-
İçerik Sayısı
3.724 -
Katılım
-
Son Ziyaret
-
Lider Olduğu Günler
30
İçerik Tipi
Profil
Forumlar
Bloglar
Fotoğraf Galeresi
- Fotoğraflar
- Fotoğraf Yorumları
- Fotoğraf İncelemeleri
- Fotoğraf Albümleri
- Albüm Yorumları
- Albüm İncelemeleri
Etkinlik Takvimi
Güncel Videolar
GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
*** Sayın yeniçeri; Neden silahlı eylem yok demişsiniz... Dosya ilerledikce bunların örneklerini bir bir göreceksiniz.! Şimdilik en azından iki örnek vermek istiyorum ardından Fettulah Gülen sizin sorunuzu yanıtlasın... Satır aralarından neden silahlı eylem yok sorusuna nasıl taşeron kullanıldığını herkes görüp anlayacak... Ahmet taner Kışlalı "Fettulahcılar dosyası"nı açtıktan kısa bir süre sonra,"Necip Hablemit oğlu'nun da "Fettulahcılar ve Hizbullahcılar" dosyalarını açıp bazı delillere ulaştıktan sonra öldürüldüklerini sağır sultan bile duydu ve biliyor... ve diğer öne sürdüğünüz soruların yanıtlarını da, bu dosya ilerledikce herkes gerçekleri görüp öğrenecek... Biraz sabredin ve Sorduğunuz ilk soruya Fettullah Gülenin "Pendik Camii'nde 1992 yılında yaptığı konuşmada" neler söyleyerek sizi yanıtladığını bir okuyalım isterseniz... Gülen'in, Pendik Camii'nde yaptığı konuşma kaseti ortaya çıktıktan sonra dönemin yayın organlarında hangi yazılar çıkmış bir de ona örnek verelim...Daha devamı da var ama şimdilik bu kadar yeterli...Yavaş yavaş sindire sindire ilerliyelim...Hatta daha da kısa alıntılarla ilerlemekte yarar var uzun yazıları okumaktan sıkılanlar bile sıkılmadan okuyabilsinler... İçinizden bazılarının bu konuşmanın çok yerinde ve doğru olduğunu söyleceğiniz malesef bir gerçek... Sadece hatırlatmam gereken şu.! O dönemin Şeriat kasaplarını övemekle,aynı ruhu taşındığını söylemekle, Fettullah Gülen'nin kendisi, Onun lideri olduğu Nur cemaati ve onları şu yada bu şekilde destekleyenler, hoş görenler, hoş göstermeye çalışanlar ile Şeriatçı kasaplar, taşeron katiller arasında ne fark vardır.? *tna ***
-
*** FETTULLAH DOSYASI - 1 Devamı... "Hocanın Okulluları". Tam 206 sivil toplum örgütünün desteğiyle geçenlerde yayımlanmış bir kitap var: Okuyun ve eğer dehşet içinde kalmazsanız, madalyayı hak edin! Kitap, korkularından ismini veremeyen iki gencin iki ayrı öyküsü.. Yoksul aileler.. Devşirilmiş zeki çocuklar.. uzanan "insan" eli.. Yavaş yavaş yıkanan beyinler.. Cumhuriyeti yıkmak için koşullandırılan bir gizli ordu.. Başkaları, işçiyi, esnafI, memuru elde etmeye çalışırken, tüm gücünü "başarılı öğrencilerin beyinlerini kendi felsefesi ile doldurmaya" yöneltmiş bir cemaat.. Anlattıklarının her satırı, noter kanalıyla belgelenmiş.. İmzalanmış.. Ve, "onlar yalandı, biz kandırıldık!" demeleri için kendilerine önerilen milyonlarca dolar iddiaları.. Olayın içyüzünü en yakınlardan bilen birisi olan Prof.Dr. Turkan Saylan’ı deyimiyle: "Adeta bir bilimkurgu yaşıyor gibiyiz.. Altımız oyuluyor!" O kitabı, bu ülkenin üzerindeki kara bulutlardan endişe eden herkes okumalı.. Ve, Fethullahcılık hakkında öne sürülenlerin ne ölçüde inandırıcı olup olmadığına, herkes kendi vicdanında karar vermeli! Refah seçmeni üzerinde araştırma yapmış olan birisi anlattı geçenlerde. Deneklerle yüz yüze yapılan görüşmelerde, en çok bir söz kendisini etkilemiş. ürkütmüş.. Kanını dondurmuş. "-Tavşanı karşısından yaklaşarak yakalayamazsınız.. Arkasından sessizce dolanmak, acele etmemek gerekir!" Refah’ın "acilciler “i karşıdan yaklaştılar. Takunyalarının tüm gurultusu ile.. Ve uyuyan tavşanI uyandırdılar. Sabırlı, yalınayak avcılar ise yollarına devam ediyorlar.. Köprüyü gecene kadar "ayıya dayı" demeyi sürdürerek.. Ve de, "Biz onları ehlileştiriyoruz!" diyenleri yavaş yavaş ehlileştirerek.. Anadolulular bilirler. Fare, insan kulağını çok sever. Uykuda iken yaklaşır. Kemirirken büyük özen gösterir. Acıtmaz, sadece tatlı tatlı uyuşturur.. uyanıp da yokladığınızda, elinize artık kulağınız gelmez, kan gelir.. Demirel, Ecevit.. Fethullahcı subayları kurtarmak için geçmişte çaba sarf etmiş olan Çiller.. Yılmaz.. Cindoruk.. Fethullahcıların yakın ilişki içinde olduğu öne sürülen Moon TarikatI’nIn, ABD’deki toplantısına koşan Baykal.. Basında, Fethullah olayını "Ilımlı ve olumlu İslam" olarak göstermek için çırpınan saygın kalemler, TV programcıları.. Olasılıklar zaten belli.. Ya kandırıldılar, ya yanıltıldılar.. Ya -parasal veya siyasal- cıklar ilişkisi içine girdiler.. Ya da Nurculuk ve Fethullahcılık ile -Pof. Şerif Mardin gibi- bir gönül bağı oluşturdular.. şimdi çok merak ediyorum.. Acaba bu somut gerçekler karşısında ne yapacaklar, ne diyecekler? Herkes kendi başına bir açıklama yapmak zorunda! Kaynak: Ahmet Taner Kışlalı, 15 Mart 1998: *tna ***
-
"SİZCE" SORUSUNU CEVAPLAYACAK BİR KİŞİ EĞER ; 1-Ateist değilse... 2-Psikoloji dalında eğitim almamış uzman biri değilse... VERİLECEK HER YANIT NE OLACAKTIR.? 1- Gerçek mi?...Kurgusal mı? 2- Tespit mi?...Ön yargı mı?
-
*** FETTULLAH DOSYASI - 1 "Ilımlı, alçakgönüllü uzlaşmacı.. Cumhuriyetin kurucusuna ve temel değerlerine karşı dikkatli.. Müslümanlığın çağa açık güzel yüzü.. Fethullah Hoca bu mu? Demirel’in elinden ödül almakta mutlu olduğu.. Kardeşi Şevket Demirel’in bir çırpıda 400 burs sağladığı.. Öpüşmeyi sevmeyen Ecevit’in öpüştüğü.. Sevgili Toktamış’ın elele tutuştuğu.. Basının saygın kalemlerinin övgüler düzdüğü Fethullah Hoca, gerçekten de bu mu? Onlar mı yanılıyorlar?.. Yoksa devletin üç ayrı güvenlik biriminin hazırladığı üç ayrı "gizli" rapor mu yanlış bilgilerle dolu? İlk rapor, Emniyet Genel Müdürlüğüne ait.. 10 Mart 1992 tarihli. Şu satırlar var: "Fethullah Hoca’nın Talebeleri adlı örgüt.. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti niteliklerini değiştirerek, yerin Şeriat düzenini getirmeyi amaçlamaktadır.. (Bütün bilgiler) Tam anlamıyla ideolojik literatürde illegal bir örgütlenmenin varlığını ortaya koymaktadır." Rapor, yasadışı gizli örgütün -devletin başka birimlerine olduğu gibi- polise de sızdığını anlatıyor. Sadece Ankara Polis Koleji’nde, öğrencilerden %50’sine ulaşmayı başardığını vurguluyor. İkinci rapor, MIT’e ait.. 22 Aralık 1996 tarihli "Liderler Zirvesi"ne sunulmuş. Abdullah Çatlı ile Fethullah Hoca’nın ilişkisi.. Haluk Kırcı’nın, Hoca’nın örgütü tarafından korunup kollanması.. Mehmet Ağar ile İbrahim Şahin’in, Hoca ile Özer Çiller arasında aracılık yapması.. Hoca’nın, Büyük Birlik Partisi’ne büyük oranda parasal destek sağlaması.. Asya Finans’ın gerçek kuruluş amacı.. Hoca’nın ABD ve bazı Amerikan örgütleriyle ilişkisi.. vb. Doğru mu, değil mi? üçüncü ve son rapor ise, Genelkurmay’a ait.. Ve, bu rapora göre: Seksen ilin valisinden yaklaşık otuzu Fethullah’cı.. Fethullahcı’ların 257 okulunda, 4 bin öğretmen, 40 bin öğrenci var.. Öğrenci başına yaklaşık 650 dolar harcama yapılıyor.. Bu büyük parasal kaynak legal (yasal) değil.. Hoca’nın, okulları Milli Eğitim Bakanlığı’na devredebileceği yolundaki sözleri sadece "takiyye".. Fethullah’cı grubun amacı, uzun vadede bir İslam devleti kurmak.. Ve, devletin üç ayrı güvenlik biriminin hazırladığı üç ayrı "gizli" raporu, şu hükme varıyor: Fethullahcı örgüt, "Türkiye’deki siyasal Islamacılar içindeki en tehlikelisi!.." Kaynak: Ahmet Taner Kışlalı, 15 Mart 1998: *tna ***
-
TÖRE CİNAYETİNDE...Yine törelere uygun olarak ailenin kadınları cenaze törenine katılamamışlar... Kadın dernekleri varmış sadece son durağına götürülürken... En hazinide cenaze namazında orada bulunan erkekler imam sorunca ona haklarını helal etmişler.!.. YA YASEMİN ...O ... HAKKINI ONLARA HELAL ETTİ Mİ.?
