politika tarafından postalanan herşey
-
TÜRKCE OLIMPIYATLARI!
Dünyaya,Türkiye'yi veya Türkceyi tanitmiyorlar,Türkiye'de Fetulah Gülen'in Türkce'nin secmeli ders olan okullarini tanitiyorlar,yani Fetulah Gülen'i tanitiyorlar.Bunu anlamak cok kolayken hala sig sularda yüzmenin bir anlami yoktur.Ancak bir seyi unutuyorlar,Türk Ulusu böyle yanlislari cok görmüstür ve Türk Ulusu dünyanin belkide en sabirli ulusudur,bu yanlislara cevabini gün gelecek yanlisi yapanlara verecektir. Buna Fetulah Gülen'de ve onu peygamber ilan edenlerde sasiracaktir. saygilarla
-
TÜRKCE OLIMPIYATLARI!
IHANETİN ADI YOK 02 Haziran 2012 Devir durmuyor dönüyor, yaşayan görüyor… Geçen hafta ilk kez, rastlantı sonucu açtığım TRT ekranlarında tanıtımlarını gördüm. Demek yine zamanı gelmiş bu oyunun. Kandırmacanın, göz boyamanın, insanın içini yakan bayağılıkların… Büyük harflerle Naatlar yazmışlar başlığa. Naat, doğru yazılışıyla “ nâ’t” Arapça sözdür, överek anlatma demektir. Osmanlıca sözlükte, Muhammed peygamber üzerine yazılmış kaside (övgü) diye tanımlanıyor bu söz. “Ayın ve te ile “ yazılırmış. E… bu olmayan, konuşma dili olarak hiç varolmayan, bir dönem yazı dilinde kullanılan yapay dil Osmanlıcayı da öğrenelim artık değil mi ya? Arapçayı, zaten yeni sistemleriyle herkese mecbur edecekler. Elin çocuklarına bu dili, (Osmanlıcayı) bir güzel ezberletiyorlar, biz söylesek çok mu? Tanıtımda bir kız ağdalı ses tonuyla, okuyor anam okuyor… “Tohum saç, bitmezse toprak utansın!/ Hedefe varmayan mızrak utansın!” Hemen Necip Fazıl’dan bir şiiri kapmışlar. “Neler de diyorlar “diye bir ürpertecekler saf saf orada durup bakanları… Yine bir şiir, tanıtım ekranında: “Ey millet-i merhûme, sakın ye’se kapılma” Mehmet Akif’ten bu şiir. Fethullah Gülen toplantılarında okunan, “Sonsuz Nur” tezgâhlarında tekrarlanan bir şiir bu. TRT’nin tanıtımında açıkça Fethullah Gülen gösterimi var. Göze göze sokmak var, bu Amerika’da bekleyen, ABD’nin korumasındaki, Amerikan okullarını Türk okulu kandırmacısıyla, üçüncü dünya ülkelerine, dünyaya yayan, Amerikan kültürünü, İngilizceyi, Amerika’ya hizmet edecek beyinleri toparlayan sistemin figüranı bu kişiyi, açıkça devletin korumasına almışlar. Övgüsüne almışlar… Sahnede halk giyimleriyle oynayanlar var. Sunucu açıklıyor ardından: “…Kendi renk ve desenleriyle duruyorlar… “ Kimsede çıkıp sormuyor: Bize ne, kendi renk ve desenlerinden? Niye gurur duyayım başka ülkelerin kendi renk ve desenlerinden? Bana ne bu renk ve desenlerden? Sormuyor mu toplantılarda bu maskaralıkları izleyenler, stadlarda bu gülünçlüklere matahmış gibi gidip bakanlar: “Kendi ulusal bayramlarımızı, alıştığımız gibi, askerimizle, çocuklarımızla, gençliğimizle ağız tadıyla stadlarda kutlayamadık. Kutlatmadınız!” deseler. Şöyle sorsalar: “Benim ulusum okuyamıyor mu kendi dilinden? Kendi oyunlarını bana oynaya mıyor mu? Benim kültürüme, benim halkıma, benim milletime kran mı girdi? Yeryüzünden silindiler mi? Soyumuz mu tükendi? Kim bunlar? Neden ikide bir yabancılarla bayram yapıyoruz? Onlar söylüyor, biz dinliyoruz! Onlar oynuyor, biz bakıyoruz! “ 23 Nisan’ı” öyle yaptık, dünyanın çocuklarıyla çocuk bayramı kutlar olduk. Bayramın ulusal egemenliğini uçurduk, gitti! 19 Mayıs’ı bu yıl maşallah aynı dümene soktuk. Üçe bölüp kutlar olduk iktidarın gayretleriyle. Gençlik bölümünü ayırdılar. Spor bölümüne pek bir hız ve güç verdiler. Top tepmelerini izleyerek, güreşerek, güreşenleri izleyerek bayram kutlar olduk. Hem de dünyanın gençleriyle. Onların dilleriyle, şarkılarıyla, toplantılarıyla, konserleriyle… Hehey! Ne ileri gidiş, ne çağdaşlık! Hey! “Atatürk’ü Anma’sını da” isteyen bir kapalı salonda kutlayıverir artık. O da mı tasa? Sunucu tanıtımda ne demişti bu 135 ülkeden getirdiklerine:” …Kendi renk ve desenleriyle duruyorlar…” Ha vallahi öyle. Akı, karası, orta renklisi, renksizi… Türk’ten başkası, hepsi orada… Biri çıkmış, “İkinci baharı yaşıyor gönlüm” diyor. Küçücük kız, ellili yaşların, yaşı geçkinlerin dilinden ikinci aşkını söylüyor, Sezen Aksu’nun ağız ishalleri derdi, kulakları çınlasın Yalçın Küçük bu şarkılara. Küçük bir kız bu sözleri nasıl kendine yakıştırıyorsa çıkarmışlar sahneye söylüyor bu sözleri… Ardından başbakan ile eşini seyirci olarak yanyana iki koltukta otururlarken görüntülemişler, “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısı patlatılıyor o an sahnelerde. Bir görüntü daha: Bakanlar, partili tanınmış kişiler gülüyor, sevinçliler, alkışlıyorlar sahneye çıkanları… Bu tanıtım bayağı bir sürüyor. Meğer devletin reklâmıymış. Üstte yazıyor zaten: Kamu spotu. Sonunda da açıklanıyor: 10’uncu Uluslararası Türkçe Olimpiyatları. 