Senyour tarafından postalanan herşey
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
alla alla ya armutlar sistem tarafından korunuyo die elmalara ayrımcılıkmı yapılacak... aynı sepette olmaları şart....
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
eee Arkadas bisi dicem sen hic dindar bi aileyle yasadınmı gördünmü yasadıklarını ***** ise istisnadır dedigim ki acık modern(size göre modern) görünen ******* vardır oda istisna.... benim kuzenim dindar kapalı ama unv.. mezunu kendi istegiyle kapandı baba baskısı olmadan hem inan istedigi kadar da özgürdü taki unv. atıldıgı icin türbanlıdır die, Belcikada bitirdi simdi sana diyorum özgürlügü kim verdi ya da vermedi söylermisin... yoksa korku bu Sistemin *****l kalsın gitsin Arabistanda okusun diyenmi kim kime özgürlük vermiyor annesimi babasımı senin sistemin mi ? Feminizmi bile kendi menfatinize göre yorumluyorsunuz...?
-
İslam'da Mezhep..?
Hz.Muhammed(s.a.v) döneminde meshep yoktu ondan sonra cıktı ortaya ki yanlıstır denilirse dogru olmaz,buyuk din alimlerinin yorumlarıdır ki kabul sayılmıstır...örnek vermek gerekirse;Hz.Muhammed (s.a.v) abdes alırken yanagı kanıyor hanımı kan gelen yeri eliyle temizliyor Hz.Muhammed (s.a.v.) tekrar abdest alıyor, imam hanifi diyoki; kan geldigi icin abdest aldı,imam şahfi diyoki; kadın eli degdigi icin abdes alıyor... En iyisi Kuran ve Peygaber sunnetidir ki en dogrusu odur kannımca... Amerikaya gitmistim 2 sene önce orda cuma namazı icin gittigim bi camide siyah bi imama sormustum sizin meshebiniz ne die bizde meshep yoktur sadece Kuran ve peygamber sünnetidir dedi...
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Türkiyedeki Feminizim bile anti demokratik yaw
-
İSAR
İnsanın, başkalarını kendisine tercih etmesi mânâsına gelen îsâr; ahlâkçılara göre, toplumun menfaat ve çıkarlarını şahsî çıkarlarından önce düşünmek.. tasavvuf erbabınca ise, en hâlisâne bir tefânî düşüncesiyle topyekün şahsîliklere karşı bütün bütün kapanıp, yaşama zevkleri yerine yaşatma hazlarıyla var olmanın unvanı kabul edile gelmiştir. Îsârın tam karşıtı, ?şuhh?tan doğan cimrilik ve şahsî çıkar duygusudur ki, Hak?tan, halktan ve Cennet?ten uzak kalmanın âmili sayılmıştır.1 Evet, ?şuhh?tan, ?buhl? diyeceğimiz cimrilik; ?îsâr? ruhundan da ?cûd?, ?sehâ? ve ?ihsan? sözcükleriyle ifade edeceğimiz cömertlik, semâhat ve civanmertlik doğmuştur. Cûd; ferd-i mü?minin, gönlünde herhangi bir rahatsızlık duymadan, sahip olduğu şeylerin hiç olmazsa bir kısmını infak etmesinin ve başkaları için o kadar var olabilmesinin adıdır. Sehâ; müminin, infakı ve başkalarını düşünmeyi önde götürmesi ve kendi mutluluğu içinde, hatta onun da önünde onların mutluluğunu düşünebilmesi.. ihsan ise; onun, ihtiyacı olduğu hâlde başkalarını kendine tercih edebilmesidir ki: ????? ????????? ??? ??????????? ??????? ?????? ??????? ????????????? ????? ???????????? ?????? ????? ?????? ????????? ?Onlar, mü?minlere verilen şeylerden nefislerinde herhangi bir kaygı duymaz ve muhtaç olsalar bile onları kendilerine tercih ederler.?2 âyetiyle işaret edilmek istenen îsâr zirvesi de işte budur. Biz buna, o has ve enfes tarifiyle ihsan da diyebiliriz. Îsârın gayri ihtiyarî olanına ?esere? denir ki, ortada çiğnenen bir hak söz konusu değilse sabır vâridatından öte bir meziyeti yoktur ve kat?iyen îsâr seviyesinde de değildir. Yukarıda yarım yamalak karşılıklarıyla aktarmaya çalıştığımız cûd ve sehâ, aynı zamanda seviye ve derece farkını da ifade etmek üzere şöyle sıralanabilir: 1- Hak yolunda ve O?ndan ötürü iman ve ehl-i iman uğrunda candan geçilmesidir ki, civanmertliğin zirvesi sayılır. 