Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

BrainSlapper

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

BrainSlapper tarafından postalanan herşey

  1. Ortadoğu kültüründe tasavvur edilen bir Allah egoist de olur, gaddar da olur, bağışlaması bile "büyüklüğünü" göstermeye yöneliktir. Ortadoğu çöl kültüründe, sıcak bir başbelasıdır. İnsana yapılabilecek en kötü işkencenin sıcakla & ateşle yapılabileceğine inanılır. Ortadoğu çöl kültüründe, ırmak bir ütopyadır, bu nedenle ortadoğu kültürünün Allah'ı elbette içinde ırmaklar bulunan cennet vaad edecektir. Ortadoğu çöl kültüründe, en büyük mutluluk sıcaktan korunmaktır, gölgede döşeklere uzanıp, yan gelip yatıp, dilberlerle vakit geçirmektir. En çok nefret edilen şey sıcak, en sevilen şey şey gölgelik ve serinliktir. Elbet böyle bir kültürün Allah'ının vereceği cennet de elbette gölgelikler, döşekler, yastıklar ve yaşıt kızlarla dolu olacaktır. Bu Allah'ın tehdidi de elbette "sıcaklık" içeren bir tehdit olacaktır, cehennem elbette ateş olacaktır, insanlar elbette kaynar su içmeye mecbur bırakılmakla tehdt edilecektir. Ortadoğu kültürü sadece bir Emir'i, Kabile liderininin daha büyüğünü ilah olarak tasavvur etmiştir, elbette bu ilahın duyguları ve misyonları da bu kültürü yansıtacaktır. Saygılar.
  2. sevgili tarafsız, bu forumda da, değerli katkılarından herkesin yararlanacağından eminim. Hoşgeldin
  3. Sayın boşig, Elbette erkes kendi inancının/düşüncesinin doğru olduğunu sanıyor ki, inanyor ve savunuyor. benim inancımda/düşümcelerimde yanlış varsa, elbette yanlış bu, şu, şu ve şu nedenle diyecekler. Aynı hakka ben de sahip olmalıyım. Kimse o inanç benim için kutsal, sen onu şu şekilde eleştiremezsin dememeli. Bence de, zaten öyle dedim. Doğru, bana cehennemliksin demesi bişey ifade etmiyor, gülüp geçiyorum, hatta şaka yapıyorum, "abi zaten bütün renkli karakterler cehennemde olacak, orası daha eğlencelidir" diyorum. Düşüncemi eksik ifade etmişim veya tam olarak ifade dememişim. Benim söylemek istediğim, tek doğrunun kendi inançları olduğunu sana insanlar, bu kendilerine has tek doğruya istinaden, başkalarının hayatlarını da kendi doğrularına göre şekillendirmeye zorluyorlar. Sorun burada. Suudi Arabistan'da resmi olarak şeriat var. Ve orada ne eşler, ne kızkardeşler, ne anneler, yanlarında erkek olmadan alışverişe dahi çıkamıyorlar. Ben bunu yaşadım. Ezan okununca herkesi namaza gitmeye zorluyor din polisi. Yolda yürüken hemen yanıbaşınızda bir polis arabası durup, annenize, gözünüzün önünde, başörtüsünün altından saçları görünüyor diye bağırıp çaığırıyor. Dünyanın şeriatla yönetilen ikinci ülkesi taliban Afganistan'ı idi. O tek doğru sanılan inanç iktidara geçince neler yasakladı gördük. Televizyonu, sinamayı, interneti, yani bilgi kaynağı modern medyayı yasakladı, kızların okula gitmesini bile yasakladı. İran'da köklü pers/zerdüşt/şii kültürünün etkisiyle Suudi Arabistan veya Afganistan tarzı bir şeriat yok, ama yine de birçok şeyin "o tek doğru" ya göre yönetildiği bir ülke. Muhalefet yapmak, iktidara yanlışlarını söylemek imkansız, çünkü otomatik olarak "Allah'ın iktidarını" eleştirdiğinizi iddia ediyorlar. Saygılar.
  4. Zaten tartışma konularından biri de o. tartışmada neyin gündeme getirilip, neyin getirilemeyeceğini taraflardan biri belirleyemez. Tartışmak zaten diğer tarafın düşünceleri hakkındaki olumsuzlukları, yanlış gördüğünüz şeyleri dile getirmektir. Tartışmanın üslubu "ortaklaşa" belirlenebilir. Birbirimizin kafasına ansiklopedi ekleştirerek mi tartışacağız, yoksa fikirlerimizi savunarak mı, yoksa küfrederek mi, bunu belirleyebiliriz. Ancak tartışılan inanmak ve inanmamak ise, bu kapsama giren herşey tartışlılabilir. Tarflardan birisi tartışma konusunu dikte edemez, tartışmada hangi hususların yanlış olduğunun söylenmesini yasaklayamaz. "Tek doğru din Zerdüştlüktür, Zerdüştün düşüncelerinin yanlış olduğunu iddia etmek ve onun yanlış düşündüğünü ileri sürmek dışında herşeyi söylemek serbest, gelin zerdüştlüğü tartışalım" demek gibi birşey olur bu. "Varoluşun kaynağını açıklayan tek teori evrimdir, Darwin'in düşüncelerinin yanlış olduğunu iddia etmek ve onun yanlış düşündüğünü ileri sürmek dışında herşeyi söylemek serbest, gelin evrimi tartışalım" demek gibi birşey olur bu. Bunun adı tartışma olmaz. "Tek doğru var, gel bu benim doğrumu kabul et" diktesi olur bunun adı. Saygılar.
