Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

mavi olmayan gökyüzü

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

mavi olmayan gökyüzü tarafından postalanan herşey

  1. MERHABA Gün açar, Karın verir yağmurlu toprak. İncesu Deresi, merhaba. Saçakta serçeler daha çılgındır, Bulutlarda kartal, Daha çalımlı. Koparır göğsünden bir düğme daha, Tezkere bekliyen biri. İncesu Deresi, merhaba. Genç bayraklar vardır, Barış düşünür, Kuyularda işçi mavilikleri. Ben hepsini düşünürüm, Yirmidört saat Ve seni düşünürüm, Karanlık, hırslı... Seni, cihanların aziz meyvası İlan-ı aşk makamından bir mısra, Yeşerip, kımıldar içimde, Düşer aklıma gözlerin... Oysa murad alamam. Oysa akdan-karadan Bilirim, payım bu kadar... Unutmuş gülmeyi gözbebeklerim. Unutmuş dudaklarım öpmeyi. İncesu Deresi, merhaba... ahmed arif...
  2. HABERİN VAR MI TAŞ DUVAR? Haberin var mı taş duvar? Demir kapı, kör pencere, Yastığım, ranzam, zincirim, Uğrunda ölümlere gidip geldiğim Zulamdaki mahzun resim. Görüşmecim yeşil soğan göndermiş Karanfil kokuyor cigaram Dağlarına bahar gelmiş memleketimin.. ahmed arif...
  3. ....... Mapusane türküleri hüzünlüdür biraz belki her dinleyişinde yüreğin burkulmakta için sızlamaktadır Ama acılara alışılmaz birşeyler var değişecek birşeyler var değiştirmemiz gereken önce acılardan başlanacak Beş on yıl dediğin pek kolay geçmeyebilir üstelik bu savaş bu kahredici kıyım bitmeyebilir daha uzun süre Ama sen sahip çıkarak yaşama ve sevince bekle beni küçüğüm acılar bitecek bir gün sevgiler çiçek açacak Mapusane türküleri hüzünlüyse de biraz yüreğin burkulmasın için sızlamasın sakın ve bekle beni küçüğüm .....AHMET TELLİ
  4. Söğüt ağaçlarının Bulutsu serinliği Gümüşsü bir renge Çevirirken akşamı Uzak dağbaşlarını düşürür aklına Çıkar sedef kakmalı Gümüş çakını o zaman Bir dal kes ışkınlardan Ve usulca yaslan Yaşlı bir çınarın yorgun göğsüne Çınarlar ki ağırbaşlı Ve biraz bilgedirler Yorgun ve kederli Gövdeleriyle onlar Nice öyküler dinlemiş Çok umur görmüşlerdir Nice aşkların tanığı Nice gizlerin suskun Taşıyıcısıdır çınarlar Ve bu yüzden saygın Bir yerleri vardır Halk duyarlığında Ve derler ki onlar için Kendilerinden başkasını ele vermemişlerdir ................. (AHMET TELLİ)
  5. General Taguba'nın İşkence Raporuyla "Çiğnenen Yasalar, Kırılan Hayatlar"PHR'nin "Çiğnenen Yasalar, Kırılan Hayatlar" raporu Ebu Garip'te işkencenin "sonsuz" kuyusunu, işkence görenlerin birbirini seyretmeye mecbur edildiğini ortaya çıkardı, BİA Haber Merkezi - Massachusetts İnsan Hakları İçin Hekimler (PHR) 26 Haziran "İşkence Görenlerle Dayanışma Günü"ne yaklaşırken ABD'nin Irak'taki hapishanesi Ebu Garib ve Küba'daki askeri kampı Guantanamo'da işkence gören 11 kişinin deneyimlerinden "Çiğnenen Yasalar, Kırılan Hayatlar ABD ordusu Personelinin İşkencenin Tıbbi Kanıtı" raporunu hazırladı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) 2007 yılı biterken 2007'de işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı için başvuran toplam 450 kişiye tedavi ve rehabilitasyon hizmeti sunulduğunu, bu kişilerin 314’ünün 2007 içinde işkence ve kötü muamele gördüklerini aktardıklarını açıklamıştı. "Çiğnene Yasalar, Kırılan Hayatlar"dan "İşkenceye Tanıklık Etmek" bölümünü, Ebu Garib'de, Guantamano'da, Türkiye'de ve dünyanın neresinde işkence varsa, orada işkenceye uğrayanların yanlarında olduğumuzu ifade etmek için çevirdik. ABD'nin Ebu Garip ve Guantanamo'da zorla özgürlüğünden alıkoyduklarından 11 kişinin ilk elden işkence, insanlık dışı ve kötü muamele, küçültücü davranış ve cezalandırmaya dair anlatımlarının yeraldığı raporda uluslarası standarlara göre bu kişilerin tıbbi değerlendirmeleri, işkencenin uzun süren fizksel ve psikolojik sonuçları belgelendirildi. Bu değerlendirmeler ABD personelinin savaş suçları komisyonunun işkenceyi yasaklayan kanunlarının ihlalinin kanıtı aynı zamanda. Sağlık profesyonelleri de işkenceye göz yummuş PHR'nin konuştuğu 11 kişiden