-
İçerik Sayısı
3.724 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
30
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
EVRİM MEKANİZMALARI (8): Mutasyonlar (Değişinim)
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
*** Bu yazıda ve 'EVRİM MEKANİZMALARI'konusunun kalan yazılarında görebileceğiniz gibi, genetik materyalimizin tümü, sıradan atom ve moleküllerden oluşmaktadır. Dolayısıyla bunlar da, bilimsel geçerliliği olmayan "canlı" varlıklara ait olsa dahi, tüm fizik ve kimya yasalarına tabidir. Bu moleküller, doğadaki tüm moleküller gibi bazı bağlar ile birbirlerine bağlanırlar. Bu bağlar; kovalent veya iyonik bağlar(*3) gibi güçlü bağlar olabilecekleri gibi, Van der Waals gibi daha zayıf bağlarda olabilir. Benzer şekilde, atomların içerisinde elektronlar, çekirdeğe bazı temel kuvvetlerle bağlanırlar. Ancak her bağ, yeterli enerji verildiğinde kırılabilirdir. İşte mutasyonların temelinde yatan mantık budur: Dış çevreden gelen, rastlantısal radyoaktif dalgalar ve benzerleri, atomların içindeki elektron bağlarını kırabilir, elektronların atom çevresindeki düzeyini değiştirebilir veya molekülleri birbirine bağlayan bağları parçalayabilir. Bu gibi durumlarda, sıradan fizik ve kimya yasaları dahilinde, kopan molekül ve atomların yerine, yeni enerji durumuna daha uygun elektronik yapıya sahip atom ve moleküller gelebilir. Bu durumda, eskiden -varsayalım ki- Guanin (G) olarak isimlendirdiğiniz bir kimyasal formül, Adenin (A) diye isimlendirdiğiniz bir diğer formüle dönüşebilir: Bir Hidrojen (H) ve bir Oksijen (O) atomu koparak. İşte buna, nükleotitlerin değişmesinden ötürü, mutasyon diyoruz. Bunun sonucunda, genetik yapı ve bu yapıya bağlı olarak üretilen protein ve enzimler değişiyor. Bu değişim sonucunda da, organizmanın özellikleri değişebiliyor. ***- 17 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
EVRİM MEKANİZMALARI (8): Mutasyonlar (Değişinim)
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
*** GİRİŞ: Mutasyon(*1), kelime anlamıyla genetik materyalde meydana gelen rastlantısal değişim demektir. Basitçe, bir nükleotidin(*2) bir başkasına dönüşmesi, bir yapının şekil ve içerik değiştirmesi, yanlış kopyalanma sonucu genetik yapının bozulması ve daha nice olgu, mutasyon kapsamına alınabilir. Her şeyden önce, mutasyonların rastlantısallık değerlerine ve sebeplerine bakmakta fayda vardır: Mutasyonlar gerçekten de çok büyük oranda rastlantısaldır. (bilim dışı kaynakların kullandığı kelimeyle tesadüfidir) Ancak bir kavramın rastlantısal olması, o kavramın gerçekliğini ortadan kaldırmaz. Örneğin, hava koşullarının değişimi de büyük oranda rastlantısaldır. Bu, hava koşullarının (yağmur, kar, dolu, vs.) gerçek olmadığı anlamına gelmez. Benzer şekilde, depremlerin meydana geldiği üsler ve zamanlar rastlantısaldır. Bir paranın havaya atılması sonucu gelen yüz, rastlantısaldır. Bunların tümü, belirli oranlar dahilinde istatistiki hesaplara vurulabilir. Örneğin günün belli bir saatinde yağmur yağıp yağmayacağını belirli oranlar dahilinde olasılık hesabıyla bulabiliriz. Benzer şekilde, bir depremin bir bölgede gerçekleşme ihtimali ve zamanını olasılık hesaplarıyla bulabiliriz. Paranın yüzleriyle ilgili hesaplar ise, hepimizin bildiği basit hesaplardır. Bu kavramların olasılıksal değerlerinin hesaplanmasının zorluğu, kavrama eşlik eden diğer olgularla ilgilidir. Örneğin yağış durumu sıcaklık, yükseklik, basınç gibi birkaç faktöre bağlıdır. Deprem ise, fay hatlarıyla ilgili yüzlerce farklı değişkene (açı, toprak yapısı, toprak organizmaları, kütle, basınç, komşu plakaların durumu, vs.) bağlı olabilir ve bu, olasılık hesaplarının zorlaşmasına neden olurken, bir yandan da depremlerin rastlantısallığını arttırmış olur. Ancak bunların hiçbiri, olgunun gerçekliğini etkilemez. Belirli durumlarda, belirli zamanlarda, belirli bölgelere, belirli tip yağış düşer. Kimi zaman depremler olur. Örnekler arttırılabilir. Para örneğinde ise, rastlantısallık oranı çok düşüktür. Çünkü paranın üzerinde atış hızı, sürtünme, gibi bazı değişkenlerin etkisi olsa da, bunlar göz ardı edilebilecek kadar küçüktür ve paranın, çok büyük oranda %50 ihtimalle beklediğimiz yüzü geleceğini biliriz. Bu yüzden insanlar paranın yazı veya tura gelmesini "tesadüf"lere bağlamaktansa, olasılık hesabıyla açıklamayı tercih eder. İstenmeyen yüz geldiğinde, "tesadüf" açıklamasından çok, "Eh, %50 ihtimalim vardı zaten." açıklaması yapılır. Mutasyonlara geldiğimizde, belirli bir bölgede ne tip bir mutasyon olacağını bilmek neredeyse olanaksızdır. Bunu anlamak için, öncelikle mutasyonun nasıl bir etki yarattığını bilmemiz gerekir. Bunun içinse, bir molekülün "ne" olduğunu anlamamız gerekir. Bu konuda 'Canlılığın Evrimi' Yazı Dizisi içinde yer alan: 'Canlılığın Evrimi (1): "Canlılık" ve "Cansızlık" Kavramları.' başlığında gözümüzde çok büyütmeye meylettiğimiz DNA, protein, aminoasit gibi yapıların gerçekte ne olduklarını okuyabilirsiniz: ***- 17 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Başlarken; Bu yazımızda birçok yönüyle mutasyonlara değineceğiz ve belki de bazı noktaları oturtmak açısından en önemli yazılarımızdan biri olacaktır. Çünkü ne yazık ki günümüzde bazı bilim dışı kaynaklar mutasyonları 'Evrim Kuramı'nın merkezine yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Bunun sebebi çok açıktır: Bilimsel bir gerçeğe, ancak içerisindeki rastlantısallık unsurları öne çıkarılarak, "Bakın, her şeye tesadüf gözüyle bakıyorlar" şeklinde açıklamalar yaparak bilime, bilimselliğe ve bilim insanlarının tümüne gözü kapalı hakaret ederek saldırılabilir. Bu kişi, örgüt ve kurumların yaptığı da apaçık budur. Henüz konu hakkında engin bilgiye sahip olmayan bireylerse, basitçe bu insanların yalan ve manipülasyonlarına kanarak, bilimsel bir gerçekten uzaklaşmakta ve bilimden soğumaktadırlar. Halbuki göreceğimiz gibi, mutasyonlar, Evrim'in küçük bir kısmını oluştururlar. Elbette ki, bir Evrim Mekanizması olarak mutasyonların Evrim üzerinde önemli etkileri vardır; ancak bunlar, diğer mekanizmalardan üstün veya fazla değildir. Hemen konuya girelim: ***
- 17 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
EVRİM MEKANİZMALARI (7): Genetik Sürüklenme
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
*** Bu yazımızda Evrim Mekanizmaları arasında anlaşılması en güç olabilecek; ancak gerek Evrim açısından, gerekse de Evrim Tarihi'nde gördüğümüz türleşmeler açısından en önemli mekanizmalardan biri olan Genetik Sürüklenme'yi mümkün olduğunca ayrıntısıyla anlatmaya çalıştık. Bir sonraki "EVRİM MEKANİZMALARI (8): Mutasyonlar (Değişinim)" başlığında çevremizden rastlantısal olarak aldığımız dalgaların etkisinde genetik yapımızda meydana gelen değişimlerden, kısaca mutasyon dediğimiz genetik materyalde meydana gelen rastlantısal değişimlerden bahsedeceğiz. *** Kaynaklar: http://www.talkorigi...etic-drift.html http://evolution.ber.../article/evo_24 http://www.ucl.ac.uk.../InbrDrift.html http://evolution.ber...eticdrift.shtml http://highered.mcgr...nimation45.html http://www.utm.edu/d...91DriftFlow.htm http://www.scienceda...netic_drift.htm http://www.biology.a...rift/drift.html http://darwin.eeb.uc...ions/drift.html http://www.nyu.edu/p...etic_drift.html http://waynesword.pa...edu/lmexer6.htm http://www.pbs.org/w...3/l_063_03.html http://en.wikipedia....i/Genetic_drift http://www.scienceda...netic_drift.htm ODTÜ Biyoloji ve Genetik Topluluğu_Evrim Ağacı http://en.wikipedia....cular_evolution http://en.wikipedia.org/wiki/Vulpes_vulpes http://en.wikipedia.org/wiki/Drosophila_melanogaster http://en.wikipedia.org/wiki/Bos_primigenius http://en.wikipedia.org/wiki/Bottleneck_effect http://en.wikipedia.org/wiki/Mirounga_angustirostris ***- 4 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
EVRİM MEKANİZMALARI (7): Genetik Sürüklenme
