Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

GeceKuşu

Φ Üyeler
  • Katılım

  • Son Ziyaret

GeceKuşu tarafından postalanan herşey

  1. *** GİRİŞ: Doğal Seçilim, doğadaki çeşitlilik dahilinde ortama adapte olmak açısından en avantajlı bireylerin seçilip üreyerek kendilerindeki bu avantajlı genleri yavrularına aktarması demektir. Bu, yapay yollarla, seçici etmen doğa koşulları olmadan, salt isteklere yönelik olarak da yapılabilir. Buna Yapay Seçilim denir. Yapay Seçilim, temel olarak, öncelikle belirli bir özelliğin bir canlı grubunda istenmesiyle başlar. Daha sonra, o popülasyon dahilindeki çeşitlilik içerisinde bu özelliği taşıyan bireyler seçilir ve kendi aralarında çiftleştirilirler. Bunun dışında kalanların ise çiftleşmesine izin verilmez veya sınırlandırılır. Böylece gereksiz enerji ve zaman kaybı önlenmiş olur. Nesiller boyu doğan yavrulardan, istenen özelliği en çok taşıyanlar yetiştirilerek kendileri gibi bu özelliği çok taşıyan karşıt cinsiyetteki bireylerle çiftleştirililer. Bu şekilde, nesiller geçtikçe istenen özellik daha da yoğun olarak gözükmeye başlar ve bir süre sonra bu şekilde yapay olarak izole edilen bireyler daha önce anlatılan yöntemler dahilinde atalarıyla çiftleşemez hale geldiklerinde türleşme ve dolayısıyla Evrim gerçekleşmiş olur. Yapay Seçilim, ilk olarak Romalılar'da kullanılmıştır ve tarımla uğraşanlara belirli özelliklere sahip hayvan ve bitkilerin kendi aralarında çiftleştirilmesiyle, istenen özellikteki yavruların doğma şansının arttırılabileceği öğütlenmiştir. Daha sonradan Persli Ebu Reyhan Biruni, 11. yüzyılda yazdığı Hindistan isimli kitabında Yapay Seçilim'e pek çok örnek vermiştir. Son olarak Darwin, konu üzerinde çok uzun yıllar çalışmış ve pek çok evcilleştirme işlemi gerçekleştirmiş bir uzman olarak, Türlerin Kökeni isimli eserinde ve Evcilleştirme Altında Bitki ve Hayvanlardaki Çeşitlilik isimli kitaplarında bu konuya geniş yer ayırmış; Doğal Seçilim Kuramı'nın da başlangıcına Yapay Seçilim bilgisini yerleştirmiştir. ***
  2. *** Başlarken; EVRİM MEKANİZMALARI (2):Doğal Seçilim yazımızda sizlere doğanın en güçlü yasalarından biri olan 'Doğal Seçilim'i mümkün olduğunca ayrıntısıyla anlatmaya çalıştık. Bunu, 'Yapay Seçilim'in önüne alma sebebimiz, öncelikle bir doğa yasasını sizlere tanıtıp, daha sonrasında onun pratik bir uygulaması olan Yapay Seçilim'i tanıtmak istememizdir. Ancak şu bir gerçektir ki, yüzyıllardır insanların farkında olmadan ya da tam olarak anlamadan kullandıkları Yapay Seçilim'i anlatarak Evrim'i izah etmeye çalışmak, insanların gözünde bir imge yaratmak amacıyla daha kolay olabilmektedir. Bunu bilen Darwin de, Doğal Seçilim Kuramı'nı ileri sürmeden önce, bütün ayrıntılarıyla Yapay Seçilim'i okurlarına ayrıntısıyla anlatmaktadır. Ne var ki, aramızdan kimsenin ya da az sayıda bireyin hayvan besiciliğiyle uğraştığını varsayarak, zaten Yapay Seçilim'i de bilmediğini kabul ediyor ve konuları bu sırayla veriyoruz. Dediğimiz gibi, doğada var olan bir yasayı anlattıktan sonra bir uygulamasından bahsetmek, bilimsel açıdan daha doğru olacaktır. Bu uzun girişten de anlayabileceğiniz gibi, Yapay Seçilim; özellikle insanlar tarafından diğer canlılar üzerinde bilinçli olarak uygulanan seçilime denmektedir. Doğal Seçilim'i anlayan birinin, Yapay Seçilimi anlaması oldukça kolay olacaktır. Çünkü Yapay Seçilim, basitçe -örneğin- insanın, bir diğer canlının üremesini kendi istekleri doğrultusunda sınırlandırarak ve/veya yönlendirerek, belirli özelliklerin nesiller boyunca seçilimi sonucunda insan tarafından en "arzulanır" bireylerin elde edilmesini hedefler. ***
  3. @@tersinim Bakış açınızdaki hatanızı görebilmeniz umduyla bir kaç şey ifade etmek istiyorum... Her hangi birinin herhangi bir soruya doğru ve tatmin edici yanıtlar verememesi ele alınan konunun geçersiz olduğunu değil onun o konudaki bilgilerinin eksik olduğunu gösterir. Ayrıca verilen yanıtların doğru ve tatmin edici olup olmadığını kavramak soruyu soran kişinin bilgi düzeyine, amacına, bakış açısına bağlı olarak değişir. Amaç "üzüm yemek değilde bağcı dövmek" olursa konular içeriğinden sapar ve sonuçta birileri bilimsel kaygılarla yaklaşımlar göstermeye çaba harcarken, birileride çıkar anlatılanları "şöyle oldu böyle oldu edebiyatıdır." diye yargılama yapar.... *** Sorularınızın elbette bir cevabı var, ancak sergilenen tutum, kurulan cümleleriyle konuyu ve karşısındakini basite indirgeyen bir yaklaşım olunca bu tür tartışmaların bir anlamı ve gereği yoktur... Bu başlıkları açan kişinin amacı, oldukça karmaşık ve anlaşılması belli bazı temel bilimsel alt yapıyı gerektiren "Evrim Kuramı" üzerine olabildiğince anlaşılır basit bir dille, kavranmasını kolaylaştırmak için paylaşımlar yapmaktır. Konu bilim dışı kaynaklar ve bazı inançsal kaygılar nedeniyle yeterince çarpıtılıp anlaşılmasının önünde kavram karışıklıkları yaratılmaya çalışılmaktadır zaten. O nedenle asla polemik tartışmalara girerek bu tür amaçlara asla hizmet etmeyeceğimi kafanıza yazmalısınız... *** Doğanın bilimsel gerçeği olan Evrime nasıl baktığınızı ve bu bakış açısıyla hangi sonuçlara ulaştığınızı göstermesi açısından verilecek şu örnek yerinde olacaktır. "Eşeysiz üreyen canlılar EŞEYLİ üremeye nasıl geçtiiler?" sorusu, "Çeşmeden akan su nasıl çay oldu?" sorusuyla eşdeğerlidir. Çeşmeden akan suyun çay olabilmesi için bir çok farklı unsurun bir araya gelerek belli bir süreçten geçmesi gerekir. Yani pat diye su çay olmaz...Ve her yapılan çayda birbiriyle aynı aromatik özellikleri taşımaz. Bunu kavramak için çay bitkisinin, suyun, suyun hangi sıcaklıklarda olması gerektiğinin, kullanılan kabın etkisinin v.b bilgilerin edinilmesi gerekir. Ama biz basitçe biliriz ki, çeşmeden aldığımız 60-70 derece civarında ısıtılmış suyu porselen bir demlikteki çayın üzerine uygun miktarda ekleyip uygun süre beklersek çayı demlemiş oluruz... Ama canlılığın Evrimine "Çeşmeden akan hiç çay olur muymuş?" mantığıyla bakarsak, olayı bir çayın demlenme sürecine indirgeyen mantığa ulaşırız ki buradan doğru ve tatmin edici sonuçlara ulaşılması elbette mümkün olmaz. Bunu anlamak için canlılığın tarihsel evrimi, Dünyanın ve canlılığın oluşumunu kavramak için Jeolojik devirler hakkında bilgilere ulaşmak gerekir. Ama öyle sanıyorum ki siz zaten bu bahsettiklerimi ve sorduğunuz sorunun yanıtını biliyorsunuz. Yani bir şeyleri sorup öğrenmek ve bilgilenmek gibi bir derdiniz yok. O zamanda benim size yanıt vermek gibi bir sorumluluğum ve gereksiz polemik tartışmalar girmek gibi bir zorunluluğum da yok... Ama şunu yapabiliriz siz yaklaşımınızı ve üslubunuzu olaması gereken etik düzeye çeker ve öncesinde kendi görüş, düşünce ve savlarınızı yazarak sormadan önce sorunun içeriğini doldurursunuz, o taktirde anlaşılır ve bilgilenmeye katkısı olacak sağlıklı bir paylaşımın içine girmiş oluruz... *** Bakın siz sürekli karşınızdakileri "sorulan sorulara yanıt vermeyen" kişiler olarak lanse etme çabası ve ısrarla yanıt alamadığıyla yakının bir yaklaşım içindesiniz... Size sormak istiyorum yanıt vermek bu kadar önemliyse ki önemlidir. Peki siz neden aynı hassasiyeti göstermiyorsunuz? ... Örneğin şu başlıkta, size ikinci kez yöneltilen, üstelikte öncesinde soracağı sorunun içeriğini detaylarıyla ele alarak sorulan soruya hala yanıt vermediniz!. Bunu gibi yanıtsız bıraktığınız çok soru var ve olduğunu da bilmiyor olmanız sizce mümkün mü?..