dördü 2001 sonu 2003 başı arasından Afganistan sınırında özgürlüğünden alıkoyulmuş daha sonra Guantanamo'ya gönderilmiş ve aşağı yukarı üç yıl orada tutulmuşlar. Diğer yedi kişi ise Irak'ta 2003'te tutuklandı ve suçlanmadan 2004'te serbest bırakıldılar, altı ay zorla özgürlüklerinde alıkoyulanlar altı ay "tutuklu" kalmışlar. Görüşülen 11 kişinin tıbbi değerlendirmeleri iki gün yoğun klinik görüşmelerle, tanı testleriyle yapıldı, bu tıbbi değerlendirmeler sağlık profesyonellerinin işkence ve kötü muameleyi kolaylaştırdığını ortaya koyuyor. İşkenceye tanıklık etmek, başka bir işkence... Raporda görüşülen "özgürlüğünden alıkoyulmuş kişiler", Ebu Garip'tekilerin birbirlerinin gördükleri işkencelere tanıklık etmeye zorlandıklarını, birbirlerinin köpekler tarafından ısırıldığına, cinsel olarak aşağılanmanın çeşitli biçimlerine maruz bırakıldıklarına tanıklık ettiklerini, anal ilişkide bulunma taklidi yapmaya zorlandıklarını anlatıyorlar. Aktarılanlara göre hapishanede anal ilişkide bulunma taklidi yapmaya zorlanan erkekler 1,5 saat boyunca diğerlerini anal ilişkide bulunma taklidi yaparken izlemeye zorlandılar, 'bu dinimizde günah, yalvarırız merhamet edin' diye yalvardılar. Bir başka görüşülen kişi askerlerin orada tutulanları birbirine doğru ittiklerini, onlarınsa uzaklaşmaya çalıştıklarını, sorguucuların, ağabeyinin işkencesini kendisine izlettiklerini, ağabeyini başı kanlı, eli sargılı, çıplak ve mahrem yerleri bir bezle örtülü olarak kendisine gösterdiklerini anlatıyor. Anlatılanlar arasında "özgürlüğünden zorla alıkoyulanların" çıplak olarak bir piramit görüntüsü oluşturacak gibi birbirlerinin üstüne yatmaya zorlandıkları, birbirlerinin cinsel organlarına dokunacak pozisyonlarda durmaya zorlandıkları da var. Taguba: Resmi bir özür gerekiyor Dönemin ABD Ordusu Tümgeneral Antonio Taguba işkenceyi kabul eden bir asker olarak raporun girişinde şöyle diyor: "Bu rapor geniş olarak sistematik işkence rejimini, anlatılmamış hikayeleri anlatıyor. Bu hikayeler sözcüklerle yazılmadı, geride kalan insanların bedenlerinde ve zihinlerindeki yaşama kazındı. Ulusal onurumuz bu insanlık dışı, muamele ve işkenceyle zedelendi. Bu daha önce hiç suç işlememiş 11 kişi neden tutuklandıklarını bilmeden oraya götürüldüler, yaşadıkları harabiyeti Irak, Afganistan ve Guantanamo'daki insanların deneyimlerinden görüyoruz, hayatlarını yeniden kurmak için zor bir kavga veriyorlar. Ülkemizden bir resmi özüre gereksinimleri var. Bu insanlar uluslararası hukuk ilkelerine göre, ABD Anayasası'na göre adalet hakediyorlar. Türkiye BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye Ek Seçmeli Protokol'ü onaylamadı Bu arada, Türkiye'nin imzaladığı ancak hala onaylamadığı BM İşkenceye Karşı Sözleşmeye Ek Seçmeli Protokol'ü onaylaması gerekiyor. Özellikle işkence ve ayrımcılık başta olmak üzere izleme ve raporlamaya yönelik kurumların oluşturulması ve işlevsel bilgi gerekiyor. İşlenen cinayetlerin derinliğine araştırılması, 301'in kaldırılması gerekiyor. (NZ) * Antonio Mario Taguba 1950'de Filipinler'de doğdu, emekli Tümgeneral. ABD ordusuna katılan ikinci Filipinli ABD'li. 2004'te Ebu Garip'te "özgürlüğünden zorla alıkoyulanlarla" ilgili bir rapor hazırlamakla görevlendirildi, oradaki işkenceyi raporladı, Bush yönetimini savaş suçu işlediğini açıkladı. 2008'de İnsan Hakları İçin Hekimler'in hazırladığı "Çiğnenen Yasalar, Kırılan Hayatlar"a önsöz yazdı. Taguba 11 yaşındayken annesi ve anneannesiyle birlikte Hawai'ye yerleşti. 1968'de Hawaii'deki Leilehua Lisesi'nden mezun oldu. 1972'de İdaho Devle Üniversitesi'nden Sanat bakaloryası aldı. Daha sonra sırasıyla Armor Officer Basic and Advanced Course'te, the Army Command and General Staff College'da, the College of Naval Command and Staff'ta askeri eğitim aldı. Webster University Kamu yönetimi, Salve Regina College'ta uluslararası ilişkiler, Naval War College'da stratejik çalışmalar, ulusal güvenlik konusunda yüksek lisans yaptı.
