Zıplanacak içerik
View in the app

A better way to browse. Learn more.

Tartışma ve Paylaşımların Merkezi - Türkçe Forum - Turkish Forum / Board / Blog

A full-screen app on your home screen with push notifications, badges and more.

To install this app on iOS and iPadOS
  1. Tap the Share icon in Safari
  2. Scroll the menu and tap Add to Home Screen.
  3. Tap Add in the top-right corner.
To install this app on Android
  1. Tap the 3-dot menu (⋮) in the top-right corner of the browser.
  2. Tap Add to Home screen or Install app.
  3. Confirm by tapping Install.

sardunyam

Φ Süper Üye
  • Katılım

  • Son Ziyaret

sardunyam tarafından postalanan herşey

  1. osmanlı torunu prenses miş canem, nasıl yapmış bu işi anlamadım ki?
  2. gel sen ne çektiğimi birde bana sor sensiz yaşamak neymiş birde bana sor ak düşen saçlarımı tel tel sayarken bunca yıl nasıl geçti birde bana sor gel sen ne çektiğimi birde bana sor nerde nasıl yaşarım birde bana sor evlerin ışıkları birbir yanarken bendeki karanlığı birde bana sor
  3. nasıl yani diloşum, sen benden şüphe mi ediyorsun, sen bana güvenmiyormusun, ben seni nasıl unuturum ama şimdi ben yıkıldım diloşum... seni unutmam mümkünmü bidenem, hiç sevdiklerimi unutmam ben onlar beni unutsada...
  4. canım benim neredeydin özledim ama ben, demek sende aşağıda dut bekleyengillerdendin... yani şimdi sen hiç ağaca çıkmazmıydın Diloşum... inanamıyorum, seni gidi tembel boğa seni...
  5. Türklerin geleneklerini iyi bildiğini sanmıyorum sen bu gelenekleri Arabların tutucu zihniyetli gelenekleri ile karıştıranlardansın... Üstelik bunu haklı kılan şey gelenek olamaz yani sizin savunduğunuz şeyi... o zaman ben buraya eklerim abuk sabuk gelenekleri işin içinden çıkamayız... senin zihniyetini anladım ben, sen toplum ne der diye sözde bakış açılarına göre yani topluma göre yaşarım diyorsun ama en başta sen kendin her şeyi yanlış yerlere çekiyorsun... yani ben bir hanım arkadaşımla görülürsem konu komşu ne düşünür ya da aksi halde ne derler diyorsun... toplumdan topluma fark var, asıl yanlış anlama potansiyelleri yüksek olanlarla dost olunmaz ve onlara göre yaşanmaz... sen dostluk kavramını ve arkadaşlık kavramını anlamamışsın... boş konuşmak için dost aranmaz, sokaklar boş konuşan kendini bilmezlerle dolu...
  6. sevgili yam_yam detaylı yazınıza detaylı cevap vereceğim ama şu son cümlenize cevabım şudur, evet bu yazıyı buraya taşıyan ben mağara gördüm... üstelik Türkiye'nin ikinci büyük mağarasını gezdim sarkıtlar muhteşem görünüyorlardı, şimdi işin göreceli kısmına geçeceğiz... o sarkıtların oluşmasına sebep olan etkenlerin en başında su geliyor... içeriden geçen hava akımı da şekillenmede etkin... bunlar düzensizlikten kaynaklanmıştır diyorsunuz ama o koşulları sağlamak için öncesinde bir düzen belirlemek şart... Evrende tesadüfen meydana gelen bir düzenlilik yok... Bir meyvanın çekirdekten yetiştiğini hepimiz biliyoruz ama o çekirdeğin nasıl oluştuğu sorusuna düzensizlik düzen getirmiştir deniyorsa bunda mantık ya da bilimsel düzeyde açıklanma denemez... bende devam edeceğim... selamlar
  7. sevgili bilimselci nasıl istiyorsanız öyle anlayın ve nasıl istiyorsanız öyle yazın... ifade etmiştim herhangi bir fikir empoze etmeye çalışmıyorum ama takdir edersiniz ki ben bir Müslümanım kendime göre inanma sebeplerimle yorum yapacağım... nasıl ki sizler inanmama sebeplerinizle yorum yapıyorsanız... ancak nedense meseleyi anlamazdan gelmişsiniz ve daha başlamadan yorumlar kısırlaşmış... selamlar
  8. sardunyam şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    vızıltı
