-
İçerik Sayısı
975 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
1
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
Senyour tarafından postalanan herşey
-
Bu, uzun yıllar sonra aklıma gelip de sana yazdığım ilk mektubum. Oysa ki, o yıllar boyunca her durumda, her anımda, mutlu ya da mutsuz, neşeli ya da sinirli, hayatla barışık ya da küsmüş, benimleydin. Ve her ne kadar çevremde insanlar olsa da benim içimi bilen beni en içten anlayan sendin. Etrafıma çizdiğim aşılması zor bariyerleri aşıp yanı başımda benimle olan, ruhumu en saf haliyle gören yine sadece SENDİN. Bugüne kadar, senin dışında o kadar çok insanla, o kadar olayla ve o kadar gereksiz işlerle uğraştım ki, seni unuttum. Sana hak ettiğin ilgiyi ve sevgiyi gösteremedim .Belki de göstermedim demeliyim. Çünkü önceliklerim o kadar farklıydı, işlerim o kadar fazlaydı ki sıra gelmedi… Bütün dostlarım, sevdiklerim, beni sevenler, aşklarım, arkadaşlarım, işlerim, öğretmenlerim, patronlarım, müşterilerim, okul arkadaşlarım, ailem, iş arkadaşlarım, kedim, köşe başındaki fırıncımız… Hepsi, hepsi şu anda arkamda. Yüzümü sadece sana çevirdim. İlk defa soruyorum, gerçekten ne istiyorsun, diye… İlgi, değerli olduğunu hissetme, sevgi, senin dışındakilere gösterdiğim şefkat ve hatalara gösterdiğim anlayışlılığın belki de onda biri. Sen benden bunları istiyorsun aslında biliyorum. Ve şimdiye kadar kim bilir, kaç kere istedin bunları benden. Bense gerçek dostuma çoktan sırtımı dönmüştüm. Sesini o kadar kısmıştım ki artık ben bile duyamaz hale gelmiştim. Şimdi yaptıklarımın farkındayım. İşte bu yüzden şimdi yüzümü sadece sana çevirdim. Geç kalmış bir tanışma, geç kalmış bir ilgi ve yine geç kalmış bir özürle yazıyorum bu satırları. Evet, özür diliyorum… Her aynayı elime alışımda karşımda olduğun halde halini hatırını sormadığım için, Ağladığında, gözyaşlarını silerken, ruhunu da silmeyi unuttuğum için, Küçükken neşeyle söylediğin şarkıları artık seninle söylemediğim için, Kısacası aynı bedende olduğumuz halde seni terk ettiğim için, Ve diğerleri için… Kaçamak bakışlarla bakıyorum sana, arada bir. Gözlerin hala parlıyor. Seni bu kadar unutan, bu kadar yalnız bırakan bir insana, hala senden umutluyum, der gibi bakıyorsun. Şimdi farkındayım. Gerçek dostun, gerçek ilginin nerede olduğunu biliyorum. Bundan sonra seni daha çok dinleyip, seninle daha yakından ilgileneceğim. Sen bu satırları okurken ben ikimizin bir arada mutlu olabilmesi için dua ediyor olacağım… Sevgili BEN, Hep Yanımda Kal... Seni Seviyorum Yazar : Özge Bayram (alıntı)
-
Ölüm hakkında ilginç gerçekler
Senyour şurada cevap verdi: Senyour başlık Mizah - Mizahla ilgili herşey
rica ederim arkdaslar görevimiz bu paylasmak Bende kitaplarımla gömülmek isterdim, öbür dunyada da cahel kalmak istemem -
cok tskr ederim arkdasım inan hep böyle dusundum ama sorun su ki kurt oldugum icin hep 1-0 yenik basladım derdimi anlatamadım.. **************************
-
ya bence inanclar ve kisilikler eglence konusu yapılmadıgı sörece elbetteki arkadas olunabiliri ya da konusula bilinir en güzel örnek Mardin de yasıyan toplumlara bakın
-
İnsanlar neden ısrarla din ister?