  5. Muhammed'in peygamber olduğunu kabul etmenin dışında her türlü fikrin iftira ve hgakaret olduğunu sanan düşünce. Yorumsuz. Saygılar.
  6. Hakaret olmadan olmaz demiyorum. Yanlışa "yanlış" dememi hakaret olarak algılarsan, din'e Muhammed'e, dokunulmazlık vermiş olursun. Bende onu soruyorum zaten.Yanlışa "yanlış" demek hakaret olarak algılanacaksa, nasıl eleştirebileceğim? Bana onu söyle. Yanlış gördüğüm şeye elbette yanlış diyeceğim. Saygılar.
  7. Sedat Bey, Peki Muhammed'in Tanrı'nın seçilmiş kulu olmadığını, peygamber olmadığını nasıl ileri süreceğim, nasıl ispat edeceğim, "küçük düşürmeden"? Bana bir yöntem söyle. A: Muhammed peygamber değil. B: Peki nerden bu sonuca vardın ? A: (Ne desin şimdi?) * "Doğru söylememiş" mi desin (ki bunu söylemek yetmiyor, neden doğru söylemediğini düşündüğünü ifade etmesi gerek) ? * Kuran'da bulunan ayetlerden yola çıkarak, zaten onun "cinlere tutulmuş olduğuna, zamanında kendisinin delilikle itham edilmiş olduğuna" ilişkin bilgilerden yola çıkarak "psikolojik desteğe muhtaç bir yapıdaydı" mı desin? * "Samimi değildi, halkı kullanmak için tebligatının Allah'tan olduğunu iddia etti" mi desin? Hangisini desin ki Muhammed küçük düşmesin? Ben bu forumda yalan söylersem, küçük düşmeyi hakaderim. Ben bu forumda birilerine karşı terbiye sınırlarını aşan laf edersem, küçük düşmeyi hakaderim, ban yemeyi hakederim. Ben bu forumda akla mugayir laf edersem, küçük düşmeyi, bana gülünmesini hakaderim. Kimse kusura bakmasın ama, dindeki doğru olmayan şeyleri, çelişen şeyleri gösterince birileri küçük düşecekse düşsün. Evrim teorisi çürütülürse, darwin küçük düşecekse düşsün. Eğer burdan sövüp, hakaret edip, itham edip kaçıyorsak, ithamlarımızın ve iddialarımızın içini doldurmuyorsak, zaten küçük düşen biz oluruz. Ama lütfen müsaade edin, yanlışa yanlış demek de hakaret olarak algılanmasın. Saygılar.
  8. BrainSlapper şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Bu da "hakaret içermekten sansür yiyen ilk ayet meali" oldu heralde. Saygılar.
  9. Sayın boşig, Altı çizili yere inançlara saygı problemi başlığında cevap verdim. Şunu tekrar edeyim, sizin inancınıza ilişkin o0larak birşey söylemedim ben, çünkü siz inancınızın "Sizinle Tanrı arasında olduğu hususunu" birkaç yerde belirttiniz. Buna diyecek bir lafımız olamaz. Sadece saygı duyarız. İnancınızla ilgili olarak söylediğimiz tek şey, onun islam olmadığı idi. Bu iddiamı da, aynı inanca sahip olduğunuzu söylediğiniz Yunus Emre, Mevlana, ömer Hayyam, Nesimi, Ahmet yesevi ve Hallac'ı Mansur gibi şahısların düşüncelerinden veya hayatlarından örnek vererek ileir sürdüm. O insanlar islam coğrafyasında doğdular, müslümandılar, ama bir noktadan sonra, islamiyet'in ötesine geçtiler. Artık onlar için inancın "adı" önemini kaybetti. Müslümanım demediler, müslüman değilim de demediler, çünkü "müslüman değilim"demek de bir anlamda "ad" koymaktır. Sadece inançlarını yaşadılar, kimseye karışmadılar, müdahale etmediler. Şimdi de size islam dışı "Gerçek Tekdir" düşüncesine örnekler vereyim. Kızılderili inancı: Herşey akrabamızdır/kardeşimizdir/parçamızdır. Herşeye ne yaparsak, kendimize yapmış oluruz. Herşey esean Tek'tir ("All things are our relatives; what we do to everything, we do to ourselves. All is really One. - Black Elk) Sih Dini:: Hiçkimse ile düşmanlık yağma, çünkü Tanrı herkesin varlığındadır. ("Don't create enmity with anyone as God is within everyone." Guru Arjan Devji) Bu iki inançta çok nettir Ene-l Hakk düşüncesi. Bu iki inancı örnek vermemin nedeni ise, eski Türk kültürü ile benzerlikleri, alakalarıdır. Şamanizm din değildir diye birçok kez söylediniz, doğru, din değildir. Şaman, dini törenleri idare eden büyücü/şifacıdır. Esas inanç Gök