Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. Ne kadar şirin bi ayıcık bu böyle... Benim küçükken gri bir tan vardı, çok severdim ben onu... Sağol Yumote...
  2. "Dinleri Rayonelleştirme Çabası" olarak adlandırılabilir söyleyeceklerim ama yine de doğru bildiğimi söylemek isterim. Her zaman dediğim gibi Mitolojilerden ve Efsanelerden tutun Rivayetlere kadar her geçmiş bilgi, bize bazı gerçeklerden ip uçları verir. Süleyman Peygamber'in Hayvanlar ile bizim yanlış anlamaya koşullandığımız şekilde konuştuğunu sanmıyorum. Mesela bir kimse çok iyi klarnet çaldığında şöyle deriz: Sen bunun dilinden anlıyorsun. Çok iyi bir araba tamircisine de şöyle deriz: Sen bunun dilinden anlıyorsun. Çok huysuz bir çocukla iyi geçinen birisine de şöyle deriz: Sen bunun dilinden anlıyorsun. Bilgisayarlarını tamir ettiğimde arkadaşlarım bana şöyle diyor: Sen bunun dilinden anlıyorsun. Süleyman Peygamber diye birisi gerçekten yaşadıysa eğer, öyle Metafizik bir güç ya da mucize olarak konuşmuyordu hayvanlarla. Muhakkak ki hayvanlar ile iç içe yaşamıştı ve onları iyi tanıyordu. Bugün National Geographic'i seyreden milyonlarca seyirci ve o belgeselleri çeken onlarca belgeselci ve araştırmacı gibi. Onlarda ilgi alanlarındaki hayvanların dilinden çok iyi anlıyorlar, hangi durumda ne yapacaklarını çok çok iyi biliyorlar. Neden olayın böyle olabileceğine hiç bakmıyoruz anlamıyorum. Adam İlkel bir toplum örneğinde yaşıyor, binlerce yıl önce... Ve hayvanlar ile iç içe... O zaman hayvanlar konusunda uzmanlaşabiliyorlardı insanlar, iç içeler çünkü... Hipokrat doktorlukta uzmanlaşmış mesela... Süleyman Peygamberde demek ki hayvanlara dikkat etmiş, olay budur. Ve bu hikayeleştirilerek, abartılarak, mitleştirilerek anlatılmış... Binlerce yıl önce insanlar, bugünkü gibi sistematik bilgiye sahip değillerdi, o yüzden anlatılar anlamaları için, anlayabilecekleri şekilde hikaye edilirdi. Aynen Heredot'un "Heredot Tarihi"nde yaptığı gibi. Aynen Homeros'un "Odesa ve İlyada"da yaptığı gibi. Aynen Yahudi Peygamberlerin "Tevrat"ta yaptıkları gibi. Matta, Luka, Markos, Yuhanna'nın, "İncil"lerde yaptığı gibi. Bu mantığı sürdürebilirsiniz öyle değil mi? Hepimiz koşullanmışız kayıtsız şartsız bir şeylere inanmaya... Açıkçası çoğumuz Bilimsel düşünmekten mahrumuz. İpuçlarını kaçırıyoruz, yazık.
  3. Birde şu var: Psikoloji bildiğiniz gibi "Ruh Sağlığı" ile ilgileniyor. Buradaki "Ruh" kavramını, insanda Tanrısal olarak var olduğu düşünülen "Metafizik Ruh" olarak algılarsak, Tanrısal ve Metafizik olmasına rağmen, Ruh'un sağlığı nasıl bozulabilir? Nasıl incelenir? Nasıl tedavi edilir? Sayın Tarafsız, İlgilendiğinizi biliyorum ve biliyorsunuz böyle haberleri takip ederim hep... "Obezite" ile ilgili bir tedavi yöntemi uygulanıyordu geçenlerde, bir hastaya. Beyine elektrotlar yardımı ile çok çok küçük düzeyde elektrik akımı veriyorlar, Amaçları yemek yeme ile ilgili bölgeyi kontrol etmek. Ama şu oluyor: Beyinin Hipotalamus bölgesinde, belirli bir yere elektrik akımı verdiklerinde, Hasta daha önce hiç hatırlamadığı ve hatta hafızasında çok önemli bir yeri olmayan olayları O an yaşıyormuş gibi ayrıntısı ile anlatmaya başlamış. Mesela 30 sene önce bir partideymiş ve partide kimlerin ne giydiğini bile hatırlamış. Yani "Bilgi" "Düşünme" "Hafıza" "Akıl" gibi soyut kavramların aslında Metafizik olmadığı ortaya çıkıyor. Beyine elektrik veriliyor ve sonuç yine beyinden alınıyor. Metafizik Ruh'a elektirik veremeyiz ve zaten eğer bilgiler Metafizik Ruhta toplansaydı, elektrik vermeye gerek kalmazdı... Saygılarımla...
  4. Düzeltme: Şimdi bir gözden geçirdimde, Freud, Anna O. Vakasını "Histeri Üzerine Çalışmalar" adlı kitabında işlemişti.
  5. Tengeriin boşig şurada yorum gönderdi ELiFLE'nın blog başlığı içinde ELiFLE's Blog
    Tesekkürler Tengerinin bosig begenmenize sevindim...Evet minik kiz cok aglamis ama,keske bütün aglamalarimiz o minik kizinki kadar sonu gülümsemelere birakacak aglamalar olsaydi...! Ne dersiniz ? tesekkürler,sevgiler elifce... Tabii ki öyle olmalı... Hep ağlanırmıymış ya hu?
  6. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Politika Bilimi
    Sayın Cyrano, hatırladığım kadarıyla İlber Ortaylı'nın dedeleri bu katliamdan sağ kurtulan kimselerdendi.
  7. Tengeriin boşig şurada yorum gönderdi ELiFLE'nın blog başlığı içinde ELiFLE's Blog
    Güzel bir şiir Sayın Elifle... Ama kız çok ağlamış yaa, yazık...
  8. Oy oy oy, Gelincik doğmuşmuuuuuşşş... İyi ki doğdun Gelincik... Mutlu ol...
  9. Nietzsche Ağladığında... (2007) When Nietzsche Wept - Mutlaka izleyin... Bugün Yersoy'un bendeki filmlerini kendisine teslim etmeye gitmiştim ki birde baktım ki "Nietzsche Ağladığında" filmi varmış kendisinde... Hayatımda izlediğim en güzel filmlerden birisi... Kitabı okuyanlar, içeriği zaten bilirler ama filmin tadı bir başka açıkçası. Freud, Anna O. vakası, Dr. Breuer, Salome teker teker işlenmiş ve müthiş... Bana sorarsanız Film, Freud'un üzerine kurulu. Nietzsche ile Dr. Breuer'in Hasta-Doktor ilişkisi, zamanlar Breuer'in, henüz psikoterapi bilim olarak ortaya çıkmamış olsa bile bir psikoterapisine dönüşüyor... Ve Nietzsche tarfından, onun yardımı ile... İşin komik tarafı Dr. Breuer, Nietzsche'yi tedavi için ağına almak isterken, Kendisi kaçınılmaz olarak o zeki adamın ağına düşüyor... Ve ona bağımlı hale geliyor... Konusunu anlatmayacağım ama filmi izlemeden önce mutlaka ve mutlaka Freud'un hayatını okuyun derim ben. Niçin Freud? Çünkü Freud (yanlış hatırlamıyorsam) "Psikanaliz Derslerine Giriş" adlı kitabında Anna O. ve Hans örneklerini vermekte ve biz bu filmde Anna O.'nun kim olduğunu açıkça görüyoruz... Ve buna şahit olmak, ekranda görmek inanılmaz zevk verici... Dahası, Freud'un "Psikoterapi"yi nereden etkilenerek ortaya koyduğunu da gözlerinizle görüyorsunuz. Zaten Freud'un hayatını okumuşsanız, bunu film ile pekiştirdiğinizde çok inanılmaz oluyor... "-Aaa bak bundan sonra psikoterapiyi keşfediyor işteeee!" Yersoy'un başının etini yedim çokbilmişliğimle... Mesela Dr. Breuer birgün rüyasında Bertha'yı (Anna O.) kovalarken bir kuyuya düşüyor ve kuyunun dibinde bir tabut var. Açamıyor tabutu... Freud'u okursanız, daha o sahnede işi çözüyorsunuz ve işin ilginci bu rüyanın o anlama geldiği, filmde özellikle vurgulanmıyor. Freud'a göre rüyada görülen Kapalı Kutu, Mahzen, Kapalı Tabut, Kapalı Fıçı anne rahmini simgeliyor ve Dr. Breuer'in annesinin adı da Bertha. Annesini daha üç yaşındayken kaybetmiş olan Dr. Breuer, bu isim benzerliğinden dolayı hastası Bertha'yı seviyor ve rüyasında o yüzden onun peşinden koşarken kendisini annesinin rahminde buluyor. Ve bu dönemde Freud daha Dr. ünvanı almış ve Psikanalizi ortaya atmamıştı, Dr. Breuer ona tüm her şeyini anlatıyor ve Freud'un buradan etkilenerek tezini ortaya attığını kavrıyorsunuz... Mesela Nietzsche'nin Bilim Adamlarının "Renksizliği"ne niçin takmış olduğuna da vurgu yapıyor