-
*** *** İLK ÖYKÜ: Mecit, Rize Çayeli doğumlu. İstanbul'da kıraathane işletiyor, bir de giyim mağazası var. "Allah'a çok şükür, durumum iyi," diyor. Babasını 1979'da, henüz 10 yaşındayken kaybetmiş. O günden bugüne, hep kendi ayaklarının üzerinde durmaya çalışmış. Becermiş de... Yüzünde hep müstehzi bir ifade var. Küçük yaştan itibaren kendi ayaklarının üzerinde durmak zorunda kalan, pek çok güçlüğe tek başına göğüs geren, pek çok şeyi kendi başına öğrenen adamların iddiasını taşıyor. Akıl yürütmeleriyle, en karmaşık sorunları bile çözebileceğine inanıyor. Kim ne derse desin, o hep kendi kararlarıyla hareket ediyor. Gelin görün ki, söz babasından açılınca, yüzündeki o müstehzi ifade, yerini uzakta kalmış bir acıya bırakıyor. Başlıyor anlatmaya: "Babam Rize'de, çay fabrikasında aşçı olarak çalışıyordu. Gece geç vakit giderdi işe. Belinde hep çift silah taşırdı..." İyi de neden? Düşmanları mı vardı? "Babamın hiç düşmanı yoktu, çok sevilen bir adamdı. Eh, malum, Karadeniz'de insanlar silaha düşkün oluyor. Bir de o zaman ortalık karışıktı. Terör her yerdeydi. İşe gece geç vakit gidiyor ya, ne olur ne olmaz diye silah taşıyor. Sene 1979, altıncı ayın 15'i, fabrikada arkadaşlarıyla şakalaşıyorlar, gülüşüyorlar. Arkadaşları babamı yakalamış, sallıyorlar, 'Yapmayın!' diyor, 'Üzerimde silah var.' Arkadaşları dinlemiyor, devam ediyorlar. Babam yere yuvarlanıyor, üzerindeki silah ateş alıyor..." Mecit ufacık çocuk. Annesi, kendinden bir yaş büyük ağabeyi, dört de küçük kardeşi, sabah hep birlikte babasının vurulduğu haberiyle uyanıyorlar. Büyük bir acı yaşıyor Mecit. Ama acının ötesine geçen bir şey var kafasında. Babasının şakalaşırken vurulduğuna inanmak istemiyor. Bir insan bu kadar basit ölemez diye düşünüyor. Dayısı, "Boşu boşuna başka şeyler düşünmeyin, şakalaşırken silah ateş almış," diyor ya, Mecit'i ikna edemiyor. Ufacık yaşında olayın nasıl gerçekleştiğini araştırmaya başlıyor. Ölümün acısını bastıran bir şey bu kuşku. İntikam farz mı? Fabrikada o sırada gece vardiyasında çalışan, olay sırasında orada bulunan işçileri, babasının arkadaşlarını dinliyor. "Araştırdık, soruşturduk, düşündük, babamın gerçekten kaza eseri vurulduğunu anladık. Rahatladık" diyor... Peki ya aksi olsaydı, yani babası kaza eseri değil de, biri tarafından kasten vurulsaydı? "O zaman ne yapacaksın? Büyüdüğün zaman intikamını alacaksın babanın. Yapacak başka bir şey yok," diyor Mecit, "O yaşta çocuk ne düşünür ki, hemen büyüyüp gereğini yapmaktan başka bir şey gelmedi aklıma. Sonra baktık ki, böyle bir şeye gerek yok..." Anlatılanların ayrıntıları bugün gibi aklında. Babasının silahı fabrikadaki havuzun başında yere düşüp ateş alıyor, kurşun göğsünü deliyor. Arkadaşları hemen hastaneye kaldırıyorlar. "Hep beni anmış ölmeden önce, 'Mecit'im, Mecit'im' diye..." 'Kadın dediğin çalışmaz!' İntikam alma işlerini falan bir fasıl kazasız belasız geçtikten sonra, babasızlık gerçeği ufacık çocuk olan Mecit'in üzerine olanca ağırlığıyla bastırmaya başlamış tabii. "Ağlamışımdır... Hep ağlamışımdır. Çok severdim babamı. Öldüğüne inanamıyordum bir türlü. İlk öldüğü zamanlar, mezarına gider gider ağlardım." Babasını kaybettikten sonra yaşamı da hızla değişmeye başlamış Mecit'in, "Babasızlık çok kötü bir şey. Annem bize hem annelik, hem babalık yapmak zorundaydı artık." Annesi o sıra gencecik kadın, evlenmeyi hiç düşünmedi mi peki? "Yok yahu, bizde olmaz öyle bir şey. Olamaz yani. Aklından bile geçmez" diyor Mecit. Annenin bir kadın olarak yaşamı, kocasının öldüğü yerde bitiyor. Dahası var, Karadeniz köylüsünün hafsalası, bir kadının düzenli bir işe girip çalışmasını da almıyor. Çayeli'ne bağlı bir köyde, kadın dediğin çalışır mı hiç? Evinde oturacak, yemek yapacak, temizlik yapacak, çocuklarına bakacak. Çalışmak olmaz... "Babam çok genç yaşta çalışmaya başladığı için emekliliği vardı. Öldükten sonra maaşı anneme bağlandı. Ama yetmiyor tabii. Ben de pazarcılık yapmaya başladım. Ağabeyim biraz sakindi, bu yüzden ben çalışıyordum. İlkokulu bitirdikten sonra okumadım. Ama en ufaklarımız okudu. Babamın vasiyeti vardı, bu en ufakları okutun diye. Kız kardeşim Kuran'ı hatim etti, erkek de liseyi bitirdi, üniversiteye verdik ama sonrasında devam etmedi, bıraktı. Açık öğretime yazdırdım, gene okumadı. En sonunda bir elbise dükkânı açtım ona." 'En çok 12 yaşımda ağladım' Babasını ufak yaşta kaybeden pek çok erkek çocuk, birdenbire kendini 'evin reisi' konumunda buluveriyor işte. Aslında, bir yandan babayı kaybetmenin verdiği acı var, bir yandan da o sorumluluğu üstlenmenin getirdiği bir gurur. Mecit o dönemdeki ruh halini şöyle anlatıyor: "En çok 12 yaşındayken ağladım. Etrafıma bakıyorum, herkesin babası var, benim yok. Onlar okula gidiyor, ben gidemiyorum. Babaları onları alıyor, çarşıya götürüyor, sonra eve dönerken elleri fileli dönüyor... Altı kardeşiz. Annem çalışmaz, bizim Çayeli cemiyetinde öyle bir şey yok. Kadın çalışsın da, eve ekmek getirsin. Öyle şey olmaz. Bütün yük benim üzerime kaldı. Ağabeyimle aynı zamanda askere gitmeyeyim diye yaşımı bile o zamandan ufalttırdım. İlkokulu bitirene kadar hep sabahçı okudum. Okul biterdi, Çayeli'ne pazara giderdim. Çok iş vardı o zaman. Odun da keserdim. Oduncuda da çalışırdım yani. Sonra akşamları yattığımda, başlardım, 'Ah bir babam olsaydı' diye ağlamaya... Sonra, sünnet olurken, bir de apandisit ameliyatı olurken çok istedim babamın yanımda olmasını. Bir de şu günümü bir görseydi..." Aslında, erkekler tam ergenliğe adım atacakken, babalarının otoritesi hep engeldir, arzu edilmeyen bir şeydir. Kendi kimliğini yaratma çabasıyla, karşısındaki otorite ilk rekabetlerini yaşamaya başlar. Ama Mecit'in aklında hiç öyle bir rekabet kalmamış. O babasını hep iyi bir adam olarak anımsıyor. Çalışkan, eşine, çocuklarına, çevresindekilere hep iyi davranan bir baba olarak. "Hepimizi çok severdi. Bize ne alırsa komşuların çocuklarına da aynısından getirirdi. Köyümüzdeki herkes severdi onu..." İstanbul'da tombalacı oldu Mecit 12 yaşını bitirdiğinde, Türkiye'de askeri darbe olmuş, diktatörlük 'olaylar'ı kendi yöntemiyle bastırmıştı. Artık İstanbul onun için 'gidilebilir' bir yerdi. İnşaatlarda çalışma umuduyla İstanbul'a yola koyuldu. "Dayıoğullarım, amcaoğullarım vardı İstanbul'da. Öyle tek başımıza geldik işte..." Tabii son derece naif başlayan bu yolculuk, İstanbul gerçeğiyle tanıştığında işler biraz değişiyordu. "1982'de Şirinevler'de tombalacılık yapmaya başladım," diye anlatıyor Mecit İstanbul'da tutunma macerasını, "Sonra amcam duydu tombalacılık yaptığımı, geldi, buldu beni, dövdü. Ondan sonra aldı inşaatlara götürdü. Bu sefer inşaatlarda çalışmaya başladım, Etiler tarafında. Beşiktaş'ta, şu ileride, Günaydın Kıraathanesi vardı, oraya komi olarak girdim. Komi dediysem, kül tablalarını falan silerdim. Garsonluktu, şuydu, buydu derken, öyle öyle bu seviyeye geldik yani..." Askere gidip geldikten sonra, Beşiktaş'ta belediyeye ait dükkânlardan birini kiralamış, esnaflık yapmaya başlamış Mecit. Daha sonra esnaflığı öğrenip yeni işlere girmiş. Bugün geriye baktığında, onca işin altından babasız bir çocuk olarak kalkmasından dolayı bayağı gurur duyuyor da, bu onun açısından tercih edilir bir durum değil tabii. Babasının ölümünün üzerinden tam 27 sene geçmiş ama Mecit hâlâ, "Babam olsaydı da, 100 milyar borcum olsaydı," diye düşünüyor. Bayramlarda Çayeli'ne gittiği zaman, babasının mezarını ziyaret ediyor, Fatiha okuyor, gözleri doluyor. Kafasında meseleler varsa, koskoca adam olduğuna bakmadan, ağlıyor... *tna ***
-
