sardunyam tarafından postalanan herşey
-
Su an Seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz
Türkiye'de demokrasiyi en iyi hazmetmiş olan parti CHP... tam manasıyla hazmetmiş değil ama en iyisi... Türkiye'de parti liderleri sorunu var... Liderler demokrasiyi sözlerinde kullanıyorlar ama uygulamada bunu göremiyoruz... MHP'de geçtiğimiz yıl yapılan kongrede Bahçeli kendi karşısına rakip bile çıkarmadı... ama reklam pankartlarında sürekli demokrasiden söz ediyorlar... Aynısını Baykal'da yapıyor... Başkan olduktan sonra delegeleri bağlıyorlar ve her seçimde yine onlar başkan oluyor... Delegeler de değişmeli... Rakipte çıkmalı... Demokrasi partiler içinde bile olmazsa sokakta ve mecliste nasıl olacak? Ümit Özdağ'da Mhp seçimlerinde adaylığını koymak istedi ama Bahçeli'nin adamları kongre salonuna bile almadılar kendisini... Oysa Özdağ Bahçeli'den çok daha fazla (Bahçelinin olamayacağı kadar) demokrat ve gerçekçi... Ve önceki seçimlerde kaybedilen oylardan kendisini sorumlu tutarak istifa eden Bahçeli ısrarlara (!) dayanamayarak yeniden partinin başına geçti... Ben bunu etik bulmuyorum... Onurlu insanlar başaramadıklarında giderler yerine gelecek mutlaka biri vardır... Ama ahh bu koltuk sevdası yok mu? Bağımlılık yapıyor, kimse ben bırakırım demiyor, beceremedim demiyor... Kaybeden hep Türkiye oluyor... birileri koltuk derdinde bizlerse izlemekteyiz... Yinede önümüzde ki dönem için tek çıkış yolunun en azından bu yeşil devrimcilere bir mesaj vermesi açısından CHP'nin kazanmasının olacağına inanıyorum... Bu millet Atatürk'e ve ilkelerine sahip çıkmalı, eğer çıkmazsa faturasını çok ağır ödeyeceğiz... Yeşili, turuncusu, şeriatçisi, bölücüsü, kökten dincisi, ırkçısı, ayrılıkçısı herkes bir pay koparma derdinde... Atatürk ilke ve devrimleri tek çıkış yoludur... Milli birlik içerisinde ilerici ve aydın düşünen insanların liderliği şart... Kafalarının içi başka dışı başka zihniyetlere aldandığımız yeter... Bu kandırmacalara kanmak bizden çok şey alıp götürüyor... Allah bu milletin yardımcısı olsun... Adını kullanarak kötülük yapmak isteyenlere fırsat vermesin...
-
Eurovision'a ve Kenan Doğulu ..
Ve nihayet şarkı ortaya çıktı, İngilizce... umarım başarılı olur... şarkı eğlenceli ve ritmik kulağa hoş geliyor yani fena sayılmaz ve zaten Eurovision da çok kültürel bir yarışma değil artık öyle değil... popülarite ve görsellik ön planda bütün dünya müziğinde olduğu gibi... Sanatsal ağırlıklı müzik ve görsel sanat çok az icra ediliyor... talepte görmüyor dünya kültürlerinin yozlaşması en büyük etken... tüketime dayalı artık herşey... kalıcı müzik yapılamıyor... her ay yeni bir şarkı popüler oluyor 2 ay sonra unutuluyor... bu sadece bizde böyle değil tüm dünyada aynı... Kenan Doğulu'nun sahne performansı iyidir... Şu sıralarda internette listenin üst sıralarında... Bakalım sonuç ne olacak, en iyi şekilde temsil etmesini diliyorum...
-
hayatı en iyi ne anlatır?
