KISIM 2 : Paris'te Hacı Olmak ya da O kadar da değil Matmazel
Efenim ertesi gün hemen erkenden otelin kahvaltı salonu, kahvaltı etmek için yeterli donanımı bulamamak,saçma sapan ekmeklere güzel peynirler sürmek, kötü çay,iyi kahve,meyveli yoğurt filan klasik seyahat ritüellerini atlattıktan sonra hemen yine taksi istedik konsiyajdan, bu sefer temkinliyim hiç bulaşmıyorum fransızca mevzuuna malum benim fransızcam saray aksanına çalıyor, herkes anlayamayabiliyor...
Uzun bi fuar ziyareti oldu öğleden sonrayı buldu çıkışım ama bu sefer sıyıramadım eküriyi mecburen takılmak zorunda kaldım,önce bi kafe bi güsel kahve bi pembe şarap
Soona nasıl oldu anlayamadım Patronun karısı ile Lui Vuitton merkez binasına girdik. Ama kapıyı görmesem Fransız Merkez Bankası diyebilirim öyle şaşkınım. Ve evet yarenler hacı oldum ben...
Önce dedim ki tamam evet pahalı bi marka 800 1000 yevroluk çantalar olur tabi makul gibi, patron önde ben arkada ilerliyoruz yazık hatun da bana yol gösteriyo, her kadının bi lui vitonu olmalı filan diye ben de hıhı diyerek eşlik ediyorum kendisine, boynumda da çakma guççi çantam, bildiğin kaleiçi esnafından geyet bi türk lirası birimi ile 35 yeteleye alınmış, elimle paltonun içiğne doğru itmeye çalışıyorum.
Bi an konsantrasyonumu kaybettim kırmızı bi çantanın önünde 19.000 yevro etiketini görünce... valla bak... hayır fotoğraf çekenler vardı lakin ben arkamda şahit bırakmak istemediğimden yeltenmedim bile...
Soona giyim katına dooru ilerledik üstüne LV harfleri itina ile yerleştirilmiş bi bikini, bakınız bikini diyorum forum zevatı, fiyatı 23.000 insan yevrosu,çüş sesi biraz yüksek çıktı engel olamadm ama...Hayır ben bi bikiniye 23bin yevro vereceksem 7/24 o.r.gazm isterim arkadaş... isterim yani...
aha caddenin fotosu, en arkadaki bina Lafayet (Dodi el fayet eniştemizin tükkanı)
oraya da girdim, eksik kalmadım yani...tek bi alışveriş merkezi katı dolusu ayakkabı yarenler, insan iflah olur mu ordan soona?
Neyse akşam oldu; biz gene eksikmiş gibi bi Sosyete restoranında COSTES :
costes - kost diye okuyalım lütfen
neyse girdik zenci taş bi abla aldı rezervasyonumuzu; boyum ablanın belinde zati karanlık gözüm görmüyo, ezilerek başladım geceye...
Geçtik oturduk menü getirdi bi fransız matmazeli, ha bu arada bu restoran da taş ablalarla dolu böle bi viktoryas sikrıt kokusu etrafta filan... Abla dedi ki(abla da demiyeyim kızceyize şimdi kıskançlığımdan sırf, ancak 23-24 yaşlarında bi taze...) başka dilde menümüz yok yardım isterseniz ben anlatırım size dedi... açtım baktım zerre anlamıyorum bi de ben fransızca çat pat dert anlatabiliyorum TC sınırlarında imiş meğer...
Dedim matmazel sen az yanaş şu ördek ne ola ki?
bak bak okur kitle ne dedi abla :'' şimdi şöle oluyo, portakal soslu....'' dur dedim matmazel dur, o kadar da değil, biliyoz onu, geyiklerimizin en hasıdır portakallı pekin ördeği... ezdirmedim kendimi forum entelijansiyası,gurur duyun benimle...
Masadakiler gece boyu benle konuşmadı bi daha...
Gece yatağa girdim, oh missss.... Hayır hiç söylemiyosunuz bu eyfeli saat başı beş dakkalığına ışıklandırıp hareketlendiriyorlarmış, bakakaldım öle mal mal... (bu arada farkettiyseniz fransa terbiyesizliğimi zerre etkileyemedi,asimile olmadım yoldaşlar...)
Yarın : Kısım 3 : Ben de Şifre Çözdüm... Valla...