  9. sardunyam şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    oyy oyy oyy kafamız iyi maşalla fasulye: sihayx
  10. sardunyam şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    açmak (siyahx ne güzel alaka kurmuşsun)
  11. frozenime armağanım tuana, dallarına karlar yağıyor tuana ayyy, yüreğine ayaz vururda sen üşürsün oralarda uyan artık uyan, karagülüm zaman yok karagülüm mekan yok... tut asırlık umutlarla acılarla tut bırakma peşini hayatın ateşini gel ahh akıp gider oyun akıp gider devam eder hayat ahh uyanda gel tuana yüreğim kan ağlıyor sana söz yine baharlar gelecek sana söz ışık sönmeyecek ölüm yok ki tuana, uyan şimdi yaşanacak... söz
  12. sardunyam şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    nasa ile karıştırdın sanırsam uçuş
  13. sardunyam şurada cevap verdi: arman başlık Forum Oyunları
    masa
  14. sardunyam şunu cevapladı bir başlıkta ileti içinde Aşk - Sevgi - Mutluluk - Güzellik
    seninde yüreğine sağlık, aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlıyor birbirini... demek ki aynı duyguları paylaşmışız ki anlamışız birbirimizi... sevgiler Redblack
  15. Kuran'ın manasını anlayanlara ve açıklayanlara hemen etiket hazır "çarpıtıyor"... nerede çarpıtıyor? Siz Kuran'ı anlayamadınız diye anlayanları çarpıtmakla itham edemezsiniz... Allah kelamında herkese hitap eder ama herkese kendi ilmi ve vicdanı ölçüsünde hitap eder... Kuran'ın hikmetlerinden biride budur, kıyamete kadar süregenliğindendir... İlim ve akıl geliştikçe inananlar O'nda ki manaları dara derin anlıyorlar... 100 yıl sonra kim bilir ne hikmetleri görülecek... Bunu kabul etmenizi zaten beklemiyorum... Buna inananlar ile inanmayanlar arasındaki görüş farkı diyebilirsiniz... Ama siz böyle demez ancak işlerine geldiği gibi yorumluyorlar dersiniz... Aslında bizde sizin için öyle düşünüyoruz... ******************************************************************************** ENTROPİ VE DÜZENLİLİK Evrendeki düzenin anlamını kavramak için, öncelikle evrenin en temel fizik yasalarından biri olan, Termodinamiğin İkinci Kanunu'ndan söz etmek gerekir. Termodinamiğin İkinci Kanunu, evrende kendi haline, doğal şartlara bırakılan tüm sistemlerin, zamanla doğru orantılı olarak düzensizliğe, dağınıklığa ve bozulmaya doğru gideceğini söyler. Aynı gerçek "Entropi Kanunu" olarak da ifade edilir. Entropi, fizikte bir sistemin içerdiği düzensizliğin ölçüsüdür. Bir sistemin düzenli, organize ve planlı bir yapıdan düzensiz, dağınık ve plansız bir hale geçmesi o sistemin entropisini artırır. Bir sistemdeki düzensizlik ne kadar fazlaysa, o sistemin entropisi de o kadar yüksek demektir. Bu gerçek hepimizin yaşamları sırasında da yakından gözlemlediği bir durumdur. Örneğin bir arabayı çöle götürüp bırakır ve aylar sonra durumunu kontrol ederseniz, elbette ki onun eskisinden daha gelişmiş, daha bakımlı bir hale gelmesini bekleyemezsiniz. Aksine lastiklerinin patlamış, camlarının kırılmış, kaportasının paslanmış, motorunun çürümüş olduğunu görürsünüz. Ya da evinizi "kendi haline" bırakırsanız, her geçen gün daha düzensizleştiğini, dağıldığını, tozlandığını görürsünüz. Ancak bilinçli bir müdahale ile (yani evi temizleyip düzenleyerek) bu süreci geriye çevirebilirsiniz. Termodinamiğin İkinci Kanunu ya da diğer adıyla Entropi Kanunu, doğruluğu teorik ve deneysel olarak kesin biçimde kanıtlanmış bir kanundur. Öyle ki yüzyılımızın en büyük bilimadamı kabul edilen Albert Einstein, bu kanunu "bütün bilimlerin birinci kanunu" olarak tanımlamıştır. Amerikalı bilimadamı Jeremy Rifkin, Entropy: A New World View (Entropi: Yeni Bir Dünya Görüşü) adlı kitabında şöyle der: Entropi Kanunu, tarihin bundan sonraki ikinci devresinde, hükmedici düzen şeklinde kendini gösterecektir. Albert Einstein, bu kanunun bütün bilimlerin birinci kanunu olduğunu söylemiştir; Sir Arthur Eddington ondan, bütün evrenin en üstün metafizik kanunu olarak bahseder.