mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey
-
DİNE KARŞI DİN!(ALİ ŞERİATİ)
Ben de şimdi yaşayacak bir Ali Şeriati'nin İran da barındırılmayacağından eminim.Nitekim bugün ki din anlayışı;doğmalarla,egemen güçlerle beslenmektedir.Din ile ilgisi olmayan;aynı zamanda dini olan(İslam dini için)
-
DİNE KARŞI DİN!(ALİ ŞERİATİ)
Bilimselci,dediklerine birde şunu ekleyelim;din insanın kendisine dönüştürdüğüdür ayrıca.Bakın Ali Şeriati;inkilabi olan din anlayışında doğma ve yasakları red ederken;şimdiki din anlayışını;Şirk dinini ne kadar güzel tanımlıyor. Ayrıca inandıklarınız derken,bir dine vs inanma anlamında değil;sahip olunan değerleri ifade etmek istemiştim.Saygılar.
-
DİNE KARŞI DİN!(ALİ ŞERİATİ)
Sayın Taklamakan,siz dinin doğmalara dayandığını sürekli ifade eden ve dini bu yüzden red eden biri olarak;Şirk dini anlayışı ve bu anlayışın getirdiği doğmaları hakkında tesbitlerde bulunabilirsiniz.
-
DİNE KARŞI DİN!(ALİ ŞERİATİ)
O zaman sorayım;ibadet kavramı içerisinde yer alan bu ritüeller din içerisinde nasıl bir yere sahiptir?
-
DİNE KARŞI DİN!(ALİ ŞERİATİ)
EMR-İ Bİ’L-MA’RÛF VE NEHY-İ ANİ’L-MÜNKER[12] Geniş halk kesimlerinde ayağa düşmüş olan ve aydınlarca telaffuz bile edilmeyen ‘emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker’ kavramı, bugünkü Avrupa aydınlarına göre insan, sanat ve aydın sorumluluğu olarak ifade edilmektedir. Felsefe, sanat ve edebiyatta ele alınmış olan bu sorumluluk, ‘emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker’ ile ifade edilen sorumluluğun ta kendisidir. Ancak bugün ‘emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker’i öyle bir şekilde uygulamaya çalışıyoruz ki, bu uygulamanın bizzat kendisi münkerdir. ŞİRK DİNİNİN TARİHTEKİ SEYİR BİÇİMİ Şirk dini tarihte iki şekilde devam etmiştir. Daha önce değindiğim gibi şirk dininin amacı, statükoyu savunmak ve muhafaza etmektir. Tarih boyunca insanların asil olan–olmayan, efendi–köle, sömüren–sömürülen, yöneten–yönetilen ve özgür–tutsak şeklinde iki kısma ayrıldığını görüyoruz. Bunların bir kısmı, yiyecek, içecek, altın ve soy sop sahibi iken, diğerleri herhangi bir şeye sahip değildir. Daima bir millet diğer milletlere egemen olmuş, bir sınıf diğer sınıfa tercih edilmiş ve bir aile diğer ailelere üstün tutulmuştur. Bu durum, statükonun muhafaza edilmesi ve savunulması sonucunu doğurmuştur. Bunun için de her bölgeye ait bir tanrı olmalıdır ki, her ırk ve her hanedan varlığını sürdürebilsin, anlayışı ortaya çıkmıştır. Bazı kimseler, kendilerine hukukî, iktisadî ve sosyal imtiyazlar tanırken, kendileri dışındakileri de mahrum bırakırlar. Ancak bu imtiyazları muhafaza etmek zordur; gün gelir zorbalar, söz konusu imtiyazları ve kaynakları zorbalıkla ellerinde tutamaz olurlar. Bu durumda şirk dini devreye girer ve statükoyu muhafaza görevini üstlenir. Şirk dininin buradaki görevi, insanları, kendilerine sunulan ve dayatılan her şeyin, Allah’ın iradesinin