Üniversite gençliğinin yüzde 52’si milliyetçi
GeceKuşu şurada cevap verdi: berceste başlık Güncel Konular
Görünen Köyün Kılavuz istemez halleri.! Hata kaza ekipten birine eleştiride bulunularak sorulma cüretinde bulunulan bir soru üzerine : "Bu araştırma sonuçlarının,net çıkarımlarını anlayabilen varsa beri gelsin..." Başlık sorumlusu berceste olduğuna göre, bize bu sonuçların bir yorumunu yapıp tercüme etsin... Birde buna bakarak samimiyetini ve amacını test edelim.!.. Kendi deyimleriyle "Saz ekibinden darbukacı Balık Ayhan ve Saz arakadaşları"nın sazlı sözlü muhabetleri Duyuru: Bu polemik oyunların çok uzayacağı anlaşıldığı için ... Bahse konu olan Ekibin Artık soru soranları dikkate almadan kendi aralarında sazlı sözlü eğlenmeleri rica olunur... -
*** *** BAŞLARKEN... Ölüm her gün, her yerde... Ve bize yaklaşmadığı ölçüde çok doğal. Bir yanda insanlar ölüyor, diğer yanda yaşam devam ediyor. Bir coğrafyada kitleler yok olurken, başka bir yerde havai fişekler patlıyor, bayramlar ya da doğum günleri kutlanıyor. Aslına bakarsanız, ölüm dediğiniz, bomba gibi bir şey; her ölümün kendi etki alanı var. Bir yakının ölümü, pek çok kişiyi, yaşamın beklenmedik bir anında yakalıyor ve belki de bütün o yaşamı birdenbire değiştiriyor. Aynı zamanda, her ölümün kendi içinde koskoca bir hikâyesi var. Sizin için hiçbir şey ifade etmeyen insanlar, bir başkası için yaşamın tüm anlamını yüklediği bir varlık olabiliyor. O varlığı birdenbire kaybedince, Cemal Süreya'nın 'Sizin Hiç Babanız Öldü mü?' şiirindeki gibi yalın bir acı saplanıyor, ardından yitirilen kişi olmadan hayatın artık nasıl seyredeceği düşünülmeye başlıyor. Ve 'özleme', onu bir daha göremeyecek olma çaresizliği... Bu yazı dizisinde, son derece sıradan insanların, en önem verdikleri yakınlarını, yani annelerini ya da babalarını kaybettiklerinde neler yaşadığını, acıya nasıl katlandıklarını, uzaktan son derece doğal gelen ölümlerin, yaklaştığında nasıl göründüğünü anlatmaya çalışacağız. Duygularla oynamamaya özen göstereceğiz, yaşanan acıları aktarırken, dönemleri ve o dönemlere damga vuran ruh hallerini de çözmeye uğraşacağız... Zor ve tatsız bir konu. Umarız 'yaşam'ı bir kez daha sorgulamak açısından faydası olur... *** İnternette,Ekşisözlük'te 'Babanın Ölmesi' başlığı altında oldukça dokunaklı yazılar yazılmış. İlk alıntılar olarak onları buraya almakta ve onları okumakla çıkarılacak çok dersler var.! Babanın ölmesi # Yetim kalmak. Bir yanın eksilmesi. Dünyada kapladığınız yerin küçülmesi. Bir mezarlıkta ziyaret edilmesi gereken bir ölü sahibi olduğunuzu herkesin bildiğini sanmak. Yolda yürürken aniden gözlerin dolması, hatta ağlamaya başlamak. Gittikçe yiten giden bir hayali eskisinden de çok sevmek, özlemek ama yanına gitmeye de korkmak... # Babanın ölmesi her erkeğin ölümünün başlangıcını belirleyen, belirten bir işarettir. Her erkeğin ölümü babasının ölümüyle başlar. (Orhan Pamuk) Babası ölmüş bir erkek hayatta her zaman güçlü durmak zorunda olan, herkese destek olmak zorunda olan kişidir. Artık en yalnızdır, etrafta kendisini küçük bir çocuk olarak görecek başka bir erkek kalmadığı için. Bir şeye başlamak bitirmenin yarısıysa babası ölmüş bir erkek yarı yarıya ölmüş demektir. # Bir cenaze törenini baştan sona başka birine aitmişçesine izleyebilmek, tüm kalabalıkların önünde tek damla gözyaşı dökmeden tüm kapakları kapatılmış dev bir baraj gibi dimdik durabilmek ve kimsenin bir barajın suyunu gözlerinizle tuttuğunuzu bilmemesidir. İnsanın kendi içine büküp ağladığı anlar, geride kalan aile fertlerinin size tutunduğunu bilerek adım atmak. Hele insanın kendi babasını yıkarken o pamuk gibi olmuş tenine dokunması.. Delilikle aklı başında olmak arasında yalpaladığınızı hissedersiniz... Sanki bir anda nefes almaya başlayıverecekmiş gibi gelir. Ölmüş olmayı konduramazsınız babanıza. Sanki nefes alıyormuş gibi inip kalkıyor diye görürsünüz göğsünü. Alnını okşarsınız, koluna dokunursunuz. Koltukta uyuklarken uyandırdığınızda yüzündeki o hafif şaşkın ama bayıldığınız ifadesiyle bakınarak uyanıvermesini beklersiniz, delice istersiniz bunu ama o memnundur gittiği yerden ki uyanmaz. Babam dersiniz sadece, babam... Sonra sarmalarlar babanızı kefeninde... O kefen bağlanırken son kez görürsünüz babanızın yüzünü, eski hatıralar siliniverir de bir şey kalmaz diye korkuyla gördüğünüzü en ufak ayrıntısına kadar ezberlersiniz ve siz bütün bunları yaşarken gözden uzak bir okyanusta, dışarıdan metin görünürsünüz... Ağlamamayı başarırsınız ama yüzünüzdeki acıyı gizleyemezsiniz kimseden... Sonra babanızı ellerinizle indirirsiniz rahat edemez diye zeminini ellerinizle düzelttiğiniz bir mezarın içine ve ellerinizle gömersiniz... Kendinizi parçalarcasına, gücünüz yettiğince bağırarak ağlamak geldiği halde o an içinizden, 'babanızın oğlu' olmaklığa sakince taziyeleri kabul edersiniz... O zaman fark edersiniz hayatta sevdiklerinizle sanki onlar hiç ölmeyecekmiş gibi yaşadığınızı özellikle babanızı oturttuğunuz tahtın ölümden çok uzakmış gibi geldiğini. Babam geri gelse onu çok daha mutlu kılarım... Kılardım... Gelmez ki... # Babamın 80'li yıllarda lanet olası bir sarı ışığa güvenerek hayattan jübilesini yapması, benim Edison'a kızgınlığım, zengin şoförün rüşveti... Her ölüm erken ölümdür, evet ama 47 yaş, bu laf için premature bir yaş. Üniversiteye başlama zamanımdır bu aynı zamanda. Babam, ölerek beni hayat üniversitesine yazdırmıştı yedinci doğum günümden birkaç gün sonra. Annem kömürlükten bir kova kömür alıp çıkmıştı o akşam merdivenleri. Ölüm haberini aldığında elindeki kömür küreği yere düşmüştü. Demir sobanın dibindeki kızgın kor tanelerinden biri de yüreğine... O zamanlar doğalgaz yoktu doğal olarak. Kestane pişirdiğimiz sobanın üzerine mandalina kabukları dizerdik, tropikal oda spreyi niyetine... Kapıyı ben açmıştım yeşil üniformalı polis amcaya. Kötü haberlerin kapıdan, iyi haberlerin telefondan geleceğini o zaman öğrenmiştim. "Evet, Orhan beyin evi"ydi burası. "Sen onun arkadaşı mısın yoksa? Babam daha gelmedi ama birazdan gelir amca. Sen geç otur, babamın tam eve dönüş saati çünkü. Anneeee sofraya bi tabak daha koy, misafirimiz var..." O salı akşamı babaannemi iskeleden almaya giderken kösele ayakkabılarını giyiyordu antrede. Saçlarımı okşadı, bacağına sarıldım. Annem yeni ütülemişti pantolonunu, hâlâ ılıktı kumaş. Babamı bir dahaki görüşümde, o soğuk odada üzerinde beyaz bir çarşaf vardı. Annem beni kucağına almıştı da öyle görebilmiştim aslan babamın karizmatik yüzünü. Hızlı yaşayıp genç ölmüştü ve cesedi gerçekten yakışıklıydı. 47 yaş, ölmek için çok erkendi ama o soğuk demir sedyede yatan benim babamdı. Cerrahpaşa'nın rutubetli duvarlarında yankılanan çığlıklar ise, üç çocuğuyla 41 yaşında dul kalmış annemin... *tna ***
-
Türban konusuna gerçek yönden bakmalıyız.