(1) İşin ilginç yanı ise, entropi kanununun, evrenin her türlü doğaüstü müdahaleye kapalı bir madde yığını olduğunu iddia eden materyalizmi kesin biçimde geçersiz kılmasıdır. Çünkü evrende çok belirgin bir düzen vardır, ama evrenin kendi kanunları bu düzeni bozmaya yöneliktir. Bundan iki sonuç çıkmaktadır: 1) Evren materyalistlerin iddia ettiği gibi sonsuzdan beri var olamaz. Çünkü eğer böyle olsa, Termodinamiğin İkinci Kanunu, şimdiye kadar çoktan evrendeki entropiyi maksimum düzeye çıkarmış olurdu ve evren, hiçbir düzene sahip olmayan tekdüze (homojen) bir madde yığını haline gelirdi. 2) Big Bang'in ardından evrenin hiçbir doğaüstü müdahale ve kontrol olmadan şekillendiği iddiası da geçersizdir. Çünkü Big Bang'in ardından ortaya çıkan evren, sadece düzensizliğin hüküm sürdüğü bir evrendir. Ama bu evrende giderek düzenlilik artmış ve evren bugünkü düzenli yapısına kavuşmuştur. Bu, doğa kanunlarına (entropi yasasına) aykırı bir biçimde gerçekleştiğine göre, demek ki evren doğaüstü bir yaratılışla düzenlenmiştir. Bu ikinci maddeyi bir örnekle açıklayalım. Evreni, içinde yığınla taşlar ve kayalar olan dev bir mağara olarak düşünelim. Bu mağarayı doğal şartlara bırakır ve milyarlarca yıl beklerseniz, ilk halinden bile daha düzensizleştiğini (taşların ufalandığını, birbirleriyle karışıp tekdüze ve şekilsiz bir yapı haline geldiklerini) görürsünüz. Ama eğer milyarlarca yıl sonra mağaranın içinde bu taşlardan yapılmış ve ince ince işlenmiş heykeller bulursanız, bu düzenliliğin doğa kanunları ile açıklanamayacağına hemen karar verirsiniz. Yapılabilecek tek açıklama, bu mağaranın bir "akıl" tarafından düzenlenmiş olduğudur. İşte evrende hüküm süren düzen de, bizlere evrene hakim olan üstün bir Aklın varlığını gösterir. Nobel ödüllü ünlü Alman fizikçi Max Planck, evrendeki bu düzeni şöyle açıklar: Özetlemek gerekirse, pozitif bilimler tarafından doğanın dev yapısı hakkında bize öğretilen her şey, kesin bir düzenin hüküm sürdüğünü göstermektedir—bu insan zihninden bağımsız bir düzendir. Algılarımızla tanımlayabildiğimiz kadarıyla, bu düzen ancak amaçlı bir düzenleme sayesinde ortaya çıkmış olabilir. Dolayısıyla evrenin bilinçli bir düzene sahip olduğuna dair açık kanıt vardır.(2) Evrenin sonsuzdan beri var olduğunu ve hiçbir biçimde düzenlenmediğini savunan materyalizm, evrendeki büyük denge ve düzen karşısında büyük bir açmazdadır. Paul Davies, bunu şöyle ifade eder: Evrende nereye bakarsak bakalım, en uzaktaki galaksilerden atomun derinliklerine kadar, bir düzenle karşılaşırız... Bu düzenli, özel evrenin merkezinde "bilgi" kavramı yatmaktadır. Yüksek derecede özelleşmiş olan ve organize edilmiş bir düzenleme sergileyen bir sistem, tarif edilebilmek için çok yoğun bir bilgi gerektirir. Ya da bir başka deyişle bu sistem yoğun bir "bilgi" içermektedir... Bu durumda çok merak uyandırıcı bir soru ile karşı karşıya geliriz. Eğer bilgi ve düzen, sürekli olarak yok olmaya yönelik doğal bir eğilime sahiplerse, Dünya'yı çok özel bir yer kılan bütün o bilgi ilk başta nereden gelmiştir? Evren, zembereği yavaş yavaş boşalan bir saate benzemektedir. Öyleyse ilk başta nasıl kurulmuştur?