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
*** Şimdi, konuyla ilgili doğadan bazı örnekler vererek biraz daha pekiştirmeye çalışalım: 1) Kuzey Fil Foku (Mirounga ang ustirostris) 18. yüzyılda oldukça ciddi bir fok avı başlatılmıştı. Bu avdan birinci derecede etkilenen tür ise Mirounga angustirostris olarak bilinen Kuzey Fil Foku idi. 1890'lı yıllara gelindiğinde, bu fok türünden sadece 20 adet kalmıştı. Daha sonra, ülkeler el birliğiyle fokları koruma altına aldılar ve günümüzde bu fokların sayısı 30.000'e ulaştı. Ancak tahmin edilebileceği üzere, Genetik Sürüklenme, darboğaz etkisi (bottleneck effect) (popülasyonun ciddi bir sayı azalmasına gitmesi) ve kaşif etkisi sebebiyle tür içi çeşitlilik halen çok azdır. 2) Amişlerin B Tipi Kan Grubu Kökenleri 18. ve 19. yüzyılda Almanya, Fransa ve İsviçre'den Amerika'ya gelen göçmenler olan Amişler göçlere kendilerini kapatarak çevrelerinden, kendi ufak popülasyonlarını izole etmişlerdir. Bunlar üzerinde yapılan araştırmalarda çok ilginç bulgulara rastlanmıştır. Amişlerin etrafında yaşayan popülasyonlarda geniş bir kan grubu çeşitliliği bulunurken, Amişler'de neredeyse tek görülen kan grubu 'B' dir. Bu da kaşif etkisinin ve Genetik Sürüklenme'nin sonuçlarından biridir. 3) İzlanda Sığırları İzlanda'da yaşayan sığır (Bos primigenius) popülasyonu, bundan 1.000 yıl kadar önce küçük bir sığır popülasyonunun Norveç'ten adaya getirilmesiyle yayılmıştır. Günümüzde, Norveç'teki sığırlarla İzlanda'daki sığırlar arasında çok ciddi farklılıklar bulunur. Bu farklılıklar, popülasyonlar üzerinde yapılan matematiksel ve istatistiki Genetik Sürüklenme hesaplarıyla birebir uyuşmaktadır. 4) Pasifik Adaları'ndaki Meyve Sinekleri Meyve sinekleri, doğru rüzgarlarla veya bazı başka hayvanların üzerinde uzun mesafeler kat edebilmektedir. Pasifik'teki bazı adalara bu şekilde ulaşan az sayıda meyve sineği (Drosophila melanogaster), ana karadakilerden oldukça farklılaşmıştır. Bunun sebebi de, küçük bir popülasyonun adaya yerleşmesi sonucu meydana gelen kaşif etkisi ve Genetik Sürüklenme'dir. 5) Balyaev'in Tilkileri Ünlü Rus Genetikçi Dimitri Balyaev, kızıl tilki (Vulpes vulpes) üzerinde Yapay Seçilim ve Genetik Sürüklenme'yi kullanarak bir deney yapmış ve muhteşem sonuçlar elde etmiştir. Deneyle ilgili yazıyı aşağıdaki bağlantıdan okuyabilirsiniz: http://www.turkish-m...post__p__977162 6) Lepistes Balıkları Lepisteslerle yapılan çok önemli bir deney John Endler'in deneyidir. Bu deneyde, Doğal Seçilim, Cinsel Seçilim ve bir miktar Genetik Sürüklenme'yle ilgili bulgular elde edilmiştir. Bu konuyla ilgili yazı için aşağıdaki bağlantıya gidebilirsiniz: http://www.turkish-m...post__p__977174 ***- 4 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
EVRİM MEKANİZMALARI (7): Genetik Sürüklenme
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
*** Şimdi sizlere hayali bir durumu ele alarak Genetik Sürüklenme'yi açıklamaya çalışalım. Aşağıdaki fotoğrafta, 12 farklı gen (veya alel) sıralanmıştır. Aynı zamanda, yukarıdan aşağıya, birbirini takip eden nesiller belirtilmiştir. Bütün bu genlerin eşit derecede fit olduğunu düşünelim; yani Doğal Seçilim'in etkisini sıfırlayalım. Bu genler, artık nötrdür (Moleküler Evrim'in Nötral Teorisi, bunun üzerine kuruludur). Genlerin farklı renkleri ise, genlerin genetik olarak ayırt edilebilir bir özelliğini temsil ediyor olsun; yani her bir genin etkisi, renk koduyla belirtilmiştir: Eğer ki Sıfırıncı Nesil, büyük bir popülasyona ait olsaydı, genler sürekli olarak karışarak birbirine taşınacak ve hiçbir gen kolay kolay kaybolmayacaktı. Ancak bu popülasyonun küçük bir popülasyon olduğunu hayal edersek, popülasyondaki bireylerin ölmesi çok fazla durumu değiştirebilecek ve bazı genlerin kolayca kaybolmasına sebep olabilecektir. Benzer şekilde, mutasyonlar ya da sınırlı da olsa çeşitlilik sayesinde ortaya çıkan yeni bir gen, kolayca yayılabilecektir. Biz bu örnekte, genlerin kaybolması üzerinden gideceğiz. Örnekten takip edebileceğiniz gibi, 7 nesil sonunda, küçük popülasyonda genlerin rastgele aktarılması sonucunda, tamamen 1 numaralı genin hakim olduğu bir nesle ulaşılmıştır. Her bir genin hangi nesilde kaybolup aktarılamadığını, tabloyu dikkatle inceleyerek görebilirsiniz. Bu kayboluşlar tamamen tesadüfidir (bir popülasyonda hangi canlının öleceğini asla öngöremezsiniz) ve bu sebeple Genetik Sürüklenme, rastlantısallığı yüksek ve deterministik olmayan bir mekanizmadır. ***- 4 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
EVRİM MEKANİZMALARI (7): Genetik Sürüklenme
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
*** Genetik Sürüklenme'yi anlatmanın en kolay yolu, büyük bir popülasyondan ayrılan küçük bir grubun yeni bir habitata yerleşmesi ve burada çoğalmaya başlamasını düşünmektir. Unutmayın ki, doğada, bir önceki EVRİM MEKANİZMALARI (6): Gen Akışı (Göç) konusunda açıkladığımız gibi sık sık göçler yaşanabilmektedir ve bu göçler, her zaman bir türe ait bir popülasyonun, aynı türe ait bir diğer popülasyon ile buluşmasıyla sonuçlanmamaktadır. Kimi zaman göçe başlayan bir grup, yeni bir ortama ulaşmakta ve burada kalarak kendi büyük popülasyonlarını kurmaktadırlar. Dediğimiz gibi, Genetik Sürüklenme, bu gibi küçük popülasyonlarda son derece etkilidir. Büyük popülasyonlarda sürekli olarak genler birbirine karışmaktadır. Çeşitlilik, bu sebeple oldukça fazladır ve birey sayısı çok fazla olduğu için, bu çeşitliliğin uç miktarda değişmesi mümkün olmamakta; aşırı farklı varyasyonların ortaya çıkması sık görülmemektedir. Ancak küçük bir popülasyonda, sınırlı sayıda gen bulunacağından, çeşitlilik de dar olacaktır. Bu sebeple, küçük bir popülasyon büyürken, genetik özellikler rastgele yavrulara saçılacak ve yavrular, küçük popülasyondaki atalarına benzer özelliklere sahip olacaklardır. İşte bu şekilde, küçük bir grubun, kendi özelliklerini taşıyan büyük bir popülasyon yaratmasına kaşif etkisi (founder effect), genlerin bu şekilde rastgele saçılmasına ise Genetik Sürüklenme denir. 'Genetik Sürüklenme'nin büyük popülasyonlarda etkisiz kalmasının sebebi, rastlantısallığın etkilerinin birbirini etkisiz kılmasıdır. Örneğin, bir A özelliğinin bir anadan yavruya geçmesi, geniş çeşitlilikten ötürü birkaç nesil sonra baskılanabilir ve sürüklenmenin yönü tersine dönebilir. Böylece Genetik Sürüklenme'nin etkisi ortadan kalkar. Ancak eğer ki popülasyon küçükse, bu etki kolaylıkla bastırılamaz ve A özelliği (geni) sürekli olarak saçılarak ebeveynlerden yavrulara geçer. Genetik Sürüklenme, ilk olarak 1929'da Sewall Wright tarafından ileri sürülmüştür. Hatta bu sebeple, bu mekanizmanın adı uzun süreler Sewall-Wright Etkisi olarak anılmıştır. Bu görüşe en sert karşı çıkan isim, Ronald Fisher olmuştur. Fisher, Genetik Sürüklenme'nin etkili olabileceğini; ancak bu etkinin önemsenmeyecek kadar küçük olduğunu iddia etmiştir. 