Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

mavi olmayan gökyüzü

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey

  1. Sevgili Dipnot,işte çözüm bu! ''Aklım yettiğince çözümü şöyle açıklamaya çalışacağım...... Biliyorsunuz 25 yıldır yaşanan çatışmanın bilançosunu 55 bin ölü olarak açıkladı dün. Peki bu 25 yılda kaç kez geçildi sınır ötesine?.. Ve tekrar tekrar geçilse ne değişecek? Kaldıki İngiliz komutanlar bile Afganistan’da askeri bir zaferin olanaksızlığını ilan ederken... Biz binlerce çocuğumuzu yabancı topraklara göndererek ne kazanabiliriz?... Son zamanlarda olmuyor sanıyorum ama bundan 8-10 yıl öncesine kadar malumunuzca OHAL köyleri yaktı yıktı, Bunun sonucunda milyonlarca Kürt vatandaşını Batı illerine sürdü/sürmek zorunda bıraktı... Bırakılda ne oldu? peki... Sonuç kocaman bir hiç... Sorunlar bir yumak gibi daha da büyüdü... ... Bugünlerde yaşanan bu gerilim içinde Türkiye bir yerel seçime gidiyor/hazırlanıyor... Ne olabilir bu süreç zarfında... Şu olur.... DTP kapatılır ve Kürt vatandaşlar “Bize dağdan başka yol bırakmıyorlar” duygusuna esir edilirse gerçekçi ve akılcı çözüme yaklaşır mıyız? Bakın... Sorun kesinlikle sınırın ötesinde değil... Burada... Sorun, ikiz oğullarından biri askerde diğeri PKK’da olan 70’lik Zülküf Amca’nın evinde. Çözüm de o evde. İkiz kardeşlerin kardeşce bir arada yaşamasında/yaşatılmasında!... Fakat anladığım kadarıyla, bunları söylemek yetmiyor.. Sakal da bıraksanız kimse dinlemiyor maalesef... Ama esas gerçek şu ki... Sözümüzü dinletmek toplumsal bir güç olmaktan geçiyor... Yani aklını kullolmanın objektif yaklaşımında.... Irk gözetmeksizin insan olmanın objektif yaklaşımında....'' Değerli forumdaşlar,işte yıılardır uğraştıran.55 bin canla rakamlaşan sorunun,çözümü....Sevgili Dipnot'a ait olan bu tespitlerde...teşekkürler;dürüst ve güzel düşündüğünüz için!
  2. PKK askerin mi sorunudur;hayır.Peki ,asker bu sorunun neresindedir?Askeri yöntemlerle çözülmeye çalışılan Kürt sorunu,Kürt sorununun bir sonucu olan PKK...İŞTE TAM BU NOKTADA ASKER BU SORUNUN DENİLDİĞİ GİBİ KAYNAĞI OLABİLİR. Aslında işin özüne inmek çok da zor değil;Kürt sorunu yada başka bir adlandırma,şark sorunu da diyebilirsiniz;herkesin baştan beri kabul etmesi gereken bir sorununun varlığı,o sorun hakkında ki doğru çıkarımlar ve sunulacak reçete.Bu çözümsüzlük garabesinden kurtulmak hiçte zor değil. Kürt sorununu, birkaç kendini bilmezin devlet otoritesine karşı olan terbiyesizliği(bu tanımı başka bir forumda görmüştüm)olarak nitelerseniz,askerinize de hadi vurun dersiniz. Asker kendisine verilen bu emri yerine getirmek zorundadır;sormak lazım...peki bu kendisine verilen görevi yerine getiren asker,yaptığı yanlışlıklar ile soruna ne kadar ortaklık etmiştir? Bana sorarsanız;ben sorunsallaşan askeri anlayıştan çok daha fazla sorun olan siyasi anlayışa bakalım derim.Asker bu sorunun çözümünde ne kadar samimidir,yaptıkları nedir,yapması gereken nedir vs soruları, yukarda sorulan soruların içerisinde ararsak yaşananlara,kısa vadede yaşanacaklara bakış açımız daha doğru olacaktır. Bu son saldırı ile beraber,bu ülkenin insanları belki de ilk kez devlet otoritesinde ki eksiklikleri,devlet kurumlarını bu kadar net ifadelerle eleştirmeyi becerebildi;becerdi dedim.