135 ülkenin katılımıyla, 41 şehirde bilmem şu kadar gösteri… Olimpiyat? Bunu duyan oğlum ( 21) soruyor: “Olimpiyat mı, ne olimpiyatı?” Genç beyin, ilk duyuşta algılayamıyor, olimpiyat adıyla, Türkçenin bir arada kullanılmasını. Olimpiyat sözü Yunanca. Spor yarışmalarına deniyor. Her ülkeden sporcular belli spor dallarında yarışırlar. Şimdi bu Türkçe olimpiyatı ne demek? Olimpiyatı da değil, olimpiyatları… Çoğul kullanmışlar: “Uluslararası Türkçe Olimpiyatları” Vay anam vay! Ne gösterişli , ne alengirli bir söz! Dünyada tek! Bulanı bunlar. Başka dillerle yarışsanız hadi olimpiyat deyin, olmaz ya, oluversin diyelim. Dünyanın bütün dillleri ben en güzelim diye sıraya girip yarışsalar… “Dil Olimpiyatları” deseniz bu saçmalığa. Belki biraz akla uyar. Kendi dilinle ezberleterek söylettiğin, başka milletlerden insanların söyledikleri nasıl oluyor da olimpiyat adı altında tanıtılabiliyor? Bunun neresi spor yarışması, neresi yarışma, neresi Türkçe yarışması? Burada Türkçe neyle yarışıyor? Bir bilen söylesin: Burada ne yarışıyor? Türkçeyse yarışan, Türkçe neyle yarışıyor? Türkçe kimle yarışıyor? Türkçe neden yarışıyor? Türkçe nerede yarışıyor? Türkçe nasıl yarışıyor? Türkçe ne biçim yarışıyor? Türkçe nelerle yarışıyor? Türkçe bir dilse, kendi gibi dillerle, kendi türüyle yarışacaktır. Buradaki yarışma nasıl yapılıyor? Sonunda kazanılıyor mu? Ödüller alınıyor mu? Neye göre ödüller veriliyor? Böyle, bir dilin, anadili o dil olmayan insanlar tarafından okutulmasının yarışması dünyada başka var mıdır? Hem de o dilin belli bir siyasi amaca hizmet eden metinlerinin seçilerek ezberletilip, çoğu kez öyle iş olsun diyerek, çat pat okunması, bu okunmaların devletin eliyle, büyük çalışmalarla ülkenin her kentine yayılması, bu işin stadlarda toplanılacak, geceler düzenlenecek kadar ileriye vardırılmasının bir örneği dünyada var mıdır? Bölücülük yaptığı bilinen, Türk ulusunun, Türk devletinin birliğine, bütünlüğüne karşı olduğu kendi eylem ve sözleriyle açığa çıkarılmış, yayınlarla gösterilmiş birinin şarkısını bile okutmuşlar bunlara. Haberlerde duyduk, okuduk, meraklısı da izledi. Şöyle yazdılar gazetelerde: “Uluslararası Türkçe Derneği Olimpiyatlarının Pakistan finalinde Ahmet Kaya’nın “Giderim” şarkısını okuyan 16 yaşındaki Pakistanlı, şarkıyı Ahmet Kaya gibi okudu.…” Sanki bölücülük yarışması düzenlenmiş. Türk ulusuna ihanet edenlerin sözlü yarışması… Yarışmaların bir amacı vardır. Sonunda en iyi olanı bulmak, en iyiyi, en çalışkanı, en başarılı olanı ödüllendirmek, yarışmalarla insanlığı daha ileri götürmeyi istemek… Koşularda en hızlı koşanın derecesi her yıl daha ileri götürülür. Şarkı yarışmalarında en iyi şarkı, en iyi şarkıcı seçilir… Güzellik yarışmalarında en güzel bulunur. Ama bu gibi yarışmalara Güzellik Olimpiyatları, Manken Olimpiyatları, bilmem ne olimpiyatları denmez… Bizdekine Türkçe yarışmaları dense, öyle de denmiyor: “Türkçe olimpiyatları. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları” Ulusarası olimpiyatlar var da, bu, bunun uluslararası olanı sanırsınız bu adı duyunca… Şimdi burada neyin en iyisi bulunacak? Türkçeyi, memleketlerinde açılan Amerikan okullarında isteğe bağlı olarak seçmeli ders olarak öğrenen bu çocukların hangisi daha iyiydi mi diyeceğiz?( Bu okullar halka bir kandırmaca olarak Türk okulu yanıltıcı adıyla öğretiliyor, aslında ABD’nin Fethullah Gülen okulları olduğunu herkes biliyor.) Hangi ulusun çocuğu daha iyi ezberledi öğretilen Türkçe parçasını mı diyeceğiz? Afrikalı Arap’tan şu şiiri dinledim bayıldım veya Somalili oğlan şunu nasıl da güzel okudu, Çinli kız, Afganlı oğlan şu şarkının sözlerini nasıl da doğru okudu, Türk mü, Mısırlı mı, Senegalli mi, Endonezyalı mı anlayamadım, hay maşallah mı diyeceğiz? Hadi dedik ne kazanacak Türkçe? Dilimiz daha mı yükseklere taşınacak? Eğitimimiz yeniden millî eğitim mi olacak? Ses bayrağımız Türkçemiz radyolarımızla yeniden mi yurdumuzu saracak, diğer dillerin karşısında ezilmeyecek, yok sayılmayacak, ikinci dereceye indirilmeyecek… Yerel dillerle bir tutmaya kalkışmayacaklar, ulus dilimiz, tek dilimiz yeniden mi vurgulanacak yetkili ağızlarda? “Tek dil demedim , yanlış anlaşılmış, tek din, tek devlet, tek bayrak dedim, tek dil demedim. “ diye özellikle vurgulayanlar bu dediklerinden geri mi dönecekler? Türkçeyi ülkemizin anayasasından çıkarmayı tasarlayanlar, on yıldır iktidar olanlar, bu 10’uncu Uluslararası Türkçe Olimpiyatlarını büyük bir coşkuyla kutluyorlar bu günlerde. Dediklerine göre: “Trabzon’da maya