Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

BlackCADY

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    430
  • Katılım

  • Son Ziyaret

İletiler gönderen: BlackCADY

  1. Konu ister siyaset olsun, isterse felsefe kişi mutlak kendi yorumunu katar, kendi aklındakileri aktarmak için karşısındakinin bir sözünü kullanarak, ima yoluylada olsa fikrini vurgular, sonuçta her fikir kendi öznel birikimiyle varlık gösterir. İkili tartışmalarda konudan sapmadan kaç saat düzeyli ve vurgulu ifadeler kullanılabilir? Zor bir ihtimal, bence sapmamak için saptırmamakta gerekiyor.

     

    Kadın ve erkeğin eşitliği konusunda ortaya koyduğun fikir tamamen senin öznel düşüncen. Beklentilerini dile getirmişsin pek çok insan kadının toplumda ezildiğine dikkat ederken, sen belki tesadüf eseri kadının her alanda erkekle yarışır hale geldiğine dikkat etmişsin. Bu belkide bulunduğun ortamın sende bıraktığı etki, ama Figgaro bilirsin ki, hayat bizim çevremizden ibaret değil.

     

    Kadınların bu çığlığı ve heyecanı "topluma bizde varız, biz sadece vücuttan ibaret değiliz, sadece çocuk doğuran ve büyüten değiliz bizim bir beynimiz var, biz düşünebiliyoruz, aynı zamanda sezgilerimizde var, düşüncelerimizi ve sezgilerimizi harman edebiliyoruz, toplum bizi sadece seks objesi olarak algılamasın" tepkisidir.

     

    Hayat tercihlerimizin toplamı, öyle ise erkek tercihlerini yaşar. Bir kadında tercihini yaşar. Toplumda anaç olarak varlık gösteren kadın alışkanlığına karşı, beyin gösteren kadın alışkanlığını yerleştirme tercihinede her kadın sahip olmalı.

     

    Hayatın her alanında varlık gösteren kadınların anaç yanları onların doğaları gereği dna'larında kayıtlı. Bundan isteselerde kurtulamazlar ki ama erkek egemen toplumların kadına biçtiği rol günümüz kadınına sıkıcı ve aşağılayıcı geliyor.

     

    Zaten bu büyükşehirlilerin sıkıntısı, Anadoluda yada az gelişmiş ülkelerde kadın hala ana, bacı, avrat. Evet doğurganlık kadına verilmiş bir özellik ve annelik saygı duyulacak bir hak. Ama bu beklenti ile bakarsak kadında erkekte baba görmek ister. Günümüz erkeklerinin kaçta kaçında babalık duygusu gelişmiştir, yani fedakar ve babacan kaç erkek vardır. Kadın doğurur, büyütür erkek doğurmada etkendir, geri kalan sorumluluk anaya aittir. Bu anlayış hakim değilmi? Çocukların anneye ihtiyaçları daha fazla olabilir ama baba ihtiyaçlarıda yadsınmamalı. Toplumsa bu bilince sahip değil.

  2. Güçlü olmak daha kolay, iyi bir maddi imkana sahip olan bununla beraber gücede sahip oluyor.

    İyi olmak daha zor, iyi olunmuyor iyi doğuluyor. İyi olarak doğulmamışsa, hayattan ders almayı bilmek gerekiyor. Ben kötülüğün galip geldiğini sandığımız dünyada sonuç itibarıyla kötülüğün gücüne inananların en büyük zararı kendilerine verdiğini düşünüyorum. Kötülük yapmanın negatif enerjisi insanın insanlığını köreltiyor. İyilik yapmanın pozitif enerjisi ve verdiği haz insanın insanlığını yüceltiyor. Ama ego çoğu kez iyiliğin önüne geçer.

  3. Pkk bazı Avrupa ülkelerinde terör örgütleri listesinde yok. Gerilla olarak söz ediyorlar. Yani Avrupa Kürtlerin Türkiye'de özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi verdiğini düşünüyor yada düşündürmek istiyor. Bir kısım Kürt asıllı (ki buda tartışılmalıdır, Kürtlerin kimliklerine baktığımızda Arab, Ermeni, Yahudi, Türk ırklarının karışımları olduğunu görürüz) yani zoraki olarak milletleştirilmeye çalışılan ve Türkiye'de ayrılıkçı eylem ve söylemlerle hem terör, hemde ayrıştırma yaratanlar tamamen emperyalistlerdir. Burada kullanılanlar ve gerçekte özgürlükleri emperyalistler tarafından kısıtlananlar, kendi devletlerine ve milletlerine karşı yabancılaştırılan Kürtler.

     

    Pkk'yı siyasallaştırmanın ve Türkiye'nin üniter yapısını değiştirmenin yolu Kürtleri kullanmaktan geçiyor. Azınlık hakları denilen şey uydurmadan başka birşey değil, bu ülkede yaşayan ve uyruğunda TC yazan herkes eşit haklara sahip.

