Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

mavi olmayan gökyüzü

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey

  1. Bilimselci, Siyaset tanımı içerisinde yer alan tüm olgu ve olaylarla bir bütündür.Onu şu veya bu şekilde tanımlamaya kalkışmak insanı sınırlandırmak anlamına gelir. Siyaset bireysel;bireysel olduğun kadar toplumsal olan bireyin dış dünyada karşılaştıklarına olan tepkisidir;ve eğer o tepkiden yoksun bireylere dönüştürülmüşsek,bu bizim siyasete olan yabancılamamız,yani kendi yaşam ve yaşamımıza olan duyarsızlığımızdır. Bilimsel ve doğmatik siyaset şeklinde iki siyasi anlayışını,genel itibariyle siyasi anlayışınızı dile getirmişsiniz.Aslında olaya hangi siyaset adı altında baktığınızda;bu tanımlamalar bana da oldukça sıcak ve doğru geldi. Nitekim insanlık tarihinde kullanılan siyaset anlayışının getirdikleri yada eksilttikleri bu tanımlamalarla daha da net ifade edilebilir. Siyaset,bana göre bir yönüyle uzlaşmadır;bakın sadece bir yönü dedim;çünkü siyaset insan hayatında var olan tüm toplumsal olay ve olguları kapsar.Uzlaşmadır;çünkü birey yapı ve düşünce olarak diğer insanlardan farklıdır.Hele ki bu farklılıklar milli ve coğrafi etmenlerle de destekleniyorsa!Din birileri için zorunluluk,diğeri için doğma.Bu sadece bir örnek.İşte tam bu noktada siyaset bu farklılıkları uzlaştırma görevini üstlenir.Siyasi partiler bunun en güzel kanıtı.İşte bilimselş olan siyaset. Peki doğmatik olan siyaset nedir?Doğmatik siyasi anlayışınız,siyasi olmayan ama siyasi olarak adlandırılan yada yanlış olan siyasi anlayış olarak tanımlanacaksa ben buna doğru derim.Siyasi olmayan doğmatik siyasi anlayışınızı karşıladığını varsayarak;bu siyasi anlayışda kesinlikle uzlaşma yoktur;hünerle elde tutulan bir erk ve insan kanını basamak olarak gören bir ****** ABD mizin siyasi anlayışı,demokrasiyi siyasete oturma anlayışını Irakta hergün görüyoruz.Bu konuda Cyrano'nun oldukça güzel tespitleri var,özellikle meclisteki temsilcilerin temsileyet alanlarını gösterme açısından.Bizi ve bu ülkenin çıkarlarını yok sayan,darbelere davetiye çıkaran,dürüstlüklerinden şüpheli olduğunu düşündüğüm temsilciler... Siyasi olan insan bence de duyarlı olandır;hergün birileri değil milyonlar siyasi hesaplara kurban olarak sunulacaksa,''dünyayı ben mi kurtaracağım''mantığı insani olmayana dönüşür.Ben hep derim;benim siyaset ile alıp veremediğim birşey yok,siyaset benim hayatıma müdahale etmediği sürece istediği deryalarda yüzebilir,ama benim,dah adoğrusu insan hayatına müdahale ettiği an;ben bu anlayışa dur derim. Bilimselci, ben doğmatik olarak tanımladığınız,benim için tam bir kabusa dönüşen siyasi anlayışımıza kurban verilecekk ne değerimiz ne de insanımız var demek istemiştim. bu konuda dilerseniz aşağıda vereceğim yazıyı beraber okuyalım...saygılar!(şimdi farkına vardım,alio arkadaşımız siyaset ve insan başlığından bu yazıyı verirsem daha iyi olur;en azından konu dağılmamış olur.oradan takip ederseniz sevinirim)