ve Nietzsche okumamışsanız bunu farkedemiyorsunuz. Dr. Breuer bir diyalog'da diyor ki: "Bilimin rengi siyahtır, çünkü bilim renksizdir..." Buna uyarak hayatını sadece bilime vermiş ve kendisi için pek bir şey yapmamış... İşte Nietzsche bunu gördüğü için buna karşı duruyor... Filmde bunu da çok net görüyorsunuz ve ağızınız açık kalıyor... Freud'un ve onun tezini Sosyal açıdan geliştiren sayılan Ericsson'un, kişilerin yaşlılık döneminde yaşadıkları "Kimlik Bütünlüğü Oluşturabilme - Ölüm Korkusu" teorisini nereden edindiklerini de çok net takip edebiliyorsunuz. Çünkü Dr. Breuer artık yaşlanmış, aynen teorideki gibi hayatında mesleki olarak çok başarılı olsa bile kişisel olarak benlik bütünlüğünü sağlayamamış ve bu yüzden ölüm korkusuna kapılmıştır. Bunu tek tek kavrıyorsunuz ve o kitapları tekrar okurkenki heyecanınızı yaşıyorsunuz. Ayrıca Freud'un "Hipnoz"dan niçin vazgeçtiğini ve "Psikanaliz"i geliştirdiğini çok iyi görüyorsunuz. Çünkü Nietzsche gibi kendisine hükmedilmesini sevmeyen inatçı ve dikkat bozukluğu yaşayan kimselerin hipnoz olamadığına şahit oluyorsunuz... Psikanaliz'deki sağaltımın Hipnozdan daha etkili olmasının nedenini de kavrıyorsunuz bu arada... Ayrıca Nietzsche'nin "Tanrı"yı öldürmesi bir yana, insanın Tanrı'yı nasıl yarattığına da şahit oluyorsunuz, Tabii ki Freud'un "Totem ve Tabu"sunu okumuşsanız... En azından yarısını... İnsanların çocukken babalarına karşı duydukları hayranlığın, büyüdüklerinde Soyut bir Tanrı'ya aktarıldığını kavrıyorsunuz. Tabi bu filmde aslında o kadar çok işlenmiyor ama vurgusu var bence. Ve en önemlisi Freud'un üzerinde durduğu "Anna O." olayı... Freud özellikle "Histerik" hastalar üzerinde yoğunlaşmıştı ve "Anna O." yani "Bertha" çok canlı bir örnekti. Hemde en yakın arkadaşının başına gelen bir örnek... Aslına bakarsanız, filmin hemen her karesinde Yersoy'a (sanki o bilmiyormuş gibi) açıklamalar yaptığımı bir kenarıya bırakırsak, izlemesi çok heyecanlı bir film... Ama mutlaka ve mutlaka Freud'u, Nietzsche'yi okuyun... Özellikle hayatlarını ve felsefelerini, kuramlarını okuyup öyle izleyin filmi... Kurgusu ve işleyişi mükemmel... Özellikle diyaloglar ve Nietzsche'nin Dr. Breuer'e farkında olmadan yaptığı psikanalizi kendisine de uyguluyor olması, onun ne kadar zeki ve kendi rahatsızlığının ne kadar farkında olan ve bunu kabul edebilen birisi olduğunu anlamanıza neden oluyor... Filmde ezberlenmesi gereken o kadar güzel diyaloglar var ki hangisini ezberlesem diye şaşırıyorsunuz... Nietzsche'ye de bir kere daha hayran oluyorsunuz... Tabi kavrayabildiyseniz... Yalnız filmde Freud'un kokain kullandığına vurgu yapmamış, Ama belki de o yaşlarında kullanmıyordu... Ve en önemlisi, Dr. Breuer'in Yahudi olduğu ve Nietzsche'nin babasının Psikopos olduğu vurgulanırken, Freud'un Ateist olduğu vurgulanmamış... Oysa film sanki Freud üzerine kurgulanmış gibi, tüm silahları ona çevirmiş sanki: "Hayır o keşfetmedi, Nietzsche keşfetti aslında..." der gibi Freud'un kuramı için... Ve filmde Nietzsche niye ağlıyor? Oradaki yakarışları, "Beni hiç kimse sevmedi" deyişleri inanılmazlık katıyor... Mutlaka izleyin ve ölmeden önce kendinize büyük bir iyilik yapın... Saygılarımla.. Yönetmen: Pinchas Perry Oyuncular: Michal Yannai Armand Assante Katheryn Winnick Andreas Beckett Rachel O'Meara Ben Cross Jamie Elman.