     

    Newyorktaner isimli arkadaşın açtığı başlıklara ve yaptığı yorumlara baktığımızda kendisinin tamamen bu emperyalist söylemlere adapte olduğunu görüyorum.

     

    Türkiye'de şu ırk vekil olamaz, bu ırk cumhurbaşkanı olamaz diye bir kural yok. Ve mecliste Kürt asıllı bir sürü vekil var. Şimdi yeni meclise gelecek olan Kürtler neyi gümbür gümbür savunacaklar? Pkk'nın dağlarda yaptığını meclistemi yapacaklar, Türkiye'yi bölmenin yolunu TBMM'demi arayacaklar, bu yüzdenmi gümbür gümbür geliyor dediniz.?

  4. ŞEYHHHHHH..........

    Sadece iki ay önce...

     

    "Şeyh bereketi."

    "Rekor fiyat."

    "Her metrekareye bir kilo altın..."

    "Para peşin."

    "Maktum aldı, borsa coştu."

     

    "Bravo Başkan!"

    977 trilyondu... Kadir Topbaş, " yuvarlak hesap, 980 yapalım" dedi. Şeyh, kabul etti.

    Topbaş, imzanın kendi kalemiyle atılmasını istedi, "bu kalemi saklayacağım" dedi.

     

    Star...

    "Burma bilezik."

    Vatan...

    "Arap şövalyesi."

    Hürriyet...

    "5 milyar dolarlık teravih."

     

    Sabah...

    En romantik başlık bizdeydi.

    "Atlara şiir okuyan şeyh..."

    En yalaka başlık da bizdeydi.

    "4 şeyh gelse, cari açık kapanır."

     

    Referans...

    "Şeyh'den kulağa küpe sözler... Yük arabası politika, at arabası da ekonomi ise, atı arabanın önüne koymalıyız."

    Breh breh breh...

    Keynes mübarek.

     

     

    Zaman...

    "Yabancının alması sevindirici."

    Yeni Şafak...

    "Şeyh'in şirketi Sama, ismini 'göklere ulaşmak' anlamına gelen 'sama'dan alıyor... İstanbul da, göklere ulaşacak."

     

    Kuleler, burgu olacak .

    300 metre olacak .

    Biri 70, öbürü 94 katlı olacak .

    İş Kule'ye 125 metre fark atacak .

    Jakuzide boğaz keyfi yapılacak .

    Şeyh, en üst katta oturacak .

    2008'de bitecek .

     

     

    Cek... Cak...

     

    Ve, dün süre doldu.

    Şeyh, parayı ödemedi.

  5. UNUTTURULAN ATATÜRK

     

    Atatürkçülük ne demektir?

    Atatürkçülük, kısaca ulusal bağımsızlık ve ulusal onur demektir. Atatürkçülük, özetle antiemperyalist bir kurtuluş savaşını başlatan ve sürdüren bir eylem ve öğretidir.

     

    - Amacımız , ulusal sınırlarımız içinde toprak bütünlüğümüzü ve ulusal tam bağımsızlığımızı sağlamaktır. Buna engel olmak üzere karşımıza çıkacak kuvvet, kim ve ne olursa olsun hiç duraksamadan çarpışırız ve başarı kazanırız. Bu konuda karar ve inancımız kesindir.

     

    Atatürkçülüğü, "tam bağımsızlık" inancından ayırmanın ve çok yönlü uluslararası ipotekleri "Atatürkçülük" adına savunmanın hiç olanağı yoktur. Kurtuluş Savaşı'nın başlarında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bütün programlarına dayanağı, şu iki temeldir: Tam bağımsızlık, kayıtsız koşulsuz ulusal egemenlik!..

     

    - Tam bağımsızlık demek, elbette, siyaset, maliye, iktisat, adalet, askerlik, kültür gibi her alanda tam bağımsızlık ve özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek anlamı ile bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir. Biz, bunu sağlamadan ve elde etmeden başarıya ve esenliğe erişeceğimiz kanısında değiliz...

     

    İşte Atatürk budur, işet "Atatürkçülük" budur...

     

    Kurtuluş Savaşı, kökeninde "antiemperyalist" ve "antikapitalist" düşüncelerin kutsal harcını taşır:

     

    - Biz bu hakkımızı saklı tutmak, bağımsızlığımızı emin bulundurmak için genel kurulumuzca, ulusal kurulumuzca bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı kavga vermeyi uygun gören bir yolu izleyen insanlarız.

