Zıplanacak içerik

evrensel-insan

 Saygıyla Anıyoruz
  • Katılım

  • Son Ziyaret

evrensel-insan tarafından postalanan herşey

  1. Türkiye'de tablo korkunç ve utanç verici... 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Türkiye'de utandıran bir tabloyla karşı karşıyayız. Şiddet gören, tecavüze, tacize uğrayan kadınlar ve küçük yaşta evlendirilen çocuklar... İşte rakamlarla utanç tablosu... Fevzi KIZILKOYUN / Radikal - 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Türkiye ’de şiddet gören, tecavüze, tacize uğrayan kadınlar, kaybolan kızlar ve çocuk yaştaki gelinlerle ilgili rakamlar acı tabloyu ortaya koydu. Türkiye’de son 2 yılda küçük yaştaki kız çocuklarına yönelik taciz, tecavüz, cinsel sömürü ile ilgili 90 bin 483 dava açıldı. Sığınma evlerine son 2 yılda 7 bin kadın başvurdu. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün kayıp çocuk verilerine göre son 3 yılda 17 bin kız çocuğu için kayıp başvurusu yapılırken, kaybolan 900 kız çocuğu suça karışarak cezaevine gönderildi. TÜİK verilerine göre, mahkemelere başvurularak evlendirilen çocuk gelin sayısı son 3 yılda 113 bine ulaştı. Devletin resmi rakamlarının dışında mahkeme kararı olmadan da bu rakamın çok üstünde küçük yaştaki kız çocukları ise imam nikahıyla evlendirildirildi. Polis Akademisi Başkanlığı Suç Araştırma Merkezi (SAMER) Uluslararası Risk Altında ve Koruması Gereken Çocuklar araştırmasında ise Türkiye’de evlenen her 3 kişiden birinin 18 yaş altı çocuk olduğu belirlendi. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün kayıp çocuk verilerine göre de son 3 yılda 17 bin kız çocuğu kayboldu. Kaybolan kız çocukların çoğunun ise devlete bağlı kurumlardan kaçanlar oluşturuyor. Özellikle yetiştirme ve bakım evlerindeki kız çocuklarının kayıp sayısının yüksek olduğu dikkat çekiyor. Evden veya kaldığı kurumdan kaçıp suça karışan 900 kız çocuğu ise şu an cezaevlerinde bulunduğu belirlendi. Türkiye’de son 2 yılda küçük yaştaki kız çocuklarına yönelik taciz, tecavüz, cinsel sömürü ile ilgili 90 bin 483 dava açıldı. Davalar, çocuk yaştaki kişiye cinsel saldırı, çocuğa cinsel istismar, reşit olmayan kişiyle ilişkiye girme, cinsel taciz olarak açıldı. 50 bin kadına koruma Son 1 yılda hayati tehlike altında olup mahkemelere başvuran kadınlardan 50 bini hakkında koruma kararı çıkarıldı. Son 2 yılda 7 bin kadın sığınmaevlerine başvurdu. Ancak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı 89, belediyelere bağlı 32 kadın sığınmaevi bulunurken bunların barınma kapasitesi ise 3200 kişi. Birçok kadın sığınmaevlerinde yer bulamadı.
  2. Demokrasi, etigin ve ideolojinin; inancin dogrulanmasi ile gerceklesmesidir. Iste burada "ideoloji, inanc, dogrulama ve gerceklendirme" tamamen bu ...e goreler temelindedir. O yuzden bugun diktatore gore demokrasi varken, bana/sana gore yoktur. Demokrasinin cikisinin temeli, etik temelli olarak "insanoglu bir arada nasil yasar?" sorusunun bir urunu olarak bu soruyu verilen yanit temelinde sisteme, duzene ve kurumsallasmaya tasimaktir. Yani devlet, millet hukumet ve idare sekli. Mesela diktatore gore demokrasi=sandiktir, yani DEMOKRATIK BIR SEKILDE IKTIDAR OLMAK ONUN DEMOKRASI ANLAYISIDIR. Burada sorun, IKTIDAR OLARAK UYGULAYAMADIGI DEMOKRASIDIR. Cunku onun boyle bir algisi yoktur. Yani "beni siz sectiniz, ben sizi temsil ediyorum" cumlesini "bu da benim dedigimi sizlerin yapmasidir" olarak algilamaktir. Demokrasinin cikisi demos cratos yani "halk idatesi" dir, yani bir yerde CUMHURIYET ILE ES DEGERLIDIR. Yalniz bizdeki cumhuriyet ise TEK MILLIYETIN COK MILLIYETLILIGIN TEK MILLI TEMELINDE KURULMUSTUR. Iste buradaki yani diktatorun algisi, BIZDEKI DEMOKRASI ALGISIDIR ve bireyi olmayan bizlerde bu iktidarin dini, milli sivil askeri vesayeti olarak yansir. Buradaki ana sorun, iktidarin HALK=BEN OZDESLESTIRMESIDIR. Halbuki halk COK SESLI COK KULTURLU, COK DILLI, COK DINLI v.s. bir topluluktur. Boyle bir topluluga iktidar olacak bir kisinin, ideali SERBEST DUSUNUR olmasidir ki TUM FARKLARI HER BIR FARKIN FARKINDA OLARAK VE HER BIR FARKI TANIYARAK VE HIC BIRTINI DIGERINE USTUN KILMAYARAK ESIT DEGERLENDIRSIN, TANISIN VE TEMSIL EDILMESINI SAGLASIN. Iste bu temelde demokrasi tek basina degerlendirilmez, yanina hukuk, hak ve ozgurlukler adalet, esitlik, taninma, temsil, talep, savunu, destek v.s. gibi kavramlar eklenir ve butun bunlar HEM BIRIBIRINI TAMAMLAR, HEM DE DEMOKRASININ YASAMDAKI SAGLAMASINI. Iste dogru da gercek te ve akla gelenm her turlu yasam ve iliski iceren kavramlarda bu temeldedir. Kime neye gore demokrasi/dogru/gercek/hakli/esit/ v.s.? Iste buradaki "neye gore" yukarida aciklanan "ideoloji, inanc, dogrulama ve gerceklendirme" ye isaret eder. Bu da cok cesitli izmler demektir. Ne yazikki hepsinin ortak noktasi, HALKI BIR NICELIK OLARAK ALMAK VE ONA ESITLEDIGI BENIN NITELIGINI DE TUM HALKA DAYATMAKTIR. Iste dogal/fenomenal zihniyetin; guce iktidara ve otoriteye tabi yasama yansimasi budur. Hani bir soz vardir "guclu olan dogrudur/haklidir" v.s. diye. Iste tam da budur. Yani BELIRLEYICI OLAN GUC, OTORITE VE IKTIDAR ve de onun DAYATTIGI NITELIKLERDIR. Karsi gelenleri neye gore demokrasi temelinde izmsel yasaklar cezalar bekler. Kisaca sorun, TEK NITELIGIN COK NITELIKLI NICELIGI GUC OTORITE VE IKTIDAR ILE YONLENDIRMESIDIR. Zaten baska turlu de yonlendiremez. Iste buradaki sandik ya da parlementer yapi demokrasiyi olusturur. Yani BU YONLENDIRIMI YAPACAK IKTIDAR NITELIGINI SANDIKTAN NICELIK OLARAK CIKARMAK. Bizdeki bir sorun da iktidarin otokratik olarak tek adamligi sorunudur. Yani kendi politik partisi ici demokrasi de yoktur. Bu da demokrasiyi, bir den bire TEK ADAM NITELIGI REJIMINE donusturur. Bu da hukumeti, meclisi, devleti, yasamayi, yurutmeyi, yargiyi ve medyayi TEK BIR IKTIDARIN TEK BIR ADAMINA BAGLAMAK demektir. Kisaca PARTI DEMOKRASISI OLUR OTOKRAT DEMOKRASISI. Iste bu otokrat ta TEK ADAMLIGINI DIKTATORLUGU ILE ORTAYA KOYAR.
