mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey
-
ONLAR HEPPPPPPPPPPPP BURDAYDI!
Siyaset adı altında talan edilmiş tüm haklar... neden diye sorulacak,neden istenir bu haklar;başka talepler mi var ardında. korkular,siyaset ve yine korkular... emin olun ki başka taleplere değil,insana hizmet eder insani haklar! Kürtçe neden telep edilir;çünkü dilinizdir! sadece bu! hoşgörüye gelince,bırakın canım!
-
DTP
Parti nasıl meclise taşınır?İrade ile.O gün mecliste bu parti varsa,bu halkın iradesini gösterir. o zaman diğer yazılanlara gelinir işte;DTP ve PKK arasındaki ilişkiye... DTP ye oy veren herkes PKK taraftarımıdır;tabi ki hayır.Ben kendi adıma DTP mecliste olmalı derim;ama bunu söylememin tek nedeni...siyasi arenada çözülebilecek bir sorunun varlığı... DTP ilişkileri ile benim de tartışma alnım içerisndedir.Ben DTP,PKK dan bağımsız olmalı derim;hiçbir mücadale silah ile meşrulamaz ve ben PKK yı bu sorunda muhattap olarak görmem,ama bu koşullarda. DTP bugünde burada tartışılan,anlaşılmaya çalışılan.Bakın DTP li arkadaşlarımıza bu ilişkileri sorduğumuzda,onlar şunu söylüyorlar;PKK yadsınamaz,dağdakiler karanlığa terk edilemez. Diğer tarafta,bu ilişkilerden rahatsız olanlar ise,bu çözüm ise yadsınır.Çok sevdiğim bir arkadaşım,o kadar içten cümlelerle derdini anlatmaya çalışmıştı ki;madem demişti,madem PKK,Kürt halkı için orada,bıraksın silahları,bunu halkı için yapsın! dedim ya tartışılır tüm bunlar.Ama şu gerçek ki;DTP hala tabanı ile çok sağlam.Hala kendisine inananlar ile siyasi arenada. DTP meclis içinde yok sayıldıkça,tabanı radikalleşecek.Tabanı ile kalacak bir radikalleşme de olmayacak bu;halk öfkeye gidecek.biraz dikkatli olmak lazım.Siyasette duygu olmaz,kişisel çıkarlar vardır.Bu bizim olan siyaset anlayışı.Doğru olan anlayışta ise bu radikalleşme değil,sağduyu hakimdir. Ve herkes şunun çok iyi farkında olmalı,insanlar farklı düşünebilir.Meclis bu farklılığı yasa ve iradelerin ortak çıkarı ile yarına taşıyabilir;tek ve güçlü olan bir ülkede...yok saymak,dışlamak çözüm değil!
-
Avrupa Birliği'nde derin devlet
Ben AB ye girelim diyenlerdenim,AB ci değil yazılanlar,yani mekanizmadan öte beni ilgilendiren yasalar ve yaptırımlardır... sadece demokrasi için değil;daha sağlam bir ülke için bunu istiyoruz. zaten ben demokrasiden geçtim.
-
ÖFKE VE ÖFKE KONTROLÜ
Sayın Başbakanımız biraz asabi Terim;vallaha maç boyunca acayip asabi olanındandı yane ben hakemin yerinde olsam,yazık buna,verin bir penaltı daha derdim
-
DARBELERLE/DARBECİLERLE HESAPLAŞMAK VEYA
Cemaatler hakında ki görüşünüz sizindir ve saygı duyarım; yalnız değerli arkadaşım SimalyildiziNet, bunu açarsanız sevinirim.
-
12 eylul bilnacosu..
benim üniversitedeki sosyal bilimler hocam darbe için hep şunu söylerdi;dabecileri,cuntacıları ayaklar altına alırken,neden sormuyoruz kendimize...buna izin verenlerin hiç mi suçu yok? evet sormak lazım,hırsızın hiç mi suçu yok? var,susmakla,seyirci kalmakla,ateşe su taşımakla... ama yinede sormak lazım, hırsız neden hırsızlık yapar?İş olsun diye değil değil mi? bu halk bunları hakketmiyor,o halkı değil;o halkı 2 3 ton kömüre mecbur bırakanları,onu iyi bir vatandaş olarak yetiştirmeyenleri suçlayın. darbeyi hiçbir tarih haketmez,hele ki demokrasi diyorsanız. 1961 Anayasası ile verilen özgürlükler 1980 Anayasası ile alınıyorsa sormakl lazım;neden ve kime hizmet! Tabi şunu da anlamak lazım;Abd'nin iyi çocukları kimlerdir.