  2. Oldukça güzel bir paylaşım,teşekkürler Kaplan!
  3. DTP

    mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    Araştırdık diyelim;çıkan sonuçlar ne kadar düşüncelere doğruluk yada yanlışlık payı verecek;konumuz Ahmet Türk mü?(Ki ben çok iyi biliyorum,demek istediğinizi de çok iyi anladım)
  4. Feodalizmi taşıyan sadece din midir? Öcalanın bu konuda ki düşüncelerinden bende haberdarım.Yalnız burada şunu da düşünmek lazım.Hangi din;tabulaştırılan mı din mi yoksa gerçek olan din mi? Feodalizmin ihracatçılığı,evet ihracat edilen bir anlayış.Birileri sömürür,diğerleri sömürüldükçe kendi içine kapanır.Emperyalizmin nefes aldığı tüm coğrafyalarda feodalizm yoksa bile çok büyük bir içe kapanmışlık var,çok büyük bir kör inanış dalgası var. Bakın ben özellikle Marx'ın tarih hakkındaki düşüncelerini belirtme gereği hissettim.Olaylara biraz daha objektif bakma açısından dikkate değer bir tespit. Osmanlı dönemine gelin beraber bakalım.Bakın Osmalı devletinin ekonomi anlayışında yer alan toprak anlayışına.Orada toprak devletin mülkjiyetindedir ve mir'ler aracılığıyla işlenir.Hemen Ortaçağ batısını hatırlayalım.Köleler,bizde serfler.İşte bu gelenketen kaynaklanan bir sorunlar yığınıdır Kürt sorunu içerisinde yer alan feodalizmi. Doğuda hüküm süren toprak ağaları,devletin toprağı devletleştirme çabaları.O kadar çok çerçeftli bir konu ki;nereden başlarsanız tarihi ve vicdanı gerektirir. Ki Osmanlı devletinden kalan bu mirası ben din ile değerlendirmem;Osmanlı devleti için önemli olan devletin meşruluğuydu;din yada ırk değil.
  5. Tartışılması gerekilen ama tabulara dönüştürülen o kadar çok mesele var ki; hangisine dönsek elimizde kalıveriyor. Neden Kürt sorunu derken,Osmanlı dedim ve tüm bunlara feodalizmi ekledim. Osmanlıdan bugüne taşınan sorunlar yığını da biraz.
  6. Sevgili Jön,okullarımızda bize öğretilen nedir? Osmanlı devleti,anlı şanlı bir Türk devletidir. Yüzümüzün akıdır değil mi? İddia değil,öğretilen!
  7. "Birlik gereğini ne kadar çok kavrarsak, tam birlik olmadıkça otokrasiye karşı uyuşumlu bir saldırıya girişmenin olanaksızlığına ne kadar daha fazla inanırsak, bizim siyasal sistemimizde merkezi bir mücadele örgütüne gerek olduğu o kadar daha çok ortaya çıkacak ve bizler 'basit', ama aldatıcı ve temelde alabildiğine yanlış olan çözümlerle tatmin olmaya o kadar az eğilim göstereceğiz. Birbirimizi yabansılamanın verdiği zararlar kavranmadıkça, proletarya partisi kampında bu yabansılamaya, her ne pahasına olursa olsun, kesinlikle son verme isteğini taşımadıkça, 'federasyon' için incir yaprağına hiç de gerek yoktur; ilgili 'taraflar'dan birinin çözmeyi gerçekten arzulamadığı bir sorunu çözmeye çabalamanın hiçbir yararı yoktur. Durum bu olduğuna göre, otokrasi tarafından ezilen bütün ulusların proletaryalarının otokrasiye ve giderek daha fazla birlik haline gelmekte olan uluslararası burjuvaziye karşı verdikleri mücadelede, başarı için merkeziyetçiliğin temel zorunluluk olduğunu, bırakalım, deneyimlerden ve asıl hareketten çıkarılacak dersler kanıtlasın." (Lenin) Kürt sorunu tartışmalarında özellikle karşımıza çıkan bir olguya dönmenin şimdi tam zamanı.FEODALİZM!Lenin sorunların çözümünde haklı olduğunu iddia eden bir tarafı değil;tüm tarafları muhattap olarak kabul eder.Marx tarihi anlamada senaryoları yazan tarihçileri değil;dönemi baz alır. Kürt sorunu sadece bir asayiş sorunu değildir.Ekonmi,toplumsal,kültürel,siyasi,tarihi...her yönüyle anlaşılması gereken,her yönüyle tartışılması gereken. Kürt sorunu,kimileri için herşeyden önce orada ki halkın,mevcut düzeni(feodalizm) korumasından kaynaklanan bir çözümsüzlük.Feodalizm,bugün ne kadar etkili bölgede,bu tartışılır... Feodalizmin egemen olarak görüldüğü bölge,sonuç itibariyle bu ülkenin sınırları içerisinde olan bir coğrafya.Yasalara ve diğer tüm yaptırımlara muhattap yönetim ve halkıyla.Hal böyleyken neden bu bölge de devlet otoritesi denildiği gibi böylesi bir düzeni bugüne taşımıştır? Şark raporları,Kürt isyanları bunlardan bağımsız gibi görünen ama tamamiyle bu noktadan düşünülmesi gereken sonuçlar. Toprak reformları,enstitüler....bunu bir tarafa bırakalım.Osmanlı Devletine gelelim. Osmanlı Devleti,resmi olan tarihten çok farklı bit tarihe dayanmaktadır.Pragmatizme dayanan bir imparatorluk.Türk devleti olduğu iddia edilsede kendi içinde Türk'ü barındırmayan bir devasa güç. Osmanlı devleti,merkez kaç sistemi,toprak anlayışı,egemenlik ve otorite düzenleri....ve haliyle Kürt sorunu! İşte tam bu üçgende bu üçgenin dışına çıkamamış bir 180 derecelik sorunları...buyrun bakalım karmaşaya...