tecellisi olduğuna ikna etmek ve ona teslim olmalarını sağlamaktır. Bunun sonucunda da insanlar, sadece kendilerinin değil, tanrılarının ve putlarının da, kendilerinden üstün olan insanların tanrılarından ve putlarından daha aşağı bir seviyede olduğuna inanmaya başlarlar. ŞİRK DİNİNİN KURUCU VE KORUCULARI Şirk dini, sınıf ve ırk ayırımcılığı üzerine bina edilmiş olan bu yapıyı güçlendirme görevini üstlenir ve onu sürekli hale getirir. Bundan dolayıdır ki şirk dininin kurucu ve koroyucuları, toplumda her zaman üst tabakanın sırasında ve seviyesinde yer almışlardır; hatta kimi zaman üst tabakadan daha etkin, üstün ve zengin olmuşlardır. Sasanîlerdeki ateşperest din adamlarına ve Zerdüştî rahiplere, Avrupa’daki keşişlere, İsrail oğullarındaki hahamlara ve Bel’am-i Ba’ur gibi tiplere, Afrika ve Avustralya’daki putperest kabilelerde bulunan büyücü, kâhin ve falcılar gibi mevcut dinin sahipleri olarak ortaya çıkan kimselere bir bakın, hepsi de ya toplumdaki egemen zümre ile el ele ve omuz omuza hareket etmişler veya onların da üstünde bir yere sahip olmuşlardır. Avrupa’da, toprağın % 75’inden fazlasının keşişlerin elinde olduğu dönemler olmuştur. Sasanîler döneminde ise, Zerdüştî din adamları ve mabetlerinin tasarrufu altındaki toprak, çiftçilerin elindeki topraktan daha çoktu. İnandığımız ve izlerini takip ettiğimiz peygamberler, düşündüğümüzün ve tahayyül ettiğimizin aksine, tarih boyunca eski toplumlara ekonomik, ahlakî ve fikrî bakımlardan zalimce ve insanlık dışı bir hayat yaşatan ve tevhid dinine karşı tağuta ve puta tapınmayı savunan şirk dininin karşısında yer almışlardır. ŞİRK DİNİNİN TEMELİ Şirk dininin temeli, bir grup insanı zenginleştiren, diğerlerini ise fakir bırakan ekonomik anlayıştır. Bu ekonomik sistem, var olabilmek ve varlığını sürdürebilmek için dine ihtiyaç duymaktadır. Zira din kadar insanları kendiliklerinden boyun eğmeye sevk eden güçlü hiçbir etken yoktur. Bu görevi daima, şirk dini, statükoyu muhafaza ederek yerine getirmiştir. Şirk dini bu görevi iki şekilde yapmıştır: 1-İnsanlara, egemen güç ve aileler sayısınca tanrı inancını aşılayarak… 2-Kendine mensup olan egemen sınıfa, alt tabakadaki insanlara karşı imtiyazlar sağlamak ve bu imtiyazları tarih boyunca muhafaza etmek suretiyle…
-
YORUMSUZ RESİMLER!
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: mavi olmayan gökyüzü başlık Sanat, Dans, Fotoğraf, Sanat Felsefesi
- YORUMSUZ RESİMLER!
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: mavi olmayan gökyüzü başlık Sanat, Dans, Fotoğraf, Sanat Felsefesi- YORUMSUZ RESİMLER!
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: mavi olmayan gökyüzü başlık Sanat, Dans, Fotoğraf, Sanat Felsefesi...YORUM YOK DEDİM;AMA BENİM İRADE Mİ BU NOKTAYA TAŞIYANLARA BİR SİTEM OLSA...- YORUMSUZ RESİMLER!
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: mavi olmayan gökyüzü başlık Sanat, Dans, Fotoğraf, Sanat Felsefesi- YORUMSUZ RESİMLER!