2- Riyâset ve makam mevzuunda her türlü fedakârlıkta bulunmadır ki, birincisine nispeten bir kadem daha geri kabul edilmiştir. 3- Maddî refah ve mutlulukta başkalarını düşünme ki, öncekilere göre oldukça ucuz bir kahramanlıktır. 4- Bedel ve karşılık beklentisine girmeden ilim ve fikir bezlinde bulunmak ki diğerleri kadar ağır olmasa gerek. 5- Sa?yin semeresini infak ki, zekât ve sadaka gibi sorumluluklarımız bu cümleden sayılabilir. 6- Güler yüz, tatlı dil ve değişik hayırlara vesile olma ki, hemen herkesin muvaffak olabileceği bir hayır türüdür. Bunlardan birincisi, cûd ve sehânın zirvesi, îsârın da esaslı bir derinliğidir ki, ona muvaffak olmak her babayiğidin kârı değildir. Bu babayiğitliği Baharistan sahibi şöyle seslendirir: ?????? ? ??? ??????????? ???? ???? ???? ????? ?? ??????????? ?????? ???? ?Gümüş ve altınla cömertlikte bulunmak kolaydır; hoştur o kimse ki, canıyla cömertlik eder.? İnsanların temsil durumları itibarıyla îsâr da kendi içinde derece derecedir: 1- Başkalarını yedirip içirip kendisinin aç ve susuz durması ve başkalarını görüp-gözettiği hâlde kendisini yer yer ihmal etmesi ki, herhangi bir kul hakkını çiğnememe kaydıyla ebrâr ahlâkındandır ve insanı evc-i kemalât-ı insaniyeye çıkarır. 2- Herkese ve her şeye rağmen, Allah?ın ona olan bütün ihsanlarını, sadece ve sadece O?nun rızasını düşünerek bezletmek, bezlettikten sonra da düşünmemektir ki mukarrabînin tavrıdır. Bu tavrın temsilcilerinde verme hazzı birkaç kadem daha alma sevincinin önündedir. 3- ?Îsâr-u îsârillah? sözleriyle ifade edilen hâldir ki; apaçık hususî mazhariyetlere bile birer mahmil bularak, ücret ve huzûzât vaktinde bütün mevhibeleri nisyana gömüp, sadece ve sadece O?nu duyup, O?nun varlığının ziyasının gölgesi olduğunu hissetmektir ki, ?Akrabü?l-Mukarrabîn?in yoludur. Bu mânâda, Hz. Şeref-i Nev-i İnsan ve Ferîd-i Kevn ü Zaman bir îsâr kahramanıdır; O kahramanın mîrâcı da bu engin arayış sayesinde O?nu aranan biri hâline getirmenin serencamesidir. O?nun gökler ötesi âlemlerden dönüp insanlar arasına inmesi hiç kimseye nasip olmayan bir ?îsâr? derecesi ise, ümmeti adına Cennet?ten çıkıp cehennemlere gözyaşı salması, salıp bütün insanları dilemesi de hiç kimsenin tasavvur bile edemeyeceği bir başka îsâr derinliğidir. Dipnotlar 1. Bkz: Tirmizî, birr 40. 2. Haşr sûresi 59/9. -http://www.sizinti.com.tr- den alıntıdır....
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Bakın anlatmaya calıstıgım Laiklikte sunni muslumanlar örnekti... Laikligin orjinalini biliyorsunuzdur ... devletin hem cok dinli hem dinsiz olması dır ki hepsine aynı mesafede yakın ve uzak demektir amacım ... Turkiyedeki Laikligi elestirdim okadar ...ve everensel olarak almayıp kendimize göre yorumlamayı elestiriyorum... okadar cık...
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Ne zaman Laiklik hakkıyla olursa bu ülkede ben ben bu resme karsı cıkarım ama Laikligin La sı bile yoksa bende böyle derim iste güzel resim die .. Cumhuriyetin kurulusundan beri diyanet isleri denilen bir yer varsa ve sadece sunni muslumanlara hitap ediliyosa (sadece hanifi mesebine hitap ediyor...)bende böyle derim iste cok ama cok güzel resim iste cok begendim daha cok örnek var bu örnek yeterlidir... anlasılmıstır sanırım
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
Demokrasi isteniyorsa normal görülmeli resimler resimdekiler ki cok güzel resim be
-
TÜRBAN SORUNU - KONUSU - ANA BAŞLIK
karaböcük muamelesi bile daha ii daha beter muamele görüyolarda ondan mıdır aceba ya da Marks gibi ''görmüyosan yoktur'' görmekmi istenmiyo okadar insan walla ben görüyom ellerinde turk bayraklarıyla Bayramlardamı tekkelesti ne ....
