Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Efendi Türkler

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Efendi Türkler tarafından postalanan herşey

  1. Dosyadaki tuhaf bir konuşma! Ergenekon dosyasında Kuvay-i Milliye Derneği Genel Başkanı Fikri Karadağ’a ait kurmaca belgede, Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt arasında bir gizli görüşme yapıldığı ve görüşmenin hakaretler içerdiği iddia edildi Ergenekon terör örgütünün liderleri arasında olduğu öne sürülen Kuvay-i Milliye Derneği Genel Başkanı M. Fikri Karadağ’ın yazdığı 3 sayfalık, “Türkiye Artık Bizim Kontrolümüzde” başlıklı kurmaca yazıda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile o dönem Kara Kuvvetleri Komutanı olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt arasında bir gizli görüşme yapıldığı iddia ediliyor. İddianamenin eklerinde yer alan dökümanda Karadağ, Erdoğan ve Büyükanıt arasında yaşandığını iddia ettiği dilayoglara yer veriyor. Bu diyaloglar özetle şöyle: Büyükanıt: Sayın Başbakan Şemdinli iddianamesi kapsamında elde ettiğimiz istihbarat TSK’ya karşı hükümetinizin ve partinizin bir komplo içinde olduğunu gösteriyor. Bana ve TSK’ya karşı tavrınızı ve YAŞ’a yönelik dış destekli oluşum tezgâhını kabul etmemizi ve sessiz kalmamızı bekleyemezsiniz. Eğer bugüne kadar TSK olarak, sorumlu paşalar birçok tepkiyi Anayasal platformda şahsınıza ve makamınıza iletmemişsek ülkemizde bir kaosa malzeme edinmekten çekinmemizdendir, ‘TSK konuştu, ekonomi çöktü’ dedirtmemek için kamuoyuna açık konuşmadık. Ama hükümetinizin ve partinizin dış destekli TSK’ya yönelik hamlelerine çok fazla seyirci kalamayız. Erdoğan: Sayın Paşam, korkmayın ‘TSK konuştu’ diye Türkiye’de ekonomik kriz çıkmaz. Dünyanın önde gelen finans kuruluşlarıyla anlaştık. Şemdinli iddianamesinde size ve TSK’ya yönelik araştırılması gereken ne varsa araştırılacak. Türkiye artık TSK’nın kontrolünde bir ülke değil, millet idaresinin hâkim olduğu bir ülke olacaktır. TSK’da bir paşa da konuşsa ekonomide bir şey olmaz. Rockefeller gibi dünyanın en zengin, en güçlü gruplarıyla birlikte hareket ediyoruz. Büyükanıt: Sayın Başbakan, bu üslup Türk Hükümeti’nin Başbakanı’na ait olamaz. Dünyanın önde gelen finans kuruluşları ile TSK’nın Anayasal sorumluluklarını yerine getirmesini engellemek için mi anlaştınız? Sayın Başbakan, Türkiye’ye karşı bir komplonun içindesiniz. Şemdinli’de Türk askerine karşı girişilen linç hareketinin arkasında partinizi iktidara taşıyan dış güçlerin istihbarat servisleri var. Sayın Başbakan, Şemdinli araştırılırsa TSK aklanır, ben aklanırım ama siz bu işin altında kalırsanız. Sayın Genelkurmay Başkanım, soruşturmaya gerek görmeyerek beni değil, Türk Hükümeti’nin onurunu ve haysiyetini korudu. Şayet, Şemdinli iyice soruşturulursa o işin ardından siz, sizin müsteşarınız ve sizi destekleyen dış güçler görülecekti. Hükümetinizin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil ettiğini unutuyorsunuz. Sayın Başbakan, siz Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı değil, Rockefeller’ın başbakanı olmuşsunuz. Erdoğan: Sayın Paşam, istihbaratınız yanlış, Şemdinli’deki hadisenin ardında TSK’daki “Savaş Lordları” var. Büyükanıt: O “Savaş Lordları”, AKP’yi iktidara taşıyanların içinde. Sizin ve partinizin arkasında “Savaş Lordları” var. Bazı müttefiklerimiz, partinizi ve sizi “Truva Atı” olarak kullanıyorlar. Siz Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin Başbakanı değilsiniz, ‘Savaş Lordları’nın başbakanısınız! Çuval olayını Türk Silahlı Kuvvetleri’ni cezalandırmak için sizi iktidara getiren ABD içindeki güçlerle birlikte tezgâhladınız. Şemdinli hadisesini sizi iktidarda tutmaya çalışan siyonistler ve İngilizler kurguladı. Siz Türk milletine değil siyonistlere güvenen bir korkaksınız! TSK bu durumu eninde sonunda ortaya çıkaracaktır. Erdoğan: Türkiye, bizim kontrolümüzde, TSK da benim kontrolümde. Kimi istersem onu paşa, Genelkurmay Başkanı yaparım. Biz ABD ile anlaştık, Irak’a da İran’a da Suriye’ye de birlikte operasyon düzenleyeceğiz. BOP’ta ABD bizi de ortak olarak görüyor. Sayın Paşa, Türkiye artık TSK’nın elinde değil. Büyükanıt: Bu görüşmeyi Sayın Genelkurmay Başkanıma rapor etmek zorundayım. Sizler, gerçek Müslüman olamazsınız, sizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olamazsınız? Bu haliniz apaçık bir ihanet. İhanetiniz cezasız kalmayacaktır. Bu millet sahte dincilerden, sahte Atatürkçülerden, sahte milliyetçilerden, sahte demokratlardan çok çekti ama eninde sonunda hepsini cezalandırdı. Erdoğan: Hiçbir şeye gücünüz yetmeyecek. Türkiye başka ellere geçti ve geçiyor. Her yere hâkimiz, Size tavsiyem, siz de bize katılınız. Büyükanıt: Sayın Başbakan... Sizler gibi ihanet içinde olamam... Erdoğan: Beni yanlış anladınız. (Ayakta Paşa’nın çıkmasını engellemeye çalışırken)... Biz Şemdinli olayında Savcı’yı cezalandıracağız. Bazı cemaatler, TSK’nın aleyhinde olabilir. Olayı onların uzantıları araştırdı. Büyükanıt: Bu tavırlar ve yalakalıklar bir Başbakan’a yakışmıyor. Bu ********* ortamdan çıkıyorum, toplantı bitmiştir. ‘Yanlış yaptık’ Bu diyalogların ardından metinde parantez içinde şunlar yazıyor: “RTE, bir takım telefon konuşmaları yapar. Çok sinirlidir. ‘Birini bul, Paşa’yı teskin etsin arkadaş, çok büyük yanlış yaptık. Kim dediyse Yaşar Büyükanıt her türlü teklife açık diye bizi yanılttı, onu bana bulun, ismini verin’ emirleri ve azarları birbirini kovaladı) (MİLLİYET)
  2. bu önerim birgün anlaşilir umarim!!!