- DTP
Web Siteme Git Bu linkten haberin kaynağına ulaşabilirsiniz. Tartacak terazi adil mi?Tabi ki hayır.Ne terazi adil,ne de teraziyi tartacak olan.Bu konu hakkında başka sitede yazarken;en çok aldığım tepki de bu adil olacak terazinin eksikliğiydi;ki tamamen haklı gerekçelerdir. DTP ne olursa olsun;sonuç itibariyle halkın iradesi ile meclise gelmiş siyasi bir partidir.Ülkenin başbakanı dahil;diğer siyasi parti ve temsilcileri tarafından dışlanan,yok sayılan bir irade söz konusu. Bu teraziyi tartacakların adil olmadığını gösterir. Diğer tarafdan kapatma davası;bu da tartılacak terazinin adil olmadığını gösterir. Gelelim demek istediklerimi;arkadaşım şunun farkında olmalıyız;siyaset mutlak çözümdür.Daha doğrusu doğru olan siyaset anlayışı çözümdür. Ben DTP kapatılarak,yok sayılarak siyasi dışı kalması taraftarı değilim;DTP burada tek suçlu değil;tek suçlu olmadığı gibi tek masum da değil. DTP de üzerine düşeni yapmak zorunda;her ne olursa olsun tabanına,onu oraya taşıyanlarına ''silahın çözüm olmadığını bende biliyorum;bunu savunmayacağım''demeli. Siyaset,siyaset,siyaset...tek çözüm bu. Borana Karşı ayrıca açıkladım;aklına takılan varsa buyur- Tuzla'da Yine Ölüm
Tuzla Tersanesi toplama kampı bile değil! Modern iktidarın toplama kamplarında insanlar yaşatılır. Tuzla Tersanesi'nde aksine insanlar sapır sapır ölmekteler. Bu da toplama kampının paradigmasından öte yeni bir paradigmanın Türkiye'de hüküm sürdüğü anlamına gelmekte SÜHEYB ÖĞÜT Tuzla Tersanesi'ndeki ölümleri sadece "Türkiye'de insan hayatına önem verilmediği" gerçeğinin somut bir mi-sali olarak değerlendirmek, işin içindeki siyasi ve ahlaki krizleri hafifletmek anlamına gelebilir. Zira Hitler Çingeneleri ve Yahudileri toplama kamplarına hapsettiği ve gaz odalarında feci bir şekilde öldürdüğü zaman sadece "insan hayatına önem vermeyen" biri olarak değerlendirilmedi. Aksine, birkaç psikologu hariçte tutarsak, bütün felsefecilerin, sosyologların, vs. Hitler'i bir zalim olarak tescil ettiklerini, Hitler'in psikolojisinden ziyade siyasi koşullarını tahlil etmeye çalıştıklarını görüyoruz. Ayrıca Hitler'in 'radikal şeytan' olarak telakki edilmesinin, yani kötülüğün yegâne kıstası haline gelmesinin oldukça ciddi sıkıntıları beraberinde getirdiğini bunun kötülüğü şeyleştirmek anlamına geldiğini ve bu sebeple tam da Hitler'i var eden Püriten ahlakı yeniden ürettiğini vurguladılar. MÜSTEHCEN ZULÜM Bu meselenin diğer tarafıdır. Fakat bu noktada bizim dikkat çekmek istediğimiz husus Hitler'in ya da diğer pek çok "topluma mal olmuş" katilin evvela ahlaki sonra da siyasi bir veçhede tenkit edildikleridir. Hitler zalimdir. Nokta. Hitler'i Hitler yapan siyasi-iktisadi- kültürel-toplumsal koşullardır, şunlardır. Nokta. Son derece müstehcen bir kötülük karşısında bildiğimiz kadarıyla felsefi ve sosyolojik olarak ancak bu şekilde söylemler kurulmuştur. Dolayısıyla Tuzla'daki ölümleri de en başta zulüm boyutu içinde değerlendirmeli ve bu zulmün hangi siyasi pa-radigmalarla irtibatlı olduğu üzerinde durmalıyız. Böylesi bir yaklaşımın bizler için iki tür faydası vardır: Birincisi, hayatını kaybeden işçilerin "mazlum" oldukları, onları filikaların içinde ölüme fırlatanların da "zalim" olduklarını tescil etmek imkânı bulacağız ve bu suretle mesele "işçi-işveren arasındaki antagonizma"nın ötesinde ele alınmaktan kurtulacak ve kendisini zulmün karşısına koyan herkes tepki koymaya "tahrik" edilecektir. Unutmamak gerekir ki, Tuzla'yla beraber artık iyice pornografikleşen zulmün, bu raddeye varmasının arkasında yine bu zulümlerin kategorikleştirilmeleri