tutmuş. Hasat toplanmaya başlanmış. Büyük Türkiye kuruluyormuş… Dünyaya refah ve mutluluk gelecekmiş…” (Halkımız ulusal özelliğini yitiriyor diye olmasın sakın gelen bu küresel mutluluk?) Trabzon’da, Hüseyin Avni Aker Stadı’nda düzenlenmiş, bu yirmi ülkeden altmış yabancı öğrencinin gösterisi. Şiirler, şarkılar okunmuş. Halkoyunları oynanmış. İstanbul’da etkinliklerin ilk gününde, kültür şenliği (bunların deyimiyle) sabah saatlerinde fuar merkezinde başlamış, akşama kadar yapılanları üç yüz bin ikişi izlemiş. Türk kolejlerinde (F. Gülen Amerikan Okulları) okuyan öğrencilerin performanslarını( gösterilerini) izlemenin yanı sıra öğrencilerin kurmuş oldukları stantları ( sergi bölümü) yakından takip ederek vatandaş merakını gidermiş…(halkımızdaki yabancıya merakı iyi kullanmışlar) Afyonkarahisar Atatürk Stadı’nda düzenlenen gecede, 35 ülkeden 65 öğrenci, tribünleri dolduran yaklaşık 35 bin kişiye Türkçe şiirler okumuş, şarkılar söylemiş, folklor (halk dansları) gösterileri sunmuş. İstanbul’da bundan birkaç gün önce de “İstancool “ (vallahi ismi böyleydi, benim suçum yok) başlamıştı. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen İstanbul Uluslararası Sanat ve Kültür Festivali imiş İstancool. Yurdun her yerinde başka ulusların çocuklarına, gençlerine, gösterilerine stadlarımız, alanlarımız, meydanlarımız, salonlarımız açılıyor. Daha pek yakında, geçenlerde, bayramlarımızın yasaklanmasını kaldıran Danıştay kararına karşın, yeni düzenlemelere gidilerek Türk çocuklarına, Türk ulusunun ulusal bayramlarına bu alanlar kapatılmıştı. Ulusa kapatılan alanlar, uluslararasına açılıyor! Ulusal değil uluslararası olacaksın! Maya tutacak, büyük Türkiye kurulacak (!) Dünyanın dört bir tarafından pırıl pırıl gençler gelmişmiş… Yabancıya yurt toprağının satışının önü nasıl açıldıysa, karşılıklılık aranmıyorsa, yabancıya hayranlığın da, uluslararası olmanın da önü aynı hızla açılıyor. Atatürk gençliği böyle böyle yok edilecek sanılıyor… Ulus bilinci yitirilecek sanılıyor… İhanetin adı yok! Feza Tiryaki, 2 Haziran 2012 İLK KURŞUN saygilarla
-
Gloria (Sarı Lale) İyi ki Doğdun..
Nice mutlu yillara,dogum günün kutlu olsun Gloria. saygilarla
-
THY'de grev krizi!
Tutucular icin grev bir komünist uygulamadir bu nedenle grevlere yani sendikalara karsi cikmak gerekir.Dikkat ederseniz bizim gibi ülkelerde vatandas ta dahil greve gidenlere akla ziyan olacak sekilde karsidirlar.Yani bu adamlar haklarini almak icin grev yapiyorlar diye ince düsünme kabiliyetine sahip degildirler.Grev mi yapiyorlar hizmet mi aksiyor vu abaliya hesabi grev yapanlara yüklenirler,Bakan Binali Yildirim'a gelince;onunda vatandasi bahane ederek grev yapanlara karsi oldugunu görüyoruz.Bunlar bugüne kadar hep demokrat olmaktan bahsettiler ancak bunlarin bahsettikleri demokrasi modeli dünyanin en geri kalmis ülkesinde bile yok,yani AKP demokrasisi dersek yanlis olmaz.Herhalde aydin gecinen AKP'li bazilari bu AKP demokrasisi üzerine kitaplar yazarak dünya kamuoyunu aydinlatirlar diyorum. Bayramlar yasak,grev yasak,protesto yürüyüsleri yasak, (Gazze icin protestoda bulunulabilir),hükümete karsi olmak yasak.Ama Ileri Demokrasi yalanlarini millete yedirmek serbest. saygilarla
-
Kürtaj Günah mıdır? Gerekli midir? vs. vs...
Kürtaj ne cinayettir ne de yanlis bir cözüm. Istenmeyen evliliklerden hamile kalinmasi durumunda hangi vicdan sahibi adam Kürtajin günah oldugunu veya yanlis oldugunu iddia edebilir.Baba zoruyla evlendirilip hamile kalan bir kadin icin tek cözüm ya hayatina kiymaktir ya da cocugu dogurmamaktir. Yanli veya dogru,günah veya sevap yorumunu kolayca yapabilenlerin birde kadin gözüyle olaya bakmalari benceen dogru olanidir. saygilarla
-
Buzuki Nedir
Buzuki (Bozulmus)Sazdan bozma bir müzik aletidir.Yunanlilarin Buzuki dedikleri müzik aleti Sazin Yunanlastirilmisidir.Yani yukarida bir arkadasin anlattigi versiyon tam dogru degildir. saygilarla
-
Kayseri'de 'canlı bomba' saldırısı!
Kürtlere ÖZERKLIK sözü verenler bu akan kandan sorumludurlar. Yüzünü gere gere,MIT'i Imrali'ya ben gönderdim diyenler neden göndermis oldugunu da bu halktan saklamadan söylemek yerine demokrasi yalanlarinin arkasina saklanarak toplumu yaniltma siyaseti güttükleri sürece bu kan akacaktir.Kan akmasi istenmektedir,isteyen AKP iktidaridir,cünkü verilen sözün yerine getirilmesi icin PKK baski yapmaktadir ve dikkat edilirse anayasa calismalarinin körüklendigi bu günlerde üstüste saldirilar gerceklesiyor.Eger hala amac anlasilmamissa iyi uykular demekten baska birsey gelmez elimizden. saygilarla
-
Yer Gök '19 Mayıs' Olacak!
