Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

mavi olmayan gökyüzü

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey

  1. Göçmenler ve mülteciler... Etyen Mahçupyan - 08.10.2008 Göçmenler 19. yüzyılın başı ile 20. yüzyılın ilk çeyreği arasında geçen sürede bu ülkenin toplumsal yapısını yeniden harmanladılar. Ayrılan, gönderilen ve daha gidemeden hayatlarını yitiren gayrimüslimlere karşılık olarak, Balkanlar ve Kafkaslardan Türkiye’nin ‘içine’ akan Müslümanlar bu yeni toprakların ve mal varlığının sahibi oldular. Osmanlı’nın ‘gayri Hıristiyan’ dış politikası, imparatorluğun dağılma döneminde bir iç politikaya dönüşürken, İslami kimliği de bir tür milliyetçilik haline getirdi. Böylece Müslümanların ‘Türkleşmesi’ ve Cumhuriyet’in harcını oluşturması da mümkün oldu. Ne var ki bütün bu süreç doğal bir değişim dinamiğini değil, epeyce travmatik bir dönüşümü ifade etmekteydi. Çünkü aynı dönem Arap dünyasının da kendi özgürlüğünü aradığı ve Osmanlı yönetimini açık bir zulüm olarak tanımladığı yıllara tekabül etmekteydi. Diğer bir deyişle Türkiye’nin yeni göçmen toplumunun kendisini sadece din üzerinden tanımlayarak rahatlama şansı yoktu. Alabora olmuş bir ülkede kendine özgü bir kimliğin aranması, ister istemez sadece o insanlara ait bir kimliği işaret etmekteydi, ama böylesine çeşitlilik içinde böyle bir kimliğin olmadığı da açıktı. Yeni rejimin ‘Türklüğü’ öne çıkarması bu açıdan psikolojik bir tutunma imkânı yarattı ve muhtemelen bu nedenle Kürtler dışındaki irili ufaklı sayısız farklı etnisitenin asimilasyonu mümkün oldu. Bu sürecin ‘olumlu’ yanı yeni bir ülkenin ve aynı devlete bağlanmışlıktan hareketle yeni bir ‘milletin’ yaratılmasıydı. Ne var ki söz konusu sürecin ideolojik arka planı bir de ‘olumsuz’ etki yarattı: Bütün içselleşmemiş kimliklerde görüldüğü üzere Türk kimliği de tedirgin, savunmacı ve dışlayıcı bir siyasi tavırla bütünleşti. Cumhuriyet’in kurucu antlaşması olan Lozan daha birinci günden itibaren bilinçli ve sistematik olarak ihlal edildi. Sonraki yıllarda gayrimüslimlere yönelik olarak sahnelenen tedbirler ise bugün ancak ‘devlet zulmü’ başlığı altında ele alınabilir. Öte yandan Kürt kimliği şiddet kullanılarak bastırılmaya çalışıldı. Bu kesimin Müslüman oldukları için asimile olacakları beklentisinin ne denli gerçek dışı olduğu ortaya çıktığında da, Kürtlere bir tür ‘yabancı’ kimlik muamelesi yapıldı. Modern dünyanın evrensel normlarına uymakta böylesine zorlanan bir devletin, post modern dönemin göçmenleri karşısında ne hale düşeceğini öngörmek zor değil. Artık dünyanın her yanından Türkiye’yi bir geçiş yeri olarak kullanan ya da buralarda kalmayı düşleyen bir mülteci akını ile karşı karşıyayız. Devlet nezdinde bu insanlar ‘bizden’ değil... Bazılarının Müslüman olmaları bile bu gerçeği değiştirmiyor, çünkü tek başına İslam artık kimliksel açıdan makbul sayılmıyor. Makbul olan ‘Türklük’ ama o da zaten bu devletin bazı vatandaşları ile sınırlı bir kavram. Böylece mülteci akını ile insanlık adına bile yüzleşemeyen ve maalesef ‘devlet zulmünü’ bu gariban insanlar üzerinde denemekten çekinmeyen bir uygulama ortaya çıkıyor. Mültecilerin durumu geçenlerde Kırklareli Gaziosmanpaşa Yabancı Kabul ve Barındırma Merkezi’nde yaşanan ölüm ve yaralanma olayları ile gündeme gelmişti. Türkiye’nin geçici sığınma imkânı verdiği bu insanlar devletin gösterdiği