  3. Her sene unutulmamasi gereken, 8 Mart Kadinlar gununu, BIR KADIN YA DA ERKEK OLARAK DEGIL, INSAN ZIHNIYETIMIZ ILE KUTLUYALIM; hem de basligi guncelleyelim.
  4. 509 bin 516 kişilik dinleme listesi! TİB’in dinlemeler ile ilgili yaptığı inceleme ve soruşturmalar sonucunda hazırlanan raporda elde edilen veriler oldukça çarpıcı gerçekleri yansıtıyor. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (Tİ’in dinlemeler ile ilgili yaptığı inceleme ve soruşturmalar sonucunda hazırlanan raporda elde edilen verilere göre; 2012 yılında 257 bin 454 kişi, 2013 yılında 252 bin 062 kişi olmak üzere toplam 509 bin 516 kişinin dinlendiği tespit edildi. TİB arşivinden 2012 yılı öncesine ait dinlemeyle ilgili veriler ve dinlemeyi yapan kişilerin dijital kayıtlarının silindiğinin de tespit edildiği raporda verilerin tamamına ulaşmak için yazılı dokümanların incelendiği yer aldı. Dinlemeler için 2012 yılında 102 bin 646, 2013 yılında 115 bin 217 olmak üzere toplam 217 bin 863 mahkeme kararı çıkartıldığı belirlendi. 1 MİLYON 190 BİN DİNLEME İŞLEMİ YAPILDI İki yıl içinde 509 bin 516 kişi için 1 milyon 190 bin dinleme işlemi yapıldığının öğrenildiğine yer verilen raporda, bazı kişilerin farklı dönemlerde birden fazla dinlenmesi sonucu dinleme işlemi sayısının fazla olduğuna yer verildi. Dijital kayıtlar silindiği için dinleme işlemlerinin tümünün mahkeme kararıyla yapılıp yapılmadığının tam tespit yapılamadığı vurgulandı. Mahkeme kararı olmadan da dinlemelerin yapıldığı yönünde bazı bulgulara ulaşıldığı belirtildi. Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun TİB'de yasa dışı ve kayıt altına alınmayan dinlemelerin tespiti için soruşturma yürüttüğü ve TİB Başkanlığının da idari soruşturma açtığı öğrenildi. Adli sürecin iki soruşturmanın da bitmesinin ardından başlatılması bekleniyor. Odatv
  5. Burada aslinda ilginc bir yargi karmasasi ve celiskisi var. Birincisi, Tahliyeler, serbestlik degildir. Yani tahliye olanlarin sucsuzlugu ispatlanmamistir. Ikincisi Anayasa Mahkemesi ile tahliyeleri onaylayan ceza mahkemesinin kararlari da farklidir. Anayasa mahkemesi, kisisel olarak yarginin vermesi gereken karari zamaninda vermemesinden dolayi tahliye karari aslirken, ceza mahkemesi "sabit adres, delil karartma olanaginin bulunmamasi ve kacma tehlikesinin olmamasi" olarak karar aldi. Peki sormazlar mi, "26 ay once de I.Basbug icin ayni sartlar gecerli degilmiydi?" diye. Yine sormazlar mi "neden yargilama kararini zamaninda almiyorsunuz?" diye. Kisaca ortada donen oyunu cok iyi algilamak gerekiyor. Yalniz olan tek sey, ICERIDE OLANLARIN ELLERINDEN ALINAN HURRIYET SURELERINI KIM NASIL TELAFFI EDECEK?
  6. evrensel-insan şurada bir başlık gönderdi: Güncel Konular
    17 Aralik yolsuzluk tutuklularinin tahliyesinden ve Diktator cemaat cekismesindeki sertlesme ve kamuya her gun dusen kasetlerden sonra, "uzun sureli tutukluluk" ve OYM lerin cumhurun basi tarafindan lav edilmesinden sonra tahliyeler gelmeye basladi. Bu arada ilk surpriz tahliye Dink cinayetini isleyen O.Samast'in azmettiricisi Y.Hayal'in tahliyesi idi. Ardindan I.Basbug'un tahliyesi bekleniyor ve iceride duzmecelerle tutuklu olan askeri ya da sivil tutuklulardan bes yilini dolduranlarin tahliyesi gundemde. Aslinda bu isleri baslatan Canada'li haham ne demisti "bu bir komplo sureci ve 5 yil surecek" Bu arada diktator ve surekasi kendi bunyesinde bir biri ile celiskiye dusmeye basladi. Once diktatorun "30 Mart sonrasi you tube, facebook gibi sosyal medyayi tamamen yasaklayabilecegi aciklamasina, cumhurun basindan tam karsi bir yanit geldi "you tube ve facebook yasaklanamaz" Ayni sekilde eski adalet bakani ile diktatorun "yargiya mudahele" temelli yayinlanan ses kaydina, diktator "montaj" derken, S.Ergin' "alevi" dedigini dogruladi. Aslinda burda yine diktator "magduru/kahramani" birlikte oynuyor ve iceriye duzmecelerle attirdigi T.C. kurulus degerlerini savunan asker ve sivillere soyle diyor "cemaat yani paralel yapi sizi haksiz yere iceri attirdi ve ben bu haksizligi farkettim ve sizleri bu haksizliktan kurtariyorum" Bunu kimin nasil "yeyip, yemeyecegini" zaman gosterecek.