Senyour şurada cevap verdi: katakuta başlık Dini Konular - Din - Dinler
Aslında birseye inanmak insanın yaradılısında var biri allahın varlıgına inanır biri olmadıgına inanır ama sonucta biseye inanır.. -
Allah askına hadi ben turkiyeli kurdum bana dersin bana inanmassın cunku kurdum die öyle diyosun ya ama allah askına turkum diyen arkdaslarımdan ne istiyorsun bu seferde onlara tuzu kuru diyosun kendi ırkından görmüsyosun resmen devsirme diyosun ya allah askına sen ne istiyorsun...
-
ATATÜRK'ÜN AĞZINDAN RESMİ BELGELERLER KÜRTLER VE KÜRDİSTAN
Senyour şurada cevap verdi: Senyour başlık Politika Bilimi
allah askına toprak isteyen mi var bu belgelerin nerde nasıl yazıldıgı acık sacma diyorsunuz ve kendi kendinize dusman öretiyonuz yoksa yaşamınız kendi cıkartıgınız dusmana mı baglı anlamak cok zor... ilginc buldugum icin böyle bi yazı foruma yazdım... Kendi belgelerinizi bile hice sayıyorsunuz yeterki menfatinize gelmesin.... Saygılarımla... Not: inanmıyorsanız Belirtilen belgelere bakabilirsiniz art niyet olsaydı belgelerin ne zaman kim tarafından yazıldıgı acıklanmazdı... -
ben ademin torunuyum hem deliyim hem doluyum yasak ormandan yem kaptım tadına bakmayacaktım sadece koklayacaktım gel bir türkü söyleyelim hep beraber oynayalım anlamazsan neyleyelim buraya gelmeyecektin sadece koklayacaktın bir acayip yarıştasın hem öndesin hem rahatsın o zaman ne içim ağlarsın ödülü almayacaktın sadece koklayacaktın tadına bakmayacaktım sadece koklayacaktım deli gönlüm kaynayınca bir çiçek aldım koynuma tepelerden düştüm takla aşık olmayacaktım sadece koklayacaktım sevenin gönlü dumandır hem karanlık hem sıcaktır böyle sevda akla ziyandır için çekmeyecektin sadece koklayacaktın tadına bakmayacaktım sadece koklayacaktım
-
Amerikan Discover dergisi ölüm ile ilginç bilgiler yayınladı. İşte ölüm hakkında merak edilenler: .İlk ölüleri toprağa gömme işlemi, İspanya'nın Atapuerca bölgesinde 350 bin yıl öncesine kadar dayanıyor. .Bütün ölümlerin temelinde oksijen eksikliği yatar. .Ölümün ilk üç gününde enzimler yemeğe başladığınız gibi sindirilmeye devam ediyor. Parçalanan hücreler bağırsaklarda yaşayan bakterilerin yemeği oluyor. .ABD'de gömülen cesetler, toprağa her yıl ortalama 3 milyon litre sıvı bırakıyor. .Bİr İsveç şirketi, cesetleri çeşitli kimyasal maddelerle donduruyor. Ceset, bir tüpün içinde 6 ila 12 ay arasında ayrışıyor ve tamamen yok oluyor. Böylece çevreye zarar verilmediğini iddia eden şirket, buna 'ekolojik defin' diyor. .Hİndİstan'dakİ Zerdüştler, cesetleri akbabaların yemesi için açık alana atıyor. .İNGİLİZ Kraliçesi Victoria'nın kocası Prens Albert, bornozu ve elinin alçısıyla gömülmek için ısrar etmişti. .Madagaskar'da aileler akrabalarının kemiklerini çıkarıp törenle köyün etrafında dolaştırıyor. Daha sonra da kemikler yeni bir kefene koyulup yeniden gömülüyor. Eski kefen, yeni evlenene veriliyor veya çocuğu olmayanların yataklarına seriliyor. .19'uncu yüzyılda Mısır'da demiryolu inşaatı yapan şirket, mumyaları lokomotiflere yakıt olarak kullandı. Böyle büyük tasaruf yaptılar. .İngİlİz filozof Francis Bacon, tavuğu dondurmak istedi. Tavuğun içini karla dolduran Bacon, soğuktan hastalığa yakalandı. 1926 yılında da zatürreeden hayatını kaybetti. .Embrİyonİk gelişim döneminde organların oluşumunda bazı hücreler ihtihar ediyor. Eğer bazı hücreler ölmeseydi, ördekler gibi taraklı ayaklarla doğardık. .1907 yılında Massachussettsli bir doktor, özel bir ölüm döşeği tasarladı. Sonra da insan vücudunun ölüm anında 21 gram kaybettiğini rapor etti. Bu nedenle ruhun 21 gram tuttuğu varsayılıyor. .ABD'de insanların yüzde 80'i hastanede ölüyor. .ABD'NİN New York kentinde cinayet kurbanından çok intihar eden insan var. .İnsanlIĞIN başlangıçından beri 100 milyar insanın öldüğü sanılıyor.