yerlerde nerdeyse sefalet koşullarında zorunlu ikamete mahkûm edilirken, kendilerine çalışma hakkı da verilmiyor. Ama asıl iç acıtıcı olan, bu insanlara neredeyse hiç düşünülmeden suçlu muamelesi yapılması... Ülkelerindeki ezadan kaçan insanların Türkiye’de insanlık dışı muameleye maruz bırakılmaları ironik bir durum... Mülteciler muhtemelen Türkiye’de devletin insana ve ‘yabancıya’ nasıl baktığını, aslında devlet politikasının insanı yabancılaştırmak olduğunu bilmiyorlar... Bu bakışın ne olduğunu anlamak için tek bir örnek yeterli: Mültecilere verilen günlük iaşe bedeli 4 lira 20 kuruş... Bununla her türlü ihtiyaçlarını karşılamaları gerekiyor. Yani üç ayda kabaca 378 lira. Ne var ki bu insanların Türkiye’de üç aydan fazla kalmaları halinde kendilerinden 370 lira ikamet etme vergisi alınıyor. Yani devlet üç ay yemek parası verdikten sonra aynı parayı geri alıyor... Bu utanç verici durum yıllardır sürmekte ve kimsenin vicdanı rahatsız olmamakta. Yoksa hâlâ kuruluş travmasından kurtulamadık, insanlık adına adım atacak kadar iyileşemedik mi?
  2. 14/10/2008 Mülteciler misafirhanede isyan etti! Kumkapı’da yaklaşık 786 mültecinin kaldığı İstanbul Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Misafirhanesi’nde isyan çıktı. Kumkapı’da yaklaşık 786 mültecinin kaldığı İstanbul Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Misafirhanesi’nde isyan çıktı. Battaniyeleri yakan, dolapları sökerek yola fırlatan mülteciler, kendilerini koğuşa kilitleyerek barikat kurdu. Ateşe verdikleri battaniyeleri ve koğuşlardan söktükleri dolapların parçalarını camlardan dışarı fırlatan mülteciler, camdan dışarı bağırarak Türkçe “6 aydır burada tutuluyoruz” dediler. Bazı mülteciler, İngilizce “Bize yardım edin. Bulunduğumuz yer çok kötü. İlacımız yok” yazılmış olan kağıtları camlardan basın mensuplarına attı. İsyan sırasında kadın mülteciler çocuklarını camlara çıkardı. İyi derecede Türkçe bildikleri gözlenen 2 ile 5 yaş arasındaki çocuklar, “Buradan çıkmak istiyoruz” şeklinde bağırdı. İsyan sırasında 1 kadın mülteci rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı. Bu arada isyan devam ederken Aydın ve Çanakkale’de yakalanan 4 otobüs mülteci arka kapıdan misafirhaneye getirildi. İsyan dün öğle saatlerinde sona erdi. (İstanbul/EVRENSEL)
  3. Ve eklemem gerekenler, samimi olan düşünceler,beni rahatsız eden düşünceler... çevremde olan insanlara bakarken gördüğüm;çok büyük bir öfke... kimi zaman PKK yı kimi zaman DTP'yi kendilerine kalkan edenler, PKK, benim diyenler... Barzani ile kurulacak devleti kendilerine çıkış olarak görenler... Bunlar,çözümsüzlüğün nedenleri;nedenleri iken sonuçları. Buna geçit vermeyelim,radikalleşmeyelim;biraz da aynayı kendimize çevirelim. basit değil onca yaşanan,bu kadar basit olsaydı o kadar can verir miydik? bakın ben bir Kürt olarak,bunları yazıyorum...masum değiliz diyorum;masum değilken suçlu olan da biz değiliz. ya sizler? sayın vekillerimiz, şiddeti getirmenin yollarına bakarken, çözümsüzlük olan reçetelerini tekrar yazmaya çalışırken, asker ve vur derken; sizler ne diyorsunuz? demokrasi anlayışımız,sadece oy vermekle sınırlıyken, verdiğimiz oy bile bize bir anlam ifade edemezken, medyamız ölüm ve kirliliği yüceltirken, tüm bunlara dur diyecek ne siyasi ne de aydın olanımız varken; sizler ne diyorsunuz? ben,bizden,kendimizden başlayalım derim...