  7. Published on Mar 3, 2014 Usta gazeteci Uğur Dündar, Londra'da Dr. Turhan Çömez ile röportaj yaptı. Yıllar sonra suskunluğunu bozan Çömez, günlerce konuşulacak açıklamalarda bulundu. (Perşembe akşamı Halk TV'de, Cuma günü Sözcü'de)
  8. Bunlar da dunya zenginleri; 50- Abigail Johnson Fidelity varlık yönetim şirketinin yöneticilerinden Abigail Johnson'ı kişisel serveti 17,3 milyar dolar. 49- Susanne Klatten BMW'nin varislerinden Susanne Klatten'ın kişisel serveti 17,4 milyar dolar. 48- Michael Dell Dell şirketinin sahibi Michael Dell'in kişisel serveti 17,5 milyar dolar 47- Mikhail Fridman Telekom devi Mikhail Fridman'ın kişisel serveti 17,6 milyar dolar. 46-Gina Rinehart Avustralyalı madencilik devi Gina Rinehart'ın kişisel serveti 17,7 milyar dolar. 45- Tadashi Yanai Japon tekstil devi Tadashi Yanai'nin kişisel serveti 17,9 milyar dolar. 44- Phil Knight Nike'ın sahibi Phil Knight'ın kişisel serveti 18,4 milyar dolar. 43- Masayoshi Son Japon teknoloji devi Masayoshi Son'ın kişisel serveti 18,4 milyar dolar. 42- Michael Otto ABD'li gayrimenkul devi Michael Otto'nun kişisel serveti 18,4 milyar dolar. 41- Alisher Usmanov Rus milyarderin kişisel serveti 18,6 milyar dolar. 40- Mukesh Ambani Hindistanlı enerji devi Mukesh Ambani'nin kişisel serveti 18,6 milyar dolar. 39- Len Blavatnik Rus milyarderin kişisel serveti 18,7 milyar dolar. 38- Leonardo Del Vecchio RayBan gözlüklerinin sahibi Leonardo Del Vecchio'nun kişisel serveti 19,2 milyar dolar. 37- Theo Albrecht, Jr. Kişisel serveti 19,3 milyar dolar. 36- Steve Ballmer Microsoft üst düzey yöneticisinin kişisel serveti 19,3 milyar dolar. 35- Lee Shau Kee Çinli gayrimenkul devinin kişisel serveti 19,6 milyar dolar. 34- Jorge Paulo Lemann İsviçreli işadamı Jorge Paulo Lemann'ın kişisel serveti 19,7 milyar dolar. 33- John Mars Mars şirketinin hissedarlarından John Mars'ın kişisel serveti 20 milyar dolar. 32- Jacqueline Mars Mars şirketinin hissedarlarından Jacqueline Mars'ın kişisel serveti 20 milyar dolar. 31- Suudi Arabistan Prensi Alwaleed Bin Talal Alsaud'un kişisel serveti 20,4 milyar dolar. 30- Forrest Mars Şeker ve şeker ürünleri sektörünün en büyük şirketlerinden Mars'ın kurucusu Forrest Mars'ın kişisel serveti 20 milyar dolar. 29- Dieter Schwarz Perakende devi Dieter Schwarz'ın kişisel serveti 21,1 milyar dolar. 28- Lui Che Woo Asyalı kumarhaneler kralı Lui Che Woo'nun kişisel serveti 22 milyar dolar. 27- David Thomson Thomson Reuters'ın sahiplerinden David Thomson'ın kişisel serveti 22,6 milyar dolar. 26- George Soros Ünlü yatırımcının kişisel serveti 23 milyar dolar. 25- Carl Icahn Wall Street'in en zengin yatırımcısı Carl Icahn'ın kişisel serveti 24,5 milyar dolar. 24- Karl Albrecht Aldi süpermarketlerinin kurucusu Karl Albrecht'ın kişisel serveti 25 milyar dolar. 23- Aliko Dangote Nijeryalı işadamının kişisel serveti 25 milyar dolar. 22- Michele Ferrero Çikolata devi Michele Ferrero'nun kişisel serveti 26,5 milyar dolar. 21- Mark Zuckerberg Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg'ın kişisel serveti 28,5 milyar dolar. 20- Li Ka-shing Asyalı ünlü işadamının kişisel serveti 31 milyar dolar. 19- Sergey Brin Google'ın kurucularından Sergey Brin'in kişisel serveti 31,8 milyar dolar. 18- Jeff Bezos Amazon şirketinin sahibi Jeff Bezos'un kişisel serveti 32 milyar dolar. 17- Larry Page Google'ın kurucusunun kişisel serveti 32,2 milyar dolar. 16- Michael Bloomberg New York Belediye Başkanı'nın kişisel serveti 33 milyar dolar. 15- Bernard Arnault Lüks devi LVMH'nin sahibi Bernard Arnault'ın kişisel serveti 33,5 milyar dolar. 14- S. Robson Walton Wal-Mart hissedarlarından S. Robson Walton'ın kişisel serveti 34,2 milyar dolar. 13- Alice Walton Wal-Mart varislerinden Alice Walton'ın kişisel serveti 34,3 milyar dolar. 12- Stefan Persson İsveçli H&M şirketinin kurucusu iş adamı Stefan Persson'ın kişisel serveti 34,4 milyar dolar. 11- Liliane Bettencourt Kişisel serveti 34,5 milyar dolar. 10- Jim Walton Wal-Mart hissedarlarından Jim Walton'ın kişisel serveti 34,7 milyar dolar. 9- Christy Walton Wal-Mart şirketinin hissedarları Walton kardeşlerden Christy Walton'ın kişisel serveti 36,7 milyar dolar. 8- Sheldon Adelson Kumarhaneler Kralı olarak bilinen Adelson'ın kişisel serveti 38 milyar dolar. 7- David Koch Kişisel serveti 40 milyar dolar 6- Charles Koch Kişisel serveti 40 milyar dolar. 5- Larry Ellison Kişisel serveti 48 milyar dolar. 4- Warren Buffet Kişisel serveti 58,2 milyar dolar. 3- Amancio Ortega Kişisel serveti 64 milyar dolar 2- Carlos Slim Helu (Osmanli Torunu) Kişisel serveti 72 milyar dolar (Geçen yıl birinciydi) 1- Bill Gates Kişisel serveti 76 milyar dolar. Microsoft’un kurucusu Bill Gates, dört yıl aradan sonra Forbes dergisinin her yıl yayımladığı ‘dünyanın en zengin kişileri’ listesinde yeniden zirveye çıktı. Geçtiğimiz yıl 67 milyar dolarlık servetini Gates 76 milyar dolara çıkartarak zirveye oturdu. ”Osmanli torunu” Carlos Slim ise 4 yıl sonra ilk kez tahtını kaptırmış oldu. Slim, 72 milyar dolarlık servetiyle Bill Gates’in ardından dünyanın en zengin ikinci kişisi oldu. İspanyol perakende devi Zara’nın sahibi Amancio Ortega ise 64 milyar dolarlık kişisel servetiyle 3′üncü sıradaki yerini korudu.
  9. İşte Türkiye’nin en zenginleri ForbesTürkiye, bu yıl dokuzuncusunu hazırladığı “En Zengin 100 Türk" listesini açıkladı. Geçen yıl 44 dolar milyarderinin olduğu listede 19 kişi bu unvanını kaybetti. Türkiye’nin en zengin ailesi olan Koçların serveti 3,8 milyar dolar azalarak 8,8 milyar dolara geriledi. Toplam serveti 8,9 milyar dolar olan Sabancılar ise ‘en zengin aile’ unvanını Koç Ailesi’nden devraldı. Listenin birinci sırasında Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker yer aldı. Geçen yıl üçüncü sırada yer alan Murat Ülker ise servetini 600 milyon dolar artırarak 3,7 milyar dolarla Türkiye'nin yeni 'en zengini' oldu. Servetini 500 milyon dolar artıran Şarık Tara 3 milyar 300 milyon dolarlık serveti ile en zengin ikinci isim oldu. Serveti 100 milyon dolar azalan Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin 3 milyar dolarlık serveti ile üçüncü sırada yer aldı. Rönesans Holding'in patronu Erman Ilıcak 2 milyar 800 milyon dolarlık serveti ile Türkiye'nin en zengin 4'üncü ismi oldu. Koç ailesinden Semahat Arsel 2 milyar 200 milyon dolarlık serveti ile Türkiye'nin en zengin 5'inci ismi oldu. Geçen yıl 3,4 milyar dolarla Türkiye'nin 'en zengini' olan Ferit Şahenk'in serveti 2,1 milyar dolara geriledi ve listede altıncı sıraya düştü. Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç 2 milyar 100 milyon dolarlık servetiyle Türkiye'nin en zengin yedinci ismi oldu. Koç ailesinden Suna Kıraç 1 milyar 850 milyon dolarlık servetiyle sekizinci sırada yer aldı. Doğuş Holding yöneticisi Filiz Şahenk 1 milyar 800 milyon dolarlık servetiyle dokuzuncu sırada yer aldı. Serveti 1 milyar 600 milyon dolara ulaşan Sinan Tara 10. sırada yer aldı. İşadamı Ali Ağaoğlu 1 milyar 550 milyon dolarlık servetiyle 11. sırada yer aldı.(Bu isim tanidik geldi mi?) Yıldız Holding'den Ahsen Özokur, 1 milyar 550 milyon dolarlık servetiyle 12. sırada yer aldı. Eczacıbaşı Holding'den Bülent Eczacıbaşı 1 milyar 500 milyon dolarlık servetiyle 13. sırada yer aldı. Çukurova Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet 1 milyar 500 milyon dolarlık servetiyle 14. sırada yer aldı. MNG Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Nazif Günal 1 milyar 500 milyon dolarlık servetiyle 15. sırada yer aldı. 16. sira atlanmis!? Chobani Yoghurt'un kurucusu Hamdi Ulukaya 1 milyar 300 milyon dolarlık servetiyle 17. sırada yer aldı Bim'in ortağı Mustafa Latif Topbaş 1 milyar 300 milyon dolarlık servetiyle 18. sırada yer aldı. (Bu isim de tanidik geldi mi?) Azeri asıllı işadamı Mubariz Gurbanoğlu 1 milyar 300 milyon dolarlık servetiyle 19. sırada yer aldı. Zorlu Holding'in patronu Ahmet Nazif Zorlu 1 milyar 200 milyon dolarlık servetiyle 20. sırada yer aldı. Yakın Doğu Üniversitesi'nin sahibi Suat Günsel 1 milyar 200 milyon dolarlık servetiyle 21. sırada yer aldı. Çalık Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çalık 1 milyar 100 milyon dolarlık servetiyle 22. sırada yer aldı. (Bir tanidik isim daha) Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan 1 milyar 100 milyon dolarlık servetiyle 23. sırada yer aldı. (Diktatorun lobilerinden biri) Doğuş Holding'den Deniz Şahenk 1 milyar 50 milyon dolarlık servetiyle 24. sırada yer aldı. MV Holding'in patronu Murat Vargı 1 milyar dolarlık servetiyle 25. sırada yer aldı. Bascalan diktator ve calanlari sizce bu listede nerede yer alir?