  6. Bush'un 5 Yıllık Bilançosu ABD'de başkanlık seçimleri 3 gün sonra yapılıyor. Yapılacak seçimle koltuğunu Barack Obama veya John McCain'e devredecek olan ABD Başkanı George W. Bush, 11 Eylül saldırılarından sonra başlatılan "terörizmle savaş" politikasının Afganistan'dan sonraki hedefi olarak Irak'ı göstermişti. Bush'un, Irak'ı acilen bertaraf edilmesi gereken büyük tehdit olarak hedef göstermesi Avrupa genelinde olumsuz tepki görürken, özellikle Başbakan Tony Blair liderliğindeki İngiltere ile "Anglosakson dünyanın diğer önemli müttefiki" Avustralya tarafından son derece haklı bulundu. 'İngiliz aksanıyla konuşan Amerikalı': Tony Blair Irak'ın işgaline giden süreçte Bush'u koşulsuz destekleyen İngiltere'nin eski başbakanı Tony Blair, işgalden önce Irak'ta inceleme yapan BM silah denetçilerinin raporunun açıklanmasından kısa süre önce parlamentoda Avrupa'daki Amerikan karşıtlığını eleştirerek, Avrupa'nın ABD ile daha yakın işbirliği yapması gerektiğini dile getirmişti. Blair, BM Güvenlik Konseyi'nin Irak'a müdahaleye karşı çıkmasının "düşünülmesi zor ihtimal" olduğunu kaydetmiş, İngiltere'nin "cephede" önemli rol üstleneceğini söylemişti. Tony Blair, ABD Kongresi'nin cumhuriyetçi üyesi Peter King'in 2001 yılında yaptığı yorumu haklı çıkaracak bir gayretle ABD'ye destek veriyordu. Peter King, Tony Blair ile birkaç kez biraraya geldiğini ve onun "İngiliz aksanıyla konuşan bir Amerikalı gibi olduğunu" söylemişti. 'Irak'ta kitle imha silahı olmadığını biliyordu' İngiltere'nin eski başbakanı, Bush'a tam destek vererek "dünya barışı için göze alınamaz bir tehdit" olarak gördüğü Irak'ın işgali savunurken, Robin Cook, savaşa muhalefet ederek kabinedeki bakanlık görevinden istifa etmişti. Cook, işgalden sonra yayınlanan çeşitli yazılarında da Başbakan Blair'in işgal kararı alırken, Irak'ta kullanılmaya hazır kitle imha silahına sahip olmadığını bildiğini iddia etti. Robin Cook, hükümetin beyanlarında Saddam tehdidinin neden abartıldığını, işgalin neden, BM silah denetçilerinin görevlerini tamamlamalarını bile beklemeden girişildiğini sorarak, "Kurtardığımızı söylediğimiz Irak'ın güvenlik sorunlarının daha da kötüleşmesi nasıl durdurulacak?" diyordu. Tony Blair, 10 yıl sürdürdüğü görevinden geçtiğimiz yıl istifa etti. Görevini bıraktıktan sonra BM'nin Orta Doğu özel temsilciliği görevini üstlenen, iklim değişimine ve Afrika'da yoksulluğa karşı kampanyalara destek veren Blair, Avam Kamarası'ndaki son konuşmasında Irak ve Afganistan'a asker gönderdiği için özür dilemeyeceğini söyledi. Yeni başbakanın Irak'a bakışı İngiltere'nin yeni başbakanı ve Blair döneminin maliye bakanı Gordon Brown, göreve gelmesinden yaklaşık bir ay sonra ABD ziyaretinde yaptığı açıklamada, Amerika ve İngiltere'den gelen Irak savaşına yönelik eleştiriler nedeniyle "hayal kırıklığına uğradığını", Irak'a ve Ortadoğu'nun kalanına demokrasi getirme çabalarında Bush yönetimin yanında durmaya devam edeceğini açıkladı. Göreve gelmesinden yaklaşık bir yıl sonra (mart ayında) ise Brown, Irak'ın işgali sırasında ve sonraki beş yıllık süreçte "yapılan hatalarla ilgili olarak kapsamlı bir soruşturma başlatılacağını" açıklayarak, hükümetin tavrındaki değişimin işaretini verdi. Ancak Brown, bu soruşturma için doğru zaman olmadığını, Irak'taki durumun hassasiyetini koruduğunu ve İngiliz askerlerinin ülkeye istikrar kazandırmak için hala çaba harcadıklarını kaydetti. Mart ayında muhalefetin gündeme getirdiği soruşturma talebi Avam Kamarası'nda reddedildi. Hükümet yetkilileri, oylamadan önce yaptıkları konuşmalarda, soruşturmanın gerekli olduğuna kendilerinin de inandıklarını ancak bunun Irak'taki operasyonlar sürerken yapılmaması gerektiği yolunda açıklamalar yaptılar. Bush yeniden... ABD'de 2004 yılındaki başkanlık seçiminden önce yapılan kamuoyu araştırmaları, Bush'un 11 Eylül saldırılarının ardından yüzde 80'lere ulaşan halk desteğinin yüzde 50'lere gerilediğini ortaya koymuştu. Uzmanlar o dönemde, bu düşüşün en önemli nedeninin, çıkmaza giren Irak meselesi olduğu yorumlarını yaptı. Irak'ta sonu gelmeyecek gibi görünen can kayıpları ve dozu artan eleştirilere rağmen George Bush 2004'de yapılan seçimde Demokrat aday John Kerry karşısında yüzde 51'lik oy oranıyla yeniden başkan seçildi. Bush'un Kasım 2004'de yeniden seçilmesinin ardından, İngiltere ve İtalya'daki başlıca basın kuruluşlarında başkanı destekler nitelikte haberler yapılırken, Irak savaşının muhalifi Almanya ve Fransa'daki medya "kendi halklarının, dünya barışı konusundaki endişelerini" sayfalarına taşıdı. İkinci Bush döneminde, yönetimdeki ilk ve en önemli değişim, istifa