     

    Bu sözleri söyleyen ve her adımında ulusal bağımsızlığı, devrimci ve ilerici bir dünya görüşü ile sağlayıp pekiştiren Atatürk'ü bugün içine itildiğimiz ekonomik tutsaklığın temeli ve adı gibi görmek, Atatürk'e ve Atatürkçülüğe karşı yapılabilecek en ağır ve de en sinsi saldırıdır.

     

    Atatürkçülük bağımsızlık demektir, Atatürkçülük ulusal onur demektir, Atatürkçülük devrimcilik demektir. Kurtuluş Savaşımızın ve ulusal devrimlerimizin önderi Mustafa Kemal, bugünkü emperyalist ilişkileri daha o günden görmekteydi:

     

    - Karşılıklı güvenlik ve esenlik, bütün dünya uluslarının üzerinde titremesi gereken bir mutluluk ilkesidir. Ancak bu ilke bütün uluslar için gerçekleşmedikçe, genel bir barışma sağlamaktan çok, sömürülmek istenen birtakım uluslara karşı, bir takım güçlü ulusların yeni davranış ve ayrıcalıklar kazanmasını sağlamak niteliğinde görülse yeridir. Hele uluslararası silah alışverişinin, birtakım ulusların denetimi altında tutulmasını sağlayacak önlemlerin alınması bu kuşkuyu artırmaktadır...

     

    Unutturulan, unutturulmak istenen Atatürk ve Atatürkçülük budur! Televizyon ekranlarında Türk halkına tanıtılmayan, anımsatılmayan sözler de işte bu sözlerdir:

     

    - Biz Batı emperyalistlerine karşı yalnız kurtuluş ve bağımsızlığımızı korumakla yetinmiyoruz. Aynı zamanda Batı emperyalistlerin güçleri ve bilinen her aracı ile Türk ulusunu emperyalizme araç yapmak istemelerine engel oluyoruz. Böylece bütün insanlığa hizmet ettiğimiz kanısındayız...

     

    "Ezilen uluslar bir gün ezen ulusları yok edeceklerdir" diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, yeniden ezilen ulusların, Asya ve Afrika halklarının bayrağı yapmak, biz Atatürkçülerin, biz devrimcilerin namus borçlarıdır.

     

    - Bütün dünya bilsin ki benim için tek yanlılık vardır. Cumhuriyet yanlılığı, düşünsel ve sosyal devrim yanlılığı...

     

    Atatürk'ün bütün dünyaya duyurduğu bu ilerici ve devrimci düşünceleri ne yazık ki, ülkeyi Atatürk'ten sonra yöneten, yönettiğini sanan politikacılar eliyle hançerlendi ve Atatürk, gerçek nitelikleri ile değil, beylik anma törenlerinin donmuş kalıpları olarak tanıtılmak ve benzetilmek istendi.

     

    Atatürk'ü hiç olmazsa bu yıl, gerçek nitelikleri ile tanıtabilirsek, geçmiş dönemlerin ihanetleri bir ölçüde unutulmuş olur. Kurtuluş Savaşı'nın yüce önderini "Atatürk Yılı"nda inançla selamlıyoruz:

     

    Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa...

     

    Uğur MUMCU - Cumhuriyet, 6 Ocak 1981 ( Uyan Gazi Kemal! )

  6. Geçen adamın biri ile yüzyüze tartışıyorum, kendisi bir Tayyip aşığı ne diyor bilirmisiniz,

     

    başbakanımız çok karizmatik bir lider Amerikan başkanının karşısında bacak bacak üstüne atacak kadar kendisine güveniyor, daha önceki liderler Amerikan başkanlarının karşısında ezik duruyorlardı. !

     

    Ben buna katıla katıla güldüm zihniyeti anlamaya çalıştım ama imkansız. Bacak bacak üstüne atmak bir karizma göstergesi olarak görülüyor, Amerikan başkanından emir alan adam, objektiflere bacak bacak üstüne atmış vaziyette poz verince ezik olmuyor. Görünüşe aldanmanın tipik bir örneği.

  7. Ben cumhuriyetçi biri olarak Şehitler Mitingine gönülden destek veriyorum. Böyle düşünen onlarca insan tanıyorum. Bir kişi yada bir kurumun kişisel yada kurumsal açıklaması sadece onları alakadar eder. Türkiye'nin barışı ve huzuru için öldürülmüş olan herkes saygıyı ve sevgiyi hak eder. Ben aksini düşünemiyorum. Mitinglere katılanların hepsini aynı kefeye koymak ne kadar yanlışsa katılmayanların hepsini aynı kefeye koymakta yanlış. Cumhuriyete bağlı olanlar şehitlerine de bağlıdır yani öyle olması gerektiğine inanıyorum. Yalnız insanların bir olayı kendi kişisel çıkarları için kullanmaları çok normal toplumların içinde iyiler olduğu gibi kötülerde mevcut. O yüzden olaylara hem içerden hem dışardan bakmakta fayda var. Sorgulayıcı ve akılcılığın birinci kuralı hiç kimseye saflıkla bağlanmamaktır. İnsanların sakladıkları, gösterdikleri yüzlerinden çok daha fazlasıdır.