söz konusudur. Şimdiye kadar kategorikleştirilen zulümlerin karşısında tabii olarak kategorik mücadeleler yürütülmüştür: Kapitalist zulmü karşısında (sendikalist) işçi mücadelesi, erkek zulmü karşısında kadın mücadelesi gibi. Neticede kategorikleştiği nispette profesyonelleşen, o kategorik zulme doğrudan maruz kalmayanlar için ahlaki olmaktan ziyade "siyasi" olarak telakki edilen ve edildikçe de yabancılaşan bir mücadele tipi ortaya çıkmıştır. İkincisi, Tuzla'daki zulmün Tuzla'yla sınırlı kalıp kalmayacağını, başka nerelerde yeniden baş gösterebileceğini tespit etme fırsatını yakalamış ve bu sayede medyatik bir akıl ve vicdanla günü birlik infiallere kapılmaktan kurtulup radikal siyasi tertibatların önünü açmış olacağız. O halde bir daha söyleyelim: İnsanlara kum torbası muamelesi yapanlar zalimdir! Ve bu zalimlerin zulümleri, aslında belli bir paradigma farklılığını da haber vermektedir. Şöyle: TOPLAMA KAMPINDAN ÖTE Orta Çağ'ın egemen iktidarları kendi egemenliklerini öldürme gücünde simgelerlerken modern egemen iktidarlar bunu bedenler üzerinde iktidar uygulamak suretiyle tesis etmişlerdir. Modern egemenlik, bedenlerin öldürülmeleri değil disiplinize edilerek "yaşatılmaları" üzerinde gerçekleşen bir süreçtir. Zira modernite sanayileşmeyi ve şehirleşmeyi doğurmuş, bunlar da hastalıkların ortaya çıkmasına hem de büyük nüfus patlamalarına sebep olmuşlardır. Egemen iktidar da bu sorunlar karşısında doğrudan bedenin disiplinize ve sterilize edilmesine yönelik tertibatlara gitmiştir. Nüfus planlamaları, bedenlerin sterilize ve üretken hale getirilmelerine yönelik tıbbi tertibatlar vs bu minvaldedir. Egemen iktidarın bedeni yaşatmaya yönelik biyo-siyaseti toplama kamplarını da beraberinde getirmiştir. Hepsi de son yüzyılda inşa edilen toplama kampları insanların öldürülmeleri için değil, "yaşatılmaları" için inşa edilmiş olan mekânlardır. Buradaki bedenler, sahip oldukları dini, siyasi, sosyal bütün anlamlardan soyutlanır; saf bir biyolojik yığın muamelesi görürler. Sadece, ölmeyecekleri şekilde "idare" edilirler. Pek çok sosyolog ve felsefeci tarafından modern egemenliğin gerçek anlamı olarak tescil edilen toplama kampları çağımızın en büyük felaketidir. Hukukun, ahlakın ve insaniyetin bittiği mekânlardır toplama kampları. Hitler, Stalin, Bush gibi modernitenin radikal kötü/şeytan olarak tasvir edilen figürleri hep toplama kampı inşa etmiş olan kişilerdir... Tuzla Tersanesi ise bir toplama kampı bile değildir. Zira toplama kamplarının aksine buradaki insanlar sapır sapır ölmektedirler. Bu da modernitenin siyasal paradigması olan toplama kampından bile kendisini tefrik etmeyi başarabilmiş yeni bir paradigmanın Türkiye'de hüküm sürdüğü anlamına gelmektedir. Toplama kampından bile aşağılık olan bu paradigmanın adını da varın siz koyun... *Sosyolog-Yazar 19.08.2008- Sonunda beklenen oldu! AB nin yeni Türkiye raporu..
Kaç gündür zaman sorunundan bir türlü bakamadığım bu AB nin yeni raporu başlığına baktım da ben de ne zaman yeni rapor yayınlandı diye kendime sormuştum.Uzatmanın bir anlamı yok;bu yanlışlık da olabilir.Tartışılacaksa konu tartışımalı;ki burada yazan arkadaşlarımız düşünen insanlar,bunlarla zaman kaybetmeleri bizim için bir kayıp olur.Sevgiler...- TEHLİKENİN FARKINDAMISINIZ?... (''Ülkemiz şu anda hiç görmediğimiz büyük bir tehlikeyle karşı karşıya. Bir taftan bölücü terör, diğer taraftan irtica)
Bu ülkede en büyük tehlike ne irtica ne de bölücülüktür.Asıl tehlike bu tehlikere de kaynaklık eden siyasi anlayışımızdır.- Sorunların çözümlenmesi ve çözülmesi...