  10. Dilin ismi: Hemşince Diğer isimleri: Homşetsi Durumu: Kesinlikle tehlikede Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: Elde veri yok Bölgeler: Türkiye’nin kuzeydoğusu, önceleri Orta Asya’dan Gürcistan’a sınır dışı edilenler (Batı Ermenicesinin bir diyalekti olduğundan SIL International tarafından ayrı bir madde olarak değerlendirilmiyor) Konuşulduğu ülkeler: Türkiye Dilin ismi: Hertevince Diğer isimleri: Hertevin Durumu: Ciddi tehlikede Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: Bin Bölgeler: Siirt’in Pervari ilçesi yakınlarında bulunan Hertevin köyü (Bugün konuşanların neredeyse tamamı yurtdışında yaşıyor, Türkiye’de konuşan kişi dört kişi var) Konuşulduğu ülkeler: Türkiye Dilin ismi: Gagavuzca (Güney Balkan) Durumu: Ağır tehlikede Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: Elde veri yok Bölgeler: Makedonya'nın güneydoğusunda Strumica, Yunanistan'ın kuzeydoğusunda Evros (Meriç) bölgesi, Edirne'nin Surguç bölgesi Konuşulduğu ülkeler: Makedonya, Türkiye, Yunanistan Dilin ismi: Kapadokya Yunancası Diğer isimleri: Ürgüpçe, Anadolu Yunancası Durumu: Yok olmuş Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: Bilinmiyor (2005 yılında Mark Janse ve Dimitris Papazachariou Yunanistan’ın kuzey ve orta kesimlerinde halen bu dili konuşan kişiler olduğunu keşfedene kadar dili konuşan kimse olmadığını düşünülüyordu.) Bölgeler: Nüfus mübadeleleri öncesinde Kapadokya, Konya'nın Sille, Kayseri'nin Faraşa köyü ve komşu köyler Konuşulduğu ülkeler: Türkiye Dilin ismi: Adığece Diğer isimleri: Adıgece, Batı Çerkesçe Durumu: Kırılgan Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: Farklı tahminlerin ortalaması 300 bin Bölgeler: Rusya Federasyonu'nda Adige Cumhuriyeti ve komşu bölgeler, Türkiye, Ortadoğu ve Batı Avrupa'daki diaspora toplulukları Konuşulduğu ülkeler: Irak, İsrail, Makedonya, Rusya, Suriye, Türkiye, Ürdün. Dilin ismi: Abazaca Diğer isimleri: Tapanta Durumu: Kesinlikle tehlikede Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: 2002 Schulz tahminlerine göre 31 bin Bölgeler: Rusya Federasyonu'nda Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'nin bazı yerleri Konuşulduğu ülkeler: Rusya Federasyonu, Türkiye Dilin ismi: Abhazca Durumu: Kırılgan Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: Farklı tahminlere göre 125 bin Bölgeler: Abhazya, Türkiye, Rusya Federasyonu, Gürcistan, Ortadoğu ve Batı Avrupa'daki diaspora toplulukları Konuşulduğu ülkeler: Gürcistan, Rusya Federasyonu, Türkiye Aslinda bu dillerden 18 tanesinin Turkiye'de olmasi ve kaybolmaya yuz tutmasi; insanoglunun evrensel hukuk temelli etik hak ve ozgurlukleri adina dusundurucu. Aslinda bu konuda hic bir girisimin yapilmamasi da ayri bir hak ve ozgurlukler ihlali.
  11. Dilin ismi: Zazaca Diğer isimleri: Zâzâ Lisânı, Dımılki, Zazaki, Kırmancki, Kırdki, Sobé, Zonê Ma Durumu: Kırılgan Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: 1998 Paul tahminlerine göre 2 milyon Bölgeler: Tunceli, Erzincan, Elazığ, Bingöl, Erzurum’un Hınıs ilçesi, Sivas’ın doğusu Muş’un Varto ilçesi, Kayseri’nin Sarız ilçesi, Diyarbakır’ın kuzey ve batı kesimleri, Şanlıurfa’nın Siverek ilçesi ve komşu ilçelerde bazı küçük alanlar; Avrupa’da bu dili konuşan çok sayıda göçmen var. Konuşulduğu ülkeler: Türkiye Dilin ismi: Batı Ermenicesi Durumu: Kesinlikle tehlikede Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: Farklı kaynaklardan elde edilen tahminlere göre 50 bin Bölgeler: İstanbul, Hatay’ın Samandağ ilesinin Vakıflı köyü Konuşulduğu ülkeler: Türkiye Dilin ismi: Ubıhça Durumu: Yok oldu Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: Son konuşan kişi olan Tevfik Esenç 1992 yılında hayatını kaybetti Bölgeler: 1864’ten bu yana göçmen topluluklar; Esenç Manyas’ın Hacı Osman köyünde yaşıyordu Konuşulduğu ülkeler: Türkiye Dilin ismi: Turoyo Durumu: Ağır tehlikede Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: Poizat ve Sibille’in verileri üzerinden 2008 tahmini 50 bin Bölgeler: Geleneksel olarak Mardin’in Midyat ilçesi civarında konuşuluyor; konuşanların çoğu İsveç ve Almanya’ya göçmüş durumda Konuşulduğu ülkeler: Suriye, Türkiye Dilin ismi: Suret Diğer isimleri: Asuri Yeni Aramice, Keldani Yeni Aramice, Süryanice, Yeni Süryanice Durumu: Kesinlikle tehlikede Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: Poizat ve Sibille’in verileri üzerinden 2008 tahmini 240 bin Bölgeler: Irak Kürdistan’ı, Batı İran Azerbaycan’ı ve Kürdistan’ı, Suriye’nin Türkiye sınırı yakınları; Türkiye’de konuşan yok; konuşanların çoğunluğu Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika ve Avustralya’da diasporada yaşıyor Konuşulduğu ülkeler: Ermenistan, Irak, İran, Suriye, Türkiye Dilin ismi: Romanca Diğer isimleri: Çingenece, Romani, Romca, Çingene dili Durumu: Kesinlikle tehlikede Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: Matras 2002 tahminlerine göre 3 milyon 500 bin Bölgeler: Birçok Avrupa ülkesi özellikle Doğu-Orta ve Doğu Avrupa, Balkanlar Konuşulduğu ülkeler: Arnavutluk, Avusturya, Belarus, Birleşik Krallık, Bosna Hersek, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, Hollanda, İsviçre, İtalya, Karadağ, Letonya, Litvanya, Makedonya, Polonya, Romanya, Rusya, Sırbistan, Slovakya, Slovenya, Türkiye, Ukrayna Dilin ismi: Pontus lehçesi Diğer isimleri: Pontusça, Pontus Rumcası Durumu: Kesinlikle tehlikede Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: 300 bin (Genel olarak bu rakam veriliyor) Bölgeler: Türkiye’de ve Gürcistan’da Karadeniz kıyıları, Of ve Sürmene’de halen konuşanlar var ancak çoğunluğu Yunanistan’a göçtü; Rusya’nın