  4. *** Peki, Doğal Seçilim nasıl çalışır? Yukarıdaki kurt veya Bonobo örneğinde verdiğimiz gibi, bir popülasyondaki canlıların her biri, aynı özelliklere sahip değildir. Kimi avantajlı, kimi dezavantajlıdır (çan eğrisi). Avantajlı olanların, açık bir şekilde üreme ve hayatını devam ettirme şansları diğerlerine göre daha yüksektir. Dolayısıyla, avantajlı olanlar, “gen havuzu” denen ve bir popülasyona ait bütün genleri barındıran hayali bir havuzdaki kendisine ait gen miktarını arttırabilecektir. Bu da, gelecek nesillere, hayatta kalma avantajı olan ve şansı yüksek olan canlıların genetik kodlarının aktarılması demektir. Bu nasıl olur? Hayatta kalma şansı yüksek olan bir canlı, kolaylıkla üreyebilir ve genetik yapısını yavrusuna aktarabilir. Aktarılan yavruda, babasından gelme (ve aynı şekilde hayatta kalma şansı yüksek olmuş olan -ki çiftleşebilmiş- dişiden de gelen) “hayatta kalma şansını attırmış olan gen varyasyonları (çeşitleri)” bulunur. Dolayısıyla doğacak olan birey de, tıpkı anne-babası gibi hayatta kalma şansı yüksek olan bir canlıdır (bu kesinlikle böyle olmalıdır denemez ama çok büyük ihtimalle, doğan canlı da anne-babasına benzer.) İşte bu şekilde, her zaman hayatta kalma şansı yüksek olanın üreyebilmesinden ve göreceli olarak zayıf olanların elenmesinden ötürü, türde yıllar içerisinde bazı değişiklikler görülür. Süper bilgisayarımız sayesinde çıkardığımız ve her bir bireye ayrı ayrı ait olan listeyi hatırlıyor musunuz? Unutmayın ki üreme sırasında, sadece tek bir grup gen yavrulara aktarılmaz. Ana-babaya ait bütün fiziksel özelliklere dair genetik kodlar da, anadan yarısı, babadan yarısı gelecek şekilde yavruya aktarılır. Bunların sayısı milyonları, milyarları geçebilir. Dolayısıyla, bir canlıyı fiziksel olarak üstün kılan bir yapının genetik bilgisi, büyük bir ihtimalle yavruya da aktarılacaktır. Bu da, her zaman hayatta kalma şansı yüksek olan yavruların, fiziksel olarak az çok anne-babalarına benzemeleri ve onların güçlü yanlarını alabilmeleri demektir. Ve bu da, popülasyonun fiziksel görünümünün zaman içerisinde değişmesi demektir. Burada, Evrim Mekanizmaları'nın çok az ve dar bir miktarına yer verdik; ancak temel bazı kavramları anlayabilmeniz ve aradaki bağı kurabilmeniz için faydalı olacağını düşünüyoruz. [bu noktada, Türleşme Yazı Dizisini okumanızda son derece fayda vardır] ***
  5. *** Popülasyon içerisinde uç özelliklere sahip bireylerin daha az bulunması da Genetk Bilimi sayesinde açıklanmıştır. Çünkü popülasyondaki bireylerin tüm genlerinin toplandığı hayali bir yapı olan "gen havuzu"nda, belli özellikler yüksek oranda genetik olarak taşınmaktadır; ancak çok nadir genetik kombinasyonlar, uç özellikler kazandırabilmektedir. Dolayısıyla binlerce, milyonlarca bireyi olan bir popülasyonda bu kombinasyonların bir araya gelme ihtimali düşüktür; ama imkansız değildir. Bu yüzden de her popülasyonda, bireyler arasında sonsuz sayıda farklılık vardır; kimi o kadar uç değildir, kimisi ise beklenmedik derecede uçtur. Canlılardaki genetik farklılıkların oluşma sebebinin birinin eşeyli üreme olduğunu söylemiştik. Zaten eşeyli üremenin var olma "sebebi" de budur. Eşeyli üreme, canlıların hayatta kalma şansını, kopyalanarak ya da bölünerek çoğalmaya göre arttıran bir adaptasyondur. Çünkü aslanların (Panthero leo) mitoz bölünmeyle, kendilerini oldukları gibi kopyaladıklarını düşünelim. Eğer bir tane bile aslan için öldürücü olan virüs ortaya çıkarsa, aynı genetik koda sahip olan bütün aslanlar ölür. Ancak eşeyli üremede, çeşitlilik çok sayıda arttığı için, bireylerden en azından bir kısmı kurtulur ve böylece popülasyonun hayatta kalma şansı artar. Doğal seçilim de elbette, bu sebeple, eşeyli üremeyi destekleyecektir. Genetik farklılıkların oluşmasındaki bir diğer sebep, daha önce de açıkladığımız gibi, mutasyonlardır. Mutasyonlar, yukarıda belirtilen sebeplerin aksine, rastgele oluşan hatalardır. Genetik kopyalanma sırasında, radyasyona maruz kalma durumunda, hücrelerin bölünmesi sırasında ve daha pek çok durumda oluşabilirler. Bir mutasyon "zararlı" veya "faydalı" olarak tanımlanmamalıdır. Bir bakteri türü düşünün. Bu bakteri, sizin vücudunuzda yaşamaya çalışıyor olsun. Ancak savunma sisteminiz, bu bakteriye karşı dirençli olsun ve kolayca bakteriyi yok edip, sizi hastalandırmasına engel olsun. Bir mutasyon meydana gelsin ve bakteri, bağışıklık sisteminize karşı dirençli hale geçsin. Bu durumda, kolayca üreyebilsin ve sizi ölümcül hastalıklara sevkedebilsin. Bu durumda, meydana gelen mutasyon faydalı mıdır, zararlı mıdır? Bakteri için son derece faydalıdır, çünkü onun hayatta kalmasını ve üremesini inanılmaz miktarda arttırmıştır. İnsan içinse son derece zararlıdır, çünkü bakteri, insanı eskiden öldürmezken, öldürür hale getirmiştir. Yani mutasyonların zararı ve faydası, canlıdan canlıya ve durumdan duruma değişebilir. Bu yüzden mutasyonlara tarafsız bakmakta fayda vardır. Ancak genel anlatım olarak "zararlıdan” kasıt, Doğal Seçilim (ve dolayısıyla Evrim) karşısında, hayvanı güçsüz kılmasından ötürüdür. Yoksa zararlı olan her mutasyon, teknik olarak zararlı olmayabilir. Ancak mutasyonların pek çoğu, bir özellik tek bir gen ile kontrol edilmediğinden dolayı, yararlı etkilere sahiptir. Çünkü mutasyonların zararlıları, zaten Doğal Seçilim tarafından elenir ve yok olur. Ancak Evrim sayesinde, daha doğrusu Evrim'in temel mekanizmalarından olan Doğal Seçilim sayesinde, yaralı mutasyonlar birike birike gelecek nesillere aktarılır ve böylece, nesiller sonunda oluşan bireylerde, atalarından kalma olumlu özellikler edinilmiş olur. ***
  6. *** Ancak işler, her zaman normal gitmez. Yukarıdaki kurt örneğimizde olduğu gibi, çevresel veya genetik binlerce faktör, canlıların hayatta kalma oranını düşürebilir. Örneğin yukarıda ele aldığımız bu grafik eğer bir kurt popülasyonundaki belirli bir dişin dayanıklılığına dair dağılımı gösteriyor olsaydı, bizim zayıf bir dişe sahip olan kurdumuz, çan eğrisinin sol tarafında, yani turuncuyla gösterilen %13.6'lık kısma düşecektir. Öte yandan sadece normalden düşük özelliklere sahip bireyler yoktur. Kimi genetik kombinasyonlar sonucu, normalin üzerinde de bireyler ortaya çıkabilir. Örneğin yukarıdaki Bonobo örneğini tersten ele alırsak, bir genetik kombinasyon, bir Bonobo'nun kol kaslarının diğerlerine göre daha güçlü olmasını sağlayabilir; ya da kol uzunluğunun yaşanılan bir ortamdaki ağaçlarda hareket etmeyi daha kolay kılacak şekilde gelişmesine sebep olabilir. Bu durumda, yukarıdaki eğri bir Bonobo popülasyonundaki kol kaslarının güç dağılımını gösteriyor olsaydı, bu bireyimiz eğrinin sağ tarafındaki %13.6'lık alana düşecekti. Farkındaysanız özellikler normalin dışına çıktıkça, doğal olarak, popülasyon içerisindeki sayıları azalıyor. Eğrinin en uçlarında, %2.1'lik birer bölge daha bulunuyor. Bunlar, oldukça ekstrem durumlarda (ve düşük olasılıkla) meydana gelen kombinasyonları gösteriyor. Var olmaları imkansız değil, ancak oldukça zor. Kimi durumda bir popülasyonda "anormal" özelliklere sahip bireyler oluşabilir (insan popülasyonunda uç bir zekaya sahip Einsteın'ın, 2.71 metre boya sahip Robert Wadlow'un bulunması gibi). Bu özelliklerin "iyi" mi, "kötü" mü olduğunu çevre koşulları belirleyecektir. Örneğin vahşi doğada 2.71 metre boya sahip olmak pek çok durumda hiç iyi bir özellik değilken, yüksek ve kıvrak bir zekaya sahip olmak çok işe yarayabilir. Ya da kimi durumda, tam tersi de olabilir. Örnekleri çoğaltmayı size bırakıyoruz. ***