-
DİNİ kullanan başta Deniz Feneri , Evde Kimse Yok mu , İnsani Yardım Vakfı ve diğerlerinin toplumumuzu alatdatmadaki inanılmaz ortak özellikleri...
bizim milletimiz yufka yürekli,misafirperver...ne milletiz yav bizler işte Sn Dipnot,dediğiniz meziyetlere sahip olunan bir millet olmadığımız için bugün burada bunlar tartışılıyor.Dediğiniz gibi bir millet değiliz;saygının daha ne olduğunu idrak edememiş,kendini dizikolik ve internette chatlere boğmuş bir milletiz.Öyle bir milletiz ki sokakta yaşayan çocuklarımız,açlığa terkedilmiş bir yarınımıza inat ''bana dokunmayan yılan bin yaşasın'' mantığını yüceltiyoruz.Sağduyu sıfır,tepki bananelik. Deniz Feneri derneğinde bende gönüllü olarak çalışmıştım;yolsuzluk iddiaları ile oradan ayrılmıştım.Bahis deniz feneri ise;evet iktidarlarla nemalanan bir anlayışlar ürünüdür.Bahis bizim yufka yürekliğimiz ise;affedersiniz parayla cenneti tabulamaya çalışan bir milletimiz var! ey şanlı millet,yürü kim tutar seni...bu arada Sıla Boran'a kavuştu mu?
-
Mardin'de Insan Haklari Manzaralari
bu konu hakkında sağduyuya dair en güzel ileti.suçlama yada karalama değil;taşları olması gereken yere oturttma.Saygılar!
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Linke şimdi baktım,sabahın bu vakti biraz ağır geldi.İslamı kimler yaşar yada kimler tabulu mal gibi sahiplenir.İslamiyetin doğduğu Arabistanda bize uzanan İslam nedir? İslam kimsenin tabulu malı değildir;İslam kimsenin değildir;İslam herkesindir.Bu böyleyken dediğinizi ve haklılık sahibi olduğunuz;kopyalanıp yaşanan bir İslam ne kadar doğru olabilir.Belki de müslüman diyen insanların,bizim en büyük hatamız;karşımızda kutsal olan kitap varken,İslamı kalkıp bireylerden,İslamı kalkıp kültürlerden anlamaya çalışmamız ve öyle yaşamamızdır.Onun için eksik,onun için anlaşılamayan,onun içi hatalarla dolu inandıklarımız... Verdiğiniz linkteki o yakarış,o çaresizlik,o öfke inanın sabah sabah hiç iyi gelmedi;bilseydim akşama bakardım.Ben ona dua demeyeceğim,o bir yakarıştı,bir ağıttı.Gerçekten zulmün olduğu bir coğrafyada emperyalizme uşaklık yapanların neden olduğu yıkımlardan,ölümlerden Allaha sığınmaktı.Çaresizlikti,başka kapıyı bulamamktı.Öfkeydi;yaşadıklarının eşdeğerini onlar için istemekti. Etkiye tepki;o zaman dönmek gerek 11 Eylül saldırılarına...işte bir komplo daha(ne dediğimi herkes anlamıştır) neyse konumuza dönelim. evet o İslamı yaşadığını iddia eden liderler İslamı değil,kendi çıkarlarını yaşıyorlar.İslamın coğrafyasında(söz konusu İslam olduğu için bu sınırlamayı yaptım,yoksa Afrikadan uzakdoğuya uzanan coğrafyalarda yaşananlarda bir o kadar acı) var olan kavga ve savaş bu kendini bilmez,şimdiki Amerika uşaklarının ürettikleridir.Saddam Hüseyin;bakın aynı deryada boğuldu.Yaser Arafat bugüne yine Filistindeki zulmü bugüne taşıyanlardan değil mi?Ya Suriye...İşte sistemler,çıkarlar,dengeler...anlamak değil,yorumlamak değil sadece tanık olmak sunulanlar...Hizbullah kim,terörü kimler üretti;kimlerin işine geliyor?Afganistan da neden Amerika var,Irak ta hangi demokrasi?