Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

Tengeriin boşig

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Tengeriin boşig tarafından postalanan herşey

  1. Dinleyin mutlaka... Bu adam hakikaten süper yazıyo... Git Kim Dokunduysa Sana Ona Git Afilli Yalnızlık
  2. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Yurtdışında Eğitim
    Tüh... Demek Mağosa'da kalıyosun ha? E Maraş yakın sana, gitsene? Aaa pardon yaa, Siviller giremiyordu di mi oraya? Tüh bak, unutmuşum E sende artık minibüs'ü bekleyip, Akşam 5'te geri dönmek şartı ile gidip gelirsin Girne'ye... Hala saat 5e kadar mı seferler? 1buçuk yıl oldu oradan ayrılalı...
  3. Belki Birgün Özlersin Sözleri çok güzel... Belki bir gün özlersin... Başka adamlarla Başka şehirlerde yürürken... Okuduğun ilk roman, Sevdiğin ilk adam, Yasal acılarından, Hatta yalnızlıktan Belki dolar gözlerin. Başka adamlara, Başka şehirlerde Belli etmezsin... Belki Br gün özlersin... Sil gözünün yalnızlıklarını... O an fısılda duvarlara adımı. Bin bıçak var sırtımda, Biniyle de adaşsın Herbiri hayran sana... ... Belki bir gün özlersin... Başka adamlarla Başka şehirlerde yürürken... Seçtiğin bu hayat, Geçtiğin son adam, Yasal acılarından, Hatta yalnızlıktan Sessiz harfler seçersin. Başka adamlara, Başka şehirlerde Belli etmezsin ... Belki bir gün özlersin ... Sil gözünün yalnızlıklarını ... O an fısılda duvarlara adımı . Bin bıçak var sırtımda , Biniyle de adaşsın Herbiri hayran sana..
  4. Dokunma Bana Sen varken gücüm olurdu Zaman akmadan dururdu Hatırlasana! hani aşk seni yormuştu Yolun sonuna koymuştu Dokunma bana Şimdi eskiye döner mi? Dönse de buna değer mi? Cevaplasana İnsan aynen durur mu? Ayrılık kolay oyun mu? Dokunma bana Artık ben vazgeçtim Yalnızlığı seçtim Herşey bitti anlasana Dokunma bana, Dokunma bana... ----------------------- Duvar
  5. Özellikle "Bir" ve "F.T.W.D.A"yı dinlemeyen taş olur söyleyeyim... Bir ___BİR___ Ateş, Toprak, Hava olmuş, Yağmur olmuş, Hayat vermiş sana. Kalbin olmuş, ruhun olmuş, Aklın olmuş, Yol göstermiş sana. Bir ömürlük maceranda Hikayeni anlat bana. Ne anlam verdin sen buna? Ruhunda neler var senin? Korkma Ondan Bundan... Ne Ölümden ne Hayattan. Bu dünyada Gördüklerinin Hepsi "Bir", Hepsi "Hak"tan... Atalarına malum olmuş, Kitap yazmış anlatmışlar sana... İmam, Rahip rehber olmuş, Yalan yanlış aktarmışlar sana... Günümüzün dünyasında Hepsi aynı, Hepsi Ala. İsa, Musa, Muhammed, Buddha... Neyin varsa bilmiş senin. İnsanoğlu "Kendini" arar. Dünya döner milim milim. Eğer göçüp gidersen bugün, Yarım kalan işin var senin. Korkma ondan bundan... Ne Ölümden, ne Hayattan. Bu dünyada Gördüklerinin Hepsi "Bir", Hepsi "Hak"tan... Korkma ondan bundan... Ne Cehennem, ne de Şeytan. Bu dünyada Bildiklerinin Hepsi "Bir", Hepsi "Hak"tan... ------------------------------ F.T.W.D.A. - For Those Who Died Alone/Yalnız Ölenler İçin Siz sadece şarkıyı dinleyin, klibi boşverin Ölümlü Tigris Anatolia Gündüz Gece
  6. 18 and Life - 18 ve Hayat I Remember You - Seni Hatırlıyorum
  7. Sing http://youtu.be/G1f2M5G9KG8 Side http://youtu.be/i1Mh63YKfpQ Closer
  8. Tüm Kliplerimi Yayınlıyorum... Yağmurlar... Mayın Tarlası... Bugün... Bu Aşk Fazla Sana... Çakıl Taşları... Sigara... Gözlerimin Etrafındaki Çizgiler... Can Kırıkları... Ben Şarkımı Söylerken... Artık Kısa Cümleler Kuruyorum... Fırtına... Perdeler... Vazgeçtim Dünyadan...
