-
İçerik Sayısı
3.724 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
30
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
-
-
-
-
-
-
Kim’liğimi kaybettim... Hükümsüzdür.!..
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Gazete Haberleri Paylaşımı
Bi Alman, bi Fransız, bi İngiliz, bi Türk, ıssız bi adaya düşmüşler... Türk olanı “beyler lütfen bundan böyle fıkralarınızda bana Türk demeyin, Ermeni deyin” demiş! * Japon de. İspanyol de. Yunan de. Gözünün yağını yiyim... Türk deme. * Anket yapmıştı gaztenin biri... “Biz Kimiz?” diye. Halbuki cevap belliydi... “Sizi leylekler getirdi.” * Bi başka gazte, kerameti kendinden menkul çakma profesörlere DNA testi yaptırmış... Atalarımızın olsa olsa Truvalı olduğunu tespit etmişti. * İyonyalı diyen bile oldu. * Ama en şahanesi şuydu: “Türkler etnik grup...” * Aslına bakarsanız, babasının kim olduğundan şüphelenen gazteler için yüklü tiraj vesilesiydi. “Tarot falıyla kim olduğunu öğren” kampanyası yapılabilirdi. Gönderiyorsun doğum tarihini, ananın kızlık soyadını, rumuz cami avlusu... Kart açıp, açıklıyorlar: “Müjde, İtalyansınız.” * Veya... “Yükselen burcu başak olan kova’lar, bu hafta kendini Afganistanlı, Pakistanlı gibi hissedebilir ama, sevdiğinizden alacağınız sürpriz bi haber karmaşık duygular içine girmenize sebep olacak, Danimarkalı olmak için güçlü arzular hissedeceksiniz.” * Ya da doktor tavsiyesi... “İlla patolojik olmayabilir, ailevi sebeplerle Türk’üm diye sakın üzülmeyin, tedavisi mümkün.” * Hatırlarsınız, bi ara da “Türkiyeli”ye takmışlardı kafayı... Neymiş efendim, Türkiye topraklarında doğmamız yeterli onurmuş, Türk demiyelimmiş, Türkiyeli diyelimmiş filan. * E bu topraklarda doğmaksa şart... Mustafa Kemal, Türkiyeli diil o zaman... Di mi şekerim? * Netice itibariyle... Alt kimlik üst kimlik diye, paldır küldür, altını üstüne getirirsen memleketin, olacağı budur. * İnsan ol, canımı ye. Ama utanmadan... Hümanist ayaklarına yatıp. Eveleyip geveleme. Açık açık söyle şuursuz cüce. Kim’liğimi kaybettim... Hükümsüzdür de. 22 Ocak 2012 -
YURDUM İNSANI HER ZAMAN BAŞININ ÇARESİNE BAKAR
-
YURDUM İNSANI HER ZAMAN BAŞININ ÇARESİNE BAKAR
-
Şundan dolayı sanırım... Vay be alıntı şiir gibi oldu sanki...
-
Düşünmek istemediğin şeyde kalır aklın... Ne kadar çaba sarfetsen de... Ne kadar Unutmak istesen de... Aklın Unutamadığında kalır..