  3. PC'lerde ciddi açık! TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü bünyesinde faaliyet gösteren Türkiye Bilgisayar Olayları Müdahale Ekibi (TR-BOME), internetin temel protokollerinden DNS (Alan Adı Sistemi) protokolünde ciddi bir açık buldu. Kullanıcıların vakit kaybetmeden Alan Adı Sistemi ve işletim sistemlerini güncellemeleri önerildi. TÜBİTAK'ın yazılı açıklamasında, TR-BOME'nin, bilgisayarlarda bulunan yeni ve kritik bir açıklığı "Acil" koduyla bildirdiği kaydedildi. İnternetin temel protokollerinden olan ve IP adresinden alan ismine dönüşmeyi sağlayan DNS protokolündeki açık konusunda alınması gereken önlemlere ilişkin şu bilgilere yer verildi: "İnternet kullanıcıları, interaktif bankacılık işlemleri, internet üzerinden alışveriş (e-ticaret), e-posta kullanımı gibi birçok aktiviteyi gerçekleştirirken alan adları (örneğin: www.google.com.tr) ile istedikleri internet sayfalarına erişmektedirler. Söz konusu açıklığın saldırgan tarafından kullanıldığı durumda, internet kullanıcısına yazılmış olan alan adının gerçek internet adresinin dışında, saldırgan tarafından belirlenmiş internet adresine yönlendirilme riski doğacaktır. Bu nedenle Alan Adı Sistemini güncellememiş olan kurumların Alan Adı Sunucuları'ndan faydalanan kullanıcıların mağdur olma riski bulunmaktadır. Söz konusu kurumun internet servis sağlayıcı olması durumunda, risk daha da artmaktadır. Bu açıklığın çözümü için Alan Adı Sistemi güncellemelerinin, kurumların ilgili birimleri tarafından vakit kaybetmeksizin uygulanması gerekmektedir. Ayrıca, ev kullanıcılarının da bilgisayarlarının işletim sistemi güncellemelerini uygulamaları gerekmektedir. Açıklık ve açıklığın kapatılması ile ilgili detaylı bilgi, Türkiye'nin bilgi güvenliği kapısı olan www.bilgiguvenligi.gov.tr adresinde yer almaktadır." ____________________________
  4. Dinle beni bre ****** Müslüman Dinle beni bre ****** Müslüman SEN beni "Kafir oldun", "Deccal oldun", "Salman Rüşti oldun" falan diye terörize ederek susturacağını mı sanıyorsun? Senin idraksiz, şuursuz ve saplantılı dindarlığının ürettiği bu şapşal ithamlardan tırsıp, o "17 günahsız küçük kız"ın hesabını soramayacağımı mı zannediyorsun? "Aman bunların çarpık dindarlığına ses etmeyeyim... Aman tekere çomak sokmayayım... Yoksa bana Salman Rüşti derler" diyerek köşeme çekileceğimi mi sanıyorsun? Nasıl ki... Bazı aşırı laiklerin, içinde "Kuran kursu" geçen her olayda, meseleyi bir "insanlık meselesi" olmaktan çıkarıp, "Bu çağda Kuran mı öğrenilirmiş?" noktasına taşımasına şiddetle karşı çıkıyorsam... Senin sorumsuzluğuna, vurdumduymazlığına, ahlaksızlığına, çarpık kader anlayışına da şiddetle karşı çıkacağım elbet... * * * Galiba sen beni 17 küçük kızın ölümünün sorumluluğunu, "Bütün suç tüpçüde!" şeklindeki manşetiyle tüpçüye yükleyen, ahlaksızlığı kendisine şiar edinmiş "Vakit" tayfasındakilerle karıştırıyorsun... Sakın karıştırma! Unutma ki: Onların işlerine ya "sütçü" karışır, ya "tüpçü"... "Vakit" tayfasındakilerin "Hüseyin Üzmez vakası"nda neler yazıp çizdiklerini şöyle biraz kafanı çalıştırarak hatırlasana... "İslam davası" adına küçük bir kız çocuğunun taciz edilmesine sahip çıkan zihniyet, "İslam davası" adına 17 küçük kızın enkaz altında can vermesini tabii ki "tüpçü"ye ya da "sütçü"ye yükler... Onlardan başka ne beklenir ki? * * * Birileri çaresizlik ve yoksulluk içinde çırpınan köylülerin kızlarını, "Kuran öğreteceğiz" diye evlerinden alıp götürecek... Ancak... O kızların can güvenliğini sağlayamayacak... Barınma koşullarını yerine getirmeyecek... Doğru dürüst hiçbir önlem almayacak... Sonra bir gün, sabah namazı vakti, kızların barındırıldığı bina korkunç bir gürültüyle çökecek... 17 kız o binanın enkazı altında can verecek... Ve ben de, bu durum karşısında... "Bu kızlar orada Kuran öğreniyordu... Namaza kalkmışlardı... Bu yüzden onlar şehit olmuştur... Ne mutlu onların anne ve babalarına" diye yazacağım, başka da bir şey yazmayacağım, öyle mi? O kızlar şehit olmuş olabilir... Bu Allah ın takdiridir... Ben bir şey diyemem... Ben onlara "şahadet şerbeti içirmek" yerine... Neden önlem alınmadığını, neden denetimsiz kurs açıldığını, neden izinsiz iş yapıldığını, neden koruma altında tutulan küçük kızların can güvenliklerinin sağlanmadığını sorarım... Bunu yaparken de... Ne "Bütün suç tüpçüde" diye İslami fırlamalıklara yüz veririm... Ne de "Şehit oldular" tarzında metafizik rahatlamalara... Ben hesap sorarım... Çünkü bu benim hem insanlık, hem de kulluk vazifemdir... * * * Bir şey daha var ey ****** Müslüman... Sen zannediyor musun ki... Konya nın o kuş uçmaz kervan geçmez bölgesinde "yurt" adı altında kaçak Kuran kursu açan o adamlar, salt "Kuran öğretmek" gibi kutlu bir işe soyunmuşlardır... Sen zannediyor musun ki... Adamların tek amacı, Allah rızasını kazanmaktır... Eğer öyle olsaydı... "Kuran öğreticiliği" gibi dokunulmaz bir gücü ellerine alıp, türlü çeşitli politik oyunlar çevirmezlerdi... Sen "Süleymancı" denilen grubun kaç liderinin, kaç partiden milletvekilliği kaptığını biliyor musun? Düne kadar Demirel in, Mesut Yılmaz ın, Erbakan ın listelerinin en tepesine oturan bu adamların, şimdi AKP listelerinde yer bulabildiğinden haberdar mısın? Küçük köylü kızlarının cesetlerinin üzerinden yürütülen bu kirli güç mücadelesine neden destek verecekmişim ki? * * * Bak, benim ****** mütedeyyin arkadaşım... Bunları yazıp çiziyorum diye... Sen benim için... "Salman Rüşdi oldu", "Kafir oldu", "Deccal oldu" mu diyeceksin? De birader, de... Hiç gocunmam... "Bütün suç tüpçüde" diye yazıp "İslam mücahidi" olacağıma... Alınmayan önlemlerden zerre kadar söz etmeyip, sadece "Melekler cennete uçtu" ya da "Şehit oldular" diye etliye sütlüye dokunmayan başlıklar atıp, "Bu Ahmet Hakan ne kadar takva sahibi bir adamdır" diye takdir kazanacağıma... Hesap sorarak... "Deccal" olmayı yeğlerim... Tamam mı? Anlaştık mı?
  5. bu dönemde gördüklerimiz kac vahdettin eder onu arastirmak lazim!
