GeceKuşu tarafından postalanan herşey
-
Türkiye İslamcı düzene mi gidiyor?
Dünkü gelişmelerin kısa bir özeti yukarıdaki alıntılarda... Konu neydi?... Hasan Cemalin orjinal yazısının bilinçli olarak üzerinde kalem oynatılmasıydı... Bunu buraya kim taşımıştı.? Yukarıda adı geçen arkadaşımız... Alıntı adresi neyi gösteriyordu?... Hasan Cemal / Milliyet Kaynaklar kontrol edildiğinde ne görüldü? Yazının orjinali üzerinde değişiklikler yapılmıştı... Bunu kimin yaptığı yada kimin taşıdığı ve bunu niçin yaptıkları Yazının değiştirildiği... ortada .... Önce Hasan Cemal / Milliyet diye kaynak gösterilirken sonradan Adı verilen bu site yazının orjinali üzerinde neden oynama yapar..Bunda amaç nedir.? İnsanlara yazının kendi istedikleri anlamda anlaşılması için dayatmalarda bulunma.! Bilgi çarpıtma!..insanları yanıltma!.. Peki bunda yazının orjinali dururken, onun değiştirildiği başka bir yazıyı buraya taşımakta amaç ne olabilir? Bilgi çarpıtma!..insanları yanıltma!.. Konun ana hatları buyken..."yazılarınızın pek çok süsten arınmasını görmek sevindirici. "demek, ... Konun ana hatları buyken...Verilen eczane ilaç örneğini,fırın ekmek örneğine çevirmek ne demektir.? Demagoji..Laf salatası..!...Kalem oynatmaya yeni bir örnek.!
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
Sevgili Sardunya;- Sevgili Sedelina; Her ikinize de yanıtlarınız için teşekkür ediyorum... "İnsan Dünyada düşünsel ve fiziksel anlamda sonsuz özgürlüğe sahip. Her beyin istediği gibi düşünür her beden istediği gibi yaşar " Bu ifadeye tamamen katılıyorum.!
-
KAT REİSİ olmayınca öldüresiye dövüldü!
Sayın " 'SEN' diye hitapta bulunan" kardeşim; Sizin biraz kafanız karışık galiba, Size hitap ederek bir şey yazdığımı hatırlamıyorum... "Nezaket sınırlarını zorlayan eleştiri veya saldırı " var mı diyorsunuz...evet bu yazınızda görüyorum.! O nedenle de 'marti_name' uygulanmaya çalışılan inceden demoralize etme taktiğini bana da uygulamaya ve anlamsız boş ithamlarda bulunmaya kalkmayın. Bu yaklaşımlarınıza karışılık verileceğini, muhatap alacağımı aklınıza bile getirmeyiniz... Bir gün gelir size katıldığım yada katılmadığım noktalar olursa oturup yazarım... Boş polemiklerle uğraşacak vaktim yok...O yüzden susuyorum...
-
KAT REİSİ olmayınca öldüresiye dövüldü!
*** Bir tek kişinin eleştirisiyle "Gerçekten sizin bu yazılarınız üzerinize çok moral bozuklugu yasadım..." diyebiliyorsun da... Özelden ve genelden "Medeni ve insanca görünümü altında yapılan" inceden baskılara Bir başkasının aynı duyguları hissedebileceğini... Neden anlamak istemiyorsunuz... Empati dediğiniz bu olsa gerek...Ama hepsi lafta kalıyor...Adı var kendi yok... Laf çok..."Tartışmanında bir adabı bir üslubu var" diye ahkam kesilir ama buna da uyulamaz... Her şey lafta kalıyor...laf çok..." Şimdi bir seviyesiz " yakıştırması daha gelir... çünkü itham da çok... Ardından bir daha ahkam kesilir "Tartışmanında bir adabı bir üslubu var"... Üstelik ardından bayan olunduğu hatırlatılır... "ben bir bayanım ve her lafı kaldıramam beni anlayacağınızı ümid ediyorum" bayanlara hitap ederken lütfen dikkatli olunuz... Ama biz bayanız...bizde laf çok istediğimizi söyler konuşuruz...Bizde üslupta çok.. Laf da çok... Doğru ya durumun lüzumuna göre birini söyleyip geçersin...Laf çok..Adap çok...Üslup çok... "Erkekler odundur ya her lafı kaldırırlar nasılsa...." Empati bu olsa gerek tabiki anlayana.! *tna ***
-
Hristiyanların 06.06.06 korkusu
*** Canlarım benim;.... Ne güzelde anlatıyor insanlar...teist hurafelerle nasıl da dalga geçiyorlar... Birileri kalkar da kendi teist inanışların da ki hurafelerden bahsederlerse nasıl da kızıyorlar o zaman... Hurafeler bunlar kızılmayacak dalga geçilmeyecek gibi de değil ki... Öbür teist inanışın hurafesi olursa dalga geç... Kendi teist inanışının hurafesiden bahsederlerse kız... Hurafeler bunlar "peşimizi bırakacağa da benzemiyorlar"... dedikleri gibi... *tna ***
-
Türkiye İslamcı düzene mi gidiyor?
