Zıplanacak içerik

sarıgöl

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sarıgöl tarafından postalanan herşey

  1. Not: Akçalı Yapı Kooperatifinin 8 Mart 2007 tarihli o şok ifadelerin yer aldığı raporun tümü elimdedir. Ayrıca sayın Kılıçdaroğlu'nun 2003, 2005 ve 2007 yıllarında verdiği mal beyanları da ilaveleriyle elimdedir. Belgeli siyasetçiyi severim, zira bende belgeli gazeteciyim… Fatih Bayhan Haber 7 [email protected]. CHP'nin Alman istihbaratı tarafından desteklenen Friedrich Ebert Vakfı'ndan 85.000 Euro para yardımı aldığı iddiası yargıya intikal etti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, iddiayı incelemeye aldı. CHP'li Kılıçdaroğlu ile Ali Kılıç'la aynı araçta olan Nevzat Rıdvan, Mustafa Güler'in aynı araçta olduğuna dair belgenin Frankfurt polisinin rutin araba arama ve kontrol zabıt formu olduğunu söyleyen Karlıbel, bu aracın polis tarafından takip edildiğini ama enteresan bir şekilde trafik ekipleri tarafından durdurulduğunu anlattı. Kılıçdaroğlu ve Kılıç ve 2 pkk'lının “8 Eylül 2008 Pazartesi” günü “HH-DP–934” plakalı araçla 'genelev tarzı' bir saunadan çıkarken, aracın arkasındaki bir lambanın yanmadığından dolayı durdurulduğunu anlatan Karlıbel, araçtaki Nevzat Rıdvan, Mustafa Güler isimli şahısların, 12 Eylül öncesinde birçok cinayete imza attığını ve Osman Tekin ve Hilmi Kaya isimli polisleri öldürdüklerini ileri sürdü. Aslında olay;tencere dibin kara,seninki benden kara gibi lafazanlıklardan çıkıp,ideolojik boyutu,gözardı edip araştırılması gerekiyor, zaten hiç bir şey gizli kalmaz... Saygılar...
  2. Sayın,dünyahepimizin. Sizin şu yazınız ( ALINTI(dünyahepimizin @ 27-11-2008, 19:55) Malesef benim sorularima bir cevap alamadim.) cevap yazdım,fakat yazıyı yazarken bir anlık dalgınlıkla,sayıne suheyla'ya yazdığım,yazının üstüne sizin yukardaki yazınızı astım,dolayısı ile sayıne suheyla'ya yazdığım yanıt sizin sorunuza cevap gibi çıktı,düzeltir özür dilerim. Sizin sorunuza yanıt;Yukardaki alıntılara yanlız bu topikte defalarca cevap yazıdığı halde,yine aynı teraneler,nakarat şeklinde yazıldımı, olay; kendiliğinden meydana çıkıyor misalmi ( Kadin evlenmeden önce bakire olmak zorunda, erkek icin zorunlu degil,Kadin abtesi bozar ama erkek bozmaz.) gerisini siz forumdaşlara bırakıyorum... Yazmışım. Şimdi yukarda yazdıklarınıza bir alıntı ile yanıt vermek istiyorum; # Son saldırı, FBI'ın "saldırı olacak" uyarısından sadece birkaç saat sonra gerçekleşti. ABD, İngiliz ve İsrail vatandaşlarıyla Hindistan'ın ekonomik sektörleri hedef alındı. # Hindistan kaynakları bu saldırıdan da açıkça Pakistan istihbaratını sorumlu tuttu ve "Pakistan en önemli terör destekçisi ülke" açıklaması yaptı. # Son saldırı, Pakistan yönetiminin Hindistan'a karşı "nükleer silahı ilk kullanan ülke olmayacağız" açıklamasını yapmasından, Hindistan'ın olumlu tepkisinden, iki ülke arasındaki ilişkilerin yumuşamaya başlamasından sonra yapıldı. # Son saldırıdan sonra Pakistan-El Kaide bağlantısı, Hindistan'daki gruplar-el Kaide bağlantısı yeniden kuruldu. Dolayısıyla ABD'nin terörle mücadele stratejisi bir kez daha Pakistan-Afganistan-Hindistan bölgesinde yoğunlaştı. # Bu örgütlerin Pakistan'la bağlantısının kurulması, El Kaide bağlantısının kurulması, ABD'nin Pakistan içlerine yönelik saldırılarını haklı çıkarır oldu. Son aylarda çok sayıda sivilin ölümüne neden olan füze saldırıları Pakistan'da ciddi gerilimlere yol açıyordu. ABD, terörle mücadele bahanesiyle bu ülkede istediği yeri bombalamaya başladı. Hatta geçtiğimiz günlerde Türkiye'ye gelen ve neredeyse bir hafta kalan Pakistan başbakanı, Ankara'dan ABD saldırılarına karşı yardım istedi. Türkiye de bu konuda destek taahhüt etti. # ABD'nin yeni Başkanı Barack Obama, seçim kampanyası sırasında açıkça Pakistan'ı tehdit etmiş, bu ülkeyi füzelerle vurmaktan söz etmişti. Son saldırılar Obama'nın bu niyetini kolaylaştıracak nitelikte. Pakistan açık hedef, olağan şüpheli haline geliyor. # Obama'nın Başkan Yardımcısı Joseph Biden ne demişti? "Obama altı ay içinde çok ciddi bir uluslar arası krizle