Eger,bir ülkenin kurtulusunu simgeleyen tarih yok ediliyor veya ici bosaltilarak degeri kaybediliyorsa,eger bir ülkede bagimsizligin simgesi olan tarih birtakim abuk nedenlerle ortadan kaldirilip kutlanmasi yasaklaniyorsa,bu milli günlerde Atatürk anitina celenk koymak yasaklaniyorsa,bu ülkede bagimsizliga ve kurtulusa karsi olanlarin ne kadar güclü oldugunu görürüz. Eger bu ülkede;bu yasaklara karsi gelen bir avuc azinlik disinda,Atatürk ve cumhuriyeti savunan kesimlerden ses cikmiyorsa,meydanlar gümbür gümbür protestolarla inlemiyorsa,ama asil vahimi;muhalefet,bu yasaklara karsi ciliz birkac kelime söylemekten öte hicbir eyleme kalkismiyor,milli bir kalkisma yasanmiyorsa,birkac gazetede ve bu forumlarda bu yasaklari elestirmek nafiledir,kendi kendini aldatmadir.Türkiye lafla kurtulmadi,kanla kurtuldu.Dün kanlarini bu vatan icin seve seve akitanlarin bugün anilmalari yasaklaniyorsa ve onlarin mirascisi oldugunu iddia edenler göbeklerini kasiyarak oturuyor ve bu yasaklari getirenlerin anayasa komisyonlarinda hala görev yapmaya devam ediyorlarsa artik hicbirsey yapilmasi mümkün degildir.Yani bos lafla peynir gemisi yürümüyor. Bu nedenle,ben dün isgal güclerinin yaninda yer alanlarin bugün yine onlarla isbirligi icinde olduklarini ama en kötüsü dün bunlara karsi kurulan Kuvayi Milliye gibi bir olusumun bugün olmamasinin vehametini bile idrak edemedigimizi görüyorum. Onlar kazandilar. saygilarla
-
Avukatsız Yargılama dönemi başlıyor
Milletvekili kelimesinin anlami millete vekillik yapmaktir.Yani milleti temsil etmektir.Eger millet temsil edilmeden bir iktidar varsa buna despotluk denir.Metezori iktidar olmak demektir bu.Bu nedenle,milletvekilligi kurumu kurulmustur bu kurum TBMM'dir. Mahkemeler sucluyu sucsuzu ortaya cikarmak icindir.Hakkin sahibine teslim edildigi yerlerdir mahkemeler.Demokratik mahkemelerde,avukatlar,savcilar ve yargiclar görev yapar.Despotlukla yönetilen ülkelerde sadece yargiclar ve savcilar vardir.yani kendileri calar kendileri oynarlar.Saniklarin hicbir haklari yoktur bunlarin nazarinda.göstermelik savunma hakki verilir saniklara.Bugün Silivri Toplama Kampindaki mahkemeler böyledir,yani saniklara göstermelik savunma hakki verilmektedir cünkü o mahkemeler despot bir idarenin olusturdugu mahkemelerdir. AKP'li milletvekillerinin avukat olmadan da hakim kararini okuyabilir gibi bir kanun teklifi hazirlamalari da despotlugun onaylanmasidir.Yani Silivri'de yargilananlarin asla bir savunma haklari yoktur olmamalidir zihniyetinin ibret verici ve vahim bir tezahürüdür. saygilarla
-
Devrimci Müslüman Kimdir?
Dinsiz olmak demek inananlari sömürü düzenine ayak uydurmus olanlar gibi gösterme hakkina sahip olmak demek degildir.Nice dinsizler var ki özlerinde sömürme yatar.Biraz da dinsizliktir onlari insanlari sömürmeye yönlendiren cünkü vicdani muhasebe yapmazlar. Eger bir dinin özünde paylasim varsa bu ilgi duyulmasi gereken bir noktadir. Dinsiz olabilirsiniz ama bu size gercekleri inkar etme hakkini vermez.Ya gercekleri kabul edeceksiniz ya da hayir ben en dogrusunu biliyorum noktasinda kalacaksiniz. Dinlerin carpitilarak insanlara verilmesidir sömürü düzenini yaratan yoksa dinin kendisi degildir.Bunu ben Komünizm diyipte, SSCB'de insanlari 70 yil iskence altinda yasatan carpik zihniyete benzetiyorum.Komünizm degildir iskenceyi öngören ama zihniyettir. saygilarla
-
LAİK EĞİTİMDEN DİNCİ EĞİTİME...
Sevgili Gugukcuk,tesekkürler. Aslinda hersey apacik ortadadir.Atatürk'ün yapmis oldugu devrimlerin artik hicbir gecerliligi kalmamistir ve YENI GENELKURMAY isbirliginde AKP Türkiye'de ki rejimi degistirmistir.Yani Laik ve Atatürkcü sistem artik Türkiye'de mevcut degildir.Ben özellikle Genelkurmay dedim cünkü Genelkurmay son 10 yila kadarki döneminde Türkiye'nin Atatürkcü ve laik yapisinin degismemesi icin antidemokratikde olsa bircok caba göstermistir.Son 10 yil ve de özellikle son ÖZEL Baskanligindaki Genelkurmay adeta ülkeye ihanet edenlerle isbirligi halinde bir görünüme sahiptir.Demokrasi ülkeye ihanet etmekle saglanmaz.Kanla kurulan bu cumhuriyet eger kansiz olarak yikiliyorsa bunun adina ihanet denir. saygilarla
-
LAİK EĞİTİMDEN DİNCİ EĞİTİME...
Bütün bunlar henüz cicim aylaridir,daha durun bakalim. saygilarla
-
Devrimci Müslüman Kimdir?
Bakin anlamamis fakat sözümona yanit vermissiniz. Ben Islamin bugünkü Islam olmadigini Yasar Nuri'nin bunu hep dile getirdiginin yazdim.Ve nitekim son zamanlarda ortaya cikan dini konularla ilgili iktidara yapilan elestirilerde de ayni tez isleniyor. Abdestli Kapitalistler elestirisi bugün müslüman gecinen birtakim para babalarinin müslümanlikla ilgilerinin olmadigini bizlere anlatiyor. Simdi bu noktayi alip carpitarak kendince bir seyler iddia etmenin anlami nedir. Ben herseyi bildigimi iddia etmedim sadece yazilanlari carpittiginizi yazdim cünkü benim anlatmak istedigimle sizin varmak istediginiz nokta tamamen farkli acilarda duruyor. Sizin sorununuz Islamla. Ancak ben Islam propagandasi yapmadim. saygilarla
-
Devrimci Müslüman Kimdir?