-
SILA
dan sonra http://www.youtube.com/watch?v=HWrZTTKKj60
-
Günün Sözü
Fikrin korkusuz olduğu ve başın dik tutulduğu yerde, Bilginin serbest olduğu ve dünyanın özel duvarlarla dar bölmelere ayrılmadığı yerde, Sözcüklerin, doğruluğun derinliğinden meydana çıktığı yerde, Berrak aklın nehrinin, ölmüş adetlerin hazin çölünde yolunu kaybetmediği yerde, Zekanın sürekli olarak genişleyen fikir ve fiile senin tarafından sevk edildiği yerde Tanrım, sen benim memleketimi, işte bu özgürlük cennetinde uyandır ... Tagore (Amin mi desem )
-
DTP den şok bildirge
Darbe mi yapsak
-
discorium-ciao bella
- CELAL BAYAR’IN „ŞARK RAPORU“
I0. XII. 1936Yüksek Başvekâlete Mukaddeme Doğu illeri bizim rejimimize gelinciye kadar kat’î bir tarzda hakimiyetimiz altına girmemiştir. Geçmiş hükûmetler, halk üzerindeki hakimiyetlerini ağalar ve şeyhler vasıtasile yürütmek istemişlerdir. Ağalar ve Şeyhler soyduklarının bir kısmını Hukûmet erkânına vermek suretile müşterek idare-i maslahat devri yaşanmıştır. Şark’ta bugün için dahi tamamen yerleştiğimiz iddia olunamaz. İstinat edeceğimiz en mühim kuvvet: Ordumuz ve Jandarmamızdır. Bu iki mühim kuvvetin inzibatî ve modern zihniyetle idaresi karşısında iftihar duymamak kabil değildir. Geçen sene, Başvekilimiz İsmet İnönü’nün seyyahatından sonra idarî ve malî sahalarda da yapılmağa başlanılan yenilikler göze çarpmaktadır. Yeni işe başlamış münevver kaymakamlar, tahsil görmüş yeni malmüdürleri karşımıza çıkmışlardır. Hükûmet teşkilâtının esasları kurulmağa başlanmış demektir. Malî sistemde de, ilerlemiş tedbirler görülmüştür. Ahz-ı asker muamelelerinin intizam dahilinde yürütüldüğü, vatandaşlar arasında bir kısım müstesna vatan hizmetlerinin umumileştiği alâkadarlarca ifade edilmiştir. Devlet cihazının muntazam yürüyebilmesi için lâzım gelen elemanlar hazırlanmağa doğru istikamet almış demektir. Hükûmet binaları bilhassa kazalardakiler pek perişandır. Bu binalar içinde uzun müddet oturup çalışanların enerji ve muhakeme kabiliyetlerini kayıp edeceklerinden korkulur. Yeni eleman, yeni bir zihniyetle yerleşmeğe çalışdığımız bu mühitlerde muntazam hükûmet dairelerinin, memur ailelerinin ikametgâhlarının inşası mühim bir mesele halindedir. Devlet otoritesinin teessüsü için bu da bir zarurettir. Farklı Muamele Doğu illerinde hakimiyet ve idare bakımından göze çarpan bariz bir hakikat vardır: Şeyh Sait ve Ağrı isyanlarından sonra Türklük ve Kürtlük ihtirası karşılıklı şahlanmıştır. İsyan edenleri tenkil etmek için şiddetin manası anlaşılır ve yerindedir. İsyandan sonra, fark gözetmeksizin idare etmek de, bundan ayrı ve mütedil bir sistemdir. Müşahedelerime göre, Kürtçe konuşan vatandaşlarımızın hayatında dahi zindeği (yaşamsallık )vardır. Faaliyet vardır. Bu husus kendilerinde ve çocuklarında nazarı dikkati celp etmektedir. Esasen mevzubahs etmek istediğim hayatiyetin en kat’î bir delili de buldukları boş ve bereketli yerlere derhal hiçbir taraftan müzaheret görmeden yerleşmiş ve işe başlamış olmalarıdır. Hariçten sokulmağa çalışılan politikanın muzır cereyanlarını kırmak ve bu yurddaşları ana vatana bağlamak için devamlı çalışmak ister. Kendilerine, yabancı bir unsur oldukları resmî ağızlardan da ifade edildiği takdirde, bizim için elde edilecek netice, bir aksülamelden ibaret olabilir. Bugün Kürt diye bir kısım vatandaşlar okutturulmamak ve devlet işlerine karıştırılmamak