GeceKuşu şurada cevap verdi: Evrensel başlık Din Felsefesi
*** SEVGİLİ EVRENSEL YAZINI İLGİYLE VE DİKKATLE OKUDUM... Yerinde sorularla bunlara farklı açılardan bakarak yerinde tahliller yapmışsın... tamamına katıldığımı belirtmek isterim...Ve devamında gelecek yazılarını da okumak isterim... Örneğin; Bu kesim şu anda kendi ataları olan, başörtülüleri de beğenmiyor, onları köylü yerine koyuyor. Son model jiplere kullanıyor, en modern binalar giriyorlar, en lüks evlerde oturuyorlar. Bu maddi imkanlara nasıl kavuştuklarını ise başka bir yazımda anlatırım, şu anda konu dağılmasın. Bu meselenin tek bir çözümü vardır. Onuda şimdi yazmak istemiyorum. Ancak merak edenler olurda sorarlarsa onuda yazarım. Sizin olumlu bakış açınızı desteklememe ve olması gerekenin bu olduğuna inanmama karşın... "Birbirinize küsmeyin. Anlamaya çalışın." cümlenizin her zaman havada kalacağını vurgulamak istiyorum... Çünkü, Foruma girdiğim günden bu yana bu yaklaşımı gösteren sizinkilerde dahil bütün çağrıların, Örneğin"Çözümden yana taraf olan, objektif, sağduyulu, duygudaş arkadaşlar aranıyor.(!) bu foruma" çağrıları ve bu çağrıyı yapanların, tam tersi bir yaklaşımla demagojik yaklaşımlarla polemiklerin içine çekilmeye çalışılarak hep birilerinin ellerinin tersiyle itilmeye yada kişilikleriyle oynanarak rencide edilmeye çalışıldılar...Arkasındaki gerekçede çok basitti, bizim gibi düşünmüyor... Ve bunun yansıması olarak örnek yaklaşımlarda şöyle, Yazılan yazının ana fikri yada ne anlattığı ne olursa olsun okuduklarından sadece kendi çıkarımlarını anlamak, eğer yazılanlar onların yaklaşım, tutum ve görüşlerindeki hatalarını eleştiriliyorsa, durumu hazımsızlığa, reddetmeye, grup saldrılarına kadar götürüp kişilerin yazdıklarını bir kenara bırakın kişiliklerine kadar uzanan uygunsuz ithamlarda bile bulunmak... Bu yaklaşımlardan bir kaçına da sizin bu yazılarınıza gelen yaklaşımlarla sizde muhatap oldunuz...Ve görüyorumki yinede tutarlı olarak,çizginizi korumaya ve görüşlerinizi aktarmaya çaba harcıyorsunuz...Ve ben bunu ve çizginizi taktir ettiğimi bir daha belirtmek istiyorum...Ve yine sabrınızın taşacağı bir noktada tavrınızda oluşacak değişiklere de şaşırmayacağımı ve aslında ne kadar olumlu bir yapınız olduğunu hep hatırlayacağımı da belirtmek istiyorum... Ama ne olursa olsun sizinle yararlı paylaşımlarda ,karşılıklı bilgi aktarımlarında bulunabilmek tek dileğim.. Size selam ve sevgilerimi yolluyorum... *tna *** -
Üniversite gençliğinin yüzde 52’si milliyetçi
GeceKuşu şurada cevap verdi: berceste başlık Güncel Konular
İyice anlaşıldıki, açıklamanızı istenen bir şey olduğunda yazılan her kelimeye dikkat edip, içinden çekilip alınarak saptırılmasına neden olacak, polemiğe döndürülecek kelimeleri kullanmamak lazım... o nedenle ilk yazdığım iletiyi tekrar ele alıp elimden geldiğince ayıklayıp tekrar yazıcam...bakalım bu sefer yanıt vermek yerine hangi kelimeler ele alınıp polemik yapılacak.? Bu araştırma sonuçlarının,net çıkarımlarını anlayabilen varsa beri gelsin... Bir araştırma yapılmış...Bazı rakkamlar var ve yakın,uzak ve çok uzak diye kavramlar... Milliyetciliğe çok yakın ,yakın,çok uzak,uzak... sosyalist düşünceye çok yakın,yakın,çok uzak ve uzak... Bu kadar kavram karışıklığı ürettikten sonra işlerine gelip hangi rakkamlar bir araya getirilip toplandıysa... sonuçlar açıklanmış...yüzde 52’... Net olarak kabul edilebilecek çok yakın ve çok uzak iki tespitin dışında... ( yüzde 17,1’i milliyetçi düşünceye ‘çok yakın’,)..................... % 17.1 (Milliyetçiliğe ‘çok uzak’ olanların oranı yüzde 19,3, ) ............ % 19.3 Diğer yakın ve uzak kavramları içiçe karıştırılarak neye ulaşmak istiyorlarsa o yapılmaya çalışılmış... Şimdi bu karmakarışık yaklaşımları ve bunları buraya bilinçli yada bilinçsiz neden taşındığını eleştirip... Hep bunu yapıyorsunuz...Dendiğinde yine bağırılıp çağırılacak... Kırıldım..Üzüldüm..benim amacım bu değildi...Bir dolu duygu sömürüleri, Taraftar korumacılığı adına ve telaşıyla yapılacak Demagojik yaklaşım ve saldırılar... Ayrıca bu eleştirler yapılıyor diye (demokrat,objektif,sağduyulu) değilsiniz diyerek seviyesizlik ithamları... Ama gerçek bu işte bu son paylaşım da bunu ortaya koyuyor... kızacak bir şey yok...gerçek ortada Bence hata bende değil alıntı yaptığım sitelerde demek yerine...Üzüldüm hep böyle yapıyorsunuz demek yerine.. İyisimi başvuru kaynaklarının güvenirliğini ve tutarlılığını test etmekte (çok yakın) fayda var.!.. Çünkü, burada tutarlı ve yararlı bir şeyler paylaşmaksa amacınız bunu yapmak zorundasınız.!.. Yok eğer amaç saptırılmış ve çarpıtılmış bir şeyleri dayatmak ve kafa karıştırmaksa... O zaman yapılan eleştiri ve bu yapılanların arka planlarının göz önününe serilmesine kızmayacaksınız.!.. **** Ayrıca "sosyoekonomik" denmesine karşın kişilerin hem toplumsal hem ekonomik alanı ve aralarındaki ilişkileri ilgilendiren, bunun ifade ettiği kapsamı ele alan bir tek veri sunulmamasını bile ele almıyorum...Hadi bunu geçelim... "Bu araştırma sonuçlarının,net çıkarımlarını anlayabilen varsa beri gelsin..." Başlık sorumlusu berceste olduğuna göre, bize bu sonuçların bir yorumunu yapıp... Bu araştırmayı yapanların hangi verileri toplayarak bu yüzde %52,2 sonucuna ulaştıklarını bize açıklasın... -
Üniversite gençliğinin yüzde 52’si milliyetçi
GeceKuşu şurada cevap verdi: berceste başlık Güncel Konular
Sevgili 'Ayhan' istersen polemiği girmeyelim... Onun gibi düşünmeyip onere etmeye çalıştığın için teşekkür ederim... Şİmdi maç zamanı... Sen seyretmeyeceksen yazdıklarımı ve yazılanları baştan sonra okursan... Anlatmak istediklerim görülecektir... Selamlar... -
Üniversite gençliğinin yüzde 52’si milliyetçi
GeceKuşu şurada cevap verdi: berceste başlık Güncel Konular
Ben sizden Laf salatası değil Forum taşıdığınız bu Araştırma hakkında bilgi istiyorum... Yaptıklarınıza ve halen yapmakta olduklarınıza örnek olması açısından o diyaloğu buraya taşıdım... Ve siz "Bence sen anlarsın ya kendine haksızlık etme;) Bu cümleleri kurmakla ne yapmaya çalıştığınızı pek ala hem de çok iyi biliyorsunuz Anlamamazlıktan gelip ince espiriler yaptığınızı sandığınız bu lafların peşini bırakacağımı sanmayın.! Bu forumda yüz kişi bu cümleyi okuyupta 99 tanesinin ne anlama geldiğini anlamayacağını mı sanıyorsun... Bu şekilde davranarak kendine de nasıl davranılmasını gerektiğini gösteriyorsun.. Ve ben hala sana bahsettiğin seviye laflarının altına inmeden düzeyli yaklaşmaya çalışıyorum... Bu şekilde oradan buradan taşıdığın saptırma bilgi ve düşünceler birileri tarafından sorgulandığında onlara karşı gösterecek akıllı uslu davranışların olamıyacaksa sessiz kalmayı öğrenmelisin... "Yazacak bir yanıtın yoksa, ortaya koyabileceğin bir fikrin yoksa çamur atma. " Çünkü, burada tutarlı ve yararlı bir şeyler paylaşmaksa amacınız bunu yapmak zorundasınız.!.. Yok eğer amaç saptırılmış, çarpıtılmış bir şeyleri dayatmak, kafa karıştırmaksa ve sıkıştığında hakaret etmekse... O zaman yapılan eleştiri ve bu yapılanların arka planlarının göz önününe serilmesine kızmayacaksınız.!.. Karizma yapma derdiyle herşeye ilgili ilgisiz laf yetiştirme telaşı ve aymazlığına devam edersen... Bir gün bu karizma sevdanın birileri tarafından fena halde çizildiğini görürüsen hiç şaşırma... O zaman daha önce sıkışıp duygu sömürüleri yapmanın da kar etmediğini görüp üzülme.. Ve bu dediğimi sakın unutma...Bence bir an önce aklını başına alıp toparlanmanda yarar var... Soru gayet net ve açık... "Bu araştırma sonuçlarının,net çıkarımlarını anlayabilen varsa beri gelsin..." Başlık sorumlusu berceste olduğuna göre, bize bu sonuçların bir yorumunu yapıp tercüme etsin... Talep gayet açık ve yine geçerli bunun yanıtını vermek zorundasın ve vereceksin.! -
Üniversite gençliğinin yüzde 52’si milliyetçi
GeceKuşu şurada cevap verdi: berceste başlık Güncel Konular
Yukarıdaki alıntıda yazılanlarda bu araştırmada karışık olan bir şeyler var ...Açık değil,saptırmalar var.. Başlık sorumlusu bize bu sonuçların bir yorumunu yapıp tercüme etsin...Denmiş Ve işte Cevap...Bakalım sonuçlara yönelik bir açıklama varmı? Bu açıklamalarda Bu araştırma sonuçlarının,net çıkarımlarını anlatan bir tek ifade görbildiniz mi? Nedenmiş peki...kısaca; Topiğin konusu birde sizin yazdıgınıza bakın... KONUYU SAPTIRMAYIN LÜTFEN.... Topiği bu denli önemseyip buna rağmen anlayamamanız ve anlayan anlatsın demenizde beni sevindirdi ama onu da size bırakıyorum... Peki nedemek istemiş.... "Bence sen anlarsın ya kendine haksızlık etme ;) " sen aptalsın demek istemiş... Peki ben öylemiyim o bunu ima etti diye... Bu yakıştırmayı yaparken Onun farkedemediği ne olabilir ? Sanırım insanlar kendini nasıl hissediyorsa karşısındakileri öyle görürmüş ya.! Farkedemediği gerçek bu.... Soru gayet net ve açık... "Bu araştırma sonuçlarının,net çıkarımlarını anlayabilen varsa beri gelsin..." Başlık sorumlusu berceste olduğuna göre, bize bu sonuçların bir yorumunu yapıp tercüme etsin... Talep gayet açık ve yine geçerli bunun yanıtını vermek zorundasın ve vereceksin.! Bunun yanıtını vermek yerine karşındakileri aptal ilan etmekle bir yere varamaz... Sadece kendini tarif etmiş olursun.! Aynı benzer yaklaşımlardan birini yine bir başkasına yapmışsın aynen şöyle: Oda senin bu mesnetsiz itham ve yakıştırmalarına şöyle cevap vermiş.. Bence hiçte haksız değil...Sen ve birkaç arkadaşın bu tavrı herzaman sergiliyorsunuz.!... -
"Yazacak bir yanıtın yoksa, ortaya koyabileceğin bir fikrin yoksa çamur atma. " Yorumsuz...