*** *** Sevgili 'berceste' Verdiğin Siteye girince haklı olduğun görülüyor... Doğru söylemişsin sen başkalarının kalem oynatmalarını buraya taşımışsın... Buradan bir kere daha anladık ki kaynak olarak kullandığınız basın yâda siteler Bazı şeyleri sürekli değiştirip bilgi çarpıtma yapıyorlar... Ama bence hata sende kalkıp ta ilacı eczane yerine bakkaldan alırsan Bozulmuş aspirin kullanıp daha çok başın ağrıyabiliyor demek ki... Ama gerçek olan bir şey varsa oda yazının değiştirilmiş olması... Eğer sende alıntı yaptığın kaynağı vermiş olsaydın... Senin hakkında kimse bu şekilde düşünüp uyarmazdı... Sende lafta çoktur derken beni bir kere daha haklı çıkardın… Çok rahatlıkla “seviyesiz” kelimesini kullanarak savunma yaptın… Aslında daha başında bu kelimenin de geçtiği ifadeler yerine… Evet, yazıda değişiklik yapılmış ama bunu ben değil alıntı yaptığım yer burası değişiklikleri onlar yapmışlar deseydin… Biz de sana Sevgili 'berceste' Verdiğin Siteye girince haklı olduğun görülüyor... Diye ifade de bulunur, Sende gereksiz yere kimseyi seviyesizlikle itham etmemiş olurdun… Bence insanlar hata yapabilir ve hata yaptıklarında bunu kabul edebilmelidir… Bunu yapmak yerine yapılan hatayı ifade edenlere seviyesiz demek bir başka hata olmuyor mu sence?.. *tna ***
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
Nedersiniz sorunuza yanıtım size son derece hak veririm olacaktır sayın forumdaşım... Ama bunların karşılıklı olduğunu asla unutmamamız da gerekli diye düşünüyorum... Sanırım karşılklı olarak daha olumlu bir noktaya doğru ilerliyoruz... Farklılıklarımızda birbirimizi anlayıp kabul edebiliyor olmak, hem insan hemde aydın olmanın birinci koşulu olsa gerek... Benim ifade tarzım bu... Elbetteki sizde bu olumlu yaklaşım tarzına bakışınızı, kendi argumanlarınızı kullanarak ifede edeceksinizdir... Cümleler farklı da olsa bence önemli olan aynı anlamı ifade ediyor olması... Karşıtlıklarımız ve inançlarımız ne olursa olsun birer insan olarak önce birbirimizi sevmek sonra düşünce ve görüşlerimizi ifade edip karşılıklı düşüncelerimize saygı duyarak, Dayatmalarda bulunarak ikna etmek yerine birbirimizi anlamaya çalışmak yolunda çaba harcamamız gerekiyor... İnsanların önem verdikleri, hassas oldukları değerler üzerinde olumsuz yaklaşımlarda bulunmak konusunda sizinle aynı düşüncedeyim... Anlatmak, bahsetmek istediğim ve karşı durmaya çalıştığım da bu zaten... Ancak haklılık kazanmak adına yaratılan suni alınganlıkları ve duygu sömürülerini bunun dışında tutuyorum.. Kaldı ki bu konuda bile insanları anlamaya çalışmak yada olduğu gibi kabul etmek gerektiğini düşünüyorum Saygılar sevgiler selamlar Sayın Terapi...
-
alim hoca - ateist genç diyaloğu
İşte anlatmak istediğim tam da buydu Sayın Terapi... Yazılarınız da kullandığınız bu dil ve karşınızdakilere bu bakış açınız.! *** Kütüphanemde hangi kitaplar olduğunu ve okuduğumu.. Sık kullanılanlarımda hangi sitelerin olduğunu ve araştırdığımı görseniz şaşırıp kalırsınız.! Ama yine tekrarlıyorum...Aynı şeyleri düşündüğümüz aynı tepkileri verdiğimiz de olur... Farklı yorumlar ve düşünceler üretip davrınış gösterdiğimiz de... İşte bütün mesele bunu anlayıp karşımızdakilere hak verebilmekte... Sizin çok mükemmel ve elit, her şeyi çok iyi anlamış, hakikate ulaşmış... Başkalarının da böyle olmadığını düşünüp yazılarınızda bunları dillendirmeniz(...) (...) üç nokta koyup başka da bir şey ifade etmek istemiyorum...artık beni anladığınızı var sayıyorum... Karizma diye bahsettiğim de bundan başka bir şey değildi... Sevgiler ...Saygılar Sayın Terapi...
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
Sayın Terapi; Duygular karşılıklı, bende sizi bir insan olarak yürekten seviyorum... Siz de buna samimiyetle inanabilirsiniz... Ama görüşlerimizde ufak bir nüans farkı var siz illaki dayatmalarda bulunuyorsunuz...Bende buna karşıyım... Benim düşünceme göre siz öyle başkalarıda böyle düşünme, yorumlama, ifade etme hakkına sahipler... Sizde buna tahammül edip...İllaki böyle diye dayatmamalısınız... Yada bir şeyleri ispatlayıp işte gerçekler (Ha..Ha..haa) deyip yaklaşmak antipatik oluyor... Bana kalırsa bütün doğru bildklerinizi burada yazın çizin,açıklayın..ama bırakında insanlar kendi kararlarını kendileri versinler... Birilerini kendi görüşünüze ters diye rakip görüp, onları yenerim, yenicem,işte ispatlar yaklaşımıyla karizma olmuyor... Bunlar benim yorumlarım..Elbette siz böyle düşünmüyor olabilirsiniz..ve belkide son derece haklıda olabilirsiniz... Ama dışarıdan görünüm bu.! Bunu değiştirmek, sizin elinizde... Bence yine tekrarlıyorum..."Doğru bildiğiniz her şeyi yazın, çizin söyleyin"... Ama katılamayanlar yada eleştiriler olduğunda da hazmedin... Başkalarının da doğruları olabileceğini ve bunlara da hak vermek gerektiğini düşünün ... Böylece sadece yandaşların değil size hak verenlerin de çoğalacağını göreceksiniz... "Sevgiler GeceKuşu inan seni seviyorum bunda da samimiyim" yakalaşımınızı samimiyetle kabul ediyorum... Aynı samimiyetle karşılığını verdiğimi bilmenizi istiyorum... Saygılar Sayın Terapi...