Sosyalizm nedir önce,bunu aciklayin sonra ,Islamiyette hicbirsey Sosyalizme benzemez diye iddiada bulunun.Sosyalist olmak demek bazi somut gercekleri inkar ederek benim dedigim dogrudur cünkü ben inanmiyorum demek degildir.Ya Sosyalizmi tam bilmiyorsunuz ya da Islami yeterince etüd yapmamissiniz birisi yanlistir. Burada din tartismasi yapilmiyor bu nedenle konuyu dini tartismaya cekmeyin,bizde öyle yapmiyoruz.Ancak dogrularinda söylenmesi gerekir.Eger demokratsaniz. saygilarla
-
Devrimci Müslüman Kimdir?
Önce yazilan yazinin anlamini anlamaya calisin sonra fikrinizi ilave edin.Benim yazimin baslangicindaki "bilimsel yani bir tarafa birakirsak"cümlesinin ifade ettigi anlami siz carpitarak kendi anladiginiz anlami yüklemissiniz.Yazimi tekrar tekrar ama anlamaya calisarak okuyun yine de anlamazsaniz size yardimci olurum. saygilarla
-
ANNELER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN
Forumdaki ve tüm dünyadaki annelerin "ANNELER GÜNÜ"kutlu olsun. saygilarla
-
Devrimci Müslüman Kimdir?
BALA ZEHİR KATANLAR11 Mayıs 2012 80’li yılların ortalarında, İngiltere Başbakanı Teatcher, Kommünizm’den sonra Batı dünyasının mücadele etmek zorunda kalacağı en tehlikeli oluşumlar olarak “Muhammedi devrimci-halkçı” İslam ile “Mesihi devrimci-halkçı” Doğu Ortodoks kilisesini işaret etmişti. Afrika’da CIA istasyon şefi iken, ABD’nin “demokrasi” ve “insan hakları” yalanlarıyla elmas, silah ve uyuşturucu kaçakçılığını protesto ederek CIA’dan istifa eden John Stockwell, 1986 tarihinde yayımladığı “The US searchs for enemy- ABD düşman arıyor” adlı kitapçığında, Batı’nın ekonomik krizlerini, sömürgeciliğini ve işgallerini örtbas etmek için daim bir düşmana ihtiyacı olduğunu tespit etmiştir. Bu doğru analizin içini örnekler vererek dolduran Stockwell, Batı’nın Doğu coğrafyasında kendisine karşı oluşan toplumsal öfkeyi farklı hedeflere yöneltebilme kabiliyetine de dikkat çekmişti. ‘Dengesiz’, ve ‘çarpık’ terimleri, 12 Eylül 1980 kabusu öncesi ve sonrasında siyasi hayatımızın en yaygın deyimlerini teşkil ederdi. Siyasi-ekonomik sistem ile, bunun oluşturduğu toplumsal yapıyı izah etmek için kullanırdık. Aradan uzunca bir zaman geçmiş olmasına karşın, maalesef, bu terimler halen geçerliliklerini muhafaza etmektedir. Günümüzde, bu dengesizlik ve çarpıklığın boyutu korkutucu bir hal almıştır. “milli camia” bizi iktidar yaptı, o halde iktidarı kullanarak devleti ve toplumu doktrinimize uygun tanzim eder, yönetiriz” iddiasında ve gayreti içindeler. Tespit edelim: Davutoğlu’nun “gökyüzündeki yıldızları seyrederken (onlar gibi olmayı da hayal ederken) önündeki Suriye çukuruna nasıl “düştüğünü veya düşürüldüğünü” yazılarımda yoğun olarak işledim. Davutoğlu’nun, Menderes rejiminin hatalı ve ölümcül Suriye politikalarından ders almadığını, tarih yoksunu olduğunu ve aynı çukura iki defa düşenin danışmanlarını veya makamını ehil olan başkalarına devretmesi gibi nebil davranışlar sergilemesi gerektiğini yazdık. Lakin, “dengesiz” ve “çarpık” rejimin meyvesi olan yetkililerimizin “dengeli” ve “vicdanlı” davranamayacaklarını da hatırlattık. Ülkemizde yaşadığımız onlarca rezalete rağmen yetkililerin rejimi aklamaya çalışmaları da, yandaş kalemşorların şeytanın avukatlığına ısrarla soyunmalarının gerekçesi de bundan ibaret. Bu rezaletlerin en bariz örneğini sayın Bülent Arınç’ın İskipli Atıf Hoca ile Osmanlı hanedanlığının Şeyh el-İslam makamından sorumlu olan Ebu el-Suud’u onurlandıran söylem ve eyleminde gözlemledik-müşahade ettik. Tarihte Fitne, fesat, nifak, yalan ve zulüm erbabı olan bu kişiler hem İslam hemde Türkiye Milli Mücadele tarihinde kara bir maziye sahiptir. Vicdanındaki rahmeti yitirmemiş, mürekkep yalamış her vatandaşın yapacağı objektif bir değerlendirme bu tespiti yapabilecektir. Bugün bazı kesimlerin (elimde bunların yayınlanmış kitapları mevcut) Resul-i Ekrem efendimizin ve iki gözüm-ciğerim ad ettiği Allahın mübarek ensarları Ehl-i Beyt’ine her kötülüğü mubah kabul etmiş Muaviye ismini anarken isminin başına Hz. yazacak kadar İslam değerlerine yabancılaşmış mahluklar olmaları hazindir. Batı hangi tür İslam ile mücadele etmektedir? sorusuna verecegimiz cevap önemlidir. Batı’nın, onunla beraber hareket eden, istişarelerde bulunan, iktisadi maslahatlarına zarar vermeyen aksine hizmet eden, “müslüman” tipi ile bir sorunu yoktur. Ülkesini talan eden, parselleyen, yabancı sermaye’ye açan, özelleştirme yasalarıyla rant sağlayan, Batı’ya direnç gösterecek kuvvetleri tasfiye eden “müslüman” yaftalı krallıklarla, rejimlerle, iktidarlarla olan muhabbet ilişkisi derindir. Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra yeni bir düşmana ihtiyaç duyan Batı Emperyalizmi hedef tahtasına “milli kimlikli devletler” ile “İslam”ı koyar: Dünyanın en zengin enerji kaynaklarına, zengin tarihi medeniyetlere, geniş pazarlara, muazzam bir sermaye birikimine, Filistin meselesine, verimli Golan toprakları ve zengin su kaynaklarına, Suveyş kanalı, Kızıl deniz ve Arap (Fars) körfezine, Suriye-Lübnan Akdeniz havzasında yer alan zengin enerji yataklarına, dünya dinlerinin bütününe sahip olan bölge ve en nihayetinde Batı emperyalizmin “Büyük Kürdistan” projesi önünde ciddi bir engel teşkil eden en tehlikeli iki akım: Milliyetçilik ile Muhammedi-devrimci İslam terbiyesidir. Suriye, Lübnan Hizbullahı ve devrimci-halkçı Sünni oluşumlar ile milli olan herşeyin en çirkef saldırılara maruz kalmasının yegane gerekçesi budur. Batı Emperyalizmi klasik orta-çağ İmparatorluklarını yıkarken “milli” kimliklerin olgunlaşmasına ve palazlanmasına katkıda bulunmuştur. Bugün, Batı emperyalizmine karşı en ciddi tehdit olarak duran unsur milli kimliktir. Emperyalizmin “küreselleşmesi”, etnik-mezhepsel ayrışmaları teşvik eden faaliyetlerine karşı direnen ve tekelci iktisadi global hegomonyasına çomak sokan iki ana unsur milli kimlik ile halkçı-devrimci İslam anlayışıdır. Bu kimlikleri temsil eden değerlerin tasfiye edilmesi Batı emperyalizmi için hayati önemdedir. Bu kimliklerin ise Batı emperyalizmini ve onunla ortak hareket eden kuvvetleri tasfiye etmesi varlık sebebidir. Kavganın şiddeti bundandır. Sayın Arınç ve benzerlerinin Batı emperyalizmi ile işbirliği yapmış, halkçı İslam söylem ve eylemlerinden uzak şahsiyetleri tedavule sokması, Mustafa Kemal’in devrimci cumhuriyet ile kavgalarını, ayrıca halkçı Doğu Kiliseleri yerine Vatikan ve İstanbul Patrikhanesi ile muhabbetlerini bu çerçevede okumak yararlıdır. Yeni Şafak gazetesinin ve “stratejist” yazarı İbrahim Karagül’ün önlenmesi için hangi ciddi politikaların geliştirilmesi gerekir meselesi yerine, ABD’yi yeni keşfetmiş yeni yetmeler gibi, bölgemizin maruz kalacağı tehlikeli süreci Sünni-Şii kamplaşması olarak pazarlaması (Batı emperyalizmi, siyonizm ve yerli temsilcileri zaten bunu arzulamaktadır) binaaleyh, Erdoğan hükümetinin bu kamplaşmaya yaptığı katkıyı görmezden gelmesi, bir “araştırmacı-makale yazarı” için hazindir. Doğru mevzilenmeyen “aydın” önce raydan çıkar, sonra yabancı sitelerden aktaran “tercüman” olur, en nihayetinde duvara toslar. Allah kimseyi bala zehir katan mahluklardan etmesin, hepimizi şerlerinden korusun. MEHMET YUVA İLK KURŞUN
-
İranlı şarkıcı için ölüm fetvası
Fazil Say'in düsmanlari kimlerdir?Kimler Fazil Say'a saldirdi?Fazil Say'a saldiranlarin Türkiye versiyonu ile Iran'li sarkicinin ölüm fetvasini yayinlayan Iran'li versiyon sadece ceza alaninda birbirine ters düsmektedirler.Adam olamayanlar adam olanlara hep saldirmislardir. saygilarla
-
Bir Taraf Klasiği: İtinayla Tarih İmal Edilir
Halil Berktay'in ne oldugunu anlamak isteyen Cetin Altan'in ne olduguna baksin,bence yeterlidir.Cetin Altan bir numarali solcuyken bugün komprador sözcüsü olmustur.Ugur Mumcu onu cok iyi anlatmistir.Bu nedenle Halil Berktay'i analiz etmek abesle istigaldir. saygilarla
-
Sağlıkta Yeni Sistem... AKP, Yatalak Hastaların Sağlığını Diyanete Emanet Ediyor... “Dünya bir geçiş noktası asıl olan öbür dünya”
Hristiyan papazlar hastahanelerde ölümcül hastalarin yanina gelip gühan cikartirlar,AB'ne aday ülke olarak onlara uyum saglamamiz ve ölümcül hastalarimizin günahlarinin cikarilmasi icin AKP'nin bulmus oldugu bu yöntem Hristiyanlarin dini adetlerinin bir versiyonudur.Yani ölürken bile insanlari rahat birakmayan zihniyet.Allahla kul arasina girme cüretini göstermek isteyen bu zihniyetin Islamda yeri yoktur.Islamda hasta Allahi ile basbasadir.AKP'nin araciligina gerek yoktur.Diyanet Vatikan degildir. saygilarla
-
Devrimci Müslüman Kimdir?
Isin bilimsel boyutunu bir yana birakirsak,Prof.Dr.Yasar Nuri Öztürk'ün yillardir mücadelesini tek basina sonradan ilave olan birkac isimle yürüttügü,Kurandaki Islam'in bugünkü islam olmadigi gercegine ulasiyoruz.Hatirlayin;Yasar Nuri Öztürk belirli kesimler tarafindan hep zindik olarak adlandirildi cünkü dogrulari dile getiriyordu.Atatürk:"Dininizi tam olarak ögrenin,bunun yeride okuldur"dedi diye,Saidi Kürdi'den alinda ne kadar bugünkü carpik müslümanligin sözcüsü ve yandasi varsa hepsi tarafindan DECCAL olarak adlandirildi.Imam-i Azam Ebu Hanife peygamberin yolundan sasmadigi icin Emeviler tarafindan iskencelerle katledildi.Islami Islam olmaktan cikaranlar;Emeviler ve bir kisim Abbasiler'dir.Emeviler yasiyor ve iktidardadir bütün köse baslarini tutmuslardir. Islamda bircok yaklasim vardir ki sosyalizmi cagristirir.Islam bir dayanisma dinidir,elindekini verme,paylasma dinidir.Eger bugün "DEVRIMCI ISLAM"diye bir akim cikmissa bunun anlami Islami gercek anlamda yasamak isteyenlerin varliginin mevcudiyetidir.Konuya böyle yaklasmak bence yararli olabilir,yoksa alisilagelmis,tartismalardan bir sonuc alinamaz.Tanri varmidir yokmudur bunlar artik kliselesmis tartisma sablonlaridir.Gercek ise ortada bugün yasanilan Islamin gercek islam olmadigini haykiran seslerin var oldugudur.Budur tartisilmasi gereken. saygilarla
-
Yaşananları sorgulamayan bir toplum olduk.