-
Üniversite gençliğinin yüzde 52’si milliyetçi
GeceKuşu şurada cevap verdi: berceste başlık Güncel Konular
Bu araştırma sonuçlarının,net çıkarımlarını anlayabilen varsa beri gelsin... Bir araştırma yapılmış...Bazı rakkamlar var ve yakın,uzak ve çok uzak diye kavramlar... Milliyetciliğe çok yakın ,yakın,çok uzak,uzak... sosyalist düşünceye çok yakın,yakın,çok uzak ve uzak... Bu kadar kavram karışıklığı ürettikten sonra işlerine gelip hangi rakkamlar bir araya getirilip toplandıysa... sonuçlar açıklanmış...yüzde 52’... Net olarak kabul edilebilecek çok yakın ve çok uzak iki tespitin dışında... ( yüzde 17,1’i milliyetçi düşünceye ‘çok yakın’,)..................... % 17.1 (Milliyetçiliğe ‘çok uzak’ olanların oranı yüzde 19,3, ) ............ % 19.3 Diğer yakın ve uzak kavramları içiçe karıştırılarak neye ulaşmak istiyorlarsa o yapılmaya çalışılmış... Şimdi bu karmakarışık yaklaşımları ve bunları buraya bilinçli yada bilinçsiz neden taşındığını eleştirip... Hep bunu yapıyorsunuz...Dendiğinde yine bağırılıp çağırılacak... Kırıldım..Üzüldüm..benim amacım bu değildi...Bir dolu duygu sömürüleri, Taraftar korumacılığı adına ve telaşıyla yapılacak Demagojik yaklaşım ve saldırılar... Ayrıca bu eleştirler yapılıyor diye (demokrat,objektif,sağduyulu) değilsiniz diyerek seviyesizlik ithamları... Ama gerçek bu işte bu son paylaşım da bunu ortaya koyuyor... kızacak bir şey yok...gerçek ortada Bence hata bende değil alıntı yaptığım sitelerde demek yerine...Üzüldüm hep böyle yapıyorsunuz demek yerine.. İyisimi başvuru kaynaklarının güvenirliğini ve tutarlılığını test etmekte (çok yakın) fayda var.!.. Çünkü, burada tutarlı ve yararlı bir şeyler paylaşmaksa amacınız bunu yapmak zorundasınız.!.. Yok eğer amaç saptırılmış ve çarpıtılmış bir şeyleri dayatmak ve kafa karıştırmaksa... O zaman yapılan eleştiri ve bu yapılanların arka planlarının göz önününe serilmesine kızmayacaksınız.!.. **** Ayrıca "sosyoekonomik" denmesine karşın kişilerin hem toplumsal hem ekonomik alanı ve aralarındaki ilişkileri ilgilendiren, bunun ifade ettiği kapsamı ele alan bir tek veri sunulmamasını bile ele almıyorum...Hadi bunu geçelim... "Bu araştırma sonuçlarının,net çıkarımlarını anlayabilen varsa beri gelsin..." Başlık sorumlusu berceste olduğuna göre, bize bu sonuçların bir yorumunu yapıp tercüme etsin... Birde buna bakarak samimiyetini ve amacını test edelim.!.. -
18'inci 2006 FIFA Dünya Kupası Almanya'da Başladı...
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
*** 18'inci 2006 FIFA Dünya Kupası Almanya'da Başladı... Bir ay sürecek Dünya Kupası heyecanı Almanya-Kosta Rika maçıyla başlıyor Milyarlarca insan, 9 Temmuz'a kadar futbolla yatıp kalkacak. 18'inci Dünya Kupası, bugün start alıyor. Günlerdir yaşanan heyecan, saat 19:00'daki Almanya-Kosta Rika maçıyla yerini futbol keyfine bırakıyor. Almanya'da düzenlenecek olan FIFA 2006 Dünya Kupası'nda 32 takım zirveye çıkabilmek için çarpışacak. 4 takımlı 8 grupta lig usulü oynanacak maçların sonunda, ilk ikiye giren takımlar, 16 arasına girmeye hak kazanacak. Grup maçları 23 Haziran'a kadar devam edecek. Grupları takımların eşit puanda bitirmesi durumunda ikili averaja değil, genel averaja bakılacak. 16 takımlı ikinci turda, A-B, C-D, E-F, G-H gruplarının birincileri ile ikincileri tek maçlı eliminasyon sistemine göre karşılaşacak. İkinci tur maçları 24-25-26 ve 27 Haziran'da oynanacak. 12 ŞEHİR EV SAHİBİ Çeyrek final 30 Haziran-1 Temmuz, yarı final 4-5 Temmuz, üçüncülük maçı 8 Temmuz, final ise 9 Temmuz'da yapılacak. Maçlara ev sahipliği yapacak olan şehirler ise Berlin, Dortmund, Frankfurt, Gelsenkirchen, Hamburg, Hannover, Kaiserslautern, Köln, Leipzig, Münih, Nürnberg ve Stuttgart. GRUPLAR VE MAÇLARI PROGRAMI: A GRUBU 1 Almanya 2 Kosta Rika 3 Polonya 4 Ekvador MAÇ PROGRAMI 09.06.2006 19:00 München Almanya-Kosta Rika= _-_ 09.06.2006 22:00 Gelsenkirchen Polonya-Ekvador= _-_ 14.06.2006 22:00 Dortmund Almanya-Polonya= _-_ 15.06.2006 16:00 Hamburg Ekvador-Kosta Rika= _-_ 20.06.2006 17:00 Berlin Ekvador-Almanya= _-_ 20.06.2006 17:00 Hannover Kosta Rika-Polonya= _-_ B GRUBU 1 İngiltere 2 Paraguay 3 Trinidad ve Tobago 4 İsveç MAÇ PROGRAMI 10.06.2006 16:00 Frankfurt İngiltere-Paraguay= _-_ 10.06.2006 19:00 Dortmund Trinidad ve Tobago-İsveç= _-_ 15.06.2006 19:00 Nürmberg İngiltere-Trinidad ve Tobago= _-_ 15.06.2006 22:00 Berlin İsveç-Paraguay= _-_ 20.06.2006 22:00 Kaiserslautern Paraguay-Trinidad ve Tobago= _-_ 20.06.2006 22:00 Köln İsveç-İngiltere= _-_ C GRUBU 1 Arjantin 2 Fildişi Sahili 3 Sırbistan ve Karadağ 4 Hollanda MAÇ PROGRAMI 10.06.2006 22:00 Hamburg Arjantin-Fildişi Sahili= _-_ 11.06.2006 16:00 Leipzig Sırbistan ve Karadağ-Hollanda= _-_ 16.06.2006 16:00 Gelsenkirchen Arjantin-Sırbistan ve Karadağ= _-_ 16.06.2006 19:00 Stuttgart Hollanda-Fildişi Sahili= _-_ 21.06.2006 22:00 Frankfurt Hollanda-Arjantin= _-_ 21.06.2006 22:00 München Fildişi Sahili-Sırbistan ve Karadağ _-_ D GRUBU 1 Meksika 2 İran 3 Angola 4 Portekiz MAÇ PROGRAMI 11.06.2003 19:00 Nürmberg Meksika-İran= _-_ 11.06.2006 22:00 Köln Angola-Portekiz= _-_ 16.06.2006 22:00 Hannover Meksika-Angola= _-_ 17.06.2006 16:00 Frankfurt Portekiz-İran= _-_ 21.06.2006 17:00 Gelsenkirchen Portekiz-Meksika= _-_ 21.06.2006 17:00 Leipzig İran-Angola= _-_ E GRUBU 1 İtalya 2 Gana 3 Birleşik Devletler 4 Çek Cumhuriyeti MAÇ PROGRAMI 12.06.2006 19:00 Gelsenkirchen Birleşik Devletler-Çek Cumhuriyeti= _-_ 12.06.2006 22:00 Hannover İtalya-Gana= _-_ 17.06.2006 19:00 Köln Çek Cumhuriyeti-Gana= _-_ 17.06.2006 22:00 Kaiserslautern İtalya-Birleşik Devletler= _-_ 22.06.2006 17:00 Hamburg Çek Cumhuriyeti-İtalya= _-_ 22.06.2006 17:00 Nürmberg Gana-Birleşik Devletler= _-_ F GRUBU 1 Brezilya 2 Hırvatistan 3 