Şöyle başlayalım;birey,toplum,devlet...biz insana dair olan en güzel değerleri;saygı,empati,hoşgörü(sevgiyi saymıyorum,o biraz daha özel) ve ortak sorunlara çözebilme noktasında neden bu kadar eksiğiz. Bizler deneyimlerimiz ile kendi dışımızda ki kişi ve olayları değerlendirmeye kalkarsak,basit meselerle kendimize sorunlar üretmeye devam edersek,insan ve insana ait olan değerlerin farkına varamamışsak özür dileyerek(ayrıca da yıldızlıyayım)yazacağım ama bizler hala ************.- DARBELERLE/DARBECİLERLE HESAPLAŞMAK VEYA
Olaya bir de şu noktada bakalım;acemi olmayan asker;belki askeriye de bunu istemiyordur, nasıl olurda bu darbe ortamını oluşturanlarla aynı safhada yer alabiliyor?Birey bazında düşünün.- TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Özgürlük ve esaret arasında ki ince çizgiyi kalınlaştıran zihniyetler,insanlar,değerler ve siyasal hesaplara veba edilen insani haklar.Özgürlük ve esaret hangi noktada bu ince çizgiyi zorlar;tabi ki bu ince çizgi kalınlaştıkça.Kalınlaştıkça göze çarpar;esaret,esaret içinde ki özgürlük;özgürlük,özgürlük içerisinde yer alan esaret. Burada her özgürlük kelimesinden sonra forum arkadaşlarım tarafından ''ama'' ile karşılandım.''Ama''diyorlardı;türban yada başörtü,iradeye dayanan değildi,dayatmaydı;işin içinde aile vardı,toplumsalş değerler vardı,yaptırımlar vardı.dayatmalar vardı...vardı da vardı.Bu özgürlük olamazdı;o zaman hangimiz özgür olan bireydik? Başörtü diyeyim o zaman bende;çünkü burada siyasi olan örtüyü değil;inanç gereği takılan örtü için yazıyorum. Ekliyorum.10 örtü takan bayanların 9 da siyaset için takıyorsa;beni ilgilendiren tek de olsa o örtüyü inancı için takan bayandır.İnsan gerçekten özel bir varlıktır.Hakları hiçbir otoriteye feda edilemez.Devlet birey için vardır,ideolojiler birey için vardır,dinler birey için vardır... Türban ve bunun sorunlu olarak ülke gündeminde yer alması hakkında ki tespitlerinizi merakla okuyorum.Özellikle Selçuk Üniversitesi ile ilgili verdiğiniz örnek! Değerli arkadaşım,ben Kürt sorunu ile ilgili yazarken de hep bunu belirttim;şimdi de belirtiyorum.Siyaset beni ilgilendirmiyor.Hele ki benim ülkemde ki tüm siyasi anlayışları red ediyorum.Yıllardır var olan sorunlar,sorunsallaştıran insanlar;bunlar siyasi arenamızda ki çıkarlarla,kirli hesaplarla bugüne taşınmıştır;maalesef yarına da taşınacaktır. Emperyalizm;kendi içimizde halledilmeyen kimlik anlayışımız...nereli olduğumuz;nerede olmak istediğimiz... AB yolunda ilerleyen bizler aynı anda Ortadoğua aynı anda Kafkasyaya uzanabiliyoruz.Doğulu ve Batılı olma arasında cebelleyen bir ülke;siyaseti ile,ekonomisi ile,sosyal ve toplumsal olan tüm değerleri ile... Osmanlı Devleti;700 yıllık bir imparatorluk.Kendi içinde devasa bir güç;gerileme ve yıkılma sürecinde Batılı olma derdinde.Jön Türklerimiz,Meşrutiyet,askeri ve ekonomi düzenlemeler;nihayetinde son. Türkiye Cumhuriyet'i;yüzü batıya dönük.Kurulma aşamasında batıya ait sosyal,siyasal,ekonomik düzenlemeler.Ve kendi içerisinde doğuyu yaşayan bir Cumhuriyet;ne de olsa bir imparatorluktan arda kalanlardı tüm değerleri. Demokrasi çabaları,dünya siyasi sahnesinde ki çabaları;darbeler,kafa karışıklığı,taraf iken tarafsızlık!İşte nerede olduğumuz.