukları sistemi reddederek yeni bir sistem koymadıkları noktada devletin çıkarları noktasında tanımlanmaya başlamıştır. Devletin çıkarları ise kapitalizmin çıkarları yani burjuvazinin çıkarlarından bağımsız tanımlanamaz. "Çağdaş devlette asıl olarak kayırmacılığa dayalı olarak örgütlenen partilerin en bilinen örneği, son kuşak Amerikalıların iki büyük partisidir. Asıl olarak belli sorunlara ve düşünyapılara yönelik partiler, eski tür tutuculuk ve liberalizm, kentsoylu demokrasisi, daha sonra Toplumcu Demokratlar ve (Katolik) Merkez Partisi'dir. Sonuncusu dışında, hepsindeki çok belirgin öge sınıfsal çıkar ögesidir. Merkez Parti başlangıçtaki izlencesinin başlıca noktalarını elde ettikten sonra, çok geniş ölçüde arı bir kayırmacılık partisine dönüştü. Bütün bu parti türlerinde, en arı biçimde sınıfsal çıkarların anlatımı olanlarda bile, parti önderlerinin ve kurmaylarının erk, konum ve ücret gibi (düşünsel ve maddi) çıkarları her zaman önemli bir yer tutar. Seçmenlerin çıkarları ise, ancak savsaklanmaları seçimleri kazanamama tehlikesini birlikte getirdiği ölçüde göz önüne alınır. Kamuoyunda siyasal partilere karşı olumsuz tutumun kaynaklarından biri de bu olgudur." (7) Artık partiler, kişisel (sınıfsal) çıkarları merkeze almış durumdadırlar ve bu kitlelerin siyasetten uzaklaşması ve bir partiyi seçerken programları değil kişileri merkeze almalarını getirmiştir. Yönetmeye aday kişilerse ne kadar caf caflı propaganda yaparsa o kadar tutulur hale gelmiştir. Partilerin kimliksizleşmesi, belli grupların çıkarlarını temsil eder hale gelmesi sonucu ve bunun bu şekilde kabul edilebilir olması anlık bir olay değil, kitlelerin politikadan uzaklaş(tırıl)masıyla birlikte olmuştur. "İnsanların temel çelişkilerin bilincine ideoloji alanında vardıklarına ilişkin tezin, psikolojik ve ahlaksal nitelikli değil de tersine organik ve epistemolojik nitelikli olduğu unutulduğundan, siyaseti ve dolayısıyla tarihi sürekli bir marche de dupes, hokkabazlık ve el çabukluğu oyunu olarak ele almaya eğilimli bir algılama biçimi yaratılmış bulunmaktadır. "Eleştirel" etkinlik dolandırıcılıkların keşfedilmesine, skandalların yaratılmasına ve önemli şahsiyetlerin cebindeki paraların hesabının yapılmasına indirgenmiş olmaktadır." Taraf olmayı dayatan partililik artık bugün bunu ifade etmemektedir. Örneğin Amerika'da başkanlık seçimlerinde gözlemlenen olgu en çok para harcayarak propaganda yapan adayın seçilme şansının artmasıdır. Bu aday depolitizasyonun politikasını yapar: yakışıklı veya olgun, çekici, iyi aile babası (anası) olmak, müzik aleti çalmak, çok ünlü bir sevgilisi olmak gibi. Bu adayların seçim masrafları bağış olarak belirli sermaye gruplarınca karşılanır ve bu o adayın ancak bu gruplara karşılık olarak bir şeyler vermesiyle mümkündür. Bugün siyasette Can Kozanoğlu'nun dediği gibi "cilalı imaj devri" yaşanmaktadır. Türkiye siyasetçileri özel fotoğrafçılarda güleryüz göstermekte, kilolarını vermek ve halkın karşısına "iyi bir temsilci" olarak çıkmak için yurtdışında zayıflamakta, genç, dinamik ve aktifliğinin göstergesi olarak spor yaparken demeç vermektedir. Yukarda tanımlananlar kapitalizm içindeki ve onun sürdürücüsü partilerdir. Komünistlerin ve faşistlerin parti anlayışları farklıdır. Komünistler partiyi iki ayrı dönemde ve iki ayrı işlevde tarif ederler: 1)Kapitalizm koşullarında, sistemi değiştirmeyi hedefleyen, mücadele eden parti, 2)Sosyalizmde kitlelerin partisi... Komünizm ise sınıfların ortadan kalkacağı bir dönem olacağı için partiye de (en azından iki maddede sayılan anlamda) gerek yoktur. Faşizm ise aslında kapitalizmin diktatoryan bir versiyonudur. Bunun en somut örneği Hitler faşizminin destekleyicilerinin Siemens gibi sermaye grupları olmasıdır. Parti faşizmde Führer demektir. Korporatist sistem meslek örgütlenmesine dayanır ve bu örgütlenme tarzında sonuç olarak tek söz söyleyen Führer'dir. Milyonlarca insanı peşinden sürükleyebilen Hitler faşizmi, bize çoğunluğun her zaman haklı olmadığını göstermektedir. Partiler ve partililer üzerine bu kadar yazdıktan sonra biraz da seçim sistemi üzerine değinmek gerekir. Gramsci seçimleri şöyle tanımlamaktadır: "Devlet organlarını oluşturucu seçim sistemine karşı tekrar tekrar yöneltilen en bayağı basma kalıp sözlerden biri de şudur: [seçimde] "sayı en yüksek yasadır"... Ama gerçekte ne sayının "en yüksek yasa" ne de her seçmenin görüşlerinin ağırlığının "tastamam" birbirine eşit olmasının hiç bir biçimde doğru olmadığı ortadadır. Bu durumda da sayılar basit tarafından araçsal birer değerdir: bir ölçü ve bir oran sağlarlar, o kadar. Öyleyse ne ölçülmektedir? Ölçülen bütünüyle, az sayıda bireyin, aktif azınlıkların, seçkinlerin, öncülerin, vb. düşüncelerinin yayılma ve inandırma yetenek ve etkinliği, bir başka deyişle adı geçenlerin ussallığı, tarihselliği ve somut işlevselliğidir." (9) Yayıncılık, 1984, s.67. Gramsci'nin söyledikleri olması gerekendir, olan değil. Yukarıda partilerin sunduğu programlar üzerinden değil, adayların kişilikleri, harcanan para miktarıyla orantılı halkın hayatına renk katmasıyla ve ayrıca sermaye gruplarının desteğinin sadece para üzerinden değil tüm iletişim araçlarının kullanılmasını sağlamasıyla seçimlerde "yayılma, inandırma yetenek ve etkinliğin" ortaya çıktığı görülmektedir. Temsili sistem, birilerinin başkaları adına konuşmasını yasallaştırmış ve bu, zamanla kişileri dinleyici daha sonra ise sadece oy atıcı konuma getirmiştir. İnsanlar kendi hayatlarını yönlendirmede söz sahibi olmaktan uzak düştükçe sürüleşmiş ve tepkisizleşmişlerdir. Kendine yapılan haksızlıklara karşı refleks üretemeyen insan, siyaset gibi bir aracı hiç kullanamaz hale gelmiştir. Son söz olarak bize de şöyle seslenmek düşüyor: Size dair verilen kararlarda sessiz çoğunluk olmayın. Alintidir..

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.