Avustralya 4 Japonya MAÇ PROGRAMI 12.06.2006 16:00 Kaiserslautern Avustralya-Japonya= _-_ 13.06.2006 22:00 Berlin Brezilya-Hırvatistan= _-_ 18.06.2006 16:00 Nürmberg Japonya-Hırvatistan= _-_ 18.06.2006 19:00 München Brezilya-Avustralya= _-_ 22.06.2006 22:00 Dortmund Japonya-Brezilya= _-_ 22.06.2006 22:00 Stuttgart Hırvatistan-Avustralya= _-_ G GRUBU 1 Fransa 2 İsviçre 3 Kore Cumhuriyeti 4 Togo MAÇ PROGRAMI 13.06.2006 16:00 Frankfurt Kore Cumhuriyeti-Togo= _-_ 13.06.2006 19:00 Stuttgart Fransa-İsviçre= _-_ 18.06.2006 22:00 Leipzig Fransa-Kore Cumhuriyeti= _-_ 19.06.2006 16:00 Dortmund Togo-İsviçre= _-_ 23.06.2006 22:00 Hannover İsviçre-Kore Cumhuriyeti= _-_ 23.06.2006 22:00 Köln Togo-Fransa= _-_ H GRUBU 1 İspanya 2 Ukrayna 3 Tunus 4 Suudi Arabistan MAÇ PROGRAMI 14.06.2006 16:00 Leipzig ispanya-Ukrayna= _-_ 14.06.2006 19:00 München Tunus-Suudi Arabistan= _-_ 19.06.2006 19:00 Hamburg Suudi Arabistan-Ukrayna= _-_ 19.06.2006 22:00 Stuttgart İspanya-Tunus= _-_ 23.06.2006 17:00 Berlin Ukrayna-Tunus= _-_ 23.06.2006 17:00 Kaiserslautern Suudi Arabistan-İspanya= _-_ 2.TUR 24.06.2006 18:00 München A1-B2= _-_ 24.06.2006 22:00 Leipzig C1-D2= _-_ 25.06.2006 18:00 Stuttgart B1-A2= _-_ 25.06.2006 22:00 Nürmberg D1-C2= _-_ 26.06.2006 18:00 Kaiserslautern E1-F2= _-_ 26.06.2006 22:00 Köln G1-H2= _-_ 27.06.2006 18:00 Dortmund F1-E2= _-_ 27.06.2006 22:00 Hannover H1-G2= _-_ ÇEYREK FİNAL 30.06.2006 18:00 Berlin 1. MAÇ GALİBİ-2. MAÇ GALİBİ= _-_ 30.06.2006 22:00 Hamburg 5. MAÇ GALİBİ-6.MAÇ GALİBİ= _-_ 01.07.2006 18:00 Gelsenkirchen 3. MAÇ GALİBİ-4. MAÇ GALİBİ= _-_ 01.07.2006 22:00 Frankfurt 7. MAÇ GALİBİ-8.MAÇ GALİBİ= _-_ YARI FİNAL 04.07.2006 22:00 Dortmund 1. MAÇ GALİBİ-2. MAÇ GALİBİ= _-_ 05.07.2006 22:00 München 3. MAÇ GALİBİ-4. MAÇ GALİBİ= _-_ ÜÇÜNCÜLÜK MAÇI 08.07.2006 22:00 Stuttgart YARI FİNAL MAĞLUPLARI= _-_ FİNAL 09.07.2006 21:00 Berlin YARI FİNAL GALİPLERİ= _-_ **** TARİH SAAT YER MAÇ 1.TUR GRUP MAÇLARI 09.06.2006 19:00 München Almanya-Kosta Rika= _-_ 09.06.2006 22:00 Gelsenkirchen Polonya-Ekvador= _-_ 10.06.2006 16:00 Frankfurt İngiltere-Paraguay= _-_ 10.06.2006 19:00 Dortmund Trinidad ve Tobago-İsveç= _-_ 10.06.2006 22:00 Hamburg Arjantin-Fildişi Sahili= _-_ 11.06.2006 16:00 Leipzig Sırbistan ve Karadağ-Hollanda= _-_ 11.06.2003 19:00 Nürmberg Meksika-İran= _-_ 11.06.2006 22:00 Köln Angola-Portekiz= _-_ 12.06.2006 16:00 Kaiserslautern Avustralya-Japonya= _-_ 12.06.2006 19:00 Gelsenkirchen Birleşik Devletler-Çek Cumhuriyeti= _-_ 12.06.2006 22:00 Hannover İtalya-Gana= _-_ 13.06.2006 16:00 Frankfurt Kore Cumhuriyeti-Togo= _-_ 13.06.2006 19:00 Stuttgart Fransa-İsviçre= _-_ 13.06.2006 22:00 Berlin Brezilya-Hırvatistan= _-_ 14.06.2006 16:00 Leipzig İspanya-Ukrayna= _-_ 14.06.2006 19:00 München Tunus-Suudi Arabistan= _-_ 14.06.2006 22:00 Dortmund Almanya-Polonya= _-_ 15.06.2006 16:00 Hamburg Ekvador-Kosta Rika= _-_ 15.06.2006 19:00 Nürmberg İngiltere-Trinidad ve Tobago= _-_ 15.06.2006 22:00 Berlin İsveç-Paraguay= _-_ 16.06.2006 16:00 Gelsenkirchen Arjantin-Sırbistan ve Karadağ= _-_ 16.06.2006 19:00 Stuttgart Hollanda-Fildişi Sahili= _-_ 16.06.2006 22:00 Hannover Meksika-Angola= _-_ 17.06.2006 16:00 Frankfurt Portekiz-İran= _-_ 17.06.2006 19:00 Köln Çek Cumhuriyeti-Gana= _-_ 17.06.2006 22:00 Kaiserslautern İtalya-Birleşik Devletler= _-_ 18.06.2006 16:00 Nürmberg Japonya-Hırvatistan= _-_ 18.06.2006 19:00 München Brezilya-Avustralya= _-_ 18.06.2006 22:00 Leipzig Fransa-Kore Cumhuriyeti= _-_ 19.06.2006 16:00 Dortmund Togo-İsviçre= _-_ 19.06.2006 19:00 Hamburg Suudi Arabistan-Ukrayna= _-_ 19.06.2006 22:00 Stuttgart İspanya-Tunus= _-_ 20.06.2006 17:00 Berlin Ekvador-Almanya= _-_ 20.06.2006 17:00 Hannover Kosta Rika-Polonya= _-_ 20.06.2006 22:00 Kaiserslautern Paraguay-Trinidad ve Tobago= _-_ 20.06.2006 22:00 Köln İsveç-İngiltere= _-_ 21.06.2006 17:00 Gelsenkirchen Portekiz-Meksika= _-_ 21.06.2006 17:00 Leipzig İran-Angola= _-_ 21.06.2006 22:00 Frankfurt Hollanda-Arjantin= _-_ 21.06.2006 22:00 München Fildişi Sahili-Sırbistan ve Karadağ= _-_ 22.06.2006 17:00 Hamburg Çek Cumhuriyeti-İtalya= _-_ 22.06.2006 17:00 Nürmberg Gana-Birleşik Devletler= _-_ 22.06.2006 22:00 Dortmund Japonya-Brezilya= _-_ 22.06.2006 22:00 Stuttgart Hırvatistan-Avustralya= _-_ 23.06.2006 17:00 Berlin Ukrayna-Tunus= _-_ 23.06.2006 17:00 Kaiserslautern Suudi Arabistan-İspanya= _-_ 23.06.2006 22:00 Hannover İsviçre-Kore Cumhuriyeti= _-_ 23.06.2006 22:00 Köln Togo-Fransa= _-_ 2.TUR 24.06.2006 18:00 München A1-B2= _-_ 24.06.2006 22:00 Leipzig C1-D2= _-_ 25.06.2006 18:00 Stuttgart B1-A2= _-_ 25.06.2006 22:00 Nürmberg D1-C2= _-_ 26.06.2006 18:00 Kaiserslautern E1-F2= _-_ 26.06.2006 22:00 Köln G1-H2= _-_ 27.06.2006 18:00 Dortmund F1-E2= _-_ 27.06.2006 22:00 Hannover H1-G2= _-_ ÇEYREK FİNAL 30.06.2006 18:00 Berlin 1. MAÇ GALİBİ-2. MAÇ GALİBİ= _-_ 30.06.2006 22:00 Hamburg 5. MAÇ GALİBİ-6.MAÇ GALİBİ= _-_ 01.07.2006 18:00 Gelsenkirchen 3. MAÇ GALİBİ-4. MAÇ GALİBİ= _-_ 01.07.2006 22:00 Frankfurt 7. MAÇ GALİBİ-8.MAÇ GALİBİ= _-_ YARI FİNAL 04.07.2006 22:00 Dortmund 1. MAÇ GALİBİ-2. MAÇ GALİBİ= _-_ 05.07.2006 22:00 München 3. MAÇ GALİBİ-4. MAÇ GALİBİ= _-_ ÜÇÜNCÜLÜK MAÇI 08.07.2006 22:00 Stuttgart YARI FİNAL MAĞLUPLARI= _-_ FİNAL 09.07.2006 21:00 Berlin YARI FİNAL GALİPLERİ= _-_ *tna *** -
BÜYÜK LOKMA YE BÜYÜK LAFLAR ETME DEMİŞ ATALARIMIZ.! Görünen köy kılavuz istemiyor... Cumhuriyetci ve Atatürkcü olmak lafla olmuyor... Yazdıklarının Her Kelimesi seni TEKZİP ediyor... Vaktim olursa ve sen bu şekilde işkemBeyi kübradan atmaya devam edersen yazılarından bir özet hazırlayacağım... Başlık şöyle olabilir RADİKALDEN TAKİYELER... Yada Demagoji yapılarak nasıl Cumhuriyetci ve Atatürkcü olunur... Sen örneklerini vermeye devam et...