  6. Efendi Türkler şurada cevap verdi: bozan başlık Güncel Konular
    evet göremediler... Anahtar babalarinda,, Yarın NE OLACAK??? yarinda sevap olacak
  7. İngiliz istihbaratının ajan alım ilanı, önümüzdeki dönemde dünyanın nerelerinin karışacağını açıkça işaret ediyor! İngiltere iç istihbarat servisi MI 5, çeşitli gazetelere verdiği ilanlarla Somali, Peştu ve Kürtçe ile Arapça'nın Kuzey Afrika şivelerini iyi bilen elemanlar aradığını duyurdu. Elemanların, toplumu, terörist tehditlere karşı korumak için istihdam edilecekleri belirtildi! MI5′ın internet sitesinde de yer alan ilanda, "Güvenlik servisimiz toplumumuzu terör tehdidine karşı korumaktadır. Bunu daha iyi yapabilmek için çeşitli etnik toplumdan olanlarla çalışmamız gerekiyor. Şimdilik teşkilat olarak, özellikle Somali, Peştu, Kürtçe ve Arapça'nın Kuzey Afrika şivelerini anlayan kişilerle görüşme arzusundayız" denildi. Başvuracak kişilerin anlama, konuşma ve yazma konusunda dile hakim olmaları, çevirilerin siyasi ve kültürel arka planla vakıf olarak yapılması isteniyor. Müracat edecek kişilerin ayrıca 18 yaşından büyük ve İngiliz vatandaşı olmaları, İngilizce'yi de sözlü ve yazılı olarak iyi kullanmaları gerektiği belirtiliyor. MI5′in dil departmanında görevlendirilecek elemanlara yıllık 23 bin 500 pound maaş ve prim ile sosyal haklar vaat ediliyor. Kurumun internet sitesinde aynı serviste görev yapan Sara adlı elemanın günlük iş notlarına da yer veriliyor. Sara, Kuzey Afrikalı bir terör şüphelisinin telefon görüşmelerini tercüme ettiğini belirtiyor. Şüphelinin yurtdışından gelecek bir misafiriyle buluşacağı bilgisini elde eden Sara, istihbarat yetkilisi Helen'e bunu ilettiğini kaydediyor. Sara, telefon konuşmaları haricinde ajanların ele geçirdiği dokümanları da tercüme ettiklerini yazıyor. Dünya Bülteni/ Haber Merkezi
  8. Efendi Türkler şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    TÜRKLER LAIKTIR UNUTMA TÜRK SENDE LAIKSIN... LAIKLIK OKUNUYOR GÖZLERiNDEN UNUTMA SENDE LAIKSIN / UNUTMA TÜRK SENDE LAIKSIN... unutma Dogdugundan beri Cinsellik /Özgürlük Okunuyor GÖZLERiNDEN Sarı kirmizi Bir Göcmen Ülkesinde insanlarin konuşmasini hareketlerini tavirlarini dinlerken, cıkan Ahenk dolu sesin nasıl bu kadar ahenkli ve ic dünyamı dinlendiren, bestelenmiş gibi ritmli olduklarına anlam veremiyor, Ülkeme yönümü ceviriyorum yüregimi ve bu kez anlamlar yüklemeden DENIZ kokusu, Güneşin altinda bir doganın atmosferine birakiyorum... beni Mavi ıssızlıgın, sabahları kuş cıvıltılarının doldurdugu Denizin karaya olan Aşkini nispet yaparcasina yatagimiza kadar dalgalarin rtimleriyle sokulmasi Başka da hicbir sesin duyulmadıgı ve buram buram iliklerime dolan serinletici bugusu yayılıyor bedenimde durmaksızın, cogalarak, cıvıl cıvıl dalgalarin her hareketi göcmenlerin hareketlerinden farksiz...okadar sevecen... Avrupanin bizlerin oluşturdugu göcmen aynasindan, bir o kadar Rasis bir okadar Medeni bir tepeden ve gün batımında Dünyayi izlerken Laiklik, demokrasi renkler vuruyor yüzümüze, Özgürlük gözlerine yansıyor Demokrasi Demokrasi Deniz Deniz bakıyorsun Ülkene... hüzünlerini cogaltırken Denizin Üstünde Ucuşan yakamozlara dönüşüyor,, Gözlerinden yüzlerce Laiklik doguyor, ve herbirini karanlik yerlere gönderiyorsun her birini ayri sevgi ile yolcularken Laikligin şimdi ve sonrasi,, Magarayla Evin... gördügüm her yapragin rengini Adem Havadan... unutma birde senden aldıgını, sevginle Laiklik icin kanat cırptıklarını ilişkilendiriyor, günün herhangi saatinde ve her yerde duyumsayabildigim Aşk sevgi özgürlük hüzün seslerini yaprak cıvıltılarıyla karanlıkta pırıl pırıl parlıyan Yıldızlarla buluşturuyorum, Deniz kenarlarinda göl kenarlarında, kumlarla kapli,, Aşki topragin derinliklerini civileyen, yapraklarla kaplı doganın koynunda resmediyor Laiklige (özgürlüge) teslim ediyorum Unutma Gönüllerdeki balonu sende veriyorsun cocuga,, cocukda ilk ucuşuna kadar ucurmasini sordugu gibi sende onunla beraber ilk göz agrinla beraber ucuyorsun,, ucurtmaya dönüşen duygularla en güzel ucurtmalarin en güzel ucurtmayi yapabilmenin, en güzel citaya en güzel renklere takili kalan sevginle, unutma eger cehalet vurmuşsa yüzüne teker teker azaltıyorsun kanatlarındaki renkler gibi rengarenk balonları ucmayi ucurtma gibi ucan ucurtmalari (ucagi) şeytan işi deyip terkediyorsun / Laikligi terkediyorsun... Tanımadıgın Arap kentin semalarında,, Özgürlügü / Laikligi Arabin şalvarina gömüyorsun,, yeryüzünde bir veda havasında turluyor, herkesinde senin gibi kanadi kirik turlamasi icin de Laikligi satişa cikariyorsun..cehalet kokulu yobazim.. unutma sakin unutma Türkler laiktir laik kalacaktir... Efendi Türkler
  9. Bu Masumlara Allah'tan rahmet; Bu çocukları karanlık emellerine alet edenlere Kahır; Ailelerine, İlme, bilme ve Akla dayalı bir anlayış dilerim. ____________________
  10. KURAN KURSLARI KAPATILSIN ... Kuran kurslarının temel amacı şeriat düzeninin alt yapısını oluşturup genişletmektir... öyleyse DEGERLI CUMHURBASKANIMIZ´ Ahmet Necdet Sezer "ONUN YERI BUGÜN DOLDURALAMADIGI ICINDIRKI O BIZIM BUGÜNDE CUMHURBASKANIMIZ... Cumhurbaşkanımiz Sezer, BIR ÖNCEKI yeni eğitim yılı nedeniyle yayımladığı mesajda ne demisti,, tarikat ve cemaatlerin etkisi altındaki okullar ve Kuran kursları konusunda uyarıda bulunarak, "Gençleri dogmaya sürükleyen okul ve kurslar kapatılsın" demisti.. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer "eğitimin devlet denetiminde ve laiklikten ödün verilmeden yürütülmesi gerektiğini" vurgularken "dogmalar ve boş inançlarla öğrencileri etkileme amacı güden kurs ve okulların kapatılmasını" istedi. Sezer, 2006-2007 eğitim-öğretim yılının başlaması dolayısıyla yayımladığı mesajda, tarikat ve cemaatlerin etkisi altındaki okullar ve Kuran kursları konusunda uyarıda bulundu. "Toplumların, yetenekleri gelişmiş, karşılaştığı yeni durumlara uyum sağlayabilen, karşısına çıkabilecek her türlü engele karşı savaşım verme gücüne sahip, kendini geliştirmesini, düzeltmesini bilen, dengeli, disiplinli, öz denetimi güçlü bireylerle geleceğe güvenle bakabileceklerini" vurgulayan Sezer, şu görüşleri dile getirdi: "Nitelik ayrıcalık olmamalı" "Ekonomik ve toplumsal kalkınmamızı gerçekleştirerek, çağdaş dünyanın etkin ve saygın üyesi durumuna gelebilmek, ilerlemeye ve geleceğe yönelmiş, aklın ve bilimin öncülüğünü kabul etmiş, sistemli düşünen, tartışan, üreten, barışa, emeğe, insan haklarına inanan, demokratik değerleri her şeyin üzerinde tutan insanı var etmekle olanaklıdır. Bunun için gereken düşünce değişimi, ancak nitelikli eğitimin bir ayrıcalık olmaktan çıkarılması, başarısı kanıtlanmış eğitim programlarının benimsenmesi ve yaygın biçimde yurdun dört bir yanında uygulanmasıyla sağlanabilir." Sezer, cumhuriyetin çağdaş değerlerine bağlı, hak ve sorumluluklarının bilincinde, Türkçe'yi doğru biçimde kullanan, üretken ve çağdaş becerilerle donatılmış özgür bireyin, toplumsal gelişmenin öncüsü ve itici gücü olduğunu vurguladı. Kitap seçiminde özen "Eğitimin, kesinlikle devlet denetiminde ve gözetiminde, Atatürkçü düşünceden ve laiklik temelinden ödün verilmeden yürütülmesi gerektiğini" vurgulayan Sezer, şu ifadeleri kullandı: "Bu bağlamda, dogmalarla ve boş inançlarla çocukları ve gençleri etkileme amacı güden okulların ve kursların varlıklarını sürdürmeleri engellenmeli, çocuk ve gençlerimizin çağdaş bir eğitim alarak geleceğe hazırlanmaları konusunda toplum doğru bilgilerle yönlendirilmelidir." Sezer, mesajında, Milli Eğitim Bakanlığı'nın tavsiye ettiği kitapların bazı versiyonlarında ortaya çıkan çarpıtmalarla gündeme gelen kitap ve kaynak seçimi konusuna da değindi. "Çocukların dilini, yaşama bakışını, ilgilerini, kısaca geleceklerini önemli ölçüde belirleyen kitapların seçiminde özenli olunması" gerektiğini vurgulayan Sezer, ders kitapları ile öğrencilere önerilen kaynak yayınların uygunluğunun yetkin kişi ve kurumlarca belirlenmesinin büyük önem taşıdığını vurguladı. Sezer, şöyle devam etti: "Bireyler ve toplumlar için yaşamsal yönü bulunan eğitim konusunda yapılan yanlışların özürü olamaz ve giderilmesi olanaksızdır. 2006-2007 eğitim-öğretim yılında tüm öğrencilerimize, onlara erdemli birer yurttaş olma niteliği kazandıran, kişiliklerinin gelişmesinde belirleyici olan, yurdumuzun dört bir yanında özveriyle çalışan değerli öğretmenlerimize ve eğitim kadromuza başarılar ve esenlikler diliyorum."ANKARA Milliyet
  11. Mutlu Yıllar ! Efendi Türkler
  12. ALTERNATİFİ OLMAYAN TEK PARTİ AKP AKP gerçekten Türkiye'deki bir kesimin dediği gibi alternatifsiz mi? Bu soruya iki farklı ama taban tabana zıt cevap verebiliriz. Hem "hayır" hem "evet" Önce "hayır onun da her parti gibi bir alternatifi var" cevabını açıklayayım. AKP'nin; şu anki mevcut olan düzen partilerinden bir farkı yok. O da diğer tüm düzen partileri gibi seçim yasasında değişikliğe gitmeyi aklından bile geçirmedi. İktidara gelirken diğer tüm partilerin söylediği "dokunulmazlıkları kaldıracağız" söyleminde bulunmasına rağmen tıpkı onlar gibi bu konuyu unuttu. "Enkaz devraldık" söyleminin ardına sığındı. İktidara yeni gelen her parti gibi bir önceki hükümetin borç stokunu yükseltti. Diğer düzen partileri gibi "Ne ABD Ne AB tam bağımsız Türkiye" diyemedi. Kendinden önceki tüm partiler gibi, dışa bağımlı bir ekonomi izlemeyi iç dinamiklerini harekete geçirmeye tercih etti. Kültürümüze, iç mozaikimize zıt olduğunu bile bile, dış güçlerin dayatmasıyla suni ve bize hiç uymayan adımlar attı. Diğer tüm mevcut partiler gibi kadrolaşmayı marifet saydı. Ondan önceki tüm partiler gibi yolsuzluk ve rüşvet konusunda sınıfta kaldı. Önüne gelen milletvekillerinin mahkeme dosyalarını, dokunulmazlıklarını kaldırıp yargılanmalarını sağlamak yerine rafa kaldırmayı tercih etti. Kötü olan her şeyi bir önceki hükümete, dünya konjoktürüne yordu. "Bu tamamen bize özgü, biz bu yolla kalkınırız" diyebileceğimiz bir politika üretemedi. Eğitimin ne kadar önemli olduğunu, milli olması gerektiğini göz ardı edip Alman, Fransız, ABD ve benzeri ülkelerin eğitim modellerini olduğu gibi bize monte etmeye kalktı. Onun döneminde de tıpkı diğer düzen partilerinin döneminde olduğu gibi işsiz sayısı katlanarak arttı. O da kendinden öncekiler gibi montaj sanayisini ağır sanayiye tercih etti. Demir ve deniz yolu taşımacılığı yerine kara yolu taşımacılığına önem verdi Diğer tüm düzen partileri gibi seçim öncesi kesenin ağzını açtı. Bu güne kadar bize bir yararı dokunmamış mevcut dış politikayı sürdürdü. Alternatif dış politikalar üretemedi. Diğer tüm partiler gibi Genel Başkan güdümlü, onun sözünden çıkmayan bir parti görüntüsü çizdi. Parti içi demokrasi yerine, "tek adam" modelini devam ettirdi. Bunlar benim şimdilik aklıma gelen AKP'nin diğer düzen partilerinden hiçbir farkının olmadığını gösteren noktalar. Gelelim AKP'nin alternatifsiz olduğu konulara Bu güne kadar hiçbir düzen partisi bu kadar egemenliğimizi ayaklar altına almadı. Daha önceki hiçbir parti Anayasa değişiklik paketini Amerika'da görücüye çıkartmadı. Hiçbir reform paketi, reformun uygulanacağı birimin görüşlerine başvurulmadan oluşturulmadı. Gene hiçbir düzen partisi, bu reform paketini kendi ülkesindeki muhataplarından önce Avrupa Birliğinin görüşüne sunmadı. Bu güne kadar "milli irade"den bahseden hiçbir parti "milli olmayan" bir iradeye bu kadar boyun eğmedi. Hiçbir düzen partisi devlet organlarıyla bu kadar kavgalı olmadı. Gene hiçbir parti, kendi yargısını AKPM'ye milletvekilleri düzeyinde şikayet etmedi. Bu güne kadar iktidarda olan hiçbir parti, muhalefet partilerini bu kadar yok saymadı. Bu güne kadar bizi yöneten hiçbir parti, kırmızı çizgilerimizin çiğnenmesine bu kadar izin vermedi. Hiçbir parti Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde "olmayan" soruna çözüm aramak adına bu kadar tavizkar olmadı. Hiçbir parti döneminde Sevr haritaları bu kadar aleni bir şekilde dış basında yayınlanmadı. Hiçbir parti, Vakıflar Yasası gibi Lozan'ı delen ve topraklarımız üzerinde "ekümenlik" sıfatıyla yeni bir devlet oluşumuna yol açacak bir yasaya onay vermedi. Hiçbir iktidar döneminde Avrupa Birliği bize; bu iktidar döneminde olduğu kadar sömürge valimizmiş gibi davranmadı. Hiçbir düzen partisi, Avrupa Birliğinin ve Amerika Büyükelçisinin milli irademizi rencide edici söylemlerine müsaade etmedi. Daha önceki hiçbir parti, milli çıkarlarımızı bu kadar zedeleyen uygulamalarda bulunmadı. Bu güne kadar hiçbir parti başkanı, devletin hukuk adamları dururken "ulemaya sorun" demedi. Gene hiçbir başkan, şehitleri için hakaretler yağdırırken terörist için "sayın" kelimesini kullanmadı. Hiçbir parti başkanı, mütevazi bir ailesi varken 6 yılda dünyanın en zengin 7. devlet adamı olmadı. Hiçbir parti döneminde bu kadar toprak satışı gerçekleşmedi. Hiçbir iktidar döneminde özelleştirme adı altında bu kadar çok milli servetimiz yabancılara satılmadı. Hiçbir hükümet uzaya gönderdiği ilk aracın adını dahi APOLLO (savaş tanrısı) koyan Amerika'nın, Irak'ta masum binlerce Müslüman'ın katledilmesinde rol almak için TBMM'den teskere geçirmeye çalışmadı. Bir de hiçbir hükümetin ulaşamadığı rekor düzeyinde ekonomik veriler var tabi. Dünyanın en pahalı benzinini kullanan ülkemizde her ay rekoru kendimiz kırmaya devam ediyoruz. Cari işlemler açığı 118 milyar dolarla rekor kırdı. İç borç stoku %70, dış borç stoku %83, özel sektörün dış borcu %235 arttı. Dış ticaret açığı 63 milyar dolar oldu. Ülkemize giren yabancı sermaye artışı da rekor düzeyde %643 arttı. Ne var ki bu rakamın sadece %13'ü imalat sanayisine yöneldi. Sıcak para stoku 107 milyar doları buldu. Kredi kartı borçları %542, protestolu senet tutarı %602, karşılıksız çek sayısı %16 artış gösterdi. (Veriler 2002-2007 tarihleri arasını kapsıyor ve bu bilgiler; TÜİK, TCMB ve Hazineden alındı.) Tabi enflasyon var bir de. Nisan verilerine göre enflasyon TÜFE'de % 9,66 ÜFE'de % 14,56 olarak gerçekleşti. (Gerçi ATO Başkanı hissedilen enflasyonun %49,30 olduğunu söyledi ama neyse) Anti laiklik, din devleti olma yolunda ilerleme, irtica, tarikatların bu kadar rahat hareket etmeleri, yüce Atatürk'ün huzuruna çıkmayı reddedip; konuk olduğu ülkenin kurucusunun ölüm yıl dönümünde bayrakların yarıya indirilmesi adetini hiçe sayıp kendi bayrağının bizimkinin üstünde dalgalanmasından haz alan bir Arap Şeyhine devlet madalyası verilmesi, mevki ve makamların akrabalık ilişkileri için kullanılması gibi konulara ise girmeme gerek yok sanırım. İşte bu konularda AKP'ye alternatif bir parti yok. Allah ülkemize bu konularda AKP'ye alternatif olacak başka bir parti göstermez İnşallah.