Çünkü tabulaştırılan sorun,kurum,ideoloji vs çözümsüzlükten başka bir şey getirmez. Katılımı nasıl engelleriz? katılımı engellemenin yolu askeri değildir;öncelikle bölge halkının,devleti kendi yanında görmesi gerek.Devlet halkına ''ben buradayım,her koşulda yanındayım demeli'';devlet oradaydı zaten diyecek olan olursa,eklerim...devlet orada değildi;asker oradaydı,devlet orada değildi,koruyucu oradaydı...Asker devlet midir;kesinlikle halk için hayır.Koruyucu mu...?geçtim onu... devlet otoritesinin olmadığı bir yerde;neler yoktur ki...PKK da orada olması gerekene dönüşmez mi?O da,orda ben buradayım demez mi;istediği şekilde egemenlik kuramaz mı... bu arada kendi çevremden edindiğim bir izlenimi yazmadan geçemeyeceğim;burada bu sorunu konuştuğumuz da düşüncesini belirten bazı arkadaşlarımız;biz PKK çözüm değil dediğimiz zaman bize şunu söylüyor;Ama bu ülkede Kürtçe nasıl serbest oldu,sen bilmiyorsun...Bakın bu sorunu sahiplenmeyen,çözümde de yoktur;PKK ve DTP bu sorunu sahiplendikçe;halk nezdinde bu kaçınılmazdır. ne zaman ki bu ülkenin tüm insanları,güvenebildikleri,kendilerini rahat hissettiklerini düşündüğü bir devleti görürse o zaman dağlara çıkmaz,ne zaman ki siyasisi ile aydını ile kendisine uzatılan el görse,o zaman dağlara çıkmaz...ne zaman ki medyası ölümü şu veya bu gibi rantlarla kutsallaştırmaktan çıkarırsa,o zaman dağlara çıkmaz...ne zaman ki ''ötekileştirilmezse'' o zaman dağlara çıkmaz... ne zaman ki kendisi Kürt kimliği ile bu ülkenin insanı olursa,o zaman dağlara çıkmaz...ne zaman ki insanlar ona Kürt değil,insan gözü ile yargılamaya başlarsa...işte o zaman,sadece o zaman katılımın önüne geçilecek...demokrasinin kazandığı gün! ......
  3. ...yemek için dışarı çıkacağım...sonra tekrar iş çok yorucu ve oldukça yoğun bir iş günü
  4. Vekiller DTP kapatılsn diyor,asker bunu istiyor,halk bunu istiyor,DTP bunu istiyor...PKK BUNU İSTİYOR;istekler sıralanmaya devam ettiği sürece ölmeye,öldürülmeye devam!
  5. Hörmetler,hörmetler Neyse emperyalizme dönelim;dönme dolaplar işte!
  6. Bir hatırlatma: “Düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dil kullanılamaz...” (1982 Any.,m.26/III). Bu yasak kaydı 2001 Anayasa değişikliği ile kaldırılıncaya kadar, özellikle İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi etkinliklerinde şu görüşü dillendiriyordum: “ bu yasağa Kürt kökenli yurttaşlardan çok anadili Türkçe olanlar karşı çıkmalı...”. Yüzkızartıcı yasağın kaldırılmasında terör ve şiddet, geciktirici bir ortam yaratmadı mı? Daha çok barışçı demokratik mücadele etkili olmadı mı? Tartışılabilir; ama belirleyici olan,“Avrupa kaldıracı”. “Türkiye” karşıtı iki uç...: 17 mart 2007 günü Diyarbakır’da, Baro ve H.Böll S. Derneği’nin düzenlediği Anayasa toplantısı, bir dinleyici için “Azınlık Raporu” na karşı çıkma vesilesi yaratmıştı: Türkiyelilik kimliği savunulamazdı, çünkü “Türk” vurgusu vardı bunda. Ankara’dakilerin ise, “iye” ekine tepkilerini hatırlatarak, her iki tarafın uç milliyetçilerini rahatsız ettiğine göre, demek ki yaptığımız “doğru”, dedim. Biri soneke, diğeri öneke karşı çıkan ve ülke adında bile buluşamayan iki uç için çözüm, onu (Türk’e) indirgemek veya (Kürt’ü) eklemekten geçiyordu. Aktütün’ün kara dumanı ağır: Aktütün sınır Karakolu’na yapılan saldırıyı, konunun uzmanları çok yönlü olarak değerlendirmek durumunda. Uluslararası, diplomatik ve askeri yönleri ağır basan vahim bir sonuç. Savaş mı, terör mü? Her ikisi de...Askeri zaaf mı, coğrafyanın gazabı mı, içerideki işbirlikçilerin kolaylaştırıcılığı mı? Bunlar çok konuşulacak ve yazılacak.. Bilinen sonuç: 17 askerin ölümü. Saldıran taraftan 23 ölü... Saldırıya uğrayan askerler, mecburi vatani hizmetini yapıyor ve masum. Hepsi ülkenin dört bir yanından, yani Türkiyeli. Saldıranların bir kısmı Türkiyeli bile değil. DTP’lilerin tarihi sorumluluğu: Olay, sadece ne terör lanetlemesi ile geçiştirilebilir, ne de Kürt sorunu ile meşrulaştırılabilir. Birincisi, daha çok devlet görevlilerinin Türkiye toplumunu oyalama taktiği; ikincisi ise, Kürt siyasetçilerinin örtülü de olsa şiddeti özendirici konumu... Bu topraklar hangi saptırmalara tanık olmadı ki? “Bana, sağcılar adam öldürtüyor dedirtemezsiniz”den “islamcı terörist olmaz”a...Bu tür sorumsuz yaklaşımlar, büyük acılar yaşatmadı mı? Bu nedenle, DTP yetkilileri,” üzüldük, acı duyduk” vb. çekingen açıklamalar veya “Kürt sorunu çözülmeden bunlar devam eder” türünde bir söylem yerine çok daha açık tavır koyabilmeli: -Silahlı -ve hele hele Aktütün gibi dışarıdan gelen- saldırılara açıkça karşı çıkmalı. (Aksi halde, sadece sınır ötesi harekâta karşı durmanın hiçbir inandırıcılığı olmaz.). -Yine, gençlerin dağa çıkmasına karşı kesin bir dil kullanmalı. “Zaten PKK ile içiçe halkımız” demek başka, dağa çıkışı doğrudan ya da örtülü olarak özendirici tavra sürüklenmek başka şey. Tek bir kişinin hayatının bile ne kadar değerli olduğunu, “ haklar toplumu”na inananlar hiç akıldan çıkarmamalı. -Buna karşılık seçmenlerine, “madem ki bizi TBMM’ye gönderdiniz, o halde biz yetkimizi sonuna kadar kullanma yollarını zorlayalım, henüz bu görevin başındayız, biraz sabredin!” diyebilmeli. Çözüm için....: Amacım, çözüm önerilerini sıralamaktan çok, yol ve yordam üzerine dikkat çekmek. Kürt sorunu, aslında bir Türkiye sorunu. Bu nedenle, Kürt kökenli olmayan yurttaşların çözüm üretmeleri, daha makbul ve gerekli. Bu Kürtlerin çözüm önermeyecekleri anlamına gelmez; ama yalnız başına bu yetmez. Türkiye demokratları ve insan hakları savunucuları seslerini daha gürleştirmeli, ama daha nötr bir biçimde ve yapıcı yönde.. Özgürlük mü, iktidar mı?: Diyarbakır’daki soruya yanıtı, “siz özgürlük mü, yoksa iktidar mı istiyorsunuz?, özgürlükse, yanınızdayım; iktidar ise, onun çözüm yeri burası değil!” sözleriyle noktaladım. Bu ikilem, göz ardı edilmemeli. “İktidar elde edilmeden özgürlük olur mu?” sorusu tartışılabilir kuşkusuz. Ama Türkiye’nin durumu, açık bir fikir vermiyor mu? İktidar fazlasıyla her yerde hazır ve nazır: Başbakanın ve Genelkurmay Başkanı’nın konumu yeterli gösterge değil mi? Ne var ki, Aktütün saldırısı sonrası ibre, yine güvenlik adına özgürlüğü kısmaktan yana. Bu, 12 Mart ve 12 Eylül anlayışını çağrıştırmıyor mu? “İktidar-özgürlük” ikilemi konusunda Kürt dostlar, “o bizim sorunumuz” diyebilir mi? Hayır, çünkü insan hakları hepimizin sorunu , özellikle İH savunucularının...Bu nedenle doğuya gittikçe daha çok depreşen “iktidar kültü”nü sorgulamak da gerekli. Çünkü, Kürt sorunu ile Türkiye sorunu içiçe: “insan yaşamı”na değer vermeyen bir anlayışla “haklar toplumu” inşa edilebilir mi? Unutmayalım: onca birikime karşın, Avrupa zoru bile, hak ve özgürlükler yolunda kaplumbağa hızına ulaştıramadı bizleri. İbrahim Kabaoğlu tarafında yazılan bu yazının her satırına katılmasamda; ''KÜRT DEĞİL, TÜRKİYE SORUNU'' diyen bu sesi okumak,anlamak lazım!Saygılar!
  7. Yahu bari öyle isimler geçsin ki;bunlar iyi kötü düşünür denilen insanlar olsun...iş çığırından çıktı...ben böyle olacağını tahmin etmiştim;huku devleti olamamış bizler bu karanlığı mı çözeceğiz;hadi be Hülya(kendi kendime bir serenad)...bakalım az sonralarda ne var
  8. Sayın bekir,diyorsunuz ki; Bunlar aslında eldeki imkanların çok da az olmadığını bizlere göstermektedir yeter ki eldeki yetki ve güç doğru kullanılsın. ben de ekliyorum; Türk Silahlı kuvvetleri,dünyanın en güçlü kuvvetlerinden biridir;techizattan tutun da personele.Hal bu iken;30 kişi ile başlayan,30 bin ile devam etse de bu muazzam ordu karşısında pek de donanımlı olmayan PKK neden hala var? Tabi ki tek sorumlu asker değil;tek sorumlu olmayan asker değilken,en az sorumlu olan da asker değil... Madem bu askeri yönüyle de tartışılıcaksa bunu herkes kendi kendine sorsun(Kürt sorununu sadece askeri olarak gören taraflarca günde beş öğün sorulunca daha faydalı olacaktır) Saygılar!
  9. Dtpye verilen oyları siz-biz diye ayırmak için kullanan sevgili arkadaşlar,bilmelisiniz ki demokrasinin gereği partilerdir;demokratik olan bir ülkede mutlaka farklı düşünenler örgütlenecektir. Bu etnik temele dayanan bir siyaset olsa da,bu dini değerlere dayanan bir siyaset olsa da demokrasi bunu gerektirir.DTP bugün Kürt milliyetçiliğnden besleniyorsa MHP de Türk milliyetçiliğinden besleniyor;ben milliyetçiliği sevmem.Onun için DTP de MHP de benim için aynı potadaır.Bu benim düşüncemdir;katılır yada katılmazsınız.Bu sizin hakkınızdır;ama farklı düşünceleri tehlike olarak görme yerine;varsa tehlike aynı yolda bertaraf etmek varken,farklı düşünceleri aynı ortak çıkarlarda buluşmak varken;yanlış da olsa bir iradeyi yok saymak doğru değildirr. Tabi Cumhuriyetten bu yana CHP,DP,SHP den tutun,adını sayamadığım tüm siyasi partiler;belki de kim olduğuna karar verememiş bir zihniyetin en temel sonucu olan kimliksizlikle bunu üzülerek smylüyorum;bu ülkenin insanlarını aynı çıkarda buluşturmayı bırakın;insanını ÖTEKİLEŞTİREN oldu. Peki siyasi alandai bu tıkamışlık bizi suçsuz kıIar mı?Kesinlikle hayır;vicdanınıza elinizi koyun ve söyleyin;köyler yakılırken,insanlar Jitem vb belallarla uğraşırken,suskun kalan bizler ne zaman bu sorunu konuşuyoruz;cevabı vereyim mi?20-30 askeri şehit verince.Peki sonrası?Herkes kendi işine.Yine elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin;bizler kalkıp burada bunları yazarken,insanları siz-biz ayırma yerine ne zaman kalkıp bizi bu hale getirenlere hesap sordunuz? 1984 ile kana bulanan bir PKK serüveni,maddi ve manevi kayıplarını vermeye gerek var mı?PKK yakarken okulları,devlete sığınanlar,karşılarında evlerini yakanları,zorbaları,koruyucuları gördüklerinde kime sığındı diye düşündünüz mü ki,kalkıp burada Kürtleri yargılıyorsunuz;Kürtlerin vatana bağlılığını sorguluyorsunuz?Kürtler bu ülkenin asli vatandaşıdır,bu ülkenin sahibidir;yeter ki bizler yabancılaştırmayalım. Kısırdöngüler,katiller,insanlıktan ***** alamayanlar...uyuşturucudan,silahtan para kazananlar...savaş naraları atanlar...OHALi isteyenler...dürüstlüğünüz *********;***** okuyorum size!(bu genel anlamda kullandığımdır;bu forumda ki siz değerli arkadaşlarım kesinlikle bu sınıflandırmalar içersinde değildir) ve soruyorum;nerde çözüm?
  10. Sen benim bitanemsim,canımsın...sen yanımdasın ya!
  11. Biraz sizden biraz bizden...biraz yürekten biraz olması gereken...Ahmed Arif;özlerken aydınlığı,özlemi dönüşür zindanlara sıkıştırılmış bir düşüncenin ateşine...özlemi dönüşür ''Okyanusun en ıssız dalgasına,Düşmüş bir kibrit çöpüne.'' Sevgili seven yürek,burada olmanı görmek gerçekten çok güzel.En büyük özlem;seviyeli,tutarlı ve özel ile buluşmak iken,onun burada olduğunu bilmek ne kadar da güzel! ''Öğretmek isterken... Öğretiyor oluyorsun...'' buna yaraşan sizsiniz.Sevgiler,sevgiden öte tüm güzel dileklerle...Düşünen,yazan,anlatan,anlayan...bilgiyi sınırsız kılan,umudu yüreğinde barındıran...anlatamıyorum;cümleler korkak,düşünceler ürkek güzeli anlatmakta!
  12. Tok insan acin halinden anlamaz Değil mi Efendi Türkler,tok nerden bilsin açın halini.Nerden bilecek sefasını sürerken bir oarça ekmeğin sıcaklığını.Onun için yazarken biraz daha dikkatli olalım.Çünkü biz tok iken başkaları aç olabilir;çünkü biz herşeye rağmen kendi keyfimize dönerken,o dediğiniz bedelleri ödeyenler şu an en büyük acıları yine kendi yalnızlıkları ile yaşıyor olabilir... Bu BİZ-SİZ mantığınız;ne kadar da acı.Siz kimsiniz,biz kimiz...Kim,bu kimlerle yabancılaştırdığınız?Bunu mu yaptık,şunu mu yaptık;o zaman bende devam edeyim mi;ama sizde bizim bağa girdiniz?Bu belaları başımıza saran bu zihniyeti yüceltmeye devam edeyim mi? Ben bu-siz,yaptık mı Efendi Türkler'in şimdilik öfkesine veriyorum;o böyle düşünemez.Düşünmemeli...
  13. Sevgili arkadaşım, bizler çok ilginç varlıklarız.Varlık olarak kendimi tanımlayamamam belki de insana ait tüm sorunların kaynağıdır. bak sana ne anlatacağım;ben her sabah işe yetişme derdine düşerken(genelde geç kalırımda ) balkona birkez olsun bakma derdine düşerim.Balkona her çıkşımda,hemen yanıbaşımda 6-7 yaşındaki bir çocuğun kartonların arasında ki çaresiz uykusuna tanık oluyorum.Arada kalkıp o kartonları düzeltip;tekrar uyumaya çalışan bu çocuk;açlığı,soğuğu yaşarken hemen yanıbaşımdadır.Ben bakmakla yetinirim;canım acır,utanırım kendimden...yine de bakakalırım. bazen diyorum ki;in be Hülya,tut şu kardeşinin elinden;beraber kahvaltı yap!Paylaş,onun hakkı da var çünkü.Yapamam,korkarım.Ailem yanımda olsaydı yada yalnız yaşamasaydım;kimbilir belki...Ama tam bunları yazarken;sırf bu çocuklar için birşey yaparken;bana ''sana ne''diyen en yakınlarım geliyor;sen kendi derdine düş diyenler geliyor...Ve sıcacık plan evimde şu an nettin başında olan ben tüm bunları yazarken bile o çelişkiyi içimde büyütüyorum;yazmakla yetiniyorum...hala sokaklarda yaşayan birileri varken! tabi bu seninle paylaşmak istediklerim;sevgili arkadaşım çözüm demişsin;çözüm...Ben sıcacık olan bir gülümseme dedim;çocuklarla anket yaparken en çok sorduğum soru;''İnsanların sana bakışları seni rahatsız ediyor mu?''.Yaşı küçük olan sokakta yaşayan/çalışan çocuklar buna hayır derken;beni en çok 16 yaşında ki bir çocuğun sözleri yaralamıştı;''olmaz mı be abla'' demişti.Bu herşeyi açıklarken;lütfen en azından gülümseyen bir yüz. bu arada sevgili Angel;benim bir kardeşim var!Ne annesini ne de babasını tanımadığım bir kardeş bu.Yasin!O benim canım,o benim yüreğim.O kadar sıcak ki.Onunla Doğubeyazıt(Ağrı) da otogarda tanıştım.6. sınıf öğrencisi daha...Babası çalışmıyormuş,annesi kanser.O kendisine de kardeşlerine selpak satarak bakıyor.Onunla hemen anlaştık;yalnız kendisini anlatırken;öğretmenlerimi görünce saklanıyorum,utanıyorum sözü ve ben her sabah çizgi film izlemek isterdim şeklinde gelen özlemi var ya!Ne zaman Dbeyazıta gitsem,arabam hareket edene kadar beni yalnız bırakmayan Yasinim...seni kocaman öpüyorum;okumasan da bu yazılanları... arkadaşım,çözüm dedik değil mi?Çözüm herşeyden önce aydınlık bir ülke...o aydınlığa erişince karanlıklar ardında kalanlar,işte ben buyum diyebilecekler. biraz uzun oldu;şimdilik keseyim...sonra devam ederiz...sevgiler!
  14. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Anı Defteri - Defterleri
    Canım neye mi sıkıldı Angelim;yaşananlar beni korkutuyor;acı veriyor...Baharcım hoşbulduk,eli boş geldim ama affına sığınıyorum...
  15. Sevgili Dipnot; Dipnot gibi özel birisine yazacak tek kelime bile bulamadım;ne zaman ki bu sayfaya yaraşacak kadar özeli bulursam,işte o zaman yine burada olacağım...sevgiler!
  16. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Anı Defteri - Defterleri
    Ben yıkarım bulaşıkları,siz afiyetle yiyin güzel hanımlar...Sercan da vardı demi?
  17. Bunlara eklenecek ne olabilir ki;bende anlayamıyorum,bu kadar güzel cümlelerle anlatamasam da anlayamadıklarımı;anlayan varsa...bende bekliyorum.
  18. Bugün meclisteki tezkere tartışmalarına bakarken,dikkatimi özellikle çeken siyasi abilerimiz yeter diye haykırışlarında ki suçlamalarıydı;yeter diyorlardı,ölüme değil ama;kendilerine yöneltilen suçlamalara. Sayın Çiçek,gencecik insanlarımız ölüyor derken;dünden farklı olmayan kendisini nasıl ele veriyordu. Artık zerre kadar samimiyetlerine güvenmediklerim;ne kadar da yapay duruyorlardı. Sayın Sıkkık,M Ali Birand'ın sorularına cevap verirken,temsiliyet derken,PKK ya terör dememenin ezikliğini acaba hissetti mi? Eve gelir gelmez,annemin telaşlı sesiyle öğrendim Diyarbakır'da yaşananları...şaşırmadım;beklediğimizdi Diyarbakır da olacaklar.Yalnız;alışamadığımdan mı ne,bilmiyorum...bu kadar şeytanlaşır mı insan,dedim kendi kendime ve yine kendi sesimde boğuldum... Sayın Politika,Kürt sorunu yoktur diyorsunuz ya,peki tüm bu yaşananlar ne?Kürt de olsa sorun,sorun da olsa Kürt...neyin bedeli tüm bunlar!
  19. Ergenekon,kim midir? Başbakanımızın savcı ,muhalefetimizin avukat olduğu bir illegal örgüttür. MHP'nin tepkisiz,DTP nin yerini belirleyemediği iddianamelere sıkışıp kalmış bir arapsaçıdır...dedim,demeye devam edeceğim... Ergenekon;bu ülkenin iç hesaplaşmasıdır,çıkar çatışmasıdır! AKP,kim midir? Deniz Feneri ile çalkalanan,muhalefetten yoksun bir siyasi anlayışın bugüne taşıdığı bir ''DURMAK YOK YOLA DEVAM EFSANESİ''dir. ve tüm bunlar bu iken,halkım ezilen,sömürülen,yok sayılan ve uyutulandır;uyanmamayı tercih edendir.
  20. bende cevap şıkkı olarak E seçeneği diyorum...Hepsiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii. durun ama tartışmamız nedenlerle değil sorgulanan yüzdelerle devam ediyordu. bırakın yüzdeyi,yaşananlara bakın diyeceğim ama; kendi halkını potansiyel suçlu olarak görenler rahatsız olacak!PKK şimdi kazanmak üzere...
  21. Sevgili arkadaşım,ben onları yakından takip ediyorum;o dernekte değil ama sokak çocukları için araştırma yapan başka dernek,stk larda çalıştım;bu çalışma esnasında onların çalışmalarından çok yararlandım. Değerli arkadaşım, o çocuklara yardım etmen için herhangi bir kuruluş şart değil;onlarla paylaşacağın sıcak bir gülümse bile yeter.Ve bu sorunun çözümü ailede biteceği için önce ailelerimize maddi ve manevi çıkarımlarla destek olmalıyız...sana kendileri hakkında daha sağlam bilgi sahibi olman için linki vereyim...sevgiler! -http://www.umutcocuklari.org.tr/guncel/index.htm-
  22. çocuklarımıza sıcacık bir gülümseme ile merhaba demeye var mısınız?Onların en çok buna ihtiyacı var!
  23. .......... Madde 16 1. Hiçbir çocuğun özel yaşantısına, aile, konut ve iletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi, onur ve itibarına da haksız olarak saldırılamaz. 2. Çocuğun bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır. Madde 17 Taraf Devletler, kitle iletişim araçlarının önemini kabul ederek çocuğun; özellikle toplumsal, ruhsal ve ahlâki esenliği ile bedensel ve zihinsel sağlığını geliştirmeye yönelik çeşitli ulusal ve uluslararası kaynaklardan bilgi ve belge edinmesini sağlarlar. Bu amaçla Taraf Devletler: a) Kitle iletişim araçlarını çocuk bakımından toplumsal ve kültürel yararı olan ve 29 uncu maddenin ruhuna uygun bilgi ve belgeyi yaymak için teşvik ederler; Çeşitli kültürel, ulusal ve uluslararası kaynaklardan gelen bu türde bilgi ve belgelerin üretimi, değişimi ve yayımı amacıyla uluslararası işbirliğini teşvik ederler; c) Çocuk kitaplarının üretimini ve yayılmasını teşvik ederler; d) Kitle iletişim araçlarını azınlık grubu veya bir yerli ahaliye mensup çocukların dil gereksinimlerine özel önem göstermeleri konusunda teşvik ederler; e) 13 ve 18 inci maddelerde yeralan kurallar gözönünde tutularak çocuğun esenliğine zarar verebilecek bilgi ve belgelere karşı korunması için uygun yönlendirici ilkeler geliştirilmesini teşvik ederler. Madde 18 1. Taraf Devletler, çocuğun yetiştirilmesinde ve gelişmesinin sağlanmasında ana-babanın birlikte sorumluluk taşıdıkları ilkesinin tanınması için her türlü çabayı gösterirler. Çocuğun yetiştirilmesi ve geliştirilmesi sorumluluğu ilk önce ana-babaya ya da durum gerektiriyorsa yasal vasilere düşer. Bu kişiler herşeyden önce çocuğun yüksek yararını gözönünde tutarak hareket ederler. 2. Bu Sözleşmede belirtilen hakların güvence altına alınması ve geliştirilmesi için Taraf Devletler, çocuğun yetiştirilmesi konusundaki sorumluluklarını kullanmada ana-baba ve yasal vasilerin durumlarına uygun yardım yapar ve çocukların bakımı ile görevli kuruluşların, faaliyetlerin ve hizmetlerin gelişmesini sağlarlar. 3. Taraf Devletler, çalışan ana-babanın, çocuk bakım hizmet ve tesislerinden, çocuklarının da bu hizmet ve tesislerden yararlanma hakkını sağlamak için uygun olan her türlü önlemi alırlar. Madde 19 1. Bu Sözleşmeye Taraf Devletler, çocuğun ana-babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı,şiddet veya suistimale, ihmal ya da ihmalkâr muameleye,ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar. 2. Bu tür koruyucu önlemler; burada tanımlanmış olan çocuklara kötü muamele olaylarının önlenmesi, belirlenmesi, bildirilmesi, yetkili makama havale edilmesi, soruşturulması, tedavisi ve izlenmesi için gerekli başkaca yöntemleri ve uygun olduğu takdirde adliyenin işe el koyması olduğu kadar durumun gereklerine göre çocuğa ve onun bakımını üstlenen kişilere, gereken desteği sağlamak amacı ile sosyal programların düzenlenmesi için etkin usulleri de içermelidir. Madde 20 1. Geçici ve sürekli olarak aile çevresinden yoksun kalan veya kendi yararına olarak bu ortamda bırakılması kabul edilmeyen her çocuk, Devletten özel koruma ve yardım görme hakkına sahip olacaktır. 2. Taraf Devletler bu durumdaki bir çocuk için kendi ulusal yasalarına göre, uygun olan bakımı sağlayacaklardır. 3. Bu tür bakım, başkaca benzerleri yanında. bakıcı aile yanına verme, slâm Hukukunda kefalet (kafalah), evlât edinme ya da gerekiyorsa çocuk bakımı amacı güden uygun kuruluşlara yerleştirmeyi de içerir. Çözümler düşünülürken, çocuğun yetiştirilmesinde sürekliliğin korunmasına ve çocuğun etnik, dinsel, kültürel ve dil kimliğine gereken saygı gösterilecektir. ................
  24. ................ Madde 11 1. Taraf Devletler, çocukların yasadışı yollarla ülke dışına çıkarılıp geri döndürülmemesi halleriyle mücadele için önlemler alırlar. 2. Bu amaçla Taraf Devletler iki ya da çok taraflı anlaşmalar yapılmasını ya da mevcut anlaşmalara katılmayı teşvik ederler. Madde 12 1. Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar. 2. Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır. Madde 13 1. Çocuk, düşüncesini özgürce açıklama hakkına sahiptir; bu hak, ülke sınırlarına bağlı olmaksızın; yazılı, sözlü, basılı, sanatsal biçimde veya çocuğun seçeceği başka bir araçla her türlü haber ve düşüncelerin araştırılması, elde edilmesi ve verilmesi özgürlüğünü içerir. 2. Bu hakkın kullanılması yalnızca: a) Başkasının haklarına ve itibarına saygı, Milli güvenliğin, kamu düzeninin, kamu sağlığı ve ahlakın korunması nedenleriyle ve kanun tarafından öngörülmek ve gerekli olmak kaydıyla yapılan sınırlamalara konu olabilir. Madde 14 1. Taraf Devletler, çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkına saygı gösterirler. 2. Taraf Devletler, ana-babanın ve gerekiyorsa yasal vasilerin; çocuğun yeteneklerinin gelişmesiyle bağdaşır biçimde haklarının kullanılmasında çocuğa yol gösterme konusundaki hak ve ödevlerine, saygı gösterirler. 3. Bir kimsenin dinini ve inançlarını açıklama özgürlüğü kanunla öngörülmek ve gerekli olmak kaydıyla yalnızca kamu güvenliği, düzeni, sağlık ya da ahlâki ya da başkalarının temel hakları ve özgürlüklerini korumak gibi amaçlarla sınırlandırılabilir. Madde 15 1. Taraf Devletler, çocuğun dernek kurma ve barış içinde toplanma özgürlüklerine ilişkin haklarını kabul ederler. 2. Bu hakların kullanılması, ancak yasayla zorunlu kılınan ve demokratik bir toplumda gerekli olan ulusal güvenlik, kamu güvenliği, kamu düzeni yararına olarak ya da kamu sağlığı ve ahlâkın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amaçlarıyla yapılan sınırlamalardan başkalarıyla kısıtlandırılamaz.
  25. ................. Madde 6 1. Taraf Devletler, her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul ederler. 2. Taraf Devletler, çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çabayı gösterirler. Madde 7 1. Çocuk doğumdan hemen sonra derhal nüfus kütüğüne kaydedilecek ve doğumdan itibaren bir isim hakkına, bir vatandaşlık kazanma hakkına ve mümkün olduğu ölçüde ana-babasını bilme ve onlar tarafından bakılma hakkına sahip olacaktır. 2. Taraf Devletler, özellikle çocuğun tabiiyetsiz kalması sözkonusu olduğunda kendi ulusal hukuklarına ve ilgili uluslararası belgeler çerçevesinde üstlendikleri yükümlülüklerine uygun olarak bu hakların işlerlik kazanmasını taahhüt ederler. Madde 8 1. Taraf Devletler, yasanın tanıdığışekliyle çocuğun kimliğini; tabiiyeti, ismi ve aile bağları dahil, koruma hakkına saygı göstermeyi ve bu konuda yasa dışı müdahalelerde bulunmamayı taahhüt ederler. 2. Çocuğun kimliğinin unsurlarının bazılarından veya tümünden yasaya aykırı olarak yoksun bırakılması halinde, Taraf Devletler çocuğun kimliğine süratle yeniden kavuşturulması amacıyla gerekli yardım ve korumada bulunurlar. Madde 9 1. Yetkili makamlar uygulanabilir yasa ve usullere göre ve temyiz yolu açık olarak, ayrılığın çocuğun yüksek yararına olduğu yolunda karar vermedikçe, Taraf Devletler, çocuğun; ana-babasından, onların rızası dışında ayrılmamasını güvence altına alırlar. Ancak, ana-babası tarafından çocuğun kötü muameleye maruz bırakılması ya da ihmâl edilmesi durumlarında ya da ana-babanın birbirinden ayrı yaşaması nedeniyle çocuğun ikametgâhının belirlenmesi amacıyla karara varılması gerektiğinde, bu tür bir ayrılık kararı verilebilir. 2. Bu maddenin birinci fıkrası uyarınca girişilen her işlemde, ilgili bütün taraflara işleme katılma ve görüşlerini bildirme olanağı tanınır. 3. Taraf Devletler, ana-babasından veya bunlardan birinden ayrılmasına karar verilen çocuğun, kendi yüksek yararına aykırı olmadıkça, ana babanın ikisiyle de düzenli bir biçimde kişisel ilişki kurma ve doğrudan görüşme hakkına saygı gösterirler. 4. Böyle bir ayrılık, bir Taraf Devlet tarafından girişilen ve çocuğun kendisinin ana veya babasının veya her ikisinin birden tutuklanmasını, hapsini, sürgün, sınırdışı edilmesini veya ölümünü (ki buna devletin gözetimi altında iken nedeni ne olursa olsun meydana gelen ölüm dahildir) tevlit eden herhangi benzer bir işlem sonucu olmuşsa, bu Taraf Devlet, istek üzerine ve çocuğun esenliğine zarar vermemek koşulu ile; ana-babaya, çocuğa veya uygun olursa, ailenin bir başka üyesine, sözkonusu aile bireyinin ya da bireylerinin bulunduğu yer hakkında gereken bilgiyi ÇOCUK HAKLARINA DAIR SÖZLEŞME verecektir. Taraf Devletler, böyle bir istemin başlı başına sunulmasının ilgili kişi veya kişiler bakımından aleyhe hiç bir sonuç yaratmamasını ayrıca taahhüt ederler. Madde 10 1. 9 uncu Maddenin 1 inci fıkrası uyarınca Taraf Devletlere düşen sorumluluğa uygun olarak, çocuk veya ana-babası tarafından, ailenin birleşmesi amaçlarıyla yapılan bir Taraf Devlet ülkesine girme ya da onu terketme konusundaki her başvuru, Taraf Devletlerce olumlu, insani ve ivedi bir tutumla ele alınacaktır. Taraf Devletler, bu tür bir başvuru yapılmasının başvuru sahipleri veya aile üyeleri aleyhine sonuçlar yaratmamasını taahhüt ederler. 2. Ana-babası, ayrı devletlerde oturan bir çocuk olağanüstü durumlar hariç, hem ana hem de babası ile düzenli biçimde kişisel ilişkiler kurma ve doğrudan görüşme hakkına sahiptir. Bu nedenle ve 9 uncu maddenin 1 inci fıkrasına göre Taraf Devletlere düşen sorumluluğa uygun olarak, Taraf Devletler çocuğun ve ana-babasının Taraf Devletlerin ülkeleri dahil herhangi bir ülkeyi terketmeye ve kendi ülkelerine dönme hakkına saygı gösterirler. Herhangi bir ülkeyi terketme hakkı, yalnızca yasada öngörüldüğü gibi ve ulusal güvenliği, kamu düzenini, kamu sağlığı ve ahlak veya başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak amacı ile ve işbu Sözleşme ile tanınan öteki haklarla bağdaştığı ölçüde kısıtlamalara konu olabilir.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.