Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Evrim

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    527
  • Katılım

  • Son Ziyaret

  • Lider Olduğu Günler

    53

İletiler gönderen: Evrim

  1. birleşik ve demokratik bir ülkeyi savunan tüm siyasetlerin 2015 seçimlerinde birleşmesi tarihi bir fırsat ve zorunluluktur.

    ben sosyalist dünya görüşünü savunan bir insanım ama biliyorum ki sosyalizm bize ay kadar uzak.

    ama katliamlar, kıyımlar burnumuzun dibinde an kadar yakın.

    CHP-HDP ve sosyalistlerin seçim ittifakı tartışmalarından umarım bu doğrultuda bir karar çıkar. 

    kendi adıma beklentim budur.

  2. hani çok bilindik bir önerme vardır ya "teoride, teoriyle pratik arasında fark yoktur, ama pratikte vardır"

    teorik olarak @@episkop arkadaşın anlatmaya çalıştığı İslamiyet'de bir sorun yok görünüyor.

    ama pratikte acaba bunun uygulandığı kaç tane ülke gösterebilirsiniz?

     

    bizim ülkemizde bu anlamda örnek değil.

    Sivas'da insanlar cayır cayır yakılırken, Madımağın önünde toplanan insanlardan kaç tanesi yapmayın kitapta bu yazmıyor diyebildi.

    "Allahın ateşi" diye bağırdıklarını hepimiz izlemedik mi?

     

    Paris katliamı ise bence tüm bu teorik tartışmaların üzerinde.

    dünyaya insanı değerleri, özgürlükleri temsil ettiğini söyleyen ülkelerden biri olan Fransa'nın; Mali, Libya, Cezayir, Ruanda'da neler yaptığını unutacak mıyız?

    paylaşılmış, yağmalanmış Orta doğu ve Afrika'da ne yaptıklarını sorgulamayalım mı?

    yüzlerce yıldır bu bölgeleri sömüren Fransa kim engel olmuş da özgürlüğü, eşitliği, kardeşliği bir türlü sağlayamamış.

    zengin maden yataklarını yok pahasına sömürüp bölge halklarını yoksullaştırmak dışında ne yapmışlar?

     

    Paris katliamı ve cihatçı örgütlerin tüm lojistik bağlantıları birlikte değerlendirilmediği sürece maalesef biz sadece bize gösterilmek isteneni göreceğiz.

    • Beğen 1
  3. Paris katliamından önce bu katil sürüleri çok mu farklıydı.

    kafa kesmeler, köle pazarları, infazlar, şiddetin-vahşetin-barbarlığın her türlüsünü tüm dünyanın gözleri önünde binlercesini katlederek yapmadılar mı?

      

    Charlie Hebdo katliamında tahrik var diyenlerin teorileri de çok boşta kalıyor.

    Ortadoğu'da Müslümanların, Nijerya’da Boko Haram’ın bir günde katlettiği en az 2.000 Müslümanın suçları neydi peki?

    onlar ne yaptılar da tahrik unsuru oldular.

    katledilen 12 yazar-çizerin tek özneleri İslamiyet değildi, tüm dinlerle ilgili karikatürleri mevcut.

    en fazla alıp okumazsınız, karşı bir görüş yayınlarsanız.

    10 yaşındaki bir çocuğun bedenine patlayıcı sarıp canlı bomba yapmak günah değil, senin kutsallarını kalemle çizmek günah öyle mi?

     

    diğer yanda bu cihatçı örgütlerin hepsi bir ABD-AB projesidir.

    bu örgütleri ve militanlarını gene bu ülkelerin istihbarat servisleri eğitiyor, yetiştiriyor.

    Paris katliamı ve diğer tüm katliamların ortaklarıdır.

    aralarındaki tek tark en fazla giyim kuşam farkıdır.

    • Beğen 1
  4. ilkede basın ve medya baskınları elbette görmezden gelinemez.

    bu genel tutumdur.

    kişilere, belirli çevrelere göre tutum belirlenmez.

    kimin gazetesi, kimin televizyonu olursa olsun basın ve medya üzerindeki baskılara karşı olmak kesin tavır gerektirir.

     

    ama bu mesele bunun çok üzerinde değil midir?

     

    cemaat ve  AKP’nin siyaseten hiçbir farklılığı yok.  

    sorun iki tarafın iktidar mücadelesi ve bizler sürekli bunun bir tarafı olmakla zorlanıyoruz.  

    özellikle demokrat çevrelerin asıl sorumluluğu bu kirli savaşın hiçbir yerinde olmayarak kendi değer sistemini korumasıdır. 

     

    devletin polis,operasyon ve yargı gücünü  elinde tutan rejim ortağı bir örgütün sizce bizlerin kalkanına ihtiyacı olabilir mi?

    ergenekon operasyonları sürecinde yaptıklarının aynısını yapıyorlar. toplum manipüle ediliyor.

    bir taraf faşizm diyor, diğer taraf paralel yapıya karşı bağımsızlık mücadelesi veriyoruz diyor.

    sonuçta ikisi de ABD projesi, rejimin iktidar ortaklarıdır.

    bu ülkeyi açık cezaevine hep birlikte getirdiler.