-
Güneyli Michelangelo Antonioni ile kuzeyli Ingmar Bergman. Sinema sanatının ufuk çizgisi olmuş iki adam İkisi de geçtiğimiz yüzyılın sakiniydi. Bu lanetli yüzyıla girdiğimizde çoktan unutulmuşlardı. Hayatları boyunca didiklemiş oldukları kaderin bir cilvesi sonucu birlikte çekip gittiklerinde büyük batı gazetelerinin dosyalarında ölüm yazıları çoktandır bekliyordu. Sanki biraz geç kalmışlardı. Michelangelo Antonioni ile Ingmar Bergman. Sinema sanatının ufuk çizgisi olmuş iki adam. Ölümlerinin üstüste binmesi üstüne nedense çok düşünüyorum. Filmlerinin birindeki kriptik bir imgeyi çözmek istermiş gibi. Bunun da bir anlamı olduğuna, olması gerektiğine; en azından hayatın sentaksında yerli yerinde kullanılmış bir noktalama işareti olduğuna neredeyse eminim. Bergman'ın, unutulmasını tercih ettiğini söylediği ilk filmlerinde bile bambaşka bir uğultu hissedilir. Daha sonra Susuzluk ile başlayan serüveni, has bir edebiyatçı gibi aynı temaların etrafında döne döne derinleşir. Bergman, kuzeyin puslu ışığı altında benzeri görülmemiş bir gerilim duygusu ile bakar kahramanlarına. Kameranın zamanını değiştirenlerin başında gelir Bergman. Seyirciyi tekinsiz bir arafta asılı tuttuğu uzun devinimsiz sahnelerle sinemada öykü anlatımı ve drama kurgulamanın bütün imlâsını değiştirir. Dramatik öyküye hiçbir şey katmayacağı düşünülen sahnelerle hem korkunç bir ıssızlık hissi, hem tuhaf bir öykücülük dili oluşturur. Ortaçağ alegorilerinden komediye kadar geniş bir yelpazede sınaya sınaya ustalığını inşa eder. Thomas Mann'a hayrandır. Kimsenin altından kalkamayacağı, filmlerine bir bulmaca gibi yerleştirilmiş simgelerle arıtılmış, süzülmüş bir entelekte yaslanır. Acıyı, ille de, fiziksel olanı ruhsal olanla, ruhsal olanı fiziksel olanla tartarak acıyı; dilsizliği, şiddetli bir kendinden geçme-kendini bırakma halini, apansız aydınlanmaları, varoluşsal yüz yüzelikleri anlatır. Hemen her sinemaseverin ve ille de her edebiyatseverin bir Bergman filmiyle kendi ruhunu, kendi uzayını sınamışlığı vardır. Kendi deyimiyle 'ruhlarımızın karanlık odalarına' en kolay nüfuz edebilen iki dili; müzik ile sinemayı popüler olanın çok uzağında bir noktaya konumlamıştır. Filmlerinin de birer müzik parçası gibi okunabileceğine inanır. İnsanın insana imkânsızlığı bir nakarat gibi çeşitli öğelerle tekrar edilir, filmlerinde. Çığlıklar ve Fısıltılar, Yüz Yüze, Sessizlik, Aynadaki Gibi, Persona ve daha birçok filmi, has edebiyat yapıtları gibi okur-seyircinin derin çekmecelerinde her zaman yer bulacak. Onun sineması, sinemanın ne kadar kudretli, ne kadar çok katmanlı bir dil olabileceğini göstermiştir. Antonioni, Bergman'ın güneyli kardeşidir. O da Bergman gibi, zamanın imlâsını değiştirerek insanın bir yabancı olarak portresini çizer. 