İşte ortadoğu. Peki bunların farkındayken olanları,değerleri ve dinleri bu coğrafyalar ile doğrulamak ne kadar doğru;ve onlar baz alınırak yaşananlar... türban dediğiniz gibi gerçekten onlardan kalan mı?siz galiba türban derken siyasi ve sistem içerisinde çıkar amaçlı örtünmeyi kast ediyorsunuz. bakın eğer o örtü siyeset için takılansa,ben burada zaten şunu söylerim...o ne özgürlüğü yansıtır ne de iradeyi.Başörtüyü de kültürel bir değer olarak görüyorsunuz galiba. beni ne türban bağlar ne de başörtü...beni bağlayan kısmı,inancı için örtünen bir kadının bu örtüden dolayı yaşadığı mağduriyettir.Ne siyaseti nede kültürü beni ilgilendirir. şimdi diyeceksiniz ki bu kadar kolay mı;beni ilgilendirmeyenler.Tabi ki hayır.Bu kadar basit değil;o siyaset ki bazen insan yaşamını başlatan yada sonlandırandır. bu kadar hayatıma müdahale ederken bu hesaplar,ben yine de vicdani olan derim. örtünmenin inanç gereği olup olmadığına dair fikirleriniz de oldukça farklı.Ben Nur ayetine dayanarak saçın örtülmesi de emirdir diyorum.Tabi burada mahrem yerler kısmını anlamak da çok önemli. galiba buı konuda Asrı Saadet'teki kadınlara ve onların örtünme biçimlerina bakmak gerek.Bunu nasıl yapacağım;bilmiyorum ama bir şekilde bu bilgilere ulaşmalıyım.Osmanlı döneminede bakmakta fayda var galiba. verdiğiniz link için yine teşekkür ederim.Saygılar!
-
DİNE KARŞI DİN!(ALİ ŞERİATİ)
Demirefe, ben dini konuda çok fazla bilgi sahibi olan biri değilim;benim için dini özümseyende özümsemeyende aynı değerdedir.Ve Ali Şeriati,yeni yeni İslami, olarak tanıdığım biri...şimdi onu tamamiyle özümseme;hayır ben tam anlamıyla tanımadığım biriyi sırf bir yazısından dolayı özümsemem. din doğmalardan beslenir;bu sizin düşünceniz saygı duyuyorum...peki inanan nasıl düşünür;o doğma olsa bile kabul eden midir?onlar yerine cevap veremem,çünkü ben yeni yeni dini anlamaya çalışıyorum...şimdi sadece inanıyorum...bakın en kısa zamanda şeriati araştıracağım;belki o zaman kural ve inanç sistemiyle bir dini daha iyi değerlendirebilirim. bakın ben dinde ki savaş gerçeğini kabullenemeyen biriyim;bunu hala soruuyorum...savaş *********tir ve bence din hiçbir zaman savaşı meşru görmemelidir...ben inkilabi din dedim;kimbilir belki de benim dini böyle görme çabamdandır yada din budur...anlamaya çalışıyorum sadece...
-
AZ SONRA...........
...beni bekleyen arkadaşlara,damam gelin;neti bıraktım deyip beraber animasyon izleyeceğiz...
-
Hırçın Karadenizli(sayın av katımız:).....
unut gitsin...bu sana kucakla....
-
-'...bursercan...'-
Bursercan,yav ne iş...ben sana bugün olan önemli gelişmeleri anlatmayacağım işte küstüm...hehe,bu arada duygusal olan fim daha bitmedi...can dostum...ben çdışı gösterecem hehe
-
SAVAŞ VE BARIŞ...
bir annenin kokusunu düşünsene, çocuğuna yani bana sarılmak işte ben o kokuyu artık içime alamayacağım anneme doluca sarılamayacağım Eeeyy benim akrandaşlarım, arkadaşlarım, yaşıtlarım siz kimbilir kaç kızla dansederken türküler dinleyip halaylar çekerken hergece feneri kimbilir kaç alemde nerelerde söndürürken ve hatta kimbilir hangi türkü barda devletler kurup, halk kurtaracaksınız kimbilir kaç biradan sonra solculuk oynayacaksınız işte ben sizin gibi türküler dinleyemeyeceğim halaylar çekemeyeceğim ben bir kıza sarılıp dans bile edemeyeceğim uuuuyy anam uuuyy Babam anlatırdı benim doğduğum köylerin yokluk ve sefaletten başka hiç bir özelliği yokmuş altı ay dünyadan uzak kar ve karanlığa mahkum bir yurt sonrası çamur, çamurda kalmış tek ayakkabılar(alıntı)
-
DARBELERLE/DARBECİLERLE HESAPLAŞMAK VEYA
Sevgili arkadaşım; benim demek istediğim de bu;ben bireyi baz alarak kurumu hedef alma taraftarı değilim...yalnız ben bu darbe günlüklerinin sahte olmadığı kanıusındayım...yarın 1980 darbesinin yıldönümü...ve ben derim ki, koşul ve senaryolarıyla aynı masal....aynı kirli hesaplar...Cemaatçilere gelince,onlardan değilim ama yine onları tümden yanlış veya tümden doğru olan algılamak bana pek doğru gelmiyor...