Yoğurulurken çamurum, sence de belliydi özüm, Ne günah işleyeceksem, biliyordun onu tüm. Yargın olmazsa eğer, işleyemez kimse suç ; Neden öyleyse kıyamette yakarsın a gözüm Ben, gönlü temiz insana kurban olayım Gezsin başım üstünde benim, hoş tutayım Ham insanı al karşına, söylet azıcık, Dön, sonra cehennem ne imiş, gel sorayım Sen acırken bana, hiç bir günahımdan korkmam Benle oldukça; yokuş, engebe, yoldan korkmam Beni ak yüzle diriltirsin. a Tanrım, bilirim; Defterim dolsa da suçlarla, siyahtan korkmam. Ömer Hayyam
-
Frozen......
Akıl Gözü Seni bulmaktan önce aramak isterim. Seni sevmekten önce anlamak isterim Seni bir yaşam boyu bitirmek değil de, Sana hep hep yeniden başlamak isterim.
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
bu şiir ikimize... Acılara Tutunmak Kavuşmak özgürlükse Özgürdük ikimiz de Elleri çığlık çığlık Yanyana iki dünya İkimiz iki dağdan İki hırçın su gibi Akıp gelmiştik Buluşmuştuk bir kavşakta Unutmuştuk ayrılığı Yok saymıştık özlemeyi Şarkımıza dalmıştık Mutluluk mavi çocuk Oynardı bahçemizde Acı çekmek özgürlükse Özgürüz ikimiz de O yuvasız çalıkuşu Bense kafeste kanarya O dolaşmış daldan dala Savurmuş yüreğini Ben bölmüşüm yüreğimi Başkaldıran dizelere Aramakmış oysa sevmek Özlemekmiş oysa sevmek Bulup bulup yitirmekmiş Düşsel bir oyuncağı Yalanmış hepsi yalan Yalanmış hepsi yalan Sevmek diye birşey vardı Sevmek diye birşey yokmuş Acı çektim günlerce Acı çektim susarak Şu kısacık konutlukta Deprem kargaşasında Yaşadım birkaç bin yıl Acılara tutunarak Acı çekmek özgürlükse Özgürüz ikimiz de Acılardan arta kalan İşte bu bakışlarmış Kuğu diye gözlerimde Gün batımı bulutlarmış Yalanmış hepsi yalan Yalanmış hepsi yalan Savrulup gitmek varmış Ayrı yörüngelerde
-
diloş...
deliyim ben, zaten biliyorum seni seviyorum Küçüktüm, küçücüktüm, Oltayı attım denize; Bir üşüşüverdi balıklar, Denizi gördüm. Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı; Kuyruğu ebemkuşağı renginde; Bir salıverdim gökyüzüne; Gökyüzünü gördüm. Büyüdüm, işsiz kaldım, aç kaldım; Para kazanmak gerekti; Girdim insanların içine, İnsanları gördüm. Ne yardan geçerim, ne serden; Ne denizden, ne gökyüzünden ama... Bırakmıyor son gördüğüm, Bırakmıyor geçim derdi. Oymuş, diyorum, zavallı şairin Görüp göreceği.
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
seni ben anlamazsam kim anlar iğde dalım anladım
-
hayatı en iyi ne anlatır?
Halâ Yaşıyorum kara bulut bana gülümsedi bugün güneş ağladı, seni rüyamda gördüm bugün annemi düşündüm aklımdan bile geçirmedim ağlamayı sanki o en muhteşem andaymışım gibi, bir uçak geçti üstümden toprak delik deşik farkında olmadan söylediğim birkaç kelimeyi sonradan anımsıyorum, yaşıyorum halâ bulut bana gülümsedi güneş uçağın haline ağladı ben annemi düşündüm ama aklımdan ağlamak geçmedi.
-
Frozen......
sen prenses değilmisin? nasıl değiştirdin nickini? o işi soruyorum?
-
SARDUNYAM.... (Günlük... kendisini fark ettirebilen çok az şey vardır günlük yaşamımızda... )
canım benim teşekkürler, bende katılıyorum...