1959'da çektiği L'avventura'yı seyretmiş olan hiç kimse bu serüvenini unutamamıştır. Kızıl Çöl'deki Monica Vitti'nin uçucu, aynı zamanda neredeyse kunt varlığının cazibesini de. Antonioni de edebiyat tutkunudur. Çekemediği film projelerini toplamış olduğu binlerce sayfalık kitabı karıştırırken insan onun akrabası olan yazarların öyküleriyle karşılaşmakla kalmaz, diyelim T.S. Elliot'un bir tek dizesinin bile bir film projesi olarak aklını kurcalamış olduğunu görür. ("O üçüncü kim, hep yanında yürüyen") Hollywood hakkında, "Hollywood, hiçbir yerde olup hiç kimseyle, hiçbir şey hakkında konuşmak gibi" diyecek kadar umursamazdır, popüler olana. Onun için de sinema edebiyat kadar derinlikli, tenezzülsüz ve şahsi dille damgalı olmalıdır. Şimdi ikisi de gitti. Tarantino'ya yaratıcı büyük usta denilen bu çağda pek yerleri de yoktu doğrusu. Kimselerin "durup ince şeyleri düşünmeye" vaktinin olmadığı bu dar zamanlarda insanı derinlere, daha derinlere çağıran kişisel metafizikleriyle iyice marjinal kalmışlardı. Çağdaş insan, bu iki dev sanatçıya çok şey borçlu.
-
şimal onun sevgilisi Xezal
-
insallah
-
Wallahi Yeğenim Zeynep
-
Kral Sen hangi takımsan insalah o kazanır senin serefine ben GSliyim ilgilenmiyom Kral
-
Bak yine ayrımcılık yapıyosun bak en buyuk sorun bu gövenmemek turkiyedeki genc kurtlerin cogu eger apocu olsaydı AKP bukadar oy almazdı ... bu bir ikincisi savası kim başlattı emin diilim ama bence devam ettirmek sacma ve * * * * * Ç A gidin aranızdakiler ayrımcıları cıkartın diyorsu ha barzani de talabanide turk pasapotlarıyla dunyayı gezmedimi hala kuzey ırakta %75 (yaklasık) Türk Firmaları calısmıyorumu,peki neden aynaya bakmıyorsun ya da senin gibi dusunenler neden toplanıpta biz nerde hata yapıyoruz demiyor... her neyse ne dersen de ne hakaret edersen et ben ve benim gibi bi cok kurt genci bu vatanı seviyorve bu toprakta ölcek sana ve senin gibi dusunenlere inat... Baska forumlardaki olaylarıda buraya tasımasan sevinirim burası Saygın bi forum Kaliteli insanların yeri... Sradanların diil... yas olarak benden buyuksun belki benden daha cok sey biliyosun ama eger ırkcılık yaparsan sıradanlasırsın... Not: PKK nin kurucuları icinde cogu turkte vardır enazından sonradan katılmıslardır....
-
Boğaz İçi Topluluğu - Asurf
-
Değişmeli yamalı bohca gibi olmus... Ama.. Uzlaşmayla...
-
Tanus haksızlık yapmıyormusun?... Resmen genelleme yapıyorsun ben turkiyeli bi kurdum burda bu forumda kime hakaret edildi enazından kendi adıma diyorum... hatta cok güzel arkadaslıklarım var senin yaptıgın resmen provaksion, lütfen herkesi bir görme ve bence eger burdaki arkdaslar herkese saygılı davranıyorlarsa bu onların kalitesini insanlara insan oldukları icin saygıyla yaklasmalarıdır... senin yaptıgın tam tersi bu forumda bu tur kalitesizlikler olmadıgı icin burdayız beraberiz... saygılarımla...