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Sevgili SimalyildiziNet, çoğu konuda uzlaşmamıza rağmen türban konusunda pek anlaşamadık; isterseniz diğer konulara açıklık getirdiğimiz için türban konusuna dönelim... türban ile başörtü arasında ne gibi bir fark var sizce?
-
Sorunların çözümlenmesi ve çözülmesi...
siyasi çözümsüzlük demeyelim biz ona;balık baştan kokar değerli arkadaşım.Godzilla'nın dediği gibi önce baştan başlayalım ki;ne istediğimizi anlayalım.
-
DİNE KARŞI DİN!(ALİ ŞERİATİ)
ŞİRK DİNİNİN HAREKET BİÇİMİ Şirk dini tarih boyunca iki şekilde hareket etmiştir: 1-Dinler tarihinde görüldüğü gibi şirk dininin, kendine mahsus bir hareket çizgisi vardır. Bu hareket, Totem,[14] tabu,[15] mana,[16] grup tanrısı, çok tanrıcılık ve ruhlara tapınma şeklinde bir seyir çizmiştir. Dinler tarihindeki bu şirk dinleri, aslında şirk dininin farklı tezahür biçimleridir. 2-Şirk dininin en tehlikeli, en sinsi olan ve insana ve hakikate en çok zarar veren şekli gizli şirktir. Bu, tevhid perdesi altında gizlenen şirk biçimidir. Tevhid peygamberleri şirke karşı çıktığı sürece şirk dini de onlara karşı çıkmıştır. Ne zaman ki peygamberler, muzaffer olmuşlar ve şirk dinine diz çöktürmüşlerse, şirk dini, tevhid dininin takipçileri arasında gizli bir şekilde varlığını sürdürmeye devam etmiştir. Mesela Musa’ya (a.s) ve onun davasına karşı çıkan Bel’am-i Ba’ur, Musevî din adamları olan hahamlar ve İsa’yı (a.s) öldürmeye teşebbüs eden Ferisiler kılığında ortaya çıkıp iş yapmıştır. İsa’yı (a.s) öldürmek isteyen, ona karşı çıkan ve putperest Rum Kayseri ile el ele, omuz omuza, tevhide karşı mücadele eden güruhun içinde, Musa’ya (a.s) inananların takipçisi olan kimseler de vardı. Bel’am-i Ba’ur ve Sâmirî, Musa’nın (a.s) getirdiği dinin kisvesi altında sahneye çıkmışlardır. Orta çağdaki Hıristiyan keşişlerin, sevgi, dostluk, vefa ve sabır dini olan Hıristiyanlık ve barış ve affın timsali olan İsa (a.s) adına işledikleri cinayetleri, Moğollar rüyalarında bile işlememişlerdir. Peki, bunlar İsa’nın (a.s) izleyicileri ve havarîleri miydiler, yoksa şirk dininin mensupları mıydılar? Aynı Ferisiler, bu sefer keşişler kılığında sahnedeydiler, Musa’nın dinini şirk ile öldürmek istediler ve bunu başardılar da. Hal böyle olunca 19. yüzyılda din hakkında söylenen şu sözün doğruluğunda hiçbir şüphe yoktur: “Din, insanların, ölümden sonraki hayat ümidiyle bu dünyadaki fakirlik ve mahrumiyete karşı tahammül edebilmeleri ve yaşadıkları her sıkıntının ve kendilerine sunulan her durumun tanrının iradesi ile olduğuna, dolayısıyla da bu durumu değiştirmelerinin mümkün olmadığına inanmaları için bir afyondur.” Yine 18 ve 19. yüzyıldaki bilginlerin söylediği şu sözler de doğrudur: “Din, insanların, bilimsel gerçekler konusundaki cehaletlerinden doğmuştur.” “Din, insanların mevhum korkularının ürünüdür.” “Din, feodal yapıdaki ayrımcılık, sermayedarlık ve fakirlik sonucu ortaya çıkmıştır.” Peki, bu hangi dindir? Bu din, gizli kalmayan hemen tümüyle tarihe geçmiş olan şirk dinidir. Bu din, kimi zaman tevhid, Musevilik, İsevîlik adlarını kullandığı