yüzleşecek." Zbigniew Brzezinsky'den tutun da, Madeline Albright ve Colin Powell'a kadar bir çok önemli isim bu düşünceyi paylaşmıştı. # Bombay'daki İsrail aşırı sağına mensup merkezdekiler de rehin alındı. Hindistan yönetimi, nükleer çalışmalarında İsrail'le ortak projeler yürütüyor. Keşmir'de İsrailli askeri uzmanlar görev alıyor. Mossad ajanları Hindistan pasaportuyla Pakistan içlerinde faaliyetler yapıyor. # ABD ve Avrupa'yı batırmak üzere olan ekonomik krizden kurtulmak için savaş ekonomisine dönüşü isteyenler bu tür saldırılardan keyif alacaktır. Korsanlar üzerinden Somali bölgesinde bir savaş tezgahlanıyor, Hindistan'daki bu saldırılar üzerinden Pakistan'a, nükleer gücü olan tek Müslüman ülkeye yönelik benzer bir istikrarsızlaştırma süreci neden uygulanmasın. Benazir Butto suikasti ve sonrasında bu ülkenin nasıl bir iç karmaşaya sürüklendiğini dikkatle izliyoruz. # Rusya, Çin, Hindistan, Batı'nın ekonomik krizine karşı yükselen ülkeler. Dünyanın ekonomik ve siyasi ağırlık merkezi bu bölgelere kayıyor. Hindistan bu merkezlerden biri. En zayıf noktası Müslüman-Hindu gerilimi. Neden olmasın! # Saldırıların gerekçesi ne olursa olsun, tetiği çekenler kimler olursa olsun, dar anlamda terör analizinin ötesinde gerçekler bugünün dünyasında tahmin ettiğimizden çok daha belirleyici. 11 Eylül'den bu yana neler gördük! Bu yüzden, önümüzü görmek için tetikçileri değil, ötesini anlamayı önceliyoruz. Bu saldırıların arkasında dolaylı da olsa ABD, İngiliz ve İsrail istihbaratının elini hissetmemek mümkün mü? Eğer bu örgütler Pakistan istihbaratıyla bağlantılıysa kesinlikle ABD istihbaratı ve İngiliz istihbaratı ile de bağlantılıdır. Bu böyle not edilmeli. Yakında başlayabilecek Hindu-Müslüman çatışmaları kimlerin amacına hizmet edeceğine iyi bakılmalı? İbrahim Karagül-Yeni Şafak. Saygılar sunar,Emperyalizm ve onu silah gibi kullanan neokon (siyonizm) gözardı etmemenizi isterim nacizane...
  3. Sordum dediğiniz şu yazı... benim cevabi yazımda;Sayıne suheyla. "Lütfen bana İslam hakkında söyleyin,Lütfen bana Muhammed a.s.v. hakkında söyleyin" yazdıktan sonra İslam Dininin geçerliliği,sağlamlılığı hakkında sorular sorulmaz demek,kendi,kendinizle tezat teşkil ettiğinizi farkında bile değilsiniz,nedeni! Lütfen; bir nezaket belirtisidir ama İslam,Muhammed a.s.v hakkında malumat istemek (lütfen) ile İslamın geçerliliği,doğruluğunu sorular sorulamaz demek değildir,daha bunun farkında değilsiniz. Sonra;kendinize bu önemli sorulara izin vermezseniz,yazmışsınız, sorduklarınızı "LÜTFEN" mi engelliyor,malumaliniz İslam dininin Birinci kaynağı, KUR'AN,ikinci kaynak PEYGAMBER a.s.v. dır, bu itibarla İslam ve Peygamber a.s.v. hakkında sorular,soracaksınız (ÜSTÜNKÖRÜ) size sorulanlara cevap vermeyeceksiniz, sonrada ben sordum ve yazdım tamam diyeceksiniz,nerede bu yoğurdun bolluğu, hem savcı,hem yargıç olacaksınız,üstelik kişisel (hayali) kurgunuza birde tamamen önyargılı yorum ekleyeceksiniz. Anlaşılmıştır umarım... Şimdi, şöyle yazmışsınız; ( Malesef benim sorularima bir cevap alamadim.) alamadığınız yanıt ne,dikkat ederseniz, hep yanıt vermesi gereken biz oluyoruz,oluyoruzda,yanıtladığımız sorularla beraber,bazı şeylerde soruyoruz,neden onlara cevap vermiyorsunuz mesela; Dine,Dini gönderen “ALLAH c.c.” ve onun Şanlı peygamberine a.s.v. bazı İnsanlar inanmayabilir bu inanmama kişinin “İRADESİ” doğrultusunda aldığı bir karardır,dolayısı ile kendince karşı argümanlar ileri sürebilir ama bu argümanlar hakaret boyutunda oldumu o zaman inananlar şu soruyu sorma hakkına sahip olurlar, maksadınız üzüm yemekmi,yoksa bağcıyı döğmekmi,yani,nesiniz; “ DİN, İZM,İDEOLOJİ,” olarak,ortaya koyduğunuz kriterler nedir, bu kriterleri sayarmısınız,yoksa Ülkemiz üzerine oynanan oyunlar;misyonerlik babında emperyalizm, Siyonizm, vs vs, mi maksat, yani ne kadar Ülkemiz ve insanlarını katogorize etmek ve karışıklık çıkarmakmı maksat, hülasa madem Müslüman ve onun getirdiklerini beğenmiyorsunuz, sizin getirecekleriniz nelerdir,açıklayın,açıklayayında niyetinizin ne olduğunu bilelim,değimli. "GİBİ" ne dersiniz...