Çok ilgin gelişmeler. ABD süper güç,Suriye hemen yanıbaşımızda,Ortadoğu hesaplar üzerine kurulu,İran es geçilmeyecek bir Ortadoğu iktidarı ve uzanalım Rusyaya,Ermenistana,Gürcistana... İktidarlarımızla değişen yasalar,devlet içinde yapılanmalar,nereli olma durumları(Refah Partisi döneminde çevrilen rota ile bugünkü durumu karşılaştırmak,işte bu bize net gösterir tüm anlayışları) Ve dönelim tüm bu ilişkiler ağından özgürlüklere.Emperyalizm yıkmayı değil;köleleştirmeyi amaçlar.Ne zaman ki köle bulursa o zaman sömürür.Bu noktadan bakıldığı zaman tespitleriniz oldukça yerinde .Ne zaman sorun oldu sorusuna kısmen de olsa cevap verebiliriz.Bakın kısmen dedim;çünkü işin içinde birde kendi tarihimiz vardır. Peki dediğiniz gibi Türban bu amaçların dayattığı mıydı?Evet derim;çünkü güçlü olan ülke sorunu olmayan ülkedir.Hayır derim;çünkü bu ülkenin kendi sorunudur. 2 farklı noktadan da bakılabilir.Haklı kılan özgürlük talepler siyasi olan hesaplarla altüst edilebilir. Özgür olan birey;özgürlüğünü yasalardan alır.Yasalar ise bireyi ve alanını korumak için vardır.Kavramlar toplumlarla dönüşür,farklı mecralara taşınır.Özgür olan birey;istediğini düşünen,istediğini giyen ama düşündüğü ile giydiği ile toplum içinde rahatsızlık yaratmayandır.Onun için ben derim ki;başörtü serbestliği özgür,demokrat,Laik bir ülkeye yaraşandır;sizinde dediğiniz gibi dayatmalar dayatmalar doğurur. Şeriat ayrıca bir tartışma alanıdır;ben şeriat ister miyim?Şeriatın ne olduğu konusunda fikir sahibi olmakla tam olarak ne sunnduğu hakkında bilgim yok;onun için yazılabilecek tek cümle...önce anlamalıyım! Siyasi hesaplarla değil insan ile ölçülen özgürlükler...Saygılar!- her kese en içten dileklerimle merhaba
mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Ben Geldim - Buradan Başlayabilirsiniz - Birbirimizi TanıyalımBenim bilgisayarda virüs kaptı;acaba gelmişken bilgisayarıma format çekebilir miyiz?Hoşgeldiniz...- İslam dini terk edilebilirmi ?.
Değerli arkadaşım;hassas konular demek tartışılmayacak konular demek değildir.Diğer konulara daha az saygılı olmak hiç değildir. Bazı değerler vardır;millet gibi,dil gibi,din gibi...bunları tartışmak;en güzeli.Ama kalkıp da bir milletten bahsederken onu ve değerlerini yok saymak,İncilden bahdsederken kutsal olan bir kitap değil de uyduruk denmesi,bir peygamberden bahsederken saygı sınırlarının zorlanması...inanmayan birine komünit,Allahsız denmesi...bu hoş değil;bu doğru değil;saygı...saygı...ve yine saygı...buydu!- TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Evet Laiklik dediğiniz gibi ticaret haline gelen değerleri ve bunları sistemleştiren anlayışları ezip geçmektir.Devletin kendi insanlarına evrensel olan ölçülerde tavır almasıdır.Devletin yasa ve kurallarında dinin baz alınmamasıdır.Devlet dediğiniz anlayışata eğer birey varsa;bu devleti dinsizleştirmez.Yasa ve hukuk varsa da bu kavramlar zaten dinsizleşemez.Yani şunu anlamakta geçer tüm yollar;devlet yasa ve hukuklarında dini baz alıyorsa o devlet teokratiktir.Yasa ve hukukta din yoksa bu dinsiz olan devleti değil;yasa ve hukukunda dinin olmadığı devleti temsil eder. Ve din;mutlaka bireyseldir. Birey ve devlet.Birey devlet içerisinde yer alır,onun ortaya çıkardığı yaptırımları ve düzenlemeleri kendi alanı içerisinde yaşar.Devletin dine bakışı da on bağlamaz.