isteniliyor. Ve daha doğrusu bu kısım vatandaşlar hakkında ne gibi bir sistem takip edileceği idare memurlarınca vazıh olarak bilinmiyor. Bunu bir sisteme bağlayarak, kendilerine sarih talimat verilmesini çok yerinde ve faideli bir tedbir olarak telâkki etmekteyim. Hiç olmazsa bu suretle tereddütlerin ve zatî içtihatlara müstenit keyfi hareketlerin önüne geçilmiş olur. Toprak Tevzii Şark vilâyetlerinde toprak tevzi etmenin, halkı toprak sahibi kılmanın ehemmiyeti aşikârdır. Gayemiz bunları sadece toprak sahibi yapmakla iktifa etmekte değildir. Mümkün olduğu kadar kredi vasıtalarını, istihsal imkânlarını da aynı zamanda vermek lâzımdır. Mahsullerinin satışlarını da temin etmek icap eder. Bu suretle Hükûmet ağaların yerini alır ve bu tarzı hareket halkla Hükümeti birbirine bağlar. İstihsal vasıtası mes’elesinde mümkün olduğu kadar kaydını koydum, bu muvaffakiyetin esası olmakla beraber, sadece toprak isteyen, üst tarafını kendilerinin halledeceğini söyleyen köylülere de rastladım. Vaktile yapılmış olan arazi tevziatının bir kısmında bazı yolsuzluklar olduğu iddia ediliyor. Diyarıbekir’e gelirken bir köy halkı ile görüştüm. Bir kısmına 150 dönüm arazi tevzi edilmiş ve bir kısmı da mahrum bırakılmıştır. Farklı muamele yapıldığı anlaşılıyor. Firarilerden birinin arazisinin bir sene sonra tevziini beklediklerini söylediler. Ve farklı muamele yapılmamasını dilediler. Köylüyü toprak sahibi yapmak, köylüyü Hükûmete bağlayacak çok müessir bir tedbirdir. Bu tedbirin tam semere verebilmesi için de ikinci bir şart vardır: O da mühitteki nüfuz sahibi mütegallibenin aileleri ile birlikte iç vatana nakil edilmesi keyfiyetidir. Bu hareket devlet nüfuz ve kuvvetini göstermekle beraber halkın tegallüpten fiilen kurtulmasına yardım etmektedir. Bu itibarla muhitte memnuniyeti mucip olmaktadır. Vaktile bazı ağır yanlışlıklar yapılmıştır. Meselâ Artvin’den Yozgat’a nakil edilen bütün bir halk kütlesi Türkçe konuşdukları ve halis Türk oldukları anlaşıldıktan ve mühim zayiat verdikten sonra tekrar eski yerlerine iade edilmişlerdir. Bu gibi hataların tekerrür edeceğine ihtimal vermiyorum. Hülâsa mütegallibbenin ailelerile beraber yerlerini değiştirmek esaslı ve iyi bir politikadır. General Abdullah Alpdoğan Geçen defaki Şark seyyahatimde Dersim meselesi had devrelerinden birini yaşıyordu. Bu defaki seyyahatimde Dördüncü Umumî Müfettiş General Abdullah Alpdoğan’ın izahatını dinledim. Müşarünileyhin kan dökülmeden bu meselenin halli ve Dersim halkının diğer vatandaşlardan farklı olmayarak birer vatandaş haline gelebilecekleri hakkındaki ümidi başlı başına bir hadisedir. Mıntıkasındaki işlerle çok yakın bir alaka ve ciddiyetle uğraşan ve esaslı mâlumata sahip bulunan müşarünileyh buna muvaffak olduğu takdirde yalnız bundan dolayı vazifesini hüsnü ifa etmiş sayılır ve takdir olunur. * Bürokratik Zihniyet ve Ekonomi İdare memurlarımızın ekseresinde, ta Karadeniz’den itibaren gördüğüm bir zihniyet noksanlığını arz etmeyi vazife eddederim. İdare âmirlerimiz ve memurlarımız ekonominin Devlet ve millet hayatında birinci derecede rolü olduğunu ve milletin iktisadî bünyesi kuvvetlendiği takdirde diğer işlerin kolaylaşacağını takdir etmemiş görünüyorlar. Ve hatta daha ileri giderek diyeceğim ki, bazıları millî iktisad ile uğraşmaklığın lüzumunu bile henüz anlamamış görünüyorlar. Bir ilbaya (vali M.B.) tesadüf