-
diloş...
iğde dalım beni unutmuş bir de bana sitem ediyor
-
Doğa Kanunları ve Sistem
Doğa kanunları yapar demek ile o kanunları oluşturan, ayarlayan ve tasarlayan bir gücün var olduğu konusuna değiniyorum... Bir kanun kontrolsüz oluşmaz... O yüzden düzenden bahsediyoruz... bende kimsenin inanıp inanmaması ile ilgilenmiyorum... bu sözleriniz ağır itham... bende sizin gibi okuyorum, araştırıyorum, düşünüyorum... konu hakkında bilgi sahibi olup olmadığım tartışırken ortaya çıkar... ne siz ne de ben uzman değiliz amatör olarak ilgileniyoruz... bu konu hiç birimizin uzmanlık alanı değil... Termodinamiğin birinci yasası yoktan var oluşu yalanlıyor olabilir, madde biçim değiştir elbette bunu azda olsa fizik bilgisi olan herkes bilir... Ancak şu soruda kafaları kurcalar... Madde bugün ki biçimini kazanmadan önce gaz haliyle nerede ve nasıl bulunuyor du? kütlesi ne kadar dı? ve o kütleden ortaya çıkan enerji bu ölçüde devasa evreni nasıl oluştur du? İhtimaller her zaman söz konusudur... Bilimin yaptığı araştırmalar nedenleri sorgular... sorgusuz bilim bilim değildir... Entropi bundan bahsetmese bile kendi yapmış olduğu deneyim ile varılan sonuç mantıkla bu olmalı... Yayılan gaz bir daha geri toplanmaz ihtimaline karşı bir etki söz konusu olduğunda bunun olmayacağını söyleyemeyiz... Sarkıtları oluşturan doğal etkenler de sonuçta bir etken yani göreceli olarak bir yerde kendiliğinden oluşmuş gibi görünürken bir yerden de suyun, havanın yani doğalda olsa bir kaç etkenin neticesinde oluşur... Etkisiz ya da etkensiz oluşum mümkün müdür? Evrenin kendisinde bir doğallık ve olağanlık söz konusu gibi görünsede sonuçta bir genişleme ve yayılma devam ediyor, işte ben o oluşumu doğallıkla ve kanunla yaratan bir etkenin varlığına inanıyorum... Yani düzen o düzeni olağanlıkla yaşar devam ettirir ama bunun kurallarını belirleyen var... kanaatim budur... Fırtınalar, deprem, volkanik patlamalar tamamen doğal afetler... Ama çölleşme, ozon tabakasının delinmesi, küresel ısınma, atmosferdeki karbondioksit oranının artması insan etkenli afet... Dünya kendi olağanlığında bu hale gelmezdi, en azından süre bu kadar hızlı ilerlemezdi... dünyaya insan eli ile müdahale edilmesi onda ahenk olmadığını kanıtlamaz... Doğal afetlerinse dünya yüzeyi için etkileri biliniyor... yaşlandıkça hormonal değişiklik olması da olağan sonuçta vücut eskiyor... Allah yaşlılığı yaratmaya da bilirdi ama maddeye ömür veren O'dur... Ben ayarlayamamış demiyorum buna deformasyona uğramak maddenin kaderi... yani kural... sonuçta ölüm var ölümde bir maddi değişim... bildiğimiz olağanlıkta değil... Maddenin potansiyel madde halinden kastım, bugünün bilimi ile tanımladığımız şeklinden ve halinden öncesi... big bang öncesi ortada bulunan kütlenin içeriği ve öncesinin halini bilemediğim için öyle adlandırdım... hazırlık dememde şundan ben sonuçta bir Yaratıcı ya inandığım için bu oluşumu meydana getirmeden önce bir hazırlık söz konusudur bana göre... Allah hiç bir sistemi ve kuralı düzensiz yaratmamış... hepsinin bir hesabı var... doğanın kanunlarıda o yüzden değişmiyor... Yani yaratıcı güç öyle proglamlamış... kanaatımce... adı geçen bilima adamlarının o sözleri gerçek ise yorumunuz ne olacak... bunu öğrenmek için daha güvenilir kaynak bulmak zor değil... HY denilen zat kişisel olarak benim için bir şey ifade etmiyor, ancak sorgulamalarımda paralellik bulduğum noktalar yakalarsam bunu on kişinin ifade etmiş olması beni bağlamıyor... selamlar
-
Tayyip Neden Cumhurbaşkanı Olmamalı?