     

    Ahmet Şık çok değerlidir, bu ülkenin namuslu gazetecilerinden, aydınlarından biridir.

    ilk açıklamasından sonra her iki tarafı değerlendiren yazıları çok daha oturdu bence.

     

    bu sürecin bizlere öğrettiği sürekli yok olma korkularımıza oynayıp bizi bir tarafa eklemleme çabalarına karşı direnç göstermektir. 

    demokratlar, devrimciler, hak ve özgürlüklerden bahseden her kim varsa onlar zaten hep topun ağzındalar.

    toplumun hafızasını ve vicdanını kullanmaya çalışıyorlar.  

  5. göz çizdirme operasyonu dedikleri bir yöntem var.

    arkadaşımın babası olmuştu ben de bu sayede öğrendim.

    bu operasyonlarda geri dönüş olmuyormuş.

    uzmanlarda ameliyat sonrası komplikasyonlardan genelde bahsetmiyorlar.

    işin proflarından birden fazla görüş alman sanırım daha kafa açıcı olur.

     

    geçmiş olsun.

    • Beğen 1
  6. Bazen insanlar hayatınızdan kısa süreli gelir ve geçerler.Yıllarca görmezsiniz o insanı, belki ölünceye kadar da görmeyeceksinizdir.Ama nedendir bilinmez hep rüyalarınıza girer.İçten içe merak edersiniz iyi olup olmadığını.Ama çoğu zaman soracak ne bir telefon ne de bir adres vardır elinizde..

     

    belki de az ama değerli yaşandığındandır ;)

  7. yakın zamanda bu anlamda yapılan sosyal deneyleri hepimiz izledik.

    kadına dönük şiddet sadece "az gelişmiş" "çok gelişmiş" toplumların sorunu değil.

    deney avrupa ülkelerinde ve ülkemizde aynı sonucu verdi.

    kadının toplumdaki eşitsizliği tarihsel olarak aynı yerde kalmış.

     

    özelde kadına dönük şiddeti toplum meşru ve karışılmayacak bir durum olarak görüyor.

    biat etmeyen kadın cezalandırılmalıdır ve bu haktır inancında.

    gelenekler tüm toplumlarda erkeği her şeye gücü yeten, kadını aciz-sessiz konumlandırıyor.

    bir kadının tek başına kendini gerçekleştirmiş olmasının hiçbir anlamı yok.

    kadında bir insandır ve toplumsal varlıktır.

    Toplumsal yaşam bu anlamda gerektiği ölçülerde olmadığı sürece kendi hayatında kendini özgür sayan bir kadın yaşamın bütününde özgür değildir.

     

    bu şiddet sarmalı ve ayrımcılık başka başka şekillerde kendini etnik-dinsel vb. sürekli doğuruyor.

    kadınların eşitlik-özgürlük taleplerinin yasal güvencesi yoktur.

    eğer olsaydı gece nöbetinden evine dönerken tecavüze uğrayan hemşirenin tecavüz suçlusuna pantolon giydiği için tahrik indirimi verilmezdi.

    "vurdum öldürdüm çünkü beni aldatıyordu" ifadelerine ceza indirimleri verilmezdi.

     

    Tuğçe'de tanık olduğu şiddete yüzünü çevirebilirdi, karşı koymanın bedelini canıyla ödedi.

    kadınların duyulmayan sesinin çığlığı, farkındalığı oldu.

    ve aynı zamanda sadece ülkemizde değil sözde çok gelişmiş ülkelerde de

    bu yolda çağın ne kadar gerisinde kaldığımıza dair bize yeni yeni sorular sordurdu!..

  8. kadına yönelik şiddetin korkunç boyutlara ulaştığı bir dönemde cezasızlığa son verecek uygulamalar yerine bu tarz açıklamalarla şiddeti sürekli kaşıyorlar.

    toplumsal yapının erkeğin üstün olduğu şekilde kurgulandığı bir ülkede kadın-erkek eşitliği bu beyinler için salt fiziksel ölçülerdir.

    kaldı ki bilim, kadınlar ve erkekler arasındaki fiziksel farklılıkları açıklarken bunu bir üstünlük olarak koymuyor.

    farklılıklarımız eşit olmamıza engel değil.

     

    kadınlar tarlalarda sırtlarına bağladıkları çocuklarıyla çalışırken "güçlüler" "bizim kadınlarımız" oluyorlar, eşitlik tartışmalarına gelince erkek hep önde.

     

    ayrıca eşitlik ilkesinde bahsedilen kadın ve erkeğin hak eşitliğidir.

    kafaları bunu bir türlü almıyor.

    • Beğen 1
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.