(3) Einstein ise, evrendeki söz konusu düzenin "beklenmedik" bir şey olduğunu ve aslında bir "mucize" sayılması gerektiğini şöyle açıklamıştır: Açıkçası, a priori (önkabul) olarak, Dünya'nın, ancak bizim onu düzenleyici aklımızla düzenlediğimiz takdirde kanunlu (düzenli) hale gelebileceğini beklememiz gerekir. Bu, bir lisandaki kelimelerin alfabetik dizilimi gibi bir düzen olacaktır... Ama maddesel Dünya'da, a priori olarak beklemememiz gereken çok yüksek seviyede bir düzen vardır. Bu bir "mucize"dir ve bilgimizin gelişmesine paralel olarak daha da güçlenmektedir.(4) Kısacası evrende var olan ve büyük bir "bilgi" içeren düzen, tüm evrene hakim olan üstün bir Yaratıcı tarafından oluşturulmuştur. Daha açık bir ifadeyle, tüm evren, Allah tarafından yaratılmıştır, düzenlenmiştir ve O'nun tarafından bozulmaya uğramaktan korunmaktadır. Nitekim Allah Kuran'da göklerin ve yerin ancak Kendi kudreti altında iken bozulmaya uğramadığını şöyle bildirmektedir: Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altında) tutuyor. Andolsun, eğer zeval bulacak olurlarsa, kendisinden sonra artık kimse onları tutamaz. Doğrusu O, Halim'dir, bağışlayandır. (Fatır Suresi, 41) Evrendeki bu İlahi düzen, materyalistlerin ortaya attığı "evren başıboş bir madde yığınıdır" iddiasının saçmalığını da açıkça ortaya koymaktadır. Allah, bunu bir başka ayetinde şöyle açıklar: Eğer hak, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olsaydı hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde olan herkes (ve her şey) bozulmaya uğrardı... (Müminun Suresi, 71) (alıntı)
  16. bundan 50 ya da 100 yıl sonra Rum'lar; "Türkler Kıbrıs'ta katliyam yaptılar ve bunu kabul etmeliler" diyebilirler... Ortada ne kadar belge varsa da, katliyam sözcüğü ile Türkleri bağdaştırma çabasında olanlar kendi kanlı ellerini üstümüze sürme gayretindeler...
  17. bunu mantıklı bulmanız ya da bulmamanız benim sorunum değil... gerçekte olan budur, din ile insanları kullananlar ve aldatanlar var ve onlar için laik uygulama engeldir, bu yaygarayı koparanlarda bizzat kendileri... laikliğin siyasal eksikliği ya da kandırmacası yok, siyasete kandırmaca ve eksiklik ile bazı uygulamayaları alet etmek isteyenler var...
  18. Nevruz'un kelime anlamı yenigün demek... 21 Mart aynı zamanda baharın başlangıcıda sayılıyor... Yani Nevruz'un hiç bir siyasi amacı yok... Ancak Cyrano'nun da belirttiği gibi pkk bu günü kendi siyasi sloganlarını çığırtmak için başka amaçla kullanıyor... Eğer bazı Kürtler kendilerini Türk'lerden ayrı bir millet olarak görüyorlarsa neden bir Türk Geleneğini bayram olarak kutluyorlar... Türklerin Ergenekon'dan çıkışının bayramı olan Nevruz'a sahip çıkıyorlarsa onlar başka bir millet olmamalılar... Yok öyle görmüyorlarsa kendi bayramları, gelenekleri, tarihten kalma kendi milli bayramları olmalı... Oysa o kadar uzun zamandır bir arada yaşamaktayız ki bütün gelenekler birbirine geçmiş durumda... Anlaşılması gereken Kürtlerin hepsinin ayrılıkçılık gütmediğidir... Leyla Zana ifade etmiş zaten sizi yılgın gördüm, enerjisiz gördüm diye... (!) Demek ki Kürt asıllı insanımızı istedikleri yere tam manasıyla çekemediler ve hayal kırıklığı yaşamaktalar... Bir zamanlar TBMM'de vekil bile olan bu kadın hala ayrılıkçılıktan söz edebiliyor... Meclise girip Kürt asıllı soydaşlarının haklarını demokratik çerçevede aramak varken onlar kafalarının içinde olanı ortaya koyuyorlar... Siz başka bir milletsiniz dilinize, kültürünüze sahip çıkın diyor ama nedense güneydoğunun geri kalmışlığını sorun olarak görmüyor... Mecliste bulunduğu dönemde elindeki imkanları değerlendirip daha olumlu girişimlerde bulunabilecekken bunu tercih etmeyenler bugün terör başını liderimiz olarak adlandırabiliyor... TBMM'de vekil olan biri terörbaşını lideri olarak görüyor...
