Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Efendi Türkler

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Efendi Türkler tarafından postalanan herşey

  1. Yaşar Nuri Öztürk İnsan parayı nerelere harcar? Para son ve en büyük güç değildir ama büyük bir güçtür. Tüm güçler gibi para da yapıcı ve yıkıcı roller oynayabilir. Para denen gücün işler hale gelmesi ‘harcama’ dediğimiz eylemle gerçekleşir. Harcama, paranın kişiliği, kaynağı, ne idüğü hakkında da bilgiler verir. Hatta Türk tasavvuf geleneğinde şöyle bir deyiş vardır: “Sen, paranın nereden geldiğine dikkat et, nereye gideceğini o bilir.” Helalden, alın terinden gelmişse iyiliğe, hayra gider; aksi yerlerden gelmişse şerre hizmet eder. Türk kamu vicdanı bunu da çok güzel formüllendirmiştir: “Haydan gelen huya gider.” Bunun açık anlamı şudur: Paranın kaynağı temiz ise onun harcama şekli ve gidiş yerleri de temiz ve hayırlı olur. Kaynağı temiz olmayan paranın ‘bir habbesinin hayra yaramayacağı’ da Müslüman Türk geleneğinde sık sık söylenir. Durmadan yığan, ha bire depolayan, kendi ihtiyaçları için bile harcamayanların ahmak ve beyinsiz tutumları da şöyle ifade edilir halk arasında: “Başkaları biraz daha bol harcasın diye ha bire yığıyor!” Kısacası, harcama, paranın şeceresini, sosyolojik ve hatta kozmik kimliğini ortaya koyar. Usta bir göz tarafından iyi bakılıp değerlendirildiğinde, harcama şekli, paranın sahibinin de şeceresini ve hatta kozmik kimliğini ortaya koyar. Harcama şeklinin temel başlıkları nelerdir? Başka bir ifadeyle, insan neler için para harcar? Benim tespitlerime göre, şu başlıklar, özellikle Türk halkının para harcama alanları, parasının kimliği açısından belirleyicidir. Türk halkı, önem sırasıyla, şu beş şey için para harcamaktadır: 1. Şehvet, 2. Âhiret, 3. Haysiyet (ülke, özgürlük, insanlık). Haysiyet için harcama, en zor ve en az harcamadır. Bu harcamada para, sahibinden âdeta penseyle sökülüp alınmaktadır. Bunun içindir ki, Türk halkı haysiyet için harcadığı parayı, genellikle büyük musibetlerin cenderesine düşüp anyayı konyayı gördükten, başını taştan taşa vurduktan, anası dini ağladıktan sonra yapmaktadır. Ve çoğu kez, bu beklemeler sırasında iş işten geçmekte, geri dönülmez yollara girilmiş, telafisi imkânsız belaların girdabına dalınmış olmaktadır. Yarınki yazımız, ‘âhiret’ gerekçesiyle harcama yapmanın Türkiye’ye özgü çok şaşırtıcı bir türüne dikkat çekeceğiz.
  2. Baba Şükür'den şok iddia!.. 'Oğlumu dini inançları nedeniyle futboldan uzaklaştırdılar' Milli futbolcu Hakan Şükür'ün babası Sermet Şükür, oğlunun kesinlikle siyasete girme gibi bir düşüncesi olmadığını belirterek, "Bunun bir altyapısı olmalı, belediye başkanlığı ufak bir iş değil" dedi. Sermet Şükür, AA muhabirine yaptığı açıklamada, oğlu Hakan Şükür'ün, Adapazarı'nda belediye başkanlığı için aday adayı olacağıyla ilgili yapılan haberlerin asılsız olduğunu söyledi Oğluyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüştükten sonra Kırkpınar'da bir araya geldiğini belirten Şükür, şöyle konuştu: "Görüşmemizde Hakan'ın siyasete girmesiyle ilgili bir konu hiç geçmedi. Nereden çıkıyor böyle haberler? Hakan'ın bu konudan hiç haberi yok. Çocuğu bunalttılar. Sabahtan bu yana beni 15 kişi aradı. Kesinlikle böyle bir şey yok. Samimi söylüyorum ki yok. Ne yazık ki, bu çocuğa farklı şeyler dediler ve adama en verimli çağında futbolu bıraktırdılar. Yaşlandı gibi şeyler dediler." 'SİYASTE GİRMİYOR' Oğlunun haber niteliği taşıyan ünlü bir kişi olduğunu bildiren Sermet Şükür, habercilerin de bu niteliğinden en iyi şekilde faydalandığını savundu. Toplumun haber ihtiyacı olduğunu bildiğini kaydeden Şükür, şunları söyledi: "Bu ülke garip bir ülke. Ama düşünün, oğlum milli takıma alınmadı ve birden Galatasaray'dan da uzaklaştırıldı. Bu uzaklaştırılma neden? Sadece dini inançlarıyla ilgili bir olay, başka bir şey değil. Kesinlikle siyasete girme gibi bir düşüncesi yok. Bunun bir altyapısı olmalı, belediye başkanlığı ufak bir iş değil. Olay bu. Hakan futbola 14 yaşında başladı, bütün kademelerde görev aldı, altyapısız çöpçü bile olunmaz."
  3. Arkadasim yeryüzünde herkim olursa olsun isterse Ateis olsun kendi inancina kendi Tanrisina küfür edeni gördünmü? küfürü tabiki kimse onaylamaz küfür aşırı kizginligin dişari vurumudur.. kisi o anda kelimenin anlamina bakmaz nereye gidecegini bile tahmin edemez!!! bu yüzden bircok cinayetlerde işlenmektedir... bunlarin´da önlemini alma imkani vardir,, önemli olan bunun önlemini alabilmektir...