  10. Sayın HayHak... Burada ben devreye girebilirim... "Psikoloji"nin anlamı "RuhBilim" olarak çevrilir ancak daha bu dersi görmeye başladığınız ilk konuda, bu ruhun "Metafizik Ruh" olmadığı açıklanır. Pysche = Ruh; Kişinin bilincidir, akıl sağlığıdır... Bilinç ile Akıl'ın aslında çokta soyut şeyler olmadığını, beynin faaliyetlerinin bir yönü olduğunu anlatmıştım...
  11. O zaman yakında ben kuyruğu titretirim
  12. Herneyse, boşverin...
  13. Sayın Candide... Ben bu Harfi Tarifleri tam anlayamadım hiç yaa... O kadar geniş ki, daha kolay bir dilbilgisi öğrenim yöntemi yok mu
  14. Şu iletimde bir düzeltme yapmak isterim... Bir Bilim Adamına yakışan davranış, kendi istediği gibi giyinene eğitim verip, kendi istediği gibi giyinmeyene eğitim vermemek şeklinde "Kişiselleştirilmiş" bir davranış olmamalıdır, bu anlamda söylenilene katılıyorum. Ancak bugün artık Türban ne bir "Kişisel Tercih" meselesidir Ve ne de bir Bilim Adamı artık Türban'ı "Siyasi ve Dini" bir simge olmayarak düşünebilir. Tayyip Erdoğan dahi Dini bir simge olmakla birlikte aynı zamanda Siyasi bir simge olduğuna dikkat çekmiştir Ve "Türban" bir gericilik sembolü olarak karşımıza çıkmıştır. O yüzden Rektörlerin çıkıp, Türban Karşıtı bir karar bildirmeleri kadar normal ve gerekli bir şey daha yoktur. Bilim Adamları, Türbanın öğrenciler arasında artık bir ayrıma neden olacağının ve bununla birlikte eğitmenlere de yansıyacağının farkındadırlar. Dolayısı ile bu karar son derece Bilimsel bir karardır. Saygılarımla...
  15. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Oooo Sayın Dayı... O zaman anlarsınız beni... Şimdi benimsemiyor muyum? Şöyle dersem anlarsınız: Yoldan düştük sanırım... Hizmet yok...