  19. yo hayır bir şey empoze etmeye çalışmıyorum o sadece farklı bir yorumdur... tartışmanın daha geniş perspektiflerden yapılabilmesi için inançlı ya da inançsız insanların ve aydınların kendi birikimlerinden yararlanmak hepimizin hakkı... son cümleye siz katılmaya bilirsiniz ancak buna bağlı olanlarda var... kimileride böyle olmadığını düşünüyor... zaten olağan olanda bu... her fikir bir yerde kendini haklı gören fikirdir... zaten o yüzden insanlar kendi fikirlerine bağlıdırlar... selamlar
  20. farklı sorunlar olduğu için farklı uygulamalar olacaktır demek daha yerinde... kültürel fark değil buradaki sorun siyasal eksiklik ve kandırmacadır...
  21. Kıbrıs’taki gerçeklerin Rum halkından saklandığını ve hálá yaşayan katillerin yargılanması gerektiğini söyleyen araştırmacı Rum yazar Antonis Angastiniyotis’e Rum basını yayın ambargosu koydu. Rumlar, 1974’te 3 Türk köyünde çoğunluğu çocuk ve kadın 126 kişiyi topluca katlettiler. Katillerin bir bölümü sağ, sadece Rum yönetimi yetmez, tüm Rum halkı Türklerden özür dilemeli. Kurban yakınlarına tazminat ödemeli ve katiller de yargılanmalı. 1974’te Rumların 3 Türk köyünde yaptığı katliamı belgesel haline getiren Kıbrıslı Rum yazar Antonis Angastiniyotis, ülkesinde aforoz edildi. Gerçeklerin Rum halkından saklandığını ve hala yaşayan katillerin yargılanması gerektiğini söyleyen yazara, Rum basını yayın ambargosu koydu. 1974’te Türk Barış Harekatı sırasında Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerinde çoğu kadın ve çocuk 126 Türk’ün topluca katledilmesini, ‘Kıbrıslı Türkler’e Barbarlıklar ve Madalyonun Öteki Yüzü’ adıyla belgesel yapan Antonis Angastiniyotis, Hürriyet’in sorularını yanıtladı ve bir Rum olarak ‘Rum katliamı belgeseli’ hazırlamasının nedenlerini anlattı. BUNLARI BİLMİYORDUK Neden böyle bir belgesel yapmaya karar verdiniz? 30 yıl boyunca kapılar kapalıydı. KKTC ile bizim aramızdaki kapılar 2003’te açıldı. Ama ben daha öncesinde Alfa televizyonunda kameramanlık yapıyordum ve çeşitli siyasi görüşmeler nedeniyle KKTC’ye geçiyordum. Ne zaman KKTC’ye gelsem. Geçiş noktasının Türk tarafında, Rumların gerçekleştirdiği katliamların fotoğraflarını görüyordum. Merak ettim çünkü biz bu iddiaları bilmiyorduk. Daha sonra internetten araştırma yaptım ve Muratağa Katliamı ile ilgili bilgilere ulaştım. Bizim eğitim sistemimizde böyle anlatılmaz. Kıbrıs sorunu, ‘1974’te Türk ordusu geldi ve Rumları öldürdü’ şeklindedir. Ben öyle öğrendim, 4 çocuğum da okulda bunları öğrenir. Ancak kahvehanelerde yaşlılar farklı konuşurdu, o da sınırlı şekilde. KAMERAMAN KORKUP KAÇTI Bir yıldır yaptığım araştırmalar sonucunda madalyonun öteki yüzünün de olduğunu öğrendim. Bunun üzerine belgesel hazırlamaya karar verdim. Kanın ve acının milliyeti ve bayrağı yoktur. Ben gerçekleri arayan biriyim. Halkımın da bilmesini istedim. Çocuklarım ve gelecek nesiller gerçeği bilmeli. Birisi çıkıp bunları söylemeliydi, ben oldum. Bir gün, gelecek nesiller benden övgüyle bahsedecek. Bir kameraman arkadaşımla Muratağa Sandallar ve Atlılar köyüne geldim. Ancak kameraman Türklerin katledilmesinin belgeselini yapacağımızı öğrenince korktu kaçtı. Bunun üzerine Türk yetkililerden bilgilere ulaşmak için yardım istedim ve her türlü kolaylığı sağladılar. Bizimkiler yayınlamadı Belgesel filmimi Rum televizyonlarına yayınlamaları teklifinde bulundum. Yayınlamadılar, sansür koydular. Böyle bir belgeseli yayınlamalarını da beklemiyordum çünkü onlar da korktu. Ama kendi insanıma duyurmalıydım. Kıbrıs Türk televizyonu BRT’ye götürdüm ve kısa bir bölümünü yayınladılar. 