  13. BU ÜLKE HANGİ ÜLKE? CİDDİ İDDİALAR Tarhan Taykut / tarih:30 Temmuz 2008 Çarşamba 20:36 Alın çayınızı kahvenizi başlayın düşünmeye... Aranızda bu çok zor bilmeceyi çözen olursa herhalde diğer grup üyelerini de haberdar eder, değil mi? Teşekkürler Bu arada şu fıkrayı bilirsiniz değil mi; Hani adamın teki sokağa çıkmış avaz avaz memlekete sövüyor. - Ben bu memleketi soyana da, satana da, hortumcuya da...!!*?*!?*?*!! Sonunda tutuklanır ve karakola çekilir. Komiser: - Sen memleketimize küfretmişsin, hakaret etmişsin. Bu suçtur..vs. vs deyince, küfreden adam: -Valla Komiserim ben memleketime hiç küfür eder miyim? Ben başka bir memlekete küfür ediyordum, der. Komiser bakar ve - Det get Teres, ben hangi memlekete küfür edileceğini bilmez miyim? Der. BİR POLİTİKACININ "AK'ÇELİ HESABI" YA DA BU BAŞBAKAN HANGİ BAŞBAKAN? BU BÜYÜKELÇİ HANGİ ÜLKENİN BÜYÜKELÇİSİ? BU YEŞİL CEKETLİ, HANGİ YEŞİL CEKETLİ? BU ÜLKE HANGİ ÜLKE?! Sırdaş Hesap?! Yer: ?! Zaman: 2005'in ilk çeyreği! Görüşme, büyük bir ülkenin Büyükelçisi ile özgül ağırlığı yüksek bir ülkenin Başbakanı arasında geçmektedir. Görev yaptığı her ülkeyi karıştırması ile ünlü Büyükelçi, oturduğu yerden, küstahça bir tavırla, "Şöyle buyurun" diye yer gösterir. Başbakan, yapılan saygısızlığı anlayacak durumda değildir. Hemen konuya girer. Heyecanla "Sayın Büyükelçim, acil görüşmem lazım diye haber yollamışsınız, konu nedir?" diye sorar. Büyükelçi buz gibi bir ses tonu ile önünde duran dosyayı muhatabına doğru itekleyip, "Lütfen sessiz olup, şu dosyayı inceleyin!" der. Dosyada, Başbakan'ın, 5 farklı hesapta yer alan, 7 milyar dolarlık "Gizli Serveti"nin belgeleri yer almaktadır. Başbakan, kendisinden istenileni yapar ve sessizce dosyayı incelemeye başlar. Büyükelçi ise bu arada direkt konuya girer: "Sayın Başbakan, eğer dediklerimizi yaparsanız, bu 'Sırdaş hesap'ınızdan hiç kimsenin haberi olmaz!" Başbakan bu sözlere "olur" anlamında başını sallayınca, Büyükelçi hemen önünde duran kâğıttan, POP'çular adına isteklerini tek tek sıralamaya başlar: İSTEK LİSTESİ 1- Ülkeniz, ülkemin, "İn.(?!) Üssü"nü istediği gibi kullanmasına ses çıkarmayacak! 2- Ülkeniz, Kıbrıs'ta üstünlüğü ülkem ve AB lehine devretmeyi Kabul edecek! 3- Ülkeniz, Kuzey Irak ve Irak'taki çıkarlarını, İngiltere, İsrail ve ABD'ye devretmeyi kabul edecek! 4- Ülkeniz, ülkem, Afganistan'ı terk edeceği için bizim yerimize hedef haline gelmeyi kabul edecek! 5- Ülkeniz, içerde Kürt sorununun nasıl çözümleneceğine ilişkin önceliği tamamıyla İsrail, ABD ve İngiltere'ye devredecek! Sayın Başbakan, buna karşılık ABD, İsrail, İngiltere üçlüsü, sizin servetinizle ilgili bilgileri kamuoyuna sızdırmamayı taahhüt eder! Teklifimiz budur, ne diyorsunuz?" Tüccar politikacı, başını yavaşça incelediği dosyanın üzerinden kaldırıp, gözlerini Büyükelçi'ye doğru çevirir. Dudaklarını büzüp, başını sallayarak "Tamam anlaştık" der. Bu arada kendisine şantaj yapan Büyükelçiye de "sus payı" vermeyi ihmal etmez. Ne var ki, çok kısa bir süre sonra, "Başbakan'ın sırdaş hesabı" üzerinden şantaja maruz kalan ülkenin "askeri istihbarat birimi", bu çok özel görüşmeyi deşifre etmeyi başarır. Bunun üzerine, hemen Büyükelçi'nin bağlı olduğu okyanus ötesi ülkenin başkenti ikaz edilir; "Açığa düştünüz, bir tatsızlığa yol açmadan tez vakitte, adamınızı geri çekin!" Aç gözlü Başbakan'ın aldığı rüşvetler yüzünden, neredeyse ülke bir maceraya sürüklenmek üzeredir! Büyükelçi'nin bağlı olduğu ülke, bir süre, bu isteklere olumlu cevap vermek istemez. Bunun üzerine art arda Büyükelçilik binasının dibinde ses bombaları patlar! Üst düzeyde bir asker, havalimanında yere düşen silahtan çıkan kurşun ile kaza sonucu yaralanır! Buna benzer talihsizlikler peş peşe sıralanmaya başlayınca, okyanus ötesi ülke, en sonunda anlar ki, hiçbir şey düşündüğü kadar basit değil! Başbakan atamak ya da Başbakan'ı satın almak sorun çözmüyor! Diplomatik gerginlik, şantaj yapılan ülkenin Cumhurbaşkanı'nın yapacağı Suriye ziyareti üzerine patlak veren "demeç krizi" bahane edilerek "Büyükelçi"sini geri çekmesi ile son bulur. Okyanus ötesi ülke, bu yüzden bir süreliğine, şantaj yaptığı ülkeye Büyükelçi atamaz değil, atayamaz! MAMACI BAŞBAKAN Öte yandan. "Tüccar Politikacı", bu süre içinde boş durmamıştır! Kendini garantiye almak için birçok yere rüşvet dağıtır. "Bonus kafalı" bir danışmanının aracılığı ile bazı Paşa'lara hediye çekleri gönderir, özel ortamlarda buluşup el sıkışır! Yargı'da görevli bazı hâkimleri ise bir Belediye Başkanı'nın nüfuz alanının üzerinden yemlemeyi tercih eder! Medya patronlarını ise özelleştirme maması ile kandırır! Bazı muhalefet partisi genel başkanlarına ise ihalelerden pay verip, susturur. Siyasi rakibi bir başka partinin genel başkanının ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden gelecek para hayali ile kandırır. Bu sayede, "7 milyar dolarlık saklı serveti"nin açığa çıkmasını önlemiş olur! Ama... Ne yaptıysa, Allah izin vermediği için, deniz kıyısında maaile oturmak için aldığı, 5 villanın açığa çıkmasını, basında haber olmasını önleyemez. Çamura battıkça hırçınlaşır! Hırçınlaştıkça, yanlış üstüne yanlış yapar! "7 Dakikalık" görüşmenin öfkesi ile soluğu "Soçi"de alır! Kendisini iktidara getiren güçleri satıp, bir başka güç merkezi ile pazarlık yapmaya kadar işi vardırır. Ama bu çok özel pazarlık, her nasılsa deşifre edilir! Bunun üzerine, bayramda kendisini, iktidara getiren küresel güç odaklarının isteği üzerine uluslararası bir terörist serbest bırakılır! Güvenlik danışmanlarının, bu "Pazarlamacı Başbakan"ın önüne koyduğu notta "Kendisi ve ailesinin ölümle tehdit edildiği" yazmaktadır. Yani sokağa salınan terörist ile birileri