     

    Attila İlhan

     

    "Biliyorsunuz bu dip dalgası gelişiyor, fakat Türkiye açısından, yönetim açısından durumu hiç iyi görmüyorum. Çünkü Türkiye'deki yönetimler, siyasî partiler, bütünüyle Batı'nın kontrolü altındadır ve bu kontrolün dışına çıkamıyorlar. Başından beri ben Avrupa Ortak Pazarı'na veya Avrupa Birliği'ne karşıoldum ve NATO'ya karşı oldum...// Türkiye'de Müdafaa-i Hukuk tarzında bir cepheleşme, gerek Avrupa Birliği'nin gerek ABD'nin en çok dehşete düştüğü şey... Hele o birlik aynı ideolojik muhtevayla geliyorsa,yani 'hakimiyet milletindir, tam bağımsızlık ve özgürlük...' için geliyorsa hiç hoşlanmıyorlar... Çünkü onların istediği şey, Türkiye'nin tam manasıyla kendisini teslim etmesidir. O yüzden gençliğin, sendikaların harekete geçmesiyle birlikte genellikle aksi amaçlar için teşvik edilen sivil toplum kuruluşlarının da bu tarafa geçmesinden endişeleniyorlar... Bunu nasıl dağıtalım diye çareler arıyorlar... Hatta şöyle söyleyebilirim; holding basınındaki yazar çizer takımında bir kaygı başladı, bu açıkça görünüyor... Yazılarından anlaşılıyor... 'İki üç kişi millî çizgide yazarsa hiçbir şey olmaz, malı götürürüz'diye düşünenler kaybediyor... Hayır götüremiyorlar... Herkes gerçeği görmeye başladı...”

     

    Attila İlhan

  8. Arada çok büyük fark var bir tarafta dini hayatının tek gayesi olarak algılayanlar ve onların medet umdukları bilimum eşya, sakal, giysi, kılıç gibi. Ve onlara yaklaşımları, türbelerde ortaya çıkan ilkel manzara duvarlara el/yüz süren insancıklar, bu dindir diye bebeklerini türbelerde yatıran kadıncıklar, mezarda yatandan keramet bekleyen adamlar, bir sürü hurafe ve uydurma hikayeler. Örneğin sokakta başı açık dolaşan bir kadın bir türbeye aynı şekilde giremez eğer girerse çevrede bulunanlar bunu hoş karşılamazlar, o kadar komiktir ki kadın diriden saklamadığı saçını ölüden saklamak durumundadır. Bu bütün müslüman aleminde yaygın bir gelenek. Mezarlara ve ölüye öyle harikuladelikler isnat ederlerki, bunu ancak masallarda dinlersiniz. Bunun gibi bir sürü tuhaf ama yaşama yayılmış davranış var hepsinin dayanağı dine mal ediliyor. Anlatılan hikayeler böyle.

     

    Diğer tarafta mezara gittiğinde orada yatan kişinin kemiklerinden yada ruhundan keramet beklemeyenler var. bunu sadece anmak ve saygıda bulunmak için yaparlar. Atatürk'ün silüetine benzeyen manzaraların da bir kutsaliyeti yok. Sadece bir doğa harikası, hurafeciler gibi dağa gidip medet beklemiyorlar.

     

    Bir taraf hurafe ve tabuyu hamur etmiştir, diğer taraf akıl ve saygıyı. Nasıl fark yok?

  9. Deprem ülkesinin çocuklarıydık ve hepimizin doğduğu, yaşadığı binaların altından geçen bir fay hattı hep mevcuttu.

    Çocukluğun saflığı ve bilmezliği ile gözümüzün görmediğine inanmayan, fayların depremleri yöneteceğini bilemeyen çocuklardık. Hayat hep bizim göz seviyemizden yukarda ve yatay uzaklıklardaydı. Genç olduk ama tehlikenin üzerinde yürüdüğümüzü hiç bilemedik, aklımız aşkta, elimiz işte, gözümüz daha çok paradaydı. Ve hep köşe dönme sevdasıyla büyütülüp, janjanlı tv ekranlarına akıyorduk. Faylar santim santim birbiri üzerine biniyordu.

    Dostun düşmana karıştığı, kardeşin kardeşe düştüğü, sokaklara çıkmanın yasak olduğu yıllarda farkettik bu olası depremleri. Ama aynı yıllarda o televizyon ekranlarında birileri çıkıp, haber bültenlerinde pembe boyalar satıyorlardı. Fayları boyayıp depremin gerçekliğini unutturmaya çalışıyorlardı. Kim daha çok boya satarsa onun rüzgarına kapılıyorduk gençliğin verdiği o köşe sevdasıyla.