  4. Benim güzel arkadaşım,seni çooooooooooooook özledim...gel artık
  5. evet,evet bu banaaaaaaaaaaaaaaaaaaa!
  6. SN demirefe, tabi ki darbe çözüm değil çözümsüzlüktür de....ben ''darbe ile öngörülen çözüm darbesizde yapılacakken,darbeler sil baştan aynı noktaya getiriyorken...neden darbe?'' sorusuna daha yanıt alamadım.Saygılar!
  7. Değerli arkadaşım,izninizle ben de bu sorularınıza biraz kendi bakışımla yanıt vermeye çalışayım. ulus nedir sorusu ile yanıtlanacak ''ulus olan Kürtler'mi'' sorunuza ben etketlere fazla takılmadan şunu ekleyeyim;ulus kavramı bugün çok farklı anlamlarla karşınıza çıkar.Millet derseniz;Kürtler de bir ulustur.Kader orataklığı vs derseniz değildir. Burada tüm yazılacaklar Kürt sorunu ekseninde yatıyorsa ve en önemli sorun bu bilgiler ışığında cevaplanacaksa;doğal olarak Kürt vatandaşlarımızın talepleri de yazılacaktır.Bu istenilen değil,eksikliği tartışılan olmalıdır. Dilini özgürce yaşamak,üniversitelerde okutulacak seçme bir Kürt dili ile de temellendirilebilir.Yalnız şu konuda haksızlık etmeyelim;bugün yasal anlamda bir dil yasağı yoktur;ama bunu zihinlerde halletmek hiçte basit olmayacaktır. Bakın burada tartışılan konu,kendisiyle çözüm sunulacak olandır;eğer burada Kastamonu tartşılır olsaydı,onun da adı geçerdi.Ama bölgede gerçekten çok büyük bir sefalet var;sefaletin hemen arkasında mı önünde mi...?kestiremediğim büyük bir toprak gücü var! Eğitim hakkında ki görüşleriniz oldukça güzel...katılıyorum... Saygılar!
  8. Demokrasi bilinci olmayan bir toplum,demokrasi bilinci olmayan bir tarih,,,hepsi bizde mevcut.Üçü bir arada değil;fazlası ile üçü aşmış. AKP,DTP vs herhengi bir parti değildi kastım,tüm partilerdir.Demokrasi diye tutturanların nasıl da demokrasiyi yok saydıklarına beraber şahit oluyoruz...Eminim ki;Doğrucudavut'ta tüm olanların farkında. DTP benim için etnik temele dayanarak siyaset yapan bir parti,MHP gibi...kendi adıma milliyetçiliğin olduğu yerde durmam.Politika,nasıl olurda iki partiyi karşılaştırırsın demişti bana,biri DTP iiken;ama arkadaşım ikiside milliyetçilikten beslen miyor mu? Değerli arkadaşım, benim için değerli olan tüm güzel değerler adına yemin ederim ki;birey bazında değil,parti bazında benim için hiçbir masum yok. hiçbiri masum değil.masum olan orada olmaz,buna izin vermezler...bu kadar bataklığa batmışsak,vermeyiz buna izin!Saygılar!
  9. Değerli arkadaşım, Kürtçe Hint-Avrupa ailesinden gelen bir dil;w olması neden sizi şaşırtıyor?Ayrıca,Kürtçe içerdiği Fars kelimelerin bolluğu ile ölçülemez,aynı özellik Türkçe için de geçerli. Kürt dili,milleti yoktur şeklinde ki düşünceler beni ilgilendirmiyor;basit tartışmalara girmeyeceğim.O zaman ne olacak,bende dediğiniz sebebten,aynı gerekçe ile doğrumu yazacağım. Kürtçe,yasaklanan bir dildi.Bu gerçekliği tartışılmayacak bir hukuksuzluktur;bence Kürtçe oldukça zengindir.Demokrasi zılgıtları arasında ağıtları duymayalım da! Değerli arkadaşım; benim de başım dik.Er kişi olmaksa ölçüt...yalnız; '' Er kişinin Tanrıdan aldığı en büyük ödül sokakta başı dik yürüyebilmesidir.Herkes kendine baksın ve kendine desinki:Çok şükür başım dik.....'' kastınız ne? saygılar.