gibi hilafet, Abbasîlik ve Ehl-i beyt[17] adlarını da kullanmıştır. Aslında bunlar, tevhid, cihad ve Kur’an kisvesi altındaki şirk dinleridir. Üstüne üstlük bu dinlerin mensupları, Kur’an’ı mızraklarının ucuna takmak suretiyle bu konuda önde görünmekten de geri durmamışlardır. Kur’an’ı mızrağının ucuna takıp sokağa çıkanlar, Lât ve Uzzâ için Hz. Peygambere karşı çıkan Kureyşliler değildi. Zira onlar, durumlarını o dönemde açıkça ortaya koyamıyorlardı. Bunun için mızraklarının ucuna Kur’an’ı takarak dâhilde Ali, dolayısıyla da Allah ve Muhammed (s) ile savaşıyorlardı. Halife, cihada ve hacca gidip Peygamber (s) ve onun ailesi adına Kur’an esasına dayalı İslâm devletini yönetirken aslında şirk dinini yönetiyordu. Şirk dini, orta çağda Musa (a.s) ve İsa (a.s) adına hüküm sürmüştür. Musa (a.s) ve İsa (a.s), tevhid dininin kurucuları oldukları halde şirk dini onların adını kullanarak varlığını sürdürmüştür. Evet, yukarıdaki alıntılarda sözü edilen din, saptıran, uyuşturan, duraklatan, sınırlandıran ve insanların durumlarına karşı lakayt davranan şirk dinidir. Bu din, tarih boyunca da insanlara musallat olmaktan geri durmamıştır. Demek ki, “Din, korkudan doğmuştur; insanları uyuşturur ve sınırlandırır; feodalitenin ürünüdür.” diyenler doğru söylemişlerdir. Bu tespitleri yapanlar, tarihi esas almaktadırlar; oysa bunlar, din konusunda da tarih konusunda da uzman kimseler değiller. Dolayısıyla tarihe bakan herkes gibi onlar da, tevhid-şirk ayrımı yapmadan din hakkında genel değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Gerçekten de İbrahimî dinlerdeki ve şirk dinlerindeki tanrı isim ve sıfatlarını karşılaştırdım ve şirk dininin, korku ve cehaletten doğduğunu gördüm. Bundan dolayıdır ki müşrikler, insanların, uyanmasından, okur-yazar ve bilgi sahibi olmalarından korkarlar. İsterler ki, belli konulardaki bilgiler her zamanki gibi sabit kalsın, o konularda ilerleme kaydedilmesin ve bu bilgiler de kendi tekellerinde olsun. Zira bilginin artması, insanların uyanması, tenkidi bakış açısı, ideal sahibi olma ve adalet talebi, şirk dinini sarsar ve yok eder. Bunun içindir ki, şirk dini feodalizm öncesinde, sırasında, sonrasında, Doğu'da ve Batı'da daima mevcut durumu muhafaza yoluna gitmiştir. Şirk dinlerindeki tanrıların bütün isim ve sıfatları, korku, vahşet ve zorbalık gibi istibdadın farklı boyutlarını içeren isim ve sıfatlardır. Oysa üç bin yıl önceki dinler dâhil, İbrahimî dinlerin isimlerinin manaları şu iki mana ile bir şekilde bağlantılıdır: 1-Aşk, güzellik, celal ve cemalin yegâne sahibine kulluk 2-Koruma, dayanak noktası, baba şefkati, lider ve sığınak Öyleyse tarih boyunca dünyada hüküm süren şirk dininin, cehaletten ve insanların doğa olaylarından kaynaklanan korkularından doğduğu düşüncesi doğrudur. Hâlbuki İbrahimî dinler aşktan, insanın, tek hedefe ve kâinattaki tek rabbe kendisini adamasından, varlıktaki tek kıbleye yönelmesinden, ruhî, fikrî ve sosyal her tür ihtiyacına cevap veren mutlak cemal, kemal ve celal sahibine olan bağlılığından doğmuştur. İbrahimî dinlerin peygamberleri, maddî, manevî