  4. Temel sorun: Dürüst olmamak Temel sorun: Dürüst olmamak Bu düşüncemi bazen çok sert ve ağır şekilde ifade ediyorum. Mesela, bazen şöyle diyorum: “Türkiye’nin temel sorunu namussuzluk veya namussuzlar sorunudur. Bu sorunu çözün, Türkiye’nin başka sorunu kalmaz. Bu sorunun çözümü ardından öteki sorunlar kendiliğinden çözülecektir. Çünkü tümü namussuzluk sorununun yan ürünüdür.” Ahlakın esası dürüstlüktür. Yani olduğun gibi görünmek veya göründüğün gibi olmak... Zaafların bulunması insanı ahlaksız yapmaz, hatalı yapar, günahkâr yapar. Hatalar tamir edilir, günahlar ise tanrısal rahmet tarafından affedilir. Ahlaksızlık yani dürüst olmamak farklı bir şeydir. Hatalı olmak bir zaaftır, sürçmedir. Ahlaksızlık ise bir temel çürümedir, kötü niyet ürünüdür. Türkiye’deki akıl almaz çarpıklıkların başında din-ahlak ilişkisindeki çelişki gelmektedir. Türkiye, görülmedik bir hızla dincileşirken, görülmedik bir hızla da ahlaksızlaşmaktadır. Yalancılık, dolandırıcılık, yolsuzluk, düzenbazlık... gibi temel bozukluklar listesinde her gün biraz daha yukarılara çıkışımız, dünyanın izlediği ve bizim de önümüze koyduğu bir gerçektir. Ne yazık ki, Türkiye, yalandan hırsızlığa, kamu kaynaklarını talandan mafya zulümlerine kadar her türlü suç ve rezilliğin, her türlü ahlaksızlık ve düşüklüğün doruğa tırmandığı bir ülke haline gelmiş bulunuyor. Bir yanda, temeli ve amacı ahlak olan İslam adına yüz bine ulaşan cami, (sağlık ocaklarının toplam sayısı 7500, okulların toplam sayısı 67 bin), gökleri tırmalayan on binler minare, öte yanda zirveye tırmanmış ahlaksızlıklar... Bundan ilginci, ahlaksızlığın en zehirlisi olan riyakârlık, iftira, kamu kaynaklarının talanı gibi temel çürümelerde öne çıkmış isimlerin önemli bir kısmı dincilikleriyle de ünlü kişiler... Böyle bir çarpıklık tarihte az görülmüştür. Dinselleşme arttıkça ahlaksızlık, vurgunculuk ve ikiyüzlülük de artıyor. Bu nasıl iştir, nasıl bir garabettir?! Dinin gerçeğinin uygulanmasına bile, ‘ibadette azalma yaratılıyor’ gerekçesiyle karşı çıkan insanların, orman yağmalamasına, kamu mallarının talanına, insan haklarının çiğnenmesine, kadının horlanıp ezilmesine karşı çıktıklarına tanık olamıyoruz. Kısacası, İslam, birileri aracılığıyla âdeta ahlaksızlık, akıl dışılık, düzenbazlık üreten bir din olarak algılanır oldu. Siyaseti çürüten temel olumsuzluk da dürüstlüğün göçürülmesidir. Siyaset, ne yazık ki, büyük çoğunluğu itibariyle, olduğu gibi görünmeyenlerle göründüğü gibi olmayanların kümelendiği bir mesleğe dönüştürüldü. Her gün, her yerde şunu duyabilmekteyiz: “Falanca mı? Yok canım, o siyaset yapamaz, imkânsız. Çünkü o adam düzgün adam; yalan-dolan bilmiyor, haram lokmaya karşı. Başarılı olamaz....” Siyaset dendi mi ilk söylenen bu. Bu zehirli söylem, kamu vicdanı haline getirilmiş. Bunun anlamı acaba şu mu? “Ne yapalım, ülkeyi kirliliğe teslim etmekten gayrı çaremiz yok!” Siyasetimizin duayenlerinden birine yıllar önce, “Efendim, falancanın ahlaksal tarafı çok bozuk çıktı; onu yanımızdan uzaklaştırsak!” dediklerinde cevabı şu olmuştur: “Ben, iyi ahlak derneği kurmadım, parti kurdum; siyaset yapıyorum.” Ahlakı bir meslek gibi algılayan bu bakış açısı, ne yazık ki, Türk siyasetinde yıllardır egemen olan anlayıştır. Türk siyasetini çürüten ve oy kullanma durumundaki insanların % 32’sinin sandığa gitmesine engel olan olumsuzluk işte bu anlayışın yarattığı güvensizliktir. Siyasete güvensizliğin faturası çok ağır olmuştur. Kullanılan oyların % 24 ile parlamentodaki sandalyelerin % 67’sini bir partiye veren korkunç çarpıklık ortada dururken siyasete güvenden söz etmek mümkün olabilir mi? Ne demektir bu? Şu demektir: Türkiye’yi bugün siyasete güvenin oluşturduğu bir iktidar değil, güvensizliğin ürettiği bir iktidar yönetiyor. Başka türlü ifade edelim: Ülkemizde, demokrasi adı altında karmaşa egemendir. Gerçek demokrasi yerine Türkiye’ye özgü bir ‘kapkaç demokrasisi’ sahnededir. Siyasal Partiler Kanunu ile Seçim Kanunu’nun yaşatmakta olduğu sistem, iliklerine kadar antidemokratiktir; insan haklarına aykırıdır. Bunu bilen yok mu? Bilen var, ama gereğini yapan yok! Eğer demokrasi diye bir şey varsa, Türkiye’deki tablonun anlamı budur. % 65’nın iradesi nedir ve nerededir? Şimdi ne oluyor? % 92’lik bir çoğunlukla kabul edilmiş bir anayasa, yüzde 45’lik bir oyla değiştiriliyor. Buna ‘demokrasinin sonucu’ denebilir mi? Hayır! Bu, demokrasinin sonucu değil, antidemokratik siyasetin yol açtığı sistem yozlaşmasının sonucudur. Eğer demokratik bir halk seferberliği ile ülkenin önünü açmak üzere insan merkezli yeni bir oluşumla halkın ümitleri tazelenmezse Türkiye’nin sonu hüsrandan başka bir şey olmayacaktır. Ötekilerin tümü denenmiş, bugünkü perişanlığı yaratmıştır. Diriliş ve kurtuluş, ötekilerin devamı olmayan yenide, gerçek yenidedir. Milletimizin bu kutlu ve mutlu reçeteyi layıkıyla değerlendirmesi niyazıyla tüm halkımıza güzel yarınlar diliyorum.