  10. Değerli arkadaşım, ne demek istendiği çok açık.Hangi yasalar kastınız,11 yaşında ki bir çocuk öldürülürken neredeydi o yasalar.Yasalar buna müsade mi ediyor? arkadaşım bu kadar basit mi tüm yaşananlar?Ben çok şey yaşadım;silahlarla,askerlerle büyüdüm.Siz bunları yaşadınız mı?Yaşamadınız,üstelik dediklerime de kulak vermediniz. insan olmak mı?ben de merakla okuduğum demirefe'den bunları duyunca üzüldüm.Olmaz,bu kadar olmaz!
  11. Politika, Bakın kelime oyunları değil bunlar,Kürt Sorunu yok diyorsunuz,sorun terör diyorsunuz.Tamam diyorum da adı ne olursa olsun;maddi ve manevi kayıpları ile anlatılmayacak kadar büyük bedeller verdiğimiz bu sorunun kaynağı ne,neden hala var?Ve dediğiniz refah seviyesi;bırakalım ya...insanların öldüğü,bombaların patladığı bir ülkede,hangi refah? Ve yakışıklı, Dediğin gibi adı konulamamış bir soruna önerilecek çözümler;ne kadar kulak verilen olur ki?Hastamıza yanlış teşhiş mi koyduk;bırakın ilaç vermeyi...kendi kaderi bile sizin reçetelerinizden daha adildir. Dipnot, Kürt kimliği ile ilgili olan açıklamalarınız,bence de görülmek istenmemiş.Arkadaşlarımız galiba,sizden istedikleri cevabı almadıkları için olaya bu kadar taraflı bakma gereği hissetmişler. Kürt kimliği,ırki olandır;ırka dayanan.Bu kadar basit.Olayı bulandırmanın hiçbir manası yok.Ulus mu diyorsunuz;eğer ulus kavramınız da ırk varsa,ulustur...eğer dil,din...gözetmeksizin olan birliktelik derseniz;o zaman yaklaşımınıza göre farklılaşır. Politika arkadaşımız,siyasi olan çözüm derken,neyi kast ettiniz?Arkadaşımız tarafında sıralanan çözüm önerilerinde şu ibare başlı başına siyasi olan çözüme işaret etmiyor mu?Bakınız; '' Ekonomik ve Siyasi yöntemle olmalıdır... (ki siyasi yönteminde tuzaklarla dolu birçok tarafı var ve öncelikle siyasi çözümden ne anlaşıldığı çok önemli...) Türkiye'de siyasetin sivilleşmesi, demokrasinin çapının genişlemesi ve Türkiye'nin daha özgür bir ülke olmasının yolu mutlak suretle Kürt sorununun çözülmesinde saklıdır...'' diyor arkadaşımız. Dğrucudavut; madem kimlik anlayışını sorguluyoruz;buyrun sizden başlayalım.PKK'nın tasfiyesi konusuna gelince;PKK'nın tasfiyesinde siyaset,asker,halk olmalı.Yani tasfiye birlikteliğin getireceğidir;bunun için atılacak tüm adımlar dikkatli atılmalı. Kürt halkı üzerinde baskı kalkmalı ve sorunlar bir bütünlük içinde ele alınılması. Kürt halkının talepleri anayasal güvence altına alınması ve herkes barış içinde elinde gelenin yapılması... Dilini, kültürünü ve kimliğini özgürce yaşamak ve anadilini özgürce kullanması... Demokratik bir temelde güvence ve ülkenin birlik ve bütünlüğü için güçbirliği, etkin ve kalıcı politika... Ekonomik ve toplumsal eşitsizlikleri giderebilecek bölgesel çalışma... Kültürel dengesizliği ortadan kaldırabilecek topyekün ve seferbeklir ve çalışma... Bölgesel kalkınma modelleri oluşturma... Yerleşik halkın sorunlarını kesintisiz ve 24 saat hizmet edilebilcek, eğitim, sağlık, güvenlik, asayiş... Emperyalist uygulamaların uzun vadeli yaratacağı toplumsal sorunları stratejik anlamda ortak çalışma... şeklinde Dipnot tarafında sıralanan talepler, demirefe, belki de sorduğunuz cevaplar,bu taleplerde saklıdır...olamaz mı? Saygılar!