eden Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın yerine sert çizgisiyle tanınan Ulusal Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice'ın atanması oldu. Irak işgalinden önce 5 Şubat 2003'de Powell, Saddam Hüseyin'in biyolojik silahları olduğu, nükleer silah üretmek için de çalıştığından "hiç kuşku duymadığını" dile getiren Powell görevinden ayrıldıktan bir yıl sonra, 2005'te, CIA'nin "Irak'ta kitle imha silahı bulunmadığını ortaya koyan raporu" yayınlandı. Bush, seçimlerden iki yıl sonra, Cumhuriyetçilerin Kongre seçimlerindeki yenilgisinin ardından, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'in koltuğunu CIA'nin eski başkanı Robert Gates'e verdi. İngiliz Guardian gazetesinde o dönemde yayınlanan bir makalede, Rumsfeld'in de gitmesiyle Başkan Bush'un etrafında artık eski inancına bağlı bir tek Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in kaldığı, Irak'ta üç buçuk yıl süren kaos sonucu Bush'un "yola geldiği" yorumu yapılıyordu. Bu değişimlerin, Irak'tan çekilme takvimini ve sürecini netleştireceği yolunda umutlananlar ise bunun gerçekleştiğini görmek için geçen iki yıldan sonra bir süre daha beklemek zorunda kalacak gibi görünüyor. Irak-ABD güvenlik anlaşması taslağı Aylar süren müzakerelerin ardından henüz imzalanmayan Irak-ABD güvenlik anlaşması taslağı, ABD'nin muharip askerlerinin Ocak 2009'a kadar kentlerden çekilmesini, tüm ABD güçlerinin ise 2011'e kadar ülkeyi terk etmesini içeriyor ancak tarafların anlaşarak, süreyi uzatabilecekleri de belgede yer alıyor. Son durumda, Irak hükümeti askerlerin kalış süresinin uzatılabileceği yolundaki maddeyi taslaktan çıkarmayı isterken, Beyaz Saray anlaşmanın yeniden müzakere edilmesine karşı çıkıyor. İşgale karşı çıkanlar ABD'nin Irak'ı işgal planı, İngiltere ve Avustralya'dan tam destek almasına rağmen, ABD'nin geleneksel müttefikleri Fransa ve Almanya bu girişime net biçimde karşı çıktı. Fransa'nın, Başbakan Jean Pierre Raffarin (2002-2005) ve Almanya'nın Başbakan Gerhard Schröder (1998-2005) liderliğindeki hükümetleri, Irak'ın kitle imha silahı olduğu yönünde kanıt olmadığını ve bu ülkeyi işgal etmenin meşru olmadığını savundular. ABD, işgal için son hazırlıklarını yaparken, dünyanın dört bir yanında işgale karşı çıkan "sıradan" insanlar da seslerini duyurmak için çabalarını artırmıştı. İşgalden bir ay önce, 15 Şubat 2003'de Roma'da rekorlar kitabına giren 3 milyon kişinin katıldığı savaş karşıtı bir gösteri düzenlendi. Ve geride kalanlar... Kitle imha silahları bulunamadı: Irak'taki yüz binlerce sivilin ve askerin hayatına mal olan savaşın ikinci yılında, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA'nın 2005'de yayınladığı rapor, Irak'ta kitle imha silahı bulunmadığını ortaya koydu. Iraklı tutuklulara yapılan işkenceler: CBS televizyonunun 28 Nisan 2004'de yayınladığı Ebu Garip fotoğrafları, Amerikalı askerlerin Iraklı tutuklulara uyguladığı işkenceleri gözler önüne serdi. Iraklı tutukluların üzerlerine köpeklerin salındığı, çırılçıplak soyularak taciz edildikleri, yerlerde süründürüldükleri ve başka eziyetlere maruz kaldıkları belgelerle ispatlandı. Kullanılan kimyasal silahlar: Amerikan güçlerinin Kasım 2004'te Felluce kentinde yaptığı operasyondan sonra toplanan cesetler gösterilerek, günler süren operasyon sırasında kimyasal silah kullanıldığı iddia edildi. Bu iddiaları şiddetle reddeden Pentagon'dan bir sözcü, operasyondan bir yıl sonra, "çıkardığı yangın ve dumandan yararlanmak amacıyla Felluce'de beyaz fosfor bombası kullandıklarını" itiraf etti. Savaşa harcanan 3 trilyon dolar: Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz, tüm kalemlerin asgari düzeyde tutulmasına rağmen Irak savaşının bu güne kadarki gerçek maliyetinin 3 trilyon dolar olduğunu hesapladı. Stiglitz, "Üç Trilyon Dolarlık Savaş" adlı kitabıyla ilgili olarak yaptığı bir röportajda, "Bu miktarın, şu ana kadar yapılan harcamaları ve savaştan dönen muhariplere ödenecek maaşları da içerdiğini, bu kişilerin yüzde 40'ının sakat döndüğünü ve çoğunun hayat boyu yardıma muhtaç olduğunu" söyledi. Tahrip edilen doğal kaynaklar: BM ve çeşitli kuruluşlar, Irak'taki savaşın su, toprak ve hava kirliliği oranlarını artırdığını, bitki örtüsünü tahrip ettiği yolunda raporlar hazırladılar. Uzmanlar, savaşın İran-Irak savaşı ve 1991'deki Körfez Savaşı'nın yarattığı tahribatı daha da artırdığını, bu zararın insan sağlığı için uzun dönemli sonuçları olacağını vurguladı. Ölen 1 milyon masum insan: Irak'ta 5 yılda 4 binden fazla Amerikan askeri öldü, 30 binin üzerinde asker yaralandı. Ölen Iraklıların sayısının ise 1 milyonun üzerinde olabileceği ifade ediliyor.