İnanıyorsa inandığı değerleri,yine o düzenlemeler ışığında yaşar.Devlet;tekratik ise din zaten vardır.Değilse;o zaman ona düşen var olduğu bireyin yaşama alanını korumaktır.Yine düzenlemeler ışığında. Dikkat ederseniz;düzenlemeler ve yaptırımlar dedim. Düzenlemeler ve yaptırımlar,daha doğrusu devletin yapısı. örnek vereyim...A kişisi diyelim ki bir müslüman...inandığı değerler ışığında yaşamak ister.A kişisi eğer Laik olan bir yapı içerisinde yer alıyorsa;bu yaşamak istediği değerlere kesinlikle teokrasiyi bırakamaz...ama istediği değerler içerisinde bit başörtü olabilir.Bireyin başını örtmesi demek devletin de örtmesi anlamına gelmez. bakın şimdi nereye geleceğim...''toplumun dinselleşmesi''gibi bir kavramdan ve onun götüreceği şeriaatten bahsettiniz.Toplumlar değişir,iyi yada kötü...kimse buna dur diyemez;ama bu gelişim bir örtü ile şeriata kadar gidecek bir seyirler kitabınıda yazmaz;ki yasaklar taraf toplar,sorgulanır ve başa bela açar! Şunu belirteyim ki;benim için zorla kapatanda zorla açtıranda insani değerler noktasında sıfırdır.Olaya biraz demokrasi biraz da özgürlük sınırı çerçevesinde bakmalıyız. Örneğin Osmanlı Dönemi;meşrutiyet!Özgürlük sınırı belli.Verilen haklar var;ama bunun yanında saltanat da var.Saltanat tüm bu hakları istediği an yok sayabilir.Başörtü;sınırları belli,devlet otorite....sağlam yasalar,açık uçlu bırakılmayacak düzenlemeler...sorunun çözümü burda olamsın mı? Kul hakkı yemeyelim;devletin dini olmasın...ama bireysel tercihlerde kul hakkı ise o da yok sayılmasın.saygılar.- ***** Baykal...
Kaldı ki Diyarbakırlı bu CHP dedikleri partiyi anlamak için birazcık tarihe bakmak yeterli olur.Tarih kesinlikle masum bir CHP yi size göstermeyecektir.- Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Siz benim yazdıklarımı okudunuz mu?- Kürt Sorunu ve Türkiye'nin geleceği hakkında
Madem sorun benim kimlik anlayışım;kimse avukatlık yapmasın.Sayın Taklamakan,lütfen bana size ters gelen kimlik anlayışımı yazdıklarımdan alıntı yaparak,altına da düşündüklerinizi yazarak verin.Size cevap vereyim.İnanın ki büyük bir merakla yazacaklarınızı bekliyorum...atasözü değil;düşündüklerinizi beklyorum.- Lilaç'ın Doğumgünü..:)
Doğum gününüz kutlu olsun...nice mutlu senelere...- DİNE KARŞI DİN!(ALİ ŞERİATİ)
Sayın Taklamakan ve Sayın Bilimselci,arkadaşımızın dediklerine katılmadıklarını ifade etmişler.Bu konu biraz da bireyin inandıklarıyla şekilleneceği için tartışılacaktır.Peki Ali Şeriati neyi doğru,neyi yanlış düşünmüştür?Biraz da buna bakalım.İnanın ki okudukça geniş persektifler sunan bir yazı dizisi.Bunu çok defa okudum;anlamaya çalıştım.Olması gereken bir düşüncenin ürünü olarak kabullendim.Lütfen Şeriati'ye kulak verelim.Saygılar! - YORUMSUZ RESİMLER!
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.
Account
Navigation
Configure browser push notifications
Chrome (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions → Notifications.
- Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Select Site settings.
- Find Notifications and adjust your preference.
Safari (iOS 16.4+)
- Ensure the site is installed via Add to Home Screen.
- Open Settings App → Notifications.
- Find your app name and adjust your preference.
Safari (macOS)
- Go to Safari → Preferences.
- Click the Websites tab.
- Select Notifications in the sidebar.
- Find this website and adjust your preference.
Edge (Android)
- Tap the lock icon next to the address bar.
- Tap Permissions.
- Find Notifications and adjust your preference.
Edge (Desktop)
- Click the padlock icon in the address bar.
- Click Permissions for this site.
- Find Notifications and adjust your preference.
Firefox (Android)
- Go to Settings → Site permissions.
- Tap Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.
Firefox (Desktop)
- Open Firefox Settings.
- Search for Notifications.
- Find this site in the list and adjust your preference.