benim kanıtlamama gerek yok sevgili arkadaşım mahkeme kanıtları ortada... Albayrak'ların durumu ortada... Tayyip beyin İstanbul Belediyesi başkanlığı dönemi öncesi ve sonrasında Albayrak'ların nasıl holdingleştiğini görmek zor değil... Hangi ihaleleri nasıl aldıklarını da biliyor herkes ama malum bunları kabul etmek zor... Tayyip Beyden sonra belediye de başkalık yapan Gürtuna Albayrak'lara ihale vermediği için Akp'den uzaklaştırıldı... Yine Akp'nin içinde vekil bulunan iki kişi Akp'nin adının yolsuzluğa karıştığını açıkça ifade ettikleri ve başbakandan bu konuya eğilmesini istedikleri için partilerinden ihraç edildiler... Ama isimleri fesata karışan vekiller hala koltuklarında oturuyorlar... Bu sanada mide bulandırıcı gelmiyor mu? Başbakanın hangi fikirleri ortadoğuda kabul görmüştür? Bop hakkında ki görüşleri mi? Ve ortadoğuda ne gibi etkisi olmuştur? Türkiye'nin hangi yüzünü temsil etmiştir? Kıbrıs politikaları, Ab politikaları, Kuzey Irak politikaları mı yararlıdır? Türkiye'nin kamu mallarını yabancılaştırma mı yararlıdır? Satılan şeylerin yerine bir şey konulamaması mı yararlıdır? Yatırımsızlık mı, işsizlik mi, pkk politikarı mı, Kürtçülük meselesi mi? Din adını kullanarak uyguladıkarı çıkar kapıları mı? hangisi? Milliyetçilik ilkel bir görüştür, ırkçılıktır, kafatasçılıktır, alt kimlik, üst kimlik lafları mı, çiftçiyi azarlaması mı? Şehit anasına seni mi dinleyeceğim demesi mi? Askerlik yan gelip yatma yeri değildir demesi mi yararlı politikadır... Ab dayatmaları ile Sevri hortlatma gayretleri mi? Tayyip beyin Cumhurbaşkanlığı Türkiye'ye bir şey kazandırmaz ancak kaybettirir kimlere bişey kazandırır biliyor musun? Ortadoğuyu ve Türkiye'yi bölmek ve kan gölüne çevirmek isteyenlere... Türkiye'nin geleceği Akp ile kararır... Ya da onlar gibi düşünenlerle... Ha bütün bunlar benim meselem değil ben cebimdekine bakarım, ülke toprağı ya da millet satılmış bana ne diyebiliyorsan, başka sözüm yok!!!
-
Tayyip Neden Cumhurbaşkanı Olmamalı?
konumuz Chp değil, başbakanın güvenilirliği sevgili Honest... Bugün Chp Atatürk'ün kurduğu Chp'dir... Lideri Baykal, tabi o başka bir kişilik ama onun kişiliğinde Atatürk ilke ve inkılaplarına ters bir tutum yok, olamaz zaten... Bağlı bulunduğu partinin tüzüğü kuruluşunda ki gibi... ona aykırı bir görüş ortaya koyamaz... Ama Tayyip Erdoğan ise tamamen aykırı görüş ortaya koyuyor... Bunu saklamadılar zamanında şimdi bakıp gördüler ki bu millet Atatürk'ü benimsemiş ona bağlı onun gösterdiği hedefleri hedef belirlemiş, o yüzden "gibi" yapıyorlar... yani hedefe gitmekte her yol mübah... yalan, dolan, entrika, hile de dahil... yani bugünün popüler kelimesi ile... Takiye yapıyorlar... Dün başka bir şey söylüyor, bugün başka bir şey, demek ki yarın bambaşka bir şey söyleyebilir... kendisinde bu yetenek var... Baykal konusunda ortaya attığını ispatlamak zorundasın... Moon tarikatı Abd'nin sosyetesinin mensubu bulunduğu bir tarikat Türkiye'dekilere benzemiyor... Ve buranın davetine icabet ettiğini kanıtlamalısın... Not: Moon tarikatı Türkiye'de yeşil devrim yapmak istemiyor...