ve sosyal bütün egemen güçlere ve -F. Bacon’un ifadesiyle- zihnî, beşerî, ekonomik ve maddî her tür puta karşı çıkmışlardır. Kendilerini ve mensuplarını, statükoyu değiştirmek ve Kur’an’da peygamberlerin gönderiliş amacı olarak gösterilen adaleti sağlama ve sürdürme konusunda sorumlu görmüşlerdir. Bütün bunlardan hareketle varmak istediğimiz nokta şudur: Tarih boyunca din, dinsizliğe karşı değil, dine karşı olmuş ve dinsizlikle değil, din ile savaşmıştır. Bilgi, basiret, aşk ve insanlığın fıtrî adanmışlığı üzerine kurulmuş olan tevhid dini, cehalet ve korkudan doğmuş olan şirk dininin karşısında yer almıştır. İnkılabî bir din olan tevhid dini daima, sahih inançları tahrif etmek ya da sahte inançlar ve tanrılar üretmek suretiyle statükoyu koruyan tağutperestliğe karşı çıkmıştır. Tevhid peygamberi, insanları, Allah’ın iradesinin tecellisi olan varlıktaki kanunlara ve evrensel gidişata uymaya çağırır. Tevhid dininin gereği, Allah dışındaki her güce ‘hayır’ demektir. Allah’a kulluğun karşısında, tağutperestlik vardır. Tağut ise insanı, evrene ve insan hayatına egemen olan hak nizama karşı çıkmaya ve toplumdaki farklı güç odaklarının tezahürleri olan çeşit çeşit putlara köleliğe ve onlar karşısında zelil olmaya davet eder.
-
DİNE KARŞI DİN!(ALİ ŞERİATİ)
Değerli arkadaşım, ibadet kavramı içerisine yerleştirilen düşünceleriniz;ibadeti gerçek anlamda yaşamak ve amacına belirleme açısından oldukça isabetli. özellikle ibadeti,peygamberin inançlarını beden dili ile çıkışa bağlamak(umarım yanlış anlamamışımdır) ve sünnetleri bu şekilde açıklamak. nasihatten ibaret olan ibadet anlayışı derken ne demek istediğinizi anlamadım işi doğrusu...namaz örneğinden yola çıkmışsınız;bence İslamı diğer dinlerden ayıran ve ona gerçek bir din özelliğini kazandıran Tanrı'nın kullarına daima kendisini hatırlatması;günde beş vakitte olsa bireyin bunu yaşaması,özel ve kul olma açısından faydalıdır... ama yine de bu sadece iş olsun diye yapılıyorsa hiçbir anlamı yok;Allah kabul etsen değil mi
-
nyx-fallen angel
Angel yok mu bunun Türkçesi bak sana çok güzel mısralar...umarım beğenirsin?Bursecan geldi (gördün mü?) Ankara'ya Öyle yakışırdı ki kar.. Asfaltlar ışıldar, Buz tutardı resmi yalanlar... Kimse keman çalmaz belki ama Çok keman çalınsın balolarında Diye yapılmış Gri Sisli Binalar... Alnının ortasında Ciddi bir devlet asabiyeti. Çok kötü günlermiş gibi en genç zamanlar, Bu zulüm bu sevda bitmezmiş sevmek Bir halkı sevmekse aşk o zaman sevmekmiş! (biz bir şeyi delicesine severiz Ama tanrım neyi?) Kahve önü çatlak mozaik Bel kemiğine tehdit Kürsüler üstünde Çok sigara içen Öğrenciler Bir daha asla yaşayamayacağı Aşkları teğet geçerken Hep onu sevmeyenleri severek Hep onu sevenin gözlerinden Kalabalıklara kaçarak Karışarak toplumcu gerçekçi yalnızlıklara, Yüksek rakımlarda çatlamış dudaklarını Bir izmirli güzele dayatmak varken (Hep kardeş olacak değiliz ya, Yaşasın halkların sevgililîğî!) Soyut bir sevdaya Beşik kertilmiş olan Dağda çoban, Şehirde şark çıbanı sayılan, Fırat'ın büyük elleri Ararat'ın kız yelleri Cilo'nun derin