  4. Medya,tv, herhangi bir yerde çıkan haber,şuç duyurusuna sebep teşkil eder... Gerisinide siz düşünün bakalım bulabilecekmisiniz...
  5. Yukardaki alıntılara yanlız bu topikte defalarca cevap yazıdığı halde,yine aynı teraneler,nakarat şeklinde yazıldımı, olay; kendiliğinden meydana çıkıyor misalmi ( Kadin evlenmeden önce bakire olmak zorunda, erkek icin zorunlu degil,Kadin abtesi bozar ama erkek bozmaz.) gerisini siz forumdaşlara bırakıyorum... "KUR'AN; NE DERSE DOĞRUDUR", "(Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." (21:107)... AMENNA VE SADDAKNA...
  6. Not: Akçalı Yapı Kooperatifinin 8 Mart 2007 tarihli o şok ifadelerin yer aldığı raporun tümü elimdedir. Ayrıca sayın Kılıçdaroğlu'nun 2003, 2005 ve 2007 yıllarında verdiği mal beyanları da ilaveleriyle elimdedir. Belgeli siyasetçiyi severim, zira bende belgeli gazeteciyim… Abdurrahman Dilipak,değil "FATİH BAYHAN" olduğunu belirtir özür dilerim. Fatih Bayhan Haber 7 [email protected].
  7. Mavi olmayan gökyüzü. İnsan'ın "FITRATINI" düşünün ve sorduklarınızı " İNSANIN SOSYAL YAŞAMI İLE" değenlendirin gelmiş,geçmiş,geçecek, bir karar verin, olay bence çözülür...
  8. Sayıne suheyla. "Lütfen bana İslam hakkında söyleyin,Lütfen bana Muhammed a.s.v. hakkında söyleyin" yazdıktan sonra İslam Dininin geçerliliği,sağlamlılığı hakkında sorular sorulmaz demek,kendi,kendinizle tezat teşkil ettiğinizi farkında bile değilsiniz,nedeni! Lütfen; bir nezaket belirtisidir ama İslam,Muhammed a.s.v hakkında malumat istemek (lütfen) ile İslamın geçerliliği,doğruluğunu sorular sorulamaz demek değildir,daha bunun farkında değilsiniz. Sonra;kendinize bu önemli sorulara izin vermezseniz,yazmışsınız, sorduklarınızı "LÜTFEN" mi engelliyor,malumaliniz İslam dininin Birinci kaynağı, KUR'AN,ikinci kaynak PEYGAMBER a.s.v. dır, bu itibarla İslam ve Peygamber a.s.v. hakkında sorular,soracaksınız (ÜSTÜNKÖRÜ) size sorulanlara cevap vermeyeceksiniz, sonrada ben sordum ve yazdım tamam diyeceksiniz,nerede bu yoğurdun bolluğu, hem savcı,hem yargıç olacaksınız,üstelik kişisel (hayali) kurgunuza birde tamamen önyargılı yorum ekleyeceksiniz. Anlaşılmıştır umarım...
  9. Mesela Kemal Bey, Şaban Dişli'nin istifasını nasıl sağlamıştı? Onu kamuoyu nezdinde nasıl “arsa spekülatörü” ve “siyasi nüfuz” kullanıcısı ilan etmişti? Aynı olayın kendisinin de başına geldiğini düşünelim mesela… Evet, herhalde Kılıçdaroğlu en çok bundan korkardı… Ama insanın korktuğu şeyler nedense hep başına gelir… Böyle melul melul düşünürken birde ne göreyim, bizim Kemal Kılıçdaroğlu Akçalı adlı bir yapı Kooperatifinin hissedarı çıkmasın mı? Kim bu Akçalı Yapı Kooperatifi? Bir Arsa ve Konut Kooperatifi, merkezi Ankara'da… Kuruluşunu Murat Karayalçın'ın Ankara Belediye Başkanlığı döneminde yapıyor. O dönemde belediye çalışanlarının da içinde olduğu böyle bir arsa ve konut kooperatifi kuruluyor. Kooperatif; tarla hükmündeki arsaları ucuz fiyata kapatıyor, belediyede olmanın avantajıyla imar geçirerek arsayı değerlendirip, hissedarlarını mal sahibi yapıyor. Ne var bunda? Kılıçdaroğlu ile ne alakası var? Diyorsunuz… İşte film burada başlıyor… “Titiz siyasetçimiz” Kılıçdaroğlu'da SSK Genel Müdürlüğünde iken bu kooperatiften tam hisse satın alarak ortak oluyor… Yıl 1997… Kooperatifin planları Karayalçın'ın koltuğu Melih Gökçek'e kaptırmasıyla biraz sekteye uğruyor, ama Allah'tan Çankaya ilçe Belediyesi CHP'de kalıyor… O dönemde Ankara Çay Yolu'ndan alınan ve bugün 1,330,343 m2' den oluşan 143 adet parsel'in değeri CHP'li Çankaya İlçe Belediyesince imar durumları düzeltilerek artırılıyor. Kılıçdaroğlu'nun da hissedarı olduğu bu Kooperatif, böylece Şaban Dişli'nin suçlandığı gibi bir “ilişki” ağıyla arsasını değerlendirmiş oluyor. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu “ele verir talkını, kendi yutar salkımı” çizgisinde yaşıyor resmen… Fakat bu Kooperatif uyanıklığı burada kalmıyor… 10 Milyar TL vererek aldığı hissesini 2003 yılındaki mal beyanına; “Akçalı Yapı Kooperatifinden 10 Milyar değerinde hisse”…diye yazıyor. 