74 katliamının belgeselini yaptı 14 Ağustos 1974’te Kıbrıs Barış Harekatı sürerken Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerine saldıran Rumlar, kadın-çocuk ayrımı yapmadan 126 Türkü kurşuna dizerek toplu mezara gömdü. Bu olay Kıbrıs tarihine Muratağa Katliamı olarak geçti. Rum yazar Antonis Angastiniyotis, belgeseli nasıl çektiğini şöyle anlattı: ‘Katliamların hálá sağ olan tanıklarının röportajları var. Eski fotoğraflar var. Muratağa’ya belgesel için gittiğimde Rum olduğumu öğrenince köyde yaşayanlar önce benden korktu. Sonra birer birer gelip konuştular. Yaşadıklarını, gördüklerini anlattılar. Arif adlı katliamdan kurtulmuş bir Türk ile katliamı yapan Rumların köylerine gittik. Onlar hálá orada yaşıyorlardı. Geçmişi unutmak kolaydır ama bu katliam geçmiş değil. Yaşatanlar ve yaşayanlar hala sağ. Katiller hiç yargılanmadı.’ Teyzem bile ağladı Belgesel hazırladığını bilenler nasıl tepki gösterdi? BRT’de yayınlanacağı gün, eşimin köyündeydik. Türk televizyonları Rum tarafında izlenemiyor. Eşimin yaşlı teyzesinden anteni ayarlamasını istedim. ‘Türk köpeklerin televizyonunu mu izleyeceğiz. Olmaz’ dedi. Sonra ikna ettim. Öldürülmüş çocuklar ve katliam belgeselinden kısa bölümü izleyince ağlamaya başladı. İşte benim zafer anım buydu. Önceki gün Rum devlet televizyonu RIK’ten arayıp ‘getir kasedini bir bakalım’ dediler. Götüreceğim bakalım ne olacak bilmiyorum. Tek hedef gerçekler Rum yönetiminin tepkisinden endişe etmiyor musunuz? Ailem ve yakın çevrem, ‘Türklerin propagandasına alet olacaksın’ dediler. Ama ben gerçeklerin ortaya çıkmasını istiyorum. Yönetim üzerime daha çok gelirse gerekirse KKTC’ye gelir yaşarım. Annem babam zaten Magosa göçmeni. 74 öncesinde Magosa’da yaşıyormuş. Türklerden de çok arkadaşım oldu. Tepkilerden korkmuyordum. Belgeseli hazırlamaya başlarken zaten göze almıştım. Kimseden korkmam ANGASTİNİYOTİS, kitap haline getirdiği eserinin önsözünde, katliamı gündeme getirme gerekçesini şöyle anlatıyor: ‘Bana tekrar tekrar eski yaraları niye deştiğim ve geçmişi niye unutulmaya terk etmediğim soruluyor. Yanıt son derece basittir. 40 senedir bu adada yaşadığım halde ancak geçen yıl gerçeklerin diğer yarısını keşfetmeye başlamış birisi olarak her bulduğum gerçek ruhumda derin yaralar açıyor. (...) Konuşursan sana hain derler, yaşamın tehdit edilir, dostlarının çoğu sana sırtını döner. Tamamen yalnız kalabilirsin. Yalnızlık artık beni korkutmuyor. Bir süreden beri geceleri Muratağa’dan bir yığın çocuk yatağıma çıkar ve birlikte küçük masallar okuruz. Onlar hikayelerini dünyaya anlattığım için memnun bana gülümserler, ben ise küçük vücutlarındaki kurşun yaralarını sayamadan ayrıldıkları için hıçkırıklara boğulurum.’ (Hürriyet)