  8. yasaklar çiğnenmek için vardır benim ülkemde doğru olan genelde yasak olduğu için ayrıca bu söze uygun davranmalıyım rica ederim,kaptım...az sonra küçük boy orda;afiyet olsun!
  9. Sayman, bu konuda yorum yapmak,insanları bir tarafa itmeyi gerek kılmaz.Hatta insan diyecekseniz insan için yazacaksınız.Birazcık alay kokan bir ileti;canınız sağolsun.
  10. Bu ülkede ölenler,kayıplar,yitirilenler tabi ki AB li olmadığımızdan değil;ama AB ye karşı duran zihniyetlerin yenemedikleri korkularından. derdimiz AB değil;derdimiz hergün daha çok kaybeden ülkemiz.
  11. patlamış mısır ister misiniz?perde kapanmadan yetiştireyim...
  12. Kızılca kıyamet içinde Kapanmaz yaramsın Etimden ayrılan tırnağımsın Uğruna serimden geçtiğim Onulmaz derdine düştüğüm Sen halkımsın Oy benim yüzü gülmeyenim Oy benim gözleri görmeyenim Oy benim deryayı bilmeyenim Yakılmış yıkılmışlığımsın Ve hainliğimsin Umutsuzca çaresizce Ölmüşlüğümsün Diyar diyar katar katar Sürülmüşlüğümsün Sen halkımsın Oy benim yüzü gülmeyenim Oy benim gözleri görmeyenim Oy benim deryayı bilmeyenim Sen halkımsın içimde geçen değil dilimde dökülen nakarat!İlkay ablamın sesinden.
  13. Evdeyokuz,hemen sonrasında Diyarbakırlı,ağzınıza sağlık.Neyse ben gülmeyi bırakıp yeni mekanlara bakmaya gideyim
  14. Sizin bu yaklaşımınız aklıma;ENEL HAK diyen HALLAC-I MANSUR'u getirdi kendimi hakta bulmak...güzel:)
  15. biraz ağır olmuş galiba,Evren'i tanıyan biri olarak,o bu sözlerin muhattabı değil derim.Ben de tanık olduğum eğitim sisteminde çalışanın değil,hesabına uyanın hükümdarlığını gördüm... devlet üzerine düşeni yapmalıdır,tabi ki bu iletiniz de dikkate değer...nereden tutarsanız tutun,tam bir fiyasko! ben kamu kurumunda çalışan biri olarak derim;en dipteyiz.