güneyi ve Kafkasya’da da göçmüş bazı gruplar yaşıyor Konuşulduğu ülkeler: Ermenistan, Gürcistan, Rusya, Türkiye, Ukrayna, Yunanistan Dilin ismi: Mlahsô Diğer isimleri: Batı Süryanicesi Durumu: Yok oldu Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: Kısa bir süre önce tükendi (Konuşan son kişi İbrahim Hanna 1998’de hayatını kaybetti) Bölgeler: Diyarbakır’ın Lice ilçesi yakınlarında iki köy; tüm sakinler Suriye’ye göçtü Konuşulduğu ülkeler: Türkiye Dilin ismi: Lazca Diğer isimleri: Lazuri Durumu: Kesinlikle tehlikede Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: 2001 tahminlerine göre 130 bin (Şişirilmiş bir rakam olabileceği belirtiliyor) Bölgeler: Rize’nin Pazar, Ardeşen, Çamlıhemşin ve Fındıklı ilçeleri ile Artvin’in Arhavi, Hopa, Borçka ve Sarp ilçeleri, Sarp’ın bir kısmı Gürcistan tarafında Acar Cumhuriyeti’nin bir parçası, Sakarya, Kocaeli ve Bolu’da aynı zamanda 1877-78 Savaşı sırasında mülteciler tarafından kurulan Laz köyleri var. Konuşulduğu ülkeler: Gürcistan, Türkiye Dilin ismi: Kabardeyce Diğer isimleri: Kabarca, Kabartayca, Doğu Çerkesçe Durumu: Kırılgan Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: Farklı kaynakların ortalaması 650 bin Bölgeler: Rusya Federasyonu’nda Kabard-Balkar Cumhuriyeti ve Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti, Türkiye ve Ortadoğu’da diaspora toplulukları Konuşulduğu ülkeler: Rusya, Türkiye Dilin ismi: Ladino Diğer isimleri: Judezmo, Yahudi İspanyolcası, Sefaradca, Haketia (Fas’ta kullanılan ismi) Durumu: Ağır tehlikede Dünya genelinde konuşan kişi sayısı: 400 bin Bölgeler: Geleneksel olarak Yunanistan ve Türkiye, özellikle de Makedonya ve Trakya’daki tarihi yerler, Balkanlar, Kuzey Afrika’da Fas, Ceuta, Melilla, Cezayir; Türkiye’deki 10 bin civarında kişinin çoğunluğu İstanbul’un Balat ve Hasköy semtlerinde yaşıyor, Yunanistan ve Balkanlarda yaşayanların sayısı Holokost’tan sonra çok azaldı, Kuzey Afrika’da dil ortadan kayboldu. Konuşulduğu ülkeler: Arnavutluk, Bosna Hersek, Bulgaristan, Cezayir, Fas, Hırvatistan, Makedonya, Romanya, Sırbistan, Türkiye, Yunanistan
  12. Atlasta yer alan diller beş farklı kategoride değerlendiriliyor: 1- Kırılgan: Çocukların çoğu bu dilleri konuşuyor ancak genellikle sadece evlerinde aileleriyle kullanabiliyorlar. 2- Kesinlikle tehlikede: Çocuklar bu dilleri artık evde anadil olarak öğrenmiyor. 3- Ağır tehlikede: Aile büyükleri ya da yaşlı nesillerin konuştuğu diller. Ebeveynler dilleri anlasa da çocuklarıyla ya da kendi aralarında konuşurken kullanmıyorlar. 4- Ciddi tehlikede: Dili konuşan en genç bireyler büyük ebeveynler ve daha yaşlı nesiller. Onlar da dile tam hakim değil. 5- Yok olmuş diller: Dili konuşan son kişi de hayatını kaybetmiş. Dile sadece yazılı kaynaklardan ulaşılabiliyor. Daha önce 1996 ve 2001 yıllarında yayınlanan Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) Tehlike Altındaki Diller Dünya Atlası'nın Mart 2013 versiyonunda dünyanın dört bir yanından 2 bin 500’den fazla dil yer alıyor. Bu dillerden 18 tanesi de Türkiye’de bulunuyor. Bugün UNESCO Dünya Anadil Günü. Kültürel çeşitliliğin ve çokdilliliğin desteklenmesini hedefleyen Dünya Anadil Günü'nün bu yılki teması, anadilde eğitim hakkına vurgu yapıyor. Anadilin, eğitim hakkının bir parçası olduğunu savunan UNESCO, bu kapsamda üyelerini anadilde eğitimi teşvik etmeye çağırıyor. Dünya Anadil Günü, kaybolmaya yüz tutmuş dilleri de akıllara getirdi. UNESCO'nun geçtiğimiz yıl güncellediği Tehlike Altındaki Diller Atlası'nda Türkiye'den de 18 dil yer alıyor. Listede bir değişiklik olmadı. Şükür ki bu dillerden hiçbiri tamamen ölmedi, ancak unutulmaktan kurtulduğunu da söylemek mümkün değil.
  13. 3 Mart 2014 22:19 Aydınlık Gazetesi ve Cumhuriyet Gazetesi arasındaki tartışma büyüyor. Bugün Aydınlık Gazetesi'nde, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya'nın cevapları için "Hikmet Çetinkaya'ya 6 soru / Nasıl değiştin?" başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazının yayınlanmasının ardından Cumhuriyet Gazetesi Genel Koordinatörü Avukat Akın Atalay, 38 maddelik bir metin paylaştı. "Hikmet Çetinkaya'ya 6 soru / Nasıl değiştin?" başlıklı yazıda, Hikmet Çetinkaya'ya "Ey Hikmet Çetinkaya nasıl değiştin? Neydin ne oldun? Görüştüğün Fethullahçılar nasıl değişmiş? Cemaat tehdit değil mi?"soruları soruldu. İşte Aydınlık Gazetesi'ndeki o yazının tamamı: "Cumhuriyet yazarı Hikmet Çetinkaya Aydınlık'ın "Atatürkçüler Cumhuriyet'ten tasfiye ediliyor" olgusuyla ilgili yazdıklarına hakaretlerle cevap veriyor. Daha doğrusu cevap vermiyor, sürekli hakaret ediyor. Bu durum da onun Aydınlık'ın gündeme getirdiği gerçeklerin karşısında söyleyecek sözü olmadığı anlamına geliyor. Sorularımız basit. Çetinkaya'yı son kez palavrayı bırakıp aşağıdaki sorulara cevap vermeye çağırıyoruz: 1-Hikmet Çetinkaya, Fethullah'ın Gazeteciler ve Yazarlar Vakfının kahvaltısına gittiğini söylüyor ve Vakıf yöneticilerinden birinin Gülen Cemaati'nin temsilcileriyle buluşmayı neden kabul ettiği sorusu üzerine, "Değiştik, hem ben değiştim, hem de siz" yanıtını veriyor. Ayrıca Fethullah Gülen'in Çetinkaya hakkında, "Kendisine hiç beddua etmedim" dediği de biliniyor. Şimdi soruyoruz: Ey Hikmet Çetinkaya nasıl değiştin? Neydin ne oldun? Görüştüğün Fethullahçılar nasıl değişmiş? Cemaat tehdit değil mi? 2-Leyla Tavşanoğlu Pensilvanya ziyaretini gazeteci olmasıyla açıklıyor. Ancak daha sonra F grubunun TV'sinde konuşuyor ve F tipine "Hizmet Hareketi" tanımlaması yapıyor ve "Cemaat'in Türkiye için tehdit olmadığını" iddia ediyor. Tavşanoğlu'nu siz gönderdiğinize ve yukarıdaki sözlerine en