Kelime oyunlari aslinda,ülkeyi yöneten basbakanin cok basvurdugu bir taktiktir ve maalesef,bunun kelime oyunu oldugunu gerceklerden bihaber olan toplum anlamadigi icin alkis sesleri yeri gögü inletiyor,biz malum alkislamayi cok severiz.Zalimide alkislariz,magduruda ve bazen zalimi daha cok alkislariz,cünkü zalimlerin sesi hep gür cikmistir bugüne kadar. Türkiye bir asra yakin zamandir, dönemlerin sartlarina göre, evet demokrasiyle yönetilmis fakat hukuk üstünlügünü bir türlü basaramamis olan bir devlettir.Demokrasi demek, her samarini sallayanin bir digerinin ensesinde boza pisirmesi demek degildir.Eger bu acidan bakarsak Türkiye son 10 yil disinda evet demokrasi ile yönetilmistir.Hukuk üstünlügüne gelince,bunu yönetenlerden cok,hukukcularda aramak gerekir.Eger bir hukukcu kisisel cikarlari ugruna kutsal olan görevini ihmal ederek bunu güc sahiplerinin korunmasi icin kullaniyorsa o ülkede hukuk üstünlügü olamaz.Türkiye'de bugüne kadar hep böyle oldu yani hukuk siyasallasti.Ancak hukuk siyasallasti derken,hukuk yinede kendi bünyesinde bagimsizdi yani yasalarla son birkac yildan buyana oldugu gibi iktidarin adaletsizlik mekanizmasi olmamisti. Türkiye'de Müslümanlar degil;müslüman kimligi altinda saf müslümanlari din iman Allah Peygamber adiyla aldatip inanclarini sömüren,din bezirganlari dedigimiz güruhlar(ki bunlarin ISLAMLA HICBIR ILGILERI YOKTUR,Hatta müslüman bile degildirler,Abdestli Kapitalistler denilen)Cumhuriyet düsmani,laiklik karsiti seriat hayranidirlar.Soruyu tam olarak sorarsak cevapta bence soruya göre olur.Müslümanlar diyerek kelime tuzagina düsürmek bence yanlistir,ayni sekilde Kürtler diyerek tüm Kürtleri kastetmek gibi. Türkiye Kemalistlerin mi?sorusu tam bir tuzak sorudur:Kemalist kimdir,önce bunun yanitini arayalim.Kemalizm bir sistemin,bir dinin adi degildir.Zaten sorudaki tuzak bunu iceriyor.Kemalist,ülkesinin cikarlarini kendi cikarlarindan üstün gören zihniyetin sahibine denir.Kemalist,bagimsizligi sever,Kemalist,Milli Ekonomiden yanadir,libos ekonomiler,IMF baglantili ekonomiler Kemalist zihniyete uzaktir.Kemalist bayragini sever,ülkesinin birlik ve bütünlügünden yanadir.Kemalist,insanlar arasinda irk,dil,din ayrimi yapmaz ama ayni sinirlar icersinde,ayni bayrak altinda ayni hedefe uyarlanmis herkesi kardesi olarak kabul eder.Bu hedef Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin "ILELEBET PAYIDAR OLMASIDIR"Bunun disinda Kemalist adi altinda yapilan tüm yakistirmalar sahtedir,gercekleri saptirmadir düsmana hizmettir. Tabii ki Türkiye sonucta büyük bir ülkedir,74 milyonluk bir nüfusa sahip birkac devlet nüfüsu kadar okuyan ögrencisi vardir.Bu yogun nüfusun icinde birtakim gruplarin,gürruhlarin olmasi,kendi görüslerini dogru digerlerini yanlis ve tehlikeli bulmasi dogal bir olusumdur.Ancak eger ülkeyi yöneten kadrolar kendi görüsleri disindaki görüsleri tehlikeli bularak bu görüs sahiplerini toplama kamplarina yerlestiriyorsa durum cok vahimdir. Bütün bu olup bitenler,evet ABD VE AB'nin oyunlaridir ve bu oyunlar BAGIMSIZ TÜRKIYE CUMHURIYETI DEVLETI'nin üzerinde oynanmaktadir.Amaclar ortadadir bunlari her daim dile getirme geregini duymuyorum.Sevr ile elde edilemeyenler AKP ile elde edilmektedir.Eger bir iktidar, dünkü isgal güclerine "BEN ÜLKEMI SATISA CIKARDIM,GELIN TOPRAK SATIN ALIN"diye davetiye gönderiyorsa durup düsünmek gerekir,ABD'mi AB'mi iktidar mi yoksa ücü birden mi? saygilarla
-
İmama 'siyaset yapma' dedi, dayak yedi
Imamin AKP'li olmasi degil neden siyaset yapiyorsun diyen adami dögmesidir can alici nokta.Bunun anlami gayet aciktir.Bunun anlami bize yani AKP'ye soru sormak yok.Bizim dedigimiz gibi yasamazsaniz,agiznizi tutmazsaniz ya dayak yersiniz,ya Silivri Toplama Kampina gidersiniz demektir.Bunlari hemen hemen son 6 yildir yasiyor Türkiye.Türkiye bir degisim geciriyor,dogrudur.Yalniz birilerinin iddia ettigi gibi TÜRKIYE DEMOKRATIK BIR DEGISIM DEGIL,ISTIBDAT DEGISIMI GECIRIYOR.Yani baski,korku ve zulüm devrini yasiyor.12 Eylül dönemi disinda Türkiye'de böyle bir baski ve zulüm dönemi yasanmadi.Son 6 yil ,12 EYLÜL dönemini kat kat asmistir.Türkiye ikinci MILLI SEF dönemini yasiyor diyenler olabilir.Ancak birinci Milli Seflik döneminin sartlari ile bugünün sartlari cok farklidiri.Bu sartlari iyi degerlendirmeden bu iki sefligi ayni kefeye koymak yanilgidir.Birinci Milli Seflik döneminde millete zulüm yoktu.Komsularla savas cigliklari atilmiyordu.ABD'nin sömürge valiligine soyunulmamisti.Basin bile bukadar baski altinda degildi.Hem birinci ile ikinci arasinda koca bir 60 yil yatiyor. saygilarla
-
Yaşananları sorgulamayan bir toplum olduk.