  16. Sayın Tarafsız... Şöyle anlatayım... Şu söylediğinize katılıyorum: "Bu iş bilim adamlarını ilgilendirmez, onların görevi bilimsel eğitim vermek, türbanlıda gelse, mini eteklide gelse bilimsel eğitim vermek durumundalar !" Ama şu da var ki Akademisyenlerin hepsi bu düşünceyi benimsemiyor ve hatta siz bakmayın televizyonda çıkan rektörlere, Öğretim Üyelerinin çoğunluğu Rektörler ile aynı görüşte değil ne yazık ki... Ama kim bu "Bilim Adamları!" ya da "Akademisyenler!" Mesela Kocaeli Üniversitesi rektörü olan Prof. Dr. Azmi Özcan... Kur'an-ın Reforme edilemeyeceği ve Evrensel olduğu konusunda Makaleler yazmış ve bu durum çok tartışılmıştır zamanında... Tarihçidir kendisi... Bu adamın Türban giyiyor diye öğrenciye ayrımcılık yapmayacağını mı sanıyorsunuz? Canlı örnekler verelim, Ele geçirilmiş kalelerden... Celal Bayar Üni.de mesela... Kızlar çok rahat bir şekilde türbanlı türbanlı Üni.ye girip çıkabiliyorlar... Akademik kadroyu tanımlamayı istemiyorum bile... Sakarya Üni.de aynı... Anadolu Üniversitelerinin hemen hepsi böyle... Ve bilimden uzaklar... Bu iş sadece Türbanla da bitmiyor... Mesela yakın bir zamanda üniversitelere ve Enstitülere Rektör ve Müdür atamaları olacak... Siz bu atamalardaki kriterlerin "Din/Türban" olacağını mı düşünüyorsunuz, Yoksa "Laiklik" ve "Bilimsellik" mi? Bugün Türban'a ses çıkaramazsak, zaten onlar sesimizi kesecekler... Yani demek istediğim şu ki; Sizin o desteklediğiniz Türban(lı zihniyetler) zaten kendiler büyük bir kamplaşma içersinde. Torpilin alasını ve kadrolaşmanın alasını onlar yapmakta. Türban sadece bir görünüş ama önemli bir bayrak ve serbest bırakıldığı takdirde onlar için kazanılmış bir kale olacak. Durum başı örtüp örtmeme durumu değildir artık ne yazık ki. İstediğiniz kadar "Komplo Teorisi" deyin siz buna, Üniversite yüzü görmüş herkes bu söylediklerime kendileri şahit olmuşlardır... Saygılarımla...
  17. Yalnız dikkatettiniz mi bilmiyorum ama Sayın Tarafsız, düşüncelerini söyleyerek ve hemde samimi olarak savunduğu düşüncelerini söyleyerek, Dinsiz birisi ve hatta İslamı çoğu zaman şiddetle eleştiren birisi olarak, Hatta ve hatta aslında Türbana karşı olduğunu da söylediği halde (İster istemez, bilemiyorum) "Türban Savunucusu" konumuna düştü... Lakin Türban'ı giyim kuşam olarak benimseyen ve hatta "İlahi bir Emir" olarak benimseyen Hiçbir Müslüman samimiyetle bir ileti dahi yazmadı, yazamadı... Bu durum, aslında kendilerinin bile savundukları şeyde ne kadarda samimi olmadıklarının açık bir göstergesidir... Çünkü söyleyebilecek hiç bir sağlam temelleri ve dayanakları yok... Zira çürütülebilmekte... Ve bunun farkındalar... Saygılarımla...
  18. "Uydurma Tarih"e karşı bir alerimiz var doğal olarak... "Kürdistan" adı Selçuklular öncesindeki hiçbir kayıtta geçmiyor... "Kürdistan" adını karşılayabilecek bir tanımda yok Farsça'da ya da Arapça'da... "Kürtlerin" o bölgede devletler kurduğuna dair neredeyse bugünden 3000-4000 yıl öncesine kadar bir bilgi ve kanıtta yok... O bölge ya Ermeni Prensliklerin altında yaşamış, ya Latin krallığı altında, ya Bizans, Ya İran/Fars ya da Arap... Sonra Türkler gelmiş... Ama Kürtler hiç bir devlet kuramamış... Hititler bile Truva'lılar ile akraba olarak düşünülüyor... Ama Hititlere "Kürtlerin Atası" diyen var, ne tuhaf... Tabi anacım, Truvalılarda Kürt'tü zaten... Aşil bile Kürt'tü yani... Hiç bir toplum binlerce yıl aşiret olarak yaşayıp, devlet kuramayıp ve hatta belkide başka bir topluluktan ayrılıp, esimile olup, karışıp, yok olup, sonra da "Ahanda ben bir Milletim" diye ortaya çıkamaz... Buna "Asparagas Tarih" denir ve gerçek tarihçilerin buna alerisi vardır. Kürtler bugün bir "Yeni bir millet yaratma projesi"nin ürünüdürler. Yüzyılın başına kadar kendilerini Türklerden ayrı görmemişlerdir, T.B.M.M. kayıtlarında kendi aşiretlerinin ve ileri gelenlerinin kendi rızalarıyla verdikleri bağlılık belgeleri vardır. Cem Yılmaz'ın dediği gibi bir yerlerimizden Tarih ve Millet uydurmayalım...