-
alim hoca - ateist genç diyaloğu
Sayın Yazar; ne var bunda neden kızdınız ki? Yazınızı zevkle okudum elinize sağlık.? demiştim... Madem böyle kızıp duracaksınız...O zaman Alıntı yapıverin çok zor değil...yasak ta yok... Bu kadar karizmaya önem vermeyin bence...Doğal olun...Sakin olun... Saygılar Sayın Terapi
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
Sayın yazar; Beni sıkıntıya sokan bir şey yok...Karizma peşinde olan yada çizilmesinden korkan ben değilim.. İşte bu kadar gördünüz mü ne kadar basitmiş... Birinci soruyu yanıtlayıp kurtuldunuz.! Şimdi diğerlerini de yanıtlayarak kurtuluverin olsun bitsin... Bunlar bir bitsin diğerlerini de önünüze koyarız... Yavaş yavaş yorulmadan ve sırasıyla cevaplayıp rahatlarsınız... Saygılar ...Sayın Terapi.
-
alim hoca - ateist genç diyaloğu
Sayın Abdürreşid Şahin; Yazınızı zevkle okudum elinize sağlık.? Siz size sorulanları yanıtladınız mı ? Sorumluluklarınızı yerinize getirdiniz mi ? Sayın yazar... Başkalarından bekliyorsunuz.?
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
Aslan kardeşim, kaplan kardeşim... Daha neyin dayatmasına devam etmeye çalışıyorsun... Arkadaş senin düşündüğünden çok daha farklı, peşin hükümlerden kurtulmuş olarak bakıyor yaşama.! Aradığı soruların yanıtlarını daha akla yatkın ve bilimsel düşünerek bulmaya çalışıyor... Ne dayatıp duruyorsun... İllaki senin kafandaki yaratılış efsanesi ve hurafelerle mi düşünmek zorunda herkes.! Sen öyle düşünüyor ve kabul ediyorsan senin için öyledir... Sen kendini nasıl kandırmak yada yorumlamak istiyorsan özgürsün...Bu kadar dayatma niye.! *** Bir de yarım kalmış işler var... Eğer sayın terapi "İyi niyetine itimat ederek bazı sorular sordum. Merak ettiğim tekrar edeyim istersen." deme hakkını kendiniz de görmek istiyorsanız... Size bu güne kadar yönlendirilen soruları yanıtlama sorumluluğunuda göstermiş olamanız gereklidir.! Ama bu güne kadar ARMUDUN SAPI, ÜZÜMÜN ÇÖPÜ...POLEMİK YAKLAŞIMLARLA yanıtlardan hep kaçtınız... Sorulan sorular da havada kaldı...yanıtlamak istersen sorular aşağıda ... Hem bugüne kadar sorulanların hepsi değil birkaç tanesi...Seni fazla yormayalım...Bunları yanıtla şimdilik yeter.. Bakalım bu sefer yanıtlamak gibi bir niyetin olacak mı herkes görüp anlasın.! http://www.turkish-media.com/forum/index.p...ndpost&p=211350 Konuyu tekrar hatırlamak isterseniz buradan okuyabilirsiniz.! Sayın Terapi...Saygılar..
-
din totaliter bir baskı aracıdır.
*** Din esaslarına dayalı rejimler demokrasi ile yönetilebilir mi? Şeriat hukuku buna izin verir mi? Dinsel kavramlara, şeriat hukukunu uygulayarak devlet yönetimini savunan, günlük yaşamda dahi insanların uyması gerektiği yasaları şeriat yasalarıyla düzenlenmesi gerektiği iddiasında bulunan ve Kuran’ın da Allah'ın özü olduğuna inanan şeriatçıların İslam dini demokrasiyle bağdaşır demelerine karşın demokrasi hakkındaki gerçek görüşlerinin ne olduğunu anlamak için şu soruyu sorup, yanıtını aramamız gereklidir.? İslâm Dini, demokrasi ile ve ona dayanan laiklik sistemiyle bağdaşır mı? Prensip itibariyle bağdaşmaz. Çünkü demokrasi halk idaresi olup akla ve insan kafasına dayanır. İslam ise, hak idaresidir, yani Allah idaresidir; vahye dayanır. Bir başka ifade ile; İnsanin önünde iki hukuk vardır. Bunlardan biri beşerî (İnsanoğlu ile ilgili) diğeri ise ilahîdir. Birincisi akla dayanır diğeri ise vahye dayanır. Biri insanin sadece madde ve dünya yapısını, diğeri ise hem madde ve hem de mana yapısını; ahiret hayatini da ilgilendirir. Bu iki hukuk, bazı noktalarda birbiriyle uyuşursa da birçok noktalarda birbirine ters düşer. Bir başka yönden de aralarında büyük farklar vardır. İslam hukuku sabittir, kalıcıdır, değişmez; kıyamete kadar sürüp gider. Beşerî hukuk ise değişkendir. Yaşanılan çağın koşullarına ve ihtiyaçlarına göre değişir. Yaptırımları da farklıdır: Nicelik yönünden: Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların tatbik ettiği cezalar değişkendir, İslam’ın Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen şeriat yasaları ise değişmez olup kıyamete kadar geçerlidir. Keyfiyet yönünden: Biri sadece dünyevî, diğeri ise hem dünyevî ve hem de ahiret ile ilgili (uhrevî )dir. Demokraside kanunlar ve anayasalar ekseriyete ve parmak sayısına dayanırken, İslâm hukukunda kanunlar Allah’ın şaşmaz ilmine ve sonsuz kudretine dayanmaktadır. Bu itibarladır ki, bu iki hukuk sistemini birbirleriyle bağdaşan noktalarını arayarak karşılaştırma yapmak gereksiz, yersizdir. Demokrasi