  22. DOĞA KANUNLARI “SİSTEM KANUNLARI” Kur'an’da "SÜNNETULLAH" der. "Sünnetullah’ta asla değişiklik olmaz!" der. “Sünnetullah”, Allah’ın yaratmış olduğu Sistem ve Düzendir! "Sünnet", her ne kadar "âdet" kelimesiyle çevrilmişse de; bugünkü ifadede Sünnet, "SİSTEM"dir! "Allah'ın yaratmış olduğu Sistem'de asla değişiklik olmaz!” olayı geçerlidir. Zaten "Doğa Kanunları" denilen şey de "Allah'ın yaratmış olduğu bu Sistem ve Düzen"dir! Gerçek din eğitimi demek, Allah'ın yaratmış olduğu bu Sistem ve Düzeni okuma eğitimi demektir! DOĞA KANUNLARI, SİSTEMİN İŞLEYİŞ MEKANİZMASIDIR! “Doğa kanunları” değil “Sistem kanunları” vardır. Gerçek de “doğa kanunları “diye adlandırılan “Sistem’in işleyiş mekanizması”dır!. Buna siz “Doğa Kanunu” veya ”Sistem Kanunu” adını verirsiniz. DOĞA KANUNLARI EVRENSEL SİSTEM VE DÜZENİN YALNIZCA FARKEDEBİLDİĞİMİZ KADARIDIR! “İslâm”, evrensel (gerçek anlamıyla) bir sistemdir ki; “doğa kanunları” denilen tüm kanunlar dahi bu sistemin bir parçasıdır! Kurân, “Evrensel bir Sistem Ve Düzen olan İSLAM DİNİ”ni anlatır! Allah, kâinatı bir sistem ve düzen içinde yaratmıştır. Bu sistem ve düzenin parçası olarak da yer yer kaoslar mevcuttur! “İnnel dine İnnallahe islam” “Allah indinde din, İslâm’dır! “ Hükmü zaman kaydıyla sınırlanmaksızın; dünya, güneş, galaksi varolmadan evvelki devrelerden çok daha öncelerinden başlayarak dünya güneş ve galaksinin belki de yok olacağı zamanların çok çok ötesine gider bir zaman boyutlarını kapsar biçimde Allah indindeki Sistem ve Düzen’i vurgular! Allah’ın yaratmış olduğu Evrensel Sistem ve Düzeninin adıdır, İSLAM DİNİ! Bizim “Doğa Yasaları” adını verdiğimiz yasalar da bu Sistem ve Düzen’in anlayabildiğimiz farkedebildiğimiz kadarıdır! DOĞA KANUNU MUTLAK KANUN KOYUCUNUN (SİSTEM OLUŞTURUCUNUN) DİLEDİĞİ BİÇİMDE HÜKMÜNÜ İCRA EDER! "Doğa kanunu" da diyebileceğin Sistem, 0 mutlak kanun koyucunun, sistem oluşturucunun dilediği bir biçimde hükmünü icra eder. DOĞA VE İNSAN BÜTÜNDÜR! Bu toplumdan yayılan düşünce dalgaları, kara bulutlardaki yıldırımların oluşmasına yol açan dalgaları üreterek; paratonerlik yapıyorlar demektir yeryüzünde!. Doğa ve insan bütündür; sürekli birbirini etkilemektedir! Dolu inerken, iyi-kötü ayırımı yapmaz tüm bölgeye yağar!. DOĞAYI HİKMETLE DEĞERLENDİREBİLİRSİN! Doğayı duygularında değil, hikmetle değerlendirebilirsin. Öyle ise, hikmet sahibi ol!. KİM DOĞA KANUNLARINI DİKKATE ALMAZ VE DEĞERLENDİRMEZSE SONUÇTA PİŞMANLIK İÇİNDE BU DAVRANIŞININ SONUCUNA KATLANIR! İnsanların çoğu ile; "Din"in kelimelerinde, dış anlamlarında, mecâzında kalmış din adamlarının hepsi "tanrı"ya inanır, onu savunur ve onun adına insanları yönetmeye kalkar! Akıl-izan sahipleri de böyle bir şeyin olamayacağını idrâk ettikleri için tanrıya inanmazlar ve din adamlarına da kulaklarını tıkarlar! "ALLAH" kavramına dayalı "Din" anlayışı ise, bütün tasavvuf ehli ve evliyâ tarafından paylaşılan bir gerçektir! Ne yazık ki, insanların pek azı bu gerçeği farketmiştir! Bu gerçeği açıklayan Kur`ân-ı Kerîm’e göre, "Allah", evreni ve varolarak algılanan her şeyi, kendi ilminde, kendi kudretiyle ve kendi güzel isimlerinin özellikleriyle yaratmıştır. Bu sebepledir ki, doğa kanunları ve evrensel düzen dediğimiz şey, gerçekte ALLAH DÜZEN ve SİSTEMİ`nden başka birşey değildir! Bu gerçek nedeniyle de, insan ötesinde bir tanrıya tapınmak yerine; ÖZÜNDEKİ "ALLAH"ı farketmek ve ötesindekine değil, özündekine yönelmek zorundadır! “Doğa kanunları” denilen farkettiğimiz; ya da farkedemediğimiz tüm kanunlar ve prensipler, gerçekte “Allah düzeni ve sistemi”dir; kim bunları değerlendirmezse veya dikkate almazsa sonuçta pişmanlık içinde bu davranışının neticesine katlanır! "İslâm Dini, zamanüstü evrensel sistem ve düzendir Allah indindeki” Bütün Nebiler bu zamanüstü evrensel sistem ve düzeni, kendi toplumlarına, anlayabilecekleri değişik şekillerde açıklamışlar; bundan da çeşitli kavim veya Nebiler adına göre değişik dinler varmış zannı doğmuştur! "Sünnetullah" denilen “zamanüstü evrensel sistem ve düzen”, asla yenilenmez ve değişmez! Dünya varolmadan ne ise, bugün de odur; kıyâmetten sonra da aynıdır! Biz bunun, algılayabildiğimiz kadarına "doğa kanunu" da deriz! alıntı