-
Sadece Bodrum’u ele alalım… 2003. Bitez, Gümbet, Türkbükü, Yalı, Göltürkbükü, Ortakent, Konacık, Mumcular, Yokuşbaşı ve Tırmandağı’nda orman yangını çıktı. 2004. Torba, Ortakent, Yahşi ve Konacık’ta… 2005. Yalıkavak, Ortakent, Konacık, Mumcular, Turgutreis, Torba ve Türkbükü’nde… 2006. Göltürkbükü, Gümüşlük, İçmeler, Ortakent, Bitez, Gümbet ve Turgutreis’te.. 2007. Gündoğan, Turgutreis, Mumcular, Meşelik, Konacık, Ortakent, Bitez, Türkbükü ve en son Torba’da orman yangını çıktı.Habire aynı başlık: “Ciğerimiz yanıyor…” Ciğerinde bir sağlık sorunu varsa, ne yaparsın? İlaç alırsın, en azından… İlaç için, bir tane yangın söndürme uçağı veya helikopteri satın aldı mı Türkiye? Almadı. Almıyor. Kaç para bu helikopter? En babası 10 milyon dolar. Yani… Her sene faize 41 milyar doları “şak diye” bulan arkadaşlar, sadece 1′ini ayırsa… Pazarlık bile yapmadan, tek kalemde, 100 helikopter alınır… 100 helikopter. Her yere koyarsın… Bekler. Üstelik… Kepçe gibi zamazingosu var. Takıyorsun, yangın söndürme helikopteri oluyor. İşi bittiğinde çıkarıyorsun, bildiğin helikopter. Taşımacılık yap; insan taşı, mal taşı… Karayollarında kullan, DSİ’de kullan, Emniyet’te kullan, Sahil Güvenlik’te kullan, trafikte kullan, belediyelerde kullan, askeriyede kullan, turizmde kullan, ziraatte kullan, kışın millet tarlada doğuruyor; sağlıkta kullan… Eğitimde kullan, pilot yetiştir. Depremde kullan, selde kullan, heyelanda kullan. Can kurtar… Sayayım mı daha? Eminim, bazı dalkavuklar çıkıp, “kiralamak daha rantabl değil mi” diye soracak. Bir… Kiralama yetmiyor, görüyoruz. Üç beş tane göstermelik kiralıkla, anca bahçe sularsın. İki… İyi dinle bak! 87 bin 130 makam aracı var bu ülkede… Belediyeleri ekle, 125 bin makam aracı. Madem çok akıllısın, ekonomiden bu kadar iyi anlıyorsun, onları niye kiralamıyorsun? Japonya’da 10 bin. İngiltere’de 12 bin. Almanya’da 11 bin. Fransa’da 9 bin. Bizde 125 bin! O kadar makam şoförü… O kadar benzin. Hani diyor ya Başbakan, “petrol kuyularımız mı var” diye… Var demek ki. E saltanata varsa… Ormana niye yok? Devletin, deri koltuklara kurulan makam ******* çok değerli de, ciğerleri değersiz mi?
-
Başarılı olmaya koşullanmış bir hayat… Koşan insanlar… Her zaman, her yerde, en önde olma telaşı… İkinci olmaya bile dayanamamak… Karşılaştırıldığın insanlar… Rekabet, kıskançlık, öfke, hırs… Küçük oyunlar, büyük gibi görünen insanlar, küçük yürekler… Yorulmak, durmak, nefes alamamak… Boğulmaya başlamak, öfkelenmek, daha çok öfkelenmek… Bunu hak etmediğini düşünmek, yüzünü kapıya doğru dönmek… Kapıyı çarpıp çıkmak! Gerçekten de her şey bitti mi? Sana söylüyorum tüm bunları. Evet, sen. Şu anda bu yazıyı okuyan kişiye, yani sana sesleniyorum. Ekrana bakmanın ötesine geçmeni istiyorum. Bakmak ve görmek arasındaki farkı geçmeni ve artık bakıyor değil, görüyor olmanı, okuyor değil, yaşıyor olmanı istiyorum. Şimdi ilk önce doğru düzgün nefes almaya başla. Bu yazının biraz sonra, yazılacak olan kısmını okumadan önce 3 kere derin derin nefes al. Biraz oksijene ihtiyacın olacak. Gözlerini biraz daha aç. Artık görmeye başlamanın zamanı geldi. Sen başarmak için her şeyi yapıyorsun. Kendince ve elinden geldiğince. Başarıya odaklandığını biliyorum. Buraya kadar geldiysen bu senin için önemli olmalı. Başarı olarak algılama