Tanrı/Ulu Manitu inancıdır. Orta Asya Türkleri ile Kızılderili inancı ve inanç ritüelleri/törenleri bu perspektiften bakınca uyuşur. (Diğer hususlarda da uyuşur kızılderili ve Türk inancı, mesela köle/cariye kültürü yoktur. Yönetim erkini Tanrı'dan alma iddiası yoktur. Peygamberlik iddiası yoktur. Tapınak/mabed yoktur. İbadeti eksen alan bir yaşam anlayışı yoktur. Kadını ikinci sınıf gören bir anlayış yoktur.) Sihler ise bize göre önemli bir coğrafi konumda yaşarlar: Penjap, Kuzey Pakistan, Güneydoğu Afganistan'da. Yani, Orta Asya kültürünün, Budizmin, Hinduizmin, Çin inançlarının (konfüçyüsizm, taoizm), İslamiyetin, Zerdüştlüğün kesişme bölgesinde. Ene-l Hakk düşüncesi bu coğrafya veya mücavir bölgelerde yaşamış insanlarca benimsenmiş bir düşüncedir. Ahmet Yesevi, Ömer Hayyam, Mevlana bu tanımladığımız bölgeye yakın yerlerden çıkmış insanlardır (Yunus, Hallac-ı Mansur, Hacı bektaş Veli, Pir Sultan nereli bilmiyorum, Hallac dışındakileri Anadolulu diye biliyorum, ama semitik kültürden olmadıklarından eminim). Saygılar.
  10. Sizin yazınıza atfen cevap vereceğim, ama tüm müslümanlara, diğer semitik din mensuplarına ve diğer inanç mensuplarına şu hususu bir kez daha vurgulamak istiyorum: İnançlara saygı duyarım, bu inançlar benim hayatıma, benim düşüncenme müdahale etmedikleri sürece. Ben, Samiri'nin Yahudiler arasında canlandırmaya çalıştığı inek tapınımı kültürünü yaşatan Hinduların inancına saygı duyarım; benim dana eti yememe müdahale etmedikleri sürece, ineklerine Hindistan'da olduğu gibi sonsuz özgürlük verip caddelere, sokaklara pisletmedikleri sürece. Ben, Musevinin inancına saygı duyarım, gelip bana "ben Allah'ın seçtiği kabilenin mensubuyum, ben üstünüp" diyerek bu üstünlük iddiasını uygulamaya geçirmeye çalışmadığı sürece. Ben, Lat'a, Uzza'ya, haç'a, heykel'e, İsa ikonasına, güneşe tapınan insanlara da saygı duyarım, kendi inançalrının doğru olduğunu iddia edip, beni de bu inançlarına inanmaya zorlamadıkları sürece. Ben, İslamiyet'e saygı duyarım, benim ne yediğime, ne içtiğime, ne giydiğime, nasıl yaşadığıma, ne düşündüğüme karışmadıkça. İslamyetten referans alanlar benim hayatıma müdahale etmedikçe. Ama, hangi dinli ve dinsiz olursa olsun, benim düşüncelerime ve hayat anlayışıma yanlış derse, ben öncelikle kendi düşüncemin yanlış olmadığını ispatlamak, sonra da bana yanlış düşünüyorsun diyenin düşüncesinin yanlış olduğunu göstermek zorundayım. Hakkaten gösterir benim düşüncemin yanlış olduğunu, o zaman diyecek birşey yok, teşekkür ederim sadece. Benim düşünceme ve hayat tarzıma yanlış deme hakkını kendinde gören, kendi düşüncesi, inancı ve hayat tarzını tartışmaya açar. "Sadece biz eleştirelim, sen eleştirme" diyemez kimse. İslam dini veya Tanrı'dan geldiğini iddia eden bütün dinler, tabiatları gereği, kendi anlayışı dışındaki anlayışlara yanlış derler; bu nedenle başkalarının da otomatik olarak savvunma hakkı ve ihtiyacı ortaya çıkar. Savunma sırasında da, maalesef, bir şeye doğru değilse, doğru deil demek zorunluluğu var, bu hakaret olarak algılanmamalı. Dikkat ederseniz, itiraz ettiğimiz şey inançların "kişi ile Tanrı arasında kalan kısmı" değil, bunun dışına taşan, başkalarının hayatına müdahale eden kısmı. Yoksa bir insanın Tanrı'yı düşününce huzur bulması, eline haç alınca uhreviyet hissetmesi, boynuna köpekbaşı dişlerinden yapılmış kolye asınca mutlu hissetmesi, ibadet edince cennete gidecek olması falan beni zerre kadar ilgilendirmez, saygı duyarım. İbadet edince cennete gideceğine inansın, ama inanmayanlarıın cehenneme gideceğini iddia ederse, yani "kendi şahsiyeti" dışındakilere ne olacağı hususuna girerse, maalesef bu "kendi şahsı dışındaki insanlar" da birşeyler söyleme hakkına sahip olurlar. Saygılar.