  7. *** Şimdi bir Bonobo maymununu (Pan paniscus) düşünelim. Bu maymun türü, yalnızca Kongo Cumhuriyeti sınırlarında, Kongo Nehri’nin güneyi ile Kasai Nehri’nin kuzeyinde vahşi olarak bulunan ve soyu tükenmek üzere olan ve insana şempanzelerden bile yakın olan; şempanzenin oldukça yakın kuzeni olan bir maymun türü. Bu türün yaşadığı alan, son derece nemli ve uzun ağaçların yaşaması için elverişli bir ortam. Ve bir maymun için, hızlıca tırmanıp aşağı inebilmek ve atik bir şekilde ağaçtan ağaca zıplayabilmek çok önemli faktörlerdir. Çünkü avcıları, acımasız şahinler veya sinsi yılanlardır. Dolayısıyla ağaçlar arasında hızlı bir şekilde hareket edebilmek, Bonobo için hayatidir. Bu da, kaçınılmaz olarak güçlü kollar demektir. Ancak yine, (mutasyonlar, crossing-over ya da transpozonal sıçramalar sebebiyle ortaya çıkabilecek) genetik bir farklılıktan ötürü , bir veya birkaç bonobo bireyinde kas gerilemesi veya erimesi olduğunu düşünelim. Bu, genetik bir hatadan kaynaklanmıştır. Üstelik bu çeşitlilik illa ölümcül veya aşırı fayda sağlayan bir değişim olmak zorunda değildir: Süper bilgisayarımız sayesinde, bir Pan paniscus popülasyonunun -atıyoruz- 100 bireyden oluşan bir kısmını alıp, genetik, çevresel ve fiziksel özellikler açısından çıktısını aldığınızda, çok ciddi farklılıklar görmekteyiz. Kiminin kol kasları diğerine göre daha gelişkin, kimininkisi diğerlerine göre daha az gelişmiştir. Yani kas gücü açısından, minik farklılıklar halinde bir dağılım gözleriz. Bütün bunları bir grafiğe dökersek, edineceğimiz şey bir çan eğrisidir: Bu çan eğrisi, bir canlının hayatta kalabilmesi için gerekli olan özelliklerin, seçilmiş bir popülasyondaki canlılar arasındaki dağılımını gösterir. Çan eğrisinin ortalarındaki yüksek bölgede kalan (koyu renkle belirtilen) canlılar, popülasyonun normlarını belirlemektedir. Yani bu bölgeye düşen bir canlının kol uzunluğu, kas gücü, fizyolojik gelişmişliği, genetik kod dizilimi, vb. popülasyon için normal olan ve normal şartlarda hayatta kalabilmeyi gerektiren ortalama gereklilikleri belirler. Görebileceğiniz üzere bu alan, tipik olarak popülasyonun %68 (%34 + %34) gibi büyük bir oranını içermektedir. Bu, bu popülasyondan rastgele seçeceğiniz bir Bonobo’nun (aslında tüm türler ve tüm popülasyonlar için genel olarak geçerlidir bu) “normal” olma şansının %68 olduğunu gösterir ki bu gayet makuldür. ***
  8. *** Bir popülasyonun bütün bireylerini alıp, milyarlarca da olsa tüm genetik özelliklerini ve hatta yaşadıkları ortamın bütün çevresel özelliklerini ayıklayıp listeleyen bir süper bilgisayarımız olduğunu varsayalım. Örneğimiz, yukarıdaki vahşi kurt (Canis lupus) olsun. Örneğin, Kuzey Amerika’da yaşayan, 500 bireyden oluşan bir popülasyonu ele alalım ve süper bilgisayarımız sayesinde her bir bireyin bütün genetik, fiziksel ve çevresel özelliklerini çıkartalım. Elimizdeki upuzun verilere baktığınızda göreceğiniz ilk şey, aynı türden olan bireyler arasında ciddi farklılıklar bulunmasıdır (tıpkı hiçbir insanın bir diğerine %100 benzememesi gibi, ikizlerin bile!.) Bu neden olmaktadır? Bu, hayvanların kendilerini bakteriler gibi kopyalayarak bölünmemelerinden kaynaklanmaktadır. Eğer bir canlı, sadece kopyalanarak çoğalsaydı, işte o zaman yalnızca mutasyonlar evrimi tetiklerdi. Ancak gelişmiş ve/veya eşeyli üreyen canlılarda, bu kopyalama mekanizması “yarım” işler. Her yavruya, yarısı anneden, yarısı babadan olmak üzere farklı gen dizilimleri aktarılır ve dahası, “crossing-over” (gen aktarımı) denen bir fiziksel ve biyolojik tepkimeden dolayı, döllenme sırasında bu anne ve babadan gelen iki ayrı gen dizilimi sırasında gen alışverişi olur. Bu da, çok hücreli ökaryotik canlıların tür içerisinde bile bu kadar farklı bireylere sahip olmalarının temel anahtarıdır. Yani bir popülasyon içerisinde farklılığa sadece mutasyonlar değil; üreme sırasında meydana gelen crossing-over (gen aktarımı) ve hatta DNA üzerindeki moleküllerin biyokimyasal özelliklerinden dolayı rastlantısal olarak kromozomun bir bölgesinden bir diğer bölgesine sıçraması sonucu oluşan "transpozonal sıçramalar" da etki etmektedir. Bu farklı etkiler altında genlerimiz sürekli harmanlanmakta ve bunun sonucunda sayısız farklı birey oluşabilmektedir. Bireyler arası bu temel farklılıklar, onların Evrim’e tabi olmasına sebep olur. Çünkü Evrim’in mekanizmalarından biri olan Doğal Seçilim, her zaman bulunulan ortam şartlarına göre zayıfları elemek yönünde davranacaktır. Peki bu, nasıl “Evrim’in mekanizması” dememizi sağlar? Doğal Seçilim, neden “Evrim’in mekanizmasıdır”? 500 bireyden oluşan kurt popülasyonumuzdaki spesifik bir erkek kurdu ele alalım. Kurdumuzun adı X olsun. X’in doğumu sırasında meydana gelen genetik dizilimden veya rastlantısal bir mutasyondan ötürü köpek dişlerinde bir hastalık geliştiğini ve dişlerinin kolayca kırıldığını varsayalım. Bu kurt, vahşi doğada diğerlerine göre çok daha avantajsız konumda olacak ve kolaylıkla avlanamayacaktır. Çünkü avlanma sırasında dişlerine binen kuvvet altında dişleri kırılacaktır ve belki bir daha asla iyileşmeyecektir. İşte bu durumda Doğal Seçilim, bu kurt için olumsuz yönde işleyecek ve kurt muhtemelen daha üreyemeden, aç kalacağı için ölecektir. Kalıtsal değeri olmayan modifikasyonlar veya çevresel etmenler altında meydana gelen fiziksel değişimler de, dolaylı olarak Doğal Seçilim'i etkileyebilir. Örneğin X isimli kurdumuz, bir kavga sırasında köpek dişlerini kırmış olabilir. Bu durumda da, çevresel bir etmenin etkisiyle Doğal Seçilim karşısında zayıf düşebilecektir. Yani sonradan kazanılmış özellikler olan modifikasyonlar genetik olarak aktarılmıyor olsa da (dişi kırılan bir köpeğin yavrusunun dişleri kırık olmayacaktır), edinilen modifikasyonlar kimi durumda dolaylı olarak canlının hayatta kalma ve üreme performansına etki edebilecek, dolayısıyla türlerin evriminde dolaylı olsa bir etkiye sahip olabilecektir. Bu konuda üçüncü bir nokta, doğada çoğu zaman “eş seçici” konumunda bulunan dişilere kendini beğendirmektir. Hayvanların psikolojisini incelediğimizde, genellikle dişilerin, kendilerine güçlü görünen erkekleri seçtiğini görürüz. Ve avlanmakta beceriksiz bir kurt, malesef hiçbir dişinin seçimi olmayacaktır. Bu da doğrudan, X’in belki de temel yaşam amacı olan “üreme” fonksiyonunu tehlikeye atmaktadır. ***