  12. Ben tepkilerimi sıralamadım,olanları yazdım sadece...mesela şemdinlide devlet eliyle patlayan bombalar,mesela Hizbullah tarafından sokak ortasında öldürülen insanlar;bunlar benim tepkim değil,bunlar olanlar,yaşananlar! Politikanın ne kadar da karışık bir iş olduğunun farkındayım,bunun farkında olduğum kadar şunun da farkındayım; politika benim için değil;kendi çıkarları için nerede olduğu belli olmayan kişiliksizliktir. Madem konumuz asker,o zaman devam edelim... Asker,takdir edersiniz ki;ülkemizde sadece güvenliğimiz konuşunca tartıştığımız değil maalesef;darbeleri yazarken asker vardır,politik yanlışlıkları konuşurken asker vardır;vardır da var!Siyasi olan bir askeri anlayış,düşünün tartışılması bile günah olan bir askeri anlayış...hemen milli duygularla arkasına sığınılan bir askeri anlayış... Darbeler demişken belirteyim,arkadaşımız ''bekir'' çok güzel bir soru sormuş...darbeleri yapanlar ile bu darbeleri meşrulaştıranlar arasında ki benzerlik nedir?Ben kendi cevabımı yazayım...İkisi de isteyerek/istemeyerek oynanan tüm oyunlara kanandır. Birilerinin sadece askeri suçlaması,diğerinin bunun akaibinde buna olanak sağlayanları suçlaması,dış güçleri bahane etmesi vs eksik ve yanlış olan bir yaklaşımın ürünüdür.Bugün siyasi,sosyal,ekonomik...yaşanan tüm olumsuzluklardan herkesin suçluluk payı vardır;vardır da...bu ülkenin güvenliğini sağlayacak olan askerlerimiz;aynı güçle,kuvvetle darbe öncesi yaşanan şiddet olayların önüne geçeçek iken neden darbe yapıldı.Ve darbeler hep aynı sonuçlarla başka darbeleri gerektirene dönüşürken neden yeniden darbe! PKK,ABD tarafından kollanan bir illegal örgüttür.Bu konuda tüm forumdaşlarımız hemfikir.PKK,ABD tarafından,ORTADOĞU daki ABD emperyalist düşüncelerin uygulamada oldukça önemli bir araç.Çok ilginç aynı ABD,PKK konusunda bize yardım eden istihbarat! Bunu baştan belirteyim ki;PKK benim için de kesinlikle masum değil,insan kanı ile beni temsil ettiğini söyleyen PKK muhattabım değil. Neden mi bunu yazdım;birileri kalkıp da yazdıklarıma PKK ile yanıt verebilir;adı üstünde terör diyorsanız,o zaman şunu da kabul edelim;biz burada PKK yada kirli çıkarlara hizmet edenleri eleştirme lüksüne sahip değiliz;tabi ki askerimiz,tabi ki bizi temsil edenler burada yazdıklarımız olacak. Onun için cesur olmalıyız,onun için eleştirirken,dürüst olmalıyız.Bakın arkadaşlar,PKK ne zaman kazanır biliyor musunuz?Bizler yapılan yanlışları kollladıkça.Bu sadece askeri anlamda değil;ülke yönetiminde etkili olan tüm kurumlarıyla,atanmış ve seçilmişleri ile budur. Asker,eskiyi ister mi;kimbilir...neden ister yada neden istemez...bunlar sizin cevaplamalarınızla farklılaşan olmuş zaten.Yalnız asker olması gereken yerde,olması gereken arena da değil.Yer de kastım;terörle mücadale ederken,terör adına yok sayılanlar...arenada ki kastım;olmaması gereken siyasi anlayışlarda ki söz sahipliği... Kim örnek verdi;tam olarak hatırlayamıyorum...Cumhurbaşkanını seçemeyen bir iktidarın seçememe nedeni de asker!Buyrun...!Saygılar!