    Çok deprem oldu, enkazlarda nice aydın ve güzel insan kayboldu. Ve o enkazların altından hep şu ses duyuldu "Vurulduk ey halkım, unutma bizi !"

    Şimdilerde o faylar filiz verdi, sokak direklerine lamba oldu. Hala görmüyorsanız, körsünüz demektir. Ayakta ölmemek için lütfen gereksiz olanları söndürünüz.

    :clover::clover:

  10. Türkiye'nin demokrasisinin gelişmemesi için özellikle son günlerde büyük oyunlar dönüyor. Cumhuriyetimizin demokrasi ile gelişmesini istemeyen dünyanın emperyalist güçleri bölgede güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti görmek istemiyor. Türkiye ne zaman demokrasi anlamında yeni bir adım atsa bu karanlık güçler ortaya çıkıyor.

     

    Dilerim bir daha fırsat bulamazlar. Sokaklarda dolaşmak ve kalabalık ortamlara girmek tehlikeli hale geldi. Terör artık büyük şehirlerde.

  11. Yeni Amerikan planı mı?

     

    Daha önce 2008'den önce bölgeden çekilmeyeceklerini açıklamışlardı. Şimdi ne değişti ani bir karar ile yarın 3 bölgeden çekilecekler?

     

    Bu bir taktik olabilir çekileceklerini açıklayıp Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Kuzey Irağa harekat yapması isteniyor olabilir yani yem olabilir. Elbette asker bunun farkındadır ama bölgede çıkacak en küçük bir kıvılcım yangına dönüşebilir. Peşmergelerde sınıra asker yığıyorlar ve sürekli kışkırtıyorlar. Amerikan uçakları hava ihlali yapıyor ardından garip açıklamalar yapılıyor, önce 4 dakika ihlal edildi dendi, sonra 1 dakika. İhlal ihlaldir, bunu Türkiye yaptığında askerimizin kafasına çuval geçiriyorlar. Tsk'yı taciz ediyor ve Türk halkının sabrını zorluyorlar. Pkk sorunu son günlerde arttı. Yollara yine ve daha sık mayınlar döşeniyor, büyük şehirlerde bombalar patlatılıyor, Dtp seçime yönelik farklı açıklamalar yapıyor, Abdullah Öcalan ile Ahmet Türk çelişiyormuş gibi yansıtlıyor. Tuhaf oyunlar dönüyor, anlaşılan Bop'un hayata geçirilmesi için sabırsızlaşanlar başka kanlara susadılar.

  12. Sanıyorum bu topici açma amaçları Atatürkçüleri eleştirebilmekmiş.

    Doğada enteresan olan pek çok olay var, bu görüntülerde onlardan biri ama hiçbir Atatürkçü bu görüntülere tapınmaz. Sadece hoş bir manzarayı hayranlıkla izler. Doğa bir imza atmıştır manzarasıda güzel. Doğanın kendi doğallığında ortaya çıkan bütün güzellikleri hayranlık verici.

     

    Ama hiçbir Atatürkçü bunlara bir kutsallıkla bakmaz. Sadece izler.

     

    Dincilerin kutsal olarak adlandırdıkları herşeye tapınma merakları var. Bir insan ya da bir eşya farketmiyor, bir doğa harikasına hayranlıkla bakmak ile ona tapınmak arasında çok büyük bir fark var. Kabede her yıl binlerce insan izdihamdan ölüyor. Yahudiler ağlama duvarına tapınıyor, Hristiyanlar İsa ve Meryem heykellerine tapınıyor, bazı Müslümanlarda kutsal emanetlere tapınıyor. İnanç ideolojiye bu şekilde dönüşüyor. Kutsallaştırma tehlikeli boyutlara vardığında ideal haline gelir.

  13. Kürt ailelerinden dağlara zorla çıkarılan kandırılan gençlerin tekrar vatana kazandırılmasını istemek neden rahatız ettiki, yani anlamak çok zor Baykal'ın ne söylediğini anlamamaktanmı, anlamazdan gelmektenmi nedir. Teröristlere aftan söz edilmiyor, pişmanlık yasası denilen konu bütün partilerin gündemindedir. Yani dağdaki insana silah bırak ve gel devletin şefkatli kollarına teslim ol demektir. Onları affedip salıvermek değil. Pişmanlık yasası geniş kapsamlı bir af değil, kişi pişmanlığını kanıtlamak için teslim olmak zorundadır. Gelir Tsk'ya ya da emniyete silah teslim eder ve cezai indirimden yararlandırılır. Yapıcı ve caydırıcı söylemlerde bulunmak kimseyi rahatsız etmemeli. Sonuçta orada ölenlerde, öldürenlerde bizim gençlerimiz.