nefesleri Hülasa kente hukuk mukuk okun Mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmiş Anadolu çocukları, Ankara' ya Öyle yakışırdı ki kar Asfaltlar ışıldar, Buz tutardı resmi yalanlar Belki balkona Kar seyretmeye çıkar diye Sevdiğimiz kızlar Çok dibimiz donmuştur Ve çoğu zaman Bu kar mevzuu Kızlara yeterince ilginç gelmemiştir Hiçbir şey Kapalı bir dükkan kadar Hüzünlü gelmez insana Ankara'da, Yoksa bugün bir hayat Yaşanmayacak mı duygusu çöker bütün bozkıra. Kimse keman çalmaz belki Belki bu fiim hiçbir zaman O kadar fiyakalı olmayacak ama Hiçbir lahmacunda O okul yolundaki üçüncü sınıf lokantadakinin Tadını vermeyecek bir daha Çok daha iyilerini yedim sonra Bizzat Urfa'da hatta Ama hiçbirinde O kadar aç oturrnadım sofraya Ankara'ya Öyle yakışırdı ki kar Çok yabancı bir soluk duyulur bazı Bilinmez bir dilin ıslığından Anla ki sıkıldı bizim konsolosluktaki konuklar Öyle deme Ankara'yı sevmeyene bir zulümdür Bu kadar insanın neden Ankara'yı sevdiğini anlamadan Ankara'da yaşamak Yollarına hep sevdiğimiz insanların Adlarını vermediler ama Biz her duvara Bilvesile onların adını yazarak yaşadık Kül ve betondan mürekkep Yaşadıkça yaşanılası gelen O tuhaf bozkır kokusunda. Ankara'ya Öyle yakışırdı ki kar. Asfaltlar ışıldar... Bir günden bir sürü gün yapan Mesai saatlerinde hiçbir şey yapan Hiçbir şey alıp hiçbir şey sunan Rakıyı bol sulu içen Dokunmasın için deği! Çabuk bitmesin dîye devletimin tekel rakısı, Hep kağıtlara bakarak, Hep kağıtlardan bakarak Hem Neşet Ertaş' ı hem Bülent Ersoy' u Aynı anda sevmeyi başararak, Karısının bayat ekmeklerden yaptığı tatlıyı Çok beğenmeyerek ama Yine de bu tasarrufunu takdir ederek Boynu hep kıdemli bir atkının içinde saklıyken Hep bir şeylere birilerine küsmüş gibi Yürüyen... Memurlar....... Ankara'ya Öyle yakışırdı ki kar.. Asfaltlar ışıldar, Buz tutardı resmi yalanlar... Biz, Şimdi kapalı birr kuruyemişçi Dükkanının -ki bütün plan kar altında Tuzsuz ay çekirdeği çitieyip Yanı sıra bafra içmektir- Kötü ışıklandırılmış vitrininden Umutsuzca içeri bakan, Kimliği gereğinden fazla sorgulanmış, Merhabadan çok çıkar **** kimliğini denmiş, -yani sistem kendi verdiği kimliği Zırt pırt geri istemektedir- Doğduğu yer yüzünden Doğuştan kavgacı zannedilen ama Pek çoğu kavgadan nefret eden Kavgacı Esmer Cesur Korkak Çoğu kürt Çoğu türk Çocuklardık... Ankara'ya Öyle yakışırdı ki kar.... Ha sonra Belki Ahmed Arif'in aklına Hiçbir şairin aklına gelmeyecek -çünkü hiçkimse bir daha ankara'' yı O'nun kadar sevemeyecek -bir şiir islenir: Kar altındadır varoşlar Hasretim,nazlıdır ankara..... Ustam yine sen bilirsin ama Hangi aralıkta bir şair ölmüşse İşte o,en netameli aydır bence. Ankara'ya Öyle yakışırdı ki kar... Asfaltlar ışıldar... Yalanlar... Şimdi ve sonra Ne zaman Ankara'ya kar yağsa Elim gönlüm, Çocukluğum buz tutar. Şiir: Yılmaz Erdoğan
-
YORUMSUZ RESİMLER!
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: mavi olmayan gökyüzü başlık Sanat, Dans, Fotoğraf, Sanat Felsefesiişte buna yorum eklenir savaşı çocukların dilinde lanetlemek...teşekkür sevgili arkadaşım!