  13. Bu kadar özel,bu kadar güzel bir insanı...unutmak mümkün mü? Sevgili Dipnot, Doğacak güneşin aydınlığını sunamasamda size,sevgilerin en özelini sunuyorum...Değerli arkadaşım, Dipnot,Avestam size tanıdık mı neyse ondan,sevdiği güzel bir kalemden...bugün aldığı güzel armağanı sizinle paylaşmak içimden geçendi ...yorgun ama bir o kadar umutlu olan ''esmer yürekli'' bir çocuktan(aman aman neler dermişim de kendime) ASMİN Kimdi cesaretimi kıran,üstelik Yeni serüvenlere hazırlarken kendimi Sesimi cılız,rüzgarımı yelkensiz Bulan kimdi, ki şimdi geniş zaman Kipiyle düşürüyor gölgesini anılarıma Ama kimdi adını bir kadına ödünç verip Doruklara çekilen büyülü doruklara Biz Asmin dedik ona,sevgilim,kadınım, Anamdı belki, ama o çoktandır Üç bin metrenin altına inmiyor artık İçimde bir fil sezgisi,kopup gitmeliyim Dağlara yazmalıyım aşkı ve ayrılıkları Asminli düşler kurmalıyım ya da birisi Karşılık bulmalı canımı yakan sorulara Kim demiyorum kim olursa olsun Boynu kırılan bir oyuncaksam hırçın Bir çocuğun elinde, ki celladım Gözlerimi de oymuştu fırlatıp atarken Yine de özlüyorum onu, niyetçi Tavşanlara dönerken beklediklerim Aynı soruyu sormaktan, minör Ağrılardan yoruldum,gitmeliyim buralardan İçimde buharlaşan cıvayı soluyorum artık Yoruldum yoruldum yoruldum Gereklilik kipinde yaşamaktan. AHMET TELLİ
  14. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    Sevgili arkadaşım,bizimle paylaştığınız değerli bilgiler için teşekkür ederim; Öncelikle şunu belirteyim ki;benim için ölçüt şu veya bu ırk değil.Ölçüt;vicdani olan,insani olan.Bakınız ben bu konuda yazdığım ilk iletide ; Soykırım iddiaları şu an aslı itibariyle geçersizdir;en azından tarihsel anlamda bir dayanağı yoktur.Ve yine demiştim,eğer varsa da bir soykırım yapan,o da benim soydaşlarım yaptığıdır. Tehcir kanununun nerede olduğu,kimler için araca dönüştüğü mevzumuz değil,bizim için asıl mevzu;biz bunu ne için yaptık.Osmanlı devleti hakkında yazacaklarım bazı arkadaşlarımı rahatsız edebilir,onlardan özür dileyerek şunu eklemek istiyorum... Osmanlı devleti,kuruluş aşamasında egemenlik alanı için,yıkılmada da egemenliğini korumak için Türk olan,700 yıllık tarih serüveninde merkez-kaç sistemi ile,kendi egemenliğini asimilasyon ve ötekeleştirme ile koruyan bir imparatorluktur.Çünkü Osmanlı Devleti üretimin yanında iç ve dış haraçlar ile varlığını sürdürürken,imparatorluğun bakiliği için gereken buydu... Bu arada ben Ermeni sorunu olarak gündemi meşgul eden bu sorunun köklerine inememiz gerektiğini düşünüyorum;tabi ki Osmanlı Devletinin yaptıklarından biz sorumlu değiliz;yalnız sorumlu olduğumuz yarın için tarihi,olan biteniyle,kökleriyle sorgulamak gerek... Bu arada Sayın Politika,benim ne demek istediğim yazılarımla gayet açık,ben körükörüne olan bir düşmanlığı değil,gerekecekse düşmanlık;ne için düşman olmamız gerektiğini anlamaya çalışıyorum...saygılar!
  15. demirefe, dini konularda eleştiri şart diyen siz,sorgusuz doğmalara son diyen siz;burada neden herşeyi olduğu gibi kabullenmeyi yazıyorsunuz...?Sadece merak?