  9. *** Başlarken; Bu yazımızda, kısaca birkaç Evrim Mekanizması'na (mutasyonlar ve rastgele olmayan çiftleşme) değineceğiz ve sonrasında bunları birbirine bağlayarak değişimin ve gelişimin nasıl gerçekleştiği anlatmaya çalışacağız. Bu yazı, oldukça sınırlı bir şekilde mekanizmaları ele alırken, Evrim hakkında genel olarak hiçbir fikri olmayan okurlarımız için genel işleyişe dair güzel bir anlayış katabilecektir diye düşünüyoruz. Öyleyse başlayalım: 'Doğal', 'Cinsel' ve 'Yapay Seçilim' olmak üzere üçe ayrılan seçilimler üzerine konuyu örneklerle ele alalım. Yazılanları daha rahat anlayabilmeniz için, anlatılanları ilk olarak insanlar (Homo sapiens) bazında düşünmeyin, ona da geleceğiz. Örneğin bir vahşi kurt (Canis lupus) popülasyonu için düşünebilirsiniz. Ya da bir tarantula (Brachypelma smithi) için. Çünkü anlamanızı kolaylaştıracak şey, vahşi hayatı, yani normalde bütün hayvanların doğası olan hayatı düşünmektir. Çünkü Evrim, doğal hayatta daha hızlı ve aktif işler. Buna da değineceğiz. Bildiğiniz üzere, bütün canlılar vahşi doğada hayatta kalma mücadelesi verirler. Pek çok canlının tek yaşam amacı, üreyerek geleceğe yavrularını bırakmaktır. Ve Evrim, her zaman bu mücadelede "güçlü"den yanadır (bu, Darwin tarafından da sıklıkla belirtildiği gibi bir metafordur ve "güçlü", kas gücü olan anlamında kullanılmamaktadır.) Dolayısıyla da doğada, zaman içerisinde ilerlediğimizde, hep daha gelişen ve karmaşık silahlara, savunmalara ve yapılara sahip canlılar görmekteyiz. Şimdi, bunları inceleyeceğiz: ***
  10. *** Son olarak, Doğal Seçilim ve Evrim ilişkisiyle ilgili bir iki son söz söylemek istiyoruz: İnsanların çoğu günümüzde doğada bir seçilim olduğunu ister istemez kabul etmektedirler. Çünkü bu; Yer Çekimi kadar açık ve gözlenebilir bir gerçektir. Ancak aynı insanların, Evrim'i reddedebildiklerini görmekteyiz. Halbuki bu, Yer Çekimi'ni kabul edip, bizim inşa ettiğimiz bütün binaların Yer Çekimi sayesinde inşa edilebildiğini reddetmek gibi bir durumdur. Çünkü; Doğal Seçilim varsa, Evrim kaçınılmazdır. Bireyler arasındaki farklılıklar Doğal Seçilim sayesinde ayıklanır ve bu, sürekli olarak türlerin değişmesine sebep olur. Genelde insanların kabul etmekte zorlandığı nokta, türlerin birbirine dönüşümüdür. Bunu, Evrimi çarpıtmayı amaçlayan yalancı kaynaklar "bir farenin file dönüşmesi" gibi anlatmaya çalıştıkları için, anlamak zorlaşmaktadır. Ancak yazılarımızı ve konuyla ilgili bilimsel kaynakları okuyan birinin kolayca görebileceği gibi, "türleşme bu demek değildir. Ve son derece yavaş gerçekleşir. Örneğin 'Bozucu Doğal Seçilim' de gördüğümüz gibi, bir popülasyon, belirli bir özellik açısından ikiye bölünebilir (örneğin bir ağaç, bir maymun, bir fare popülasyonu). Daha sonra, bu ikiye bölünmüş bireyler, farklı ortamlarda yaşamak zorunda kalırlar ve kendi ortamlarına ait bir seçilime maruz kalırlar. Birikimli Seçilim sayesinde zamanla, minik değişimler geçirirler. Sonunda ise, birbirlerinden farklılaşırlar. Her ne kadar yeni oluşan nesiller, ata nesillere benzese de, onlarla çiftleşemeyecek kadar farklı ve morfolojik olarak da farklı olabilirler. İşte bu Evrim'dir. *** Bu yazımızda, Evrim'in en etkili ve güçlü Mekanizmalarından, Evrim'in nasıl işlediğinin anlaşılması açısından son derece önemli olan 'Doğal Seçilim'iele aldık. Bir sonraki "EVRİM MEKANİZMALARI (3): Yapay Seçilim." konu başlığında 'Evrim'in bir diğer mekanizmasından; özellikle insanlar tarafından diğer canlılar üzerinde bilinçli olarak uygulanan 'Yapay Seçilim'den bahsedeceğiz. *** Kaynaklar: http://bcs.whfreeman...23/2302001.html http://www.actionbio...on/futuyma.html http://evolution.ber.../article/evo_25 http://www.globalcha.../selection.html http://www.intute.ac...ogicalsciences/ http://www.biology-o...l_selection.htm http://en.wikipedia....tural_selection http://www.brighthub...cles/47262.aspx http://curiosity.dis...l-selection.htm http://faculty.clint...ion/natural.htm https://www.msu.edu/...lselection.html http://opinionator.b...ural-selection/ http://pablosorigins...-selection.html http://www.allabouts...lection-faq.htm http://www.windows2u...volution_9.html http://www.all-about...-selection.html ODTÜ Biyoloji ve Genetik Topluluğu_Evrim Ağacı ***
  11. *** 3) Bozucu Doğal Seçilim Bu durumda ise, çan eğrisinin ortasındaki bireyler avantajsız konumda kalacak ve uçlardakiler avantajlı konuma geçebilecektir. Örneğin bir bitki için, çok uzun boylular yüksek uçucu hayvanlar tarafından, alçak boylular ise yere yakın yaşayan hayvanlar tarafından tozlaştırılabilecektir. Ancak ortalama boya sahip olanların seviyesinde yaşayan bir hayvan bulunmuyorsa, tozlaşmaları zorlaşacak ve üreyemeyeceklerdir. Bu durumda, iki uçta olan bireyler avantajlı konuma geçecek ve sayılarını arttıracaklardır. Bu tip seçilime ait grafik aşağıdaki gibidir: Grafikten çıkarılacak çok önemli bir sonuç vardır: Bozucu Doğal Seçilim, bir popülasyondaki bireyleri ikiye bölmeye meyillidir ve bu, türleşmeyi inanılmaz destekleyen bir özelliktir. Bozucu Doğal Seçilim sayesinde ikiye bölünen bir popülasyon, farklı yönlerde evrim geçirebilecek ve yeni türler ortaya çıkabilecektir. Görüldüğü gibi, Doğal Seçilim doğada farklı biçimlerde görülmektedir. ***
  12. *** 2) Sabitleyici Doğal Seçilim Bu ve sonraki seçilim tipini anlayabilmek için, yukarıdaki grafikte de yer alan çan eğrisini anlamak gerekir. Bunu anlayabilmek için Evrim'in İşleyişi - 1: Genel Kavramlar, Mekanizmalar ve Yöntemler konusunu okuyabilirsiniz: Yukarıdaki yazımızda da görebileceğiniz gibi, bir popülasyondaki bireylerin her bir özelliği, temel olarak bir çan eğrisi dağılımı gösterir. Yani örneğin insan türü için ağırlık dağılımına bakarsak, orta ağırlıklıktaki bireylerden en fazla buluruz: mesela rastgele 100 erkek insan seçsek, bunların 60-70 tanesi ortalama erkek ağırlığı olabilecek olan 80-90 kg. arasında çıkması muhtemeldir. Ancak bu 100 kişinin içerisinde, ortalamaya göre daha az sayıda zayıf erkek (60-70 kg.) ve yine az sayıda şişman erkek (100-110 kg.) bulunacaktır. Bu da, grafiğe döküldüğünde bir çan eğrisi elde etmemize sebep olur. İşte durum böyleyken, kimi zamanlar uçlarda olmak avantajsızlık getirebilir. Örneğin, bir insan bebeği normal olarak 3-4 kg ve 45-55 santimetre olarak doğar; çünkü ana rahminden çıkabilmek için ortalama olarak bu özelliklerde olmak gerekir. Ancak -özellikle kilo açısından- bu sınırlara uymayan bebekler, doğum sırasında ölebilmektedir. Yani çok ağır veya aşırı zayıf doğan bebekler, ya ana rahminden çıkamayacak ya da hayatta kalacak kadar bir ağırlığa sahip olamayacaktır. Bu sebeple de ölerek elenecekler ve her zaman ortalama duruma sahip olanlar avantajlı olacaktır (insanın durumunda sezaryen doğum olduğu için, vahşi doğayı düşünmekte yine fayda vardır; örneğin zürafa veya fillerin doğurmasını). İşte bunun sonucunda, ortalama bireylerin sayısı her zaman artacak ve belirli ölçeklerde sabitlenme meydana gelecektir. Bu tip seçilimin grafiği aşağıdaki gibi olacaktır: Yukarıda da görebileceğiniz gibi, özellik dağılımı açısından uçlarda kalanlar elenecek ve ortalardaki bireyler desteklenecektir. Bunun sonucunda uç taraftaki bireyler hayatta kalamayıp sayıları azalacak ve ortalardaki bireylerin sayısı artacaktır. Buna sabitleyici doğal seçilim denir. ***