1968'de ise Motoo Kimura'nın az önce bahsettiğimiz kuramını ileri sürmesiyle, Genetik Sürüklenme'nin önemi yeniden kavranmıştır. Genetik Sürüklenme'nin günümüzdeki etkileri halen araştırılmaktadır ve her geçen gün önemi artmaktadır. Türleşme Yazı Dizisi'nde de açıklandığı gibi, özellikle kaşif etkisinin türleşmede çok önemli etkileri bulunmaktadır. Bu sebeple, Genetik Sürüklenme, Evrim için son derece önem arz etmektedir. ***- 4 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Başlarken; Bu yazıda Evrim Mekanizmaları arasında anlaşılması en güç olabilecek; ancak gerek Evrim açısından, gerekse de Evrim Tarihi'nde gördüğümüz türleşmeler açısından en önemli mekanizmalardan biri olan Genetik Sürüklenme'yi anlatmak istiyoruz. Hemen konuya girelim: *** GİRİŞ: Genetik Sürüklenme, bir popülasyon dahilindeki gen veya alel frekansının rastlantısal olarak değişmesi demektir. Mutasyondan farkı; mutasyonların doğrudan nükleotitlerin yapısını etkilemesiyken, Geneti k Sürüklenme'nin genel olarak görülme sıklığını etkileyip, yapıya dokunmamasıdır. Az sonra buna değineceğiz. Genetik Sürüklenme, bazı genlerin popülasyon içerisinde yok olmasına sebep olabilecekken, bazı genlerin oldukça sık görülmesini de sağlayabilir. Bu, oldukça rastlantısal ve önceden tahmin edilemez doğa koşullarına bağlıdır (bir takım türleşme tipleri gibi). Bu yüzden, Evrim'e rastlantısallık katan mekanizmalardan biri Genetik Sürüklenme'dir. Genetik Sürüklenme, büyük popülasyonlarda önemsenmeyecek kadar az etkiliyken, küçük popülasyonlarda en önemli Evrim Mekanizması olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki, uzun yıllardır bilim insanlarınca, küçük popülasyonlar söz konusu olduğunda, Doğal Seçilim'in mi yoksa Genetik Sürüklenme'nin mi daha etkili olduğu tartışılmaktadır. Ünlü Evrim bilimcisi Ronald Fisher, Genetik Sürüklenme'nin önemsiz bir etkisi olduğunu ileri sürmüştür ve uzun yıllar bu görüş kabul görmüştür. Ancak 1968 yılında Motoo Kimura, 'Moleküler Evrim'in Nötral Kuramı'nı ileri sürerek Genetik Sürüklenme'yi türleşme ve Evrim Mekanizmaları'nın kalbine yerleştirmiştir. Kimura'ya göre Genetik Sürüklenme sayesinde genetik bir değişim bütün popülasyona hızla yayılabilmektedir. ***
- 4 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Şimdi bu noktada, yeri geldiği için sorulan bir soruyu "Evrim'in gücünü ve hızını açıklaması"na katkı sağladığı için gündeme alalım... *** Soru şöyle: " Merhabalar,Bizlere hep Türkler'in Orta Asya'dan göç ettikleri öğretildi.Atalarımıza Orta Asya dar gelmiş dağları eritmişiz felan...Atalarımız olarak da Büyük Hun , Göktürk... gibi devletler gösterilir bunların dünyaya bıraktığı heykellerde çekik gözlü , yuvarlak yüzlü tipik Asyalılar olarak tasvir edilmiş ama şimdiki Türkler'e baktığımızda bunun tam zıttı, bu özelliğimizi nasıl yitirtik? Bu kadar kısa sürede bunun gerçekleşmesi olanaksız. Mümkün olsaydı Çin Tayvan gibi sıcak memleketler yaşayan insanlarda da olmaz mıydı? " *** Soruya yanıt: İlk olarak, Türkler Anadolu'ya 11. yüzyılda giriş yapmaya başlamışlardır. Ancak Asya'dan göç, 6. yüzyıldan itibaren başlamıştır. Yani 500'lü yıllardan. Bu da yaklaşık 1500 yıllık bir süreç demektir. Yine de ilk bakışta bu süre kısa gibi gelse de, elimizde henüz türleşme olmaması, zaten durumla uyum göstermektedir. Yani bu sürede Türkler, diğer insanlarla çiftleşemeyecek kadar farklılaşsalardı bir sebeple, o zaman şaşırabilirdik. Ancak elimizde olan tek şey, fenotipin değişmesi ve alt türlerin oluşumudur. Yani bir nevi, en azından teknolojinin gelişmesinden önce, türleşme başlamış; ancak tamamlanmamıştır, bugünden sonra da, günümüz teknolojisiyle popülasyonlar bu kadar karışırken tamamlanması imkansızdır. Evrim'in gücünü gösteren nokta şudur: Türkler, Asya'dan göçerken yol üzerinde birbirinden farklı binlerce kavim ile karışmışlardır. Bu da, belirli bir genetik frekansa ve dağılımına sahip bir popülasyonun, Evrim Mekanizmaları'ndan biri olan "Göç" yolu ile bir anda inanılmaz bir gen karışımına başlaması demektir. Yani Evirm Mekanizmaları'ndan biri, normalin dışında bir şekilde tetiklenmiştir. Bu da, çok seri bir değişim görülmesinin açıklaması olabilir. Türkler, yol boyunca yabancı insanlarla karışmakla kalmamış, Anadolu gibi çok merkezi bir geçiş noktasında, sürekli olarak yabancılarla karışmaya devam etmiştir. Açıkçası, çekinik olan özelliklerin kırılması da oldukça kolaydır. Örneğin hakiki Türkler dediğiniz gibi çekik gözlü, açık tenli ve kısa boyludur. Bunların hepsi çekinik karakterlidir ve kolayca baskılanıp değişebilir. Bunu bir örneklemeyle bitirelim: Tamamen berrak, bir kova dolusu su elde etmek için oldukça uğraşmak, arındırmak, uzun süreler emek harcamak gerekir. Ancak daha sonrasında, bu berrak ve saf suya bir miktar boya katarsanız, bir damla boya bile hızla suyun içerisinde yayılacak ve suyun rengini, sizin o suyu elde etmek için harcadığınız süreyle kıyaslanmayacak kadar kısa sürede koyultacak ve bozacak, baskınlığını gösterecektir. Türkler için de olan durum budur. Binlerce yıldır sabitlenen ve o şekilde tutulması için yoğun çaba sarf edilen (sadece kendi içinden insanlarla evlendirmek gibi) bir gen havuzu, birdenbire çok şiddetli ve farklı özelliklere sahip genlerin bombardımanına tutulmuştur ve tutulmaktadır. Bu sebeple de değişimler hızlı ve sert olmuştur. Son olarak; Yüzlerce nesildir "beyaz" olan birinin bile bir nesilde, bir zenci ile üremesi sonucunda çıkan ürünün melez olduğu düşünülürse, bu durum daha kolay anlaşılabilecektir. ***
- 3 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Gen akışı türler arasında sadece bireysel yer değiştirme ve çiftleşme yoluyla olmaz: Bir bakteri veya virüs de bir türden diğerine genetik materyal taşıyabilir. Bu noktada çok önemli bir tanım olan Yatay Gen Transferi'ni tanımlamakta fayda vardır: Yatay Gen Transferi, bazı bakterilerdeki üreme yöntemi olan gen transferi yoluyla veya bir virüs veya bakterinin bir türden diğerine gen taşıması demektir. Virüsler ve bakteriler genlerini konak organizmanınkiyle birleştirebilirler ve bu sayede, daha önceki bir konaktan edindikleri genetik materyali, yeni ve farklı tür konağa aktarabilmektedirler. Bu da, Evrim Ağacı'na aykırı olarak, genlerin dikey olarak (anadan yavruya) aktarılması yerine, Evrim Ağacı üzerindeki bir daldan diğerine yatay olarak aktarım sağlanır. Bu da bir çeşit gen göçüdür. Gen göçünün bir diğer önemli etkisi, farklı türlerin çiftleşmesi demek olan hibritleşme (melezleşme) olayını sağlamasıdır. Bu konunun ayrıntısı ve nasıl türleşmeye ve dolayısıyla Evrim'e sebep olduğunu açıklayan yazılarımız için lütfen Türleşme Yazı Dizimize bakınız. Gen akışı, günümüzde pek çok biyoteknolojik üründe kullanılmaktadır. Virüs ve bakteri plazmid genleri kullanılarak farklı türlerin genetik bilgileri birbirine karıştırılmakta ve istenilen özelliklerde canlılar üretilmektedir. Bu da, gelecek için son derece önemli teknolojileri geliştirmemizi sağlamaktadır. Göçler, Evrim Tarihi'ni şekillendiren olaylar olmuşlardır. Bunu, gerek İnsanlık Tarihi'nde, gerekse de türleşmeyle ilgili herhangi bir türün tarihinde görmek mümkündür. Örneğin insanlar; çok uzun mesafeleri kat ederek bütün Dünya'ya yayılmışlardır; ancak bunu yapan tek tür insanlar değildir. Devekuşları ve dinozorlar gibi hayvanlar da inanılmaz mesafeleri kat ederek bütün Dünya'ya yayılmayı başarmışlardır. Gen akışı sayesinde kimi zaman yukarıda açıkladığımız türleşme engellense de, kimi zaman göç etmeye başlayan türler, başka popülasyonlara ulaşamadan yeni habitatlar(*1) keşfederler ve burada yeni popülasyonlar(*2) kurarlar. Bu da, türleşmeyi ve Evrim'i inanılmaz miktarda tetikleyen olaylardan biridir. Buna, bir sonraki yazımızda, Genetik Sürüklenme'yi anlatırken değineceğiz. *** (*1) Habitat, bir organizmanın yaşadığı ve geliştiği yer. Bu yer, fiziksel bir bölge, yeryüzünün özel bir parçası, hava, toprak ya da su olabilir. Habitat, bir okyanus ya da bir çayırlık kadar büyük olabileceği gibi, çürümüş bir ağaç kütüğünün altı ya da bir böceğin bağırsağı kadar küçük de olabilir. Bununla beraber, her zaman tanımlanabilen ve fiziksel olarak sınırlı bir bölgedir. Birden fazla hayvan ya da bitki özel bir habitatta yaşayabilir. Develerin habitatı çöller, balıklarınki ise denizler ve tatlı su kaynaklarıdır. (*2) Popülasyon, belli bir yerde belli bir zamanda bulunan, birbirleriyle çiftleşip üreyebilen ve aynı tür içinde yer alan canlıların oluşturduğu bireyler topluluğu.. ***