-
BAYAN ve ERKEK dost olabılırler mi?
sorularına cevap verdim bak yazının içinde hepsinin cevabı var, açık aramam ben, sen merak etme, elbette hepimiz insanız, insanca hatalarımız var... sen hatalısın ben hatasızım demiyorum... açıkça saldırmak böyle olmaz... boş konuşmak için dost aranmaz... bak bu bir cevaptı... dürtülerini kontrol eden adama mı güveneceğim bu bir soru mu şimdi, sen bunu böyle algılıyorsan buna uygun bir yanıt bulamazsın... kontrol hayatın her alanında olması gerekir... tartışmalarda bile... dost nedir sana göre, dostluk nedir? bana anladığın dostluk kavramını anlatırmısın? çünkü sen adamın karımla yapacağı konuşmanın ona ne faydası olacak demişsin... bu çok havada bir soru... o yüzden dostluktan ne anladığını soruyorum.!!! benim yazdığım bütün iletilerimde savunduğum insan kendisini bilmeli, ne istediğini, ne istemediğini, seçimlerini bilmeli... erkek arkadaşlarımla sohpet ederken acaba kendilerini kontrol ediyorlar mı diye düşünmemiştim... bu bana çok ilkel geliyor, herkes bu kadar aç mı? bence değil, aç olanlar var olduğu gibi tok olanlarda var... siz sayıca azınlıksınız ama çokmuş gibi davranıyorsunuz demiştin, biz çok olduğumuzu iddia etmedik... aksine sana katılıyoruz, sayıca az olsakta biz varız... toplumun bir kesimi her şeyi yanlış anlayacak diye bir birimize dostum demekten ürkmüyoruz...
-
Tayyip Neden Cumhurbaşkanı Olmamalı?
Başbakanın Cumhurbaşkanı olması için önünde yasal bir engel yok ama kendi geçmişinden ve yapıp ettiklerinden hatta görüşlerinden duyulan rahatsızlık var... Hiç kimse güvenmediği birine herhangi bir şeyi emanet etmez, en basit şekilde evini emanet etmez... Oysa onun talep ettiği yer Cumhurbaşkanlığıdır... Bir insan düşünün adı bir çok entrikaya karışmış, ihalelere fesat karıştırmaktan tutun, Cumhuriyete karşı olduğunu açıkça ifade etmiş, düne kadar şeriat isteriz diye kendi tabanına sözler vermiş... Atatürk'e ve onun ilkelerine hakaret etmiş şimdi ise Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyette Çankaya'ya talip... Neden? Eğer yönetim şeklini beğenmiyorsa Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı değilse o makamı neden istiyor...? Yönetimi değiştirmek istemesinden olabilir mi? İşte endişese sebep olan bunlardır... Hiç kimse aksini iddia edemez... Bir insan dün başka konuşuyor bugün başka konuşuyorsa güven vermez, ya dün söylediklerinde samimi değildi, ya bugün söylediklerinde değil... hangisine inanacağız... ya da inanmalımıyız... kökten değişim söz konusu olamaz, daha uzun yıllar öncesinde hedef alınan noktalar var, o hedefe doğru gitmekte her yolu mübah görenlere güven duymak sonrasında önüne geçilemez tehlikelere kapı açmaktır... Tehlike geliyorum diyor ama farkında olmayanlar var...