2 yıl sonra, yani, 2005'te bir mal beyanı daha veriyor, burada da aynı konut hissesinin 2 yılda sadece 1 milyar değer kazandığını yazıyor… 22 Temmuz 2007'de Milletvekili oluyor… Bu kez TBMM'ye mal beyanı veriyor, ama nedense Kooperatifin hissesini yazdığı halde “değeri” bölümüne hiçbir rakam yazmıyor. Yani bomboş bırakıyor. Oysa bu hissenin 08 Mart 2007 tarihindeki değerleme raporunda bedeli 73 bin USD olduğu ilan edilmiş. Peki Sayın Kılıçdaroğlu bu hisse değerini neden gizleme ihtiyacı hissediyor? Mal beyanında neden eksik bilgiler veriyor? Neden resmi makamları yanıltıyor? Bu resmen suç teşkil etmektedir. Buyursun cevap versin… Kimsenin sözcüsü değilim, ama şunu çok merak ediyorum… Şaban Dişli, hakkındaki “siyasi nüfuz” kullanarak “çıkar elde ediyor” suçlamalarını kabul etmedi, ama görevinden istifa etti… Dengir Fırat, hakkındaki “siyasi nüfuz” kullandı suçlamasını kabul etmedi, ama görevinden istifa etti… Aytaç Durak, tarla halindeki bir arsayı önce bir kooperatife, sonra imar geçirip eşine satın almakla suçlandı, kabul etmedi, iftira dedi… Şimdi sıra sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nda… Acaba, Sayın Kılıçdaroğlu, siyasi nüfuz kullanılarak servetini artırdığı konut hissesinin ortaya çıkmasından sonra nasıl davranacak? Not: Akçalı Yapı Kooperatifinin 8 Mart 2007 tarihli o şok ifadelerin yer aldığı raporun tümü elimdedir. Ayrıca sayın Kılıçdaroğlu'nun 2003, 2005 ve 2007 yıllarında verdiği mal beyanları da ilaveleriyle elimdedir. Belgeli siyasetçiyi severim, zira bende belgeli gazeteciyim… Abdurrahman Dilipak. Sen neymişsin be abi...
  10. Mâruf ölçüler içerisinde o kadınların erkekler üzerindeki hakkı, onların bunlara karşı olan hakkına denktir. Erkeklerin onlara karşı bir dereceleri vardır. Allah azizdir hâkimdir." (Bakara 2/228) Bak evrimciler nasıl açıklamış olayı... Trajıkomikmi acaba...
  11. sarıgöl şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Laf değil kanıt (bilimsel) olarak... Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, Bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, Biz yapıcılarız. (Enbiya Suresi, 104). 1400 sene evvel teloskopmu vardı... Klasik geri kalmış ülke sendromu... “BİLİM” ateist olanın tekelinde değildir...
  12. Zariyat- 47.Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz, (onu) genişleticiyiz. İsteyen inanır, istemeyen inanmaz...
  13. "Onlara adil bir tarafsızlıkla muamele edemeyeceğinizden korkarsanız, o zaman [sadece] bir tane ile [evlenin]" hükmü ile öylesine sınırlandırılmıştır ki böylesi çok evlilikten yalnızca çok istisnaî durumlarda ve istisnaî şartlar altında söz edilebilir. Açıktır ki "ikisi, üçü veya dördü (ile); ama ... korkarsanız" ibaresi, hem cümlenin ilk bölümünde değinilen hür kadınlar, hem de esirler -çünkü bu her iki isim de "evlenin" emir-fiili ile bağlantılı olarak kullanılmaktadırr. Böylece cümlenin tümü şu anlama gelir: "Size helal olan [diğer] kadınlar arasından veya meşru şekilde sahibi olduklarınız [arasın]dan biri ile evlenin; [hatta] ikisi, üçü ya da dördü [ile]. Ama onlara adil bir tarafsızlıkla muamele edemeyeceğinizden korkarsanız, [sadece] bir tane [ile]". Bununla, kadınların hür mü yoksa menşe itibariyle esir mi olduğuna bakılmaksızın evlenilecek kadın sayısının dördü geçmemesi îma edilmektedir. Hz Peygamber'in oturduğu yer bir saray değildi Ev, bir mescit ve küçük odalardan ibaretti Duvarlar ker****ten, tavan hurma ağacı ve yapraklarından oluşmuştu Yağmurların sızmaması için, tavanın üstüne bir kilim örtülmüştü Hz Peygamber Eşleri'nin yaşadığı mahaller; Dünya nimetleri ile değil, mahrumiyet ve sıkıntılarla doluydu Allah'ın Resul'ü sahip olduğu bütün nimetleri toplumuna dağıtıyor; kendisi, eşleri ve çocuklarına daha az pay ayırdığından, ashabından daha fakir bir hayat yaşıyorlardı Bu fedakârlıkları Hz Peygamber ile birlikte tüm aile göğüslemekteydi Çoğu bolluk ve varlıklı bir yaşam içinden gelen eşler, yoksulluktan zaman zaman şikâyetçi olmuşlarsa da, ilâhî görevini eksiksiz yapan Allah'ın Elçisi tavrını hiç değiştirmemişti. Yusuf Ali'nin dokunulmamazlığımı var,ve Yusuf Ali,ile Diyanete niye sığınıyorsun (hayırdır),üstelik 4 dil bildiğini yazmışsın ve tercüme'nin (meal) nasıl olduğunu bilmen gerekir değilmi sayıne suheyla... Saygılar sunarım...