  13. *** Doğal Seçilim'in 3 temel tipi vardır: 1) Yönlü Doğal Seçilim Yönlü Doğal Seçilim, az önceki pençe örneğimizde olduğu gibi, belirli bir özelliğin avantajlı olduğu durumlarda, Evrim'in geçici olarak o yöne doğru ilerlemesi ve o özelliğe sahip olan bireylerin avantajlı konuma geçmeleridir. Ancak bu yönün sürekli ve doğa koşullarının rastlantısal değişimiyle değişebileceğini unutmayınız. Seçilim adı sizi yanıltmasın. Yukarıda da görebileceğiniz gibi, Yönlü Doğal Seçilim sonucunda, orjinal popülasyondaki bir özelliğin dağılımı (genellikle bir çan eğrisiyle temsil edilir), başka bir oryantasyona doğru, yönlü olarak kayar. Yukarıdaki grafikte yatay eksene "pençe gücü" yazılırsa, güçlü pençelerin avantajlı olduğu bir durumda, pençe gücü sürekli olarak artmaya meyilli olacaktır ve grafik sağa (daha güçlü pençelere) doğru kayar. ***
  14. *** Bu noktada şunu anlamak çok önemlidir: Pençe örneğimizde olduğu gibi veya aklınıza gelebilecek herhangi bir diğer örnek için önemli olan, çevre şartları ve ortam koşullarıdır. Evrim incelenirken, mutlaka çok yönlü bir inceleme yapmak gerekmektedir. Çünkü Evrim üzerinde etkiyen yüzlerce, binlerce faktör bulunabilir. Örneğin, 100 yıl boyunca bir ortamda güçlü pençelere sahip olmak avantaj sağlayabilir; ancak çok hızlı koşmanın o kadar önemi olmayabilir. (çok güçlü, kalın ve kaslı pençelere sahip olmanın hızlı ve atik koşabilmeyi olumsuz etkilediğini varsayıyoruz, çitanın ince ama ona göre şekillenmiş kaslı bacaklarını düşünün) Fakat ortamda meydana gelebilecek herhangi bir değişim neticesinde dengeler tersine dönebilir. (Av-avcı dengelerinin değişmesi, kuraklık, depremler, bitki örtüsü değişimi, iklim ve daha nicesi) ve güçlü, kalın, kaslı pençelere sahip olmak yerine, daha hızlı koşmak avantajlı hale gelebilir. Bu durumda, seçilim de anında tersine dönecektir ve güçlü pençeliler yerine hızlı koşanlar desteklenecektir. Bu da, seçilimin ve dolayısıyla evrimin bir yönü olmadığını gösterir. Önceden tayin edeceğiniz veya tahmin etmeye çalışacağınız yön, önceden tahmin edilemez çevre koşullarıyla birlikte sürekli ve rastlantısal olarak yön değiştirir. Benzer şekilde, tek bir özelliğin değişimi de tek yönlü değildir. Örneğin pençenin evrimleşebilmesi için, sadece pençeyi yapan kasların gelişmesi yeterli değildir. Bu kasların bağlandığı kemikler, kemikleri birbirine bağlayan tendonlar, komşu kaslar, buna bağlı olarak beyindeki bazı kontrol bölgeleri, bu bölgelerin değişimine bağlı olarak bazı diğer organlar, bu organların değişimine bağlı olarak bazı sistemler, pençelerin gelişimine bağlı olarak sinir ve dolaşım sistemleri ve daha pek çok etmen evrimleşmeli ve bu pençe evrimine adapte olabilmelidir. Yani pençe evrimleşir de, bir şekilde beynin pençeyi kontrol eden kısmı, bu yeni güce adapte olamazsa, bu yine canlı için dezavantaj olacaktır. Veya pençe evrimleşir de, pençeyi besleyen damarlar ve sinirler buna göre adapte olamazlarsa, pençe güçsüz kalabilecektir. Dediğimiz gibi, Evrim çok yönlüdür ve tek bir açıdan incelenemez. ***
  15. *** Doğal Seçilim, temel olarak bunlardan ilkiyle, hayatta kalmak ile ilgilidir. Doğadaki bahsettiğimiz çeşitlilikten ötürü, avantajlı olanlar sürekli olarak seçilir ve gelecek nesillere kendilerindeki avantajlı özellikleri sağlayan genleri aktarma şansı bulabilirler. Bunun sonucunda, her seferinde, bir miktar daha fazla avantajlı gen aktarılmış ve her yeni nesilde meydana gelen yavru bireylerin ortama biraz daha adapte olmuş olmaları sağlanır. Buna "birikimli seçilim" (birikimli evrim) denmektedir.(*1) Bu noktada, konuyla ilişkili bir diğer doğa gerçeğinin altını çizmekte ve koyu harflerle yazmakta fayda var: Evrim geçiren bireyler değil, popülasyonlar ve nesillerdir. Bunu anlamak,"EVRİM NASIL GERÇEKLEŞİR?" sorusunu doğru yanıtlamak ve evrimi kavramak açısından çok önemlidir. Bu, pek çok yanlış anlaşılmayı giderebilecektir. Bu yasanın söylediği temel olarak şudur: Canlılar, tek tek evrimleşmezler. Yani hiçbir X canlısının tek bir bireyi (örneğin bir antilop ya da insan) kendi ömrü boyunca değişip evrim geçirmez. Bunun yerine, bir nesildeki ya da popülasyondaki en avantajlı bireyler sürekli olarak seçilir ve yavrularına genlerini aktarırlar. Böylece nesiller boyunca, birikimli bir ilerleme gözlenir; tek tek bireylerde ve bireylerin ömürleri boyunca değil. Kısacası, Evrim'i incelemek için tek bir canlıyı ele alıp gözlem yapamazsınız, o canlının nesiller boyu, tüm akrabalarını (büyük büyük büyük ... büyük babasından , büyük büyük büyük ... büyük torununa kadar) ele almanız ve incelemeniz gerekir. Bunun sonucunda, örneğin bir ortamda daha güçlü pençelere sahip olmak bir avantajsa, sürekli olarak, aynı popülasyon dahilindeki en güçlü pençeliler hayatta kalmayı daha kolay başaracaktır. Bunun sonucu nedir? Üremek için daha fazla enerjiye sahip olabileceklerdir, daha baskın hale geçerek dişileri daha kolay etkileyebileceklerdir ve hatta dişiler daha kolay avlanan erkekleri tercih edeceği, erkekler daha başarılı dişileri tercih edeceği için yine avantajlı konuma geçeceklerdir. Ve hatta, daha kolay avlanan bir bireyin çiftleşme için sadece daha fazla enerjisi değil, daha fazla zamanı da olabilecektir. Bu gibi faktörler sayesinde daha çok üreyebilecek ve yavrularına, kendisindeki güçlü pençe varyasyonunu sağlayan genleri yavrularına (gelecek nesillere) aktarabilecektir. Böylece yavrularda da bu özelliğin gözükmesi ihtimali artabilecektir. Öte yandan, güçsüz pençeli bir birey, avlanmaya çalışmaktan üremeye zaman/enerji bulamayacak veya dişileri etkileyemeyecek ve hatta daha kolay ölüp, üreme şansını tamamen kaybedebilecektir. Bu sebeple de kendisindeki bu göreceli olarak zayıf varyasyona sebep olan genleri yavrularına aktaramayacaktır. "Doğal Seçilim", basit bir şekilde, böyle işler. (*1) Konuyla ilgili örnek arayanlara EVRİM'İN İŞLEYİŞİ (1): Genel Kavramlar, Mekanizmalar ve Yöntemler başlığını okumaları yararlı olacaktır. ***