  16. Kürtçe'nin alıntı olduğuna hangi bilgilerden ulaştınız?
  17. ''Değerli arkadaşım, Em.Orgnrl. Özden Örnek'e ait olduğu söylenen darbe günlüklerinde yazılanlar bana pek bu yalana hizmet edecek gibi gelmiyor.Şurası muhakkak ki;Erdoğan bu süreçte olması gereken yerde;yani çıkarı neyi gerektiriyorsa,orada. İşin aslı benim için bu süreçte muhattab ne iktidar ne de ana muhalefet başta olmak üzere muhalif olamayanlardır.Yalan yanlış düzenlenmiş belgeler,dediğiniz gibi gözaltına alınması gerekenler,dışarda olanlar...bu iddialar basit değil.Konuşulması gerekendir.Ben yazdıklarınızı kelime kelimesine,anlamaya çalışarak okudum. Nokta dergisinde yayımlanan bu günlükler,nedense ilk yayımladndığı zaman konuşulmadı.Sonra iktidarın savcılığında ergenekonda yerini buldu. Bakın ben bu günlükleri hala saklarım;arada bir bakarım.Doğan medyasından tutun da önde gelen siyasetçilere uzanan bir ağ.Dikkatimi çeken diğer bir nokta;Özden'in deyimiyle tüm bunlardan haberdar olmayan askeri yetkililerin en önde gelen ismi. Şemdinli de devleti temsil edenlerin eliyle patlayan bombalar,ben bu çocuğu bilirim,iyi çocuktur demeçleri,Savcı Sarıkaya'nın tasfiyesi,öncesinde Susurluk,gece yarısı muhtıraları,darbe çığırtkanlığı,her an yapılabilecek bir darbenin korkuları,faili meçhul cinayetler,Hizbullah,PKK,Jitem,Koruyucular....tüm bu olanları da aynı mantıkla sorgulamak gerek. En basitinden;Hizbullah kimdi,kime karşıydı,etkili olduğu bölge neresiydi ve nasıl etkisiz hale getirildi?Jitem devlet eliyle yalanlanırken,sonra başka isimlerle meşrulaşırken,Erseverler ne yapmak istedi,Abdülkadir Aygan'lar kimdi? Ergenekon benim için baştan beri ''devletin kendi içindeki hesaplaşmasıdır'',sisteme ters düşenlerin,işlerliğin sistem içinde ki tasfiyesidir. Bakın Veli Küçük...ne yaptığı gün gibi aşina... Bu süreç iddianamalerle tartışılan,yargı süreci eleştirilen...tüm bunlar iken iktidar-medya-asker çatışmasını net gösteren olaylardır. Gözaltına alınan herkesin suçlu olmadığı,kimbilir değil eminim gerçek suçluların elini kolunu gezdiği bir zihniyetin ürünüdür. Ben bunu ulusalcılık diye etiketlendirenlere de şunu demeden geçemeyeceğim; ''ulusalcılık'' ulus için olandır ve bu zihniyeti taşıyanlar ulusalcı değildir. Gelelim yumurta ve tavuk meselesine... Şunu baştan belirteyim;benim için asker bu darbelerin tek nedeni,tek suçlusu değildir. 1980 darbesine bakın,ABD deyimiyle,''bizim çocuklar işi halletti''.Clinton'unun 21 yy da dünya siyasetinde etkili olacak Türkiye öngörüsü...AB ile çatışan çıkarlar.Bilgiden ve sağduyudan yoksun siyasetçiler... Bunlara eklenecek sağ-sol çatışmaları,ölümler,kutuplaşmalar,temsiliyetteki basiretsizlik... Asker tüm bunları istemeyen,bunun önüne geçmek için çabalayan da olsa;bu ülke bu çatışmaları durduracak güçteyken neden darbe;her darbe sil baştan aynı sonuçları veriyorken, neden darbe...? Soralım kim suçlu...,hayır soralım;hangimiz masum?'' lütfen değerli arkadaşlarım;beni düşüncelerimde eksik görenler...milliyetçilik yaptığımı düşünenler...ben sadece düşündüklerimi yazdım;buyrun varsa yanlış,düzeltin!
  18. Yukarda ki şiir bana mı?
  19. Sercan,kim o yaaaaaaaa
  20. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Anı Defteri - Defterleri
    Şefim nasılsınız kıskanmayın bakem
  21. Ve sevgili Dipnot;çok teşekkür ederim...dürüst,samimi ve vicdanlı olduğunuz için.Çıkışınız,tespitleriniz kimi zaman rahatsızlık verse de cesur olan yüreğinizle yazmaya devam...sevgiler!