  9. Sweet Child O'Mine Dont Cry Nowember Rain Paradise City
  10. Ablacım "Yaren"den olsa gerek, çocuğun nasıl yetiştirilebileceği konusunda deneyimlisin. Genelde ilk çocuklar, yetişme bakımından kurbandırlar... Çocuk Gelişiminde "İlk çocuk olmak", "İkinci, üçüncü, ..., son çocuk olmak", "İkiz, üçüz, ..., olmak" gibi etkenlerde çok önemlidir. Ben annemin acemiliğine denk geldim sanırım, Kardeşimle hiç ortak yönümüz yoktur. Buna rağmen kardeşimle her konuda çok iyi anlaşırız. Annem güzel şeyler verdi bana... Dediğin gibi çocuğun yetişmesinde en önemli etken "Anne"dir. Bu yüzden hep derim; "Çocuklar, anne-babalarının yaşantılarını miras alırlar." Ancak sana söyleyeyim; Alp çok kibar bir çocuk olacakl, bundan eminim. Ayrıca bu kadar çok akıllıca soru soran bir çocuk görmemiştim hiç. Ben üç yaşında daha yeni konuşmaya başlamıştım oysa... Lakin bana öyle geliyor ki Alp sana çok bağlı. Umarım sana "Bağımlı" hale gelmez. Yoksa kendi kararlarını veremez hale gelir birgün. Ama şu anki gelişimi bence mükemmel... Affet, haddim değil aslında böyle bir tavsiye de bulunmak... "Anne" olan sensin... Bu soruyu "Baba" olacak olanlar cevaplayamaz mı? Açıkçası ben oğluma öğüt vermezdim. Çünkü öğütler hiç bir zaman işe yaramaz. Çocuğa öğüt verilmez. Çocuğu ancak ve ancak yetiştirirsiniz. Öğütten çok daha eklidir. Ra_dya'nın yaptığı gibi bazı şeyleri tatbik ettirerek, Alıştırarak öğretirsiniz ve istediğiniz gibi bir birey ortaya çıkar sonuçta. Çocuklar bir oyun hamuru gibidir. Ne yaşarsa gelişim sürecinde, İleride olacağı kişinin temellerini o şekilde atar. Ne yaşarsa bebekliğinde ve çocukluğunda, Öyle bir kişi olur sonuçta... Belli bir yaşa geldiğinde verdiğiniz hiç bir öğüt işe yaramaz. Ben çocuğumu nasıl mı yetiştirirdim? "Empati Kurabilen" "Sorduğu sorunun cevaplarını araştırıp bulabilen" "Erdemli" "Sevgi'nin ne olduğu kavrayabilen" Yani sağlıklı bir çocuk yetiştirirdim/yetiştirmek isterdim... Aslına bakarsanız biraz iddialı bir laf olacak ama çocuklarla iletişimim çok iyidir Ve iyi bir çocuk yetiştirebileceğime inanıyorum... (bir baba olarak )
  11. Aslında bu teklifi yapmak aklıma geldi ancak dillendirememiştim, unutmuştum... Madem teklifi siz yaptınız bende cevap alırım umudu ile sormak isterim; Tarihte Din sebebiyle yapılan, İçersinden din maddesi çıkarıldığında; "-Din olmasa idi bu savaş yapılmazdı!" Denilebilecek olan tek bir savaş dahi var mıdır? Var ise eğer sağlam bir şekilde o savaşın, kanıksanan nedenlerle birlikte anlatılmasını isterim. Tabi buna karşılıkta ben "Ekonomik" ve "Toplumsal" verilere Yani "Bilim"in temel aldığı noktalara dayanarak bir çıkarımda bulunacağım. Bakalım hangisi daha bilimsel olacak?