  11. Sevgili boşig, Yer kaplamasın diye yazını tümden alıntılamadım. Söylemek istediğim şey şu: islam'ın temel sorunlarından biri, daha önce de söyledim, her yöne çekilebilmesidir. Her yönü gösteren bir pusula, doğru bir pusula değildir. Her yönü gösterirken ara sıra da Kuzey'i göstermesi, o pusulanın bozukluğunu gidermez. Durmuş saat da, günde iki kez "doğru zamanı" gösterir. Melesa demişsiniz ki "Kuran: Kölelere iyi davranın, gücünüz yettiğini azat edin". Biz de diyoruz ki; "kölelere iyi davranın", diyen bir sistem "kölelerin mevcudiyetini" yasallaştırır. Zira "köle sahibi olamak" meşru olmalıdır ki, yani "ortada köle bulunsun" ki, "kölelere iyi davranabilmek" mümkün olabilsin. Yanılıyor muyum? Eğer, Kuran gerçekten teistlerin tasavvur ettiği gibi bir Tanrı'dan gelen kitap olsaydı, Kuran'da birçok konuda nasıl kesin hüküm varsa, köleliği kesinlikle yasaklayan bir hüküm olurdu. Saygılar.
  12. BrainSlapper şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Sana mantıksız gelen cümlelerim neler? Gökten düşen şişenin Tanrı'dan olamayacağını söylemem mi? Yoksa mantıksız olan "bu şişe kesin Tanrı'dandır" demek mi? Hangi teorinin doğru olduğunu bilmiyorum, ama şundan eminim: senin teorin yanlış, çünkü yanlış olduğunu senin teorinin kendisi söylüyor, içindeki çelişkilerle. Saygılar.
  13. Sayıh boşig, Başka bir kon altında yürütülen tartışma da "kutsala saygı" tartışmasına dönüşmesin diye, oradaki yazınızın "saygı" konusuyla ilgili bölümüne burada cevap vereceğim. Yani diyorsun ki; Birileri "bu kola şişesini Tanrı gönderdi" desin dursun, ama benim "Tanrı göndermiş olamaz, bu kola şişesini Tanrı gönderdi demek saçmalakamaktır" deme hakkım olmasın, bunun adı da saygı olsun, eğer dersem bu yaptığım şey hakaret olsun??? Birileri "bu kola şişesini Tanrı gönderdi diyen ilk adamı" Tanrı'nın seçtiği adam sansın, ama benim "Kola şişesini Tanrı göndermemiştir, kola şişesini bulan adam da Tanrı'nın seçtiği bir adam değildir" deme hakkım olmasın, eğer dersem bu yaptığım şey hakaret olsun? Kola şişesini ilk bulan adam "Bu kola şişesini Tanrı gönderdi, bu şişeyi O'nun gönderdiğini insanlara anlatmam için beni seçti" desin, benim bu adama "halüsinasyonlarını bize gerçek diyerek yutturmaya kalkma" deme hakkım olmasınbunun adı da saygı olsun, eğer dersem bu yaptığım şey hakaret olsun? Birileri bu benim "Kola şişesini Tanrı gönderdi" iddiasına yönelik inançsızlığım karşısında "Kola şişesini Tanrı'nın gönderdiğini söuyleyen ilk adam dehdeh'e bindi Tanrı'nın yanına bile gitti, hala niye reddediyorsun" desin, benim "o adam halüsinasyon görüyor" deme hakkım olmasın, eğer dersem bu yaptığım şey hakaret olsun?? Birileri "bu kola şişesini Tanrı'nın gönderdiğine inanmayanların gözleri görmüyor, kulakları duymuyor, kafaları çalışmıyor, onlar hayvanlardan daha aşağıdır, inanmayanları Tanrı cezalandıracak" desin dursun, ama benim "o kola şişesini Tanrı vermiş olamaz, kola şişesi vermeyen bir Tanrı'nın, bu şişenin Tanrı'dan geldiğine inanmak ve inanmamak'a dayalı bir sınav ve ceza sistemi getirmiş olamaz" deme hakkım olmasın, bunun adı da saygı olsun, eğer dersem bu yaptığım şey hakaret olsun??? Kola şişiesini ilk bulan ve kendisini Tanrı'nın seçtiğini söyleyen adam kendine inananlardan birinin 9 yaşındaki kızını karı olarak alsın, ama biz bu adama yaptığının doğru olmadığını, bunun sübyancılık olduğunu söyleyemeyelim, bunun adı saygı olsun, söylersek bunun adı hakaret olsun? Sayın boşig, sen o sevdiğini söylediğin "Tanrılar çıldırmış olmalı" filmini bir daha izle. Izlerken, Kola şişesi çevresinde dönen hikaye ile herhangi bir kutsal kitap çevresinde dönen hikayeyi karşılaştır. Sayın boşig sen, kendi inancını, bu saçmalıkların bir parçasıymış gibi göstermek zorunda değilsin, bu saçmalıkları savunmak zorunda değilsin. Saygılar. Kendine iyi davran. Aklına saygı duy.
  14. Burda müslümanlığı savunan diğer insanıların "savundukları şeye" bu islam değildir dedim mi hiç? Sadece seninkine dedim. Nedenini de söyledim. Saygılar.
  15. Ben senin "Ene-l Hakk" inancına ilişkin herhangi birşey söyledim mi şimdiye kadar? inancınla ilgili hiçbir itirazda/eleştiride bulunmadım, dikkat et. itiraz ettiğim tek nokta o inancı "islam" olarak nitelemeniz. Saygılar.
  16. Aklın yolu bir ben senin yazın daha çıkmadan açmıştım sayfayı ve öyle yazmaya başlamıştım çelişkiye dikkat çekmek için Saygılar.
  17. BrainSlapper şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Sizi etkilemez tabi, çünkü size o şeyler "doğruluğu tartışılamayacak şeyler" olarak öğretilmiş, ezberletilmiş. Şüphe etmek bile sizi gerer. Durup duruken müşrik olmanın, sonsuza kadar cehenneme gitmenin, sonsuza kadar cehennemden mahrum olmanın mantığı var mı di mi? kafanıza yatmasa da, sonuçta elde edilecek hasılat büyük, kaybedilecek şey çok. Hiç suya sabuna dokunmamak daha iyi di mi? İlk canlı nasıl oluştu? Buna ne sen cevap verebilirsin ne senin peygamberin, ne senin kutsal kitabın, ne de ben. Insanlığın kayıt tutmaya başladığı yıllardan çoooook önce meydana gelmiş şeyler. Yeni yöntemler geliştirip teoriler üretiyoruz. O teoriler yanlış da olabilir, doğru da. Ama yanlış çıkarlarsa günaha girmeyiz, ağlamayız. Ama sen diyorsun ki ben cevabı biliyorum. Bir film vardı, Afrika'da gökten düşen kola şişesine açıklama bulamayınca, bunun tanrı tarafından gönderildiğini sanan bir adam ve kabilesiyle ilgili bir film. Senin durumun da o. Senin için tek çözüm var: Kola şişesi Tanrı tarafından gönderilmiştir. Başka açıklama olamaz. Çünkü kabilede o şişenin nerden geldiği anlayabilen kimse yoktur. Değil mi sevgili süheda? Başka açıklayıcı bir teori yoksa, senin teorin otomatik olarak doğrudur öyle mi? Saygılar. Kendine iyi davran. Aklına da saygı duy.
  18. Tek bir yazı içinde bu kadar çelişkiyi barındırabilen heralde ilk kişisiniz. Dünyada "değişmeyen tek şey değişimdir" derler. Siz maşallah doğduğumdan beri neysem oyum demeyi marifet sayıyorsunuz. Bir taraftan değişmeyen doğrularım var diyorsunuz, diğer taraftan Kuran'ı her yıl okuyorum "yeni şeyler" öğreniyorum diyorsunuz. Bir taraftan değişmeyen doğrularım var diyorsunuz, diğer taraftan her türlü fikre açığım diyorsunuz. Siz Galileo'dan önce yaşasaydınız, sizin için dünya düz olacaktı ve bu değişmeyen doğrunuz olacaktı heralde. Siz 20. yüzyldan önce yaşasaydınız, uzaya, aya gidilemez diye düşünecektiniz, bu değişmeyen doğrunuz olacaktı heralde. Siz Einstein öncesinde yaşasaydınız, Newtoncu olacaktınız, ve izafiyet teorisini mantığınız kabul etmeyecekti heralde. Anlıyorum siz önyargılı değilsiniz, ama Kuran kesin doğru diye bir yargınız var, bu önyargı olmuyor o zaman. Belki de sen "kafandaki değişmez doğrular" yüzünden, sen Kuran'ı önyargısız, öndoğrusuz okuyamıyorsun ve anlamıyorsun , hiç düşündün mü? Siz her fikre açıksınız, ama Kuran konusunda kesin doğrularınız var, her görüşten her fikirden yazıları yorumları okuyup dinliyorsunuz, sonra bunları kesin/değişmeyen doğrunuza göre "mantık süzgecinden geçirip" o kesin doğrunuzu sapasağlam koruyorsunuz. (Yeri gelmişken söyleyeyim, güzel bir hususu dikkatime getirdiniz: müslümanlar bu nedenle bilim adamı olamazlar, değişmeyen doğruları vardır, ne kadar kafa patlatırlarsa patlatsınlar, döner dolaşır o doğruyu kabullenirler, aksi takdirde dinden çıkmaktan korkarlar. Ama müslümandan zanaatçı, meslek erbabı olur. Tanımlanmış bir mesleği icra edebilirler. Bir ilaç fabrikasında kimyager olabilirler örneğin, ama yeni teoriler geliştirmeyi başarabilen bir fizik profesörü olamazlar mesela.) Kuran'da "hikmetini" anlamadığınız şeyler de oluyor, yani kafanıza yatmayan şeyler, o zaman da , bu kafaya yatkın hale getirme konusunda uzmanlaşmış bir makyajcıya gidiyorsunuz, yine kesin doğrunuzu battal olmaktan kurtarıyorsunuz? Meslek erbabı bir şahıs (doktor) ile fikir yorumlama işini birbirine karıştırmayın. Dünya'nın her yerinde hastanın ateşi ne zaman yüksek kabul edilir bu bellidir, ölçülebilir, değişmez. Ama dünaynın heçbir yerinde, islam'ı aynı yorumlayan "iki alim" yoktur. Dünya'nın yarısı bir Yaratıcı olduğuna inananbilir. Çünkü tanrı'nın varlığı veya yokluğu ispatlanamaz. İspatlanamayan bir şeye inanmak veya inanmamak dışında seçenek yoktur. Tanrı'ya inanan veya inanmayan insanlara diyebileceğim hiçbirşey yok. Eleştirebileceğim hiçbirşey yok. Ben Tarı yok dersem, kanıtsız konuşmuş olabilirim, onlar Tanrı var derseler, onlar da kanıtsız konuşmuş olurlar. Bu nedenle Tanrı var mı yok mu tartışmasına girmem. Çünkü varlığı veya yokluğu ispatlanamaz. Ama ispatlanacak şeyler vardır. O varlığı veya yokluğu ispatlanamayan Yaratıcı ile bağlantı kurduğunu, özel mail aldığını, kendisinin özel insan olduğunu söyleyen insanların iddialarının mesnetsizliği ispatlanabilir. Öünkü o insanlar maddedirler, varlıkları ispatlanabilir. O insanların Allah'tan olduğunu iddia ettiklerin maillerin ***malığı ortaya konabilir.Çünkü o mailler de gerçektir, kitaplaştırılmıştır, maddedir, ortadadır. Doğrulukları veya yanlışlıkları ispatlanabilir. *** Bu arada karakter tahliline girmişsin, kafanda bir şablon yaratmışsın her dinsizi o şablona tıkıştırmaya çalışıyorsun. Ama şablon bana uymamış. Ben Türkiye'nin en büyük kentinde büyümedimse bile, ilk 5'e giren kentlerden birinde büyüdüm, okudum. O nedenle büyük kente gidince, "aaa bak bööle birşey de varmış ***" diye, yeni birşey bulmuş gibi havaya zıplayıp değiştiemedim fikirlerimi. Saygılar.
  19. BrainSlapper şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Sayın ertunga, zahmet edip sen okudun mu o alıntıladığın ve alıntılarken bile kime ait olduğunu söyleme zahmetine katlanmayıp, emeğine saygı duymadığın insanın yazısını? Sıkıldım o kadar uzun birşeyi okumaktan, ama okudum. O yazıda kanıt diye sunulan herşey buzdan kristal niteliğinde ifadeler, dokunuca kırılacak şeyler. Hangi kanıtı çürütmemi istiyorsan tek tek yaz, sindire sindire al cevaplarını. Saygılar.
  20. Siz o mantığa yutturmaca deyince "yutturmaca" olmuyor maalesef. Devamında yazdıklarınız sizi yalanlıyor. Elbette inanmadılar Muhammed'in iddialarına. Kuran bu nedenle "belki inanaırlar, belki akıl ederler, belki düşünürler vs." gibi kelimelerle dolu. Muhammedin akla mugayir konuştuğunu ilk söyleyen ben değilim, o zamanki adamlar da söylemişler. O nedenle kuran o adamlara hakaretlerle dolu. Onun için o adamlar cehennemle tehdit ediliyor. Onun için o adamların kalpleri (akılları demek istiyor heralde) mühürlü diyor. Muhammed'in peygamberlik iddiasında bulunduğu tarihten Medine'ye göçene kadar geçen 1o yıllık zamanda kaç kişi müslüman olmuş? Medineden sonra müslüma olanların sayısı hızla artmış, Çünkü Medine'den sonra Muhammed başka bir yöntem kullanmaya başlamış: şiddet. Can ve mal derdi gelince gündeme, ister istemez insanlar müslüma olmuşlar veya müslüman olduk demişler. Peki hitabet yeteneği olan hastalarla karşılaşmadınız mı Manisa Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde? Muhammed'in, ABD'nin "Dünyanın en önemli kanun koyucuları" listesine girmesi, iyi veya kötü bir sistem kurmasından ve bu istemin bugüne kadar yaşatılmış olmasındandır. peygamberliği ile alakalı değildir. Jean d'Arc'ın hayatı tutarlıdır falan demedim. Sadece o kadın da psikolojik desteğe muhtaç biriydi, ama kitleleri ardından sürükleyebildi. İşaret etmek istediğim husus burası. Bazen zamanım kısıtlı oluyor, hızlı yazmam gerekiyor. Bu sırada bir kelime kullanıyorum, Türkçe karşılığı aklıma gelmiyor. Yoksa entel dantel havası vermek için kullanmıyorum o sözleri. Sayın boşig, Bana tekrar ettiriyorsun aynı şeyleri. Senn için bir daha tekrar edelim bari. İslamın şartı kaçtır ve vazgeçilmez olanı "olmazsa olmaz olanı" hangisidir? "Allah'tan başka ilah yoktur ve Muhammed onun elçisidir" diye kabul etmek müslüman olmanın olmazsa olmaz şartıdır. Hallac-ı Mansur, bu sözü söyleseydi ölümden kurtulacaktı, yani CANI VARDI ORTADA, ama söylemedi. Yani kabul etmedi bu ifadenin içeriğini. Bu adam müslüman mıdır? *Müslümanlar için bu dünya bir imtahan yeridir. Yaratıcı Allah'tır. Bu konu tartışılmaz. Bu varlık denizi nerden gelmiş bilen yok; Öyle büyük bir inci ki bu büyük sır delen yok; Herkes aklına eseni söylemiş durmuş, İşin kaynağına giden yolu bulan yok. Yukarıdaki dörtlüğün sahibi "bu Varlık denizi nereden gelmiş bilek yok" diyen kişi, "İşin kaynağına giden yolu bulan yok" diyen kişi müslüman* mıdır? Bir yazınızda şöyle yazdınız: Nesimi, Ahmet Yesevi, Mevlana ve Yunus Emre'nin dünya görüşleri de Hallac-ı Mansur ve Ömer Hayyam'ınki gibi ise, yani "şehadet kelimesi onlar için anlamını yitirmişse, varlık denizi nerden gelmiş bilen yok düşüncesinde iseler, bu adamlar müslüman mıdır? Muhammed'in Kuran'da o kadar övdüğü Eden ve Paradise cennetlerini, "bir köşk ile bir kaç huri" diye küçümseyen, onu istemeyen adam müslüman mıdır? Hacc Kabe'ye gitmek değil, insanın kendisine yönelmesidir diyen insan müslüman mıdır? Saygılar.