ile bağdaşır mı? sorusuna verilecek tek yanıt vardır. O da "Hayır" seklindedir. Din esaslarına dayalı rejimler demokrasi ile yönetilemez ve Şeriat hukuku buna asla izin vermez. Bu, neye benzer? Şimdi şöyle bir soru sorarsak, “ insan mi daha bilgili Allah mi? İnsan mi daha kuvvetli yoksa Allah mi?” Bu soruya Allah'ın özü olan Kuran’ın tek bir yanıtı vardır! İnsanin kanun yapmaya gücü yetmez! Neden? Çünkü insan daha tam mânasıyla kendisini tanımamış ki! Tam manasıyla tanımadığı bir şey hakkında söz sahibi olabilir mi? Kaldı ki, erkeklik ve kadınlık yönünden, hastalık ve sağlık yönünden, Büyüklük ve küçüklük, yönünden, zenginlik ve fakirlik yönünden, İsçi ve işveren yönünden, amir ve memur olma yönünden, Beden yapısı tam ve sakat olma yönünden ve nihayet beden ve ruh yönünden, İradede kuvvet ve zaaf yönünden, cesaret ve korkaklık yönünden ve daha bilemediğimiz yönlerden! İste bu kadar farklılık arz eden insanlık idaresiyle ilgili kanun ve anayasalar yapmak kolay bir is değildir, İnsanin yapabileceği bir is değildir. Bu iş Allah’ın işidir. Kuran bir ayetinde şöyle der: (Araf, 54) : "Yaratma da emir ve talimat verme de O'na mahsustur?" O, bilir, O açıklar, O haber verir, O bildirir ve iste bildirmiştir. Sebep ve Amaç kesin olarak bellidir: Kâinat, bütün nimetleriyle Sebeptir; Amaç değildir. İnsanın bütün ihtiyaçlarını gideren bir Sebeptir. Kâinatın yaratılısında, şayisiz nimetlere sahip olusunda hedef, insanın yaratanına kul olması ve O'na ibadet ve kullukta bulunmasıdır; O'nun emir ve talimatını yerine getirmesidir. Ve neticede O'nun rızasını kazanmak ve O'nun cennetine girip ebediyken mutlu olmaktır. Allah’ın mutlak hâkimiyetini ifade eden ayetlerden birkaçı: (Casiye, 18): "Sonra (Ya Muhammed!) seni de bir din emrinden şeriat’ın üzerine memur kıldık. O halde sen o şeriat’a tabi ol! Bilmezlerin heva ve hevesine uyma!" (Araf, 3): "Rab’inizden size indirilen Kuran’a uyun! Ondan başkasını dost edinip de kendisine uymayın! Ne kadar da az öğüt tutuyorsunuz!" Müslümanlar, Kuran’ın Allah'tan geldiğine inanır. Kuran ayetlerinde ceza kanunu, miras kanunu gibi ayetler vardır. Bu ayetlerin değiştirilmesi, demokrasi tarafından mümkün değildir. Mademki Kuran, Allah'tan gelmiştir, o halde bu ayetleri de ancak Allah değiştirebilir. Örneğin, "Hırsızların elinin kesilmesi"ni buyuran ayeti, kim değiştirebilir? İnsanların oluşturduğu demokrasilerdeki kanun yapıcılar mı? Yoksa Allah mı? Örneğin, "Kadınların miras paylaşımında erkeğe göre yari pay almasını hükmeden" ayeti hangi demokrasinin hangi kanun yapıcısı değiştirebilir? Örneğin, "Erkeklerin bir, iki uç, dört kadınla evlenebileceğini söyleyen" ayeti hangi demokrasinin hangi kanun yapıcısı değiştirebilir? Örneğin, "Erkeklerin kadınlardan bir gömlek ustun olduğunu söyleyen ayeti hangi demokrasinin hangi kanun yapıcısı değiştirebilir? Kuran ayetini, sadece Allah değiştirebileceğine göre, demokrasilerin kanun yapıcıları Allah ile çelişki içindedir. Ve demokrasi, İslamiyet göre değildir. Özetle, İslamiyet ile demokrasi birbirleriyle bağdaşır mı? Sorusunun yanıtı hayırdır… İslamiyet’te demokrasiye ne kadar yer var? Sorusunun yanıtı da hiç yoktur… Din esaslarına dayalı rejimler demokrasi ile yönetilebilir mi? Sorusunun yanıtı hayırdır… Şeriat hukuku buna izin verir mi? Sorusunun yanıtı da asla izin vermezdir… Laik Demokratik hukuk devleti kurallarıyla yönetilen ülkelerde Dinsel inanışlar serbest ve güvence altına alınmasına karşın, Din esaslarına dayalı Şeriat yasalarıyla yönetilen devletlerde Demokrasiye yer yoktur… Dini siyasete alet eden bazı politikacılar, "din"de demokrasiye yer olduğunu ifade ederek, dini esaslara dayalı bir yönetim biçimi oluşturabilmek için kendilerine maske yaratmaya çalışırlar. Hâlbuki "din"de demokrasiye yer yoktur, ama "demokrasi"de dine yer vardır. *tna ***
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
Sevgili 'sardunyam'; Sorunun yanıtı bu mu olamalı.? Yada bu yanıt yeterli midir.?... Yada bu kadar basit midir.? Bu son soruları yöneltmemin amacı... İllaki yanıtlanması değil... Zaten bizi de aşar... Bilgi sahibi olmanın dışında bu konuları araştıran bilimsel sonuçları ortaya koyacak bilimsel bir iddiamız da olamaz zaten... Yaşamı normal standartlarda sürdüren ...Belgeseller izleyen yada yüzeysel bilgiler edinen kişiler olarak... Vereceğimiz yanıtlar...bu böyledir..öyle olması gerekiyordu dememiz yeterli... Ötesinde başka bir sorumluluğumuzda yok zaten ... *tna
-
Türkiye İslamcı düzene mi gidiyor?