  14. suheyla... Size cevap yazmak yerine,şu öneriyi yapmak durumundayım,müsade edersen. Bir kere Ayetlerin bağlamını atlayıp kişisel yorumunu eklemek (cımbızlama) ve şu yazın (Ona Muhammed hep başka biri ogretiyor dediler, Muhammed bu ayetle cevap verdi;) yazmaklada tartışmayı şirazesinden çıkarıyorsun, İslama,dolayısı ile Müslümanlara karşı olman (ailenin Müslüman olduğunada inanmıyorum) objektif olmanı engellememeli,doğrusuda bu ve lütfen "SİYAK,SİBAK" koşuluna önem ver ve Yine şu yazdığın (Kuran, incilden kopya çekilmemiş diger sayfalari) bazı şeylerin farkında olmadığını gösteriyor. Saygılarımı sunarım... Bismillahirahmanirrahim. Elhamdü lillâhi rabbil'âlemîn. Errahmânirrahîm. Mâliki yevmiddîn. Iyyâke na'büdü ve iyyâke nesta'în. Ihdinas-sirâtal müstakîm. Sirâtallezîne en'amte aleyhim gayrilmagdûbi aleyhim ve leddâllîn. (Amin) 1- Hamd Alemlerin Rabbinedir. 2- Rahman ve Rahimdir. 3- Din gününün malikidir. 4- Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Senden yardım dileriz. 5- Bizi doğru yola ilet. 6- Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna. 7- Gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil.
  15. İslam, cariyeliğin hiçbir şekline rıza göstermez ve meşru bir nikaha dayanmadıkça bir erkek ile kadın arasındaki her tür cinsel ilişkiyi kesinlikle yasaklar. Bu konuda "özgür" bir kadın ile köle arasındaki tek fark, birincisinin kocasından mehir talep edebilmesine karşılık, meşru yollarla sahip olduğu kölesi (lafzen, "sağ elinin sahip oldukları") ile, yani inancın ve özgürlüğün savunulması için yürütülen "Kutsal Savaş"ta (cihâd) esir alınan bir kadın ile evlenen kişinin böyle bir mükellefiyetinin olmamasıdır: çünkü bu durumda köle kadının evlenme yoluyla özgürlüğünü elde etmesi, mehire denk bir bedel olarak görülmektedir. , Hz. Peygamber'in evliliği konusunda -eşlerinden hiç birini boşayamamasına ilaveten- getirilmiş yeni bir kısıtlamadır: Bütün öteki Müslümanlar amca veya dayıları çocukları ile evlenmekte serbest oldukları halde Hz. Peygamber, bunlar arasından ancak kendisi ile birlikte Mekke'den Medine'ye göç etmek (hicret) suretiyle İslam'a bağlılıklarını güçlü bir şekilde ve erkenden isbatlamış olanları ile evlenebilir: Beğavî'ye göre, "amcalarının ve halalarının kızları" terimi, eski Arapça'daki kullanımından gelen bir içerikle, yalnız gerçek amca ve hala çocuklarını değil, genelde Muhammed (s)'in babasının mensup olduğu Kureyş kabilesinin bütün kadınlarını kapsar. Aynı şekilde "dayılarının ve teyzelerinin kızları" da, annesinin kabilesi olan Benî Zühre'nin bütün kadınlarını gösterir. Bu yan cümlecik, lafzen, "kim Peygamber'e kendini bir armağan olarak sunarsa (in vehebet nefsehâ)" şeklindedir. Klasik müfessirlerin büyük kısmı, bunun, "bir mehir beklemeden veya istemeden" anlamına geldiğini, çünkü mehrin normal/sade Müslümanlar için evlilik akdinin temel bir unsuru olduğunu söylerler. İbni Hanbel'in Müsned'inde Hz. Ayşe'den rivayet edilen bir Hadis'e göre "Hz. Peygamber, sevgisini eşleri arasında eşit bir şekilde paylaştırır ve şöyle dua ederdi: Ey Allah'ım, ben elimden geleni yapıyorum, öyleyse benim elimde olmayıp [yalnızca] Senin kudretinde bulunan bir şey[i yapamadığım]dan dolayı beni sorumlu tutma. **********