- 3 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Başlarken; Bundan öncesinde EVRİM MEKANİZMALARI (1): EVRİM NASIL GERÇEKLEŞİR? Ana başlığı altında, EVRİM MEKANİZMALARI (2): Doğal Seçilim EVRİM MEKANİZMALARI (3): Yapay Seçilim. EVRİM MEKANİZMALARI (4): Cinsel (Seksüel) Seçilim EVRİM MEKANİZMALARI (5): Akraba Seçilimi Doğal, Yapay ve Cinsel seçilimlerden bahsederek, temel seçilim mekanizmalarını tamamlamış olduk. Bir de Genetik Sürüklenme bunlara dahil olarak görülebilir; ancak ona yeri gelince değineceğiz. Bu seferki konumuz ise, oldukça önemli bir diğer mekanizma olan Gen Akışı veya günlük kullanımda yer etmiş adıyla göçlerdir. Fazla uzun olmayan bu konuya hemen girebiliriz: *** GİRİŞ: Gen Akışı, temel olarak bir popülasyondan diğerine genlerin (alellerin) göç yoluyla aktarılmasıdır. Bildiğiniz üzere doğada pek çok canlı türü farklı popülasyonlar halinde, farklı habitatlarda yaşayabilmektedir. İşte bunlar arasında meydana gelen çiftleşmeler sonucunda gen akışı sağlanmış olur. Bu transferler sonucunda popülasyonların gen havuzlarındaki gen frekanslarında değişimler meydana gelir. Çünkü daha önceden popülasyonda bulunmayan bir gen, göç yoluyla popülasyona dahil olabilir. Diğer taraftan, popülasyon dahilinde belli genetik özelliklere sahip olan bireyler göç ederek o popülasyonda, kendilerinde bulunan genlerin kalmamasına sebep olabilirler. Veya, göçler sebebiyle halihazırda var olan gen frekanslarında artış veya azalışlar meydana gelebilir. Tahmin edilebileceği gibi, göçleri etkileyen en önemli faktör, hareket kabiliyetidir. Bir sümüklü böcek popülasyonunda göç yoluyla gen frekansının değişimi ne kadar az ise, insan gibi aşırı hareket kabiliyetine sahip (teknolojinin de etkisi göz önüne alınmalıdır) hayvanlarda bu etki çok daha fazla olabilmektedir. Temel olarak hayvanlar, bitkilerden çok daha fazla göç etkisine maruz kalırlar. Elbette ki polenlerin hayvanlar veya rüzgar yoluyla kilometrelerce uzağa taşınabileceği göz ardı edilmemelidir. Gen akışının en önemli etkilerinden biri, popülasyonlar arası farklılığı ve dolayısıyla türleşmeyi azaltmasıdır. Popülasyonlar arası çiftleşmeler sürdüğü müddetçe, türleşmenin gerçekleşmesi zorlaşacaktır ve dolayısıyla Evrim yavaşlayacaktır. Geleceğe referans olması açısından, İnsan türünün evrimi konusunda bu etkiyi hatırlamakta fayda vardır. Gen akışına engel olan faktörler çok çeşitli olabilmektedir. İnsan yapımı bir otoyol veya Çin Seddi engel olabilmekteyken, depremler, volkan patlamaları, nehir taşmaları gibi doğal olaylar sonucu da popülasyonlar arası gen akışı kesilebilmektedir. Bu kesilme, bazı canlıları etkileyebileceği gibi, tüm canlıları da etkileyebilir. Örneğin insan yapımı bir otoban veya yeni açılan bir nehir kolu, temel olarak otobanın iki tarafında kalan hayvanlar arası gen akışını büyük ölçüde keserken, rüzgarla tozlaşan bitkileri o kadar fazla etkilemeyecektir. Ancak Çin Seddi, hem bitkileri, hem de hayvanları büyük ölçüde etkileyecektir. ***
- 3 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** 4) Vahşi Hindilerde Cinselliğe Hazırlık Bu örnek de oldukça ilginç bir Akraba Seçilimi örneğidir. Vahşi hindilerde erkekler dişilere kendilerini beğendirmek durumundadırlar. Bu yüzden oldukça parlak ve göz alıcı, devasa bir kuyruğa sahiptirler. Bu kuyruğun Cinsel Seçilim ve Doğal Seçilim açısından incelemesini diğer bir yazımızda yapmıştık. Ancak aynı hindilerde, bir diğer ilginç durum ise bu dişiyi etkileme davranışlarına hazırlanma aşamasında görülmektedir. Hindiler, ancak belirli bir yaşa geldikten sonra üremeye başlarlar. Berkeley'deki Kaliforniya Üniversitesi'nden Alan Krakauer'in yaptığı bir araştırma, henüz üreme yaşına gelmemiş, genç hindilerin, üreme yaşına gelmiş erkeklerin dişileri etkileme hazırlıklarına yardım ettiklerini ortaya çıkarmıştır. Bu tıpkı mezuniyet balosuna hazırlanan bir insanın kardeşinin kendisine yardım etmesine benzemektedir. 5) Bitkilerdeki Akraba Seçilimi Daha önce de belirttiğimiz gibi Akraba Seçilimi en ilkin canlılarda bile görülmektedir. Günümüzde oldukça gelişmiş yapılara ulaşabilen bitkilerde de akraba seçilimi görmek mümkündür. Kanada'daki McMaster Üniversitesi'nden Susan Dudley, yaptığı bir araştırma sonucunda Cakile cinsi deniz roketleri bitkilerinin akrabalarıyla olan ilişkilerini ortaya koymuştur. Araştırmaya göre, aynı toprakta yetiştirilen, akraba olmayan bitkiler daha fazla toprak için birbirleriyle sürekli ve vahşi bir rekabet içerisindeyken akraba olanlar aynı toprağa yerleştirildiğinde bu rekabeti neredeyse hiç göstermemişlerdir. 6) İnsan Spermindeki Akraba Seçilimi Birçok canlı türünde olduğu gibi insan türünde de spermler mayoz bölünmeyle üretilmektedir ve eşeyli üreme mekanizmalarından ötürü her bir sperm birbirinden oldukça farklı bilgiler taşıyabilmektedirler. Yapılan bir araştırma, yumurtaya ulaşmak için birbiriyle yarışan spermlerin bazılarının, kendilerine genom açısından %50'den fazla benzeyen bireylere yakınlarsa, yumurta içerisine girebilmek amacıyla harcanan akrozom yapılarını çok daha hızlı harcayarak kendilerini feda ederler ve genetik benzerliği yüksek olan spermlerin daha kolay yumurta içerisine girebilmesini sağlarlar. İnsanlarda da kendi akrabalarına karşı gösterilen, kimi zaman özellikle ülkemizdeki aşırı fedakarlık örnekleri, insanda da tüm doğa yasalarının aynen işlediğini bize hatırlatmaktadır. Yapılan psikolojik ve sosyolojik araştırmalar, bütün ülkelerdeki insanların kendi akrabalarına her zaman daha fazla önem verdiklerini ve onlar için daha fazla fedakarlık yapacaklarını göstermektedir. ***
- 7 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Akraba Seçilimi ve Benzer Fedakarlık Örnekleri 1) Güneş Kuyruklu Maymunlar'da Anneler Arası Dayanışma Güneş Kuyruklu Maymunlar (Cercopithecus solatus), sosyal olarak yaşayan bir primat türüdür. Bu maymunlar, sürüler halinde, Gabon ülkesinin nemli ve yeşil ormanlarında yaşarlar. Yarı-karasal bir yaşam tipine sahiptirler, yani yaşamlarının yarısını ağaçlar üzerinde, yarısını ise yerde yaşarlar. Bu türü akraba seçilimi açısından ilginç kılan özellik, anne maymunlarda görülmektedir. Bir tehlike ya da risk karşısında, anne olan (yavrulara sahip olan) bireyler arasında sıkı bir dayanışma görülürken, anne olmayan bireyler dışlanır veya en azından aynı şekilde karşılanmaz. Üstelik bu önyargı tüm anneler arasında eşit değildir. Daha yakın akraba olanlara gidildikçe, dayanışmanın ve karşılıklı ayrıcalıkların arttığı görülmektedir. Daha uzak akrabalara doğru gidildikçe ise bu önyargı hızla azalır; ancak asla anne olmayanlara karşı olan düzeylere inmez. Bu, akraba seçiliminin ilginç bir örneğidir. 