-
Gelene ağam, gidene paşam’cı ikiyüzlülük
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Gazete Haberleri Paylaşımı
Gazeteciliğin ağababası İngiliz’e sormuşlar “gazetecilik nedir?” diye... “Genel itibariyle Lord Jones’un yaşadığından haberi olmayan insanlara ‘Lord Jones öldü’ demekten ibarettir” demiş. * Tuvalete gitmeye mecali kalmayan Kenan Evren’e yurtdışı yasağı getirilmesi... Budur. * 95 yaşındadır. Ahalimiz nazarında... Rahmetli Lord’dan farksızdır. * Çünkü... Türkiye’nin ortanca yaşı 28’dir. Yani, nüfusun yarısı 28 yaşından küçüktür. 1980’de dünyaya gelen bebek, bugün kazık kadar oldu, 32 yaşında, düşün... İlkokulda filan olanları hesapla, şu an 4 kişiden 3’ü tanklarla uyandığımızda ya doğmamıştı ya da çocuktu. Kaba hesap, 50-55 milyon civarında vatandaşımız, o günlerde neler yaşandı, bilmiyor... Bildiği, kulaktan dolma. * Star Haber’deyken Eminönü’ne kamera gönderdik, yaşı müsait olanlara “12 Eylül darbesi ne zaman oldu?” diye sorduk. Hesapta, 1980’i hatırlayıp hatırlamadıklarını öğreneceğiz. “Haziranda oldu” diyen bile çıktı iyi mi... Haziranda eylül darbesi! * İlave et bu denyoları... O günleri hatırlayanların sayısı, taş çatlasın 10 milyon kişiye iner. * Dolayısıyla... Laga lugayı bırakıp, arşive girdim. Bugün utanmadan “demokratım, darbecilere karşıyım” falan diye atıp tutan arkadaşların, 13, 14, 15 Eylül 1980’de neler yazdığını çıkardım. * “Evren’in sözleri, her hukukçunun başucuna mukaddes kitap gibi asılacak cinsten sözlerdir, öpüp öpüp başlarına koysunlar” diye döşenmiş biri... Hukuk’tan girmiş, din’den çıkmış. * “Böylesine olumlu, özlenen sonuçları almaya yönelik harekâta destek olmak, milletçe hepimizin görevidir” yazmış bi başkası... Bugün “destek olanlar yargılansın” diyor! * “Eğer ordumuz ihtilali başarmasaydı, başımıza gelecekleri düşünebiliyor musunuz, hep birlikte bin şükredelim” diyen var... “Hedef, politikayı değil, çirkinleşen politikacıyı tasfiyedir, hayırlı olsun” diyen var... “Hainler, küstahlar, demokrasiyi yozlaştıran güçler, geriye itildi” diyen var... Hadiseye ekonomik açıdan yaklaşıp “işçi-işveren ilişkilerine, hatta, bankadaki paralarımıza bile güvence getirildi” diyen var. * “12 Eylül darbe değildir” diye başlayıp “Kenan Evren’e tamamiyle katılıyoruz, 12 Eylül’ün gerekçesi haklıdır, halkın meşru müdafaaya geçtiği gündür” diye bitiren demokrat abla var! * “Biz basın olarak, 12 Eylül harekâtının, Latin Amerika’daki askeri dikta rejimlerine benzemediğini Avrupa’ya anlatmalıyız, sağ ol Mehmetçik” diyen, vay yalaka vay var. * “TSK milletimizin son şansıdır, ümidimiz harekâtın başarıyla neticelenmesidir” diye dua eden de var... “El ele, kol kola, mutlu günlere gidiyoruz” diyen, durmak yok yola devamcı da... * Özetle. “12 Eylül nedir?” derseniz. Ne askerdir aslında. Ne dış mihraktır. * Menderes’i alkışlayan, sonra askeri alkışlayan, sonra Demirel’i alkışlayan, sonra askeri alkışlayan, sonra Özal’ı alkışlayan, sonra askeri alkışlayan, sonra... ABD’ye karşıyken Ecevit’i yuhalayan, ABD’den ekonomi bakanı getirince Ecevit’i alkışlayan, sonra bunları alkışlayan zihniyettir... Gelene ağam, gidene paşam’cı ikiyüzlülük’tür. * Peki, kim bunlar derseniz... * Değerli gençler... İktidarlar, dondurmaya benzer. Yalanmak ister. Orasını da yalayayım, aman şurasını da yalayayım derken, yüzüne gözüne bulaşır. * “Ben demokratım” diyenlerin ağızlarına dikkatli bakın... Dudaklarının çevresindeki lekeleri göreceğinizden eminim. -
Demokratikleştiği Söylenen Bir Ülkenin Vatandaşlarıyız.!..