  16. Nisa-34.ERKEKLER, kadınları, Allah'ın kendilerine onlardan daha fazla bağışladığı nimetler ve sahip oldukları servetten yapabilecekleri harcamalarla koruyup gözetirler. Dürüst ve erdemli kadınlar, gerçekten Allah'ın koru[nmasını buyur]duğu mahremiyeti koruyan sadık ve itaatkar kadınlardır. Kötü niyetlerinden korktuğunuz kadınlara gelince, onlara [önce] nasihat edin; sonra yatakta yalnız bırakın; sonra dövün; ve bundan sonra itaat ederlerse onları incitmekten kaçının. Allah gerçekten yücedir, büyüktür. Açıklama;Hz Peygamber a.s.v. Veda Haccı münasebetiyle yaptığı konuşmada, kadının sadece "gayriahlakî davranışta bulunmaktan açık şekilde suçlu bulunması" halinde dövülebileceğini ve bunun da, "acı vermeyecek şekilde yapılması" (ğayr-i müberrih) gerektiğini bildirmiştir. Bu mealdeki Hadislere Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd, Neseî ve İbni Mâce'de rastlanmaktadır. Bu Hadisler ışığında bütün otoriteler, eğer her şeye rağmen dayağa başvurulursa, bunun hafif veya sembolik nitelikte olması, "bir misvakla veya benzeri bir şey" ile (ilk dönem alimlerinin görüşlerine dayanarak Taberî) veya hatta "katlanmış bir mendil" ile yapılması (Râzî) gerektiğini vurgulamışlardır; ve bazı büyük İslam bilginleri (mesela Şâfiî) dayağa istisnaî olarak izin verilmiş olduğu ve tercihen bundan sakınılması gerektiği görüşündedirler. Nitekim bu görüşü Hz. Peygamber'in konuya ilişkin şahsî hassasiyetiyle de desteklemişlerdir. Nisa-3. Eğer yetimlere karşı adil davranamamaktan korkuyorsanız, o zaman, size helal olan [diğer] kadınlardan biri ile evlenin [hatta] ikisi, üçü veya dördü [ile]; ama onlara adil bir tarafsızlıkla muamele edemeyeceğinizden korkarsanız, o zaman [sadece] bir tane ile yahut meşru şekilde sahip olduklarınız ile (evlenin). Bu, doğru yoldan sapmamanız için daha uygundur. Açıklama; "Onlara adil bir tarafsızlıkla muamele edemeyeceğinizden korkarsanız, o zaman [sadece] bir tane ile [evlenin]" hükmü ile öylesine sınırlandırılmıştır ki böylesi çok evlilikten yalnızca çok istisnaî durumlarda ve istisnaî şartlar altında söz edilebilir. Açıktır ki "ikisi, üçü veya dördü (ile); ama ... korkarsanız" ibaresi, hem cümlenin ilk bölümünde değinilen hür kadınlar, hem de esirler -çünkü bu her iki isim de "evlenin" emir-fiili ile bağlantılı olarak kullanılmaktadırr. Böylece cümlenin tümü şu anlama gelir: "Size helal olan [diğer] kadınlar arasından veya meşru şekilde sahibi olduklarınız [arasın]dan biri ile evlenin; [hatta] ikisi, üçü ya da dördü [ile]. Ama onlara adil bir tarafsızlıkla muamele edemeyeceğinizden korkarsanız, [sadece] bir tane [ile]". Bununla, kadınların hür mü yoksa menşe itibariyle esir mi olduğuna bakılmaksızın evlenilecek kadın sayısının dördü geçmemesi îma edilmektedir. .”Bu yazı şahsi fikrimdir nacizane”Şimdi bu kural varken 4 evlilik yapıpta hepsine “ADİL” davranmak galiba çok zor zaten imkansız gibi,dolayısı ile,4 evlilik yapan ve her kadına, her konuda “ADİL” davranan (kadının rızası dahilinde) erkeğe helal olsun demekten başka bir şey denmez,bence… Ahzab-50. EY PEYGAMBER! Mehirlerini verdiğin eşlerini ve Allah'ın sana bahşettiği savaş esirleri arasından sağ elinin altında bulunanları sana helal kıldık. Ve seninle birlikte [Yesrib'e] göç etmiş olan amcalarının ve halalarının kızlarını, dayılarının ve teyzelerinin kızlarını; ve kendilerini Peygamber'e özgür iradeleriyle teklif eden, Peygamber'in de almak istediği mümin kadınları [da sana helal kıldık]: [bu sonuncusu] yalnız sana özgü bir imtiyazdır, öteki müminler için değil, [zaten] onlara eşleri ve sağ ellerinin altında bulunanlar konusunda yapmaları gerekeni bildirdik. [Ve] artık sen [gereksiz] bir endişeye kapılmamalısın, şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır. 51. [Şunu bil ki,] onlardan dilediğini bir süre yanından uzaklaştırabilirsin ve dilediğini de yanına alabilirsin; ve [bir süre] uzaklaştırdıklarından birini yeniden istemende bir vebal yoktur: bu, [seni her gördüklerinde] gözlerinin parlamasını ve [gözden çıkarıldıkları zaman] üzülmemelerini ve onlara vermek zorunda olduğun her şeyden hoşnutluk duymalarını sağlar: çünkü [yalnız] Allah kalplerinizden geçeni bilir; ve Allah her şeyi bilendir, halîmdir. 