2) Sosyal Böceklerde Kısırlık Akraba Seçilimi'nin en net olarak görüldüğü canlı grupları şüphesiz sosyal böceklerdir. Sosyal böcekleri incelemek hemen her açıdan ilginç olsa da Zar Kanatlılar'daki bir durum, Akraba Seçilimi'nin önemini vurgulamaktadır. Bu böcek grubundaki işçi böceklerin bir kısmı doğuştan kısırdır. Normalde, Doğal ve Cinsel Seçilimler buna asla izin vermezdi. Ancak böcekler, kısır olmayanların kendi genlerinin de devamlılığını sağlayacağına "güvenerek", Evrimsel Süreç'te üreme yetilerini yitirmişlerdir. Böylece kendileri toplayıcılığa ve yuva bakımına yönelik özelliklerine (güç, enerji, dayanıklılık, esneklik, vb. gibi) çok daha fazla önem verebilmektedirler. Bu sayede hem bir grup aynı türe ait birey üremeyle ilgilenirken, bir diğer grup yuvanın ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Bu, büyüleyici bir Akraba Seçilimi örneğidir. 3) Sincaplardaki Alarm Çağrıları Pek çok tür gibi sincaplar da birbirlerini avcılara karşı uyarmak için yüksek sesli alarm çağrıları yaparlar. Bu "cırlak" sesler, diğer bireyleri uyararak kaçmalarını sağlar. Ancak öte yandan çıkarılan bu yüksek ses, avcıların daha fazla dikkatini çekerek, alarm çağrısı yapan bireyin yerinin daha kolay tespit edilmesine sebep olur. Dolayısıyla bu, bireylerin kendileri pahasına gruplarının, türlerinin ve hatta civardaki diğer türlerin hayatını korumaya yönelik sergilenen ilginç bir davranıştır. Cornell Üniversitesi'nden Paul Sherman'ın bu hayvanlar üzerinde yaptığı bir araştırmaya göre, bir birey, eğer etrafında daha fazla akrabası varsa, daha yüksek sesle uyarı vermektedir. Ancak etraftaki veya yakınlardaki akrabaların sayısı azaldıkça, bu alarm çağrılarının şiddeti azalmaktadır. Aynı davranış birçok kuş grubunda da görülmektedir. ***
- 7 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Akraba Seçilimi ile ilgili anlaşılması gereken ilk şey, Akraba Seçilimi'nin bir fedakarlık türü olduğudur. Her Akraba Seçilimi'nde mutlaka fedakarlık bulunması gerektiğidir (ancak her fedakarlıkta Akraba Seçilimi bulunmak zorunda değildir.) Dolayısıyla, Akraba Seçilimi'nin işleyebilmesi için şu iki koşul gereklidir: 1- Akrabanın Tanınması: Doğal olarak, tahmin edileceği üzere, Akraba Seçilimi'nin ilk adımı, bir diğer bireyin akrabalık miktarını algılamaktan geçmektedir. Yani sadece bir diğer bireyin sizin akrabanız olup olmadığını anlamak yetmez, aynı zamanda bu akrabalığın derecesini de bilmek gerekmektedir. Bunun için canlılar birçok mekanizma geliştirmişlerdir. Bu doğrudan beyin ile ilgilidir, çünkü beyin büyüdükçe duyu organlarından gelen bilgiler daha ayrıntılı analiz edilebilir ve bu sayede en ufak farklılıklar bile ayırt edilebilir. Bildiğimiz kadarıyla, protozoalar gibi daha ilkin canlı grupları da dahil olmak üzere hemen her canlıda akrabaları tanıyacak mekanizmalar evrimleşmiştir. Bunlar gerek hücrelerin üzerinde bulunan glikoproteinler gibi ayırt edici kimyasallar aracılığıyla, gerekse de duyu organlarına hitap eden sesler, kokular, görüntüler ve benzerleri ile olmaktadır. 2- Akışkan Popülasyonlar: Popülasyonların "akışkanlığı", yani bir ortama ne kadar yayıldıkları ve ne kadar geniş alanlarda bulundukları, akraba seçilimini etkilemektedir. Örneğin sosyal hayvanlar, birbirlerine bütünleşik yapılarda bulunurlar ve akraba grupları sürekli bir aradadır. İşte bu durumlarda Akraba Seçilimi çok daha yoğun olarak işleyebilir. Ancak kimi bazı diğer canlılarda bu yayılım çok daha yaygındır, dolayısıyla akraba seçilimi, diğer seçilim ve çeşitlilik mekanizmalarınca baskılanır ve daha seyrek görülür, hatta kimi durumda hiç ayırt edilemez. Dolayısıyla sosyal yapıya sahip türler, kendi soylarının devamlılığı için akrabalarına küçük gruplar içerisinde ayrıcalıklar tanırlar ve onları kollarlar. Tüm bu anlattıklarımız, en başta de belirttiğimiz gibi çok kapsamlı matematiksel modellere oturtulmuştur ve artık net bir şekilde doğada analiz edilebilmektedir. Bunlara burada girerek sizleri zorlamak istemiyoruz, ancak örnekler üzerinden giderek gerek genel olarak fedakarlık, gerekse de Akraba Seçilimi'nin daha iyi anlaşılmasını hedefleyeceğiz. ***
- 7 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Evrimsel Sosyoloji ve Popülasyon Genetiği açısından bakıldığında akraba seçilimi, bireyler arasındaki gen frekanslarının akrabalık ilişkilerine bağlı olarak değişimi olarak tanımlanmaktadır. Biyoloji açısından baktığımızda, bir canlının iki temel amacı vardır: hayatta kalmak ve üremek. Canlı, bu ikisini gerçekleştirmek zorundadır ve gerçekleştiremezse, soyu tükenir. Bu sebeple tüm canlılığı motive eden bu iki kavram çok büyük önem taşımaktadır. Ancak Akraba Seçilimi, temel olarak Doğal Seçilim (hayatta kalmak) ve Cinsel Seçilim (üremek) olarak kategorize edebileceğimiz bu iki doğa yasasına karşı bir konumda yer almaktadır ve onları dengelemektedir. Akraba Seçilimi, diğer seçilim mekanizmalarından şu özelliği ile ayrılır: temel olarak bir doğa yasası değildir ve her canlı için geçerli olmak zorunda değildir (diğer seçilim ve çeşitlilik mekanizmaları istisnasız her canlı için az ya da çok geçerli olmak durumundadır). Aslında Akraba Seçilimi de her canlıda mutlaka bir miktar bulunmaktadır; ancak bu düzey kimi zaman diğer mekanizmalar tarafından baskılanır ve dışarıdan gözlenemez. İşte bu sebeple Akraba Seçilimi hem bir doğa yasası, hem de bir Evrim ürünüdür. Temel olarak Akraba Seçilimi arkasında yatan mantık, günümüzde Richard Dawkins'in başını çektiği "Bencil Gen Kuramı"na dayanmaktadır ve bu kuram için önemli bir mihenk taşı görevi görmektedir. Bu kurama göre genler, bedenleri kullanan virüsler gibidir. Tek amaçları hayatta kalmak ve kendilerini çoğaltmaktır. Her gen (ya da genel olarak genom) arasında rekabet vardır ve dolayısıyla günümüzde gördüğümüz yaşam mücadelesi doğada bulunmaktadır. Ancak genler, kendilerine benzeyen gen yapılarını korumak isterler, buna meyillidirler. Dolayısıyla, yakın akrabalardaki benzerlikler, genlerin birbirlerini kollamasına sebep olmaktadır. Bu anlatımda genleri "düşünen mekanizmalar" gibi tanımlamaktayız; ancak bu elbette bir metafordur. Anlatılmak istenen, genlerdeki yapıların evrimsel süreçte birbirlerini kollayanların daha başarılı olabildiği şekilde evrimleştiğidir. Bu konu, halen tam olarak aydınlatılamamış olmakla birlikte, akrabalar arasında ayrı bir seçilim olduğu tartışılmaz bir gerçektir ve az sonra değineceğimiz ve çok daha fazlalaştırılabilecek olan örneklerle sergilenmektedir. Ancak bu örneklere geçmeden önce, Akraba Seçilimi'nin nasıl işlediğini ele almamız gerekir. ***