  23. Din, Allah’ın ezelde yaratmış olduğu bir düzendir. ‘’Allah’’ adıyla işaret edilenin yaratmış olduğu sistemdir! Ölümötesi yaşam gerçeğini; ney-nasıl hazırlanmak gerektiği konusunu ele alan sahadır. Bir diğer mânâda, ”yapılan işlerin karşılığına ermek” olarak anlaşılabilir. ”Kesin itaat, boyun eğme” olarak da anlaşılır. Din, her aklı olan insana Allah Rasûlü tarafından yapılmış olan bir teklif ve uyarıdır. Dileyen ciddiye alır, üstünde düşünüp gereğini uygular; dileyen de ciddiye almaz ve ölümötesi yaşamda bu davranışının sonuçlarına katlanır!
  24. Rum Yönetimi terör örgütü PKK'nın "terör örgütleri listesi"nde yer aldığını gizleyerek, terör örgtü PKK'yı koruyucu yasa hazırlamaya çalışıyor. Türkiye, büyük bir mücadele sonrasında terör örgütü PKK'yı, 2002 yılı başlarında Avrupa'da "terör örgütleri listesine" aldırmayı başarırken, aynı günlerde konuyu görüşmek için toplanan Rum Meclisi "PKKnın terörist bir örgüt değil, bir ulusal kurtuluş örgütü olduğunu, bu nedenle Güney Kıbrıs'ta yasaklanmaması gerektiğini " ile sürmüş ve terör örgütü PKK'ya her türlü desteği sağlamaya devam etmişti. Güney Kıbrıs 'ın 2004 yılında Avrupa Birliği'ne alınmandan sonra ise, Rum Yönetimi PKK'nın "terörist örgütler listesi"nde yer aldığını yine gözardı edip, PKK'ya her türlü desteği sağlamaya devam ederken , AB normlarına uyum çerçevesinde terörizmle mücadeleye ilişkin yasayı hazırlaması gerekirken, bu yönde hiçbir adım atmadı. Türkiye'nin etkili girişimleri sonucu Rum-PKK işbirliği bir kez daha belgelenirken, geçtiğimiz günlerde Güney Kıbrıs'ta "terörizmle mücadeleye ilişkin" bir yasa tasarısı hazırlandı ve bu yasa tasarısı Rum Meclisi Hukuk Komitesi'nde görüşülmeye başlandı.Ama ne var ki Rum Yönetimi yine PKK'nın "terör örgütleri listesinde" yer aldığını görmezden gelerek, yasa tasarısında terör örgütü PKK'nın faaliyetlerini engelleyici olan maddeleri değiştirmeye çalışıyor. Rum Meclis Hukuk Komitesi Başkanı İonnas Nikolau önceki gün yaptığı açıklamada söz konusu yasanın aslında 2004 yılında kabul edilmesi gerektiğini itiraf ederken, PKK'nın "terör örgütleri listesi"nde yer aldığı gerçeğini gizleyerek şunları söyledi: "Örneğin, PKK'nın terörist örgütler listesinde yer aldığını varsayarsak, PKK tarafından basılan bir dergiyi veya bileti satın alan bir kişi, terörist eyleme yardımcı olmuş kabul edilebilecektir. Bu yüzden yasayı hazırlayanları, Komite toplantısına çağırarak, bazı maddelerini yeniden gözden geçirmelerini veya bazı maddelerin gerekli olup olmadıklarına dair açıklamalarda bulunmaya hazır olmalarını istedik."
  25. oy oy oy bunlar çok pahalı canem nasıl kıydın paraya çok teşekkür ederim bidenem, ne kadar güzeller böyle

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.

Configure browser push notifications

Chrome (Android)
  1. Tap the lock icon next to the address bar.
  2. Tap Permissions → Notifications.
  3. Adjust your preference.
Chrome (Desktop)
  1. Click the padlock icon in the address bar.
  2. Select Site settings.
  3. Find Notifications and adjust your preference.