  21. Sevgili katakuta, imam neyse cemaat de o olur. Bu yöntem muhammed'in yöntemi. Şurada gösterdik. Muhammed asıl soruya cevap vermez. Konuyu dağıtır. Muhammed: Ben peygamberim. Sıradan bir Mekkeli: Sen peygamber değilsin. Muhammed: Görmüyormusun şu dağları, ağaçları, develeri. Sıradan bir Mekkeli: Görüyorum da, ne alakası var senin peygamberlik iddianla bunların? Muhammed: Her beden ölümü tadacaktır. vs. vs. Saygılar.
  22. BrainSlapper şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Yukarıdaki yazımda "boşig kavrama organı kalp dedi" diye biriddia yok zaten. Kavrama, anlama organı kalp diyen Kuran. Siz sadece "kalbinizde hissedersiniz" diyerek "hissetme organının kalp olduğunu" söylediniz. Bu konuda uzlaşamadığımız için kavrama organı nedir o zaman konusuna geçtik. Zira hissetme organı ortadoğu kültürürne göre beyin, Türk kültürüne göre ciğer, bilime göre beyin idi. Biz de buna karşılık hissetme, kavrama, düşünme, hayal kurma, inanma, aşık olma, vs gibi soyut eylemlerin, sadece anlamlandırma/tanımlama yerinin değil, aynı zamanda gerçekleşme yerinin de beyin olduğunu söyledik. Sayın boşig ben senle uğraşmıyorum. Bana göre senin tanımlamaya çalıştığın "En el Hakk" inancı, Kuran'daki putperest kaynaklı inançtan daha fazla akla yatkın. Senin düşüncelerinde bana göre akla yatkın gelmeyen tek şey, En El Hakk düşüncesi gibi, daha mantıklı, daha saygıdeğer bir anlayışı, putperest kaynaklı bir inancın parçası kabul etmen. Sen Kuran'daki akla mugayir şeyleri savunmak zorunda değilsin. Senin, Hallac-ı Mansur'un, Yunus'un, Mevlana'nın, Ömer Hayyam'ın, Ahmet Yesevi'nin, Nesimi'nin inancı, Muhammed'in inancından daha mantıklı, tamamen barışçı, tamamen sevgi kaynaklı, tamamen ulvi, ve herşeyiyle saygıyı hakeden bir inanç, putperestlikle karıştırılamayacak kadar güzel bir inanç. O güzel inancına İslam etiketi yapıştırıp battal etme. Saygılar.
  23. Tabi ki. Hacca bile giderim. Şeytan bile taşlarım. Hira Mağarasına girmek o taşlara yüz sürmek için diğer müslümanları bile çiğner geçerim. Ama Kutup'aa yakın olduğum için ak iplikle kara iplik ayırt edilinceye kadar oruç tutamayabilirim. Zira bazen öyle günler oluyor ki hava hiç kararmıyor. Ak iplik ve kara iplik seçiliyor. Sünnet diye sarık da sararmam, Arap elbisesi de giyemem, Muhammed kususra bakmaz umarım. Zira burası aşırı soğuk oluyor, kürk giymek gerekiyor. Kafayı kulağı iyice kürkün şapkası ile kapatmak gerekiyor. Peki sen bana ispat edemezsen, Allah'ın var olup olmadığının bilinemeyeceğini, islamiyet'in doğuşunun basit bir iktidar kavgası olduğunu, peygamber denen kişilerin Allah tarafından seçilmediklerini, sadece seçildiklerini iddia ettiklerini kabul edecekmisin? Hiçbir fark yok. Sen, sorunun sorulma "nedenine" takılmışsın. Ben de konuyu açma nedeni önemli değil, farketmez demişim. Konuya öyle bir giriş uygun görmüş lena. Amaç peygamber seçilme iddiasının ne kadar gerçekdışı bir iddia olduğunu, peygamber seçilme mekanına dikkat çekerek tartışılmasını sağlamak. Toplum içinde gezen insanlar, çarşıda pazarda gezen insanlar, yani sosyal insanlar peygamberiz diye ortaya çıkmazlar. Bu hususa dikkat çekmiş. Saygılar.