-
*** Zerkavi'yi yakın çevresi ele verdi 9 Haziran, 2006 09:38:00 (TSİ) Zerkavi'nin evinden geriye moloz yığınları kaldı Birçok kez Irak ve ABD güçlerinin elinden kaçan, ABD'nin başına 25 milyon dolar ödül koyduğu ve sonunda Irak'ta öldürülen El Kaide'nin Irak lideri Ebu Musab El Zerkavi'ye yakın çevresi sayesinde ulaşıldığı ortaya çıktı. HABER KAYNAĞI...OKUMAK İÇİN TIKLA>>>>http://www.cnnturk.com/DUNYA/haber_detay.a...&haberID=189272 *** 'Zarkavi bombardımanda ölmedi' Irak'ta bulunan ABD ordusu, Irak'ta El Kaide'nin lideri Ebu Musab Ez Zarkavi'nin kendisini hedefleyen hava saldırısının ardından ABD askerleri olay yerine geldiğinde hâlâ hayatta olduğunu açıkladı. Ebu Mussab ez-Zarkavi'nin basına gösterilen fotoğrafı Ez-Zerkavi'nin cesedi parmak iziyle teşhis edildi Ez Zarkavi'nin bundan kısa süre sonra saldırı sonucu aldığı yaralardan ötürü öldüğü belirtildi. ABD ordusu, Ez Zarkavi'nin cesedinde herhangi bir kurşun izine rastlanmadığını da vurguladı. HABER KAYNAĞI...OKUMAK İÇİN TIKLA>>>>http://www.bbc.co.uk/turkish/news/story/20...awi_death.shtml *tna ***
-
‘Töremize aykırı’ deyip kardeşinin yanında vurdular - Kıskançlık dehşeti
GeceKuşu şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
*** TÖRENİZ BATSIN - ‘Töremize aykırı’ deyip kardeşinin yanında vurdular Hüseyin TÜCCAR/BURSA, (DHA) Tuğba İsveç’te yaşıyordu, kardeşiyle Bursa'ya tatile geldi. Parkta erkek arkadaşıyla buluştu. Muşlu hemşehrileri "töremize aykırı" diye Tuğba'yı pompalı tüfekle kardeşinin önünde vurdular. Tuğba bitkisel hayatta, yaşam mücadalesi veriyor. HABER KAYNAKLARI: OKUMAK İÇİN>>>>>TIKLA http://www.milliyet.com.tr/2006/06/09/son/sontur21.asp http://www.hurriyet.com.tr/gundem/4554388.asp?m=1&gid=69 http://www.sabah.com.tr/gnd93.html *** ‘Kadınlar intihara zorlanıyor’ Van Kadın Derneği’nin raporu bölgedeki kadınların intihar nedenini çok iyi açıklıyor: Ailesi tarafından suçlanan kadın öldürülmek yerine intihara zorlanıyor. Çünkü töre cinayetinin cezası müebbet hapis! Fatih Sevinç NTV-MSNBC Güncelleme: 13:03 TSİ 09 Haziran 2006 Cuma VAN - Batman’ın ardından Van’da da son dönemlerde kadın intiharlarının artması üzerine, Van Kadın Derneği, (VAKAD), intiharların arkasındaki nedenleri tespit etmek amacıyla bir araştırma yaptı.776 kadının katıldığı araştırmanın sonucunda, kadınların yüzde 42,7’sinin görücü usulü, yüzde 30,7’sinin severek, yüzde 18,6’sının isteyerek evlendiği ortaya çıktı. Araştırma ile ilgili bir rapor hazırlayan VAKAD üyeleri, intiharların yeni TCK’nın yürürlüğe girmesiyle arttığını savundu. HABER KAYNAKLARI: OKUMAK İÇİN>>>>>TIKLA http://www.ntv.com.tr/news/376234.asp *tna *** -
*** Sadece hükümet değil, muhalefet de ders çıkarmalı İsmet Berkan 09/06/2006 (2329 kişi okudu)Okumak için Tıkla>>>>Haber Linki.. Merkez Bankası Para Piyasaları Kurulu, pek çok gözlemci tarafından 'cesur' olarak tanımlanabilecek bir faiz artırımına gitti. Böylece, epey uzun bir süreden beri sadece faiz düşüren Merkez Bankası ilk kez gecelik faizleri yükselttiği gibi Nisan 2005'ten beri yaptığı bütün faiz indirimlerini de bir kerede geri almış oldu. Piyasalar 1.75'lik bu faiz oranını tanımlamaya çalışıyor. Bana göre, Merkez Bankası, enflasyon bekleyişlerindeki değişmeyi, daha doğrusu piyasada oluşmuş olan daha yüksek seviyeli bir beklentiyi tescil etmiş oldu en azından. Faiz, esasen Merkez Bankası'nın elindeki yegâne silah. Bu silahı doğru zamanda ve doğru biçimde kullanmak önemli. Merkez Bankası faizinin piyasada geçerli diğer faiz oranlarıyla bağının koptuğu bir dönem yaşadık. Ama bugün aynı şeyin olacağını, yani MB faiz artışının diğer faizleri etkilemeyeceğini söylemek doğru olmayabilir. Nitekim, daha MB faiz artırmadan Hazine'nin borçlanma faizleri artmıştı bile. Hazine faizinin artması ister istemez Türkiye'de paranın fiyatını, yani faizlerin genel düzeyini de artıracaktır. Esasen enflasyonda artma tehdidinin bulunduğu bir ülkede faizlerin artması da gayet normal karşılanmalı. *tna ***
-
AKP düşerken CHP yükseliyor Türker Alkan 09/06/2006 Akşam gazetesinin SONAR'a yaptırdığı anketin sonucu bu. 'Bugün seçim olsa hangi partiye oy verirdiniz?' sorusuna cevap verenlerin (kararsızlar dağıtıldıktan sonra) yüzde 29'u AKP, yüzde 19'u CHP, 12'si DYP, 8'i MHP, 7'si DSP, 5'i DTP diyor ve kalan oylar küçük partiler arasında dağılıyor. Bu oranlar bir eğilimi gösterir mi? Önemli olan sorun budur. Gene SONAR tarafından son altı ayda yapılmış olan anket sonuçlarını karşılaştırınca ortaya net bir tablo çıkıyor. AKP'ye oy verecekler ocakta yüzde 43 ile tepe noktadayken nisanda yüzde 33'e, haziranda ise yüzde 29'a düşüyor. CHP'ye oy vereceklerin oranındaysa düzenli ve önemli bir artış var: Yüzde 13, 15 ve 19. DYP yüzde 10 barajının biraz üzerinde seyrediyor, fakat düzenli bir eğilim göstermiyor. Ortaya çıkan tablo, AKP'nin gerilemesine karşın CHP'nin yükseldiğini gösteriyor. Neden?Nedeni bir başka tabloda saklı. Son ankette 'Türkiye'nin en önemli sorunu nedir' sorusuna verile yanıtta 'İşsizlik' diyenler yüzde 57, 'Pahalılık' diyenler yüzde 15, 'IMF ve dış borçlar' diyenler yüzde 3. Yani halkın toplam olarak dörtte üçü ekonomiden yakınıyor. 'İdeolojik' diyebileceğimiz konulara gelince, halkın yüzde 2.5'i laikliğe yapılan saldırıları, yüzde 1.7'si de türbanı önemli sorun saydığını söylemiş. Ekonomi, ideolojiden çok daha önemli bir belirleyici olarak karşımıza çıkıyor. Bu bulgular her şeyden önce sürüp giden bir eğilimi belirlediği için önemlidir. İktidar partisi altı ayda 13 puan yitirirken, anamuhalefet partisi yedi puan kazanmıştır. Hızlı bir erime ve güçlenme eğilimiyle karşı karşıyayız. Bu eğilimin kısa zamanda değişmesini beklemek doğru olmaz. Büyük bir ihtimalle bir süre davam edecektir. AKP'nin gerilemesi, işsizlik ve hayat pahalılığı gibi ciddi sorunlar dururken iktidarı süresince başörtüsü-dini kadrolaşma çerçevesinde gelişen bir tartışmaya yönelmelerinden etkilenmiştir. Bu tartışmaya son günlerde askerlerin de çekilmesi, rejim endişelerinin doğmasına da neden oldu sanırım. Kimse ordusuyla kavgalı bir yönetim istemez. Bir diğer faktör, AKP iktidarının 'AB rüyasıyla' işe başlaması, topluma bu çerçevede umutlar vermesi, belirli bir ilerlemeyle desteğini artırmasını sağlamasıdır. Son bir yıldır AB'ye giriş eskisi gibi insanları heyecanladıran bir umut kapısı olmaktan çıkmaya başladı. Hatta AKP'nin AB'ye girmeyi ciddi olarak isteyip istemediği bile tartışma konusu oldu. Adını 'AK' Parti yapacak kadar yolsuzluklara karşı olup, 'damardan' gireceğini söyleyen bir partinin yolsuzluklara bulaşıyor olması... Liderinin asabi tavırları... Bütün bunlar birikti ve bu noktaya gelindi. AKP bu eğilimi kısa zamanda değiştirmeyi deneyecektir. Değiştiremezse... İşte o zaman erken seçim gündeme gelir. Dört yılda bir seçim yapmanın bir mantığı olmalı. Türker Alkan © RADİKAL 09/06/2006
-
BASINDAN SEÇMELER - KÖŞE YAZARLARININ GÜNDEMİNDEN
GeceKuşu şurada cevap verdi: GeceKuşu başlık Güncel Konular
Sikkenin sahtesi makbuldür... Allah memlekete soyguncunun bile hayırlısını versin kardeşim... *** Bakın, Maraş'ta müzeyi soymuşlar. Ama hiç olmazsa, yerine sahtesini koymuşlar. Maksat, gezmeye gelenler mağdur olmasın... *** Uşak'ta da böyle olmuştu, malum. Arakladılar kanatlı denizatını. Yerine koydular sahtesini. Kanatlı mı? Kanatlı... *** E artık çok detaya girmeyeceksin... Yok efendim, "biri 2 bin 300 yıllıkmış da, öbürü 3 günlükmüş" falan... Olur o kadar. *** Zaten, hayatının geri kalanında farklı mı davranıyorsun ki, illa "sikkenin orijinalini isterim" diye tutturuyorsun. *** Çek sahte, senet sahte, para sahte, evrak sahte, diploma sahte, nüfus cüzdanı sahte, pasaport sahte, ehliyet sahte, sağlık karnesi sahte, imza sahte, fatura sahte, fiş sahte, rapor sahte, kredi kartı sahte, oy pusulası sahte, otobüs bileti sahte, piyango bileti sahte, maç bileti sahte, plaka sahte, reçete sahte, tablo sahte, altın sahte, mücevher sahte. Sahte seçmen var, sahte gelin var, sahte emekli var, sahte doktor var, sahte subay var, sahte diş hekimi var, sahte avukat var. Sahte imam var, imam... Rakı sahte, sigara sahte. Baklavaya fıstık yerine ezilmiş bezelye koyuyor adam. Kırmızı biberde kiremit tozu, zeytinde ayakkabı boyası var. Bayat tavuk beyaz görünsün diye klora batırılıyor, kurtlanmış ceviz beyaz görünsün diye çamaşır suyuna... Küflenmiş peyniri jel ile harmanlayıp, taze kaşar diye kakalıyorlar. Lahmacun yağ külünden... Sucuk desen, kıyılmış tavuk ayağından... Kemik öğütülüp, salam yapılıyor. Sosis, horoz ibiğinden. Baharatta, ot sap. Süt, sulu. *** Hayatımız sahte, hayatımız. *** Onun için sorun çıkarma. Gez işte... Kanatlı mı? Kanatlı. KAYNAK: 09.06.2006*Sabah *tna *** -