küçük bir itirazınız olmadığına göre, siz de F tipini "Hizmet Hareketi" olarak tanımlıyor ve tehdit olarak görmüyor musunuz? Okuyucuya anlatabilir mi? 3- Her ikisi de giderken "Orhan Erinç ve İbrahim Yıldız'a" sorduk diyorlar. Yeterli midir? Yetkili kurullara neden sorulmamış? Çetinkaya 30 yıldır Gülen aleyhine yazarken birden bire nasıl çark etti? Bunu gazetenin okuyucusuna anlatması gerekmez mi? 4- Çetinkaya sürekli Vakfa seçilen yönetim kurulu üyelerinin isimlerini sayıyor. Bizim Aydınlık olarak, seçilen saygın gazetecilere hiçbir diyeceğimiz yoktur. Olamaz da. Cumhuriyet'in seçimine biz karışmayız. Ama "Neden Atatürkçüler tasfiye ediliyor" diye soruyoruz. İşte örnekler: Ümit Zileli, Mehmet Faraç, Orhan Birgit, Adnan Binyazar, Turgay Fişekçi, Zulal Kalkandelen, İnci Aral, Ülkü Tamer, Mustafa Bilgin, Kemal Ürgenç ve son olarak Bekir Coşkun. 5- Çetinkaya'ların son toplantıda Vakıf Yönetim Kuruluna layık gördükleri Av. M. Kemal Güngör İstanbul Barosu seçimlerinde Ümit Kocasakal'ın karşısında Katılımcı Avukatlar Grubu Başkan Adayı olarak yer almadı mı? Neden Şükran Soner'i attınız da Güngör'ü aldınız? Böyle vefasızlık olur mu? 6- Çetinkaya belden aşağı vuruyor. Alev Coşkun ve Şevket Tokuş'u savunmak bizim görevimiz değildir. Ancak Şevket Tokuş 1992'de gazete çöktüğü zaman mirasçılardan hisseleri toplayıp İlhan Selçuk'a getirmeseydi bugün Cumhuriyet gazetesi olabilir miydi? Bu kadar vefasızlık olur mu? Alev Coşkun'a gelince, onu savunmak bize düşmez. Ancak en zor zamanda 14 yıl gazetenin Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı yapmadı mı? Konkardato'dan gazeteyi kurtarmak için çalışmadı mı? Selçuk'un isteğiyle Vakıf Başkan Yardımcılığına getirilmedi mi?" CUMHURİYET GAZETESİ GENEL KOORDİNATÖRÜ'NDEN AÇIKLAMA Cumhuriyet Gazetesi Genel Koordinatörü Avukat Akın Atalay, Aydınlık Gazetesi'nin iddialarına 38 maddelik bir cevap verdi. İşte Avukat Akın Atalay'ın yayınladığı o metin: "Aydınlık gazetesinin Cumhuriyet'e yönelik saptırma ve karalamalarına ilişkin kişisel cevaplarımı toplu olarak sunuyorum. Aşağıdadır: 1-Aydınlık gazetesi Cumhuriyet'e avukatları üzerinden sataşıyor: "Osman Yıldırım'a neden tek soru sormamışlar?" 2-Aydınlık'tan önce aynı soruyu, aynı kinaye ile bir başka gazete daha sormuştu. Adı AKİT. Bu konuda buluşmuşlar. 3-Akit ve Aydınlık öyle bir kanaate sahip olmuşlar ki, gazetenin avukatları eğer Osman Yıldırım'a soru sorsaydı, 4-Osman Yıldırım o anda yıldırım çarpmışa dönecek ya da hidayete erecek ve gerçeği açıklayacaktı. 5-Oysa, Osman Yıldırım'ın ne mal olduğu, güvenilmezliği, yalanları ve bir senaryonun kullanılan piyonu olduğu çoktan açığa çıkmıştı. 6-O. Yıldırım sorulan her soruya abuk sabuk cevaplar veriyor ve bir kısım medya ertesi gün bunları dezenformasyon olarak kullanıyordu. 7-Unutmadan ekleyelim. Osman Yıldırım hizmetleri karşılığında birçok suçlamadan beraat ettirildi ve tahliye edildi. 8-Eğer Cumhuriyet bu davada müdahil olmasaydı ve bu sıfatından doğan hakkını kullanıp, kararı temyiz etmeseydi ne olurdu? 9-Cevabı net ve açık: Osman Yıldırım hakkındaki beraat kararı kesinleşmiş olurdu. Oysa şimdi, Cumhuriyet sayesinde Yargıtay'da. 10-Ergenekon davası başladığında, "Cumhuriyet neden bu davaya müdahil oldu,neden görüntü olarak savcıların yanında yer alıyor?" diyorlardı. 11-Aydınlıkçılar İlhan Selçuk'a temsilci heyeti gönderip bu konudaki rahatsızlıklarını ve gazetenin müdahillikten çekilmesini istemişti. 12-Gazete içindeki en yakın dostları aracılığıyla da bu konuda sürekli baskı yapıyor ve Cumhuriyet'in bu davayı 13-Aydınlık'ın istediği şekilde sürdürmesini, neyi yapıp neyi yapmaması gerektiğini her şeyi en iyi bilen Aydınlık'a sormasını istiyordu. 14-Son seçimlerde vakıf yönetim kuruluna yeniden seçilemeyen ve Cumhuriyet gazetesiyle ilişkisi biten Alev Coşkun 15-üzerinden yürüttükleri bu faaliyet, İlhan Selçuk hastanede iken D. Perinçek'in dergideki başyazısında Alev Coşkun'a yazdığı, 16-"Sayın Alev Coşkun, Aziz Dostum" başlıklı mektupla zaten kamuoyuna da duyurulmuş ve Cumhuriyet hizaya sokulmaya çalışılmıştı. 17-Dolayısıyla, bugünkü feveran, iftira ve gerçek dışı karalamalarının arkasında yatan asıl neden, üst yönetimdeki bir dostlarının 18-son seçimlerde yeniden seçilmemiş olması ve bir iletişim ayaklarının yok olmasındandır. 19-Aydınlık için amaç uğrunda söylenen her yalan mübah sayılıyor.Aydınlık'a göre bir dolu yazar Atatürkçü oldukları için gazeteden atılmış. 20-Oysa, başta Bekir Coşkun ve şimdi Ulusal Kanal'da devam eden Ümit Zileli olmak üzere adı geçen yazarlara bir sorsalardı, 21-"sizi Cumhuriyet'ten attılar mı?" diye doğru cevabı alırlardı. Saydıkları yazarlar içerisinde Cumhuriyet'te artık yazmaması söylenen 22-tek bir kişi var. O da bugün Aydınlık'ta köşesine devam eden Mehmet Faraç. Faraç'ın ayrılması ise Atatürkçülüğünden değildir. 23-Adı geçen diğer yazarların istisnasız tümü ya kendi istekleri ile ya da ekonomik nedenlerle gazeteden kendileri ayrılmıştır. 24-Bir diğer rahatsız oldukları konu, Cumhuriyet'in avukatının sanıklardan Muzaffer Tekin'e soru sormasıydı. 25-Aydınlıkçılar her şeyi en ince ayrıntısına kadar zaten biliyordu,onlara göre M. Tekin bir milli kahramandı ve ona asla soru sorulamazdı. 26-Cumhuriyet'in avukatı Tekin'in gazetenin bombalanmasından suçlu olduğunu zaten söylemiyordu.Gerçeğin ortaya çıkması için soru soruyordu. 27-Osman Yıldırım'ın Ataşehir'de buluştuk dediği tarihlerde M. Tekin'in o civarda olmadığı nasıl ortaya çıktı? 28-Cumhuriyet'in avukatı, böyle bir buluşma olup olmadığının saptanması konusunda baz istasyonu kayıtlarının istenmesini talep etti. 29-Getirilen bu kayıtları daha sonra M. Tekin orada (Ataşehir'de) olmadığının kanıtı olarak savunmasında kullandı. 