  5. YORUM Fransa, Sarkozy ve Faşizm Dr. Birol Ertan Fransa, Avrupa’nın yaramaz çocuğu olmaya doğru gidiyor. Dünyanın egemen güçlerinden birisi olmak yolunda ilerleyen uluslar, iki tür tehlikeyle karşı karşıya kalıyorlar. Bir yandan emperyalist emeller uğruna saldırgan ve pro-aktif politikalar uygulama gereğiyle ortaya çıkan çatışma atmosferi, diğer yandan da ülkede bir anda ortaya çıkan aşırı milliyetçilik ve büyük ölçüde de ırkçılık, bu ülkeleri tehdit ediyor. Avrupa pratiği ile birlikte Faşist ideoloji ve pratiklerde de bazı önemli değişimler ortaya çıkmaya başladı. Bu değişim, faşizmin klasik düşüncelerini değil, yabancı düşmanlığı ve kendini farklılaştırmakla ortaya çıkan ırkçılık biçimlerinin ortaya çıkışı ile açıklanabilir. Faşist ideoloji ve pratiklerin dönüşümü, Avrupa coğrafyasında çok açık biçimde gözleniyor. AB hedefleri, kurumları ve resmi devlet politikalarının ırkçılık karşıtı söylemleri bir yana dursun, özellikle işsiz genç nüfus tarafından desteklenen ırkçı hareketler ve faşist politikaları savunan liderler, faşizme azımsanmayacak ölçüde yeni ve güçlü bir taban oluşturmaya başladılar. Fransa’da ırkçı hareketin ve söylemlerin yükselmesi, bu çerçevede ele alınması gereken bir gelişmedir. Bu kapsamda, Sarkozy’nin ırkçılık kokan söylemleri ile iktidara gelmesi, tesadüf olarak yorumlanamaz. Avrupa’da hızla dönüşüm geçiren yeni faşist hareketlerin ve ırkçılık tabanlı siyasal partilerin güçlenmesi, yabancı düşmanlığının yükselmesi kapsamında Fransa’yı ciddi biçimde tehdit ediyor. Ancak, Faşist düşünce ve pratikleri siyasallaşması, yalnızca Fransa ile sınırlı tutulamaz. Asıl tehlike de buradan kaynaklanıyor. Avusturya’da hızla kitleselleşen faşist hareket, İsviçre'de C. Blocher liderliğindeki siyasal parti SVP, Almanya'da G. Frey liderliğinde DVU ve R. Schlierer liderliğindeki REP ile U. Voigt liderliğindeki NPA, Hollanda'da suikasta kurban giden Pim Fortuyn'nün ırkçı siyasal partisi ve Belçika'da F. Dewinter liderliğindeki Vlaams Bloku, İtalya'da, Danimarka’da ve diğer İskandinav Ülkelerinde, İngiltere’de ve bütün Avrupa ülkelerinde hızla gelişen yeni faşist hareketler ve söylemler, sağda liberal görünümdeki siyasal partilere bile de sızmakta ve Avrupa’nın faşizm tehlikesi ile yüz yüze kalmasına kaynak oluşturmaktadır. Avrupa faşizminin liderliğini üstlenecek ve faşist söylemi ileriye götürebilecek oluşumlara taban sağlayacak olan sağ siyasal partilerin olması, tehlikeyi çok daha ciddiye alınabilecek konuma yükseltmektedir. Fransa, faşizmin gelişiminin bir laboratuarı olarak çok iyi incelenmesi gereken bir örnektir. Fransa’da, ırkçı ve faşist hareketin % 20’lere dayanan kitlesel gücü karşısında diğer sağ partiler de faşist söylemler ile bu kitleye hitap etme yolunu seçtiler. Bunlar arasında Sarkozy, ilerideki günlerde Avrupa faşizminin sözcülüğünü ve öncülüğünü yapacağa benziyor. Sarkozy’nin, Fransa’da banliyölere hapsedilmiş göçmen kitlelere yönelik ağır ithamlarda bulunması ve bu söylemini oya dönüştürme gayreti, geri dönülmesi olanaksız bir kaymaya işaret ediyor. Sarkozy’nin göçmen işçi karşıtlığı, banliyölerdeki gençlere düşmanlığı ve özellikle Türkiye karşıtı söylemleri, saf Fransız seçmenin gözünde iyi prim yapıyor. Ancak, bu durum, önemli bir tehlikeyi de beraberinde getiriyor. Faşizm, ilgisizlik, adaletsizlik, düşmanlık ve ırkçılık ile gelişen sinsi bir hareket olarak Sarkozy siyasetini ve Fransa’yı esir alacağa benziyor. AB siyasal bütünleşmesine direnmek ve bunun için de bazı ülkelere düşmanca yaklaşım, Fransa ve Sarkozy yönetimini tehlikeli mecralara sürükleyeceğe benziyor. Faşist yönetim öncesi Almanya’da yaşanan tehlikeli gelişmeler, Fransa için de söz konusu olmaya başladı. Ekonomik sorunlar, dünya devleti olma özlemi, sertleşen söylemler ve güçlenen ırkçılık, Sarkozy yönetimini faşist söylemlerin ötesinde faşist politikalara da sürükleyecektir. Kısacası, tahminlerimde yanılmak istesem de, Fransa ve Sarkozy’yi ilerideki günlerde çok tehlikeli bir faşist lider olmak tehlikesi bekliyor. Dr. Birol Ertan-Siyaset Bilimci ABHaber 25.05.2007 Lefkoşa
  6. 'Ortadoğu’dan ya Talibanlar, ya da Atatürkler çıkıyor' Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy haddini aştı ve bu şok sözleri sarfetti Esad’la Paris’te görüşmesi ile ilgili eleştirilere Sarkozy’nin şu tuhaf cevabı verdiği iddia edildi: “Ne yapalım, Ortadoğu’dan ya Talibanlar, ya da Atatürkler çıkıyor” Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’nin, partisine mensup milletvekilleriyle yaptığı bir sohbet sırasında kendisine Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı kastederek Ortadoğulu diktatörleri neden Paris’e davet ettiği soranlara, “Ne yapalım. Ortadoğu’dan ya Talibanlar ya Atatürkler çıkıyor” karşılığını verdiği iddia edildi. Associated Press’in haberine göre iktidar partisi Halk Hareketi İçin Birlik (UMP) milletvekilleriyle bir araya gelen Sarkozy, geçen pazar günü düzenlenen “Akdeniz İçin Birlik” zirvesine Esad’ı davet etmesinin ve Suriye ile ilişkileri güçlendirmek için girişimlerde bulunmasının doğru bir karar olduğunda ısrar etti. Esad’ın ayağına kırmızı halı serilmesini barış yapma gereksinimiyle açıklayan Sarkozy, polis devleti olarak bilinen Tunus’un lideri Zeynel Abidin Ben Ali’nin ülkesinde, “küçük kızların tümünün okula gönderildiğinin de unutulmaması gerektiğini” ekledi. AP’nin haberinde toplantıda bulunan kimi UMP milletvekillerinin, insan hakları ihlallerini hiçe sayar bir tavırda sarf edilen bu sözlerin bazı milletvekillerini sinirlendirdiğini ve şoke ettiğini yazdı. Milliyet
  7. Cok güzel bir soru,, bir baslik altinda tartisilmasi gereken? birey olarak her dönem,, güzel gitmeyen seyler icin tepki verebiliriz güzel olmayan seyleri ortadan Halk olarak kaldirmayada calisabiliriz ama sadece sadece BAYRAGIMIZI BASIMIZIN ÜZERINDE TUTARAK ayaklar altina alip cigneyerek degil her tepkide bizi biz yapan bayragi biraz daha fazla sarilarak..BAYRAK´Kİ EMPERYALISTLERIN YIKAMADIGI TEK GÜCTÜR...