-
Doğa Kanunları ve Sistem
sevgili yam_yam Bu alıntıladığım yazı bir yorumdur, bende o yoruma katılıyorum... Bana göre düzenin ya da dengenin bir yapıcısı vardır... Sarkıtlarla oluşan güzel şekilleri doğa kanunları yapar, zaten başlık yorumumuzda bu, doğa kanunları değişmez... Yani herşey bir kurala dayalıdır... Siz bu kuralları ya da düzeni yada dengeyi olağanlığa bağlıyorsunuz bizse bir gücün bütün bunları programladığına inanıyoruz... Asıl tartışılması gereken konu budur... Ve hangi kişinin ne söylediği ile ilgilenmek yerine söylenenle ilgilenmek gerektiğine inanıyorum... Eğer akla uygun ve üzerinde düşünce üretilebilir bir fikir varsa bunu kimin söylediği beni alakadar etmiyor... İsterse benim görüşüme aykırı olsun içinde mantıksal bir açıklama varsa ilgimi çeken odur... Evreni geçtim yaşadığımız dünyada ki ahenk ve çeşitlilik herhangi bir şekilde kendiğinden mi oluşmuştur? Eğer böyle ise nasıl oluşmuştur? Yeryüzünde ilk çekirdek nasıl meydana gelmiştir? Ve sonra bu çekirdek nasıl bu kadar çeşitlenmiştir? Sonra o çeşitlilik neden bir noktada durmuştur? İnsanın saçları sürekli uzarken neden kirpikleri ve kaşları bir yerde durur? Kirpik ve kaşa durması gereken yeri ayarlamayı ne sağlamıştır? Elbette sorguladığımız herşeyde eğer kendiliğinden oluşmuştur dersek işin kolayına kaçmış oluruz... Maddenin potansiyel madde halinden öncesi ile sonrası arasında gelişen bu düzen herhangi bir etki olmaksızın bu hale gelebilir mi? Big Bang öncesinde bir hazırlılık mevcuttu... Ama o patlamanın bile kontrolsüzlüğü söz konusu olsaydı bu şekilde bir oluşum gerçekleşir miydi? Bu ihtimal varsa yüzdesi nedir? Herhangi bir bölgede bir patlama yapıldığında o patlama kontrolsüzlükten dolayı kargaşaya sebep olur... Big bang ise patlama sonrası milyarlarca yılda düzene dönüşmüştür... Bu kadar büyük çaplı bir patlama ve yayılma kontrolsüz olabilir mi? H.Y meselesine gelince bende nette araştırma yaparken googledan soruyorum, karşıma çıkan yazıları okuyorum okurken kimin yazdığı ile ilgilenmiyorum içeriği ilgimi çekerse devam ediyorum ve üzerinde soru geliştiriyorum... yoksa özellikle aramıyorum... Adı geçen bilim adamlarının dünya çapındaki saygınlığı tartışılmaz... Kaldı ki onlar ortaya görüş koyuyorlar ve hepsi bilimsel veri içeriyor... Anlayamadığım görüşünüze ters geldiği için mi kişileri reddediyorsunuz? Bilimsel olarak aksini ispatlamış bir bilim adamı ve tespiti varsa onuda paylaşabilirsiniz, kişiler üzerinden tartışmaktansa fikirler üzerinden tartışmak çok daha faydalı olacaktır sanırım... Ki sevgili yam_yam, her ne kadar fikir ayrılığında olsakta kişisel olarak sana çok büyük bir saygı duyduğumu sen biliyorsun, pek çok kişide biliyor... Bunuda ifade etmek isterim... Eğer ben seninle aynı görüşte olmadığım için senin bütün ifade ettiklerine kulak tıkasaydım kendi gelişimime sekte vururdum... Öyle yapmıyorum, kişilik olarak ve birikim olarak saygı duyuyorum... Aristoteles:Temel İlkeleri: Aristoteles'in bir filozof olarak en önemli özelliği, onun sağduyuya olabildiğince yakın bir düşünür olmasıdır. Hem Platon'un İdealarına ve hem de Demokritos'un maddi atom görüşüne karşı çıkan Aristoteles, hem ahlaki değerleri teminat altına alacak bir teori ve hem de bilimsel doğruları ortaya koyacak bir kuram, bilime ve ahlaka hakkını verebilmek için, atomlar veya İdealar benzeri gözle görülemez varlıkların varoluşunu öne