- 7 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Akraba Seçilimi'nin kökenleri, büyük doğa bilgini ve Evrim Kuramı'nın Babası olarak anılan Charles Robert Darwin'e kadar gitmektedir. Darwin, Türlerin Kökeni'nde konuyu şöyle ele almaktadır: "Aşılamaz gibi görülen bu zorluk [akrabaların ve türlerin birbirlerine fedakarlıkta bulunması], seçilimin akrabalara ve bireylere uyarlanabileceğini düşündüğümüzde ve bu sayede istenen sonuca ulaşılabildiği düşünüldüğünde yok olmaktadır." Akraba Seçilimi, günümüzde Evrimsel Biyoloji'nin istatistik ve matematik ile harmanlandığı Popülasyon Genetiği dalının vazgeçilmez unsurlarından biridir. 1930 yılında R.A. Fisher tarafından, akraba seçilimi ile ilgili ilk matematiksel modeller geliştirilmiştir. Daha sonra 1932 ve 1955 yıllarında J.B.S. Haldane daha kapsamlı modellerle akraba seçiliminin daha iyi tanınmasını sağlamıştır. 1963 ve 1964 yılları boyunca yaptığı çalışmalarla W.D. Hamilton ise Akraba Seçilimi'nin Babası olarak anılmaya başlanmış ve Hamilton yaptığı matematiksel çalışmalarla, tüm Dünya'daki bilim insanlarınca, Doğal Seçilim'den bağımsız bir seçilim türü olduğunun anlaşılmasını sağlamıştır. George Price ise modelleri daha da derinleştirerek, Hamilton'dan aldığı bilgileri zenginleştirmiştir. Ancak "akraba seçilimi" kalıbı ilk olarak 1964 senesinde John Maynard Smith tarafından ortaya atılmıştır. Dolayısıyla Smith'in ağzından bu yeni seçilim tipini dinlememiz en doğrusu olacaktır: "Bu süreçlere [türler içerisinde ve türler arasında meydana gelen seçilim süreçlerine] ben sırasıyla akraba seçilimi ve grup seçilimi diyorum. Akraba Seçilimi zaten Haldane ve Hamilton tarafından tartışılmıştır. (...) Akraba Seçilimi diyerek bahsettiğim, söz konusu bir bireyin yakın akrabalarını da etkileyen ve popülasyonun yetişme biçiminde herhangi bir kesintiye sebep olmayacak karakterlerin evrimidir." Bunu biraz daha açacak olursak büyük Evrimsel Biyolog John Maynard Smith, akraba seçilimi kalıbını bir bireyin yakın akrabalarını da etkileyen karakterleri (özellikler) Evrimsel Süreç'te kazanması (ya da kaybetmesi) olarak kullanmaktadır. ***
- 7 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** GİRİŞ: Akraba Seçilimi, temel olarak birçok hayvan türünde görülmekte olan ve bireylerin özellikle kendilerine yakın akrabalığı bulunan bireylere ayrıcalık tanımaları sonucu oluşan seçilim tipidir. Bu konuda ilginç olan ve bir süre kafaları karıştırmış olan durum, kimi zaman türlerin kendi hayatları ya da uyum başarıları (fitness) pahasına, akrabalarını korumaları veya onlara destek olmalarıyla ilgilidir. Bu durum, günümüzde halen Evrim Karşıtları tarafından cahilce kullanılmakta ve sanki Evrimsel Biyoloji ile açıklanamıyormuş gibi bir izlenim uyandırmaktadır. Akraba Seçilimi sayesinde bir türün sadece en güçlüleri, daha doğrusu ortama en adapte olanları değil, aynı zamanda akrabalarını en iyi koruyan ve kollayanları seçilmektedir. Çünkü eğer bir birey bir ortamda başarılı olacaksa, kendisini başarılı kılan bu genlerin bulunma ihtimalinin en yüksek olduğu bireyler, yakın akrabalarıdır (akrabalarda genetik yapı birbirine oldukça benzerdir). Dolayısıyla türün devamlılığı için, sadece bir bireyin değil, benzer genleri taşıyan tüm akrabalarının korunması gerekmektedir. Akraba Seçilimi ile doğrudan ilişkili olarak doğan kavram, kuşkusuz ki fedakarlık (altruism) davranışıdır. Fedakarlık, ortak çalışma sonucunda doğar ve kimi zaman "aşırı"ya kaçarak türün kendi hayatı pahasına karşı tarafı koruması/kollamasıdır. Tanımından da görülebileceği gibi, Akraba Seçilimi ile doğrudan ilişkilidir. Şimdi bu iki kavram üzerine yoğunlaşarak, yeni Seçilim Mekanizma'mızı daha yakından tanıyalım: ***
- 7 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
*** Başlarken; Bu yazımızı Evrim Mekanizmaları'nı anlatan aşağıdaki başlıkları tamamladıktan sonra ele aldık. EVRİM MEKANİZMALARI (1): EVRİM NASIL GERÇEKLEŞİR? EVRİM MEKANİZMALARI (2): Doğal Seçilim EVRİM MEKANİZMALARI (3): Yapay Seçilim. EVRİM MEKANİZMALARI (4): Cinsel (Seksüel) Seçilim Bu yazımızı tüm Evrim Mekanizmaları'nı bitirdikten sonra yazıyoruz. Çünkü değeri sonradan anlaşılan ve üzerinde yeni yeni kapsamlı araştırmaların yapılmaya başlandığı, daha da ötesi, tıpkı Cinsel Seçilim gibi çok uzun zamanlar Doğal Seçilim'in bir alt başlığı olarak kabul edilmiş, ancak sonradan değerinin anlaşılmasıyla ayrı bir seçilim mekanizması olduğu anlaşılan Akraba Seçilimi'nden ve bu seçilim tipine bağlı olarak ortaya çıkan fedakarlık (atruizm) ve benzeri davranışlardan bahsedeceğiz. Böylece Evrim'in "Seçilim Mekanizmaları"nın sayısı 4'e çıkmış oluyor. (1): Doğal Seçilim. (2): Yapay Seçilim. (3): Cinsel (Seksüel) Seçilim. (4): Akraba Seçilimi. Lafı uzatmadan hemen konumuza girelim: ***
- 7 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
EVRİM MEKANİZMALARI (4): Cinsel (Seksüel) Seçilim
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
*** Kaliforniya Üniversitesi'nden David Reznick ve meslektaşları Endler'in harika sonuçlar elde ettiği deneysel deresini dokuz yıl sonra ziyaret etti. Endler'in deney için seçtiği popülasyonun torunlarından örnek aldılar. Erkekler şimdi çok daha parlak renkliydi, dişi güdümlü eğilim fazlasıyla devam etmişti. Endler'in gözlemlediği sonuçların onaylanmasının yanı sıra tilkiler örneğinde (Dawkins’in aynı kitabında önceki bölümde anlatılır) görüldüğü gibi beklenmedik "Genetik Sürüklenme"ler gerçekleşti. Dişi ve avcı baskısı ile gerçekleşen evrimsel değişiklikler sadece beneklerin sayısı ve boyutuyla alakalı değildi. Düşük avlanmanın olduğu derelerdeki lepistesler eşeysel olgunluğa, yüksek avlanmanın olduğu derelerdeki lepisteslerden daha geç ulaşırlar, erginliğe ulaştıklarında daha büyük vücutludurlar, daha az sıklıkla yavrularlar ve bir seferde daha az sayıda yavrularlar ve yavruları daha büyüktür. *** Özet: Deney "Seksüel Seçme" ve "Avcı Seçmesi"ni (Doğal Seçilim'i) açıkça gözler önüne sermiştir. Avcıların az olduğu yada zayıf olduğu yerlerde lepistesler "Seksüel Seçme" baskısıyla değişimler gösterirken, avcıların etkili olduğu yerlerde ise Seksüel Seçme ile avcının seçmesi arasında bir denge politikası oluşmuştur. Bütün bu seçilimler tıpkı Dimitri Belyaev'in tilkilerinde olduğu gibi genetik sürüklenmelere yol açmış ve Lepisteslerin boyutlarına, üreme sürelerine, erginlik yaşlarına da etki etmiştir. ***- 8 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
EVRİM MEKANİZMALARI (4): Cinsel (Seksüel) Seçilim
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
*** Dolayısıyla durum şuydu: Lepistesler beşi iri, beşi ufak taşlı 10 havuza rastgele ayrıldılar. .... On lepistes kolonisinin de 6 ay boyunca avcılar olmadan üremesine izin verildi. Gerçek deney bu noktada başladı. Endler, iri taşlı 2 havuza ve ufak taşlı 2 havuza birer 'tehlikeli avcı', bunların dışında kalan iri taşlı 2 havuza ve ufak taşlı 2 havuza da altışar ''zayıf avcı'' koydu. Kalan iki havuzda ise lepistesler herhangi bir avcı olmadan ürediler. Deneye başlandıktan 5 ay sonra Endler bütün havuzlarda yoklama yaptı; tüm havuzlardaki tüm lepisteslerin beneklerini saydı ve ölçtü. Bundan 9 (deney başladıktan sonra 14) ay sonra aynı şekilde bir yoklama daha yaptı. Bu kadar kısa bir sürenin ardından bile sonuçlar oldukça şaşırtıcıydı. Endler balıklardaki renk örüntüleri için pek çok ölçüt kullandı. Bunlardan biri ''balık başına düşen benek sayısı'' idi. Peki, ne buldu ? Lepistesler havuzlarına ilk konduklarında, yani avcılar konmadan önce, benek sayısı büyük bir çeşitlilik arz ediyordu çünkü balıklar çok çeşitli avcıları barındıran çok çeşitli derelerden toplanmışlardı. Herhangi bir avcının ortama salınmadığı ilk altı ay boyunca balık başına düşen ortalama benek sayısı tavan yaptı. Bu muhtemelen dişiler tarafından yapılan "Eşeysel Seçilim"den kaynaklanıyordu. Daha sonra ortama avcılar sokulduğunda keskin bir değişiklik oldu. Tehlikeli avcının bulunduğu dört havuzda ortalama benek sayısı taban yaptı (düştü). 5. aydaki yoklamada bu fark açıkça görülüyordu ve 14. ayda yapılan yoklamada benekler daha da azalmıştı. Ama avcı olmayan 2 havuzda ve zayıf avcının bulunduğu 4 havuzda da benek sayısı artmaya devam ediyordu. 5. aydaki yoklamada bir doygunluk noktasına ulaşmış, 14. ay yoklamasına dek yüksek seviyelerde kalmıştı. Benek sayısı açısından bakıldığında zayıf avlanma ile avcı olmaması durumları arasında fark görünmüyordu. Kendisini, dişilerin yüksek benek sayısını tercih etmesi şeklinde gösteren eşeysel seçilim ikisine de baskın çıkmıştı. Benek sayısı ile ilgili bu kadar bilgi yeter. Beneğin büyüklüğü de en az sayısı kadar ilginç bir hikaye anlatmaktadır. Güçlü ya da zayıf avcıların varlığında, iri taşlı zeminlerde görece büyük benekliliği teşvik ederken, ufak taşlı zemin görece küçük benekliliği teşvik etmiştir. Bu durum kolaylıkla şu şekilde yorumlanabilir: benek büyüklüğü taş büyüklüğünü taklit etmektedir. Etkileyici olan, Endler'ın, avcıların olmadığı havuzlarda bunun tam tersini gözlemlemiş olmasıdır. Doğal Seçilim erkek lepisteslerde, ufak taşlı zeminde büyük, iri taşlı zeminde ise küçük benekleri desteklemiştir, zira altlarındaki zemini taklit etmeyip daha kolay göründükleri için dişileri daha çok cezbetmişlerdir! ***- 8 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
EVRİM MEKANİZMALARI (4): Cinsel (Seksüel) Seçilim