Sevgili berceste Formu pek dikkatli takip etmiyorsun galiba... Birde adamcağızın yazdığı yazının üzerinde kalem oynatıp neden bazı değişiklikler yaptın.? Şimdi sen de lafta boldur bunun böyle olmadığını bin dereden su getirerek anlatıp haklı da çıkarsın... Üstelik bu yazı üzerinde oynamaya çalışsanda senin anladığın anlamda şeylerden de bahsetmiyor galiba?... http://www.turkish-media.com/forum/index.p...ndpost&p=231507
-
DANIŞTAY SALDIRISININ ARKASINDAKİ GERÇEKLER
*** *tna ***
-
DANIŞTAY SALDIRISININ ARKASINDAKİ GERÇEKLER
*** *tna ***
-
DANIŞTAY SALDIRISININ ARKASINDAKİ GERÇEKLER
*** Oysa kargalar bile gülerdi SON 15 gündür, her tarafından dökülen bir komplo maskaralığı yaşadık. Hepimize "Bu kadarı da olmaz" dedirten bir oyun oynandı. Düşünebiliyor musunuz, "Müthiş bir çete ortaya çıkarıldı" ve bu çeteyle ilgili belgeler, herhalde bunu yutacağı veya bile bile kullanacağı tahmin edilen gazetelere sarı zarflar içinde servis yapıldı. Allah’tan bazı arkadaşlarımız, bu sarı zarf servisi olayını da haberin ana unsuru olarak görüp topluma duyurdular. Hepimizi enayi yerine koyan bu kadar salakça bir oyun oynandı. Yani kargaların önüne atsan, kahkahadan kırdırıp geçirecek bir senaryo uygulandı. * * * Peki bu komedi içinde komik olmayan ne? Bu pespaye senaryonun, toplumu bölmeyi başarması. Evet, böylesine ilkel, pespaye, hepimizi enayi yerine koyan bir senaryo ne yazık ki, bizi güldürüp geçirme yerine, daha da gerginliğe soktu. Ben işte bunu vahim ve tehlikeli görüyorum. Nasıl oldu da, kargaların bile güleceği bu oyunlara bakıp kamplara ayrıldık? Ne oldu da, bu ortaoyununa kanıp, devleti, ülkenin ordusunu, hükümetini, kurumlarını birbiriyle kanlı bıçaklı hale getirecek bir provokasyona geldik, başbakanlarımızı, bakanlarımızı zor durumda bıraktık? Hepimizin düşünüp cevabını vermesi gereken soru budur. * * * Yine de, Danıştay saldırısıyla başlayan sürecin hayırlı bir tarafı oldu. Türk toplumunun en hastalıklı yanı ortaya çıktı. Siyasilerin alması gereken dersleri gösterdi. Hayatını komplo teorisi satarak kazanan, marjinal bir kesimin ipiyle kuyuya inmenin zararını ispatladı. Hangi yoğurdu ne kadar üfleyerek yememiz gerektiğini gösterdi. Kısaca, bu olaylar Türkiye’de "komplo teorisi hastalarının" hezimetidir. Çünkü yapılan işler, onların karışık kafalarını bile daha da karıştırmayı başardı. Bu olayların ortaya çıkardığı çok önemli bir gerçek daha var. Toplum içinde bazı kişilerin, maraza çıkarmak, gerginlik yaratmak için ne kadar alçakça işler yapabileceğini, ne iftiralar atabileceğini hep birlikte gördük. Kısaca, siyasetimiz kendi çapında bir "Katrina felaketi" yaşadı. Şimdi hasar tespiti yapıp tamirata başlama zamanıdır. Herkes kendi evinin önünü temizleyecek. * * * Bir vatandaş olarak şundan eminim: Askerler, kendilerini ilgilendiren kısmının üzerine bütün ciddiyetiyle gideceklerdir. Yani kendi mensuplarının veya eski mensuplarının oluşturduğu çete bozuntularını mutlaka ortaya çıkaracak, cezasını vereceklerdir. Ama sivillerden o kadar emin değilim. Mesela, Emniyet içinde bu işlere meraklı bir çevrenin olduğunu hep işitirdik, şimdi birlikte gördük. Acaba bunlar da ortaya çıkarılıp cezası verilecek mi? Başbakan, kendisini yanıltanları bulup gereğini yapacak mı? Mutlaka yapması gerekir... * * * Ama yapılması gereken çok önemli bir başka şey var. Önce sağlam bir teşhis. Bunlar çete bozuntularıdır; ama toplumumuzun en büyük zaafını keşfetmişlerdir. Yani en aptalca komplo teorilerine bile kolaylıkla kanmamızı, dolduruşa getirilebilmemizi... Önce bu zaafımızı gidermeliyiz. Bizi bölen değil, birleştiren yanlarımız üzerinde çalışmalıyız. Bizi dolduruşa getiren, demokratlığı sadece devlet ve ordu düşmanlığı olarak algılayan marjinal kişi ve kurumlara karşı kişiliğimizi güçlendirmeliyiz. Evet, hasar tespitinde ilk hedef budur... Ertuğrul ÖZKÖK 06.06.2006 HÜRRİYET *tna ***
-