  8. Bati dünyasi yani halklari bizim Dinimiz gibi calisiyor!!! bizlerde onlarin Dini gibi karma karışık..
  9. Kral son kararını verdi! Galatasaray ile yollarını ayırma kararı alan Hakan Şükür'ün futbol hayatına yurt dışında devam edileceği düşünülürken golcü futbolcu ilginç bir karar alarak yeşil sahalara veda ettiğini açıkladı. Medyaspor sitesinin haberine göre spor yazarlarından Kemal Belgin'e konuşan Galatasaray'ın eski kaptanı Hakan Şükür, "İyi teklifler olmasına rağmen futbolu kesin olarak bıraktım." dedi. Son dönemlerde adı sıkça transfer dedikolarına karışan Hakan Şükür, Kemal Belgin'e, üç cocuğunun olduğunu belirterek, "Bu saatten sonra transfer olmak benim için oldukça zor. Futbolu kesin olarak bıraktım. Ailemle zaman geçireceğim. Kendi yatırımlarım ve işlerim var, onlarla meşgul olmayı düşünüyorum "dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmeye giden Şükür, Galatasaray yönetimine de kırgın olduğunu ekleyerek "Takım arkadaşlarımın benimle ilgili iyi sözlerini yönetim ambargo koyarak konuşmalarını yasaklamış. Galatasaray'a yıllarımı vermiş olmama rağmen bu durum beni çok üzdü." diye konuştu. KÖŞK'TE GÜL İLE GELECEĞİNİ DEĞERLENDİRDİ Dün Çankaya Köşkü'nde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından kabul edilen Hakan Şükür, görüşmenin ardından gazetecilere yaptığı açıklamada "Bundan sonra yapacaklarımla ilgili Sayın Cumhurbaşkanı ile fikir alışverişinde bulunduk. Kendisinin Dışişleri Bakanlığı yaptığı dönemlerden birçok tecrübesi var. Sayın Cumhurbaşkanı da bana kendi fikirlerini iletti' demişti.
  10. HAYAT… Gidene kal demeyeceksin. .. Gidene kal demek zavallılara, Kalana git demek terbiyesizlere, Dönmeyene dön demek acizlere, Hak edene git demek asillere yakışır Kimseye hak etmediğinden fazla değer verme,yoksa değersiz olan hep sen olursun... Düşün... Kim üzebilir seni senden başka? Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen? Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen? Kim yıkar, yıpratır sen izin vermezsen? Kim sever seni, sen kendini sevmezsen? Her şey sende başlar, sende biter... Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme, tükettirme içindeki yaşama sevgisini... Ya çare sizsiniz yada çaresizsiniz. .. Öyle bir hayat yaşadım ki cenneti de gördüm cehennemi de. Öyle bir aşk yaşadım ki tutkuyu da gördüm pes etmeyi de. Bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimi bir sahnede buldum Oynadım. Öyle bir rol vermişlerdi ki okudum okudum anlamadım. Kendi kendime konuştum bazen evimde, hem kızdım hem güldüm halime. Sonra dedim ki söz ver kendine Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin, Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin, Uçmayı biliyorsan düşmeyi de bileceksin, Korkarak yaşıyorsan yalnızca hayatı seyredeceksin. Öyle hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım. Öyle değerliymiş ki zaman hep acele etmem bundan anladım. NIETSZCHE
  11. 1) Yıl 2002.. ABD Irak'ı işgale karar veriyor.. Ecevit Washigton'da. Beyaz Saray soruyor; Irak'ta bizimle beraber misiniz? Ecevit'ten cevap: Değiliz.. Sonuç: Beyaz Saray o gezide DSP-MHP-ANAP koalisyonunu kafasında bitiriyor ve birkaç gün sonra Kemal Derviş'den "Erken seçim ekonomi için risk değil" açıklaması geliyor... (Tam bugünlerde Recep Tayyip Erdoğan'la Abdullah Gül de Washington'dadır ve icazet aramaktadır..) Kemal Derviş'in açıklaması Türk kamuoyunu dalgalandırırken, Ecevit'le Mesut Yılmaz karşı çıkıyor. MHP Genel Başkanı Bahçeli ise koalisyon ortaklarının bir bölümünün farklı koalisyon modelleri çabası ve arayışlarını bahane ederek, Derviş'in isteğine işlerlik kazandırıyor ve erken seçim düğmesine basıyor... Tam bu noktada soralım; Bahçeli niçin Derviş erken seçim işaretini verdikten sonra harekete geçmiştir. Bu tesadüf müdür? Dünya demokrasi tarihinde hangi lider seçime daha bir buçuk yıl varken kendi partisini baraja gömecek bir kararı alır? Bu karar da herhangi bir tesir ya etki olmuş mudur? DEMEK OLUYORKI HER BABAYIGIT KAPISINDA MILLIYETCI YAZAN KAPIDAN ICERI GIRINCE MILLIYETCI OLAMIYOR... 1) Yıl 2002.. ABD Irak'ı işgale karar veriyor.. Ecevit Washigton'da. Beyaz Saray soruyor; Irak'ta bizimle beraber misiniz? Ecevit'ten cevap: Değiliz..
  12. Benim ilgimi ceken Orhan Pamuk'kadar cehaletce konusan aciklamalarda bulunan bir yazarin bu yeryüzünde birtane daha örnegi olmayaşi ve bu yazar edebiyat ödülü aliyor??? en son aciklamasi avrupa şampiyonlugu oynanirken!!! futbol Irkciligi artiriyor demesi ,, yani edebiyat ödülü almis bir kisi,, Spor demek Irkcilik demek noktasina getirecek kadar saftirik konusa bilmesi...