Beyin damarlari dümura ugratilmis olan toplumlarin olaylardan birakin ders cikartmayi,ders almayi;olaylarin farkinda bile olmadigi gercegi ile karsi karsiyayiz.Bunu söyle bir örnekle anlatabilirim;uzun yolculuklar yapan oto sürücüleri bunu cok iyi bilirler.Bazen günes o kadar kizdirir ki karsidan gelen arabayi son anda farkeder insan veya gözleri acik uyudugunu farkedemeyen sürücüler vardir.Toplumlarda böyledir.Herseyi görürler,hatta yasarlar ancak degerlendirme melekeleri körlenmis oldugu icin hem olanlara önem vermezler hem de ne olup bittigini kavrayamazlar. Türkiye resmen satiliga cikarildi,yani Lozan'la üzerini cizmis oldugumuz KAPITÜLSYONLAR yeniden yasalasti.Türkiye satiliyor,yabanci ülke elciliklerine, basbakan tarafindan özel mektupla "TÜRKIYE'NIN SATISA HAZIR HALE GETIRILDIGI"duyuruldu.Millet sanki pazarda salatalik satisi yapilacakmis gibi dinledi bu haberi,belki de gercekten ertesi günü pazara gidip salatalik aramis olabilirler de.Yani Türkiye'nin satilmasi milleti artik irgalamiyor.Satilsin satilsin ama dizi filimlere dokunmasinlar! 19 Mayis'la ilgili Danistay kararindan sonra,Danistay'a yapilan hakaret ve saldirilardan sonra yeni bir yönetmelik cikarildi.Artik MILLI BAYRAM diye bir bayram kavraminin kalmadigi aciklandi.YOK;MILLI BAYRAM YOK,KURTULUS GÜNÜ DIYEREK dost ülkeleri! yendigimizi temsili olarak göstermek yok.Yayilmaci Yunan Ordusunu Izmir'de denize döktügümüz öyle bir gün YOK.Dikkat edelim;bizi birbirimize percinleyen,birlik ve bütünlügümüzü sergileyen günler artik YOK.Anit Kabir'e gidip esas durusta beklemek YOK.Celenk koymak YOK.Resmi gecitler,törenler YOK.Peki ne var peceli türbanli resepsiyonlar var,bu resespsiyonlara Türkler YOK Türk gibi olanlar var.Yani dün o zaferleri gerceklestirenlerin cepheden cepheye at kosturdugu günlerde,saraylarda göbegini kasiyanlarin biraraya gelmeleri gibi resepsiyonlar olacak artik. Benzine zam geldi,Allah yardimcimiz olsun,Dogal gaz pahalilandi;Eh ne yapalim bizde sogukta otururuz,ette tek tirnakli varmis;Allah kahretsin hepsini,bu örnekler cogaltilabilir.bunlar halkin olaylara yaklasim tarzini belirtiyor.Bu milleti GAZZE icin sokaklara döktüler ama Irak'ta yasanan Amerikan vahsetini kimse protesto etmedi,edemezdi cünkü yasakti.Resmen Suriye'ye savas ilani yapiyoruz;Halktan gik yok.Suriye'den bize ne diyen yok.Sen benim evladimi Suriye'ye gönderemszsin diyen bir ana baba cikmiyor.Sehit analari babalari asimile edildi citlari bile cikmiyor artik.Imrali ile pazarlik masasina oturuldu ama hicbir sehit anasi bagrini parcalamadi bunu nasil yaparsiniz diye.Ya para ile susturuldular ya da bütün feryatlari sadece kameralarin karsisindaymis. 43 MILYON seymen oy kullandi secimde.Bu 43 milyon secmenin 21 milyonu AKP'ye oy verdi,43 milyondan 21 milyon cikinca geriye 22 milyon secmen kaliyor.Bu 22 milyon secmen AKP'ye oy vermedi,kime oy verdi CHP-MHP-BDP ve digerlerine.Adam diyor ki "MILLI IRADE"beni secti.Peki 21 milyon milli irade olursa 22 milyon ne oluyor diye kimse cikip sormuyor.Antidemokratik bir secim sistemi ile 12 EYLÜL'den bu yana gelmis gecmis tüm iktidarlar gayri mesrudur.Eger siz 12 Eylül darbesini yargilarken o darbenin secim sistemi ile iktidardaysaniz kendinizide yargilamaniz gerekir,benim mantigim böyle söylüyor.Darbe gayri mesru ama secim sistemi oh ne ala,yok öyle birsey,bu toplum bunuda hazmediyor,hazmettigi icin zaten layik oldugu yönetimi buluyor.12 EYLÜL darbesinin tüm olanaklarini kullanacaksin sonra da kalkip darbelerden hesap soruyoruz hikayeleri anlatacaksin.Millet hikaye dinlemeyi oldu bitti seviyor. Bu toplum,bu gidisle hicbirseyden hesap sormayacaktir,hicbirseyden ders almayacaktir eger öyle olmasaydi,Okullara Kuran dersi konulmasina karsi olurdu,bayramlarin kaldirilmasina karsi olurdu.Dinin siyasete ve devlet islerine karistirilmasina karsi olurdu.Olmadigina göre bu toplum herseye razidir.Inlemesine sizlamasina kimse kanmasin. saygilarla
-
“3 Fidan’ın simgesi fidan Meclis’e sığmadı”
Bu zihniyet,Türkiye'yi bugünlere getirdi.Kendisi gibi düsünmeyenleri yok edilmesi gereken birer parazit olarak görme hakki maalesef dinci kesimin prensiplerindendir.Ergenekon buna bir örnektir.Savunma haklarinin kisitlanmasi,ortaya cikarilan ve belgelerin tamamen sahte olduguna dair belge ve bilirkisi raporlarina ragmen hala bildiginde israr etmek ancak birseyle aciklanabilir.INTIKAM. Basbakan kendisine bagli dindar gencligine hitap ederken sairin birinden alinti yapip;"KININI UNUTMA"diyordu.Bu dindar dedigi genclik aslinda Erdogan'in militan gencligidir.Yani dün kendilerinin SOLCU genclere yaptiklarini bugün o militan gencligine yaptirmaya azmetmistir.Unutmayalim:Bizde sizin karsiniza yüzbinleri cikaririz diye tehdit savuran ayni basbakan degilmiy di? Deniz Gezmis'i astiran zihniyet,hala yasamaktadir ve de iktidardadir. saygilarla