  16. *** Doğal Seçilim, gerçekten de son derece güçlü ve etkili bir doğa yasasıdır. Çünkü vahşi doğa, şu anda evinizde oturduğunuzda hayal edemeyeceğiniz kadar karmaşık dinamikler üzerine kuruludur ve en ufak bir hata, ölümü getirir. Ancak hiçbir canlı mükemmel olmadığı ve "Evrimi Tetikleyen Mekanizmalar Nelerdir?" başlığında değindiğimiz Çeşitlilik Mekanizmaları sayesinde sürekli olarak canlılar arasında bazı farklılıklar meydana geldiği için, doğada bazı canlılar ortama daha uyumlu, bazıları ise daha uyumsuzdur. (ikiz olmayan kardeşinizden ve anne-babanızdan ne kadar farklı olduğunuzu düşünün) Bu, doğada sürekli bir seçilimin olmasını da beraberinde getirmektedir. Çünkü ilk canlılıktan beri evrimleşen "var oluş amacımız" bellidir: Hayatta kalmak ve üremek. Bunun dışındaki tüm yaşam amaçları (sanat, müzik, eğlence, huzur, din, vb.) insan tarafından zekanın evrimiyle birlikte ortaya çıkmıştır ve başka hiçbir canlıda bu ikincil yaşam amaçları görülmez. Bu ikincil amaçların doğa için hiçbir anlamı bulunmaz ve geçersizdir. Bu yaşam amaçlarından herhangi birini ve hatta hiçbirini yapmadan soyunuzu ve varlığınızı sürdürebilirsiniz. ..ki doğa için önemli olan, soyun sürdürülebilirliğidir. Ancak -örneğin- insan türü hayatta kalma mücadelesine son verir veya üremekten vazgeçerse, en iyi ihtimalle 90 yıl içerisinde tek bir insan bireyi bile hayatta kalamaz (çünkü asla yeni yavrular doğmaz ve 80-90 yaşına ulaşan insanlar da ölür) ve insan türünün soyu tükenir. Bu sebeple, insanların da, kendisi gibi olan diğer tüm hayvanlar ve canlılar gibi var olmasının tek amacı hayatta kalabilmek ve üremektir. ***
  17. *** GİRİŞ: Doğal Seçilim'in çok eski bir tarihi bulunmaktadır. Bazı canlıların doğaya karşı rastgele bir şekilde daha avantajlı hale geldikleri fikrini ilk ileri süren kişi M.Ö. 450'li yıllarda yaşamış olan Empedocles'tir. Daha sonra öğrencisi Lucretius, daha sonra Aristotales, El-Cehiz gibi isimler yaşam mücadelesini tanımlamış ve geliştirmiştir. Biruni, yapay seçilime atıfta bulunarak doğada bu tip bir seçilim bulunduğu ileri sürmüştür. 18. yüzyılda bir süre aradan sonra tekrar gündeme gelen Doğal Seçilim fikri, Pierre Louis Maupertius tarafından güncellenmiştir. Ancak tüm bunların fikirlerinden yola çıkıp, müthiş bir gözlem gücü ve örnekleme başarısıyla, en geniş hali ve açıklamalarıyla ileri süren ve o güne kadar seçilimin Platoncu ve Lamarkçı yorumlarından arındıran kişi, 19. yüzyılın dehası olarak anılan Charles Robert Darwin'dir. Burada, çok uzun süreceği için, bu fikrin Darwin'de nasıl geliştiğini açıklamaya girmeyeceğiz. Ancak birkaç önemli noktadan bahsetmek gerekirse: Darwin, Beagle yolculuğuna çıktığı yıllarda, Christ's College'da okumaktaydı. Burası, rahip bilim insanları yetiştiren bir teoloji (din-bilim) okuluydu. Burada Darwin, ünlü bir teolojik botanikçi olan John Stevens Henslow'un gözüne girmeyi başarmıştı. Henslow'un kafasını, doğada neden bu kadar büyük bir çeşitlilik olduğu ve canlılar arasında ufak farklılıklar bulunduğu kurcalıyordu. O döneme kadar pek çok insan İncil'deki yaratılışı ispatlamaya çalışmış; ancak somut ispatlara ulaşamamıştı. Bu sebeple Henslow, İncil'deki yaratılışın güzelliği ve gücünü kanıtlamak ve somut bulgular edinmek için, en parlak öğrencilerinden biri olan Charles Darwin'i seçmiş ve Beagle gemisinin çıkacağı yolculuk için Kaptan Robert FitzRoy'a onu önermişti. Yani Darwin, o sırada rahip olmak için eğitim görüyordu ve güçlü bir şekilde yaratılışa inanıyordu. Beagle teklifini kabul etme sebebi de doğaya olan durdurulamaz aşkı ve yaratılışı bilimsel olarak ispatlayan ilk kişi olma arzusuydu. Darwin'in yolculuğu tam 5 yıl sürdü ve yaratılışı ispatlamak açısından hayal kırıklıklarıyla dolu geçti. Ancak hiçbir zaman, Evrim Karşıtları'nın iddiasındaki gibi Galapagos adalarında "vahiy iner gibi" Doğal Seçilim Kuramı'nı (onun zamanında Evrim Kuramı'nın adı buydu) bulmadı; zaten kendisinden önceki pek çok isim bu fikri ileri sürmüştü. O ise, bu fikirlerin ne kadar doğru, yaratılış inancının ise ne kadar asılsız olduğunu, 5 senelik uğraşlar ve araştırmalar sonucunda gördü ve bu gözlemlerini bilimsel bir kuram haline getirdi. Bu kuramının merkezine de, Yer Çekimi gibi bir doğa gerçeği olan Doğal Seçilim'i yerleştirdi. ***
  18. *** Başlarken; Bu başlık altında, bir doğa gerçeği olan Evrim'in en etkili ve güçlü mekanizmasından, Doğal Seçilim'den bahsedeceğiz. Yazımızda, Doğal Seçilimi kavram olarak ele almaktan çok, Doğal Seçilim'in neden önemli olduğundan ve gücünden bahsedeceğiz. Dolayısıyla okurken sıkılmayacağınızı ve yeni bazı noktalar öğrenebileceğinizi düşünüyoruz. Doğal Seçilim'i "EVRİM MEKANİZMALARI (1)" yazımızda oldukça karmaşık bir şekilde tanımlamıştık. Bu yazımızda ise daha kısa cümlelerle, net bir şekilde tanımlamak istiyoruz: İlk olarak, canlılarda genetik çeşitlilikten dolayı pek çok farklılık olduğunu biliyoruz. Örneğin siz, ikiz olmayan bir kardeşinizden ve anne-babanızdan oldukça farklısınız. Bu dış görünüşün toplamına (*1)"fenotip" deniyor. Bunu belirleyen genetik yapının tümüne ise (*2)"genotip" deniyor. Genotipiniz, fenotipinizi -ve diğer hemen her şeyinizi- belirliyor. Doğal Seçilim, fenotipteki farklılıklardan dolayı, yaşadığı ortama daha uyumlu olan canlıların hayatta kalabilmesi, benzer şekilde uyumlu olmayanların elenerek yok olması demektir. Hayatta kalabilen veya daha kolay kalabilen bir canlı, üreyebilecek ve yavrularına kendi genetik materyalinin yarısını (mayoz bölünme) aktarabilecektir. Bu yarının içerisinde, kendisini doğaya karşı avantajlı kılan genlerin bulunma ihtimali de yüksektir. Bu sayede, her yavru, annesinden bir set gen, babasndan bir set gen alır. Bunların toplamının yarattığı çeşitlilik, eğer yavrunun ortama daha adapte olmasını sağlayıcı ise, yavru daha kolay hayatta kalır, büyür ve ürer. Bunun sonucunda, kendisini daha avantajlı kılan kombinasyonun yarısını yavrularına aktarır. Eşinden de bir yarı yavruya gider. Doğal Seçilim, bu şekilde, sürekli olarak, nesillere ait bireyleri eler veya "kayırır". Doğal Seçilim, görebileceğiniz gibi, ilk etapta görünümsel özellikler üzerinde etkilidir. Yani, genetik özelliklerinizin (genotip) ne olduğuna bakılmaksızın, bunların görünümsel özellikleriniz üzerindeki etkileri incelenerek, Doğal Seçilim'in işleyişi anlaşılabilir. *** (*1) Fenotip : Bir organizmanın fiziksel özellikleri. Bir organizmanın morfolojisi, davranışı ya da fizyolojisinin herhangi bir yönü fenotip olarak kabul edilebilir. Fenotip, hem organizmanın kendi genlerinin hem de çevresel faktörlerin etkisi altındadır. (*2) Genotip : Bir organizmanın sahip olduğu genler. Genotip bazen organizmanın bütün genomunu, bazen de belli bir lokustaki alelleri ifade etmek için kullanılır. ***