Zerkavi artık kafa kesemeyecek Irak'ta düzenlediği yüzlerce intihar saldırısı, bombalama ve kafa kesme eylemleri nedeniyle binlerce kişinin ölümünden sorumlu olan İslamcı terörist Zerkavi, Bakuba'da kaldığı evde bir Amerikan F-16'sının hedefi oldu DIŞ HABERLER SERVİSİ © 2006 Milliyet 09.06.2006 HABER LİNKLERİ http://www.milliyet.com.tr/2006/06/09/dunya/adun.html http://www.sabah.com.tr/dun104.html http://www.hurriyet.com.tr/dunya/4551558.asp?m=1&gid=69 http://www.ntv.com.tr/news/376102.asp http://www.cnnturk.com/DUNYA/haber_detay.a...&haberID=189013 El Kaide doğruladı Bir internet sitesinde Irak'taki El Kaide örgütü adına yayımlanan bir açıklamada, Zerkavi'nin öldüğü doğrulandı. Zerkavi'nin yardımcısı Ebu Abdurrahman El Iraki imzasıyla yayımlanan açıklamada, "Mücahidimiz Şeyh Ebu Musab El Zerkavi Irak'ta şehit oldu" denildi. Açıklamada, "Zerkavi'nin ölümünün ardından Irak'taki El Kaide'nin, Amerikan işgaline ve Bağdat hükümetine karşı savaşını sürdüreceği" ifadesi yer aldı. Zerkavi'nin öldürülmesi, uluslararası petrol piyasalarında varil başına 1 dolarlık düşüşe yol açtı. ZERKAVİ KİMDİR? Bin Ladin'in prensi Irak'taki bombalı saldırılar, suikastlar ve yabancı rehinelerin öldürülmesinden sorumlu tutulan radikal İslamcı terörist lider Ebu Musab El Zerkavi, ilk olarak Irak'ta Tevhid ve Cihad örgütünün lideri olarak ortaya çıktı. Gerçek adı Ahmed Fazıl Haleyle olan, Ürdün'ün Zerka kentinde doğan 39 yaşındaki Zerkavi, örgütünü 2004'ün sonlarında Usame Bin Ladin'in El Kaide örgütüyle birleştirdi. Bin Ladin, Ocak 2004'te Zerkavi'yi yardımcılığına getirdi. Irak'ın en kötü namlı "direnişçisi" Zerkavi'yle ilgili bilgiler, aslında son derece sınırlı. Bazı uzmanlar, Zerkavi'nin, Irak'ta koalisyon güçlerine karşı yöneltilen terör saldırılarını kendisi için bir sıçrama tahtası olarak kullandığı görüşünü savunurken, bazıları Zerkavi'nin etkisinin abartıldığını öne sürüyordu. Yabancı rehinelerin öldürülmesinin kaydedildiği video görüntüleriyle 2004 yılında nam salan Tevhid ve Cihad'ın, El Kaide ile birleşmesinden sonra, özellikle Şiilerin egemenliğindeki hükümet ve güvenlik güçlerine yönelik kanlı saldırılardan, Zerkavi'nin artık yeni adı Irak El Kaide'si olan örgütü sorumlu tutuldu. EYLEMLERİ İstanbul'u da kana bulamıştı Ebu Musab Zerkavi'nin örgütü, Irak'ta aralarında Türklerin de bulunduğu binlerce kişinin ölümünden sorumluydu. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, hafta başında yaptığı açıklamada, Irak'ta üç yıl içinde 100 Türk'ün kaçırıldıktan sonra veya araçlarına düzenlenen saldırılarda öldürüldüğünü, 24'ünün ise akıbetinin bilinmediğini söylemişti. Zerkavi grubunun eylemlerinden bazıları şöyle: 2003, 19 Ağustos: Bağdat'taki BM karargâhına düzenlenen ve BM'nin Irak Özel Temsilcisi Sergio Vieira de Mello ile İspanyol bir yüzbaşı dahil olmak üzere 22 kişinin öldüğü bombalı saldırı. 29 Ağustos: Necef'teki İmam Ali Türbesi'ne düzenlenen ve Birleşik Irak İttifakı'nın lideri Muhammed Bagır El Hekim'in de aralarında bulunduğu 83 kişinin öldüğü saldırı. 12 Kasım: Nasıriye'de İtalyan üssüne düzenlenen, 19 İtalyan ile 9 Iraklının öldüğü saldırı. 15-20 Kasım: İstanbul Şişli'deki Beth İsrael ve Beyoğlu'ndaki Neve Şalom sinagoglarına ve İngiltere'nin İstanbul Başkonsolosluğu ile Levent'teki HSBC Bank Genel Müdürlüğü binasına yönelik, 4 canlı bomba dahil 62 kişinin öldüğü saldırılar. 2004, 2 Mart: Bağdat ve Kerbela'da Aşure gününde düzenlenen, en az 170 kişinin öldüğü intihar saldırıları. 2-13 Eylül: Zerkavi'nin grubu, 4 Türk rehinenin öldürmesini üstlendi. 2005, 28 Şubat: Saddam'ın devrilmesinden sonraki en kanlı saldırıda Hille'de 118 kişi öldü. 29 Eylül: Balad'da girişilen üçlü saldırıda 99 kişi öldü.
-
Yeni bir güneş sistemi mi doğuyor? Amerikalı gökbilimciler, Güneş Sistemi’nin başlangıcına benzeyen, genç bir yıldız etrafında disk biçiminde büyük miktarda karbon gazı yığının varlığını tespit ettiler. Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA) açıklamasına göre, Fuse adı verilen ultraviyole spektroskopik keşif teleskobu yardımıyla bu önemli keşfi yapan bilim adamları, Beta Pictoris adı verilen yıldız ve belki de içinde çoktan oluşan gezegenleriyle ortaya çıkmakta olan güneş sisteminin, 20 milyon yıldan genç olduğunu belirttiler. Haberi okumak için tıkla>>>>> http://www.turkishnewsagency.com/article/science/space/65/
-
Demirel, Başbakan Erdoğan ve AKP iktidarını eleştirdi... Oktay ENSARİ- Demet ÖZTÜRK- Recep İSTEK/KAYSERİ, (DHA) DOKUZUNCU Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile AKP iktidarını eleştirdi. Demirel, Türk siyasi hayatında 40 yılda neler yaptığı yönündeki eleştirilere Başbakan Erdoğan'ı hedef alarak, “Böyle soranlara ben de soruyorum. Böyle diyenler boşboğazlık yapıyor. İnkarcılık yapıyor. Siz de çıkın şunları yaptık deyin'' dedi. Erken seçimi savunan Demirel, bir soru üzerine “Cumhurbaşkanı olsaydım Hamas'ı ziyerete gitmezdim. Hamas terör örgütüdür'' diye konuştu. Demirel, Kayseri’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı kıskanıp kıskanmadığına ilişkin bir soruya, “Ben, maraton koştum. Başbakan ise, daha 100 metre koştu. Böyle bir rahatsızlığım yok'' dedi. Kendisinin Türk siyasi hayatının 40 yılında ne yaptığını soranlar için Demirel, “Böyle soranlara ben de soruyorum. Böyle diyenler boşboğazlık yapıyor. İnkarcılık yapıyor'' dedi. Demirel, hükümetin herkesle kavgalı olduğunu söyledi. BİZİM YAPTIĞIMIZ TESİSLERİ SATIYORLAR Kanal D'de yayınlanan ve çekimleri Erciyes Üniversitesi Sabancı Kültür Sitesi'nde gerçekleşen ‘Genç Bakış’ programında Abbas Güçlü'nün konuğu, Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel oldu. Abbas Güçlü ve öğrencilerin sorularını yanıtlayan Demirel, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ima ederek “Meyvalı ağacı taşlarlar. Biri bana laf atmış. Ben güncel siyaset yapmıyorum. Bana laf atanları güç duruma düşürürüm. Hükümet herkesle kavga ediyor. Sadece benimle değil ki. Türkiye’yi yeterince aydınlatırsak, kavga etmeyiz. Ben aydınlatma görevi yapıyorum. Çıksın yaptıklarını anlatsınlar. Madem bir şeyler yapıyorlar da neden 2.5 milyon insan işsiz geziyor. Köylü inim inim inliyor. Esnaf kepenk indiriyor. Bizi eleştirenler bugün suyu, elektriği nasıl kullanıyor. Yüzünü nasıl yıkıyor. Özelleştirme yapanlar bizim yaptığımız tesisleri satıyor'' diye konuştu. Demirel, 11 Haziran’da Kayseri’ye gelecek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a gönderme yaparak, “Ben, yanıt istiyorum Kayserilileri kandırmasınlar. Söylesinler fabrika yaptık diyorlar, fabrika yok muydu. Başkalarının yaptıklarına el koymayın, yaptıklarınızı anlatın'' dedi. Süleyman Demirel, türban ve hortumcularla ilgili ve kendisinin aile fotoğrafı diye gazetelerde çıkan fotoğraflarla ilgili olarak, şunları söyledi: “Türkiye Cumhuriyeti, bir islam devleti değildir. Türkiye Cumhuriyeti dinle, devleti ayırmıştır. Din esasına dayalı devlet kurulması mümkün değildir. Müslümanlığın en iyi uygulandığı ülke Türkiye’dir. Türkiye’de beş vakit namazı kılana kimse bir şey demiyor. Müslümanlığın en iyi uygulandığı yer buradır. Allah ile kul arasında kimse yoktur. Başını bağlayanlara kimse bir şey diyor mu ? Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararı değişmedikleri, Üniversite senatolarının kararı değişmedikçe, türbanla kimse okula gelmez. Hortumculuğu kim yaparsa yakasına yapışılsın. Hortumculuğu kim yapmıssa, cezasını çeksin. Kişisel suçun cezasını kişiler çeker.'' “Türkiye Cumhuriyeti laik ve çağdas bir devlettir. Türkiye Cumhuriyeti bir devrim sonucu meydana gelmistir. Demokrasi laiklik, islam ve çağdaşlık bağdaşır, Bu gibi tartışmaların büyük bölümü buradan çıkıyor'' diyen Demirel, imam hatiplerle ilgili olarak “Bu okulların açılması yasak değil, Milli eğitimin bünyesindeki okullardı. Bu okullar siyasete bulaştırıldı. Sıkıntı okullarda değil, okullara siyaseti bulaştıranlardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendi kendisini koruyacak güce sahiptir'' dedi. ÇARE SEÇİMDE Süleyman Demirel, erken seçimle ilgili olarak, “Ayakkabı ayağı sıkıyor. Çare seçimde. Kendi halkınıza müracat edin. Halk bunalmıstır. Bunalmadan kurtulmanın yolu halka gitmektir. Hakkın sahibi halktır. Vekaletin sahibi halka gitmelidir'' diye konuştu. Demirel, bir öğrencinin AKP hükümetinin ortamı “Laik olanlar ile olmayanlar'' şeklinde ayırdığı yoludaki sorusunu “Bir hükümet herkesle sürtüşmeye girmişse ne bekliyorsunuz. Darbe olmadan, sorunlarımızı çözümleyeceğiz. Herşeyin kuralı vardır. Üniversitesi ile siyasi iktidar çatışmaya girmişse iyi değildir. Bugünkü üniversitelere, siyasi iktidardan katkı yok. Hükümetler çağdas, demokratik, laik esaslara uymak zorundadır. Ne zaman kayma oluyor, o zaman gerginlik oluyor. Gerginlikler darbeyle çözümlenmez. Halka gidilir'' diye yanıtladı.