-
DİNE KARŞI DİN!(ALİ ŞERİATİ)
Demirefe, sizinle daha önce galiba demokrasi başlığı adı altında düşünce alışverişinde bulunuyorduk;ama son başlıkta sizi ve dine bakışınızı az da olsa tanıma fırsatı buldum. burada tartıştığınız kavramlarda birşeyler paylaşabilmek;ancak karşınızdaki düşüncenin sınırları ile belirlenir;yapıcı olduğunuz için ve bana kendimi anlatma fırsatı verdiğiniz için ayrıca teşekkür ederim. din demiştik;özeli ile İslamiyeti anlamaya çalışmıştık.Az önce arkadaşlarımla Şeriatinin din anlayışını konuştuk.Arkadaşlarım inkilabi olan din anlayışını çok ilginç buldular ve şirk dini kavramından,ki bende okumadan önce böyle yormlamıştım, Allaha ortak koşma gibi düşünceler ürettiler. şunu baştan belirteyim;inanç gerçekten özeldir.İnanan inanır,inanmayan inanmaz.başkasına ait olan inanç anlayışında beni bağlayan nedir?tabi ki benim yaşama alanım. İnkilabi olan din;ben bu kavramı gerçekten çok sevdim benim için olması gereken dindir.İslam bu olmalı.Daha önce yazdıklarımı tekrar etmeden;ama yine yazdıklarımı hatırlatarak;ben insanı yok sayan bir din anlayışını red ediyorum.Din insan için ise içerisinde barındırdığı tüm kavram ve kurallarında insanı ölçüt almalıdır. dini eleştirelerin en can alıcı tartışmalara dönüştüğü arena;dindar insanlar ve onların davranışları.Daha öncede belirttiğim gibi;din de (İslam örneği ile yola çıkıyorum) tek ve üstünden başka bir güç olmayan varlığı koşulsuz kabul etme ve ona ibadet vardır.Birey bunu kabullenecekse;bırakalım kabul etsin.Bunun yanında kutsal kitapta o bireyin kendisi ile yaşadığı toplum,devlet ile ilişkilerini belirleyen kurallar vardır.İşte biz bu noktada yargılama hakkına sahibiz. din bence de doğma olmamalı,eleştirilebilmeli,araştırılmalı,önkoşulsuz tartılmalıdır.Bunun olmadığı yerde yobazlık vardır;bakın altını çizerek yazayım;yobazlık dindar olmak değil;doğmalarla dini beslemektedir. din kendi özünde değişmeyeni barındırır;onu kendisine dönüştüren birey ve onun davranışları ile ölçülemez. din insanlık tarihinde yerinde oynatılmayacak birer yapı taşıdır.Kültürünü,ekonomisini,sınırlarını....belirleyen bu kavramı insan hayatında çıkarmak imkansızdır. siz zaten ben ateizmi değil;Laikliği savunurum demişsiniz...saygı duyarım.... kedilere gelince;ben gerçekten kedilerden korkarım bu korkuyu yenmek için çok uğraştım;ama olmadı.Bakın bunun nedenlerinden biri de büyüklerimiz tarafından anlatılan cin öyküleri ve ona bürünen kedi masalları... biraz da korkaklığımı eklersek...kedilere bakışınız çok ilginç;belli ki bu konuda çok şey biliyorsunuz...evet Mısırda kutsal olan,dinler de masum bir hayvan olan;insan için nankör olan kediler.Bu konuda yazdıklarınızı okuyunca;yıllar önce okuduğum bir kitap aklıma(GORKİ-İNSANLARIMIZ) geldi;orada da ateş o kadar çarpıcı anlatılmıştı ki;biran psikolojim bozulacak diye kitaba ara vermiştim.Gerçekten ilginç tespitler. ve ne olduğumuza karar verememek;bu konuda Simalyıldızı(nicki eksik yazmışsam özür dilerim) hem fikiriz.Biz kimiz?
-
YORUMSUZ RESİMLER!
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: mavi olmayan gökyüzü başlık Sanat, Dans, Fotoğraf, Sanat Felsefesi
- YORUMSUZ RESİMLER!
mavi olmayan gökyüzü şurada cevap verdi: mavi olmayan gökyüzü başlık Sanat, Dans, Fotoğraf, Sanat Felsefesi- DTP
Rica ederim;benim yüzümden almışsınız (neyse açmayayım mevzuyu)Öfke ve silaha götürülen insanlar...işte bunu anlamak istemiyorlar...ben teşekkür ederim. - YORUMSUZ RESİMLER!
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.