  19. Evet Sayın Huseyinn... İslam'a göre bir kız 9-12li yaşlardan sonra dinden mesul olur ve uygulamak zorundadır. Bu çağlardaki bir kız daha İlkÖğrenimine devam ediyordur... Ve çıkıp "Benim inancım gereği bu yaşlarda örtünmem Şarttır, örtünmezsem günahtır, nite örtünmeyeyim" diyebilir, diyecektir...
  20. Arkadaşlar... Mustafa Kemal Atatürk'ün "Hacc"a gitmeyi bir dönem yasakladığını biliyor muydunuz? Tabii ki Meclis karaı ile... Tüm İslam aleminin baskısına rağmen, Emperyalist beziganlığı yapan Arabistan'a karşı alınmış en cesur karardı ve bildiğiniz gibi bir dinin "Farz" olarak önemsediği bir ibadetin yasaklanması idi... Niye ve nasıl yapıldığının ayrıntılarını uzun uzadıya anlatmayacağım ama şu var ki "Demokrasi" ve "Anti-Emperyalizm" için bu takım yaptırımlar uygulanmak zorundadır. Biz toplumlar eğitilsin, olağan ve süreli bir şekilde bilinçlensin istiyoruz aslında... Ve bunun içinde uğraşıyoruz... Ancak şu var ki toplumları karanlığa sürükleyen yapılanmalar, cemaatler bizim çalıştığımızdan daha çok çalışıyorlar ve daha hızlı yapıyorlar yapmak istediklerini... Örnek olarak mı? "İran" örneğini boşverin, tartışılıyor zaten başka bir konuda da... Kendi ülkemize bakalım... Bundan 70yıl kadar önce Tüm İslam Devletlerini (ki o zaman hala Avrupa ile sıkı ilişkilerimiz yoktu ve Sadabat Paktı falan daha yeniydi) karşısına alma pahasına "Hacc"ı yasaklayabilen ve bu kadar cesur adımlar atabilen Türkiye Cumhuriyeti, bugün böyle bir adım atmak bir yana dursun, Türban'a karşı olduğunu söylediği vakit "Dinsizlik" ile aşağılanan insanların yaşamak ZORUNDA olduğu bir ülke haline geldi... Kaldı ki böyle adımlar atabilesiniz... Türkiye Geriye doğru gitmedi mi sanıyorsunuz siz? Bu, geriye gitmenin ispatı değil midir? Bugün kim cesaret edebilir böyle bir fikir sunmaya bile? Bu forumda bir konu var "NAMAZ KILMAYANDAN HAYVANLAR BİLE KAÇAR !" diye, Bilmem hiç dikkat ettiniz mi... "TÜRBAN TAKMAYANDAN HAYVANLAR BİLE KAÇAR !" şeklinde sloganların atılmayacağını garanti edebilir misiniz? Ya da şöyle söyleyeyim: Daha geçen hafta, manken resimlerinin olduğu Sokak Afişlerine şu ibareli yazılar asılıyordu: "Ya Edeb" Türban kabul olununca bir baskı unsuru olarak kullanılmayacağını hiçbir insanoğlu iddia edemez. Hatta iddia ediyorum ki iki seneye varmadan hemen çoğu kimse "Mahalle Baskısı", "Çevre Baskısı", "Arkadaş Baskısı" gibi nedenlerden Türbana bürünmek zorunda kalacaktır... Bu mudur Özgürlük? Bunu bir yana bırakın, Türban zaten başlı başına özgürlük ve hele hele Dini Özgürlük anlamına gelebilemez. Başbakanın eşi bile abisi tarafından zorla türbana büründürülmüş birisidir, kendisi ağızıyla söylemiştir. Ayrıca Türban ErkekEgemen-BabaErkil toplumun, kadının onurunu ayaklar altına alma pahasına uyguladığı bir yaptırımdır... Kadın onuruna sürülen bir lekedir... Kadınlara yeterli Evrensel Ahlak Bilgisini ve Eğitimini verin, kendi tercihlerini yapabilecek kadar özgür bırakın ve doğmalardan uzak tutun, hiç birisinin Türbana sığınacağını sanmıyorum ve hatta sığınmayacaklarından adım gibi eminim. Çünkü hep öyle olmuştur... Saygılarımla...