30-Şimdi ise,Cumhuriyet'in talebi ile anılan tarihlerde Ataşehir'de olmadığını kanıtlayan M. Tekin'i gazetenin hedef aldığı söylenebiliyor. 31-M. Tekin'in dava kapsamında hukuken mağdur edilmiş olması, haksızlığa uğramasının sorumlusu Cumhuriyet ya da avukatları değildir. 32-Hukuksuzluğa uğrayanların, hukuki mağduriyeti dışında ayrıca siyasal açıdan da sahiplenilmesi Cumhuriyet'in görevi değildir. 33-Cumhuriyet, diğer sanıklarda olduğu gibi M. Tekin'in de Ergenekon davasında uğradığı haksızlık ve mağduriyetleri dile getirmekte, 34-mağduriyetinin bir an önce son bulmasını istemektedir.Ancak bu demek değildir ki, M. Tekin ile Cumhuriyet aynı siyasal dalga boyundadır. 35-M. Tekin ve Aydınlık'ın aynı siyasi çizgide buluşması ve faaliyet yürütmesi kendi siyasi, sosyal ve beşeri ilişkileridir. 36-Cumhuriyet gazetesi bu ilişkilerin dışındadır. Yalan ve karalamalardan çekinip bu türden bir ilişkiye hiçbir zaman girmeyecektir. 37-Aydınlık gazetesine tavsiyemiz; gazete ile ilişkisi biten ve emekli edilmeyi bir türlü içine sindiremeyip, İlhan Selçuk'un makamının 38-kendisinin hakkı olduğu duygusuyla sürekli çamur atan, yalan yanlış dedikodu üreten birilerinin dolduruşuna gelmemesidir" O KAVGADA NELER YAŞANMIŞTI Aydınlık Gazetesi'nin Cumhuriyet Gazetesi'nin yönetimine Cemaatçilerin sızdığını iddia etmesi üzerine başlayan kavgada, Cumhuriyet Gazetesi bu iddiaları "Gazeteler arasında rekabet olması doğaldır. Ama bu rekabetin etik ilkeler çerçevesinde yürütülmesi beklenir. Çamur atarak iz bırakacaklarını sananlar, amaçları için her türlü yalan ve iftirayı arsızca ve utanmadan söyleyenler, karanlık amaçlarına ulaşamayacakları gibi okurlarımızdan hak ettikleri yanıtı da alacaklardır" ifadelerini kullanarak yalanlamıştı. Aydınlık Gazetesi de dün tekrardan cevap verdi ve cevapta "Biz 'F-Tipi Cumhuriyet'e sızdı' demiştik, meğer Cumhuriyet'in merkezine oturmuş. Cevap diye söylenenlerin tamamı Gladyo'nun yıllardır Aydınlık'a yönelttiği iftira malzemeleri. Böylece Cumhuriyet yönetimi Aydınlık'ın haberini doğruluyor ve bulunduğu adresi net biçimde ortaya koyuyor: F-Cumhuriyet! Hikmet Çetinkaya'nın yazısında yer alan Aydınlıkçılara yönelik ifadeleri, herhangi bir cemaat gazetesinde de okuyabilirsiniz"denildi. Aydınlık'ın bu açıklamasına Hikmet Çetinkaya, "Bu kez sert kayaya çarptılar... Gerçek yüzlerini anlatacağım...Çekmecemde Eymür'ün raporu varmış ha! Uğur Mumcu,İlhan Selçuk,Soner Yalçın ve pek çok isimi nasıl karaladıklarını.... Yazmayacaktım yazacağım hak ettiler...Beni cep telefonumdan aramışlar.... Evet aramışlar....Aydınlık dememişler, şoförüme... Ne mi demişler:İMC televizyonu.. Bu yöntemi köktendinci bir gazete kullanır...İşte Aydınlık'ın gerçek yüzü....Tanıyın onları tanıyın. Bundan sonra arşivler konuşacak" diyerek cevap verdi.
  14. 28 Şubat 2014 AKP varlığını korumaya çalışırken, Hazine'ye ipotek koyduruyor. 'Ulusalcılar' ise AKP ile Cemaat arasında tercihe zorlanıyor. Oysa üçüncü bir yol da var... Çarşamba gecesi Halk TV'de yayınlanan ''Nereye Gidiyoruz?'' adlı programda "Ne AKP, ne Cemaat... Üçüncü yolu halk bulacak'' dedim. Ardından da ekledim: "Ulusalcı bazı siyasetçiler ile ulusalcı medya organları, cemaate olan alerjileri yüzünden, AKP'yi bilerek ya da bilmeyerek destekleme yanılgısına düşüyor... Öyle ki; ulusalcı bazı yazarlar, sırf cemaat karşıtlığından dolayı, Erdoğan'ın ses kayıtlarının montaj olduğunu bile söyleyebiliyor... Bakın; biz AKP'ye de cemaate de muhtaç değiliz. Üçüncü yolu bulmak ve bunu seçenek haline getirmek zorundayız...'' Bu sözlerim, özellikle sosyal medyada çok yoğun bir ilgi gördü... Bir süredir kafası karıştırılmaya ve AKP'ye yedeklenmeye çalışılan ulusalcı seçmenler, "Üçüncü Yol'' üzerine onlarca soru sordu ve bana da mail yolladı. Benim ''Üçüncü Yol'' önerim açık ve nettir! CHP; ter türlü eksiğine rağmen; cemaat ile AKP'nin Türkiye'yi soktuğu karanlıktan çıkış için tek umuttur. Gerçekçi tek seçenektir... Bunu Halk TV'de de söyledim: "Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye'ye 90 yıl rehberlik etti... Mustafa Kemal Atatürk'ün düşünceleri, bir doksan yıl daha bize yeter...'' Her şey bu denli açıkken, özellikle ulusalcı bazı yayın organlarının cemaate karşı AKP'yi desteklemesi ve tüm günahları cemaatin üstüne yıkması anlaşılır gibi değil. Suçlar ve günahlar, hem AKP'nin hem de Fethullah Gülen Cemaati'nindir! Bunu söyleyemeyen ve özgücüne güvenemeyenler, 17 Aralık sonrası, AKP'nin arkasında saf tuttular... Bunu gizlemek için de ''CHP cemaat ile işbirliği yapıyor'' yalanına sarıldılar. Oysa ki; kendileri bilerek / bilmeyerek AKP'nin yanında yer aldılar... Halka ''üçüncü yol''u ve tünelin ucundaki ışığı göstermek yerine, "AKP cemaati temizlesin, sonrasına bakarız'' kolaycılığına düşenler, bu ceberrut iktidarı kendi tabanlarında bile, yeniden ''demokratik seçenek'' hanesine soktular... O beğenmedikleri, elllerinde hiçbir kanıt ve belge olmadığı halde "Cemaat ile işbirliği yapıyor'' dedikleri CHP, ''AKP meşruiyetini yitirmiştir, bir an önce istifa etmelidir'' diye çıtayı yükseltirken, aynı kesimler, AKP'nin devleti tekeline alma operasyonunun payandası haline geldiler. Öyle ki; AKP'nin yaptığı tüm hukuksuzluklara "Cemaati tasfiye ediyorlar'' diyerek çanak tuttular... Bu yanılgı hala sürüyor... Bazı ulusalcılar, cemaati tasfiye operasyonuna destek olurken, AKP'ye hayat öpücüğü veriyor... AKP, geride kalan 12 yılın tüm sorumluluğunu cemaatin üstüne yıkarken, ulusalcı kesimin bazı sözcüleri "Ortaktınız, bütün suçları birlikte