sadece bunu. Bu senin için önemli olmalı derken, senin de çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sen gerçekten de önemli bir insansın. Sen bu dünyayı değiştirebilecek gücü taşıyorsun. Bunun farkındasın veya farkında değilsin ama bu güç sende var. Bu güne kadar ortaya çıkartmaya çalıştığın şey işte tam da bu. Sen, her yerde en önemli kişi olmak istedin. Tüm dikkatler üzerinde olsun, herkes yüzünü sana dönsün, sen konuşurken, herkes pür dikkat ve ses çıkarmadan seni dinlesin istedin. Konuşmaya o kadar hakim olmalıydın ki bazen sessizlik bile yaratabilmeliydin, ve o sırada herkes nefesini tutmuş senin konuşmanı bekliyor olmalıydı. Bazen söyleyemediğin şeyler vardı, içinde bir yerlerde kalan, bazen yapamadığın şeyler vardı, keşkelerle tekrarlayıp durduğun. Bazen demekten vazgeç. Keşke demekten de. Pişmanlık duymak mı, boşver gitsin. Zaman geçiyor. Yazıyı okumaya başladığından beri kaç dakika geçti? Muhtemelen bilmiyorsun. Bilgisayarının ekranındaki saate bak ve lütfen bu saati bir yere not al. Saat kaç? Sonra tekrar konuşacağız bunun üzerinde. Aslında sana söylemek istediğim ne çok şey var. Ama biliyorum, senin de zamanın kısıtlı ve çok çok uzun bir yazı seni sıkabilir. Zamanı iyi kullanmalı. Depolanmıyor veya satılmıyor şu anda. Zamanını nasıl kullandın bu güne kadar? Başarmak için tüm gücünü ortaya koydun mu acaba? Bazen, gücünün yarısını bile kullanmadın değil mi? Bazen ise yorgun argın döndün eve. Omuzların ağrıyordu ama yine de çalışmaya devam ediyordun saatlerce. Kitaplar… İş kitapları hayatına girdiğinden beri ne değişti? Her iş kitabı sana farklı bir özgüven sunuyor. Her iş kitabı farklı bir birikim. Bazıları ise bomboş geldi, yarısında bıraktın kitabı. Bazılarını baş ucu kitabı yaptın… Adının duyulmasını, bir şeylere yön vermeyi, senden gururla söz edilmesini istedin. Çalıştın, didindin, okudun, uykusuz kaldın, yüzünden gülümsemeni eksik etmedin. Ne güzel, başarı merdivenlerini de hızla tırmanmaya başlamıştın kendince. Evet, işte o ilk başarı kıvılcımları seni yakmaya başladığı anda, ilk o anda hissettin aslında aradığının ne olduğunu. Bu ünlü-tanınır-bilinir olmanın çok daha ötesindeydi. Akşam iş çıkışı, başın dik, kulağında hareketli bir müzik, koşar adımlarla merdivenlerden inerken, tüm dünya seni seyrediyordu sanki. İçinde adı başarı olan bir ateş yanıyordu. Gözlerinden alevler çıkıyordu. Projeler uyum içinde, zihninin bir hareketiyle tamamlanıyor, ikinci bir proje kafanda şekillenmeye başlıyordu zaten. Yüzünden gülümseme eksik olmuyordu. Belki de herkes yüzüne imrenerek bakıyordu. İleriye doğru gideceğini biliyordun, her şey iyi gidiyordu ve birden bir şey oldu. Bir şeyler ters gitmeye başladı. Artık eve daha yavaş adımlarla mı gidiyorsun? Çocukken neler hayal ederdin? Ne olmayı isterdin? Hayalinin neresindesin kim bilir. Oysa çocukken olmayı hayal ettiğin şeyi olamadıysan, burada 6 yaşındaki bir çocuğun isteği çok mu önemlidir? Bu neden sana hayal kırıklığı yaşatsın ki! Boşver çocukluğunu, istediğin bölümü kazanamadın diye hayatının geri kalanı berbat mı geçecek? Boşver, geçen için yapabileceğin bir şey yok. Şimdi saatine bir daha bak. Geçen dakikaları geri getirebilir misin? Biliyorum, bazen çok kızdırıyorlar seni. Her şeyi en iyi şekilde hazırladığın halde, müdürün, şirketin, iş