  12. Ya hu bir durun... Daha iki saat oldu forumdan ayrılalı... Siz buna "Kendi Çıkarları" İçin diyebilirsiniz... Lakin aşağıdaki iletilerde haksız bir itham var, Ki daha önce BrainSlapper bana Hz. Muhammed'in savaşları hakkında ne düşündüğümü sormuştu. Kendisine gayet açık bir cevap vermiştim... Kendisi hatırlar... Şu an nerede idi o yazım hatırlamıyorum tam olarak... Yine yazabilirim özet olarak; Hz. Muhammed, onu destekleyenlerle birlikte bir devlet olma yoluna girmiştir. Yaptığı şey o zaman için bir "Devrim" niteliğindedir. Ortada Ekonomik ve Toplumsal bir değişim, devrim, devinim vardır. Savaşlarda bu bakımdan ele alınmalıdır... Tarih Bilimi bu açıdan ele alır çünkü. Asıl Bilimsel Yaklaşım bu şekilde olur. Ve bende bu açıdan ele alıyorum... Yeterince açık mı? Daha önce de bundan başka hiç bir şey söylemedim... Öncelikle Ateizm bir "İnanç" değil, bir "Duruş"tur değil mi? Bakınız; Sayın Bilimselci... İkinci olarak bu duruşunuzu ön plana çıkarmamın nedeni Bilimi benden çok sizin savunmanız gerektiğindendi... Yoksa size bir etiket yapıştırmak benim haddim değil... Tarih Biliminin yaklaşımı ortadadır... Sizin yaklaşımınızda ortadadır: Sayın BrainSlapper... Zamanında sorduğunuz o soruyu ve verdiğim cevabı hatırlıyorsunuzdur... Daha önce de, bu iletimde Sayın Katakuta'ya verdiğim cevaptan farklı bir cevap vermedim... Sanırım son derece açık... Hiç bir sorudan ya da sorundan kaçıyor değilim... Sayın Maraba... Kim ya da kaç kişi yüklenir bilemiyorum ancak bilen bilir, ben küçük ayrıntıları önemserim... "Yüzyıllardır" şeklindeki ithamınız neyi ifade ediyor? İma ettiğiniz katliamlar yüzyıllar önce olan katliamlar mı? Ya da hakikaten o katliamlar dahi olsa sadece "Din" için mi yapıldı Yoksa arkasında başka nedenler de var mıydı? Ya da Din orada da bir Provakasyon/Kışkırtma Aracı olarak mı kullanıldı? Hala yankıları süren o olayların sonrasında kimler ne kazandı, Kimler ne kaybetti? Neler oldu? Bakınız, ondan sonra anlarsınız belki ne demek istediğimi... İmanızdaki çelişkiniz açıktır. Yanlış anladığımı düşünmüyorum kesinlikle... Sağlıklı okumak kadar, ne söylemek istediğini sağlıklı belirtebilmekte önemlidir. Mesela Mantık hataları yapmamak gibi... Hemde büyük bir tartışmaya neden olacak kadar... Sn. Maraba: O katliamlar gerçekte niçin yapıldı? Herhangibiri: E din öyle istedi! Sn. Maraba: Ha tamam o zaman, başka bir nedeni yoktur kesin... Herhangibiri:... Bitti... Bu mudur yani sizce de? Sayın Maraba... İletinizdeki imanızdaki çelişkinizi söyledim. "Yüzyıllardır" deyip Sivas Katliamını kastetmeyi hangi mantık alır? Çok merak ediyorum... İletinizi yanlış anladığımı hala sanmıyorum... Bize asıl "Vay Halimize" dedirtecek ve sizin bakış açınızı yansıtan, gayet bilimsel yaklaşıma dair diyaloğu yukarıda verdim... Hatta size empati kurdurtayım, Diğer yazılarımda ne demek istediğimi anlarsınız (belki). Gariban bir inanan: O savaşlar gerçekte niçin yapıldı? Sızıntı Dergisi: E Tanrı öyle istedi! Gariban bir inanan: Ha tamam o zaman, başka bir nedeni yoktur kesin... Sızıntı Dergisi:... Açık mıdır? (sızıntı dergisi'ni kastetiğim makaleleri okuduğumu sandığım dergi olduğu için verdim) Sayın demirefe... Burada onca ileti yazan oldu ama sanıyorum ki asıl anlayan siz oldunuz... Tek bir kişi dahi çıkıpta, sizin bu söylediğinizin aksini iddia ettiğimi ispatlarsa elini öperim... Sayın demirefe... Emin olun ki "Irkçılık" ya da "Milliyetçilik" hatta "Demokrasi" ve dahi "Para" adına yapılan savaşlarda bile bu araçlar "Din"den daha etkili olmaktadır... İspatı bugün itibariyle gözler önündedir. Bu açıdan da önceki alıntıladığım kadar gerçekçi ve tarafsız olmanızı dilerdim... Sayın halkalıyıldız üslubum hangi açıdan üzdü bilmiyorum ancak kusura bakmayın... Zira Sayın Maraba'nın ima ettiği şey bende başka bir anlam uyandırmadı... Yine de tüm arkadaşlarıma teşekkürler...
  13. Peeki... Anlamayan ben olayım... Ama yazılarınızda tutarlı olmak için "Bilimsel" olmak zorundasınız, hatırlatayım. Özellikle "Bilimsel Dünya Görüşlü Bir Ateist" olarak... Bakın ben "Din Etken Olmamıştır" demiyorum ki? "Din Kullanılmıştır" demekle etkenlerin içersinde olduğunu söylüyorum zaten. Hatta diyorum ki "Kullanılan bir araçtır". Ancak savaşların temel ve biricik, asıl sebebi değildir. "Kullanılmış bir araçtır" demek ayrıdır, "Savaşlar din yüzünden yapılmıştır" (sizin deyiminizdir) demek ayrıdır. Savaşlar dinler yüzünden YAPILMAZ... Sizden tek bir şey istiyorum; Tüm savaşımların Ekonomik ve Toplumsal nedenlerini bir inceleyin. Ve ondan sonra şu soruyu sorun; "Acaba din olmasaydı, bu savaşlar yine de olmaz mıydı?" Ayrıca "Kendi Düşünceniz", Savunusunu yaptığınız ve yapmak zorunda olduğunuz Bilim ile örtüşmek ve Bilimsel olmak zorundadır. Çünkü siz bir Ateist olarak "Tanrı"yı değil "Bilimsel Verileri" kaynak alıyorsunuz öyle değil mi? İdealist değil, bir Materyalistsiniz... Ve emin olun ki görebilirseniz bu sizi daha tutarlı kılacaktır... İnanmak istediğinize değil Bilinen gerçeklere inanın derim ben şahsen... Yine de tercih sizindir. Yazdıklarım elimden geldiğince kısa, açık ve nettir... Saygılarımla...