  13. Kafalar karisik. Parola o kadar basit ki Kafalar karisik. Parola o kadar basit ki isareti tahmin etmek hic de zor degil. Bir aydan daha kisa bir surede yasanan olaylar: Fetullah Gulen hakkinda Yargitay tarafindan beraat karari, Fetullah Gulen’in Yesil Kart basvurusunun(!) reddi ve ABD topraklari disina cikartilacagi bilgisi, emniyet teskilatindaki Fetullahci kadrolarla en cok ugrasan isimlerden biri olan Adil Serdar Sacan’a duzenlenen saldiri gibi bir goruntu yaratan tir kazasi, Paksut’un “birilerince” takip edilmesi, Ergenekon adli sorusturma adi altinda gerceklesen Fetullah karsiti goruntu olusturan kisi ve kurumlarin gozaltilari, baskinlari. Oncesinde Kostebek kitabinin da yazari olan yazar-aydin Doc.Dr. Necip Hablemitoglu’nun sehit edilmesi, Danistay saldirisi ve bir yargicin vazifesi basinda sehit edilmesi, Cumhuriyet Gazetesi’ne el bombali uc saldiri, gayri muslim azinlik statusundeki kisilerin (rahiplerin) oldurulmesi… Yesil Kusak projesi yerini Ilimli Islam ideolojisi altinda gerceklestirilecek yeni bir projeye, GOP’a birakti. Bazi ulkelerde renkli devrimler yapildi. Bazilarinda yapilmasi icin temelleri atiliyor. Bizde de “Sessiz Germe Psiko-Saldirisi (SGPS)” uygulaniyor. Insanlar fark ettirilmeden, sessizce birbirlerinden bazi kavramlar araciligiyla gerdiriliyor, kopartiliyor, kiskirtiliyor. Ergenekon teror orgutudur, degildir bu ayri. Ama birileri toplumun onemli bir yuzdesinin takdir ettigi, ornek aldigi, takip ettigi bir ismi (Sinan Aygun)’u “en cok aranalar listesinde” yer alan teroristler gibi muamele yaparak kameralar esliginde goz altina alirsa, o kadar polis arasinda kacma olasiligi bulunmayan Tercuman Gazetesi Genel Yayin Yonetmenini kelepce takarak goz altina alirsa bunda kiskirticilik hatta tahrik aramak gerekir. Bu konu kisilerin ustunde lakin, bu muamelelerin fotografi cok guzel yansitmasi nedeniyle bahsetmek istedim. Ama konuya cesitli acilardan da bakmak gerekir ki, stratejimizi iyi belirleyebilelim. Bunlara komplo teorileri de diyebiliriz. Olasilik 1-) Once kadrosu iktidara geldi simdi de Fetullah Gulen’in kendisi Turkiye’ye gelecek. . ! Fetullah Gulen’in tum kadrolari ve toplumu-devleti ele gecirmesi icin, Gulen’in Turkiye’ye gelisi oncesinde tum karsi-aykiri sesler sindirilmek isteniyor. Bu nedenle ABD-Israil ve bilmem kim destekli bu derin guc Necip Hablemitoglu’nu oldurerek ise baslamistir. Emre Poyraz’lari iceri alarak, Fetullah Gulen’in ABD’den yaptigi cagrilara da uyarak yani Ulusalciligi engellemeye bitirmeye calisarak, Ergenekon yaftasiyla karsi ses ve gucleri bitirmektedir. Turkiye’ye gelisi oncesinde ulkede gerilim yaratilmak toplum ayristirilmak isteniyor. Fetullah Gulen’in o ulvi(!) ve sakin mizacindan toplum yararlatilmak ve tek care olarak %70’lerle iktidar olunmak isteniyor. Cunku bu plana gore SGPS sonucundaki gergin toplumu sakinlestirecek, toplumsal barisi ve huzuru saglayabilecek yalniz ve yalnizca Gulen ve onun kadrolaridir. Ergenekon olarak iddia edilen yapilanma icinde belki de bir kostebek vardi, Turhan Comez. Olabilir mi, niye olmasin? Tayyip Erdogan ile belki de yapay olarak ayrilik yasadi, birilerinin verdigi bilgilerle yolsuzluklarin ustune giderek ani donus ve degisimin suphelerini unutturdu, guven sagladi. Surekli ulusal camianin icinde yer aldi. Bir nevi iceri sizma. Bilgi aldi, aktardi, yonlendirdi… Olasilik 2-) AKP temmuz sonunda kapatilacak ve… AKP’nin temmuz ayi sonunda kapatilmasi ve malum AKP kadrosuna siyasi yasak konulmasi ile, istese de istemese de bu kesim buyuk bir oranda oy kaybi yasayacak, cunku yeni isimle (her ne kadar SPK’nca ve anayasaca yasaklanmis olsa da) kurulacak partiyi devam ettirebilecekleri kadro tasfiye edilmis olacak. Bir erken secim ve buyuk olasilikla CHP-MHP koalisyonu iktidar olacak (hemen AKP’den kurtuluyoruz diye sevinmeyin). CHP’nin iktidar olmasi, su an cok ters hatta olanaksizmis gibi gorunse de ABD’nin isine yarayacak. Cunku ABD Iran’i, ******** goruntusu veren AKP ile vuramaz ama ABD karsiti gorunen CHP ile vurabilir. Neden boyle ters bir yorum yapiyorum. Cunku tarih bize her zaman gostermistir ki, biz o gun ne goruyorsak yarin o seyin tam tersini goruyor ve yasiyoruz. Cunku politika aldatma, cokyuzluluk ustune kuruludur. Bugun AB’ye hayir diyenler yarin en koyu AB’ci olabiliyorlar. AKP’nin kapatma davasi ve ulkede