52. Bundan sonra [başka] hiçbir kadın sana helal değildir -onları[n hiç birini] başka kadınlarla, güzellikleri seni fazlasıyla cezbetse de, değiştirme[ne izin verilmemiştir]- [halen] sahip oldukların dışında [hiç biri sana helal değildir]. Allah her şeyi görüp gözetendir. Hz Peygamber'in oturduğu yer bir saray değildi Ev, bir mescit ve küçük odalardan ibaretti Duvarlar ker****ten, tavan hurma ağacı ve yapraklarından oluşmuştu Yağmurların sızmaması için, tavanın üstüne bir kilim örtülmüştü Hz Peygamber Eşleri'nin yaşadığı mahaller; Dünya nimetleri ile değil, mahrumiyet ve sıkıntılarla doluydu Allah'ın Resul'ü sahip olduğu bütün nimetleri toplumuna dağıtıyor; kendisi, eşleri ve çocuklarına daha az pay ayırdığından, ashabından daha fakir bir hayat yaşıyorlardı Bu fedakârlıkları Hz Peygamber ile birlikte tüm aile göğüslemekteydi Çoğu bolluk ve varlıklı bir yaşam içinden gelen eşler, yoksulluktan zaman zaman şikâyetçi olmuşlarsa da, ilâhî görevini eksiksiz yapan Allah'ın Elçisi tavrını hiç değiştirmemişti. Aslında bu yaşam bile yeterli cevaptır,üstelik Hz Peygamberimizin çok eşliliğinin bir çok sebebide vardır fakat ileti uzun olur ve defalarca yazıldığından gerek yok... Hz Ayşe’nin evlendiği zaman yaşının büyük olduğunu, ablası Esma’nın biyografisinden kesin olarak anlıyoruz Eski biyografi kitapları Esma’dan bahsederken diyorlar ki: “Esma 100 yaşındayken, hicretin 73 Yılında vefat etmiştir Hicret vaktinde 27 yaşındaydı Hz Ayşe ablasından 10 yaş küçük olduğuna göre, onun da hicrette tam 17 yaşında olması icap eder Ayrıca Hz Ayşe, Hz Peygamber’den önce Cübeyr’le nişanlanmıştı Demek evlenecek çağda bir kızdı. RAHMET. İncelik, ihsan, bağışlama, acıyıp esirgeme. Allah'ın kullarına acıması, onlara sevgi, şefkat ve merhametle muamele etmesi anlamında Kur'anî bir tabir. Allah Teâlâ, kullarına rahmet ve şefkatle davranmayı nefsine vacib kıldığını, Rabbiniz, sizden her kim bilmeyerek fenalık yapar da arkasından tövbe eder ve nefsini düzeltirse, ona rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır. O, bağışlayan ve merhamet edendir" (e! En'am, 6/54) ayetiyle açıklamıştır. TAKVA. Korkma, sakınma, Allah korkusuyla günahtan kaçınmakta, Allah'ın emir ve yasaklarına uymakta titizlik gösterme. Allah'ın himâyesine girmek, emrini tutup azabından korunma anlamında Kur'anî bir terim. "İman eden ve iyi isler yapanlara, hakkıyla sakınıp (takva ile hareket edip) imân ettikleri ve iyi işler yaptıkları, sonra yine hakkıyla sakınıp (takva ile hareket edip) imân ettikleri, sonra da hakkıyla sakınıp (takva ile hareket edip) yaptıklarını, ellerinden geldiğince güzel yaptıkları takdirde, (haram kılınmadan önce) taptıklarından dolayı günah yoktur. (Önemli olan inandıktan sonra imân ve iyi amelde sebattır). Allah iyi ve güzel yapanları sever" (el-Maide, 5/93). Bakara-165. Ama hâlâ Allah'a rakip gördükleri varlıklara inanmayı tercih eden ve onları [yalnızca] Allah'a özgü [olması gereken] bir sevgi ile seven insanlar var: halbuki imana ermiş olanlar, Allah'ı başka her şeyden daha çok severler. Zulüm yapmaya şartlanmış olanlar, [Kıyamet Günü] azaba uğratıldıkları zaman görecekleri gibi, bütün kudretin yalnızca Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın cezalandırmada ne çetin olduğunu da keşke görselerdi! Maide-54. Siz ey imana ermiş olanlar! Eğer imanınızı kaybederseniz, Allah, zaman içinde [sizin yerinize] O'nun sevdiği ve O'nu seven insanlar geçirecektir; müminlere karşı alçak gönüllü, hakikati inkar edenlere karşı onurlu; Allah yolunda üstün çaba gösteren ve kendilerini kınayabilecek kimselerin kınamasından korkmayan [insanlar]: Bu, Allah'ın dilediğine bağışladığı lütfudur. Allah (lütfunda) sınırsızdır ve her şeyi bilendir. Saygılar ve sevgiler sunarım...