  16. Hayat tüm kırgınlıkları bazen küçük bir yüreğin tebessümünde unutmaktır...gülümseyiştir en dürüstünden.
  17. Hele şu Hırçına bakın,yav sen ne kadar balıklama atlayanlardasın;herşeyi de öğrenmek istiyon Senyour seni uyarayım,bu hırçın aldığın nefeste bile çıkar arar (ya bu kadar güzel iftiralarda bulunduğumu bilmiyordum...ama çok komik iletiler)
  18. Zaten Allah kendi sıfatlarını insanda göstermemiş midir?İnsan,yaratılanların en özeli...
  19. TAĞUTA TAPANLAR Hak din safının karşısında kimler vardır? Tağuta tapanlar; peki tağuta tapanlar kimlerdir? Tağuta tapanlar, Kur’an’da mele’ ve mütref[20] olarak geçen toplumdaki aç gözlü oburlar ve her yetkiye sahip olup hiçbir sorumluluğu olmayan kimselerdir. Mele’ ve mütref dini, ya kendi adıyla açık bir şekilde ya da ‘Allah ve insan dini’ olan hak dinin perdesi altında kendisini gizleyerek tarih boyunca egemen olmuştur. Oysa tevhid dininin hükümranlığı tarihte gerçekleşmemiştir. Bana göre Şianın gurur duyulacak özelliklerinden biri, orta çağda İslâm yönetimi adına dünyaya sunulan hiçbir şeyi kabul etmemesi, sömürgeci emperyalistlere karşı mücadeleden geri durmaması ve söz konusu yönetimleri Allah Resulü'nün hilafeti olarak değil Kayser ile Kisra yönetimleri olarak kabul etmesidir. Zaten İbrahimî ve tevhidi din, daima, tağuta tapınmaya, mele’ ve mütref dinine karşı çıkmış, insanları da bu cepheye karşı çıkmaya davet etmiştir. Tevhid dini şunu söylemiştir: Allah, siz insanların safındadır; Onun muhatabı insandır ve amacı, adaleti sürekli bir hale getirmektir. Tevhid dini, insanı, kâmil hale getiren bilgi, sevgi, yüce kudrete kulluk ve bilinç dinidir. Ne yazık ki, tarihe ve mevcut duruma karşı eleştiri ile ortaya çıkan tevhid dini, tarihte hiçbir zaman tam olarak hayata geçememiştir. Tağuta yani mele’ ve mütrefe tapınmayı öneren muhafazakâr ve uyuşturucu şirk dini ise her zaman var ve egemen olmuştur. Bana, “Bir aydın olarak sen, nasıl dine bu kadar sarılıyorsun?” diyen aydınlara da şunu söylemek istiyorum: “Ben bir dinden söz ediyorsam, bilin ki, geçmişte topluma hükmetmiş olan herhangi bir dinden değil, bu dini ortadan kaldırmayı hedefleyen dinden söz ediyorum. Peygamberleri, her tür şirki ortadan kaldırmak için çalışmış olan dini kastediyorum. Ancak sözünü ettiğim din, hiçbir zaman sosyal hayat bakımından tam olarak toplumda hayat bulamamıştır. Benim dile getirmek istediğim bu konudaki şu sorumluluğumuzdur: Tevhid peygamberlerinin yaptığı gibi, muhafazakâr ve uyuşturucu şirk dinini kaldırıp yerine tevhid dinini ikame etmek için çaba göstermek, bizim ve gelecekteki insanların insanî sorumluluğudur.” Öyleyse benim dine sarılmam, geçmişe dönmek değil, tarihteki bu mücadeleyi devam ettirmek demektir.
  20. ya canım kardeşim,ben ne diyeyim şimdi beni en iyi tanıyanlardansın,bedeli ne olursa olsun gerekenlere gereken cevap veririm kızma,canım bak şimdi daha çok üzülürüm.Mavin seni çoooooooooook özledi can!Yalnız olmamak,işte bu muhteşem sen askerliğini bitir,bana avukat lazım...Bilalden de Yaşarda da iş yok (onlar duymasın)bayyy
  21. işte lahmacuna hayır demem,sağolasın deniz kızı şımarıksın,kıskançsın ama candansın...gel bak çiğ köfte aldım iftara... yaf tutmayın beni,ben yerim şimdi bunları
  22. Bak ben nazik ve kibar cevaplar veriyormuş,Diyarbakırlı her daim yanımda,kıskannnnnnnnnnnnnnnnnnn geldim işte,ama çok istiyorsan al senin olsun!!!el koyan arkadaş sen benim bidanemsinnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn
  23. Çok teşekkür ederim Boran,bayılırım ben Umut Altınçağa...sevgiler!
  24. Emre seni öldüreyi mi ahanda bu da sensin ayrıca BJK ya laf yok,akıllı olllll

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.