açıkça kendilerini satan Başbakan'a mesaj vermek istemiştir. Başbakan da bu mesajı duyunca, evinin kapısının önünde düşüp bayılır. Bir gün süreyle korkudan sokağa çıkamaz. Gazetecilerin konuyla ilgili sorduğu tüm soruları ise cevapsız bırakmayı tercih eder. "Tüccar Başbakan" bunun üzerine, hemen Cumhurbaşkanlığı seçimlerini öne aldırma sürecinin düğmesine basar. "Bonus kafalı" danışmanı üzerinden satın aldığı Yeşil Ceketli dostlarından yardım ister. İşte o "Yeşil Ceketli"lerden biri, "bir grup Yeşil Ceketli" adına, çalmaktan sabıkalı, 7 milyar dolarlık serveti üzerinden açıkça şantaja uğramış bir Başbakan'a, sahip çıkmakta bir sakınca görmez. MÜCAHİTKEN, MÜTEAHHİT OLMAK Bir gazeteci aracılığı ile kamuoyuna "Ordu açısından, bu tüccar, komisyon zengini Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı olmasında herhangi bir sakınca yoktur" diye fetva verip; "Pazarlamacı Başbakan"ı kurtarmak için, görevdeki Cumhurbaşkanı'nın zamanından önce emekli edilmesi tartışmalarını başlatmak için gündem yaratmaya çalışırlar. Ama adı saklı bu "Yeşil Ceketli" güruhun "peçe"sini, haberin mürekkebi kurumadan, kendi meslektaşları düşürürler. Ne var ki, ağızlarından Allah'ın adını düşürmeyen "din bezirgânları", son numaralarında yine açığa düşmüşlerdir! Evet!.. Bu ülke hangi ülke?! Bir dönem "Mücahit"ken, "Müteahhit" olan ve şimdi "Sırdaş Hesabı"nda yaklaşık "7 milyar dolar" saklı parası bulunan Başbakan hangi Başbakan?! Bu Başbakan'a şantaj yapan Büyükelçi hangi ülkenin Büyükelçisi?! Bu hırsız Başbakan'ı, Cumhurbaşkanlığı Köşk'üne çıkarmak için kamuoyu oluşturmaya çalışırken açığa düşen "Yeşil Ceketli", hangi ülkenin ordusunda görev yapan bir "Yeşil Ceketli"?! Var mı bilen?! Var mı duyan?! Var mı gören?! Varsa bilen, bilmeyenlere anlatsın! "Bir memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memleket için kurtuluş yoktur!"
  14. Tehditler etkili oldu, AKP kapatılmadı. Amerika'dan, Avrupa Birliği'nden yapılan tehditler etkili oldu, AKP kapatılmadı. AKP niçin ABD ve AB, yani Batı emperyalizmi için bu kadar önemlidir? Çünkü, 19-6-2008 tarihli İBDA-C (İslami Büyük Doğu Akıncıları) yayın organı BARAN dergisinde son derece basit ve herkes tarafından anlaşılabilir şekilde açıklandığı gibi: "Büyük Ortadoğu Projesi İslami argümanlı olup, İslam'ı bilenler tarafından yürütülebilecek bir projedir." Yani emperyalizmin ağababası ABD'nin Ortadoğu için yaptığı ve AB tarafından da desteklenen "24 İslam ülkesinin rejimlerini ve sınırlarını değiştirme" projesi, yani BOP (Büyük Ortadoğu Projesi), yani son Haçlı Seferi, İslami bir temele dayanarak hazırlanmıştır. Ve Türkiye'nin desteği olmadan yürütülmesi pek imkan dahilinde değildir. Bu nedenle, bu projenin yürütülebilmesi için, Türkiye'nin başında hem İslami söylemi kullanan, hem de ABD işbirlikçisi olan ve ABD'nin hazırladığı "Ilımlı İslam" (Yani Amerika'nın çıkarlarına aykırı olmayacak şekilde deforme edilmiş İslam) modelini Ortadoğu'daki Müslüman ülkelere ihraç ederek oralarda ABD işbirlikçisi rejimler kurulmasını sağlamaya yardımcı bir Eşbaşkan (Tayyip) olması zorunludur. Laik söylem kullanan partiler, Amerika'nın bu projesini uygulamak için kesinlikle uygun değillerdir. Çünkü: "AKP'nin ve Tayyip Erdoğan'ın Batı emperyalizmi açısından niçin "ehven-i şer" olduğunun doğru cevabı verilmeden, gerçek bir kurtuluş mücadelesi için doğru adımlar atılamaz." "Büyük Ortadoğu Projesi İslami argümanlı olup, İslam'ı bilenler tarafından yürütülebilecek bir projedir." "Batı emperyalizmi, muhakkak ki işbirlikçilerini de bu coğrafyada yaşayan Sahte İslamcılar arasından seçmiştir." (İBDA-C yayın organı BARAN dergisi, 19-6-2008 tarihli sayısı, Genel Yayın Yönetmeni imzalı yazıdan) * * * İngiliz gazeteleri veryansın etti: "AKP kapatılırsa bombaları patlatır, kaos çıkarırız! Güngören bombaları bir ihtardı." Böylece bombaları kimlerin koydurduğu anlaşılmış oldu. * * * Financial Times başyazısı: “Ulusal felaketin eşiğinde” "Türkiye’de hüküm süren siyasi kriz İstanbul’daki bombalı eylemle daha da derinleşti" “AKP kapatılırsa kaos çıkar, Türkiye’nin geleceği tehlikeye girer!” “Ulusal felaket yaşanır” "İstanbul'da patlayan bombalar, AKP hakkındaki kapatma davasının görüşülmeye başlamasına denk düştü" “Türkiye’nin modernitesi ve yakın geleceği tehlikede” "AKP'nin kapatılması, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’a siyaset yasağının getirilmesi “Seçmenlere yönelik yargı darbesi" anlamına gelecektir” “Bunu izleyecek kaos, Türkiye’yi yıllarca geri götürür” “Laikler ile muhafazakarlar arasındaki mücadele kritik bir noktaya geldi” “AKP davası, halktan büyük yetki alan başarılı Neo İslamcı bir parti tarafından tehdit edilmiş hisseden askeri, bürokratik ve yargı elitinin kumarıdır” * * * The Daily Telegraph: "Anayasa Mahkemesi, iktidardaki partiyi “fazla İslamcı” diye anayasayı ihlal suçlamasını içeren bir iddianameyi kabul ederek, “ender rastlanan bir adım” attı. “Bu, geçmişte sık sık ordunun silahlı gücü ile kuvvetlendirilen laik elitin kudretini gösteriyor” “Bu meselelerin generaller yerine mahkeme tarafından çözümlenmesi daha iyi. Daha iyi olanı ise, davanın, Başbakan Recep Erdoğan’ı ve hükümetini, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel aldığı laik ilkelere bağlılığını sağlamaya cesaretlendirmesi gibi olumlu bir sonucu doğurmasıdır.” * * * The İndependent ’in köşe yazarı Adrian Hamilton: “İslam ile Batı konusundaki tartışmayı bir kenara bırakalım. Bu mücadele demokrasi ile ilgilidir. Eğer seçilmiş Türk hükümeti kaybederse, hepimiz bunun sonuçlarının kurbanı olacağız” "Türkiye hükümetsiz kalabilir, İstanbul’daki bombalamalar, AKP'nin kapatılmasını izleyebilecek şiddetin bir örneği." “Ümraniye olayları dikkat çekici. Türk devletinin geleceğinin söz konusu"