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
*** Lepistesler üzerinde ilginç olan şey ise Endler'in bu dengenin farklı derelerde nasıl farklılık gösterdiğini bilfiil gözlemleyebilmesiydi. Ama Endler daha da iyisini yaptı; bu gözlemler hakkında deneyler yaptı. Kamuflajın evrimini ortaya koymak için ideal bir deney hazırlamak isteseydiniz ne yapardınız? Kamuflaj sahibi hayvanlar, bulundukları zemini andırırlar. Hayvanların, onları deneysel olarak yerleştirdiğiniz bir ortamın zeminini andıracak şekilde gözlerinizin önünde evrim geçirdiği bir deney tasarlayabilir misiniz? Veya tercihen, her birinde farklı birer popülasyon bulunan iki zemini? Deneyimizde seçilim insanlardan tarafından değil, avcı (hayvanlar) ve dişi lepistesler tarafından yapılacak. İki deneysel soy arasındaki tek fark onlara vereceğimiz farklı zeminler olacak. Endler, lepisteslerin tropikal dünyasını simüle etmek için büyük bir sera yaptı ve içine 10 havuz yerleştirdi. 10 havuzun dibine de taş koydu ama bunların 5'indekiler iri, diğer 5'indekiler ise ufak taşlardı. Bu işin nereye varacağını görüyor olmalısınız. Öngörü şuydu; yoğun bir avlanmaya maruz kaldıklarında, her iki zemindeki lepistesler evrimsel süreçte, kendi zeminlerini andırmak doğrultusunda farklılaşacaklardı. Avcı baskısının olmadığı ya da az olduğu yerlerde ise erkekler, dişileri cezbetmek için daha belirgin renklere sahip olmaya meyledeceklerdir. Havuzların yarısına avcı koyup, yarısına koymamaktansa Endler yine zekice bir şey yaptı. 3 farklı avlanma seviyesi belirledi: - 2 havuzda (biri küçük, diğeri büyük taşlı) hiç avcı yoktu. - 4 havuzda (ikisi küçük,ikisi büyük taşlı) tehlikeli turna çiklidi avcı olarak bulunuyordu. - Kalan 4 havuzda başka bir balık türü olan ve lepistesler için görece zararsız olan Rivulus hartii koydu. (Zayıf avcının olması hiç avcı olmamasından daha iyi bir kontrol koşuludur. Bunun nedeni, Endler'in de açıkladığı gibi, bu deneyde iki doğal koşulun canlandırılmaya çalışılmasıdır ve doğada hiçbir avcının bulunmadığı bir dere bilinmemektedir. Bu nedenle güçlü ve zayıf avlanma arasındaki karşılaştırma daha doğal bir karşılaştırmadır.) ***- 8 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
EVRİM MEKANİZMALARI (4): Cinsel (Seksüel) Seçilim
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
*** Eşeysel Seçilim ve Avcı'nın Seçmesi, doğal seçilimin alt başlıkları da olsa, evrimleşmede ne kadar önemli olabilecekleri, Lepistes balıkları üzerinde yapılan deneylerde net bir şekilde ortaya konmuştur. Bilim adamı ve evrim biyoloğu Dr. John Endler, Yaban Hayatında Doğal Seçilim (Natural Selection In The Wild, 1986) isimli kitabın yazarıdır. Önemli bir çok çalışmasından birisi de, lepistesler üzerine yaptığı deneydir. Aşağıda, Richard Dawkins’in "Yeryüzündeki En büyük Gösteri" kitabından bu deneyi anlatan bir bölüm bulacaksınız: Lepistesler, oldukça popüler tatlı su akvaryum balıklarıdır. Erkek lepistesler, dişilerden daha parlak renklere sahiplerdir ve akvaryumcular onları daha da parlak renklere sahip olacak şekilde üretmektedirler. Endler, Trinidad, Tobago ve Venezüella'daki dağ derelerinde yaşayan yabani lepistesler (Poecilia reticulata) üzerinde çalışmıştır. Endler bu çalışmalarda yerel popülasyonların birbirlerinden çarpıcı şekilde farklı olduklarına dikkat etmiş. Bazı popülasyonlarda ergin erkekler neredeyse akvaryumlarda üretilenler kadar parlak, gökkuşağı renklerine sahiplermiş. Endler tıpkı dişi sülünlerin erkek sülünleri seçtiği gibi, dişi lepisteslerin atalarının da parlak renkli erkekleri seçmiş olabileceğinden şüphelenmiş. Diğer bölgelerde erkekler çok daha mat renklere sahipmiş ama yine de dişilerden daha renklilermiş. Dişiler kadar iyi olmasalar da erkekler de yaşadıkları çakıllı dere tabanında iyi kamufle olmuşlar. Endler, Venezüella ve Trinidad'daki birçok alanda yaptığı incelikli nicel karşılaştırmalarla, erkeklerin daha az parlak olduğu derelerde aynı zamanda (avcı hayvanlar tarafından gerçekleştirilen) avlanmanın da daha yoğun olduğunu gösterdi. Avlanmanın az olduğu yerlerde erkekler daha parlak renklilerdi ve büyük, gösterişli ve daha fazla sayıda beneğe sahiplerdi; böyle yerlerde erkekler dişileri cezbetmek için daha parlak renkler evrimleştirmekte özgürlerdi. Diğer dişilerin erkekler üzerinde kurduğu daha parlak renkler evrimleştirme baskısı, yerel avcı popülasyonlarının bu baskının tersi yönünde kurduğu baskı güçlü de olsa zayıf da olsa, birbirinden bağımsız olan bütün popülasyonlarda vardı. Her zaman olduğu gibi evrim, seçilim baskıları arasında bir denge kurar. ***- 8 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
EVRİM MEKANİZMALARI (4): Cinsel (Seksüel) Seçilim
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
*** Şimdi, Cinsel Seçilim'e biraz örnek verelim: *Belgesellerde sıklıkla görülebileceği gibi, pek çok erkek hayvan, ortamdaki dişiyi etkileyebilmek için birbiri ile savaşır, adeta dövüşürler. Bunlardan biri de Kuzey Denizfili (Northern Elephant Seal) olarak da bilinen türdür. Her sene çiftleşme dönemlerinde amansız savaşlar veren bu türün erkek bireylerinden kazananlar, 30-100 arası dişiyle çiftleşebilirken, kaybedenler kimi zaman hiçbir dişiyle çiftleşemezler. Bu sebeple her zaman en güçlü dişlere, çeneye ve kafatasına sahip olan bireyler, bu kanlı mücadelede daha avantajlı konumda olacaktır ve cinsel seçilim, bu canlılardan yana işleyecektir. *Belki de Cinsel Seçilim'in en meşhur örneği, tavuskuşlarıdır. Erkek tavuskuşlarının büyüleyici denebilecek kuyruk tüylerini hepimiz biliriz. Ancak ilginçtir ki, bu tüyler aslında onun için taşınmaz bir yüktür. Ve doğal ortamda bulunan tavuskuşları için, tek kelimeyle "ölümcüldür". Çünkü tavuskuşunu inanılmaz yavaşlatırlar ve avcılardan kaçmasını imkansız hale getirirler bu tüyler. Yıllarca bilim karşıtları bu tüyleri Doğal Seçilim'e karşı olarak sunmuşlardır ve "bir kuşa kaçmasında zorluk sağlayacak bir özelliğin evrim ile açıklanamayacağını ama insanın göz zevki için böyle güzel bir kuş yaratıldığıyla açıklanabileceğini" iddia etmişlerdir. Ancak artık biliyoruz ki tavuskuşlarının bu güzel ve ağır kuyrukları, dişilerin hep daha parlak renklere sahip ve uzun kuyruklu olan bireyleri seçmelerinden, yani cinsel seçilimden kaynaklanmaktadır. *Bir diğer örnek, yine dişi için birbiriyle akıl almaz sertlikteki mücadelelere giren geyiklerdir. Bazı geyik türleri, uzun boynuzları ve güçlü kafalarıyla, birbirleriyle inanılmaz hızlar ve güçlerde çarpışmaktadırlar. Sonunda yenilen erkek dişileri bırakır ve kazanan, birden fazla dişiyle bile çiftleşebilir. *Kuşlarda da özellikle Interseksüel Seçilim'e güzel örnekler