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
*** Sonu belli bir filmi seyrettik.!.. Hrant Dink suikastı davasında bir kez daha, sonunu ezbere bildiğimiz bir filmi seyrettik. "Planlı bir cinayet", üç tetikçinin üzerine yıkıldı. Arka plandakilerin üzerine gidilmedi. Devletin üst kademelerinde, bu cinayeti planlayan, destekleyen, Yahut bildiği halde ses etmeyenler, bir kez daha ortaya çıkarılmadı... Mahkeme, Yasin Hayal’i ‘’Hrant Dink’i tasarlayarak öldürmek’’ suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Che’den Rumi’ye uzanan garip bir savunma yapan Erhan Tuncel, suçlu bulunmadı. Yasin Hayal’in ağabeyi Osman Hayal ise beraat etti. Ve Dink’in öldürülmesine ilişkin davada bütün sanıkların, ‘’silahlı terör örgütüne üye olmak’’ suçundan beraatine karar verildi. *** Hiçbir şey değişmedi.. Bir kez daha, sonunu ezbere bildiğimiz bir filmi seyrettik. Bu filmin aktörlerini, kurgusunu, yönetmenini biliyoruz. Bile bile seyrediyoruz. Seyrederken bazen yuh çekiyor, bazen isyan ediyoruz. Arap dünyasına ‘model’ olarak sunulan, Hukuk devleti olma iddiasında ve demokratikleştiğini söyleyen bir ülkenin vatandaşlarıyız. Bize söylenen bunlar, ama gerçekte hiçbir şeyin değişmediğini gayet iyi biliyoruz. Biliyoruz ki eğer bir şeyler değişmiş olsaydı, Dink davası bu şekilde sonlandırılmazdı. Ortaya serilen deliller, böylesine kör gözün parmağına yok sayılmazdı. Zaten hiçbir şeyin değişmesi istenmiyor, belki anlamadığımız bu. İktidar el değiştiriyor, semboller değişiyor, moda deyimiyle “konsept” değişiyor. Laf kalabalığı ve samimiyetsizlik ise değişmiyor. Düşman değişmiyor; “Sünni-Müslüman” tanımının dışında kalan herkes, düşman sayılıyor. Bu ortamda nefret ve şiddet, hep körüklenmeye mahkûm. Devamı farklı olacak.. Sen, kendi iktidar döneminde işlenmiş, failleri belli bir siyasi cinayeti çözemiyor.., Adaletin tecelli etmesine izin vermiyorsan kendinden öncekileri boşuna suçlama.!.. Sen, savaş açtığın ‘terör örgütü’nün en bariz, en vahşi suikastını.., Dört maymunu oynayarak geçiştirmeye çalışıyorsan boşuna uğraşma.!.. Sen, azınlık mensubu bir gazeteciyi koruyamıyorsan... Elbirliğiyle onu ölüme götüren sürece seyirci kalıyorsan... Sokak ortasında öldürüldükten sonra da sorumlulardan hesap soramıyorsan... Boşuna böbürlenme.!.. Hiçbir kıymeti yok!. Evet, sonu belli bir filmi daha seyrettik hep beraber. Bazıları tepki gösterdi, bazıları da sessizce izledi. Ama sanma ki bu sessizlik, kabulleniştir. Sanma ki tepkiler, havada buharlaşıp kaybolacak. Sanma ki haksızlığa karşı koyanların sayısı azalacak. Tersine. Bu filmin devamı farklı gelecek. 18 Ocak 2012, Çarşamba Mehveş Evin -
Şu albümden: Avatarlarım
-
Bana ne lan, git savcıya söyle, atsın içeri...
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Gazete Haberleri Paylaşımı
-
Genelkurmay Başkanı’nın tutuklanmasına “tarihte ilk” filan deniyor ama... “Hitit Kralı” şüpheli şahıs birader! * Esprileriyle ünlü gazeteci Musa Ağacık, değerli arkadaşım Nedim Şener’le telefonda konuşurken, kendisini Hitit Kralı Şuppiluliuma’nın torunu Musaluliuma olarak tanıtıyor ve hukukun gukuk olduğunu anlatırken, Hitit Yasaları’ndan bahsediyor. Konuşma kaydediliyor, iddianameye konuyor iyi mi... Böylece, Hitit Kralı 3 bin 350 sene sonra delil oluyor. * Ki, Zeus... Deyus olmuştu. Aynı iddianamede. * Benzer ciddiyet, İzmir’de yaşanıyor... CHP’li