BASINDAN SEÇMELER - KÖŞE YAZARLARININ GÜNDEMİNDEN
*** Bana mı sordun kemiğini eritirken? Borç, 248 milyar dolar. Cari açık, 30 milyar dolar. Euro, 2 milyon. Ve hükümet, devleti bu hale getirenlerin kim olduğunu buldu... *** Kemik erimesi olan vatandaşlar. Ülseri olan vatandaşlar. Evet, bütün suç onlarınmış. *** Ekonomiyi rayına oturtabilmek için, kemik erimesi olan vatandaşların ilacını kestiler. Maliye Bakanlığı'nın tebliğine göre, öyle her "kemiğim eriyor" diyen ilaç alamayacak artık. Ne zaman alacak? Kemikleri kırıldığı zaman... Yani, "belgelendirmesi" gerekiyor. Getir kırığı, al ilacı kardeşim... Kırık yoksa, ilaç da yok. Hükümete mi sordun, kemiğini eritirken? *** Ekonominin dengelerini alt üst ettiği saptanan diğer grup da, ülseri ve gastriti olan vatandaşlar... Onlara da, yok artık ilaç milaç. Hortumları kesildi. Ne yapmaları lazım illa ilaç almak istiyorlarsa? Hortum sokturmaları... Ucunda kamera olan hortumu midelerine sokturup, delik olup olmadığını kanıtlamaları gerekiyor. Dedim ya, "belge şart..." Del mideyi, al ilacı. Delik yoksa, ilaç da yok. *** Hükümete ispiyonlamış gibi olmayayım ama... Bana sorarsanız, "kendi keyfi için" devleti batıran "şımarık" bir grup vatandaş daha var. Kalp hastaları... Onların da ilacının kesilmesi lazım mutlaka. Çünkü veriyorsun ilacı, yaşıyorlar... Kes ilacı, tam tasarruf. KAYNAK: 06.06.2006*Sabah *tna ***
-
BASINDAN SEÇMELER - KÖŞE YAZARLARININ GÜNDEMİNDEN
Türkiye İslamcı düzene mi? Türkiye adım adım İslamcı bir düzene, klasik deyişle 'Şeriat devleti'ne mi götürülüyor? Bunun için AKP'nin gizli gündemi mi var, hükümette sinsi sinsi uyguladığı? Bu 'gizli gündem'in en önemli maddelerinden biri Çankaya'nın düşürülmesi mi? Yani Tayyip Erdoğan'ın ya da AKP'den güvenilir birinin Cumhurbaşkanı seçilmesi mi? Niye mi soruyorum bunları? Çünkü, Türkiye'ye son zamanlarda şırınga edilmek istenen 'kriz halleri'nin altında bu sorular var. Türkiye bu sorularla cephelere bölünmek kutuplaştırılmak isteniyor. Bu soru işaretlerinin çengelinde, cumhurbaşkanı seçimine dönük bir psikolojik savaş yürütülüyor Türkiye'de... Tümü, huzursuz edici sorular. Tartışılması gerginlik yaratıyor, tansiyon yükseltiyor. Çünkü herkes kendi kafasına, kendi ezberine göre yanıt istiyor. Benim yanıtlarımın özeti: (1)Türkiye, İslami bir düzene, 'Şeriat devleti'ne götürülmüyor. (2)AKP'nin böyle bir 'gizli gündem'i olduğunu düşünmüyorum. (3)Cumhurbaşkanlığı, bu ülkede bir 'iktidar mücadelesi'nin aracı. Kökleri eskiye gidiyor. Bir Özal, bir Demirel hangi neden ve gerekçelerle Çankaya'ya çıkmak istedilerse, Tayyip Erdoğan da Çankaya'yı -kendisi veya bir yakını için- aynı nedenlerle istiyor. 12 Eylül askeri yönetimi, yaptığı anayasayla Çankaya'yı rejimin kilit noktalarından biri haline getirdi. Türkiye'nin bazı temel konularında askerin ağırlığını arttırırken, seçilmiş hükümetlerin de bazı alanlarda elini kolunu bağladı. Özellikle Özal'ın, 1989'da Çankaya'ya çıkarken, kafasında askerin rejimle ilgili bu vesayetinden kurtulabilir miyim sorusu da vardı. Cumhurbaşkanı oldu ama istedikleri olmadı. Bu arada partisi de elinden gitti. Demirel'in akıbeti de farklı olmadı. Şimdi sıra Erdoğan'da. O da kafasına tıpkı Özal gibi Çankaya'yı takmış durumda. Nasıl Özal Evren'den kurtulduğu zaman daha çok iş yapacağına inandıysa, şimdi de Erdoğan anlaşılan Cumhurbaşkanı Sezer hakkında böyle düşünüyor. Yani iktidar yolunda engellendiği kanısında... Şimdi soruları tersten soralım. (1)Türkiye, İslamcı bir gizli gündeme geçit verir mi? Hayır. (2)Varsayalım AKP'nin böyle bir gizli gündemi