     

    Maksat çamur at izi kalsın olursa eni-konu anlaşılmadan sanki bir cevher bulmuşcasına böyle haber yapılmazki. Akp'nin de kendi partisi içinde ve özellikle güneydoğuda halka yönelik böyle vaadleri olmuş. Af vaad edilmiyor, pişmanlık yasasından yararlandırılmak isteniyor.

     

    Herhangi bir kişi bir cinayet işlediğinde kaçarsa farklı ceza alır, teslim olursa farklı ceza alır. Baykalın bahsettiğide bu.

  14. Sayın Honest

     

    Vatanınız için ne yapıyorsunuz? Sayın Sardunyam size açıkça söylemiş Akp'yi savunmuyorsunuz bu uğurda yoğun bir mücadele veriyorsunuz bunu neden yapıyorsunuz, sizin gibi düşünmeyen milyonlarca insan onların vatana ihanet ettiklerini söylüyor bu sizin için hiçbirşey ifade etmiyormu? Söylenenlerin doğru olma olasılığını düşünüyormusunuz?

     

    Bu ülkenin insanına ve toprağına o kadar büyük zararlar verdiler ki bunları nasıl görmüyorsunuz anlayamıyorum. İktidar olduklarında çok şanslıydılar tek başına gelmişler ve meclisin 3/2'sine yerleşmişlerdi bu imkanı kullanarak ülkeyi kalkındıracak, her alanda gelişim gerçekleştirecek, devletin tüm kurum ve kuruluşlarıyla anlayış içinde birlikte çalışarak pek çok meseleyi çözebilirlerdi, çözmediler. Aksine sorunları dahada büyüttüler ve devletin kurumlarını birbirine düşürdüler. Devleti yönetmekle mükellef zat bizzat kendisi kurumlarla kavga içine girdi. Yapıcı değil aksine yıkıcı bir politika yürütüyorlar. Ama buna rağmen hala ajitasyon yapabiliyorlar bu konudaki yeteneklerine şaşıyorum doğrusu Oscar'lık oyunculuk sergiliyorlar.

  15. Tesekkür ederim öncelikle...

     

    Ama öyle bir konu olduki bu yazi ekledigim bazi forum sitelerinde assaglandim ve silindi yazilarim.Lakin bazi yerlerde ise takdir edildi , bazi yerlerde ise tesekkürden itaberen ileri gidelmedi, kendimce düsünüp üzülürken ,neoldu gencligimize ,cocuklarimiza, hepsi ** ************ dolasiyor derken ,sizlerle karsilastim ve Allah a sükür yalniz olmadigimi anladim ..

     

    ASIL TESEKKÜRÜ BEN SiZLERE BiLiRiM

     

    Sayın Zahara elbette yalnız değilsin.

    İfade etmiş olduğun türde saldırmalara maruz kalıyoruz aradaki farkı aslında bu gösteriyor, aşağılama, hakaret, alay gibi mazeretlerin ardına saklanan insanlar gerçeklerle yüzleşemeyenler. Çünkü gerçekler acıdır bir tokat gibi yerleşir yüzlere. Bununla yüzleşecek insan sayısı çok fazla değil. Genelde insanlar görmek istedikleri gibi hayal ederler. Sorunları yok saymak en kolayıdır, doğruları söyleyene saldırmakta bundan kaynaklanıyor. Duymak, görmek ve bilmek istemiyorlar.

  16. Öncelikle bütün Ankara'lı vatandaşlarımızın ve sonra tüm Türkiye'nin başı sağolsun ve hepimize geçmiş olsun. Çok üzücü ve hiçbirimiz endişelerimizde haksız değiliz, dilerim bu son olur. Terörün her çeşidi lanetlenmelidir. Kimden nasıl gelirse gelsin.

  17. Günümüz şartlarını bildiğimiz için hep günün şartlarını suçluyoruz bence insanlık tarihi boyunca aynı sıkıntılar çeşitli vechelerde görünmüştür.

     

    İnsan tabiatı bencillik üzerine kurulu, gülümseme görmeden gülümsememeyi tercih eder. İlgi görmeden ilgi göstermemeyi tercih eder. Başka mantıklarla karşılaşır kendi mantığını haklı çıkartmak için karalama çabasına girer. Herkes önce kendisini düşünür, devletlerde öyle.

     

    Sanal dostluklara inanmam aslında gerçek hayatta dostluklarada inanmam. Arkadaşlıkların çeşitli boyutları vardır o kadar. Kişi ancak kendisi ile dost olabilir. Tam anlamıyla hayal kırıklığı yaşamayacağı tek canlı kendisidir. Onun için bir başka insanla dostluk kurulacağına inanmıyorum.