  22. Değerli arkadaşım, o zaman eleştiri getirdiğiniz noktalara beraber tekrar göz atalım; -şunu belirteyim öncelikle,ben olayı iki tarafa indirgemekten daha çok,olayın sadece iki tarafını göstermek istedim.PKK,dediğimiz gibi Marksist-Lenin düşüncesinden doğan,zamanla bu düşünceden uzaklaşan,çıkarların başkalaştırdığı illegal bir örgüttür.Buraya kadar içi boş olan cümleler,gelin içini beraber dolduralım.Rusya daima ABD için bir tehlike büyük bir tehlike iken,PKK zaten Rusya ile değil ABD ile olmalıydı;daha doğrusu ABD'nin çıkarlarına hizmet etmeliydi.ABD'nin çıkarları,Ortadoğu üzerinde şekkilenirken,Türkiye bu bölge için oldukça stratejik bir noktada iken ve PKK bu ülkenin iç ve dış güvenliğini tehdit ederken;başka ne bekleyebilirdik... Saddam Hüseyin,ABD tarafından diktatörleşti,ABD tarafından egemenliği genişletildi ve ABD tarafından yok edildi.Olanları anlamak için çok düşünmeye ne gerek var ki;Irak bugün silahla gelen her demokrasi kurşununda canlar,bedeller veriğrken;hangi yanılgı ABD'yi tüm bu yaşananlarda masum kılar.Doğru ya;uluslarası ilişkilerde ölçüt ''denge ve çıkar''dır,insan değil. ABD VE AB dedim özellikle;çünkü bu bölgede yaşana,bu ülkeye maddi/manevi büyük bedeller ödeten bu sorunun en büyük mimarları ve taşıyıcılarda bu iki gücün çatışmas değil miydi?ABD,PKK'nın yanında durdu;o yıkılan değil,kendisine hizmet eden bir ülkenin gereklerini uyguladı.AB ise ABD ile çatışan çıkarlarında;demokrasiyi bahane ederek,bölge feodalizmini bugüne taşıdı. İran hakkında eklenecekleri de var,yalnız Kürt sorunun yaşadığı diğer ülke olan İran,Türkiye için hiçbirzaman tam anlamıyla tehlike olmadı;ABD ile çatışan bir komşu olmakla yetinendi... İşte devlet burada en büyük yanlışı;PKK'yı yenmek için,tümüyle feodalizmi destekleyen;şehirlerde Hizbullah,köylerde koruyuculuğun arkasında durarak yaptı.Olayın sadece bir yönü... -Sistem anlayışı benim olan anlayıştır diyerek belirttikten sonra açıklarsam daha iyi olur.Sistemde ki kastım(kişiseldir) çıkar ve dengelerin,devlet içinde veya dışında yapılanmasıdır.Yani tümüyle devlet olan tümüyle devletten bağımsız olan...O zaman sorulacak sorularda devlet değil;devletin farkında olduğu yada olmadığı...devleti yönlendiren ve ona şekil veren güçler! -PKK, Kürt sorunun bir sonucudur;PKK yı besleyen yanlış teşhis ve beraberinde gelen yanlış tedavi yöntemleridir. -Terör,asla yok edilemeyendir.Sadece ülkemiz değil;dünya devletleri için de geçerli olan bu.Teörün beslendiği o kadar çok kaynak vardır ki;ideolji,din,etnik...Terör en güzel değerleri kendisi ile başkalaştırır;yeter ki biz bu oyunların farkında olup,onları huzurumuzu bozabilecek eylemleri ile muhattap olarak almayalım;bunu sağlayalım... -Neden Saadet değil de AKP?Buna verilecek o kadar cevap verken,ben konunun dışına çıkmamak için dediklerinize katıldığımı belirterek,şunu ekleyeyim...Türkiye maalesef öyle bir noktaya taşınmıştır ki,siyasal,sosyal,ekonomi...kesinlikle ABD'nin isteği dışında hareket edemez. -ABD ve AB'nin umrunda olan bir Türkiye feodalizminden değil kastım zaten;ABD ve AB ile araca dönüşen bir feodalizmdi kastım...Hizbullah ve koruyucular,feodalizmin bayrağını taşıdılar,hatalar yaptılar!Devleti temsil ettiklerini söyleyerek,herşeyi bir tarafa bırakdım;bırakdım da yaşama hakkına olan gaspı bırakamadım... -Kimlik,kişinin kendini ifade ettiği alandır;bu kimi zaman dini,kimi zaman etnik kimi zaman da sosyal olabilir.Kürt kimliğinde ki kastım;ırki olandır. -Gerçeğe dönüşecek ütopyalar...Türkiye gerçeğinde şimdilik çok zor. ben teşekkür ederim.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.