var; bunu uygulayabilir mi? Hayır. Türkiye böyle gizli gündemlerin uygulanmasına meydan vermeyecek kadar gelişmiş ve farklılaşmış bir ülkedir. Kimse, Türkiye'nin bu düzeyini, geldiği yeri ve neredeyse iki yüzyıl önceye giden modernleşme tarihini hafife almasın ve Türkiye'yi İran'la falan mukayese etmeye kalkışmasın. (3)Çankaya'ya Erdoğan da çıksa, gizli gündem uygulanamaz. (4)Erdoğan Cumhurbaşkanı olsun mu? Başbakan olarak Türkiye'yi yöneten bir siyaset adamı elbette Cumhurbaşkanı da olabilir. Ancak Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması, öyle görünüyor ki, bir yandan Türkiye'nin siyasal istikrarını olumsuz etkileyecek, öte yandan AKP'nin içini karıştırıp seçim şansını azaltabilecek. Nitekim, Erdoğan'ın da bildiği bazı seçim araştırmaları da böyle diyor. Bu nedenle, Erdoğan Çankaya'ya çıkmasa daha iyi olur diye düşünüyorum. Yeni cumhurbaşkanının yaygın bir mutabakat arayışıyla, krize meydan vermeden seçilmesinin hem Türkiye'yi rahatlatacağına, hem de ülkede siyasetin olgunlaşmasına katkı yapacağına inanıyorum. Son sorular: Peki hiç mi birşey olmuyor bu ülkede? AKP ile hükümetinin laiklik konusunda duyarlı olanları tedirgin eden, kaygılandıran tarafları, adımları, tavırları yok mu? Bunların sorgulanması, eleştirilmesi ve bunlara tepki konulması gerekmiyor mu? Elbette var. Elbette sorgulansın, eleştirilsin, tepki konsun. Ancak, demokrasinin gereği olan muhalefet politikaları izlenirken oyuna gelinmesin. İnce nokta burası. Bu noktaya özen gösterilmezse, demokrasiyi sekteye uğratmak ve Türkiye'nin Avrupa yolunu kesmek için Türkiye'yi türlü çeşitli yollarla istikrarsızlaştırmak isteyenlerin tuzağına düşülmüş olur. Akıldan çıkmasın bu nokta. Muhalefet hiç kuşkusuz yapılacak. Ama karşındakini düşman gibi görmeden, düşman yerine koymadan... Burası önemli. "AKP'nin gizli gündemi"ne iyi niyetle eğilenlerin, aynı zamanda demokrasi düşmanlarının gizli gündemi üzerinde kafa yormaları gerekiyor. Evet, AKP kadrolarının İslamcı geçmişten gelen bir takım takıntıları hala var. Mutlaka fanatikleri de var, milli görüş gömleğini hala çıkarmamış olan... Benden, senden ayrımı ya da cemaatçiliği de var. Bunlar var ve haklı kaygı ve soru işaretlerine yol açıyor. Ama aynı zamanda unutmayın, AKP muhafazakar bir parti. Zinaydı, imam hatipti, din eğitimiydi, Kuran kurslarıydı, türbandı, tesettürdü, Merkez Bankası başkanlığına atamaydı gibi konularda farklı yönelişleri de var. Bunların her biri, ille de rejime İslamcılık şırınga etmek anlamı taşıyabilir mi? Bunlara ille de böyle bir anlam yüklemek doğru mu? Eleştirirken ve muhalefet yaparken, bazen bu soruya da zaman ayırmak lazım. Din korkusu ile demokrasi korkusu birbirine karışırsa, birçok bakımdan tehlikeli olabilir çünkü... Uygar toplumlara ne din korkusu yakışır, ne de demokrasi korkusu... [email protected] 06.06.2006
-
ALLAH'IN OLMADIĞINI SEN BANA İSPAT ET
Hanımlar ikinizede merhaba ve ikinize de izin verirseniz bazı sorularım olacak... *** Sevgili 'Sardunya'; "İnsanın dışındaki diğer canlıların zekileşememelerinin nedeni nedir? *** Sevgili 'sedelina' ; 1- Mutasyon nedir.? 2- Mutasyon'un lisanla olan ilişkisi nedir.? 3- Lisan nedir.? 4- Hayvan türlerinin aynı lisanda olması ne demektir.? 5- "neden türkler hep başkalarının fıkrının arkasına saklanarak konuşmak zorunda" diyen felsefe üstadı kimdir.? 6- "neden türkler hep başkalarının fıkrının arkasına saklanarak konuşmak zorundadırlar.?" 7-Bu üstad "neden türkler hep başkalarının fıkrının arkasına saklanarak konuşmak zorunda" diyerek, forumdaki hangi arkadaşımızı kastetmiştir?.. Kusura bakma senin ki biraz fazla oldu ama ikinize de selam, sevgi ve saygılarımı yolluyorum... *tna
-
KAT REİSİ olmayınca öldüresiye dövüldü!