  15. SONUNDA AKP KAPATILMADI oysa Akp nin kuruculari hazir ceplerini doldurmusken okadar cok istiyorlardi ki kapatilmayi paraciklarinin yanina sivisabileceklerini düsünmüslerdi ANCAK UMDUKLARI GİBİ OLMADI, onlari oraya getiren SİYONİST GÜÇ BİRAZ DAHA KALMALARINI EMRETTİ dokunsan aglayacaklar AMA % 47 BAYRAM EDİYOR OLAN BİTENİN FARKINDA OLMAYAN BU ARKADASLAR.... SEVİNİYOR NEYE SEVİNDİKLERİNİ BİLMEDEN cok yakinda % 47 Belki %60 Yapilarak AZİZ NESİN HAKLI ÇIKARILACAK VE % 60 IN DESTEĞİYLE İRAN DA TAŞ ÜSTÜNDE TAŞ OMUZ ÜSTÜNDE BAŞ KONMAYACAK IRAKTA OLDUĞU GİBİ o yüzden siyonistlerin AKP ye biraz daha ihtiyaclari var.. Müslüman Hazreti RTE, Müslüman Hazreti GÜL ve Müslüman Bakanlar HAÇLI ORDULARINA İRANIN BAŞINI TUTUVERECEK IRAKIN TUTTUKLARI GİBİ.... ve ardindan, TİMSAH GÖZYAŞLARINI AKITACAKLAR EKRANLARDAN, % 60 da aglayacak ama biz aglamayacagiz.. ÇÜNKÜ BİZE DOST OLARAK ALLAH YETER RTE NİN GAVUR DOSTLARINA HERGÜN ********, ve RTE nin inandigi hic bir degere inanmiyoruz, bu yalanci ********* islam olmadiginin farkindayiz.. ve son olarak, İYİ Kİ KAPATILMADI DİYE SEVİNİYORUZ __________________
  16. Efendi Türkler şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Güncel Konular
    İbrahim Kahveci [email protected] 30 Temmuz 2008 Çarşamba "Ekonomi çok iyiymiş" bizi kim kandırıyor? Ekonomi gündemini ekonomiden sorumlu bakanların açıklamalarına bakarak yorumlarsak işler gayet iyi. Mesela Maliye Bakanımız "kriz miriz yok" derken Başbakan da "ne krizi?" diye sormakta hayli haklı idi. Hazineden sorumlu Bakan Mehmet Şimşek de ekonomiye ilişkin çok büyük gelişmeleri kamuoyu ile paylaşıyor. Zaten makro veri olarak gayrı safi hâsıla, yılın ilk çeyreğinde yüzde 6,6 artışla herkesi şaşırtmadı mı? Tablo güzel de neden şikâyetler bitmiyor? Bir örnek verelim: Bankalarımızın sermaye yeterlilik oranı asgari oranın oldukça yukarısında ve Türk bankacılık sistemi çok sağlam, diyoruz. Ama bugün İMKB'de bankaların bedelli sermaye artırımları ile para topladıklarını ve bankaların kasasına ek sermaye koyduklarını görüyoruz. Bir söylem ile bir gerçek çelişiyor mu? İlk bakışta evet… Türkiye Ekonomisi hakkında ilgili bakanlarımızın açıklamaları kadar iyi durumda isek neden kredi notumuz artmıyor? Biliyoruz ki kredi notumuz artmadığı gibi görünümümüz dahi düşürülmüştür. Bir tarafta çok iyiyiz, diyoruz, ama diğer tarafta, karnemize yansımıyor. Sorun varsa nerede…. Şimdi bunlara bakarak Türkiye kötü yolda diye sakın ahkâm kesmeyelim. Hele bir de "bunlar ekonomiyi mahvetti" havasına sakın girmeyelim. Bugünün ekonomik tablosunu dünle kıyasladığımızda aslında kıyas bile yapılamıyor. Türkiye bize gösterilemeyecek kadar büyük bir büyüme ve değişim yaşadı ve yaşıyor. Ama sorun bitti mi?.. Bir gerçeği görelim: Türkiye makro ekonomik dengeler açısından büyüyor, ama, bazı alt sorunları da artıyor. Cari açık sorunu çok dile getirilmesine rağmen sorun aslında faiz politikası. Ben "kriz miriz yok" "ne krizi?" "biz çok iyiyiz" açıklamalarına karşılık tek bir soru soracağım: Ekonomi bu kadar iyi ise Türkiye neden bu kadar yüksek reel faiz veriyor? Biri bizi kandırıyor ama kim? Cevaba giden anahtarı biraz açalım. Türkiye'nin cari açık kaynaklı risk algılamasının kaynağını nedir? Dış ticarette "kur etkisi" ile dış borçlanmada "kur etkisi" çalışması yapıldı mı? Bir soru daha ekleyelim: "Faiz maliyeti mi daha yüksek yoksa faizin enflasyon düşüşündeki etkisi mi daha yüksek?" Şimdi olaya tersten bakalım: Yüksek faiz ile kur düzeyi bastırılıyor, kur baskısı ise dış ticaret dengesini açık yönünde geliştiriyor, özel sektör yatırımlarını ve kur baskısından doğan dış ticaret zararını yabancı kredi kullanarak kapatıyor, dış borçlanma ise kurları baskı altına alıyor. Tam bir fasit daire içinde batış öyküsüne dönüştü değil mi? Yanlış mı diyorsunuz? Kriz yok mu diyorsunuz? O zaman neden bu kadar yüksek faiz ödüyoruz? O zaman neden kredi notumuz artmıyor? O zaman neden görünümümüz düşürüldü? O zaman bakanların açıkladığı başarı tablosu ne zaman gelecek? ____________________________________ "Ekonomi çok iyiymiş" bizi kim kandırıyor? İbrahim Kahveci ikahveci@yenisafak. ister kandirsinlar ister kandirmasinlar... BIR GEMIDE BEN ISTERIM
  17. AKP'yi tarif etmis İngilizler taaaaa 1919'da Turgut Özakman ustanın Atatürk Kronolojisi kitabının 93. sayfasında yer alan bir rapora göre; 1919'da Türkiye'de nasıl bir yönetim gerektiğini tasarlayanİngilizlerin rapor yazma yetkisindeki tercümanı A. Ryan bakın ne diyor: 'Amacımız bölmek ve hükmetmek olmalıdır. Biz gerçek ideali dinmiş gibi davranacak, çıkarcı bir grubu idareci olarak takdim etmeye çalışacağız.' Çok AKP tarifi duydum, bundan güzelini okumadım! Mustafa Balbay
  18. Efendi Türkler şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    TERÖRİST KİM? Terörist kim? Doğu Perinçek, Kemal Alemdaroğlu, İlhan Selçuk, Emin Gürses, Hurşit Tolon, Şener Eruygur, Ferit İlsever ve Nusret Senem, gibi yurtseverler hakkında “Terör örgütünü kurmak ve bu örgüte üye olmak” suçlamasıyla açılan davanın ilk etabı geride kaldı. Mahkeme belli oldu. Duruşma günü saptandı: 20 Ekim. Nihayet İddianameyi görebildik. Hukuk tarihinde eşine rastlanmayan garabet böylece son buldu. Hazırlık soruşturması güya gizliydi ve güya İddianame içeriğinden, kimsenin haberi olamazdı. Ama bu yasaklar bilindiği üzere Fethullah medyası ve AKP yandaşı basın için geçerli olmadı. Fethullah ve AKP güdümlü medya, iddianamede yer aldığını söyledikleri suçlamaları, daha tutuklamanın ilk gününden başlayarak çarşaf çarşaf yayınladılar. Adeta tek kale top oynadılar. Şimdi iddianameyi biliyoruz. Tek kale maç bitti. Daha iddianameyi tam olarak okumadık ama en azından başlıklarından haberdarız. Önümüzdeki günlerde milletçe bu iddianameyi tartışacağız. Suçlamaların ne kadar temelsiz olduğunu hep beraber göreceğiz. BÜYÜK ÇELİŞME Bu yazıda İddianamenin en başında yer alan ve davaya adını veren suçlama üzerinde duracağız: Ne diyor İddianame: ‘Doğu Perinçek, Kemal Alemdaroğlu, İlhan Selçuk terör örgütü kurucusu ve yöneticisi olmaktan yargılanacaklar.’ Hurşit Tolon ve Şener Eruygur ise ek İddianame hazırlandıktan sonra davaya dahil edilecekler, aynı suçlamanın muhatabı olacaklar. Sadece bu suçlama ve suçlanan şahsiyetler bir arada düşünüldüğünde, şu çarpıcı gerçek hemen görülüyor. Türkiye’de Amerika’ya ve AKP’ye karşı olan herkes “terörist” olarak damgalanmış. Ama sormak gerekiyor şimdi. Gerçekte “terörist” olan kimdir? SORULAR Irak’ta en az iki milyon, Afganistan’da en az bir milyon Müslüman’ın katlinden sorumlu olan Amerika ile işbirliği yapan, neredeyse her ay Amerika yollarında olanlar mı terörist, yoksa bu işbirlikçiler ile efendilerine karşı mücadele edenler mi? Kimdir terörist? Dünyanın en büyük teröristi olduğu konusunda en ufak bir tartışma olmayan ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinde eşbaşkanlık görevi üstlenenler mi terörist, yoksa bunların maskesini düşürerek onlara millete gösterenler mi? Kimdir terörist? Amerika’nın, uçağına sabotaj yaparak düşürdüğü Jandarma Genel Komutanımız Eşref Bitlis cinayetinin üzerine giderek katilleri açığa çıkaranlar mı, yoksa Eşref Bitlis’in avukatı İşçi Partisi Genel Sekreteri Sayın Nusret Senem’i hapse atanlar mı? Kimdir terörist? Ankara’nın göbeğinde Dağlıca baskınına türküler yakıp gösteri yapanları koruyanlar mı, yoksa onlara karşı mücadele edenler mi terörist? Kimdir terörist? Bütün ömrünü dağlarda ve ülkenin dört bir yanında teröristlere karşı mücadeleye hasredenler mi, yoksa onları tutklayanlar mı? Tam 40 yıldır Amerika’nın Türkiye’deki terör örgütlenmesine ve terörüne karşı mücadele etmiş, Amerikan “derin devleti”ni açığa çıkarmış, Amerika’nın “bizim oğlanlarının” yaptığı 12 Mart 12 Eylül darbelerinin işkence tezgâhından geçmiş, hapishanelerinde yatmış, Atatürkçü aydınlara sıkılan kurşunlara göğsünü siper etmiş, aynı kurşunlara hedef olmuş, Çorum’da, Sivas’ta, Maraş’ta hem katliamların hedefi olmuş, hem de bu katliamlara karşı mücadelenin öncüsü olmuş, Ve en nihayet Susurlukla birlikte ortaya çıkan Mafya-Tarikat-Gladyo örgütlenmesinin üzerine girmiş, isim isim deşifre etmiş olan Doğu Perinçek ve arkadaşları mı terörist; yoksa Amerika’nın bütün suçlarını şimdi yurtseverlerin üstüne yıkarak gerçek suçluları aklamaya çalışanlar mı? Kimdir terörist? Son yılların cinayetleri; Rahip Santoro, Hırant Dink, Danıştay ve Malatya cinayetlerinde, faillerin tarikat bağlantılarını, sahte milliyetçi örgütlerle ilişkilerini ve Emniyet içindeki Fethullahçı yapılanmayla bağlantılarını araştırıp gün yüzüne çıkaranlar mı terörist, yoksa bu araştırmaları yapanları susturmak isteyenler mi? TERÖRİST VE TERÖR Yanıt bellidir. Halkımız cevabı biliyor. İktidarın ve Soros’un paralarıyla, bedava otobüslerle ve yeme içme olanağı da sağlanarak, dışardan adam taşıyrak Bursa’da dört bin kişi ile, Anakarada ise bin kişi ile yapılan “Darbeye Dur De!” mitingleri halkımızın her şeyin farkında olduğunu gösteriyor. Terörü Amerika yapıyor! Terörü, Anayasa güvencesi altında olan bir siyasi Parti’nin Başkanını ve yöneticilerini yasaları çiğneyerek hapse atıp, Partinin siyasal faaliyetini fiilen engellemek isteyenler yapıyor! Terörü, bir milyona yakın yurttaşın telefonlarını kanunsuz bir şekilde dinleyenler yapıyor! Terörü, CIA’nın sağladığı 25 milyar dolar sermaye ile radyo, televizyon ve gazeteleri satın alarak halkı yalan bombardımanına tutanlar yapıyor! Terörü, basına, siyasi partilere, iş çevrelerine, kitle örgütlerine “ya bana boyun eğin ya da size bu memlekette yaşam hakkı tanımam” diyen iktidar sahipleri yapıyor. Terörü, devlet içine yuvalanmış ve sırtını dünyanın en büyük teröristine dayamış olan Fethullahçı Gladyo yapıyor. Evet, Türkiye’nin sorunu “terörizmden” ve “teröristlerden” kurtulmaktır.
  19. bu aymazlikta yarinlari düşünmek bile istemiyorum... 16 ölü, 150 den fazla yaralı var! Yaralıların durumları çok ciddi ve bu agir terörist saldiridan sonra Milyonlar sokaga inmesi gerekir,, terör naletlenmezmi eger halkimiz sokaga inerse ve herdaim bu ülke varligi birligi icin,, ülke bütünlügünü her daim sahip cikanlar, bu büyük ülkemizi her kötülüge her provokasyona ragmen sahipsiz olmadigini her daim sonuna kadar sahip cikacaklarini varliklarini her gecen daha fazla ortaya koyanlar bilincli halkimiz.. yarin sokaga inebilirlermi yoksa ergenokoncu diye yoksa bunlar ulusalci ülkeyi böldürmüyorlar diye en agir saldirilara yarinda maruz kalirlarmi .. BOP plani icin sözde kürt sorunu icin yani temelinde kürt sorunu derken israil cikarlari icin.... evet yarinda bu saldiriyi birilerine yükleme cesareti bulabileceklermi.. eger halkimizin bir kesimi bu oyunu hala göremeyip meydanlara inenlere her daim baktilari gibi bakmaya devam ederse diyecek birsey kalmiyor... osmanli neden cökmüstü.. yarin Dünya sartlarina göre cok büyük bir ülke olan Türkiyemizin basina neler gelir bu aymazlikta yarinlari düsünmek bile istemiyorum... Efendi Türkler
  20. israilliler,, israildeki bombali saldirilari muhakak kendileri yaptiriyordur? dünya görsün bakalim ne masum şu israilliler...
  21. bunlar kimlerden olusuyor,, bunlar kackisi,, hangi kilikta hareket ederler,, kackiliktan kiliga girerler,, soralim bunlar kac kişi

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.