yaratilan gerilim de ABD’nin oyunu olabilir. Yanlis anlasilmasin AKP’nin kapatilmasi icin dava acan sahin yurekli Bassavcimiz ABD’nin oyuncagidir demiyorum. AKP bilerek ve isteyerek (ABD’nin kendisi icin yarattigi gucun ruzgariyla bana bir sey olmaz diyerek, bei delige supurmeyecekler diyerek, ABD’den sinirsiz destek alarak-ABD’de bu gunleri onceden planlayip AKP’ye aykiri eylemlerde bulunmasi icin destek vererek) kapatma davasinin konusu olusturan eylemleri gerceklestirmistir. AKP sandiginin aksine kapatma davasinin acilmasini ABD araciligiyla engelleyememistir. ABD de, onceden gaz verdigi AKP’yi kendi ettigini kendi bulmasi icin uzaktan izlemektedir. Boylece AKP’yi delige supurmus, CHP-MHP’yi basa almis olacaktir. AKP’nin kapatilmasi, olasi (hem ic hem de dis dinamiklerin etkisiyle) ekonomik kriz, AKP’nin agresif ulke yonetiminin yarattigi toplumda huzur bulma istegi, CHP-MHP koalisyonunun kurulup iktidar olmasi icin yeterlidir. Tabi bu arada yeni bir parti ve kisi ulke yonetimine talip olmazsa(ABD’nin yeni oyuncagi olarak). ABD, CHP-MHP koalisyonunun iktidar olmasini, Iran’i vurmada kendisine destek olmasi icin istemektedir. AKP kapatilir belki bir ekonomik kriz cikar erken secime gidilir ve CHP-MHP iktidar olursa, bu partileri Iran operasyonuna ikna etmek icin (hem de toplumu) ulkede onemli kisiler (sagdan ve soldan kendisine deger verilen kisiler), dis kaynakli guclerin (CIA/MOSSAD/MI-6) operasyonlariyla öldürülüp, bu Iran’in ustune yikilabilir. Irtica ve seriatciliktan kapatilan bir AKP, laik ve cumhuriyetci koalisyon partileri CHP-MHP; ve nukleer silahlari(!) olan bizim aydinlarimizi olduren irticaci seriatci bir “yakin tehdit Iran”. Her gun bu yorumlari tv.lerde izlete izlete, yasanacak olaylarin da destegiyle on gunde tum toplumu Iran dusmani yapmak zor degil. Sonra usler, limanlar acilir, ABD Iran’a girer. %45’nin Turk oldugu (guney Azerbaycan-Iran’in kuzeyi ve civari) bir ulke daha soykirimlarla isgal edilir. ABD istedigini almis olur. GOP’ta bir adim daha ilerlemis olur. Sonucunu bu sekilde tahmin ettigim ABD’nin Turkiye operasyonu devam ededursun, toplum halâ Ergenekon, turban, laik-antilaik kavramlariyla ugrasiyor. Iran vurulur/isgal edilir. Zayiflatilmis bir Iran (tipki bugunku Irak gibi) PKK’nin yeni yuvasi olur. Bu arada toplum, Iran’da yasanacak vahsetleri/soykirimi gordukce CHP’den nefret etmeye baslar. Iran’li kardeslerimiz icin, onalara destek icin musluman bir parti(!) arayislari baslar. Sonrasi malum kisir dongu. Ha bu arada Irak’tan sonra bir de Iran’da ABD ile komsu oluruz. Suriye’de gitti mi sıra bize gelir. Gelir mi, evet gelir. Cunku BOP/GOP’un merkezi Turkiye, baskenti Diyarbakir. Ve saire ve saire… Okurlarim, simdi bu soylediklerim size belki de cok ucuk gelebilir. Cunku ben bile bazen bu dusuncelerimle catisiyorum, sorguluyorum. Ama bana, 20-25 sene sonra donupte arkaya baktigimizda boyle bir tablo, boyle bir tarih gorecekmisiz gibi geliyor. Bu yalnizca Ergenekon meselesi falan da degil. Bariz bir bicimde yolun sonu ABD-Israil (yani Evangelist) planlarina cikiyor. Turkiye zarar gorecek, kazanimi Evangelizm saglayacak. Suan cok buyuk bir projenin parcalarini seyrediyoruz. Bu duruma basit yorumlar yapmaktan oteye gidemeyerek seyirci mi kalacagiz yoksa birileri uyanip da buna bir dur deyip aktor konumuna mi gececek, Turkiye sahipsiz degil, onu kan dokerek binbir zorlukla kazandik ve savunduk, bu ulke bizimdir, kimseye yem etmeyiz mi diyecek, bunu da gorecegiz. Belirtmekte yarar var. Olasilik 1 ve 2 ile ilgili elimde herhangi bir duyum, bilgi ya da kanit yoktur. Yalnizca zihnimden gecen dusuncelerden, “mi acaba”lardan ibaret komplo teorileridir. TEVFiK BiR Stratejist-Yazar
  14. Benim anlamadigim iktidardaki iktidarda oldugu halde renkden renge girerken,, birilerin dizleri dibinden ismarlama gelirken,, birileride birilerin dizlerinde onu yönlendiriken bakin dümene ??? ingiliz yelkeni olmadi,, bir amerikan yelkeni ve arada ordan el salliyor firtanin etkisiyle zaman zaman islanan mendilinle fettullah... bu demektirki, Asıl kabuk´unu terkedip baskalarinin kabuk´unun altına girip buna nazaran fikirleri sabit degismeyenlere bakmamiz daha iyi olacak,, dünyadaki gelismeleri yakindan takip edip bir saplantinin icnde kalmayarak degisimleri göz önüne alarak degisim gösteren insanlari degil???