dünyası seni anlamıyor. Coşku içinde önlerine bıraktığın bir dosya, bir kaç kez karıştırılıp ,sana iade ediliyor. Belki yıkılıyor, belki daha da hırslanıp, daha iyisini yapmaya çalışıyordun. Bir gün, sigortaların atıyor. Bir istifa mektubu yazıyor ve yöneticinin önüne koyuyorsun. Yılların, projelerin, emeklerin, geç saate yatmaların, hepsi ama hepsi boşa gidiyor. Elinde bir hiç var. Bir daha soruyorum. Gerçekten de her şey bitti mi? Birkaç saniye düşün. Dünyanın 6 milyar yıllık yaşını düşün. Kaç kere bitip, yeniden başladığını düşün. Dinazorları, mısır piramitlerini yapan firavunları, tufanları, kaybolan Babil kulesini, dünya savaşında yıkılan, yakılan Japonya’yı düşün. Hepsinin yerini yeni bir şey doldurmadı mı? Peki, sen gidersen, senin yerinin de dolmayacağını mı sanıyorsun. Çok kısa sürede dolacak ve unutulacaksın. O yüzden, işini seviyorsan, iş yerini sevmiyor bile olsan, o işte başarıyı yakalamayı düşünmelisin. Başarı tek bir koşulla gelebilir sadece. Bu da istemektir. İstemediğin sürece başarı yanına bile uğramayacaktır. Ne yapıyorsan yap, en iyisini sen yap! Mutlaka, yaşadığın durumu değiştirmek için yapabileceğin bir şeyler vardır. İmkansız diye bir şey yoktur. Varsa bile, imkansızı da başarmayı deneyebilirsin. Bu senin hayatın. Bir kere dünyaya geliyorsun ve artık bunu değerlendirme zamanın geldi. Değerlendirme derken, bundan sonra yaşadığın her anı daha değerli kılmayı başarmandan söz ediyorum. Hayatını değerli kıldıkça, sen de kendini değerli hissetmeye başlayacaksın. Gerçekten de her şey bitti mi? Eğer, hala gözlerin görüyor, hala nefes alıyorsan, daha her şey bitmemiş demektir. Eğer bu kadar birikimin varsa, eğer kendini geliştirmeye çalıştıysan, belki de her şey yeni başlıyordur. Genel olarak düşünme. Sen özel bir insansın. Sen diğerlerine göre daha farklısın. Sen ayrı bir kişiliksin ve aynı zamanda ayrı bir dünyasın. Dünyanı korumak için ise çok çalışman gerekecek ve bir gün sen de biliyorsun ki başaracaksın. Şimdi tekrar saatine bak. Kaç dakika geçip gitti? Biten bu dakikalar geri gelmeyecek. Biten günler, biten aylar, biten yıllar geri gelmeyecek. Her dakika ömrün kısalıyor. O yüzden artık bir şeyler yapmaya başlamalısın. Geçip giden insanlar geri gelmeyecek. Şimdi, önünde uzanıp giden yola bakman ve nereye yürüyeceğine karar vermen gerekiyor. Gerçekten ne yapmak istiyorsun? Bundan sonra sadece buna odaklan. Bu yazıyı okuduğuna göre, artık zaman kaybetmemen gerekiyor. Artık zaman kazanmalısın. İstemek ve başarmak, işte hepsi bu. Gerçekten de her şey yeni başlıyor değil mi? Yazan : Cengiz Çatalkaya
-
Üstteki üyeyi görünce aklınıza ne gelio ?
Senyour şurada cevap verdi: *NATALIA* başlık Forum Oyunları
Künefe -
bana yol ver bana iyi bak son vedadır sana son kez sana 1 söz son defadır bana yol ver bana iyi bak son vedadır sana son kez sana 1 söz son defadır bırak aksın sel sular can evımden vurdular bana kalsın dar duvar ezılır elbet can cıkar.
-
basın sagılsun
-
üsttekinin en çok nesini sewdin.....
Senyour şurada cevap verdi: made in turkey! başlık Forum Oyunları
dolunaydandır cidden -
üsttekinin en çok nesini sewdin.....
Senyour şurada cevap verdi: made in turkey! başlık Forum Oyunları
ben yaw senden tırstım o gun iki defa yanı seyi yolladım dolunaymı vardı ne kara melek oldun