belediyeleri basıyorlar ya, orda. * Alaçatı Belediye Başkanı, zart diye tutuklanıyor, 185 sene hapsi isteniyor. Başkan “niye?” diye soruyor. Telefon konuşmalarını delil olarak gösteriyorlar. Okuyor... “Ne oldu bizim beleşten 145 bin lira” demiş, tutanaklarda öyle yazıyor. “Kardeşim ne beleşi... Ne oldu bizim Beldes’ten 145 bin lira diye sordum, yanlış dinlemişsiniz” diye itiraz ediyor. İnceleniyor. Hakikaten öyle, Beldes’ten yani, belde belediyelerini destekleme fonundan beklenen 145 bin lira var. Kayıtlar tekrar dinleniyor. Beldes demiş, beleş yazılmış. Başkan görevine dönüyor. * Büyükşehir operasyonunda Hüseyin Ercan’ı gözaltına alacaklar, polis gidiyor, Hüseyin Mercan’ı yakalıyor! Hüseyin Mercan, çiftçi... “Banka borcum bile yok, borcum olsa ineğime haciz gelir” diye yalvarıyor, “bırak bu ayakları” diyorlar. Sonradan Hüseyin Ercan’ın haberi oluyor, polise gidiyor, Hüseyin Ercan’ı gözaltına alıp, Hüseyin Mercan’ı bırakıyorlar. * Eshot’tan emekli Rafet Bayram’ı alacaklar, gidip, adaşı Rafet Bayram’ı alıyorlar. Alınan Rafet Bayram da emekli ama, Eshot’tan değil, albay emeklisi, hiç itiraz etmiyor, kuzu kuzu geliyor... Savcı kimliğine bakıyor, “sen niye geldin?” diye soruyor. Emekli albay “bilmiyorum, herhalde Ergenekon’dan veya Balyoz’dan aldılar diye düşündüm” diyor. Savcı, albayı kovuyor. Orijinal Rafet Bayram’ın haberi oluyor, bakıyor ki kimse gelmiyor, Eshot otobüsüne binip, Emniyet’e gidiyor, “nerdesin bu saate kadar” diye fırçalanıyor. * Büyükşehir, emek şenliği yapıyor, Şevval Sam konser veriyor. Müfettişler, konseri organize eden müdüre “neden ihale yapmadın, tek teklif aldın?” diye soruyor... Müdür ne desin, “abi beş tane yok ki, memlekette bir tane Şevval Sam var, neyin ihalesini yapayım?” * Haysiyet celladı gazteciler “Büyükşehir Belediye Başkanı, parke taşlarını oğlunun şirketinden satın aldı” diye manşet yapıyor. İnceleniyor. Başkan’ın oğlu sadece ihracat yapıyor. Kamuya, belediyelere sattığı tek kuruşluk mal olmadığı gibi, koskoca İzmir’de, rica üzerine sadece bir kişinin evi için maliyetine parke taş verdiği ortaya çıkıyor, o kişi de AKP mebusu. * Hani şu meşhur fıkradaki gibi, bizim bakan İsviçre Denizcilik Bakanı’yla tanışıp “sizde deniz yok ki” deyince, İsviçreli “sizde de adalet bakanlığı var” demiş filan... Öyle oluyor.
-
-
-
Fransa meclisi genel kurulu, "Ermeni teklifini" kabul etti
GeceKuşu şurada cevap verdi: Odris başlık Güncel Konular
- 38 cevap
-
- Soykırım Yasası
- Fransa
-
(ve 1 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
AKP'nin Kürt sorunu ile gölge savaşı
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Gazete Haberleri Paylaşımı
-
O da cemaate dokunmuştu! 14 Nisan 2009 yılında Harp Akademileri Komutanlığı’nda yaptığı konuşmada cemaatleri eleştirerek; “Bazı din eksenli cemaatler, kendilerini demokratik alanın bir oyuncusu olarak takdim etmekte ve görünürde kendilerinin güçlü bir konuma geldiğine inanmaktadırlar. İşte bu tip bazı cemaatler hedeflerine ulaşmada kendileri için en büyük engel olarak TSK’yi görmektedir. Bunun için de her fırsattan istifade ederek, destekleyicilerinin de yardımıyla TSK aleyhine faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Bu yapılanlara karşı, hukuk devleti kapsamında TSK’nin tepkisiz ve etkisiz kalacağını düşünmek ise büyük yanılgıdır” demişti.
-
İleri demokrsi = Maraş anmasına izin yok!