  24. Bu kısımı yazının neresinden alıntıladınız slapper yazıyı birkaç kez okudum bulamadım bir zahmet gözümden kaçmış olan bu kısmı bana gösterebilirmisiniz???? Tabi ki memnuniyetle: Saygılar.
  25. BrainSlapper şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Dini Konular - Din - Dinler
    Atmanıza gerek yol, eski inançlardan dolayı yerleşmiş, mecazi anlamlı ifadelerdir. Dilin gelişim süreci içinde yaşarlar veya kaybolurlar. Belimiz ağrıdığında belimizi işaret ederiz, çünkü ağrıyan yerimiz belimizdir, bize beyin öyle söyler. Elimiz kesildiğinde elimizle ilgileniriz, çünkü kesilen yerimiz elimizdir, bize beyin öyle söyler. Kalbimiz sıkıştığında kalbimizle ilgileniriz, çünkü sıkışan yerimiz kalbimizdir, bize beyin öyle söyler. Topal bir bacağı başka bir adama naklederseniz, o adam da topallayarak yürür. Çünkü yürüme işini ayak yapar. Parmakları olmayan bir eli başka bir adama naklederseniz, o el yeni adamda da parmaksız insanda olduğu gibi "parmak" işlevlerini yerine getiremez. Çünkü Parmakların işlevini parmak yapar. Gaddar bir adamın kalbini, merhametli bir insana naklettiğinizde ise, mermahetli adam gaddar olmaz. Çünkü hissetme işini kalp yapmaz. Hisler Kalp'te meydana gelmiş olsa idi, bu hisleri anlamlandıran organ (beyin nakledilmedi, adam eski beynini kullanıyor) aynı olduğundan, o gaddar kişinin "hislerinin" de merhametli kişiye naklolması gerekirdi. Ama öyle olmuyor. Yani kalbin işlevi "hissetmek" değildir, kan dolaşımını sağlamaktır. Türk kültürüne göre hisseden organ ciğerdir, Ortadoğu kültürne göre kalptir (Ortadoğu'da en kapsamlı yazılı kültüre sahip olan Mısır kültüründeki bu inanışa ilişkin alıntı/link vermiştim). Bilime göre hissetme organı beyindir. Hissetme organının, hangi ogan olduğu konusunda hala anlaşamıyorsak "KAVRAMA, ANLAMA, ANLAMLANDIRMA organının BEYİN olduğu konusunda anlaşacak gibi görünüyoruz. Yukarıda yazdığınıza göre, öyle umut ediyorum. Şimdi bakalım: Kuran'a göre KAVRAMA, ANLAMA, ANLAMLANDIRMA organı neymiş acaba? Bu amaçla gidip, kalp kelimesinin mecazi anlamda kullanıldığı ayetleri almıyoruz, o tür ayetlerin üstüne sizin deyiminizle "ahanda buldum" diye üstüne atlamıyoruz. Doğrudan kalp kelimesinin organ olarak kullanıldığı bir ayete bakıyoruz. (Ali Bulaç) A'raf-179: Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalbleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar ****** olanlardır. (Diyanet Vakfı) A'raf-179: Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır. (Edip Yüksel) A'raf-179: İnsanlardan ve cinlerden çok sayıda kişiyi cehenneme mahkum ettik. Kalpleri var, fakat kavrayamazlar; gözleri var, fakat görmezler; kulakları var, fakat işitmezler. Onlar, çiftlik hayvanları gibidir, hatta daha da kötü... Ve onlar, olup bitenden habersizdirler. (Elmalılı) A'raf-179: Andolsun ki, cin ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, onunla gerçeği anlamazlar, gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır ama onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvan gibidirler, hatta daha şaşkındırlar. İşte o gafiller ancak bunlardır. (Süleyman Ateş) A'raf-179: Andolsun, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık ki kalbleri var, fakat onlarla anlamazlar; gözleri var, fakat onlarla görmezler; kulakları var, fakat onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da sapık... Ve işte gafiller onlardır! (Yaşar Nuri) A'raf-179: Yemin olsun ki, biz, cehennem için, cinlerden ve insanlardan, birçok kişiye vücut verdik/birçoğunu döllendirip yaydık. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar. Bu ayette, organlar ve işlevler eşleştirilmiş. kavramak, anlamak, görmek, işitmek mecazi anlamda kullanılmamış, bunu yapaan organlarla birlikte anılmışlar. Kuran'a göre: Kalp kavrar, anlar. (Katılmıyoruz) Göz görür. (Katılıyoruz) Kulak işitir. (katılıyoruz) Şimdi sayın boşig, Kuran'a göre KAVRAMA, ANLAMA, ANLAMLANDIRMA organı neymiş? Saygılar.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.