  19. *** İkincil (Minör) Mekanizmalar İlgili yazımızda da değineceğimiz gibi, ne yazık ki günümüzde insanlar yanlış yönlendirmeler ve bilimi bilim insanlarından öğrenmek yerine bilimsel gerçeklerin çarpıtıldığı kaynaklardan öğrenmeyi yeğleyen insanlar yüzünden Evrim'e, daha doğrusu doğaya tür içerisinde çeşitlilik sağlayan tek mekanizmanın Mutasyonlar olduğu sanılmaktadır. Bu gerçekten çok ciddi bir yanılgı ve Evrim'in anlaşılmasının önündeki en büyük engellerden biridir. Çünkü buna bağlı olarak, "mutasyonların rastlantısal olmasından ötürü, Evrim'in de rastlantısal olması gerektiğine dair zihinlerde kasıtlı bir yanılgı oluşturulmaktadır." Ne var ki doğada çeşitliliği sağlayan ve seçici Evrim Mekanizmaları'nın bu çeşitlilik arasında eleme yaptığı pek çok ikincil mekanizma vardır. Bu mekanizmalar, sürekli olarak popülasyonlar içerisinde genetik değişimler yaratmakta, bu değişimlerin fenotip üzerinde etkileri ise doğa karşısında Evrim sınavına tabi tutulmaktadır. Başarılı olanlar yavrularına bu modifiye edilmiş genleri aktarabilmekte, başarısız olanlar ise elenmektedir. *** Biz, "EVRİM MEKANİZMALARI : EVRİM NASIL GERÇEKLEŞİR?" yazı dizimizin içerisinde bu mekanizmaların da özelliklerine ve Evrim için önemine değinerek, sizlerin de muhtemelen sandığı gibi mutasyonların Evrim'in tek materyal üretici mekanizması olmadığını göstereceğiz... Bu yazımızda, temel Evrim Mekanizmaları'na genel ve yüzeysel açıklamalar getirdik. Önümüzdeki yazılarda, tek tek bunları izah ederek ayrıntısına gireceğiz ve bu sayede, Evrim'in nasıl işlediğini öğrenmemiz son derece kolaylaşacaktır diye düşünüyoruz. ***
  20. *** Mutasyon Mutasyonlar, Evrim Mekanizmaları arasında en meşhur olanıdır. Etrafımızda, sürekli olarak radyoaktif dalgalar bulunmaktadır ve bunlar sürekli olarak hücrelerimize nüfuz ederek genetik materyalimiz ve diğer tüm atomlarımız üzerinde etkide bulunmaktadır. (DNA'nın da sıradan bir atomlar topluluğu olduğunu unutmayın). Temel olarak bir mutasyon; radyoaktif ışınımlar, mutajenler(*1) veya DNA'nın normal işleyişi sırasındaki işlevsel hataların etkisi altında bir molekülün veya atomun elektronik yapısının değişmesiyle, kimyasal özelliklerinin değişmesi ve bunun sonucunda bağ kurduğu atomların cinslerinin farklılaşmasıdır. Dolayısıyla, örneğin, normal olarak bir A molekülüne B, C ve D molekülleri tutunabilirken, örneğin radyoaktif ışınım etkisi sonucunda A molekülünün kimyasal yapısı değişebilir ve bunun sonucunda oluşan yeni molekül B, C, X, Y ve Z gibi yepyeni moleküllere de tutunabilmeye başlar. Kimi durumda ise molekülün yapısı değişmese bile, genetik dizilimin sıralanışı yeri geldiğinde açıklayacağımız sebeplerle ve yöntemlerle değişebilir. Bunların tümüne mutasyon denir. Mutasyonların rastlantısallığının temelinde yatan noktalardan biri, radyoaktif ışınımların geliş açı ve şiddetlerinin tamamen rastlantısal olmasıdır. Siz şu anda evinizde oturup, bilgisayarda veya dergiden bu yazıyı okurken, etrafınızdaki elektronik aletlerden rastlantısal bir şekilde radyasyon yayılmaktadır ve bedeninize her açıdan girmektedir. Bunlardan hangisinin genetik değişim yaratıp yaratmayacağı ise tesadüfidir. Benzer şekilde, aynen otururken, sadece bilgisayardan değil, uzaydan da sürekli olarak radyasyon gelmekte ve genetik yapınız üzerine etkili olabilmektedir (ancak olmak zorunda değildir). Sürekli olarak alınan radyasyon, bedende, rastgele bazı moleküllerde, rastlantısal değişimlere sebep olur. İstatistiki olarak, her gün vücudunuzdaki farklı hücrelerin, farklı genetik materyallerinde 1 milyondan fazla mutasyon meydana gelir. Ancak bunların büyük bir kısmı DNA'daki tamir mekanizmalarıyla tamir edilir, bir kısmı da somatik hücrelerde (üreme hücreleri haricindeki tüm hücreler) meydana geldiğinden Evrim açısından bir anlam ifade etmez. Ancak üreme hücrelerinde ve (*2) zigotik ile embriyonik dönemde meydana gelen mutasyonlar, Evrim açısından çok ciddi varyasyonlar (çeşitlilik) yaratır. İşte mutasyonların Evrim üzerindeki tek etkisi budur ve abartılacak bir tarafı da yoktur. (özellikle de Doğal Seçilim ve Cinsel Seçilim gibi kat be kat önemli ve işlevsel açıdan etkin mekanizmalar mevcutken.) *** (*1) Mutajen, biyolojide canlı organizmaların DNA veya RNA gibi hücresel bilgi ve yönetim zincirlerinin moleküler yapısını değiştirerek söz konusu organizmanın doğal olarak beklenen seviyenin çok üzerinde mutasyona uğramasına sebep olan fiziksel veya kimyasal etmenlerdir. Nükleer radyasyon sonucu oluşan gama ve güneşten yayılan UV ışınımlar en bilinen doğal mutajenlerdendir. (*2) Zigot, biri anneden (oosit), biri babadan (sperm) gelen iki eşey hücresinin birleşmesi sonucu oluşan hücre. Zigotun, arka arkaya mitoz bölünme geçirip hücre sayısının artmasına embriyo denir. ***
  21. *** Genetik Sürüklenme Genetik Sürüklenme, belirli özellikleri temsil eden genlerin (alellerin(*1)) frekanslarının, rastlantısal olarak değişmesi demektir. Genetik Sürüklenme sayesinde bir popülasyondaki belirli genler tamamen yok olabileceği gibi, tamamen avantajlı konuma gelerek baskın ve sık frekanslı hale de gelebilirler. Genetik Sürüklenme, en çok dar popülasyonlar üzerinde etkilidir ve daha önceden Allopatrik ve Peripatrik Türleşme'de açıkladığımız gibi, sürüden ayrılan ya da zorla bölünen ufak grupların üzerindeki türleşme etkisini açıklayan fenomendir. Bu konu, anlaşılması güç olmakla birlikte, düzgün modellendiğinde son derece kolay bir şekilde anlaşılabilir. *** (*1)Alel, bir genin değişik biçimlerine genetikte verilen ad. Genelde gen ve alel birbirine karıştırılır. Her ikisi de, belirli bir özelliğin kalıtsal faktörünü ifade eder. Genlerde aynı karakteristik özelliği kodlayan fakat farklı kodlar taşıdığı için farklı özelliklerin ortaya çıkmasını sağlayan genlerden her biri aleldir. ***
  22. *** Gen Akışı (Göçler) Evrim'i tetikleyen en önemli mekanizmalardan biri, (*1) popülasyonlar arası gen akışıdır. Çünkü bu, sürekli bir çeşitlilik sağlar ve Doğal Seçilim ile Cinsel Seçilim'in işleyebilmesi için malzeme yaratır. Gen akışı temel olarak; henüz aralarında türleşme gerçekleşmemiş, yani aynı türlere mensup ancak normal olarak birlikte yaşamayan bireylerin, yaşam alanlarının birbirine yakın olmasından ötürü birbirleriyle üremeleridir. Öte yandan, bir popülasyona ait bireylerin, popülasyonu çeşitli sebeplerden dolayı terk ederek ya da popülasyondan zorunlu olarak ayrılarak gitmesi de gen akışı kapsamında incelenebilir. Bir durumda, daha önceden popülasyonda bulunmayan genler popülasyona girebilirken, diğer durumda popülasyon içerisinde var olan genlerden bir kısmı, bireylerle birlikte popülasyonu terk etmektedir. Bu da çeşitliliği etkilemektedir. *** (*1) Popülasyon: Belirli bir bölgede yaşayan aynı türe ait bireyler topluluğudur. ***