  21. Hayır Sayın ftoyd... Kasıtlı olarak verdim bu örneği, çünkü o "Milliyetçi" namını verdiğiniz kesim ile aralarında hiç bir fark yok. Zira "Milletçilik" denen şey hiçbir "Sağ" akımın sahip olamayacağı bir düşün ve kabuldür. Milliyetçiliği gerçekleştirebilen ve tam anlamı ile ortaya koyabilen akım "Sol" akımdır. Milliyetçi olduğunu iddia edebilen bir kesim nasıl olurda "Hedef Turan, Kitap Kur'an" diyebilir? Nasıl olurda Arap geleneklerini benimseyip bunu yayma amacında olabilir ve günümüzde gördüğümüz üzere Arap Giysisinin arkasında durabilir? O yüzden İslamcılar ile o kendini Milliyetçi sanan kesim aynı ortak paydada birleşmektedirler: Karanlık... Verdiğim örnekler de başıma gelen, yaşadığım ve şahit olduğum örneklerdir. Ayrıca şu son dönemde MHP'nin ve AKP'nin kendilerine yakışanı yapıp "Türban" konusunda ağız birliği yapmaları bile onları aynı kefeye koymak için yeterlidir zaten. "Din"i ortak payda olarak alan hiçbir akım, Milliyetçiliği temel olarak almıyordur, alamaz, imkansız...
  22. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Bilim Dünyası
    Yapmayın arkadaşım lütfen yaaa... "Ata" denildiği zaman akla gelen şey, soy ve kan bağı olarak bizden olan ve daha bir önceki kuşakta yaşamış eskilerdir... Hayvanat bahçelerindeki hayvanlar ile kan ve kültür bağımız yok... O yüzden bu espri ne mantık dahilindedir ve ne de komiktir...
  23. Sayın Tarafsız... Aklınca Farabi'nin, işine gelen önermelerini önümüze sürmeye çalışan ama Farabi'yi hiç anlamamış kimselere neyi anlatmaya çalışıyorsunuz? Saygılarımla...
  24. Şöyle yapalım aslında: Üniversitelerde Yönetimden tutun Öğretim Görevlilerine kadar, Ve hatta öğrenci kamplaşmalarına kadar bir çok kesim Erkeklerin saçlarını uzatmalarına karşılar... Hatta benim hocam, benim yüzüme direkt olarak söyleyip dersten bırakacağını bile ima etmişti... Şimdi biz bir parti kuralım ve Erkeklerin uzun saçları da simgemiz olsun... Dahası bunu ilerletip, saçlarını uzatmayan erkekleri kenarı çekip dövelim... Dışlayalım... Odalara tıkıp linç edelim, ağız burun dalalım... Sonra da çıkıp diyelim ki: "Uzun saça niye karşı çıkıyorsunuz, oysa bu bir tercihten ibarettir... Niya saygı duymayıp, enghellemeye çalışıyorsunuz." Sonra biz parti kurup bunu bir sorun haline getirmemiz bir yana, bunu siyasallaştıranın karşı taraf olduğunu, bu sorunu siyasi olarak ortaya çıkaranın karşı taraf olduğunu iddia edelim... Sayın Tarafsız, Tavsiyeniz, kabul etmek gerekir ki söylediğiniz gibi belki kurunun yanında yaşı yakacak ama emin olun ki eğer Türban bu şekilde yasallaşır ve serbest bırakılırsa, İslamcıların Ramazan ayında Yemekhanede, Dini Gecelerde Yurt odalarında, Cuma namazı vakitlerinde kantinlerde vesair cafelerde öğrenci avlama dertleri sona erecek... Çünkü türban takmayan bir kız ve yanında dolaşan sevgilisi ya da arkadaşı kolaylıkla av olabilecek... Bakın, sanıyorum ki siz de üniversite okumuştunuz... Türbanlılar umduğunuz kadar masum değil, emin olun... Buna ben direkt şahit oldum ve bunu yaşadım... Ben saçım uzun diye dayak yerken "Hakediyor bunlar!" diyen, güya insancıl Türbanlılar vardı. Bu bir kan davası değil ama Bilim mücadelesi... Sayın Tarafsız'ın Türbanlıların sözcülüğünü yaptığını hiç sanmıyorum. Bunu söylemek haksızlık olabilir...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.