sürmeyecek bir teori arayışı içinde olmuştur. Onun bulduğu çözüm töz öğretisidir. Buna göre, tözler tüm özellikler için dayanak olan nihai gerçeklik ve öznelerdir. Söz konusu nihai gerçeklikler somut şeylerdir ve somut şeyler için de Aristoteles'in gözde örnekleri biyolojik bireylerdir. Tözler nihai gerçekliklerdir, zira tözler varolmadığı takdirde, başka hiçbir şey, tözün özellikleri olarak tümeller de varolmayacaktır. Bu varlık öğretisiyle Aristoteles, Platon'un İdealarının, onun yanlışlıkla bireyler olarak gördüğü tümeller olduğunu öne sürer. Tümeller gerçekten de vardırlar, fakat onlar varoluşları için tikel nesnelere, bireysel şeylere bağlıdırlar. Gerçekten varolanlar tümeller değil de, ağaçlar ve kediler benzeri, dış dünyada karşılaştığımız nesnelerdir. Mantık: Aristoteles, mantık alanında, mantık çalışmalarına ondokuzuncu yüzyıla kadar temel olmuş bir mantık sistemi kurmuştur. Mantığı her türden bilgi edinme süreci için bir araç olarak gören Aristoteles'in mantığının en önemli yönü, 'belli şeyler kabul edildiğinde, başka şeylerin onlardan zorunlulukla çıktığı' bir konuşma olarak tanımlanan tasımdır. Aristoteles, bir önermedeki öznenin, yüklemine on farklı şekilde bağlandığını gösteren on kategoriden söz eder. Onun mantığı yalnızca insan zihnindeki düşünce faaliyetlerini betimlemekle ve dile ilişkin gramatikal bir analiz sağlamakla yetinmeyip, aktüel şeyler arasındaki ilişkilerle ilgili bir kuramı ifade eder. Bilgi: Aristoteles'e göre, bilgi tümel olanın, formun bilgisidir, bu nedenle yargıda dile getirilebilir olan bir bilgi, formlar arasındaki özsel bağlantılara ilişkin bir kavrayıştan meydana gelir. Aristoteles'in gözünde bir şey hakkında doğru bir bilgiye sahip olmak, o şeyi türler ve cinsler hiyerarşisi içinde bir yere, bir tür ve cins içine yerleştirebilmek ve dolayısıyla neyin onun için özsel olduğunu bilebilmektir; bu ise, özsel tanım yoluyla olur. Aristoteles'e göre, bir şeyin özünü vermek, o şeyin nedenine ilişkin bir açıklama ortaya koymaktır. Bundan dolayı, Aristoteles bir şeyin nedenini ortaya koyabildiğimiz zaman, ilk elden, gerçek bilgimiz olduğunu söyler. Bir şeyin nedenini vermek ise, o şeyin özünün ilk ilkelerden başlayarak tanıtlanmasını içerir; bilimin işlevi budur. Bunlarda görüş...
-
Din Nedir
şimdi benimde bu cevaba "çarpıtma, çarpıtma, çarpıtma" diyerek mi başlamam gerekiyor... Empoze yapmıyorum sevgili bilimselci, empozeyi yapan dinin kendisidir... Ben bireysel olarak her hangi bir şeyi empoze edemem... Empoze eden dindir, görüştür, ideolojidir yani kalıplardır... Sizlerde dememin sebebi genel bakış açısıyla ateizmi benimseyenler yani burada ki karşı grup... Genel olarak ifade ettim... Lütfen bunu da çarpıtmayın... Dinin mesajı açıktır, bilgiyi verir dikkati çeker, gerisi özgür irade ile seçime kalır... Kabul etmeyenler için Ölüm ötesi alemde cezai uygulamaların olduğuna dikkat çeker... Uyarır... Yani empoze eder... Yukarıda alıntılayarak eklediğim yazıda geçen mesajda budur... Yani dinin uyarısı... Peşin kabulcülük yapma tercihinide bırakın kendi tasarrufumuzda olsun... Zaten bu sebepten tartışıyoruz... Ama mesele kısır değil söyleyecek başka sözleriniz mutlaka vardır... Ana başlık altında ki ilk soru içeren yazıma göre değerlendirmelerinizi yapabilirsiniz... Amacım kısırlaştırmak değil, umarım sizinde değildir... selamlar
-
BAYAN ve ERKEK dost olabılırler mi?