ettim: Vilâyeti hakkında bana izahat veren askerî kumandanın fikir ve mütalaaları karşısında yabancı kaldığını gösteriyordu. Çünkü Vilâyetinin ekonomisi hakkında bir fikir sahibi değildi. Diğer bir ilbaya rastladım: İdare ettiği mıntıkada Soydan Çayının kalitesine yakın bir tipte çay yetiştirilmesinin mümkün olduğu fennen anlaşılmıştır. Esasen mıntıkasında 45 Km. ileride, aynı iklim şartları içinde bir ecnebi devletinin ülkesinde çay yetiştirilmektedir. Halk arasında çay yetiştirmenin taammümü için ne kadar zamana ihtiyaç olduğunu sorduğum vakit bana 15 seneden bahsetti. İnkılâp hayatımızda değil 15 senenin 15 ayın bile ne kadar uzun bir zaman olduğunun farkında değildi. Memleketimizin bir yılda istihlâk ettiği çayın kıymeti vasatî 500. 000 lira raddesindedir. Bu parayı münhasıran bu havalide halkın geçimine, menfaatına tahsis etmek imkânı bulunduğu takdirde halk müreffeh bir hayata sahip olabilir. Esasen bu mıntıka halkı fakir ve gurbetçidirler. İdare amir ve memurlarımızın vazife ifa ettikleri mıntıkalarda filî ve istismarcı inhisarlar teessüsüne (tekeller kurulmasına M.B.) lakayt kalmamaları, merkezi tenvir etmeleri icap eder. Denilebir ki, yankesicilerin fenalıklarını önlemek için gece gündüz çalışan idare memurlarımız bütün bir mıntıkayı ihtikâr (rüşvet M.B.) ve spekülasyon yüzünden kavuran betbahtlara (kötü niyetlilere M.B.) karşı hassas değildirler. İdare amir ve memurlarımızın men’i tağşiş kanunu (kargaşalığı önleme yasası M.B.) ile buna müzeyyel (ek M.B.) mevzuatın tatbikatında büyük ve müessir bir alaka göstermeleri temenniye şayandır. İdareî Hususiyeler ve Ekonomik İşler Vilâyet İdare-î Hususiyelerinin yapmaları lazım gelen işlere nazaran malî bakımdan ne kadar naçiz bir vaz’iyette olduklarını yakından bilmekteyim. Buna rağmen halkın iyiliği için Devletin temsilen bu idareler tarafından kurulacak ve nümune teşkil edecek ekonomik işler vardır. Bunların yapılabilmesi için İdare-î Hususiyelere umumî Devlet programlarında olduğu gibi muayyen ve sistematik bir proğramla ve mevzii karakterile Devletçiliği sokmak zamanı gelmiştir. İdareî Hususiyelerin bugünkü organik kanunları liberal sistemin mahsulüdür. İdarecilerimizin bir kısmı da kırık bir liberal zihniyet ile bunlara sarılmışlardır. Raporumun iktisadî fasılları okunurken ricalarımız meyanında bunlara ait neler bulunduğu ayrıca görülecektir. * İran Transit Yolu İran transit yolunun inşaatının gördüğüm şekli, matlup (istenilen M.B.) sür’a t ve emniyetle ilerleyeceği kanaatını vermemektedir. Müteahhit amele bulamadığı için, Hükûmet vasıtası ile „amelei mükellefe“ sevk edilmektedir. Biz, bu yoldan gider ve gelirken ameleler önümüze çıkarak tarlada mahsulleri olduğundan bahisle terhisleri için büyük ısrarla yalvarmışlardır. Bu hale sebep olarak müteahhidin ihale esasında münakasayı (eksiltme M.B.) % 30-35 nisbetinde tenzilâta tabi tutması hatıra gelmektedir. Bu mühim tenzilâtla beraber, son zamanlarda amele fiatı da yükseldiği için müteahhidin bu işin altından kalkabileceği çok şüphelidir. Seyyahatimizde gördüklerimizi aynen arz ediyorum. Bunlar içinde Vekâletim işlerinin haricinde olanlarına da temas etmiş bulunuyorum. Bu yazılarımda görüş hatası olabilir. Kanaat ve içtihat hatası bulunabilir. Fakat, maksadım kimseyi rencide etmek değildir. Müstakbel iyilik namına Baş Vekilime müşahadelerimi (izlenimlerimi M.B.) samimiyetle, otantik olarak arz etmekten ibarettir. * DOĞU İLLERİNDEKİ İKTİSADİ MÜŞAHEDELERİMİZ VE TEKLİFLERİMİZ Doğu illerimize iktisadî teşhisi koymak, umumî bir kalkınma plânına göre Şarkın iktisadî organlarını tesbit ederek bunları bir an evvel harekete geçirmek düşünce ve vazifesi son seyahatimizdeki mesaiye hakim olmuştur. Muhtelif ziraat şubeleri, Endüstri ve Maden işletmeleri, iç ve dış pazarlardaki mübadelenin tanzimi ve bütün bu faaliyet ve istihsal branşlarını verimlendirerek nakliye vesait ve teşkilâtının hazırlanması gibi ana mevzular üzerinde tevekkuf ettik (yoğunlaştık M.B.). Yurdun iştira kabiliyeti nisbeten yüksek olan mühim istihlâk pazarlar ile muvaselesi henüz te’min olunmamış bulunan bu geniş bölgeye ait yapacağımız müsbet teklifleri de iki kısma ayırdık: Birinci kısma derhal başarılması mümkün olan teşebbüsler, derhal kurulması imkân dahilinde bulunan iktisadî organlar dahildir. İkinci kısım: şimendüferin hiç olmazsa Erzurum’a kadar ulaşmasını istilzam (gerektiren M.B.) eden teşebbüsleri, Endüstri şubelerini ihtiva etmektedir. Derhal Başarılması Mümkün Olan Teşebbüsler Yüksek tasvibinize arz ettiğimiz bu program da diğer devlet programları gibi Doğu illerindeki halkın bu günkü şartlar ve vasıtalar dahilinde yaşayış ve refah seviyesini yükseltmek prensibine istinat etmektedir. Burada, henüz pazarlaşmamış, zarurî ve şahsî ihtiyaçlardan fazla her hangi bir istihsali tasavvur bile etmemiş tamamen iptidaî (ilkel M.B.) bir ekonomi bünyesi karşısındayız. Hayvancılık Şarkın halk ekonomisinde bu gün için en mühim özlü kazanç kaynağını hayvancılık, canlı hayvan ve hayvan maddeleri ticareti teşkil etmektedir. Geniş meralar ve çayırlarda taze ot, hayvanı beslemeğe, yağlandırmağa kâfi gelmektedir. Bu itibarla hayvancılık en fazla safî gelir te’min eder, en ziyade verimli bir ziraat şubesi halindedir. Bu müsait şartlar hayvancılığın her şubesine de şamildir. At, sığır, koyun yetiştirmek için memleketimizde bundan daha müsait tabii şartlar bulmak güçtür. Bilhassa Ardahan ve Kars iklim şartları ve bunlara bağlı ziraî durum bakımından yurdun hayvan deposu olmağa elverişli bir bölgedir. (cok uzundu fazla ayrıntıya girmek istemedim )....- Küçük Süperstar - Yıldız
- CUMHURİYETİMİZİN 84. YIL DÖNÜMÜ
Bayramımız Kutlu olsun... ne mutlu Turkiyeliyim diyene....- İŞ BIRAKMA ÇAĞRISI
Kazma Körekte lazımmı ... duygusal davranmayın ya allah askına istenilen bu zaten...- MUKİ'nin doğumgünü
iiki dogdun muki iiki bu forumdasın- bugün bi delilik yapın...!
gece hız denemessi yapcam takla da atmak istemiyorum ki iki defa attım güzel oluyormus ama baya acıtıyor- hep politika güncel de neden çiçek böcek güncel değil?
keske yazıklarını babam görse direk sana post-modern bi darbe yapar elbette sana katılıyorum dediklerinin hepsi dogru bide dediklerini uygulayabilsek- hep politika güncel de neden çiçek böcek güncel değil?
arkdasım saka yapmıstım elbette dedigin dogru ama bize mutluluk agac orman sevgi kelebekler vs..gösterilmediki gösterildide yok etme bicimi gösterildi yasatma diil eee ne yapalım böyle gördük makinalastık... (uyanmak ta mı lazım simdi ama ben yorgunum..)- hep politika güncel de neden çiçek böcek güncel değil?
Caktırma ama sende simdi politika yaptın- FORUM ÜYELERİNE BİR ÖZ ELEŞTİRİ... (Bilgi üretilemediğinde, boş konuşmalar artıyor; eylemin, yaratıcılığın yerini geyik muhabbetleri alıyor...)
Okadar güzel bi tespit ki uyanmam icin bi sebep lazımdı uyandırdıgın icin sagol dost- SESSİZLiKTEN BiR SES
cevap yazsam mı bilmiyorum ...sayın politika orada pkk ye elestiri var kabullenmeme var bizim adımıza kimseyi öldüremessiniz demek var siz sanırım yanlıs anladınız ve ya kasten öyle anladınız ikinci konu ise biz de turkiye vatandasıyız bizde vergi veriyoruz bizde oy kulanıyoruz vs... illa devleti elestirmek icin turk olmakmı lazım anlamıs deiilim cok garip ya ...- SESSİZLiKTEN BiR SES
www.gencsiviller.net Vıdı vıdı vıdı vıdı.. Bunca sözü nereden buluyorsunuz? ne kadar çok şey istiyorsunuz ne kadar çok şey biliyorsunuz mezar taşlarından, kitabelerden çok Ayıp, ayıp! Tanrı konuşmak için sizin susmanızı bekliyor. (Cahit Koytak) Sessizce yasımızı tutamadan, sessizce dualarımızı edemeden siyasi sloganlarınız, intikam isteyen çığlıklarınız, düşmanlığı artıracak ölçüsüz tepkilerinizle yine hamasetin, siyasetin dibine vurdunuz! Yas tutmayı, vakur durmayı, itidali elden bırakmamayı, sağduyulu davranmayı yine beceremediniz! Size inanmıyoruz! Onları gerçekten sevseydiniz, hamaset dolu cümleleriniz samimi olsaydı önce 19 yaşında gençlerin 3 aylık eğitimlerle çatışmalara gönderilmelerine isyan ederdiniz Onları gerçekten düşünseydiniz, onları hayatlarına gerçekten kıymet verseydiniz bütçeden aslan payını alan silahlı kuvvetlerin bir ay içinde bu kadar büyük kayıplar vermesini sorgular, bu kayıplar için üzerlerine vazife olmayan her konuda açıklama yapan askeri yetkililerden acılı aileler adına hesap sorma cesaretini gösterirdiniz! Onlar umurunuzda olsaydı, sekiz askerin nasıl olupda kaçıralabildiğini, o askerlerin akıbetleri hakkında yapılan çelişkili açıklamaları, siyasi konularda geceyarısı açıklama yapan askeri yetkililerin saatlerce kamuoyundan bu gerçeği saklamalarını eleştirilebilir, havanda su dövmek yerine sorumluları istifaya çağırma basiretini gösterebilirdiniz! Daha birkaç ay öncesine kadar göbeğini kaşıyan adamlar diyerek aşağılanan insanların çocuklarına sahiden kıymet verseydiniz, gencecik ölümleri yaşlanmış siyasetlerinize hayat vermek için kullanmaz, onları ölümleri üzerinden siyaseten yaşadığınız yenilginin rövanşını alma peşine düşmezdiniz! Onların gerçekten "öldü denilmemesi gereken şehitler" olduğuna inansaydınız, Hrant Dink'i öldüren ******* katillerle birlikte adlarını anarak aziz hatıralarını rahatsız etmezdiniz. Onların annelerinin acılarını gerçekten yüreğinizde hissetseydiniz, sınır ötesi operasyon, savaş naraları atarak başka annelerin acıları üzerinden bedeller ödeme yeminleri etmezdiniz. Gerçekten vatanınızı sevseydiniz, evinize bayrak asarak, sokaklarda taşkınlıklar yaparak, ileri geri konuşarak toplumsal barışımızın köküne kibrit suyu dökmezdiniz! Gerçekten Türkiyenin menfaatlerini düşünseydiniz, Irak bataklığına bizi çekmeye çalışanların apaçık tahriklerine gelmezdiniz! Gerçekleri merak etseydiniz, sahiden Türkiye için en iyisini isteseydiniz sivil anayasa tartışılırken, Mecliste barış rüzgarları eserken, sivil siyaset güçlenirken şiddetin neden yeniden yükseldiği sorusuna sahici yanıtlar arardınız! Gerçekten barış ve çözüm isteseydiniz, iktidarlarını şiddetin ve çatışmaların devam etmesi üzerine kuranların siyasetlerine alet olmazdınız.! Üzerlerinde asker kostümleri olan gencecik siviller öldü yine. Daha hayata tam başlayamadan. Şimdi Susun! Yasımızı tutalım Genç Kürt Siviller Rahatsız! Havva Ana’nın dünkü çocuk sayıldığı bu topraklarda doğduk. Üç gün aç kaldık üç gün meme vermediler bize. Hasta düşmeyelim diye. 90’lı yıllarda çocuk olduk, gözümüzün önünde yaşananlar ağır geldi bize. Biz kim miyiz? Biz bu coğrafyanın Kürt gençleriyiz. Şiddetle tek ilgimiz onun mağdurları olmamız. Türk gençlerden tek farkımız onlardan ayrı olarak sadece okuma- yazmayı değil Türkçe konuşmayı da ilkokulda öğrenmemiz. Yoksa ne kadar yoksulluğu varsa bu memleketin biz de çektik. Biz de Sezen Aksu’ya, Neşet Ertaş’a ağladık. Farkımız Şivan Perwer’e, Aynur Doğan’a da ağlamamız Biz buraların Kürt gençleriyiz. Köylerimiz yakıldı. Küsmedik. Göç ettik, en kötü yerlerde yaşadık, en kötü işleri yaptık. İsyan etmedik. Akrabalarımız faili meçhul cinayetlere kurban gitti, intikam peşinde koşmadık. Üzerimize bombalar atıldı, hukuktan başka bir şey istemedik. Biz buraların Genç Kürt Sivilleriyiz. Siz acının sadece bir tarafını biliyorsunuz. Biz her tarafını. Bir taraftan en büyük asker bizim asker tezahüratları ile havaya atılan gençlerin tabutları dönerken evlerine, bir taraftan da evinden çıkalı yıllar olan, bir gece yarısı sessiz sedasız gömülen gencecik insanların hayatları tükenirken bu bayram arefesinde, bizim geleceğimiz için gencecik insanları öldürme emri verenlere bizim de söyleyecek bir çift lafımız var. Bu tavırlarınız hangi akla, hangi mantığa, hangi vicdana ve de en önemlisi hangi ahlaka sığıyor. Bu ülkede yaşayan ve barış isteyenlerin elini yine yeniden zayıflatmaktan başka hiçbir anlamı olmayan bu hareketinizi bizim özgürlüğümüz için mi yaptığınızı düşünüyorsunuz. Kürtlerin geleceği için karanlık ilişkilere mi dalıyorsunuz? Siyasetin havası esecekken bu ülkede, mecliste iken temsilcilerimiz, üstlerinde hükümetten, askerden, derin devletten, ya sev ya terk et diyenlerden baskı olsa da biz arkalarında duruyorduk kendi fikirlerimizle, kalemlerimizle; konuşarak, dokunarak, değerek. En son Beytüşşebap’ta neler olduğunu bu ülkede aklıselim insanlar tam da öğrenecekken ve buna karşı bir duruş gösterecekken, silahtan başka çözüm istemeyenlerin, güçlerini kandan, gencecik askerlerin kanından alanların eline çok güzel fırsat geçti sayenizde. Kararttığınız sadece 13 hayat değil ayrıca bu ülkede açığa çıkmayı bekleyen derin devletin ve savaş güçlerinin çıkış yolunu da kararttınız. Kürtçe ve Türkçe ağıtlar yakan analarımızın göz pınarlarını kuruttunuz bu bayram arefesinde. Mağdur insanlar zalimleşmeye başladığında o zaman yeni mağdurlar yaratacaktır değil mi? Siz de biz Kürtlerden zalimleşmemizi mi istiyorsunuz? Bu mu bu ülkedeki derin güçlerle ortak paydanız. Ne Beytüşşebap’taki karanlık katliamı unutacağız ne Şırnak’taki o askerleri. Aynı Şemdinli’yi ve terörist diye adlandırılan Diyarbakır çocuklarını unutmadığımız gibi. Biz zalimleşmeyeceğiz. Ne mutlu Türküm demeyenlerin de mutlu olabileceği bir Türkiye için bizlerden beklenen sağduyuyu göstereceğiz. Tercihimizi yaptık. İlle de beraber yaşayacağız! İlle de bir arada yaşayacağız! Çünkü biz biliyoruz ki bu hayat ne Kürtlük ile geçer ne de Türklük ile. Sözün bittiği yerde değil başladığı yerdeyiz. İnsanların yaşadığı yerde söz bitmez çünkü. Ölmek değil, yaşamak istiyoruz. Susmak değil konuşmak istiyoruz. Birileri bu ülkede, adaleti, vicdanı ve insanlığı ayaklar altına alarak çevremizi kirletebilirler ama biz Genç Kürt Siviller kendi kapımızın önünü her zaman temiz tutacağız. Zaten bu ülkede Kürtler ile Türkler birlikte yaşayamayacaksa batsın bu dünya! ( www.gencsiviller.com dan alıntıdır) (Bir kürt genci olarak bunu forumla paylasmak istedim) - CELAL BAYAR’IN „ŞARK RAPORU“
Önemli Bilgiler
Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.