  17. Muhteşem bir tesbit,teşekkür eder,sağlıklı bir yaşam dilerim...
  18. Binlerce kişinin izlediği televizyon programında hakkınızda konuşulanların milyonlarca ziyaretçisi olan Haber7.com’da yayınlanmasına rağmen sizin ilgisiz kalmanızın arkasındaki gerçek ne? Yolsuzlukların üzerine giderek, kamuoyunda oluşturduğunuz; “dürüst adam - dürüst siyasetçi” izlenimi, bu iddialarla zedelenirken neden çıkıp cevap vermiyorsunuz? Tüm bunlara rağmen susarak bir anlamda size yöneltilen suçlamaları kabul etmiş olmuyor musunuz? Gerisi teferruat...
  19. Her fırsatta muhataplarını; uyuşturucu baronu, vatan haini, rüşvetçi, yolsuzluk zanlısı ilan eden ve “belgesiz hiçbir işe yapmam” diyerek kendine inanlara güven verip haysiyetli ve onurlu bir insan olduğunu vurgulayan CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu, hakkında “uyuşturucu kaçakçısı PKK’lılarla birlikte geneleve gittiğini” iddia edip belgesini yayınlayan Talip Doğan Karlıbel’e cevap vermemesi kafalarda soru işaretleri bırakmıyor değil... Hele bu kişi 'siyasetteki pislikleri' temizlemeye kendisini adadığını açıklayan bir kişi ise şüpheye düşmemek elden gelmiyor. Talip Doğan Karlıbel’in Alman polisinden aldığı belge (noter tasdikli) ve iddiaları Kemal Kılıçdaroğlu’na otomatikman cevap hakkı doğuruyor. Fakat CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu konuyla ilgili hiçbir açıklama yapmazken söz vermesine rağmen kendisi için özel hazırlanan televizyon programına da çıkmadı. Bu konu hakkında bir sürü yazı var,isteyen "GOOGLE" ye bakabilir, artık sıktı...
  20. Olayları (siyasi) boyuta çekip,sanalda,çekiştirmek hiç bir şeyi düzeltmez, niye böyle diye kafa yormak ve nasıl düzeleceğini araştırmak daha bir çözüme yakın,zannedersem...
  21. Aynen katılıyorum,ben teşekkür ederim.
  22. CHP'li Kılıçdaroğlu ile Ali Kılıç'la aynı araçta olan Nevzat Rıdvan, Mustafa Güler'in aynı araçta olduğuna dair belgenin Frankfurt polisinin rutin araba arama ve kontrol zabıt formu olduğunu söyleyen Karlıbel, bu aracın polis tarafından takip edildiğini ama enteresan bir şekilde trafik ekipleri tarafından durdurulduğunu anlattı. Kılıçdaroğlu ve Kılıç ve 2 pkk'lının “8 Eylül 2008 Pazartesi” günü “HH-DP–934” plakalı araçla 'genelev tarzı' bir saunadan çıkarken, aracın arkasındaki bir lambanın yanmadığından dolayı durdurulduğunu anlatan Karlıbel, araçtaki Nevzat Rıdvan, Mustafa Güler isimli şahısların, 12 Eylül öncesinde birçok cinayete imza attığını ve Osman Tekin ve Hilmi Kaya isimli polisleri öldürdüklerini ileri sürdü. Nevzat Rıdvan ile Mustafa Güler’in Osman Tekin adlı başkomserin 14 Haziran 1980’de, Hilmi Kaya adlı polisi 16 Aralık 1979’da şehit eden şahıslar olduğuna dair bilgiler elde ettiğini ifade eden Karlıbel, bu bilgileri İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün web sitesinden de teyit ettiğini söyledi. Karlıbel'in bu iddialarından sonra ÜLKE TV'ye arayarak cevap hakkını kullanmak istediğini söyleyen Kılıçdaroğlu için özel program yapılmış fakat Kılıçdaroğlu programa katılmamış ve telefonunu kapatmıştı. Kılıçdaroğlu daha sona Karlıbel'i mahkemeye vereceğini söylemiş, Karlıbel de belgeleri yayınlayacağını ve Kılıçdaroğlu'nun kendisini mahkemeye vermesini istemişti.
  23. Konu; benim,onun,şunun,bunun değil,Türkiye üzerine yapılan ilizyonlardır,Birde Almanya,Türkiye bağlamında olayı düşünmenizi salık veririm.
  24. Turgay Güler: Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu, Ali Kılıç ve bahse konu o uyuşturucu kaçakçılığından aranan yada takipte olan bu iki kişi yani toplam dört kişi Almanya’da… nedir buranın adı? Talip Doğan Karlıbel: Sutfas Turgay Güler: Sutfas Talip Doğan Karlıbel: Sutfas adlı bir sauna clup Turgay Güler: Sauna clup Talip Doğan Karlıbel: Frankfurt’ta çok ünlü bir yerdir orası yani isim olarak birçok kişinin de bildiği yer dediğim gibi. Turgay Güler: Anladım. Talip Doğan Karlıbel: Yani sık sık oradaki bu tip yerlere ziyarete giden insanların götürdüğü kişiler… Turgay Güler: Bir çeşit genelev… Talip Doğan Karlıbel: Evet… yani… Turgay Güler: Kılıçdaroğlu’na dönersek eğer dinliyorsa arasın. Bize ulaşabilirler o saunada ne aradıklarını ne yaptıklarını yada o uyuşturucu kaçakçısı o iki PKK’lı ile ve yaptıklarını bize anlatabilirler.. Bu iddialara cevap verebilirler… E, sarıgöl...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.