  7. yıkatmam,yıkatmam...Angel yıkasın şimdi içcen demi?
  8. Endonezya'da 21 çocuk açlıktan öldü Evet, yalnış görmüyorsunuz. 21.yüzyılda hala insanlar açlıktan ölüyorlar. Peki neden? Hiç savaşlar, emperyalizm, kıt kaynaklar, kuraklık gibi sebeplere hiç tüm suçu atmayalım. Açlıkla mücadele sadece sivil toplum kuruluşlarının, devletlerin, Birleşmiş Milletlerin bilmem kimin mi sorunudur. Büyük ozan Erkin Koray bir şarkısında şöyle diyor. " Ye babam ye kalmasın Fakir ekmekte almasın Dünyayı yesen doymazsın Gün ola harman ola"Gün ola harman ola...Her akşam mangal yapmaya devam edelim ve her akşam 1 kilo eti mideye indirelim. Yanında salatası, aparatı, kolası ya da isteyene rakısı, olmadı birası da olsun. Sonra geğire geğire sodamızı da içelim. Hafta sonları alışveriş merkezlerini dolduralım, markasından bir kot pantolona 150 TL bayılalım. Ertesi gün giyip sokağa çıkalım, kirlenince de makineye atıp yıkayalım. Kuruyunca gidip bilmem kaç tane kot pantolonun olduğu dolaba koyup sırasının gelmesini bekleyelim. Akşamları Starbucks'a, Mado Dondurma'ya, Gloria'ya bir yere gidelim. Tatlı üzeri kahveye Boğaz'da balık parası verip iyice rahatlayalım. Bir güneş gözlüğüne bir maaşımızı feda edelim gitsin. Ama Endonezya'da açlıktan ölen çocuklar için hiçbir yapmayalım. Ahhh! Aslında ne kadar da çok isterdik elde imkan olmasını ve o insanlara yardım etmeyi. Fakat! napalım zaten kıt kanaat geçiniyoruz, zaten dertler derya, napalım kuru maaşımız var, evsahibi de kirayı artırdı, yani eşşek batı çamura yan yattı.... Kurban bayramında bir koyunu fakire fukaraya dağıtmaktan imtina eden, bir fakirin çocuğuna destek ver de vatana millete yararlı bir adam olsun dediğinde, senden imtina eden, kapısında el açana bir kuru ekmeği çok gören, komşusu aç iken 3 kişilk yemek yiyen ve horun horul uyuyan, borca harca batmış adamla selamı sabahı kesen; ama 20. kotuna para bulan, her akşam gezmelerde fink atan, durmadan araba alan, yani nefsinin hoşuna giden her şeyi yapabilen 21.yy insanıyız. Vicdan aranıyor !!! Kendisi 21.yy da görülmemiş olup hayatından şüphe edilmektedir. Görenlerin, duyanların, yerini bilenlerin insaniyet namına! insalara bildirmesi rica olunur. (alıntı)
  9. Doğu'da Töre cinayeti bilançosu Son 5 yıl içerisinde İstanbul ve Ankara'da toplam 311, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki 23 ilde ise toplam 256 töre ve namus cinayeti meydana geldi. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı tarafından hazırlanan Töre ve Namus Cinayetleri Raporu'ndaki rakamlara göre, 2003 ile 2007 yılları arasında meydana gelen toplam töre ve namus cinayetleri rakamlarında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki 23 ilin toplam sayısı, İstanbul ve Ankara'da meydana gelen töre ve namus cinayetleri sayısının toplamından daha az çıktı. Rapora göre; İstanbul'da 167 ve Ankara'da da 144 olmak üzere iki ilde son 5 yılda 311 töre ve namus cinayeti meydana gelirken, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki 23 ilde toplam 256 töre ve namus cinayeti işlendi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki illerin 5 yılık töre ve namus istatistikleri; "Adıyaman 16, Ağrı 11, Batman 8, Bingöl 2, Bitlis 3, Diyarbakır 69, Elazığ 3, Erzincan 1, Erzurum 8, Gaziantep 28, Hakkari 2, Iğdır 4, Kars 19, Malatya 4, Mardin 10, Muş 18, Siirt 2, Şanlıurfa 18, Şırnak 11 ve Van 19" şeklinde sıralandı. Rapora göre Ardahan, Kilis ve Tunceli'de 2003 ile 2007 yıllarında töre ve namus cinayeti işlenmedi.(alıntı)
  10. Kadının eğitimde de adı yok 2006 yılı verilerine göre, Türkiye’de 25-64 yaş arası kadınların yüzde 77’sinin eğitim seviyesi ilköğretim ve altında. OECD ve AB'de ise bu oran yüzde 32 seviyesinde. Türkiye'de zorunlu temel eğitime dahil olmayan her 5 çocuktan 4’ü kız ANKARA - Türkiye’de 25-64 yaş arası kadın nüfusunun yüzde 77’sinin eğitim seviyesinin ilköğretim ve altı düzeyde olduğu, bu nüfusun ancak yüzde 8’inin yükseköğretime gidebildiği belirlendi.Hükümetin 2009 Programı’nda, eğitim alanında mevcut durum anlatılarak, hedeflere yer verildi.Programda 2006 yılı verileri baz alınarak yapılan değerlendirmeye göre, Türkiye’de 25-64 yaş arası kadın-erkek nüfusunda ortaöğretimi bitiremeyenlerin oranı 71 iken, OECD ve AB ülkelerinin ortalaması yüzde 31 düzeyinde. Türkiye’de ortaöğretim düzeyinde eğitim alanların oranı yüzde 18, yükseköğretim düzeyinde eğitim alanların oranı yüzde 10 iken; OECD ülkelerinde ortaöğretim görenlerin oranı yüzde 42, AB ülkelerinde yüzde 45, yükseköğretim görenlerin oranı OECD ülkelerinde yüzde 27, AB ülkelerinde ise yüzde 24 olarak belirlendi. CİNSİYETLERE GÖRE EĞİTİM DURUMU "OECD ve AB ülkelerinde eğitimde cinsiyetler arasında düzgün bir dağılım görülürken, Türkiye’de kadınlar aleyhine bir durum söz konusudur" denilen programda, cinsiyetlere göre istatistiklere yer verildi. Buna göre Türkiye’de 25-64 yaş arası kadınların yüzde 77’sinin eğitim seviyesi ilköğretim ve altında. Bu konuda OECD ve AB ortalaması yüzde 32. Türkiye’de söz konusu yaş grubunda kadınların yüzde 15’inin eğitim seviyesi ortaöğretim, yüzde 8’inin eğitim seviyesi yükseköğretim düzeyinde. OECD ülkelerinde ortaöğretim mezunu kadınların oranı ortalama yüzde 41, AB ülkelerinde ise yüzde 44 düzeyinde gerçekleşiyor. Türkiye’deki erkeklerin yüzde 67’sinin eğitim seviyesi ilköğretim ve altında. Türkiye’de erkeklerin yüzde 21’i ortaöğretim, yüzde 12’si yükseköğretim mezunu. AB ÜLKELERİNDE YÜKSEKÖĞRETİME GİDEN KADINLAR ERKEKLERDEN ÇOK Aynı yaş grubunda AB ülkelerinde kadınların yükseköğretime gitme oranının erkeklerden yüksek, OECD ülkelerinde ise eşit düzeyde olduğu tespit edildi.Eğitim düzeyi "yükseköğretim" seviyesinde olan kadınların oranı OECD ülkelerinde yüzde 27, AB ülkelerinde yüzde 25. AB ülkelerinde erkeklerin yüzde 23’ü yükseköğretim mezunu.2006 yılı "Eğitimde Kalma Beklentisi" istatistiklerine göre, Türkiye’de "eğitimde kalma beklentisi" süresi genel nüfusta 12.3 yıl. Ancak bu oran kadın nüfusunda 11.5 yıla düşerken, erkeklerde 13.1 yıla çıkıyor. "Eğitimde kalma beklentisi" süresi OECD ülkelerinde genel olarak 17.5 yıl iken bu rakam kadınlarda 17.9’a yükseliyor, erkeklerde ise 17.1 yıla düşüyor. AB ülkelerinde de "eğitimde kalma beklentisi" süresi genel olarak 17.6 iken, kadınlarda bu süre yüzde 18.1’e çıkıyor. AB ülkelerinde erkeklerin "eğitimde kalma" beklentisi 17.2 yıl. Programda, "OECD ve AB-19 ülkelerinde eğitimde cinsiyetler arası düzgün bir dağılım görülürken Türkiye’de kadınlar aleyhine bir durum söz konusudur.Eğitimde kalma beklentisi Türkiye’de, OECD ve AB-19 ülke ortalamalarına kıyasla daha düşüktür.Ayrıca söz konusu ülkelerde kadınlar erkeklere kıyasla daha fazla eğitimde kalmalarına rağmen Türkiye’de bu durum tam tersidir" denildi. 157 BİN KIZ ÇOCUK OKULA GİTMİYOR Programda, ilköğretim çağında olup okula gitmeyen çocuklara ilişkin istatistiklere de yer verildi."İlköğretime geç kayıtlar, bitirmeden ayrılanlar ve başta kızlar olmak üzere kırsal kesimdeki çocukların eğitime erişimindeki sorunlar" okullaşma oranının istenilen düzeyde artmasını engelleyen başlıca faktörler arasında gösterildi.2006-2007 eğitim-öğretim dönemi sonundaki verilere göre, ilköğretimden mezunların içinde kızların oranının Türkiye genelinde yüzde 46.4 düzeyinde olduğu saptandı. Bu oranın en düşük gerçekleştiği il ise yüzde 32.1 ile Muş olarak tespit edildi.2007-2008 eğitim-öğretim yılı verilerine göre ilköğretim çağında olup da eğitim dışında kalan 190 bin çocuktan 157 bini kız, 33 bini erkek. Buna göre zorunlu temel eğitime dahil olmayan her 5 çocuktan 4’ü kız. "OKUL TERKLERİ AZALTILACAK" 2009 Yılı Programı’nın "Temel Hedef ve Amaçlar" başlıklı bölümünde konuya ilişkin şöyle denildi:"İlköğretimde ve ortaöğretimde okul terklerinin azaltılması için kırsal kesimde yaşayan öğrencilerin ve ülke genelinde kız çocukların aleyhine olan durumun değiştirilmesine yönelik tedbirler alınacak, ortaöğretime geçiş oranları yükseltilecektir. Ortaöğretim, program türünü esas alan, yatay ve dikey geçişlere imkan veren, etkin bir rehberlik ve yönlendirme hizmetini içeren esnek bir yapıya kavuşturulacaktır." "Eğitim dışında kalanların ve diploma almadan ayrılanların, e-okul veri tabanı ve Yetiştirici Eğitim Programı" desteğiyle eğitime devam etmelerinin sağlanacağı belirtilen programda, ilköğretimden ortaöğretime geçiş oranlarının en düşük olduğu 10 ilde özellikle kız çocukları için pansiyon kapasitesinin artırılacağı kaydedildi.(aa)
  11. iç ya Jön o kadar uğraştım sen iç,sana daha güzelini yaparım
  12. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Sevgili Birce, Aslında dediklerine ekleyecek çok şey yok.Net cümlelerle zaten tek çıkışın sokak olacağını göstermişsin.600 ise evler,bu insanlar aldıkları maaşla ev kirasını nasıl karşılayacak ki? Alacaksın çadırı,kuracaksın köşkün önüne...görsünler diye;ama tabi görmek için yürek gerek,yürekte ben ne yapıyorumdann geçer Geçen günlerde tersanelerde işine son verilecek işçilerle ilgili haberler okudum,hemen aklıma Tuzla'da ölen işçiler geldi.Bir ekmek parasına çalışan,ezilen,canlarından olan insanlar...onlar kendileri için insanlar alanlardayken,susmak zorundaydılar;çünkü eve götürmeleri gereken bir ekmek vardı.Ya şimdi;ölüme rağmen çalışan bu insanların bir kısmı kapı dışarı edilecekti...ölümlere bile sessiz kalan sayın yetkililer bu insanların sokağa ve açlığa olan yürüyüşünü nasıl görecekler?