GeceKuşu şurada cevap verdi: Odris başlık Gazete Haberleri Paylaşımı
"Samanyolu TV'nin Odatv davasında mahkemenin verdiği 'tahliye yok' kararını, açıklanmasından 21 dakika önce vermesi sosyal paylaşım sitesi Twitter'da da tartışma yarattı.... "@ErdemGlr... TC. Kimlik numaranı yaz Samanyolu Tv'ye gönder, ne zaman tutuklanacağın ekrana gelsin." "@umitalan... Samanyolu TV tutukluluğun devamı haberini mahkemeden 20 dakika önce vermiş. Nasıl bir tiyatronun figüranlarıyız acaba, nasıl bir sahne bura? " "@GokhanVots Yaz kızım: Sanıkların tutukluluk halleriyle ilgili Samanyolu Haber'e yazı yazılmasına..." "@Ahmetaz57: Mehmet Baransu birilerinin önceden tutuklanacağını yazıyorsa Samanyolu da önceden kimlerin tahliye edilmeyeceğini bilir. adı faşist işbirliği " "@ozgurmumcu: Madem samanyolu karari 20 dakika once veriyor neden sogukta karar bekledik? " "@ErMaNaLaN Duruşma bitmeden 20 dk önce mahkeme kararını yayınlayabilen Samanyolu TVyi tebrik ederim. Bu kadarını ben bile yapamazdım." Nostradamus " "@ugurdmrkn Samanyolu açıkladı Fenerbahçe kümeye düşmüyormuş... " "@nedicem Mayaların Samanyolu TV izlediğine dair duyumlar alıyorum. " http://youtu.be/BMEhUgntC4c -
Sevgili Erdoğan, Bugün bu yaşananlar "kendilerine de sıra geleceğini anlamalılar" diye gerçekleşen şeyler değil... Konjonktür bu olduğu için var olan gelişmeler... Hatta bu yazdıklarımızda konjonktürel, bizim dışımızda yazıp çizen ve konuşanların söylemleri de öyle... Kenan Evren ve benzerlerini hapse tıksak ne değişir? Zamanında var olan konjonktüre karşı durup yaşanan o acıların önüne geçememiş olduğumuz gerçeği karşısında... Geçmişden dersler çıkarabildik mi ki? Bugün yaşanan olumsuzluklara ne kadar karşı durabiliyoruz? Bugün İleri Demokrasi söylemlerinin peşine takılıp gidenler, Yarın farklı bir konjonktür oluştuğunda bu uygulamaları gerçekleştirenlere sıra geldiğinde ne düşünüp ne yapacaklar? Her dönem aklı başında ve tutarlı duruş sergileyenleri dışında tutarak ifade etmek istiyorum.... "Şimdilerde Kenan Evren yargılansın diye en hevesli görünenler, Zamanında onu Cumhurbaşkanı olsun diye anayasa oylamasında % 90 küsur ile destekleyenler." Şimdilerde konjonktür bu, o zaman ise diğeri idi...
-
SIRADAN BİR HABER: ‘Biz aslında Alevileri severiz’
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
Cumhuriyet Gazetesi’nde bir kadın fotoğrafı vardı Perşembe günü… Sağ yanında 8-9 yaşlarındaki oğlu, sol yanında ise ergenlik çağındaki kızıyla bir kadının fotoğrafı. Hepsinin de yüzü tertemiz ve pırıl pırıl. Üçü de güzel mi güzel. Kadının bir çocuğu daha varmış ama o resimde yok. Oğlan, henüz ne olup bittiğini tam anlamamışçasına biraz şaşkın bakıyor. Kız ise, her şeyin farkında ve Anadolu’da Alevi olmanın ne demek olduğunu kavramış gibi…Güzel yüzünde, acıyı hissetmenin isyanı okunuyor… Çocuklarının ortasına yerleşmiş annenin yüzünde, her şeye rağmen insan sevgisi taşıyan mimikleri görmek olası… Ezik değil gururlu ve baş eğmemiş. Belki de isyan içinde… **** Alevi olduğu için işten atılmış, Sema Yıldırım. Kredi Yurtlar Kurumu, Merzifon Kız Yurdu’nda üç yıldır güvenlik görevlisi olarak çalışıyormuş. Eşini kaybettikten sonra üç çocuğuna bakabilmek için çalışmaktan başka çaresi kalmamış… Hem Alevi, hem kadın, hem dul ve hem de güzel olacaksın… Üstelik, taşıdığın insan nitelikleri nedeniyle çalıştığın öğrenci yurdunda öğrenciler tarafın çok sevileceksin! Kolay iş mi? İnsana günü gösterirler… Tutanaklar tutulur, tehditler yapılır… Ve bir gün kendini kapının önünde bulursun! Neden, diye sorarsanız gerekçeleri saymakla bitmez. Ama ne onun Alevi olmasından söz edilir, ne de çocuklarına bakmak zorunda olan dul bir kadın oluşundan… Herkes bilir de, üç maymunu oynamaya devam eder. En yakınları bile, ‘Neme lazım!’ ya da ‘Valla ben bu konulardan anlamam!’ vurdumduymazlığına sığınır. Üstelik, sahip olduğu yüksek hoşgörü bile aleyhine kanıt olarak kullanılmıştır Sema Hanımın; ‘Öğrencilere çok hoşgörülü davranıyor’ diye bile suçlanır, ödüllendirilmesi gerekirken. Ama bunun için bile gerekçeleri hazırdır; ‘Onun hoşgörüsü, öğrencilerin disiplinini bozuyor!’ derler… **** Zordur Anadolu’da Alevi olmak… Hele de devlet kapısında ekmeğini arıyorsan. Eğer tanınmayıp da, o kapıdan içeri ‘sızmışsan’ başına geleceklere hazır olman gerekir… Ne, üç çocuğunun senin eline baktığını düşünürler, ne de senin geleceğini… “E kızım, sen de saklasaydın ya Alevi olduğunu!” diye üzüntüsünü dile getiren iyi niyetli Sünni komşular vardır elbette. Ama konuşmayıp ters ters bakanlar da hiç az değildir. Hele de, “Eee, sen de Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalkmasaydın!” diyenler kahrederler Sema hanımın durumunda olanları… Sema hanım, bunların başına gelebileceğini öngörememiştir herhalde. Belki de, ‘Biz aslında Alevileri severiz’ diyen devlet yöneticilerine kanmış da, ‘Ben Aleviyim!’ diye ağzından kaçırmıştır Alevi olduğunu, yöneticilerine… Nereden bilsin, Aleviler hakkındaki önyargıların keskinliğini… Sivas, Çorum, Maraş ve Malatya’da can yakan dünya görüşünün kül altında yanan kor gibi sürdüğünü nereden bilebilsin!… **** Ben en çok, o fotoğraftaki çocukları düşünüyorum. Daha o yaşlarında yaşadıkları dışlanma acısının onlarda bırakacağı izlerden korkuyorum… Prof. Dr. Suat Çağlayan -
"İnsanlık dersi" ~ Eğitim ve öğretim ciddi bir iştir!..
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
Zorunlu ders olmalı: İnsanlık dersi! Hayat bilgisi ile başlayıp, biyoloji, ahlak dersi derken din dersine kadar varan bir yelpazesi var insan konusunda eğitimin; Ancak hiçbirinin toplamları ya da çarpısı bir işe yaramıyor! Eğitim ve öğretim ciddi bir iştir! Öyle; forman düzgün değil, saçın uzamış gibi çıkışlarla öğrencileri bezdirecek bir kurum ise hiç değildir! Amaç: Eğitmek ve öğretmek ise; Çok daha fazla ve hoş yöntemleri vardır! Ancak, öğretmek amaç ise: Öğreticilere de değer vermek lazım! Bumerang gibi, en basit örneği ile… ****** “İnsanlık Dersi” ya da adı ne olursa olur, yeter ki insan cinsinin biyolojik gelişiminden, toplumsal anlamında işlevinden, bir birey olmanın değerinden, hakları ve hukuklarından haberdar olsunlar… ****** Bir insanın dünyaya gelişinden itibaren geçirdiği süreçlerden haberleri olsun! Örneğin, anne karnındayken bir ceninin etraftaki sesleri duyabildiğini, duyduğu seslere göre etkilendiğini; bir yaşında bir çocuğun düşünme yetisi ile beş, sekiz, on yaşındaki çocukların farkını… Belli yaşlarda belli korkuların yaşandığını, benzer kaygılar duyulduğunu… Bunların yaş gelişimleri ile ilgili olup, normal olduğunu… Kendisinde bir anormallik olmadığını bir şekilde anlatmak gerek! Gün gelip de ergenliğe ulaştıklarında kendilerini hiç sevmeyeceklerini, belki nefret düzeyinde duygular barındırabilecekleri konusunda bilgilendirilmeleri gerek; bedenlerinde başlayan hormon çalışmalarının kendi suçları olmadığını, kendilerinden utanmamaları