  14. Aman ya hu... Peki... Bi ara başlarım artık Fotoğraf çekmeye... Ama bu aralar doluyum pek... Caponca öğreniyorum, yoğunum. Öğretmenime söz verdim aslında buraya girmemeye, Görürse kızar valla...
  15. BrainSlapper... Her zaman diyorum; Sırf Din Karşıtlığı adına bazı tezler kabul ediliyor. Bakın; Üniversitede iken çok rastlardık şu tarz makalelere ve özellikle Sızıntı Dergisi'nde falandı sanırım vardı yoğunlukla... Hz. Muhammed'in verdiği savaşımların Müslümanlarca ve özellikle dini duyguları yoğun Müslümanlarca kabul edilebilir olması için, her bir savaşım anlatılırken yanında ayetleri yazarlar ve bu mücadeleler bu halde meşrulaştırılırdı. Sonuçta bunu okuyan gariban Müslüman etkilenir ve "E Allah emretmiş kardeşim" der kabullenirdi... Ama ben sormuştum; "Bu araştırma ne kadar Bilimseldi?" Yani toplumsal bir neden pek bir belirtilmezdi... Ekonomik pek bir neden belirtilmezdi... Oysa ki bunlar toplumların şekillendiren öncül nedenlerdir. En önemli nedenlerdir. Toplumların "Din Değiştirmeleri" bile bu nedenlere bağlı olarak olmuştur tarihte. Mesela Hazarların Musevi olması... Avrupa'nın Hıristiyan olması... Ve hatta belki de Göçebe Oğuzların (ve aslında Selçukluların) Müslüman olmaları hep bu kaygılardandır... Yani bir dine geçiş bile bu nedenlere bağlı, anlatabiliyor muyum!? Peki bu makaleler ne kadar bilimseldi şu halde? Tabii ki Bilimsel değildi... Öyle ki Sayın Maraba, Hz. Muhammed'in belirttiği Tanrı'nın varlığına inanmıyor yani Müslüman değil. Ancak o Bilimsel olmayan Makalelerin verilerinin aynısını "Din Karşıtlığı" açısından ve "Bilim Adına" savunuyor, savunabiliyor... Ya farketmiyor musunuz bilmiyorum ancak açık açık söylüyorum; O Müslümanların yaptığı "Bilim Karşıtı" hatayı Din Karşıtı olmak adına Sayın Maraba ve onun düzleminde düşünen arkadaşlar yapıyor... Bu çok açık... Haçlı savaşlarına gelelim... Haçlı savaşları sırasında Avrupa'nın durumuna bakmak lazım... Halk ne durumda imiş? Ekonomik ve Toplumsal durum nasılmış? Kimin güdümünde imiş? Kimin çıkarları zedelenmiş te halkı "Din" adı altında toplamış ve yenilgi ile dönünce kendi gücünü yitirmiş? Sormak lazım; Halk müreffeh bir durumda olsaydı, papazların çağrılarına kulak asarlar mıydı? Ya da Doğu'nun ticaret yollarını ve Anadolu'yu ele geçirme tehlikesini Hıristiyan bi devlet ortaya çıkarsa idi Avrupalı devletler yine o devlete karşı birleşip savaşmaz mıydı? Haçlı savaşları ile Türklere ve Müslümanlara karşı birleşen Avrupalı Hıristiyanlar, aynı dine mensub oldukları ve öyle görünüyor ki birleşebildikleri halde niçin Mezhep!!! Kavgaları yaşadılar? Ki bu kavgaların nedenleri de yine Avrupa'da sözü geçen güçlü devletlerin ekonomik mücadelelerinden kaynaklanmakta ve halk bu sefer Mezhepler kullanılarak birleştirilmektedir... Yani sadecec kullanılmaktadır ve asıl neden değildirler. Mezhepler olmasa idi, emin olun ki başka bir bağ kullanılacaktır... Kesinlikle iddia ediyorum ve sonuna kadar arkasındayım... Hiç bir savaş temelde "Din" adına verilmemiştir. "Din" aynen "Millyetçilik" "Özgürlük" "Demokrasi" gibi alet olmaktan başka bir işe yaramamıştır. Bugün ABD "Özgürlük" ve "Demokrasi" adına Irakta di mi? O zamanda "Din" adına yapıldı o savaşlar... Buna gerçekten inanıyor musunuz? İnanıyorsanız O zaman burada "Bilim"i savunmayacaksınız. Ve Hz. Muhammed'in savaşlarını ya da diğer İslam devletlerinin savaşlarını buyruk anlayışı ile meşrulaştıranları yermeyeceksiniz... Çünkü onlar nasıl meşrulaştırıyorsa, bazı arkadaşlarda aynı Bilimsel olmayan şeylerle çürütmeye çalışıyorlar... Oysa inceleyin Hz. Muhammed'in tüm savaşımlarını... Bakalım neler bulacaksınız Ekonomik ve Toplumsal olarak? Antlaşmalar bile bunlar hesaba katılarak yapılmıştır... Bakın açıkça söylüyorum ve bunun her konuda ispatı forumdaki diğer yazılarda mevcuttur... Bazı Dinsiz arkadaşlar Empati kurmaktan ciddi ciddi yoksunlar... Bundan sonra bu konuda hakikaten yazmak istemiyorum... Sayın Maraba arkadaşın ve onun sunduğu ifadenin yardımıyla ancak ve ancak Tarih Biliminin gereklerini, gerçeklerini ve gerekçelerini bilmeyen kimseler kandırılabilir... "Din" Devletler arası mücadelelerin asıl sebebi değildir. Evet, eğer "Toprak" "Güç" ve "Ganimet" ihtiyacını, toplumlar arası ekonomik ve toplumsal dengesizliği "Patates" olarak simgeleştirirsek, Haçlı savaşları "Patates" için verilmiş savaşlardır... Din sadece kullanılmaktan öteye geçememiştir. Aynen bugün Özgürlük, Demokrasi, Milliyetçilik, Vatandaşlık, Anayasalcılık bağlarının mücadelelerde ve savaşlarda kullanıldığı gibi... Hayır Sayın İnnocent... Sayın Maraba'nın yazısını inceleyin... Koyuladığım iletisi, aynen verdiğim cevabı hakediyor... Sizin koyuladığım iletiniz ise En azından Tarih Bilim'inin kabul etmeyeceği bir tespittir. Kaldı ki siz bir Ateist olarak "Bilim"i savunmak Zorundasınız... Öyle ise Tarih Biliminin bu verisini de kabul etmek sizin sorumluluğunuzdadır. Kaldı ki böylelikle bir "Bilimsel Düşünce" sahibi olarak söylediklerimi aslında sizin söylemeniz gerekmektedir. Bunun "Sencesi" "Bencesi" yoktur... Tüm savaşımların Ekonomik ve Toplumsal nedenlerini bir inceleyin. Ve ondan sonra şu soruyu sorun; "Acaba din olmasaydı, bu savaşlar yine olmaz mıydı?" Din yerine başka bir bağ kurulacaktır mutlaka devlet ile halk arasında... Yukarıda açıkladım... Yani din sadece ve sadece kullanılan ve evirip çevirilen bir araçtan başka bir şey değildir... Savaşların asıl nedeni ise hiç değildir. Dinleri kaldırın ortadan ve yine bir toplumu fakir, diğerini zengin kılın... Yine savaş çıkacaktır... Ya da aynı toplumda dini kaldırın ve toplumun bir kısmını diğerine hükümran kılın... Yine savaş çıkacaktır... Bu iletiminde sizin yazdığınızı nitelemediğini iddia etmemeniz için, sizin ilgili ifadenizi iyice belirtiyorum... Ayrıca bu resmiyeti de pek bir yadırgadım ama neyse... Yazdıklarım Açık ve Nettir... Ve ne yazık ki defalarca yazmış olmamıza rağmen yine de ayrıntılıdır... Saygılarımla...
  16. Yalancııı Ben ondan sonra bir daha buraya hiç girmedim ki! Girsem yapardım yorum... Ama öncelikle ben kedileri hiç sevmem Kelebek resimlerin hoş olmuş, gayet net... Ama gezin sırasında çektiğin fotoğraflar açı olarak hakikaten güzeller... Ben şu sıralar fotoğraf çekmiyorum, protesto ediyorum bir arkadaşımı...