  13. mavi olmayan gökyüzü şurada yorum gönderdi Senyour'nın blog başlığı içinde Senyour's Blog
    Rinacım onaylamışsa da yalnızlığı,ben imkan olarak sunulan bu yalnızlık imkansızlık olarak görüyorum. "Yalnızlık bir yağmura benzer, Yükselir akşamlara denizlerden Uzak, ıssız ovalardan eser, Ağar gider göklere, her zaman göklerdedir Ve kentin üstüne göklerden düşer. Erselik saatlerde yağar yere Yüzlerini sabaha döndürünce sokaklar, Umduğunu bulamamış, üzgün yaslı Ayrılınca birbirinden gövdeler; Ve insanlar karşılıklı nefretler içinde Yatarken aynı yatakta yan yana: Akar, akar yalnızlık ırmaklarca."...tümceleri ne kadar da karartıcı!Aslında tüm bunları okurken aklıma Ali Şeriati geldi...yalnızlığı kader olarak sunan,yanan bir mumun her titreyişinde insanın tükenişini izleyen. ''Yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca anahtar deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri. Yalnızlık hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta. Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir leke yalnızlık denilen. Şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan havayla ışıkta... (Farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?) Bütün belleğimdekileri yokettim. Elektrikli bir aygıyla yaktım, jiletle kazıdım. Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül edip savurdum. Adımdan gayrısını bilmiyorum. '' diyor Ahmet Telli mısralarında...yalnızlık hiçde görkemli değil;yalnız olmak hiçde insani değil...sonra devam ediyor yine şair... ''Zamanı yiyip bitirdi karanlık. Gece yoktu. Güneş çoktan kömürleşmiş ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü. Yabanıl sesler geliyordu derinlerden ve karanlığı ince bir bıçak gibi yırtıyordu. Saklayan kırbaç gibi... Acı duvarını aşan bu sesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabuğunu zorluyordu artık. Sesim yoktu. Karanlığın karnında yitirdim sesimi. Kör bir kuyuda unutulan Yusuf'tum belki. Ama durmadan soruyorlardı. Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyleri, peygamberler büsbütün hain çıkmıştı. Ama yine de soruyorlar, soruyorlar, soruyorlar... Adımdan gayrısını bilmiyorum.''..... Gecenin karanlığını hiç sevmem,kapkaranlıktır gökyüzü.Sanki kimsecikler görmeyecek seni,kimsecikler sesine ses vermeyecek...yalnız değilim,yalnız değilim...yalnız değilim,karanlıklar beni yalnız bıraksa da... Değerli arkadaşım,kim,ne yazmış derken buraya da uğradım...Bir imkan olarak yalnızlık başlığı çekti beni buraya...ve bütün bunları yazdırdı bana...sağlıcakla!