  23. *** Cinsel Seçilim (Rastgele Olmayan Çiftleşme) Doğada, pek çoğumuzun bildiği üzere, cinsel çift-biçimli (sexual dimorphism) olan canlıların hemen hemen tamamında çok ciddi bir cinsel seçilim vardır. Yani dişiler erkekleri, erkekler de dişileri belirli özellikleri dahilinde seçmektedirler. Örneğin kuşlarda, güzel ötüş, parlak renkler, en güzel yuva yapmak gibi özellikler seçici olmaktayken; insan türünde zeka, çalışkanlık, iyi huyluluk gibi faktörler seçim sebebi olabilmektedir. Bu noktada unutulmaması gereken en önemli nokta, şahsi yaşam amaçlarınız ne olursa olsun (müzik, kitap, sanat, eğlence özgürlük, din, vb.), biyolojik ve dolayısıyla bilimsel olarak esas olan iki temel yaşam amacınız olduğudur: "Hayatta kalmak" ve "Üremek". Bunlardan doğrudan doğruya ikincisini etkileyen Cinsel Seçilim, Evrim'in işlerliğindeki en önemli unsurlardan biridir. (Yaşam amaçlarımızdan "hayatta kalmak" olgusunu ise "Doğal Seçilim" etkiler, bu sebeple bu iki seçilim tipi birbirine hep yakın olarak anılırlar). ***
  24. *** Yapay Seçilim Yapay Seçilim, aslında belki de Doğal Seçilim'den önce ele alınmalıdır; çünkü günümüzde insanlar (özellikle de çiftçiler, besi hayvancılığıyla, saf kan hayvan üretimiyle, vs. uğraşanlar), aktif olarak Yapay Seçilim'i kullanmaktadırlar ve bu yüzden sonuçlarına aşinadırlar. Charles Robert Darwin de, Türlerin Kökeni'nde, konuya Yapay Seçilim ile girer; çünkü onun zamanında bilim kitlesinin çok ciddi bir kısmı bitki ve hayvanlarda, özellikle de kuşlarda Yapay Seçilim'i uygulamakta ancak uyguladıkları fenomenin etkilerini tam olarak bilmemekte ya da umursamamaktaydı. Onlar için, sonuçların istedikleri gibi olması yeterliydi. Üstelik Darwin, Doğal Seçilim'i o zamana kadar bu kadar ayrıntılı anlatacak ve bir yasa şeklinde ortaya koyacak ilk kişi olacağı göz önüne alındığında neden kitabına bu şekilde başladığını anlamak gayet kolay olacaktır. Günümüzde ise herkesin Doğal Seçilim'in üç aşağı beş yukarı ne demek istediğini bildiği düşünüldüğünde, sıranın pek de önemli olmadığı anlaşılabilecektir. Zaten artık biliyoruz ki, bu mekanizmaların hiçbirini diğerlerinden ayırmak mümkün değildir, bu yasalar, canlılar üzerinde bir bütün olarak işlerler ve canlıların değişimini, yani evrimini sağlarlar. Yapay Seçilim temel olarak; Bir canlının, bir başka canlıyı, belirli ve çıkarları/istekleri dahilindeki bir özelliğinden ötürü sürekli "kayırarak" ve aynı popülasyon dahilindeki bazı bireylerin zayıf özelliklerinden dolayı üremesine engel olarak, doğada meydana gelen seçilimi, yapay yollarla tekrar etmesidir. Yani Yapay Seçilim, yapay olarak gerçekleşen bir seçilim türüdür. Bunun en güzel örneği, köpeklerdir. İnsanoğlu, kendi istekleri ve emelleri doğrultusunda, belirli özellikteki vahşi kurtların (uysallık, güçlülük, sevimlilik, vs.) kendi aralarında çiftleşmelerine izin vermiş ve istediği özellikleri taşımayanların üremesine engel olmuştur. Bu sayede insan türü, kurtlar üzerinde yönlü bir seçilim uygulamıştır. Günümüzdeki tüm köpekler, kurtların bu şekilde yapay seçilim aracılığıyla türleştirilmesi sonucu oluşmuştur. (Konuya, yeri geldiğinde ayrıntısıyla değineceğiz.) ***
  25. *** Doğal Seçilim: Doğal Seçilim, belki de herkesin artık ezbere bildiği ve muhtemelen de canlılar üzerinde en vahşi ve ciddi biçimde etkiyen mekanizmadır. Yine de, genellikle günlük kullanıma en çok yerleşmiş veya en iyi bildiğimizi düşündüğümüz kavramlarda en ciddi eksiklerimiz olabileceği düşünülürse, bu konuyu bilimsel bir biçimde okumakta fayda vardır. Doğal Seçilim, bir popülasyon dahilindeki genetik ve fenotipik varyasyon (çeşitlilik) içerisinde, yaşanılan ortama (habitata) en çok uyum sağlayabilme potansiyeline sahip canlıların potansiyel olarak var olması ve bunların, değişen ortam koşulları dahilinde aktif olarak bu ortamlara uyum sağlamaları sonucunda, fenotipik yapısından dolayı habitata uyum sağlayamayanlara göre yaşam mücadelesinde daha başarılı olabilmeleri ve bunun sonucunda daha fazla ve kolay üreyerek kendilerindeki göreceli "avantaj" sağlayan genleri yavrularına aktarma şanslarını arttırmalarına bağlı olarak popülasyonların sürekli olarak daha uyum sağlayan bireylerin bulunduğu bir yapıya doğru evrimleşmesini sağlayan mekanizmadır. Bu karmaşık cümleyi, basite indirgersek: Doğada, yaşadıkları ortama en uyum sağlamışların hayatta kalmaları ve üremeleri sonucu kendilerindeki avantajlı genleri yavrularına aktarabilmelerine 'Doğal Seçilim' denir. Bu mekanizma sayesinde, aynı doğada, aynı ortama uyum sağlayamamışlar ölürler veya üreyemezler. Bunun sonucunda da "elenmiş" olurlar. Burada çok önemli bir nokta vardır: Bilimde, 'doğal seçilim fenotipe etkir' şeklinde açıklanan bir ilke... Ancak öncelikle şunu anlamak gerekir: Bildiğiniz üzere her canlı, anne ve babasından birer set gen alır (toplamda bir çift gen setine sahip olur) ve bu genler ona tüm fenotipik özelliklerini(*1) ve çok daha fazlasını verir. Yani gelişim sırasında ve sonucunda, genetik olarak aldığı ve belki de mutasyonlara uğrayan, değişimler geçiren gen seti, canlının fenotipini (fiziksel görünüşünü) meydana getirir. Doğal Seçilim, (Bencil Gen Kuramı'nı bir yana bırakırsak) genlerle pek fazla ilgilenmez . Doğal Seçilim, bir doğa yasasıdır; dolayısıyla "ilgilenmek", burada metafor olarak kullanılmıştır; Normalde Doğal Seçilim, bir özelliği "seçmez". Doğal Seçilim Yasası dahilinde, bu genler tarafından belirlenen çeşitli fenotipler, yaşam ve üreme mücadelesi verirler. Bu mücadelede, bünyesinde bulunduğu canlıyı en başarılı kılan genler, Doğal Seçilim'in fenotiplere göre "eleme yapması" sebebiyle bir nevi dolaylı yoldan seçilirler. Bu canlılar, daha başarılı olduklarından daha fazla üreyebilirler ve bu sayede bu avantajlı genler kalıtılabilir. Burada bir diğer önemli nokta şudur: bu süreçte meydana gelen ve genetik olmayan; ancak canlının fenotipini etkileyen modifikasyonlar da Doğal Seçilim karşısında canlının başarısını etkileyebilir. Elbette ki bu modifikasyonların sonuçları yavrulara aktarılmaz; ancak bireysel başarı üzerinde etkisi olduğu açıktır. (buna yazı dizimizde yeri geldiğinde değineceğiz.) Sonuç olarak; Nesillerce etkiyen Doğal Seçilim sayesinde ve Türleşme biçimleri etkisinde Evrim gerçekleşir. *** (*1) Fenotipik özellik veya biyolojik özellik; bir canlı organizmanın fenotipik karakterinin kalıtılan, doğal çevre tarafından belirlenen veya her ikisinin bir kombinasyonu olabilen değişik bir varyantı.[1] Örneğin, göz rengi bir karakter veya bir niteliğin soyut tanımlanması olurken mavi, ela ve kahverengi ise somut özelliklerdir.Fenotipik özellik, açık ve gözlemlenebilir bir özellik olup ölçülebilir bir şekilde bir genin ifadesidir. Fenotipik özelliğe dair başka bir örnek saç rengidir. Saç renkleri buna dair genlerin kontrolü altında olup bu genler bütün bir saç rengi genotipini oluştururlar. ***

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.