  17. Hala aynı yerdeyiz Sayın Maraba... Hala hiç bir şey öğrenmemişiz... Söylemekten dilimde tüy bitti... Hiç mi lise'de bile tarih kitabı okumadınız? Hiç bir savaş "Din" ve "İman" adına verilmemiştir temelde... "Dini Nedenler" en basit tarih kitaplarında bile nedenler arasında en sonda gelmektedir. Savaşların ve Katliamların asıl nedenleri Toplumsal ve Ekonomik nedenlerdir. Bunu bu forumda onlarca kere yazmaktan usandım diyebilirim... Yukarıdaki yazınız tamamen "Bilim Dışı"dır ve "Tarih Bilim"e aykırıdır. Öyle ki birde siz "Bilim"in savunucularındansınızdır... Konu ile ilgili bir çok yazı yazdık ve Sayın Cyrano'da bunları çok güzel sistemleştirerek belirtmişti, örnekleri ile... Sayın Restpektif'te katkıda bulunmuştu bu açıdan... Eğer "Bilim"i savunuyorsanız, "İşine Gelircilik"ten vaz geçmek "Zorundasınız"... "İslam Dini"ne karşı olmakta yerden göğe kadar haklı olabilirsiniz ancak "İslam Dini"ne karşı olmak adına "Tarih Bilimsel" ve "Toplum Bilimsel" gerçekleri işinize geldiği zaman reddetmeniz ya da görmezden gelmeniz tamamen "Bilim Etiği"ne aykırıdır; Dikkatinizi çekerim... Artık bu türlü "İşine Gelirci" iletilere ve düşüncelere cevap vermek istemiyorum. Çünkü görüyorum ki bir adım bile yol katedemiyoruz ne yazık ki... Ve ne yazık ki bu her iki taraf içinde geçerli... Her zaman diyorum; Bazı insanlar, Kötülediği/Yerdiği diğer insanların Kötüledikleri/Yerdikleri eylemlerini Aynılığıyla ancak başka bir kılıfla tekrar etmektedirler... Hemde aleni olarak... Ki bu da onların kendi öz çelişkileridir... Saygılarımla...
  18. İşte bu yüzden size yukarıdaki soruları sordum Sayın Yusufi... Bakınız öncelikle her Millet belli bir ülkü etrafında bir araya gelmiştir. Varlığını belirli ülkülere borçludur. Ve her milletin oluşturduğu devlet belli bir temel üzerinde var olmuştur. O yüzden, istisnasız her Devlet mutlaka ve mutlaka kuruluş felsefesini bireylerine empoze etmek zorundadır. Çünkü kendi varlığını ancak ve ancak böyle idame ettirebilir. Bu da o devletin "Eğitim Felsefesi" anlayışı ile ilgilidir. Hangi devlete giderseniz gidin, mutlaka kendi milli ya da ülkü anlayışını öğreten bir eğitim sistemi ve müfredatı vardır. Yani öncelikle kendi Var oluş felsefesini ya da ideolojisini öğretir... Bu kaçınılmazdır. O yüzden "Niçin Kemalizm öğretiliyor kardeşim!" sorunuz biraz mantıksızdır. Çünkü cevabı gayet alenidir... Hemde sormaya mahal bırakmayacak kadar. Bu devlet, varoluş felsefesini Kendi bireylerine aktarmak zorundadır... Her devlet bunu yapmak zorundadır, Yoksa vermek istediği "Eğitim"in hiç bir anlamı kalmaz. Hiç bir devlet "Okusunlar da adam olsunlar" mantığıyla eğitim kurumu açmaz. Her devlet "Okusunlar da beni idame ettirsinler" mantığıyla eğitim kurumu açar... AKP'nin dini kurumlara ve kimselere torpil geçmesi, Din öğretmeni, İlahiyatçı ve İmam atamaları Ve bunların devlet kadrolarına geçirilmesi uygulaması bile "Küçük Devlet" olarak adlandırabileceğim "AKP"nin küçük bir örnek olduğunun göstergesidir... Tarikatlerin ve Fethullah Gülen'in eğitime bu kadar yatırım yapmasının sebebi de aynen budur... İleride Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olunca müfredatta olacak olan değişikliklerde bu niyetle olacaktır. Çünkü kendi takıyyeci ve riyakar kişiliklerini millete empoze etmek ve milleti laiklikten koparmak niyetindedirler. Yani bu daha parti bazında bile olmaktadır. Çünkü var kalışları buna bağlıdır. Umarım buraya kadar anladınız... Yine de özetlemek gerekirse; Bu milletin varlığını idame ettirmesi ihtiyacını benimsiyorsanız eğer, Kuruluş Felsefesi'ni bireylerine aktarması ihtiyacının anlamlılığını da kabul etmek durumundasınız. Ancak "Din Eğitimi"ni sorgulamak niçin mantıklıdır buna gelelim isterseniz. Türkiye Cumhuriyeti bildiğiniz gibi "Laik" olma güdüsünde olan bir devlettir. Bu yüzden eğitimi de "Laik" olmak zorundadır. Yetiştirdiği bireyler "Laikliği Özümsemiş Bireyler" olmak zorundadır. Yoksa gördüğünüz gibi 80'lerden beridir yapılan uygulamalarla