bulunmaktadır. Ötüş frekansı, yüksekliği, biçimi; tüy renginin tonları, karışımları; yine kimi zamanlar dişiler için yapılan dövüşler; kimi zaman en iyi ve dayanıklı yuvayı kuran erkekler ve bu tip ikincil özellikler kuşların seçimini etkilemektedir. Etrafımızdaki bu çeşit çeşit renkteki kuşların var olma sebepleri, üzerlerindeki bu yoğun cinsel baskıdır. Bu, özellikle papağanlarda sık görülür. *Ve insan... İnsan'da da cinsel seçilim mevcuttur. Zekanın gelişimiyle birlikte belki seçilim tek taraflı, yani sadece dişilerin seçmesinden yana değildir ancak genellikle bu durumun hala geçerli olduğu söylenebilir. İlkel insanlarda, dişilerin seçimlerinin en kaslı, en güçlü, en dayanıklı ve kimi zaman en büyük üreme organına sahip erkeklerden yana olduğu bilinmektedir. Çünkü bunlar, aileyi daha iyi koruyabilecek bir eşe işaret etmektedir. Öte yandan ilkel insanlardaki erkeklerin de, daha iri göğüslü, daha geniş kalçalı kadınları tercih ettiğini biliyoruz. Çünkü iri göğüsler daha çok süt verebilecek ve iri kalçalar ise daha çok sayıda çocuk doğurabilecek bireyleri işaret etmektedir. Günümüzde ise zekanın daha da gelişmesiyle bu seçimler daha karmaşık bir hal almıştır. Ancak temel olarak pek çok erkeğin eğilimi ile kadının eğilimi, bazı sınırlar dahilinde genellenebilir. Renkli gözlü, renkli saçlı, açık tenli kadınlar tercih sebebi olabilirken; erkeklerden de yine daha sıkı bir görüntüye sahip olan, uzun boylu erkekler tercih sebebidir. Elbette ki bu tercihler kişiden kişiye çok değişebilmektedir. Fakat ne olursa olsun sonuç aynıdır: Fiziksel görüntü, cinsel seçilimde rol oynamaktadır. Örnekleri sınırsız arttırmamız mümkün. Ancak bu kadar örnek yeterli olabilecektir. Sonuç olarak görebildiğimiz üzere, doğada cinsel seçilim yönünden çok önemli evrimsel basamaklar geçirilmiştir ve geçirilmeye devam etmektedir. Cinsel Seçilim, Evrim'in kaçınılmaz bir parçasıdır ve kimi zaman (tavuskuşlarında olduğu gibi) Doğal Seçilim'den, yani hayatta kalmaktan daha büyük önem arz edebilmektedir. ***- 8 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
EVRİM MEKANİZMALARI (4): Cinsel (Seksüel) Seçilim
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
*** Cinsel Seçilim, 3'e ayrılır: 1) Intrasexual Selection (Aynı Cinsiyettekiler Arası Dövüş) 2) Intersexual Selection (Eş Seçimi) 3) Sexual Conflict (Eşeysel Çatışma) İlk madde genellikle doğrudan erkeklerle ilgilidir ve genelde dişilere arası mücadele görülmez. (Elbette doğada örnekleri görülür ancak erkekler arası olan savaş, her zaman dişiler arası olandan çok daha fazla ve haşindir.) Bunun nedeni, doğada çok büyük oranda, türlerin dişilerinin erkeklerini seçmesi durumunun geçerli olmasıdır. Kuşlardan, insana, böceklere kadar pek çok türde genel olarak dişiler seçici konumda, erkekler ise seçilen konumdadır. Bilim insanları bunlarla ilgili pek çok teoriler ileri sürmektedirler. Bunlardan en ilginci, dişilerin daha çok seçici olmasının sebebine yönelik bir açıklama olan, gamet miktarıdır. Dişiler, genellikle erkeklere göre kıyaslanmayacak kadar az sayıda gamet üretirler. Örneğin insanda, dişiler çiftleşmede kullanılmak üzere 1 yumurta (gamet) üretirken, erkek milyonlarca sperm (gamet) üretmektedir. Bu, zincirleme bazı etkiler sonucunda dişileri daha değerli, erkekleri daha değersiz veya ikincil derece değerde kılmaktadır. Çünkü doğada seyrek bulunan her zaman kıymetlidir. Kim bilir, belki de erkeklerin yüzlerce, binlerce yıldır kadınlar üzerinde kurmak istedikleri amansız baskılar, bu psikolojik ve biyolojik geri kalmışlığın bilinçaltına yerleşmiş gölgeleme arzusundan ileri gelmektedir. Yukarıdaki 3 maddeyi biraz açmak gerekirse: Birinci maddede; (Aynı Cinsiyettekiler Arası Dövüş) yani Intraseksüel Seçilim'de, genellikle ikincil eşey karakterleri dediğimiz özellikler seçilir ya da elenir. Örnek olarak boynuzlar, antenler, vb. verilebilir. Bunlar genel olarak "silahlar" olarak da tanımlanabilir; çünkü erkek erkeğe, dişi için yapılacak mücadelede birincil derece öneme sahiptirler. İkinci maddede; (Eş Seçimi) yani Interseksüel Seçilim'de, genel olarak seçilen ya da elenen özellikler, "süs eşyaları" olarak isimlendirebileceğimiz, mücadelede birincil önemi olmayan ama çok açık seçim sebepleri olan özelliklerdir. Üçüncü madde; (Sexual Conflict) yani Eşeysel Çatışma daha teknik bir terimdir ve bir cinsiyeti etkilemeye çalışan karşıt cinsiyetteki bireylerin birbirleriyle çakışan yani fitness (fit olma durumu) bakımından eşit değere sahip özellikler evrimleştirmiş olmalarından kaynaklanır. Şu anda bu, bizim konumuz için fazla ayrıntılıdır, ancak aşağıdaki kaynaklardan bazı bilgiler edinebilirsiniz: http://publishing.ro...sexual-conflict http://en.wikipedia....Sexual_conflict Arnqvist, G. & Rowe, L. (2005) Sexual conflict. Princeton University Press, Princeton Dawkins, R. 1989. "Battle of the Sexes", pp. 140–165 in The Selfish Gene. Oxford: Oxford University Press ***- 8 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler:
-
EVRİM MEKANİZMALARI (4): Cinsel (Seksüel) Seçilim
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Evrim Kuramı
*** Günümüzde, cinsel seçilim zannediyoruz ki bütün bilim insanları tarafından tartışmasız bir biçimde Evrim Kuramı'nın mekanizmaları arasında yer almaktadır. Temel olarak rastgele olmayan çiftleşme de denen bu olay, Charles Darwin'in de kullandığı adıyla, Cinsel (Seksüel) Seçilim olarak bilinmektedir. Belirttiğimiz üzere, Cinsel Seçilim, Evrim'in şimdiye kadar keşfedilen mekanizmaları arasında tartışmasız bir yere sahiptir. Doğada hangi canlıya bakarsak bakalım, mutlaka cinsel seçilim görürüz; az veya çok olarak. Buna bilim dilinde bir tür üzerindeki cinsel baskı denir. Eğer ki tarafsız, bilimsel ve Biyolojik olarak hayata bakarsanız, tüm canlıların temelde iki amacı olduğunu görürüz: 1) Hayatta Kalmak 2) Üremek Bir düşünün, en kompleks ve zihinsel açıdan gelişmiş olarak gördüğümüz Homo sapiens sapiens (İnsan) bile, sanat üretmeyebilir, edebiyat yapmayabilir, dua etmeyebilir, Dünya turuna çıkmayabilir, kariyere sahip olmayabilir, mutlu olmayabilir, kendine önem vermeyebilir, sosyal bir çevresi olmayabilir... Hayat emeliniz olarak yukarıda saydığımız iki nokta hariç ne derseniz deyin, onu yapmadan var olabilir, biyolojik olarak varlığınızı sürdürebilirsiniz. Belki sizin için bir anlamı olmayabilir öyle bir hayatın ama en nihayetinde, varlığınızı korur ve ürerseniz, insan türünün devamını sağlarsınız. Ancak insanların tamamı, aynı anda, hayatta kalma mücadelesinden ya da daha önemli olarak üremekten vazgeçerlerse, insan türünün soyu 80-100 sene içinde tükenir. Çünkü şu anda doğan bir bebek bile, eğer hiç kimse üremezse, 80-100 yıl içerisinde ölecektir ve o da üremeyeceği için insan soyu devam edemez. Bunu, eşeysel olarak üreyen tüm canlılara genelleyebiliriz. Doğada her hayvan, ilk olarak doğumundan ölümüne kadar yaşam mücadelesi verir. Sonrasında üreme mücadelesi... Üreme mücadelesi, dediğimiz gibi, türlerin bazı bireyleri üzerinde cinsel baskı dediğimiz unsuru oluşturur. Bu, karşı cinsi etkileyebilmek için bir bireyin sahip olması gereken özellikler ve bu özelliklerden olan sapma miktarı olarak değerlendirebilir. Çünkü doğada bireyler, çiftleşebilmek için birbirleriyle mücadele etmek durumundadır. Ve bazı özelliklere sahip olan bireyler, diğerlerine göre daha avantajlı konumda olurlar ve üreme şansları artar. ***- 8 cevap
-
- Evrim Üzerine
- ODTÜ Genetik Topluluğu
-
(ve 2 diğerleri)
Yapıştırılan Etiketler: