Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

Ana ekranınızda anlık bildirimler, rozetler ve daha fazlasıyla tam ekran uygulama.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

mavi olmayan gökyüzü

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey

  1. ................. I . KISIM Madde 1 Bu Sözleşme uyarınca çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır. Madde 2 1. Taraf Devletler, bu Sözleşmede yazılı olan hakları kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa, kendilerinin, ana babalarının veya yasal vasilerinin sahip oldukları,ırk, renk, cinsiyet, dil, siyasal ya da başka düşünceler, ulusal, etnik ve sosyal köken, mülkiyet, sakatlık, doğuş ve diğer statüler nedeniyle hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler. 2. Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının, yasal vasilerinin veya ailesinin öteki üyelerinin durumları, faaliyetleri, açıklanan düşünceleri veya inançları nedeniyle her türlü ayırıma veya cezaya tâbi tutulmasına karşı etkili biçimde korunması için gerekli tüm uygun önlemi alırlar. Madde 3 1. Kamusal ya da özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makalar veya yasama organları tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde, çocuğun yararı temel düşüncedir. 2. Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının, vasilerinin ya da kendisinden hukuken sorumlu olan diğer kişilerin hak ve ödevlerini de gözönünde tutarak, esenliği için gerekli bakım ve korumayı sağlamayı üstlenirler ve bu amaçla tüm uygun yasal ve idari önlemleri alırlar. 3. Taraf Devletler, çocukların bakımı veya korunmasından sorumlu kurumların, hizmet ve faaliyetlerin özellikle güvenlik, sağlık, personel sayısı ve uygunluğu ve yönetimin yeterliliği açısından, yetkili makamlarca konulan ölçülere uymalarını taahhüt ederler. Madde 4 Taraf Devletler, bu Sözleşmede tanınan hakların uygulanması amacıyla gereken her türlü yasal, idari ve diğer önlemleri alırlar. Ekonomik, sosyal ve kültürel haklara ilişkin olarak, Taraf Devletler eldeki kaynaklarını olabildiğince geniş tutarak, gerekirse uluslararası işbirliği çerçevesinde bu tür önlemler Madde 5 Taraf Devletler, bu Sözleşmenin çocuğa tanıdığı haklar doğrultusunda çocuğun yeteneklerinin geliştirilmesi ile uyumlu olarak, çocuğa yol gösterme ve onu yönlendirme konusunda ana-babanın, yerel gelenekler öngörüyorsa uzak aile veya topluluk üyelerinin, yasal vasilerinin veya çocuktan hukuken sorumlu öteki kişilerin sorumluluklarına, haklarına ve ödevlerine saygı gösterirler. ......
  2. B.M. Çocuk Hakları Sözleşmesi Bu sözleşmeye taraf devletler; Birleşmiş Milletler Antlaşmasında ilân edilen ilkeler uyarınca insanlık ailesinin tüm üyelerinin, doğuştan varlıklarına özgü bulunan haysiyetle birlikte eşit ve devredilemez haklara sahip olmalarının tanınmasının, dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu düşünerek, Birleşmiş Milletler halklarının, insanın temel haklarına ve bireyin, insan olarak taşıdığı haysiyet ve değere olan kesin inançlarını Birleşmiş Milletler Antlaşmasında bir kez daha doğrulamış olduklarını ve daha geniş bir özgürlük ortamında tòplumsal ilerleme ve daha iyi bir yaşam düzeyi sağlama yolundaki kararlılıklarını hatırda tutarak, Birleşmiş Milletlerin, İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde ve Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmelerinde herkesin, bu metinlerde yer alan hak ve özgürlüklerden ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal yada başka görüş, ulusal yada toplumsal köken, mülkiyet, doğuştan veya başka durumdan kaynaklanan ayırımlar dahil, hiçbir ayırım gözetilmeksizin yararlanma hakkına sahip olduklarını benimsediklerini ve ilân ettiklerini kabul ederek, Uluslararası İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde, Birleşmiş Milletlerin, çocukların özel ilgi ve yardıma hakkı olduğunu ilân ettiğini anımsayarak, Toplumun temel birimi olan ve tüm üyelerinin ve özellikle çocukların gelişmeleri ve esenlikleri için doğal ortamı oluşturan ailenin toplum içinde kendisinden beklenen sorumlulukları tam olarak yerine getirebilmesi için gerekli koruma ve yardımı görmesinin zorunluluğuna inanmış olarak, Çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için mutluluk, sevgi ve anlayış havasının içindeki bir aile ortamında yetişmesinin gerekliliğini kabul ederek, Çocuğun toplumda bireysel bir yaşantı sürdürebilmesi için her yönüyle hazırlanmasının ve Birleşmiş Milletler Antlaşmasında ilân edilen ülküler ve özellikle barış, değerbilirlik, hoşgörü, özgürlük, eşitlik ve dayanışma ruhuyla yetiştirilmesinin gerekliliğini göz önünde bulundurarak, Çocuğa özel bir ilgi gösterme gerekliliğinin, 1924 tarihli, Cenevre Çocuk Hakları Bildirisinde ve 20 Kasım 1959 tarihinde Birleşmiş Milletler (27 Ocak 1995 tarihli ve 22184 sayılı Resmi Gazete'den aynen alınmıştır). Teşkilatı Genel Kurulunca kabul edilen Çocuk Hakları Bildirisinde belirtildiğini ve İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde, Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nde (özellikle 23 ve 24 üncü maddelerinde) ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmede (özellikle 10 uncu maddesinde) ve çocukların esenliği ile ilgili uzman kuruluşların ve uluslararası örgütlerin kurucu ve ilgili belgelerinde tanındığını hatırda tutarak, Çocuk Hakları Bildirisinde de belirtildiği gibi "çocuğun gerek bedensel gerek zihinsel bakımdan tam erginliğe ulaşmamış olması nedeniyle doğum sonrasında olduğu kadar, doğum öncesinde de uygun yasal korumayı da içeren özel güvence ve koruma gereksiniminin bulunduğu" nu hatırda tutarak, Ulusal ve uluslararası düzeyde çocukları aile yanına yerleştirme ve evlât edinmeye de özel atıfta bulunan Çocuğun Korunması ve Esenliğine İlişkin Toplumsal ve Hukuksal İlkeler Bildirisi; Çocuk Mahkemelerinin Yönetimi Hakkında Birleşmiş Milletler Asgari Standart Kuralları (Beijing Kuralları) ve Acil Durumlarda ve Silâhlı Çatışma Halinde Kadınların ve Çocukların Korunmasına İlişkin Bildirinin hükümlerini anımsayarak, Dünyadaki ülkelerin tümünde çok güç koşullar altında yaşayan ve bu nedenle özel bir ilgiye gerèksinimi olan çocukların bulunduğu bilinci içinde, Çocuğun korunması ve uyumlu gelişmesi bakımından her halkın kendine özgü geleneklerinin ve kültürel değerlerinin taşıdığı önemi göz önünde tutarak, Her ülkedeki, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki çocukların yaşama koşullarının iyileştirilmesi için uluslararası işbirliğinin taşıdığı önemin bilincinde olarak, devamında verilen maddeler verilmiştir....
  3. "Sokak Çocukları Sorunu Konusunda Alınabilecek Önlemler, Yapılabilecek İşbirliği,Sosyal Hizmetler Ve Çocuk Esirgeme Kurumu Tarafından Konuya İlişkin Yürütülen Hizmetlerin kısa Bir Özeti" adlı raporun giriş bölümünden alıntıdır. Ülkemizin hızlı bir endüstrileşme sürecine girmesiyle birlikte, sağlıksız bir kentleşme ve sonucunda oluşan toplum yapısındaki değişikliklere paralel olarak değişen aile yapısı, bu gelişime ayak uyduramayan ailelerin oluşmasına neden olmuştur. Bu süreç içinde ekonomik yoksulluk ve köyden kente göç sonucu oluşan kültürel çatışmayı da yaşayan aileler kent yaşamının dışına itilmektedir. Geleneksel kırsal kesimde ailenin aldığı destek ( psikolojik, sosyal, ekonomik ) kentlerde toplumsal kurumlar tarafından sağlanamadığında, büyük ümitlerle kente göçen yığınların aile ilişkilerini etkilemekte, çocukları başıboşluğa sürüklemektedir. Ayrıca boşanmalar, resmi nikah olmaksızın yapılan evlilikler, değişik eşlerden olan çocuklar, ebeveynlerden birinin evi terk etmesi gibi nedenler de çocukların sokakların sokak yaşamını seçmesine neden olabilmektedir. Bu sorun yoğunlukla metropol illerde görülmektedir.Özellikle İstanbul gibi gecekondulaşmanın ciddi boyutlarda sorun olduğu ortamlarda ailelerin kontrolünden çıkan çocuk sayısı günden güne artmaktadır.Soruna kısa bir süre içersinde sistemli bir müdahale yapılmaması durumunda ise bir süre sonra büyük bir olasılıkla daha büyük yatırımlar yapılması gerekecektir.2828 sayılı kanun kapsamına giren bu soruna hizmet götürmek Sosyal Hizmetler Ve Çocuk Esirgeme Kurumunun görevidir. Ancak bu sorun çeşitli sorunların bir bileşkesi olduğundan çok yönlü bir işbirliği ve koordinasyonu içeren bir rehabilitasyonu gerektirmektedir alıntı...
  4. Sokakta Çalışan Ve Yaşayan Çocuklar Üzerine Araştırma İzmir ve Ankara sokaklarında çocuklarla yapılan alan araştırmalarının sonuçlarını birbirleriyle karşılaştırarak aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür. Çocukların çoğu ergenlik öncesi ya da ergenliğin ilk döneminde bulunmaktadır.İzmir örnekleminde en büyük yığılma (%46) 11-15 yaş grubunda, Ankara’da ise 13-15 (%57) yaş grubundadır.Her iki kenttede 8-10 yaşları arasında bir çok çocuğun da sokakta çalışmakta olduğu görülmüştür. Yine iki kentte de çocukların %15 kadarı sokakta çalışmaya sekiz yaşından daha küçükken başlamış olduklarını belirtmişlerdir. Sokakta varoluşun bu kadar erken yaşlarda başlamakta olması, bu çocukların sokakta karşılaştıkları tehlikelerle ilgili ileride değineceğimiz bulgularla birlikte değerlendirildiğinde, alınması gereken önlemlerde gecikilmemesi gereği daha iyi anlaşılmaktadır. Çocukların çoğunluğu %82-89 parçalanmış ailelerden gelmektedir. Ebeveynlerin eğitim düzeylerinin çok düşük olduğu görülmüştür.Babalarının büyük çoğunluğunun ilkokul mezunu ya da ilkokuldan terk oldukları, annelerin yarıdan fazlasının ise hiç okula gitmedikleri dikkati çekmiştir. Annelerin %90 dan fazlasının ev dışında çalışmadıkları belirtilmiş.Babaların %44’ününde halihazırda işsiz olduğu anlaşılmıştır. Ailelerin sahip oldukları çocuk sayısının çok yüksek olduğu görülmüş.İzmir için %43 ünün 4-6 çocuk, %26 sının ise 6 çocuktan fazlasına sahip oldukları görülmüştür. Çocuklara sokakta bulundukları sürelerde fena muamelelerle karşılaşıp karşılaşmadıkları sorulduğunda , fiziksel, duygusal istismara uğradıklarını söylemişlerdir.Genel olarak kimler tarafından istismar edildikleri sorulduğunda ise ilk sırayı büyük çocuklar almaktadır.Çocukların çoğunluğu şiddetle karşılaştıklarında akranları tarafından korunduklarını söylemişlerdir.Birbirlerine para verdiklerini, bir kısmı da( %30) paraya ya da yiyeceğe ihtiyaçları olduğunda, zaman zaman çevredeki esnafa başvurduklarını ve destek gördüklerini söylemişlerdir. Doç.Dr.Sezen Zeytinoğlu Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü
  5. Sokak Çocuğu Kimdir ? 24 Saat sokakta yaşayan, ailesiyle ilişkileri kopuk olup geçimini sokaktan sağlayan, zaman zaman suça bulaşıp zaman zaman tiner bali gibi uçucu maddeler kullanan ya da bunlara gereksinim duyan, sokağın özgür ortamını mekan edinen çocuklardır.Bu çocukların aile , okul, çocuk kurumları gibi kendine karşı sorumluluğu olan kişi yada kurumlarla hemen hemen hiç temasları bulunmamaktadır. Çeşitli nedenlerle evden kaçmış, aile ve toplumla olan bağları tamamen kopmuş olan bu çocuklar komünler halinde, kendilerine özgü kurallarıyla köprü altı yaşamını seçmiştir.Yaşamı ve/veya yaşam kaynakları için sokak onların 24 saatlik meskenleridir. Sokakta Çalışan Çocuklardan Farkı Nedir ? Sokakta çalışan çocuklar ailesinin geçimine katkıda bulunmak yada kendi masraflarını karşılamak için günün bir bölümünde sokakta çalışan, gecenin erken yada geç bir saatinde evine dönen çocuklardır.Mendil-sakız-su-kart satanlar, ayakkabı boyacılığı yapanlar, kırmızı ışıkta araba camı silenler, sabit noktalarda dilencilik yapanlar... v.s buna örnektir.Genelde tiner, bali ve benzeri madde bağımlılıkları yoktur. Bu çocukların aile ilişkileri bir şekilde sürmektedir. Çocuğu sokağa iten en önemli faktör aile ve yaşanan ekonomik sorunlardır. Sokak çocuklarının çoğunluğu %82-89 parçalanmış ailelerden gelmektedir. Yapılan araştırmalarda ebeveynlerin eğitim düzeylerinin çok düşük olduğu görülmüştür. Babalarının büyük çoğunluğunun ilkokul mezunu ya da ilkokuldan terk oldukları, annelerin yarıdan fazlasının ise hiç okula gitmedikleri dikkati çekmiştir. Annelerin %90 dan fazlasının ev dışında çalışmadıkları belirtilmiş, babaların %44’ününde halihazırda işsiz olduğu anlaşılmıştır. Ailelerin sahip oldukları çocuk sayısının çok yüksek olduğu görülmüş. İzmir için %43 ünün 4-6 çocuk, %26 sının ise 6 çocuktan fazlasına sahip oldukları görülmüştür. Türkiye'de sokak çocuklarının sayısındaki hızlı artış özellikle büyük kentlerde kendini gösterirken, sokaklarda yaşayan ve madde bağımlısı çocuk sayısının en yüksek olduğu üç il İstanbul, Ankara ve Uşak olduğu araştırmalarda belirtiliyor. Hangi Tehlikeler İle Karşı Karşıya ? Şiddet, fiziksel ve cinsel istismar, başkaları tarafından suç işlemeye zorlanmak, yanma-yaralanma, kronik-tehlikeli bulaşıcı hastalıklara yakalanma, bakımsızlık sonucu oluşan sendromlar, kaçırılma, öldürülme. Uçucu Maddelere Neden Gereksinim Duyarlar ? Sokaktaki şiddete karşı durabilmek ve dayak yediklerinde acı hissetmemek, sokaktaki soğuğa dayanabilmek, yaşadığı zorluklara karşı bedensel ve duygusal güç oluşturabilmek yani kendilerini güçlü ve cesaretli hissedebilmek , halüsinasyonlar görüp güzel şeyler hayal edebilmek ve utanma duygularını yok ettiği için rahatlıkla başkalarından yemek isteyip, dilenebilmek ve özgürce konuşabilmek için uçucu maddelere gereksinim duyarlar. Bunun dışında, sokaktaki grupların ortak yaşam biçimine ayak uydurarak gruba kendini kabul ettirebilmek, tiner-bally gibi maddelerin ucuza kolayca bulunabilmesi de diğer başka etkenlerdir. alıntı...
  6. ''onca gördüm de bir tutunamadım aşk ya da sevilemedim hiç severken nefret ettim belki de dostluklardan ilk kez korkumla seviştim sindiremeden hiç içime neredesin aradım onca vardım kapı eşiklerine onca yılmadan bekledim ağladım sonbaharda tanrı var mıdır sahi ya da kışın şu yanık kokusunda senden bir iz esmer yağmurlarda yitirdim parmak uçlarımdan esmer sevdayı ayrıldım kendimden kendiliğimden neredesin söyle hadi bak sıyrıldım şu sırnaşık kediliğimden ... bilmeyiz hiç, düşünemeyiz. aşkın hem o çarpık kafiyelerde, o yitirdiğimiz ve yitirdiğimizden bihaber olduğumuz, hem de sonbaharın solgun ve kırılgan sarı yaprakların da gizlendiğini... zaten her seferinde onları da alıp götürür amansız bir rüzgar... ya da yapraklar kapılır her seferinde özgürlük adına rüzgarın o mayhoş eteklerine... samimiyet adına ne kaldıysa, sonbaharın kurak gözlerinin solgun maviliğinde vardır belki... belki de her düşen yaprakla samimiyet ve dürüstlükte son damlalarını veriyordur toprağa... ne dersin... sonra esmer bir yağmur olur bulutlardan sağanak inen hüzün... belki de insanlığa sığmaz bu bende ki isyan... bu esmer yağmur ıslatmaz... belki de ben bile bilmiyorum bu anlamsız isyan kime... içimde ki bitmek bilmez savaş ne zaman bitecek.. ne zaman bitecek hücrelerim...ve ben ne zaman samimiyetle kahvemi içip insanlara gülümseyeceğim... şimdi akşam... şimdi kış... her sonbahar, şu soğukluğun acısını yaşamamak için acısını içimde katlettiğim kış… ve ince ince gördüğüm her kahpeliğinin içine tükürdüğüm... öyle bir mevsim, şu manasız ve kurgusal döngü içerisinde... yoksun tanrının inayetinden... yoksulluğun yanık kokusunu duyduğumda utanmadan insanlığımdan çıktığım... neden bu yoksun ve öksüz sevdalar... ama bilirim ne yoksulluğun ne de bu yoksun ve öksüz sevdaların saikası şu koca tanrı... koca inayeti kucağında dağıtmakta bol keseden... şimdi kış... ne kafiyeler kaldı hayata dair... ne de içimize sinmeyen o sansürsüz aşk... sonrası bir tutam iflah olmaz acı bir tutam deli özlem işte... bir tutam yanık kokusu avucumuzda kalan... daha ne olsun... sevgililer ardına hüzünlü bakışlar atıp yitirilmişliklerine koşarken, ben korkumla sevişip kendi sırnaşıklığıma dönüyorum şimdi... sen, esmer ve güzel kadın... sevgiyle kal... ya da varsa aşkla... yoksa da üzülme... bakarsın bir gün düşüverir belki kalemlerin ucundan çarpık kafiyeler...'' * tam aşk üzerine yazılan bu kelimeleri okurken,şimdi bir yağmur yağsa,sırılsıklam olsam,üşüsem,yaşadığımı farketsem...iyi ki yaşıyorum desem...ama yalnızlığı dolu dolu yaşayarak! başaramadım,gideceğim tüm limanlar da yağmuru özlerken,gitmem gereken limanları unutdum...sevgiler! *alıntı.
  7. Sevgili arkadaşım, belki de dediğin gibi herşeyden önce insan olmayı öğrenmeliyiz.Diyarbakır'da bugün insan olmayı beceremeyenler yine sahnedeydi.Lanet okuyorum;eklenecek tek kelime bile bulamıyorum.Yazık,çok yazık!
  8. çizgi film eşliğinde güzel bir kahvaltı...23 yaşındaysanız ve hala çizgi filmler hayatınızın ekseni ise hayat gerçekten çoooooooooooook daha güzel
  9. Kişisel olan tartışmalar mı,olur mu Sayın Taylan, farklı yada eksik düşünebilirim;kimse bilgiyi kendi tekeline,haklılığı kendi tekeline alamaz ki!Bilgilerimiz bizimle sınırlıyken! size ve düşündüklerinize değer veriyorum,bu sadece bu forum için geçerli. insan olarak,benim ülkemin insanı olarak size değer veriyorum;bu tüm yaşamım için geçerli. Galiba ben eksik/yanlış anlattım. Zaman ilaçtır,evet hem de çok iyi bir ilaç. Özür dilerim,yanlış anlaşılmalara izin verdiğim için.En kısa zamanda ne demek istediğimi açık açık yazacağım,eksiksiz anlatmaya çalışacağım;kendi doğrularımı...saygılar!
  10. Denizin kendini beğenmiş kızı kalk bak atı alan Üsküdar'ı geçti...bugün öğleye kadar iş yok;kaçtımda kaçmışken sana çay demledim...uyan bakem bu saattte kahve sağlığa sigara kadar zararlı ondan çay yaptım
  11. Ve Sevgili Dipnot;yeni farkettiğim güzel ve aydınlık yürek...çok teşekkür ederim.Sizi geç de olsa tanımak güzel... Ve Sevgili Angel; samimi olan düşüncelerinle zaten bu daveti güzel kılansın... İyi ki varsınız...yarının çocukları size minnettar olacaktır;güneşin tadına siz ve sizin gibi düşünenlerle varacaktır...Sevgiler!
  12. Değerli arkadaşım, oldukça objektif bir yaklaşım.Yalnız bana göre ulus olmak demek bu ülkenin birliğine ve bütünlüğüne hayır demek değildir.Sadece bunu eklemekle yetineceğim.Sevgiler...
  13. Sevgili Politika, Bu forumda olduğum günden beri yazıları ile burada olan biriydiniz.Galiba benden önce de buradaydınız.Sürekli yazandınız,rahatsızdınız,farkındaydınız.Eminim ki bu forumda düşüncelerimi en iyi bilenlerdensiniz. Yıllardır maddi/manevi verilen bedelleri burada yazarken,herkes kendi penceresinden analiz yoluna gitti,kendince çözümler üretti. Yaşananlar farklıyken,tanıklıklar yaşananlarla sınırlıyken bizim belki de empati adına yapacağımız en iyi çözüm yolu,birbirimizi anlamaktı.Anladık mı,bence evet.Ben sizi,ne demek istediğinizi çok iyi anladım. Bizler kardeşiz derken,verilen canlar emin olun ki hepimizin canını çok acıttı.Sadece sizin veya benim değil,hepimizin.Hangi zihniyet gencecik bedenleri toprağa veren annenin çaresizliğini,acısını görmemezlikten gelebilir ki!Bu ülkenin her parçasında ölüm olağanlaşırken,buna rağmen bizi bir tutan yine ortak olan kaderimiz değil miydi? Değerli arkadaşım,imparatorluktan en büyük sancıları taşıyan bu ülke,çok bedel ödedi.Bırakın bu ödenen bedelleri;bedellerle anlatılmayacak kadar büyük oyunların deneği olmaya mahkum bırakıldı. Sadece terör değildi; sürekli çelme takılan demokrasi çabaları, silahla,uyuşturucu ile nemalanan,yasal olmayan güçler,birileri için Şeri diğerleri için Laik olmanın kavgasını verenler,darbelerden kalan yasalar,darbeyi sadece darbecilerle sorgulayan zihniyetler,milli duyguları siyasal hesaplarla doz meselesine dönüştürenler.... Sadece terör değildi; tüm bu çözümsüzlüklere kaynaklık eden ''basiretsiz bir siyasi anlayış''ın ürünü olan siyasilerimiz,mecliste bizi temsil ettiğini söyleyen,temsiliyetin ne olduğunu bile bilmeyen vekiller,her iktidarla değişen düzenler,yasalar,işler ve her iktidarla düşünsel devinim geçiren insanlarımız. Sevgili Politika, Verilen bedellere ve tüm bunlara rağmen,hala aydınlığı yazıyorsak,hala sağduyu diyorsak,bu bir ütopya değil bu herşeyi ile bir olan halklara olan güvenimizdendir. Bu ülkede bir iç savaş yok,iç savaş için kesin taraflar gerek,iç savaş için her yönüyle ayrışan Kürt ve Türk halkı gerek,iç savaş ile kesin ölçütlerle belirleyen sınırlar gerek.İç savaş bu değil,bu halk PKK nında ne olduğunu çok iyi biliyor.Böyle olmasaydı,PKK kalkıp SİYASİ OLAN ÇÖZÜMLER SÖZKONUSU OLDUĞUNDA BOMBALAR PATLATMAZDI. Değerli Arkadaşım, Kürt sorununu kabul etmediğinizi bilmiyorum,adı ne olursa olsun;bu sorun kendi içinde ürettiği olumsuzluklar ile tüm yaşamımı hipotek altına almışken,ben tüm bunlara kader demeyeceğim,susmam gereken yerde susacak;ama haykırmam gereken yerde de ben buradayım diyeceğim. Okullar yakılırken,eğitim PKK için sonken;ben sonuna kadar eğitim diyeceğim.Köyler yakılırken,koruyucular yıkarken ben sonuna kadar asli olan devlet otoritesi diyeceğim;yıkımların verdiği öfkeye yenilen bir halkı görmemek için. ve sağduyu,sağduyu,sağduyu... ''Türkiye’de ifade özgürlüğü olsa, ‘Kürt’ün derdinden’ kopmak isteyen bir siyasi görüş de belirecektir elbet. İtalya’nın Kuzey’inin Güney’inden ayrılmak istemesi gibi. Bu ‘pislik’ bize bulaşmasın siyaseti, pragmatik, snob, acımasız bir merkez periferi siyasetidir.(Gökhan Özgün)'' buna yenik düşmemek için sağduyu... sahip çıkalım kendimize,sahip çıkalım insanımıza,sahip çıkalım yarınımıza... Canımız acısa da,olanlar da halklarımız tamamiyle masum değilse de yeni yıkımlara ev sahipliği yapmamak için,rantçılara fırsat vermemek için sağduyu...
  14. Yapma be Angelim...hepsini yolla
  15. severek ve anlayarak yazan varken sevmemek elde değil!
  16. Ya ben bu Dayıca yorumları çok sevdim
  17. Siz isteyin bölücü de olurum...Sizi mi kıracağım. İddianamedeki kastınızı yazında benim ne kast ettiğim konusuna gelelim.Ben gözaltına alınanların hepsi suçlu değil demek istedim;yine anlaşılmamış. Girin canım,ABD mi Fırat mı?Onlar da melek değildir.Neyse sizin öfkeniz geçsin hele,o zaman ne dediğimi anlarsınız. Ayrıca tüm yazdıklarımla değil,alıntılarla cevap vermede ki mantığı daha çözemedim.Saygılar.
  18. Sevgili forum arkadaşlarım, Bugün yazılanları okudukça şaşırdım,okudukça üzüldüm.Adına ne koyarsanız koyun,yıllardır bedel ödeten bir sorun ve sonuçları.17 asker şehit oldu.Bu kadar basit ifade edilende basit olmayanı bulmak.Bu çok zor değildi.Tv lerde sorgulanan bir baskın,insan kanı üzerinde siyaset yapanlar,dikkatli olun çağrıları...gündem baya yoğun! En acı olan ise bunca acı içinde;iç savaş yorumları.PKK yıllardır bunu istiyor,kızacaksınız ama savaş tüccarları yıllardır bunu istiyor.Başarmalarına izin vermeyelim.Lütfen herkes sağduyulu olsun.Sağduyulu olalım...kaybetmemek için,yaşamak için,aydınlık bir ülke için... BARIŞ diye haykırıyor;Nazım Ustam ile bitiriyorum... ''Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, Ve bir orman gibi kardeşçesine....'' Saygılar!
  19. Kim bu emri veriyor? Veya kimler?.. “Gidin, sınırdaki karakola baskın yapın. Öldürebildiğiniz kadar asker öldürün” diyenler? Ve amaçları ne? Ne istiyorlar?.. Adına ne derseniz deyin, isterseniz ‘Kürt sorunları’ deyin, isterseniz ‘Güneydoğu sorunları’... Bu baskının, o sorunların ‘barışçı’ bir şekilde çözümüne katkısı olabilir mi? Daha önceki benzerleri gibi, sadece, ‘savaşçı’ eğilimlerin tırmanmasına katkısı olabilir. O savaşçı eğilimlerin de, sorunları büsbütün çözümsüz hale getirmekten başka bir sonucu olmaz. *** Gencecik insanların yurdun birçok yerine gönderilen cenazeleri... Ya tören yerinde, ya televizyon başında gözyaşları içinde izlediğimiz cenaze törenleri... Anaların, babaların, kardeşlerin, çocukların yürek parçalayıcı çığlıkları, hıçkırıkları... O gözyaşlarının, çığlıkların, hıçkırıkların arkasından herhangi bir sorunun çözüm yolu açılabilir mi?.. Sadece, acının, öfkenin, bedduanın ve tepkinin yolu açılabilir... *** Evet, tepki... Ama kime karşı?..Emri veren veya verenler gibi, uygulayanlar da belli değil... Ortada bir tek, ‘PKK’ diye bir ‘örgüt adı’ var. Ama PKK’lılar kim?.. Veya kimler PKK’lı?.. Bazısının adı veya kod adı, devlet istihbaratıyla önceden öğrenilebiliyor. Bazısının ise kim olduğu, ancak çatışmalarda ölü veya diri olarak ‘ele geçirilir’lerse belli oluyor. Örgütün, asıl otoriteye sahip olan liderinin veya liderlerinin kimler olduğuna dair haberler ise çelişkili... Rivayetler çok... Böyle bir dumanlı havada, PKK’ya karşı duydukları tepkinin hedefini arayanlar, etraflarına ister istemez ‘şüphe’yle bakıyorlar. “O da PKK’lı olabilir, şu da PKK’lı olabilir” şüphesi... “Olmasa bile, madem ki Güneydoğuludur, öyleyse PKK’yı destekliyordur” şüphesi... *** Tabii, çoğu halde, o şüphe çok yanlıştır. Güneydoğulu oldukları için haklarında şüphe duyulan kişiler, kaybettiğimiz askerlerimizin ardından, en az o şüpheyi duyanlar kadar gözyaşı dökmüş olabilirler. Ama, kendilerine şüpheyle bakıldığını onlar da fark ederler ve bundan tedirgin olurlar. Bunun arkası nasıl gelecek diye, kaygı duymaya başlarlar. Onlar da, kendilerine şüpheyle bakanlara şüpheyle bakarlar. Karşılıklı şüpheler; kaygılar... Ve bir gün eğer bunları körükleyecek bir neden ortaya çıkarsa, bağırmalar, çağırmalar, cepheleşmeler ve dövüşmeler... Eğer herkes kendini bu rüzgâra kaptırırsa, öyle bir başlangıcın sonucu böyle olur. *** Üç gün önceki karakol baskınını emredenlerin ve düzenleyenlerin amacı da, herhalde budur. Daha önceki baskınlardaki, büyük şehirlerimizdeki bomba olaylarındaki gibi, herhalde istiyorlar ki, vatandaşlar birbiriyle düşman haline gelsin, ülke içindeki çatışmalar büyüsün, yoğunluğu daha da yüksek bir “iç savaş”ın koşulları oluşsun... Sonra?.. Sonrasını pek düşünmezler. Tarihte örnekleri vardır. Bu gibi terör hareketlerinin içindeki bazı hesapçıların hesabı oraya kadardır. ‘Sonra?’ sorusuna karşı ‘Sonrası kendiliğinden gelir’ diye cevap verirler. Yani, işin içine başkaları da girer... Bölge karışır... O karışıklığın içinde belki onları memnun edecek bir şeyler çıkar... Beklentileri böyledir. Talih oyunlarındaki gibi ‘belki’lere bağlıdır. Tabii, o ‘belki’lere bağlanan yarım hesapların arkasından, onları ‘memnun edecek’ ‘bir şey’ler çıkması ihtimali fevkâlâde zayıftır. Ama o zayıf ihtimalin peşinden koşarken, kendileri başta olmak üzere ülkelerindeki herkese zarar verirler. *** Ülkemizin sağduyulu insanları böyle bir ‘şüphe tırmanması’nı başlangıçtan itibaren önlemek için, gereken dikkati göstermelidir. Son baskın olayı üzerine televizyonlarda yapılan bazı konuşmalarda ve gazetelerdeki bazı yayınlarda o dikkatin ihmal edildiği görülüyor. ........ PKK teröristlerinin son saldırıları dahil, tüm terör eylemlerini ne kadar tel’in etsek azdır. Ama o eylemlerin sorumluluğunu taşıyanları ararken, yanlış hedefler seçersek, teröristlerin amaçlarına katkıda bulunmuş oluruz. Terör iç savaş istiyor, yanlış hedeflere yönelmeyelim...(Altan Öymen)Radikal...lütfen okuyun!
  20. Bakın,ben saygı ve ciddiyet konusunda dikkatli olmaya çalıştıkça,siz suçlayıcı olmaya devam ediyorsunuz.Özür dilerim ama bana suçlayıcı yada olmadı bu gibisinden mesajlarla değil,cevaplarla karşılık veriniz. Kimin ne derdi var,anlayamadım.Neden hemen birilerini taraf olarak görmeye çalışıyorsunuz?Taraf olmak mı lazım,bazı şeyleri yazarken...Bu tip yaklaşım sağlıklı değil,doğru olan hiç değil. Diyorsunuz ki yüzdeleri geçin,geçtik.Lütfen öfkenizi yenin,kulak verin.Kürtleri böylesine taraf olmaya zorlamayın.Beni PKK ile aynı potaya koymayın.Ne PKK nede DTP zerre kadar beni ilgilendirmiyor. %99 değil arkadaşım,en azından yarısı böyle düşünmüyor.Düşünmüyorrrrrrrrrrrrrrrrrrrr;düşünüyor diyorsanız,gösterin bana.
  21. Sayın Taylan, Bakın ben ''kurunun yanında yaş da yanmasın'' diyorum ve ekliyorum;ama yanan yaşlar da unutulmasın.Allah ne verdiyse yapıştırma cinsten değilim emin olun;hatta arkadaşlarım gereğinden fazla iyi niyetlisin derler. Ben yanlış yada eksik anlatmış olabilirim;biraz başa dönmek gibi olacak ama,artık idare edin. Dedim ki Ergenakon bir hayal ürünü değildir;ama bu demek değildir ki,Ergenakon bugün o iddianamlerle anlatılandır.Ergenakon yada başka bir isim verin,farketmez ama bugün ülkemizde ki bu tür yapılanmaların olmadığını kimse söylemez.Bakın Abdülkadir Aygan'ın itiraflarını bir kez okuyun;orada ki zihniyeti okuyun;o zaman neden sistem diye ısrar ettiğimi anlarsınız.Çünkü sistem bireylerle değil,işlerliği ile vardır. Darbe hesapları,faiili meçhuller...uyuşturucu,kaçakçılık....bunların hepsi aynı zihniyetin ürünüdür.İllegal olan bu yapılanmalar,devlet otoritesini kendi kafalarınca yok sayanlardır;bedelini hala ödüyoruz. Nurseli İdiz,gözaltına alındığında bir arkadaşım;ya bunlar da herkesi mimlediler şeklinde bir düşünceyi dile getirmişti ki;haksız değildi.Gözaltında iken yaşamını yitiren işadamı,suçlu ve masumluğu kanıtlanamazken bunun hesapsız kalınmasını da görmemezlikten gelemeyiz. Ama tüm bunlar,iktidarla değişen hesapları,hakları,haksızlıkları göstermez mi?Bugün iktidarın işine bu gelmekte,yarın ki farklı bir arenada hesabına geleni yapacaktır. Ben başta da belirrtim,yine yazıyorum...bugün gözaltına alınanların hepsi suçlu değil,hepsinin suçsuz olmaması gibi...ama asıl karanlık hala dışarda,hala aramızda...yaşananlar bunu net göstermiyor mu? Beni dosyaya mı ekleyeceksiniz;ne demek istediğinizi anladım;ama sevgili arkadaşım...keşke önce beni dinlesen!İnan ki yuklarda ki iletilerle suçlanacak kadar suçlu değilim;suçlu olmayacağımı bu kadar da net söyleyecek kadar masum da değilim. ama lütfen biraz empati...saygılıyım yine de düşüncelerinize...beni istediğiniz yere koymakta özgürsünüz...saygılar!
  22. Değerli arkadaşım,affınıza sığınarak bu çağrınıza ortak olmak ve eklemek istiyorum... Sayın Başbakanım, bu ülke verilen bedellerin hemen ertesinde içi boş vaatlerle değil;sevgiyle,umutla,dürüstlükle atılacak adımları beklemektedir.İlgi alanımız;birey ve partilerin kişisel hesaplaşmaları değil;yarınımızla bizim olan ülkemizdir. Sayın Vekillerim, sizler halkın iradesi ile oraya gelirken,nedense kendi iradeniz ile değil,sizin olmayan iradelerle yazıp,çizip,konuştunuz diyecektim ki;sadece susmakla yetinen sizlere söyleyecek birşey kalıyor mu?Hesabı verilecek..hesabını sorucağız... Ve medyam,para için putlaştırılan düşüncelerinizi,gelin bir tarafa bırakın.İnsanları uyutmak size birşey kazandırmaz;tepki verin;yalan da olsa yanlış da olsa biraz düşünerek yazın,biraz düşünerek anlatın. Ve aydın diye geçinen,en büyük yozlaşmayı kendi içerisinde barındıran ''ileri gelenler tayfası'',lütfen birkez olsun,buradayız deyin. Ve halkım,lütfen artık farkına varın;sizi öldürmek,sizi tepkisiz hale getirmek istiyorlar.Sizi ellerinde ki iplerle yönlendirmeye çalışıyorlar.Başardılar mı,bilmiyorum...başarmışlarsa da kırın o zincirleri... yada tüm bunları görmemezlikten gelin;egemenlerin düşüncesi ile yaşamaya devam edin.Sizin olmayan düşüncelere taşıyıcılık etmeye devam edin...Sizler dokunmaz deseniz de yılan, bana emin olun ki o zehrin farkında olamayacak kadar zehri içinizde taşıyorsunuzdur,taşıyoruz...
  23. Yüzdeleri geçelim o zaman;bu topraklar üzerinde yaşayan Kürtlerin yarısı bile böyle düşünse;emin olunki bugün biz bunu değil;gerçek anlamda varolan bir iç savaşı konuşurduk. Araştırmaya mı bakacağız?Bence yaşananlara bakmak daha doğru...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Tarayıcı push bildirimlerini yapılandırın

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.