     

    İnsanlar paranın icadından bu yana maddi düşünür oldular bu yeni birşey değil. Hayatın gerekleri para ile döner para güçtür, itibar görmenin en kolay yoludur, para varsa kültürel birikime, samimi arkadaşa, manevi değerlere gereksinim duyulmaz.

     

    İnsanlığın manevi çöküşe geçtiği gerçek, dünyanın doğası bile bu yüzden bozuluyor. Herşeyi tüketiyoruz aklımıza gelen herşeyi, inancı, duyguyu, doğayı, ahlakı, iyiniyeti. Hiçbir manevi haz alamıyor sadece gibi yapıyorlar. Depresif hastalıkların artması bu yüzden, hayal kırıklıkları hep kendine yontmak çabasından. Saplantılı ve takıntılı, mutsuz ve yalnız insanlar haline geliyoruz.

     

    O yüzden ben Dipnot'a katılıyorum, sevgi ve paylaşım geleceğin tek çaresi. İnsanlık bundan kaçamaz bu tek çıkış yolu. Tüketimin önüne geçecek tekşey sevgi.

  18. Mitinglerin amacına ulaştığını umuyorum en azından herkes bir kere durup ne oluyor demiştir. Muhalifler bile bunu dile getirdiler. Gerçi miting muhaliflerinin amacı ile mitinge katılanların amacı çok farklı o yüzden muhalifler bundan sonraki politikalarını ajitasyon ve karalama üzerine yapacaklar.

     

    Mitingin mesajı Türkiye Cumhuriyeti'nin sahipsiz olmadığını içeride ve dışarıda bulunan bütün ihanet şebekelerine göstermekti, amacına ulaşmıştır.

  19. Gene aynı mazlum edebiyatı... Kendilerine yandaş çekme hevesi... daha önce yazmıştık ama her tatlı su şeratçısı ile tekrar tekrar yazmak gerekiyor bunlar...

     

    YERİN ADI DARFUR: Müslümanlar müslümanları öldürüyor. Bizim şeriatçılardan çıt yok (1 Milyona Yakın İnsan)... Neden?

    YERİN ADI FİLİSTİN: Yahudiler Filistinlileri ödlürüyor. Bizim şeriatçılar her gün gösteride (Dafurun yüzde biri bile değil)... Neden?

     

    Bu çifte standartı gösterdikten sonra gelelim açıklamalara......

     

    Çünkü AMERİKAN destekli şeriatçılar öyle istiyor... Nasıl mı?

     

    Bir bakalım kimler dünyayı yönetiyor ve bize gösterilen değerler doğrumu yanlışmı? Jön arkadaşımızın dediği gibi Emperyalizm her zaman yanlışı öğretiyor bize..

     

    İSRAİLİN ARKASINDA KİM VAR : AMERİKA Başka SUUDİ ARABİSTAN ve PETROL ÜRETEN DİĞER ARAP ÜLKELERİ...

    VE

    FETULLAH GÜLEN OOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOO NE OLUYOR YAPMAYIN BEYLER AAAAA AJAN İŞİN İÇİNDE.......

     

    Ve burada okuyoruz bu şeriatçılar ne diyor Şeytan İSRAİL Filistinli çocukları öldürüyor...

     

    hayır efendim İSRAİL NİYE TEK BAŞINA ÖLDÜRSÜN, SİZ ŞERATÇILAR VE DESTEKLEDİĞİNİZ O PARA BABALARINIZ ÖLDÜRÜYOR....

    ÖNCELİKLE kendinize bakmanız gerek sonra başkaları ile uğraşın taraftar toplama mantığı ile mazlum görünme mantığı ile buralarda ağlama hiç bir işe yaramıyor artık...

     

    DALGA GEÇMEYİN ARTIK İNSANLARLA DOĞRULARI KONUŞUN.

     

    AMERİKANIN MAŞASI OLANLAR GELMİŞ BURADA BİZE FİLİSTİN DAVASI EDEBİYATI YAPIYORLAR...

     

    AMERİKAN EKSENİNİNDEN ÇIKINDA O ZAMAN NE OLDUĞUNUZU ANLAYALIM...

    Neden bu şeriatçılar demokrat ve mazlum görünme edebiyatı yaparlar acaba....

     

    EN BÜYÜK LİDERLERİ F.G HER FİLİSTİNLİ ÇOCUĞUN ÖLÜMÜNDEN SORUMLU İKEN NELER OLUYOR...

     

    MASKELER DÜŞMELİ ARTIK...

     

    Saygılar

     

    alkışlıyorum sizi. :clover:

     

    mazlum edebiyatı iyi taraftar toplar heleki bizim gibi aklı ile değilde duygusu ile düşünen milletlerde. (yada mazlum politikasını kullananlarda)

    Filistinliye acıyoruz Filistinin bu günlere nasıl geldiğini hiç düşünüyormuyuz?

    dünyada hiçbir devlet bir başka devleti kalkındırmak için mücadele etmez ancak kendi ulusal çıkarları için başka milletleri köleleştirirler, İsraile kızmadan önce, Filistine kızmak gerek geçmişte yaptıkları hangi hatalar yüzünden bugün bu acıyı yaşamak zorundalar. Sokaklarda çocuklar tekbir getirerek İsrailli askerlere taş atıyorlar bu görüntü illaki insanı üzer ama gerçekçi olmak lazım, neden tekbir ile taş atacak hale geldiler? İsrail, Amerika gibi sömürü devletlerine kızmak yerine aklını başına almak lazım, İsrail ve Amerika neden Filistini kalkındırsın, o zaman Bop ne olur, İsrail kendi projesi için Filistinli çocuklara acımaz. Her millet önce kendi geleceğini planlamalı siyasi sistemini ve politikalarını ulusal çerçeveden değerlendirmeli, tıpkı İsrail ve Amerika gibi. Onlara lanet etmek yerine oturup düşünmek lazım.

  20. Defalarca söylemek mi gerekiyor;çünkü laikliği devletten bireye taşımak isteyen din karşıtı zihniyet propagandalarında hep Atatürk laikliğini sahipleniyor ama aslında çarpıtıyor...

    :zorro:

     

    Acaba öylemi yoksa devlet işlerine dini alet etmek içinmi laiklik tartışılır kılınıyor?

  21. Sokak hayvanlarının yaşam koşulları beni çok üzüyor özellikle ülkemizde. Malesef insanımızın büyük çoğunluğu hayvan sevgisinden yoksun, bazıları çok korkuyor, bazıları korkmuyor ve hayvanlarla egosunu tatmin ediyor, şiddet uyguluyor, eziyet ediyor ve hayvanın çektiği eziyetten zevk alırcasına sırıtıyor. Birçok açıdan pekçok değerden yoksun bir toplum olduğumuzu düşünüyorum hayvan sevgiside bir kültür meselesi. Çünkü kültürel zenginliği olan insanlar bütün canlıların yaşam haklarına saygı duyuyor ve hayvanlarıda birey olarak değerlendiriyor. Bazı güzel insanlar görüyorum yukarıdaki yazıda olduğu gibi sokak köpeğine, kedisine, kuşuna sevgi ile yaklaşıyor yiyecek birşeyler bırakıyor ve mutlu oluyor. Çünkü insanlar başka canlıları mutlu ettiklerinde gerçekten mutlu olurlar. Kendisini mutlu etmeye çalışan insan gerçek anlamda mutlu olamaz bütün yatırımı kendisinedir ve kendisini şımartmaktadır, şımarıklığın bütün sonucu psikolojik sorundur. Ve mutluluk şımarıklardan uzak durur. Mutlu olmak isteyen sokakta yaşayan bütün canlılara ve başka insanlara mutluluk tattırmaya çalışmalı. Tek mutluluk kaynağı bu.

  22. Dünyanın 5 yılı kaldığı ifade ediliyor olayın boyutuna bakarmısınız? 5 yıl, 1825 gün. Ve dünyanın nüfusu güngeçtikçe artmakta buna paralel karbondioksit üretimi hızlanarak artmakta. Dünyamız yüzölçümü olarak ekolojik zincirinde kopmalar olan, doğal örtüsü güngeçtikçe yok olan ve bu kalabalığı kaldıramayan yaşlı bir gezegen. Biz insanlar tükettiğimiz hiçbirşeyin yerine onu dengeleyecek ve boşluğunu tamamlayacak parçayı üretmeyi ve yerleştirmeyi öğrenemedik.

     

    Ben bu kaçınılmaz sonun bundan sonra insan eliyle düzeltilebileceğine inanmıyorum. Acı ama gerçek şu ki dünya ona verdiğimiz zararı bize pahalıya ödetecek.

     

    Bir ihtimal düzelme olur ümidi taşımıyorum nasıl bir gelecek bekliyor hayal etmeye çalıştığımda duygularımdan arınarak tamamen gerçekçi baktığımda yapılan çalışmaların bir sonuç vereceğini sanmıyorum. Zaten insanların büyük çoğunluğuda bu konuda duyarlı değil. Dünyada hepimiz gibi canlı, yaşam mücadelesi veriyor onu olumsuz anlamda o kadar çok etkiledikki bize tepki veriyor ve fazlasıylada verecek. İnsanlığın sonu insanlığın eliyle hazırlanmakta.

     

    Dünya bizim için yaşamsal kaynağın anası ama bizim varlığımız dünya için birşey ifade etmiyor, yokluğumuzda etkilemeyecek.

     

    Dünyanın kendi kalkanı kandaki alyuvarlar gibi biz mikroplarla savaşıyor. Sanırım intikamı acı olacak. :unsure::sweatingbullets:

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.