Diloş ve Figgaro Figgaro filazofum, anahtar kelime budur... Hazım... Ve benim en çok dikkat ettiğim husus, duyguları bastırılmış toplumlarda yaşayan insanların yaşayacaklarını yine yaşadıklarını gözlemliyorum ama açık değil gizli... Hatırlarmısın seninle daha önce konuşmuştuk, önce insan olarak görebilmek çok zordur diye... Oysa herkes önce insandır... Arkadaşlık aşka dönüşebilir bu çok olağan ama dostluk aşka zor dönüşür... Çünkü dostluk kurabilmek için çok şey paylaşmak gerekir... Zaman alır, bu zaman içinde önce arkadaşındır kişi, sonrasında eğer aşka dönüşecekse dönüşür ya da dostluğa dönüşür... Ve dostluğun anahtarı güvendir... Güvenemediğin dostun olmaz zaten... Tanışığın olur... Kalbi boş olanın arayışı vardır yada hazımsızın... Kalbi dolu olan için diğerleri aşık potansiyeli taşımaz... Hazımsız içinse herkes uzak durulması gerekendir... Dostluğu yakalamış ve insanlık noktasında bir çok şey paylaşmış olanlar bazı şeyleri aşmıştır...
-
Nevruz bir Türk Geleneği midir?
Doğru uzun yıllardan bu yana kutlanmış olan Nevruz'a yabancılaştık... Şimdi başkaları sahip çıkıyor... Üstelik her Nevruz kutlamasını propagandaya çeviriyorlar... Bayram bayram olmaktan çıkıyor, siyasi amaçla kullanılıyor...
-
Pkk neyin mücadelesini veriyor?
aslan34 açık olmadığınızı düşünüyorum... bakın kaçıncı seferdir yazıyorum... Türkiye'nin sıkıntıları bellidir, laiklikten rahatsızlık duyanlarda bellidir... Ve onlarda bunu açıkça ifade etmezler ama laikliği tartışmaya açarak farklı yorumlarla anlaşılmasına uğraşırlar... Batıda da laiklik onlarında kendi sorunlarına göre uygulanıyor... Bakın bundan bir kaç yıl öncesine kadar Avrupa'da başörtüsü ile okullara gidilebiliyordu şimdi oralarda da yasaklanıyor, peki neden? Çünkü tarikatler Avrupa'da da yaygınlaşmaya başladı... Yeşil Devrimciler en çığırtkan seslerini Almanya'dan duyuruyorlardı... Bunlar önce Avrupa için tehtid değildi ve sözde özgürlük vardı serbesttiler... Çünkü bu yeşil devrimcilerin mücadelesi Türkiye içindi... Avrupa o yüzden onları destekledi... Ancak zamanla kendileri içinde sıkıntı yaratmaya başladılar bir anda laik uygulamada değişiklik oldu... Anlatabildim mi, devletler kendi yönetimlerini tehtid eden unsurları kontrol altına alırlar... Malum Türkiye'de yeşil devrim sevdalıları mevcut... Yoksa kimse ben ibadetimi uygulayamıyorum diye laiklikten yana şikayet etmiyor... Başka sıkıntıları var... Batı laikliğini evrensel kabul görmüyorum...
- Çağrışım
- Çağrışım
-
YUMOTEm Meleğimmm için, Meleğim seni çok seviyorum
neredesin sen ya, hala yoksun Yumotem, çok özledik ama biz... inşallah herşey yolundadır... seni seviyorum bitanem
-
ஐ๑((-_-))๑ஐ๑ LEYLA ๑ஐ๑((-_-))ஐ๑
lafın beli kırılalı çok olmuş diloşum, şimdi dileniyormuş kendileri...