  15. SIVASI eklemeyi unutmuşşunuz yani masumlarin masumlarini unutmuşsunuz! ilk başta eklenmesi gereken?
  16. Dün neredeyse bugünde orda! Dün bizler Evren´deydik bugünde EVRENIN TORUNLARINDA ,,
  17. `Devletimi zora sokacak hiç bir eylemin içinde bulunmadım' CHP'li Erenkaya, cezaevinde ziyaret ettiği Hurşit Tolon'un sözlerini aktardı ERGENEKON soruşturması kapsamında tutuklandıktan sonra Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı emekli Orgeneral Şener Eruygur ve Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün ile birlikte Kocaeli'deki Kandıra F Tipi Cezaevi'ne nakledilen emekli Orgeneral Hurşit Tolon'dan ziyaretçi kanalıyla mesaj var. Onu cezaevinde ilk ziyaret eden kişi olan CHP Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya'nın aktarımlarına göre Hurşit Tolon, "Devletimi zora sokacak hiç bir eylemin içinde bulunmadım. Onun için son derece rahatım. Savunduğum fikirler belli. Ulus devlet, ulusalcı bir yapıyı sonuna kadar savunacağım" dedi. Emekli Orgeneral Hurşit Tolon'u, İzmit'teki 15'inci Kolordu Komutanlığı döneminde tanıdığını, kendisinin de o dönemlerde büyükşehirin alt belediyelerinden Saraybahçe Belediye Başkanı olduğunu belirten Hikmet Erenkaya, dostluklarının uzun yıllara dayandığını kaydetti. SAVCILIK İZNİYLE ZİYARET Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptığı başvurunun kabul edilmesi üzerine Hurşit Tolon'u geçen Perşembe günü saat 16.00'da Kandıra F Tipi Cezaevi'nde ziyaret ettiğini anlatan Erenkaya, onunla camlı bölme ardından telefonla görüştüklerini belirtti. Hikmet Erenkaya, bu ziyaret sırasında hem kendisinin hem Hurşit Tolon'un duygulandığını belirterek şunları aktardı: "Hurşit Tolon paşayı orada görünce ben de etkilendim ve duygulandım. Bana, `Zaten ben de seni bekliyordum' dedi. Birlikte, Atatürk ilke ve devrimlerinin korunmasında mücadele veren insanlarız. Onu orada görünce önümüzde daha zor günlerin olabileceğini, daha sıkı mücadele verilmesi gerektiğini, bunlara hazır olmamız gerektiğini, asla bu düşünceden vazgeçmememiz gerektiğini düşündüm. Bunları kendisi de ifade etti." `SON DERECE RAHATIM' Hurşit Tolon'un kendisine, "Ben ne dostlarımı, ne ailemi, ne devletimi zora sokacak hiç bir eylemin içinde bulunmadım. Onun için son derece rahatım. Savunduğum fikirler belli. Ulus devlet, ulusalcı bir yapıyı sonuna kadar savunacağım" dediğini anlatan Hikmet Erenkaya, "Zaten bizim biraraya gelmemizdeki nedenlerin başında, dostluktan önce bu gelir. Savunduğu düşünceleri de sonuna kadar savunacağını, hangi şartta olursa olsun devam edeceğini söyledi" diye konuştu. Hikmet Erenkaya, ziyaret sırasında Hurşit Tolon'un üzerinde sivil tişört bulunduğunu, son derece zinde ve moralli göründüğünü, ilerleyen günlerde Emekli Orgeneral Şener Eruygur ve Sinan Aygün'ü de ziyaret edeceğini söyledi.(DHA)
  18. Bir Anımsatma… İran Sivil Hava Yollarına ait 655 uçuş sayılı yolcu uçağı, 290 yolcusu ile birlikte Visennes Savaş gemisinden Kruz Füzesi ile düşürüldü. Körfezin derin sularına gömüldü. Yolcuların 71’i çocuklardan oluşuyordu. Amerika uçağı yanlışlıkla vurmasının karşılığı( o zaman yanlışlıkla vuruldu denmişti) 1996 da mahkeme kararı ile İran’ a 61,1 m,iyon dolar tazminat ödedi. Özür dilemeyeceğini İran’a bildirdi. İran 20 yıl önce yaşanan bu facianın yıldönümünü anıyor. Aslında İran-Irak savaşının planlayıcısı Amerika idi. Bu o kadar öyleydi ki, birazdan hatırlatacaklarım bu uçağın yanlışlıkla değil, kasıtlı olarak vurulduğunu gösterecektir. Tıpkı bizim Muavenet gemisinin vurulması gibi. Devlet Bakanı Sözcüsü Mc Mckormak’a yaptığı söyleşide bir anlamda itiraf, bir anlamda İran’a gözdağı veren açıklamaları olmuş. Bu insanlık faciasının kaza olmadığı, en azından İran halkı için kaza olmadığı aşikârdır. Bu uçağın düşürülmesi, Amerika ve İsrail tarafından savaşın daha da uzatılmasının istenmesine rağmen, sekiz yıl savaşının sonu oldu. Ancak, bu olaydan önce Körfez’de Amerika tarafından İran petrol tankerlerine karşı operasyonlar yapıldı. Amerika ve İsrail Irak’a istihbarat, mali destek ve silah yardımı yapıyordu. Reagan yönetimi İran’ın kazanmaması ve savaşın uzayabildiği kadar uzamasından yana idi. Irak’ karşı tüm ticaret kısıtlamaları kaldırılırken, İran’a müeyyideler uygulandı. Irak’ın İran’a karşı kimyasal silahlar kullanmasına göz yumuldu. Irak’ın İran petrol tankerlerini vurmasında her türlü yardımı yaptı. Daha sonraları Irak tankerlerine Amerikan bayrağı koyarak nakliye yaptı. İran FAV Yarımadasını alarak bunlara karşılık verdi. Bir anlamda ilan edilmemiş İran Amerika savaşı vardı. İran tankerleri Amerika tarafından batırıldı. Mesela,23 Eylül 1987 de Washington Post verdiği haberde Amerikan helikopterleri İran tankerlerine hücum etmiş ve birçok İranlı denizci ölmüştü. Hamaney altı İran hücum botunun Amerika tarafından batırılmasını İran Amerika savaşı olarak değerlendirdi. 21 Ekim 1987. 19 Nisan 1988 Vaşington Post İran’daki petrol rafinerilerinin Amerika’nın bombaladığını yazdı. O tarihlerdeki Amerikan gazetelerini internetten tararsanız İran Irak savaşının içindeki asıl savaşanın Amerika olduğunu kolayca görürsünüz. 1979 İslam Devriminden yeni çıkan İran’ı, Irak vasıtası ile yok edeceğini sanan Amerika ve İsrail’in bu kez işi daha da zor. Çünkü Devrimden sonra Şah ordusundan kalan 150 generalin 60’ı idam edilmişti. İran o tarihte en zayıf günlerini yaşıyordu. Umuyor ve diliyorum ki emperyalizm Körfezin derin sularına gömülecektir. Yakın Doğu ve Orta Asya derin bir soluk alacaktır...Bülent Esinoğlu
  19. A'RAF SURELİ KANDIRMACAYA YANIT Hani Recep Bey sitem ediyor ya; Hani Recep Bey; 'Onların gözleri var ama görmezler, dilleri var söylemezler' diyor ya, Hani 'Okullara ücretsiz kitap dağıttık, bunları neden söylemiyorsunuz?' diyor ya, Hani ekonomide dağları devirdik, Enflasyonu yedik yuttuk, İhracaatta çığır açtık, Milli geliri hoplattık zıplattık.. ya! Kendimle baş başa kaldığımda utandım. 'Ah Recebim' dedim, Bizler ne kadar '********' dedim. Gözümüz var görmüyoruz, Dilimiz var söylemiyoruz dedim. Daldım internete o utançla. Öyle ya, yaptıklarını söylemek lazımdı. Nereden bulacaksın doğruları? OECD olur mu? Olur! Ne de olsa kendisi veriyor oraya bilgileri, doğrudur elbet. Görelim bakalım bizim de üyesi olduğumuz, 30 üyeli OECD (Ekonomik işbirliği ve kalkınma örgütü) ne söylemiş: Bizim okullarımız neyle ısınıyor? Fuel-Oil ve kömür. Ederi ne bunların? Rekor bizde! En pahalı yakıt Türkiye'de 30 ülke arasında! 1000 litresi 1.488,40 $ Daha yükseği yok! ABD 644,76 Hindistan 210,23 Polonya 791,72 İspanya 725,63 Belçika 664,63 Türkiye 1.488,40 Bu okullar nasıl aydınlatılıyor? Elektrik mi? Evet! Nedir elektriğin birim ederi OECD ülkelerinde? Güney Afrika 5,9 sent Avustralya 9,8 sent Kanada 6,7 sent Taiwan 7,8 sent Hindistan 4,2 sent ABD 10 sent Türkiye 13,9 sent Kitap dağıtmış 'bedava', sayın başbakan.. Ne para verdin onu söyle, dolandırma lafı.. Sen söylemezsen, OECD söylüyor: OECD ülkeleri arasında GSYİH (Gayrı safi yurtiçi hasıla)'dan eğitime harcanan para (30 ülke arasında) ortalama % 6,2. İsrail % 8,4 İzlanda % 8 Kore % 7,3 Şili % 6,4 Meksika % 6,4 Türkiye % 4,1 Hani para harcıyordun Recebim? Ha bu arada meraklısına; OECD ülkeleri arasında ******** rekoru da bizde. 25-64 yaş arası her 100 kişiden 63'ü, ilkokul ve daha düşük eğitime sahip. Meksika da bile 50 bu oran. Tahmin edilebileceği gibi bir çok ülkede %1 ile % 10 arasında. En merak ettiğim konuyu da en sona bıraktım. Acaba öğretmen maaşları ne alemdeydi? 15 yıl deneyimli bir öğretmen yıllık ne kazanıyordu? Lüksemburg 85.000 $ Kore 46.000 $ İspanya 41.000 $ Portekiz 35.000 $ Yunanistan 35.000 $ Meksika 21.000 $ Türkiye'yi merak ediyorsunuz değil mi? OECD'nin her tablosunda yer alan Türkiye bu tabloda yok! Utandıklarından vermediler herhalde bu değerleri. Ama ben söyleyeyim: 10.000 $'ın altında! Eğer hak aramak için meydanlara dökülen eğitim emekçilerine atılan her tekme 5 $, vurulan her cop 10 $ ise, durum değişir tabii. Bu durumda bu rakam yüz bin doların üzerine çıkar. Konya'da belediye, okullara 'kontörlü su' veriyormuş Recebim, Haberin var mı? Kontör bitti mi su da yok! A'raf sûresinde bu da yazıyor mu? Su cenneti bu memlekette, camilere bedava verdiğin suyu, okullara kontörle veren ülkenin başbakanısın sen. Bırak Konya'yı, İstanbul'un göbeğinde, en mutena semtlerden birinde çocuğumu okula kayıt ettirmek için gittiğimde okulun suları kesikti. Kayıt yapmak için benden o su faturasını ödememi istediler 5 ay önce. Vatandaş para isteyecekler yine diye, veli toplantılarına gidemez oldu Recebim, Sen neden bahsediyorsun? Hangi kitap? Bunları da söyleyebiliyor musun? Gözün var görebiliyor musun? Kulağın var duyabiliyor musun vatandaşın sesini? Ve dilin var, söyleyebiliyor musun bunları da? Söyleyemiyorsan, A'raf sûresini oku!
  20. Efendi Türkler şurada cevap verdi: femalexx başlık Forum Oyunları
    Bekle senide sevecekler Acele etme... Efendi Türkler
  21. benim anlamadigim,, olay aninda yeterince güvenlik güclerin oraya aktarilmamasi? sonra o kacan araba ortaliktan kaybolmasi? birkere olay muhakak saniye farkiyla bildirildi,, özel timlerin oraya akmasi bilemedin iki üc dakkadir veya en kötü ihtimal beş dakika diyelim,,, catisma en az sekiz dakika sürüyor ve daha sonra arabayla birisi kaciyor nerde bu olayi duyar duymaz havalanmasi gereken helikopter?? v.s v.s okadar yazilacak cok sey varki.. sonra gelelim daha önce güvenlik önlemlerini,, gördügüm kadariyla ciddiyetsiz sifir bir önlem var? 14.günlük polis adayinin orda görevli olmasida cabasi sonra bu görevlinin sehitlik hakki yok denmeside ciddiyetsizligin en üst düzeyi oluyor herhalde!!! bakin Sayin CYRANO' avrupada yasayan vatandaslarimiz bilir Türk konsolosluklarin nasil korundugunu herdaim nasil sıkı güvenlik önlemleri alindigini ve görevli sayisi vermeyecegim ama herhalde bizim iki kati fazladir? ve bunun disinda özel bazi zamanlarda tehdit olmadigi halde bazi gelismeleri göz önünde bulundurarak önlemleri daha üst düzeyede cikartirlar.. artik burda sayisi belli degildir... üst düzey insanlar sokaklarda halkin icinde polis korumasiz gezerken,, böyle yerlerin korunmasinda bir ciddiyetsizlik örnegi vermezler.. sonra dünyada bir cok tabu vede kurallar disina cikilarak insanlik örnekleri görüyoruz bunlari heryerde görürken ve bir cok konuda o gün ordada yasanabilinirdi...
  22. Kafalar karisik. Parola o kadar basit ki isareti tahmin etmek hic de zor degil. Bir aydan daha kisa bir surede yasanan olaylar: Fetullah Gulen hakkinda Yargitay tarafindan beraat karari, Fetullah Gulen’in Yesil Kart basvurusunun(!) reddi ve ABD topraklari disina cikartilacagi bilgisi, emniyet teskilatindaki Fetullahci kadrolarla en cok ugrasan isimlerden biri olan Adil Serdar Sacan’a duzenlenen saldiri gibi bir goruntu yaratan tir kazasi, Paksut’un “birilerince” takip edilmesi, Ergenekon adli sorusturma adi altinda gerceklesen Fetullah karsiti goruntu olusturan kisi ve kurumlarin gozaltilari, baskinlari. Oncesinde Kostebek kitabinin da yazari olan yazar-aydin Doc.Dr. Necip Hablemitoglu’nun sehit edilmesi, Danistay saldirisi ve bir yargicin vazifesi basinda sehit edilmesi, Cumhuriyet Gazetesi’ne el bombali uc saldiri, gayri muslim azinlik statusundeki kisilerin (rahiplerin) oldurulmesi…

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.