özellikle 85-90lardan sonraki kuşak son derece Apolitik ve Laikliği ve Erdemliliği en az derecede benimsemiş bireylerdir. Ancak birde müfredattaki ya da uygulamadaki "Din Dersi" laikliğe en baştan aykırıdır. Öncelikle "Bilimsel" değildir. "Laiklik"in gerektirdiği gibi her dine eşit uzaklıkta da değildir. Ayrıca bu dersten muaf olmayanların tümüne aynı eğitim verilmektedir. Yani ders içeriği mezheplere bile aynı uzaklıkta değildir ki? Ya hu bunu bir kenara bırakın, Zaten belli bir dinin eğitiminin verilmesi en baştan laikliğe aykırıdır. Bunun sonucunda hıristiyanların azınlık okullarının açılmasını istemeleri onlara haklılık doğurur ki dine dayalı Azınlık Okulları anlayışı da "Türk İnkılabı"na aykırıdır. Ancak okullardaki "Din" dersi, bu anlayışı haklı çıkarmaktadır. Dinler "Felsefe/Düşün" ya da "Dinler Tarihi" adı altında anlatılmalıdır. Ayrıca "Kültür ve Ahlak Bilgisi" ya da "Medeni Bilgiler" adı ile bir ders konulmalıdır ve Medeni Bilgiler öğretilmelidir. Ayrıca şunu eklemek isterim ki "Kemalist İdeoloji"nin okullarda dikte edildiği yoktur. Öyle olsa idi bugün Laikliği ve diğer beş oku benimseyememiş ve oyunu AKP'ye atmış bir topluma sahip olamazdık değil mi? Okullarda verilen eğitim Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluş Felsefesidir. Lise İnkılap Dersi'nde işlenen konularde hep "Millet İradesi"nden bahsedilir. Özellikle M. Kemal'in yapılanları Millet İradesine dayanarak yaptığı üstüne basa basa belirtilir. Ki buna rağmen dikte ve empoze etmede, belki de ne yazık ki başarısız olmaktayız... Hayır yani bu derslere girdiğim ve bu dersleri verdiğim için biliyorum... O yüzden... Saygılarımla...
  19. İzlerken uyuduğum filmlerden en kötüsü Cast Away'di... Nasıl oskarlık bir film oldu anlamadım doğrusu... Yıllarca beynimize kazınmış "Robinson Crouse" tiplemesinin sıradan bir versiyonuydu. Ve film sadece ve sadece "FedX" reklamından başka bir şey değildi. Adam tüm kargoları açıyor, Nedense bir tanesini açmayıp, yıllar sonra ulaştırıyor... Güya bu adamın "umudunu" simgeliyor. Yani oradan kurtulacak ve o postayı yerine ulaştıracak. Ama çok basit te bir reklamdan başka bir şey değil. Buram buram reklam kokan bir reklam filmi idi... Tek hoşuma giden şey Yıllarca bir adada tek başına yaşamış bir adamın psikolojik sürüncemeleriydi. Ama o da filmin Robinson Crouse tipilojisi içersinde ve reklam havasında kayboluyordu. Bence çok güçlü bir film değildi. Sonunun nasıl olacağı baştan belli, basit bir filmdi... Ve o kadar abarttılar ki bu filmi, İnanamadım. Bence aslında içine sindiremeyen bir çok insan Sırf isim yapmak için bu filmi beğenilenler listesinde sunarak kendi adlarını duyurmak istediler. Yüzüklerin Efendisi filminden sonra da böyle komik bir şey olmuştu. Belki de bu filme konu olan kitabı daha önce hiç okumamış adamlar, Çıkıp çıkıp "işte bilmem kimin filmde yer almaması eksiklikti. Ama o da olsaydı film beş bölüm olurdu. Benim çok sevdiğim karakterdi aslında, carttı da curttu da..." gibi ahkamlar kesip filmi eksiklikle itham ettiler. Ama eminim ki o filmden önce, o kitabı hiç okumamışlardı bile. Adamın yüz ifadesinden belli yani... Neyse... Her sinema eleştirmenine Ve her övülen ya da yerilen filme bakmayın derim ben. Gidin izleyin ve kendi kararınızı kendiniz verin. Benim izlenmeye değer ve hatta kaçırılmaması gereken diye düşündüğüm İçinde güzel psikolojik çıkarımlar olan filmler şunlar; "Nell" "ShawShank Redemption - Esaretin Bedeli" "ButterFly Effect - Kelebek Etkisi" "Memento - Akıl Defteri" "Telefon Kulubesi" "Rastlantının Böylesi" "Jacket - Çıldırış/Ceket" "The Shining - Cinnet" "Das Experiment - Deney" "Amores Perros - Paramparça Aşklar, Köpekler" "25 hour - 25 Saat" "Tesis - Tez" "12 Monkey - 12 Maymun" "Shindler's List - Shinlerin Listesi" ... .. . Bunlar benim şimdilik arşivimde olan filmler... Ve izlemeye değer bulduğum filmler. Bunları izlemeden "Kötü Film şudur" ayrımı yapmayın bence... Çok mu ukalaca oldu söylediğim, özür dilerim...