gerektiğini öğretmek gerek! ****** Eğitim ve öğretim, öncelikle şunu sağlamalıdır: Düşünen, sorgulayan, kendini korumasını bilen, mantık örgüsü düzgün çalışan bireyler yetiştirmektir! Empati yapmasını bilen, sempatiden ürkmeyen, hurafelere kurban edilmeyen!... ****** Örneğin; Vicdan korkudan kurtulmalıdır; ilk etapta! Vicdan ile din ilişkisi en kötü malzemedir, Allah korkusu ise en büyük travma nedeni! Korku ile bir şeyleri iyi yapmak yerine, “İnsanlık Dersi” empati yapmayı öğretse… “Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma!” yı usul usul dese… Eğitim yaşına göre… Bir oyuncak paylaşması ile başlanıp, bir duygu paylaşması ile devam etse, Örneğin… ****** “İnsanlık dersi” insan olmanın hem genetik, hem biyolojik anlatırken, insan duygu ve düşüncelerini de anlatsa; Örneğin; Neden korkarız, korkularımızla baş edemezsek nasıl bir duygu ve davranış içinde oluruz? Çözümü Nedir? ****** Nefret Duygusu Nedir? Kıskançlık? “Sevgi Nedir Sizce?” diye bir soru sorulmalı, alfabeyi öğrettikten sonra… Alınan cevaplar laf olsun diye metal bir dolapta saklanmak yerine ailelerle paylaşmak gerek! Aileler ile paylaşırken gözlemlemek, hatta, aileyi eğitmek gerek! Bir eğitmenin tek başına gücü hangi birine yetecek? ****** Hani, “Eğitim” deniyor ya, her bir taşın altından kalkıyor; ABC değil sorun! Hakikaten eğitilmek isteniyor mu bu toplum? ****** Kişiliği gelişmiş bireylerin oluşturdukları toplumlar ancak sağlam dururlar; Onların kendilerini ifade ettikleri yerleri de yetişip büyüdükleri, havasını soluyup, suyunu içtikleri ülkeleridir! Bir ülkede beyin göçü varsa, eğer, beyin göçü yapanların değil de, yaptıranların ayıbıdır! ****** Kişilikli bireyler yetiştirmek isteyen toplumların yöneticileri, normal şartlar altında, bunu destekler! Her türlü desteği verir! O yöneticiler bir karikatüre takılmazlar, mesela, kendisini yuhalayanlarada takılmaz! “Tercih meselesidir!” der, geçer! ****** Ahlak dersi, din dersi zorunlu olmalı mı, olmamalı mı gibi konuların gündemde olduğu bir ülkede, Öncelikle okullara “İnsanlık” dersi konulmasının önemi bir an önce kavranmalıdır gerçekte... ****** Bebekken nasıl anne sütüne ihtiyaç duyup da, annesinin memesine saldırdığı; Hatta o arada annesinin memesinin çatlayıp da, emzirirken acıdan içi kıyılması ne kadar gerçekse, Ergenliğe ulaştığında içinin kıpır-kıpır olacağının da aynı masumlukta olacağını bilmesi de hakkıdır! İnsan olarak var olmuşsak, var oluşumuzun evrelerini de tamamlayacağız! ****** Hangi insan tamamlamamış ki, sen tamamlamayacaksın? İnsansın; bu kadar basit! İnsan olmanın da evrelerini tamamlayacaksın! ****** Ket vuranlar mı? Onlar kişiliğini tamamlayamamış olanlardır; korkularından dolayı hurafelere meyletmektedirler de… Hurafelerin yok olmasına emek katmayanların da hurafelerden beklentisi olmasına gönül razı olmasa da, İnanan ahaliden medet umması durumuna bir açıklama getirmek gerekir; Hurafelerden beslenen birileri var! Kah bir tarafta, kah diğer tarafta; yani, al gülüm - ver gülüm durumları… ****** Gerçekten iyi bir eğitim ve öğretim vermek istiyorsak yeni nesillere, Önce “İnsan” olma durumundan başlamak gerek! İnsan olmayı bilemeyen bireylerden oluşan toplumlar ya koyun olurlar ya kurt; ki… Hiç birinden de, uzun vadede, bir şey olmaz! Haa, amaç günü kurtarmak değil ise, elbette! ****** Neden hurafelerden beyni aklanmış, kişiliği gelişmiş, bireyler istemez bir ülke? Soru benden, yanıt sizden! ******