Sevgili 'ithaka' ; Yazılarını okurken, kullandığın akıcı dili, ve içeriğindeki sentez ve tespitlerin insanı alıp bir yerlere götürüyor ve uzun uzun düşündürüyorsun... Bir gün bir yerlerden bu foruma yolun düşüpte seninle burada karşılaşmış olmak... En azından benim için bir şans olarak düşünüyorum... Olayları, kavramları ele alış biçimin ve sonuçlara ulaşırken birer birer yaptığın sentezlerin ve tespitlerin konuları çok açık bir şekilde ortaya çıkarıp anlaşılmasını sağlıyor... Bu yazında çok önemli iki ayrı soru yönelttiğini görüyorum...Bence bütün yazının can damarı ve cevaplanması, cevabının aranması gereken çok önemli iki nokta... Sanırım cevabını alıntı yaptığın ALINTI(suheda @ Jun 5 2006, 01:29 AM) arkadaştan bekliyorsun... Ben eminim ki bu yazını okuyup ,çok iyi anlıyarak, gerek o dönemin sosyal yapısı ve gerekse anlatmaya çalıştığın iki ayrı görüş ve algılamanın siyasi tahlillerini yaparak bizlerin herşeyi anlamamızı sağlıyacak cevapları verecektir... Ama ben bu soruların cevabını bir ara senden de duymak isterim...ne zaman uygun görürsen...İster cevabın gelmesini beklersin,yada tercih senin... Sana oralarda başarı...mutluluk ve huzur diliyorum... En içten sevgilerimle...
-
KAT REİSİ olmayınca öldüresiye dövüldü!
Sevgili forumdaşım, Teşekkürler bizden sana bizlere ulaşamadığımız yerlerden bilgileri buraya taşıyarak bilgilenmemizi sağladığın için... Bu etkinliğine lütfen ara verneden devam et bizler seni ilgi ile takip ediyoruz... Bu arada yukarıda bir arkadaşın yazdıkları üzerine arama motoruyla bir tarama yaptırdım.. Vay..Vay..Vay...Karşıma yüzlerce sonuç çıktı...Arattığım iki basit kelimeydi..."Ülkücü Terör"... Çok merak edenler vereceğim ara motoru linkinden girip tek tek okurlar... Link için Tıkla Bir miktarda burada var... www.savaskarsitlari.org İşin ilginç tarafı hepsi ulusal basında yayınlanmış haberler ve her habere tıkladıkca alt bölümde onlarcası daha karşınıza çıkıyor... Kolay gelsin işiniz zor...Okumakla bitmeyecek gibi görünüyor... Bu arada ülkücü arkadaşlarda merak etmesinler ilk verdiğim linkinde onlarında aradıkları sonuçlar var.... Onlarda buraya kendi savlarını taşırlarsa herkes okur görür... Ama en azından ulusal basın belgeli olması tercih sebebi olmalı... Herkese selam ve sevgiler...
-
KAT REİSİ olmayınca öldüresiye dövüldü!
Sevgili 'marti_name' ; Düşüncelerine , gözlemlerine değer verdiğim bu forumdan bir arkadaşım bir zamanlar beni şöyle uyarmıştı... Şimdi aynı uyarıyı bende sana yapmak istiyorum..Bir şeyler dikkatini çekmiş olacak ki, şöyle demişti... "Önemli olan size ne kadar saldırırlarsa saldırsınlar sakin olmak!.. Bu her şeyin anahtarı....", Cümle aynen böyleydi... Şu an sana yapılmak istenenler karşısında, seni pasifize edip yıldırmak için bu yazılanlar karşısında, bu cümleyi tekrar tekrar oku... Yapılmak istenenler, " biraz empati" dediklerine bakma sen istedikleri empati falan değil sempati... Empati yapmayı bilen bir insan önce kendini senin yerine koyar ve kendi düşünce ve görüşlerine saygı duyulması için empati yapar ve sana bu baskıları yapmazlar... Eğer onların görüş ve düşünceleriyle yazarsan İpe sapa gelir, empatik ve sempatik...yazmazsan sevimsiz ve traji-komik olarak görürler... Her açtığın başlığa forumdaşlarının, şu anda sana bu baskıyı yapanlarda dahil nasıl ilgi gösterdiklerini biliyorsun... ve o başlıkların ne kadar uzun zaman gündemde kaldıklarını yeni açacağın başlıklarla göstererek unutmamalarını sağla... Bu forumda herkes kadar seninde söz hakın olduğunu zaten biliyorsun... Bunu yazılarını onların isteklerine göre değil, senin özgür iradenle yazdığını ve bunu asla unutmamaları gerektiğini onlara empati yapabilirlerse hatırlamalarını sağla... ve her ne olursa olsun doğru bildiklerini söylemekten, yanlış bildiklerini de düzeltmekten asla çekinme... Ve bence empati lafları edipte bunu ne demek olduğunu bilmeyenlere kulak asma... Kendini onlara anlatmak zorunda değilsin ve sakın anlayacaklarını da sanma.!.. Cümle şöyleydi sevgili forumdaşım... "Önemli olan size ne kadar saldırırlarsa saldırsınlar sakin olmak!.. Bu her şeyin anahtarı....", Yararlı paylaşımlarda ve Yeni başlıklarında buluşmak dileğiyle... Sana selam ...sevgi ve saygılarımı yolluyorum...