  14. Uzun bir aradan sonra, merhaba!! Sizleri gülümseten bir konu ile başlamak isterdim yazılarıma.. Fakat dün gördüğüm manzara beni gülümsetmekten öte, üzüntü içine soktu.. Arabaların tam ortasında, işlek bir caddede, belden aşağısı çıplak, 4-5 yaşlarında bir erkek çocuğu dileniyordu. Karnında, neredeyse baldırlarına değecek büyük bir ur gözüme çarptı. İçim cız etti. Az ilerdeki polisler ilgilenmiyordu bile çocukla.. Sokak çocukları... Evet onlardan bahsetmek istiyorum.. Tiner çeken, dilenen, kalabalık caddelerde kağıt mendil, sakız gibi şeyler satan cocuklardan... Dilenen çocuklarda ilk bakışta göze çarpan bir sakatlık vardır mutlaka.. Ya bacaklarında, ya da kollarında.. Sanki özellikle sakatlanmış gibi.. "Hayata dair el kitabı" ında derki,""Çocuk satıcılardan bir şeyler satın alın..Yüzündeki gülümsemeyi görmek herşeye değer.."" Yıllardır hep, çocuklardan bir şeyler alırdım. Dilenmek yerine, çalışmaya teşvik etmek amacıyla.. Şimdiyse bunu yaptığımda 6 ay hapis cezası ile karşı karşıya kalacağımı biliyorum. Yeni yasa böyle diyor.. Sizce bu sokak çocuklarını korumak mı oluyor? Elbette ki hayır! Onları sokaklardan toplayıp, yatacak yer verebiliyormuyuz? Tinerci cocuklarla nasıl mücadele ediliyor? Istanbulda her yerde bu cocuklara rastlamak mümkün. Ben görebiliyorsam, niye yetkililer göremiyor? Veya gördüklerini ne yapıyorlar, yakalayıp cezalandırmak yerine onlara sıcak yemek, barınacak yuva temin edebiliyorlar mı? Hayır! En basitinden depremde evsiz,annesiz ve babasız kalan çocuklara ne kadar sahip çıkıldı? Depremin hemen sonrasında, Psikolog Jülide Sevim'in tv de yaptigi konusmayi dinlerken çok üzülmüştüm.. Her zaman soğukkanlı oluşu ile tanıdığım Dr. Sevim olaydan o kadar etkilenmiş ki, anlatırken elleri titriyordu. Şöyle diyordu Dr Sevim; ""Orasi ölüm kokuyor! Döndüğümde yıkandım, yıkandım, yıkandım.. hala üzerimdeki kokuyu atamadım gibi.. Sanki bu koku üstüme sindi.. Değil çocuklar, biz büyüklerin bile ruh sağlığı tehlikede. Çocukların felaket bölgesinden derhal uzaklaştırılması gerektirtiğini, maddi yardımın yanı sıra ruh sağlıklarının düzelmesi ve bu felaketin onlara mümkün olduğunca çabuk unutturulması gerektiğini anlatıyordu.. Aradan bir yıl geçti. Ne yapıldı? Bütün çocuklar mutlu mu? Elbette ki Hayır. Onlar hala yiyecek ekmek bulmakta zorlanıyorlar. Kimi evsiz, kimi okulsuz, kimi aç.. Geçen ay Umut adında bir çocuk Reha Muhtar'a yazdığı mektubu ağlaya ağlaya okudu tv de.. İnanın o ağlarken bende ağladım.. Biz geleceğimizi ellerine teslim edeceğimiz bu çocukları şimdi koruyamazsak, mutlu olmalarını sağlayamazsak, onlardan ne bekleyebiliriz ki? Ne yapıyoruz onlar için? Hiç birşey.. Sedece yasalar koyuyoruz onları korumak adına.. Derin dondurucu içine çocuk kapatan insanlara ceza vermek yerine, o küçük ellerin; bir lokma ekmek parası kazanmak amacıyla sattıklarını alanlara "6 ay hapis cezası" koyan yasalar.. Herkese mutlu, sağlıklı bir gelecek diliyorum..(alıntı) Bu çocuk size neyi ifade ediyor!!!
  15. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Evet çözüm hakkı vermekte yatar arkadaşım,çözüm bu kırmızı noktaları tartışırken karşısındakini dinlemekte yatar.Empati denilen olayın kıyısından bile geçemeyen bizler,sürekli kendimizi tekrarlamadann başka ne yapıyoruz...kocaman bir hiç!
  16. Ferguson yaptığı açıklamada,Türkiye'den özür dilerim dedi;bu benim görevim...gelin beraber bu insanlar için birşeyler yapalım diye de ekledi. Sayın Çubukçu,efendim nasıl olurda böyle birşey yaparlar diye savunmaya geçedursun,ben geçen gün yolda tanıştığım küçük bir çocuğun dilinden,ne kadar da acınacak durumda olduğumuzu bir daha gördüm. Yetiştirme yurdunda kalan çocuğun tek hayali,kötü diye nitelendirdiği o insanlardan kurtulmak. Ne kadar büyük utanç,neden farkında olduklarımızı konuşma yerine olayı farklı noktalara çekiyoruz. Bakın Syın Çubukçu,dışardan biri size yardımcı olacağını söylüyor;ben utandım...ya sizler?
  17. mavi olmayan gökyüzü şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    Doğalgaza yapılan zamı duyunca,aklıma önce İstanbul'da yaşayanlar geldi...ev kiraları en az 600,bir de buna apartman giderleri,yolu falan ekleyin...yazık oluyor! Ülkede ki siyasi atmosferi bir tarafa bırakalım,hergün sayıları bir önceki günün iki katına ulaşan işsizler! Sokakta yaşayan/çalışan çocuklar. Sadaka parasına çalıştırılan işçiler, Trafik kazaları,keyfi cinayetler... Birde yukarda Birce'nin yazdıkları...sayamadıklarımız,yazamadıklarımız...yeter artık!
  18. Önce düşler terk etti bu kenti Sonra anılar birer birer Fırtınada gemim Aldanmışım Kırılgan, çaresiz çocuklarmışım Fırtınada gemim Aldanmışım Yıkılıp, savrulan dünyalarmışım Önce kuşlar terk etti bu kenti Sonra insanlar birer birer Fırtınada gemim Aldanmışım Kırılgan, çaresiz çocoklarmışım Fırtınada gemim Aldanmışım Yıkılıp, savrulan dünyalarmışım......sabahtandır dilimde...
  19. Şu Güneş hanımın ağzını burnunu dağıtsam
  20. Türkçecilerin bitanesi;Eda,Serdar,Nihat,Zeyno ve Ali'yi özledim... Diyarbakır'ın en tatlı çocuğu Erdal'ı özledim. Eminönü'de balık ekmek yemeyi,Kadıköy'de acemi avukatlar ile her alana dalmayı özledim Ankara'nın en yaramızı,Dicleyi özledim... bu liste uzar gider...yürekli,samimi ve dürüst olan tüm dostalrımı özledim...ha bide yayamaz kayımcayı

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.