  20. Sayın Yusufi... Öncelikle yukarıdaki koyuladığım ifadenize mahsuben şunu sormak isterim; 1- Siz bir eğitimci misiniz? 2- Eğitim Felsefesi denen dal'dan haberiniz var mıdır?
  21. Derhal... Ben bu "Yurttaş İçin Medeni Bilgiler" kitabı okumadım. Ancak Atatürk'ün "Din" "Tarih Bilimi" ve "Medeni Kültür" ile ilgili görüşlerini okuduğum kitaplarda hep bu kitaptan alıntılar vardı. Özellikle "İslamiyet"in ortaya çıktığı dönem ile ilgili M. Kemal'in "Kendi El Yazısı" ile yazdığı yazılar son derece "Tarafsız"dı... Sayın BrainSlapper'in nitelediğim örneğini okuyunca birden heveslendim, belki de o okumuştur o kitabı diye ve hoşuma gitmişti. Çünkü yazısı benzerlik gösteriyordu... Buna ve Sayın BrainSlapper ile olan samimiyetimize dayanarak o ifadeyi oraya yerleştirdim... Size ne gibi bir anlam ifade etti bu merak ettim doğrusu? Kaldı ki Sayın BrainSlapper dahi yanlış anlamadı! Saygılarımla...
  22. Tengeriin boşig şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Yurtdışında Eğitim
    Valla kim ne der bilemiyorum ama ben bir yılımı Kıbrıslıların içinde geçirdim desem yeri var. Akdeniz insanının tipolojisi genelde güzel oluyor. Kıbrıslı kızlarda çok hoştu yani İzmir'i pek aramamıştım Ada içi izinlerini hiç boş bırakmazdık Atğm. Arkadaşlarla Ama hakikaten öyle bir sıcak var ki! Daha doğrusu "Kışı yoktur" desek daha doğru. İki kere dolu yağmıştı ama öğleden sonra hava yine ılımıştı. Elfren sen nerede kalıyorsun Kıbrıs'ta? Kıbrıs'a gideceklere tavsiyemdir Mağosa'ya uğramazlarsa pek bir şey kaybetmiş olmazlar. Ancak Salamis'e mutlaka uğramalılar. Hem Harabeleri Hem Sahili Ve hem de Sn. Barnabas'ın mezarı oradadır. Ama Kıbrıslılar açıkçası burunları çok havada olan insanlardır. Tuhaf bir ingiliz soğukluğu vardır üzerlerinde. İlk gittiğimde kızın biri bana "sorry!" demişti. Biz "pardon"a alışmışız ya, en başta algılayamadım... Ben de "Pardon?" diye karşılık vermiştim. O an için komik bir tanışmaydı... Güzel günlerdi ya... Hatırlamak iyi geldi... Kıbrısta Ocak ayının ilk haftasına kadar süren 2aylık bir av sezonu vardır hudut bölgelerinde. Gelirlerdi ve bizde onlarla birlikte, onların tüfekleri ile avlanırdık. Keklik ve Tavşan'ı ilk burada tatmıştım ve doymuştumda... Hele tereyağlısına... Birgün iki tane Rum bizim nöbet yerine kadar çıkmışlar. Nöbetçi asker hemen alarm verdi ve bende oraya doğru denetlemedeydim, tesadüf. Başladık bunları tepe aşağı peşlemeye... Adamlar nasıl kaçıyor... "Dur!" diyoruz durmuyorlar. Şimdi soran olur "ulan Türkçe dersen tabii ki anlamaz, durmaz!" diye... Hayır, Rumlar Türkçeyi, Türklerde Rumcayı çok iyi anlıyorlar, merak etmeyin... Neyse, Artık mayınlı araziye kadar inmiştik. Adamlar hala bizim tarafta ve Rum milletvekili Matsakis'in bayrağı çalma olayından en fazla bir ay kadar sonra idi. Ki o bayrağın çalındığı bölükte de görev yapmıştım. İlk okul çocuğunu koysanız, nöbetçinin olmadığı bir yerden bayrağı gayet kolay alabilir. Yiyorsa nöbet tutulan yerden indirebilseydi o bayrağı... Neyse... Yani ortam gergindi zaten... Bende askere emir verdim; "-Nişan vaziyeti aall!" "-Nişan aall!" "-Ateş!!" -tık... "Ateş .......!" -tık tık... -tık tık tık... Kafasız asker yanına mühimmat almamış. Adamlarla aramızda 50 metre. Ellerinde dolu tüfeklerler... "Arkadaşlar, ya çarpışıp şehit oluruz, Ya da kaçıp, takıma vardığımızda sizi döve döve ben öldürürüm!" Tabi geri çekildik çaktırmadan... ...... askerde bir de küfrediyo arkalarından... ...... esir düşmediğine sükret hıyar... Yanına mühimmat almayan Askerlerimin akıbetini sormayın arkadaşlar... Tabi onları denetlemesi gereken Nöbetçi Çavuşumunda...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.