işlediniz, unutmayız, unutturmayız'' demiyor; diyemiyor... Evet; yaşadıkları duygusal fırtınayı anlıyorum... Arkadaşları, eşleri, kardeşleri ve yoldaşları cezaevine atıldı. Haksızlığa uğradı, linç edildi... Bu linç hala sürüyor! Ama lincin ortakları ve linci yapanlar, AKP ile cemaattir... ABD destekli operasyonların mimarı AKP, uygulayıcısı ise cemaattir... Günah her ikisinindir... AKP, devleti tek başına yönetmek ve tasfiye olmamak için cemaati tasfiye etmeye çalışırken, biz bu gerçeği unutamayız... Bu gerçeği görmek yerine, hemen hergün CHP'yi hedefe oturtmak ve onun tabanından oy kapmaya çalışmak, AKP'yi güçlendirmekten başka hiçbir işe yaramıyor. Bu kesimlerin hedefi, CHP'den değil, AKP tabanından oy almaya çalışmak olmalıdır. Ne yazık ki; kolay olan yol seçilmiş ve CHP tabanına oynama stratejisi belirlenmiştir. Tüm enerjilerini CHP tabanından oy almaya harcayanlar, AKP'nin ''kemikleşmemiş'' seçmenini ise boşlamıştır. Milyonlarca insan, AKP'nin hegemonyasına terk edilmiştir. Oysa ki; Türkiye'nin aydınlığa kavuşabilmesi için, CHP'nin değil; AKP'nin seçmen tabanının daraltılması gerekmektedir. CHP'nin cemaatin tabanından oy almaya çalışması da doğru bir stratejidir. Kitle partisi olmak budur. Aksi, İşçi Partisi gibi marjinalleşme tehlikesini beraberinde getirir. Bazı ulusalcılar, yukarıda da ifade ettiğim üzere, bilerek ya da bilmeyerek AKP'nin seçim stratejisine hizmet ediyor. AKP, bir süredir "CHP cemaat ile işbirliği yapıyor'' yalanını söylüyor. Bu yalan, AKP'nin yeni bir demagojisidir. AKP, cemaati bölmeye ve cemaat tabanında CHP'ye olan alerjiyi kullanmaya çalışıyor. Böylece, cemaatin taraftarlarını AKP saflarında tutmayı hedefliyor. Erdoğan bu yüzden hemen her mitingde, ''CHP ile cemaat aynı safta'' diyor. Bir bakıyorsunuz; bu söylem ulusalcı yayınlarda ''ulusalcılar'' tarafından da dillendiriliyor. ''CHP ile cemaat işbirliği yapıyor'' diyenler, AKP'nin seçim söylemini yeniden üretiyor ve Erdoğan'a can suyu veriyor. Böylece, cemaat taraftarı olan, ancak AKP'ye de oy vermemeyi düşünen binlerce kişi, ''yeniden'' iktidar partisine yedekleniyor. Şimdi söyler misiniz? Ulusalcı kesimlerin hiçbir gerçeklik barındırmayan bu söylemi kimin işine yarıyor? Cemaat tabanı AKP'den kopup farklı arayışlara girerken ve yüzünü özellikle MHP'ye çevirmeye başlamışken, "CHP - Cemaat itifakı'' söylemi AKP'yi güçlendiriyor. Sırf CHP'den birkaç yüz oy alabilmek adına, geniş kitleler ısrarla AKP'nin tucağına itiliyor. Bu tür söylemler, AKP cephesini güçlendirmekten başka hiçbir işe yaramıyor. Bu yüzden, ulusalcı siyasetçilerin yeniden düşünmesi ve maniple edilmemeleri için enine boyuna düşenmeleri gerekiyor. Ulusalcılara, AKP tarafından mesaj yollandığı ve "Sizi cemaat cezaevine koydurdu, onlar tasfiye edilince tahliyeler olacak'' dediklerini biliyoruz. AKP bu propagandayla, ulusalcıların desteğini almaya ve hukuksuzluklarına toplumsal destek bulmaya çalışıyor. AKP'nin tahliyelerin önünü kestiği ve tahliyelere engel olduğu daha birkaç gün önce görüldü. TBMM'de tahliyelerin önünü açacak olan teklif, AKP tarafından reddedildi. AKp bu bağlamda, her zamanki gibi ikiyüzlü bir siyaset sergiliyor. Bazı ulusalcıların ise 12 yılık AKP deneyiminden hiç ders almadığı görülüyor. Bugün aslında, cemaatin CHP ile değil MHP ile dirsek temasında olduğunu yazacaktım. Buna örnek olarak da Fethullah Gülen'in Erzurum'daki köyünde yaşanan siyasi hareketliliği ve köyün her yerinin MHP bayraklarıyla donatılmasını örnek gösterecektim. Ancak; sevgili Yalçın Küçük'ün Sözcü'deki demecini okuyunca, hem çarşamba gecesi HALK TV'de söylediklerimi paylaşmak hem de bu meseleye değinmek istedim. Belli ki; Yalçın Küçük de İşçi Partisi'nin yayın organı Ulusal Kanal'ın içine düştüğü tarihsel yanılgıya daha fazla sessiz kalamamış. Küçük, kendisini ziyaret eden Soner Yalçın'a "Ulusal Kanal AKP'nin kanalı oldu'' demek zorunda kalmış. Demek ki; yukarıda dile getirdiğimiz tespitler, yani CHP'nin zayıflatılmaya çalışılması ve ''objektif olarak'' AKP'ye destek verilmesi, Yalçın Küçük'ü de çok rahatsız etmiş... CHP'nin cemaat ile işbirliği yaptığına dair tek bir kanıt gösteremeyen Ulusal Kanal ve Aydınlık'taki maniplasyon, Küçük'ün de dikkatini çekmiş... Düne kadar Yalçın Küçük'ün tespitlerini ve CHP'ye ilişkin haklı / haksız eleştirilerini manşetlerine taşıyan Aydınlık ve Ulusal Kanal, sanırız Küçük için de ''Cemaatçi'' deme kolaylığına düşmez ve yayın politikasını gözden geçirir... Bakın, birkaç gün önce Halk TV'de çok önemli iki noktanın altını çizdim: Keşke Ulusal Kanal ve Aydınlık, hayli yankı bulan bu sözlerimin ardındaki tehlikeye eğilmeyi ve perde arkasını araştırmayı tercih etseydi. CHP'nin cemaat ile ''olmayan işbirliği''ni sayfalarına taşıyan Ulusal Kanal ve Aydınlık, Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'de yaratacağı yıkımı halka anlatsaydı. Tehlike şu: 17 Aralık hırsızlık operasyonları sonrası, AKP dışarıda büyük bir prestij kaybına uğradı. AKP, yandaşlarına kaynak yaratabilmek amacıyla ortaya koyduğu hiçbir projeye ''mali kaynak / destek / kredi'' bulamıyor. Üçüncü Köprü, Üçüncü Havalimanı ve Kanal İstanbul projeleri hayata geçirilemiyor. Projeler mali kaynak olmadığı için sekteye uğruyor. AKP bu tıkanıklığı aşmak için, yabancı sermayeyle tehlikeli bir oyuna giriyor: TC'nin Hazine'si, kredi verebilecek güçteki finansörlere ''ipotek'' ettirilmeye hazırlanıyor. Yani; Hazine'ye ''ipotek'' koyduruluyor. Devlet, bu saçma projelere ''kefil'' oluyor. Türkiye'nin çok uzun yıllar önce terk ettiği bu tehlikeli uygulama, AKP eliyle yeniden devreye sokuluyor. Bu, Hazine'ye her an haciz konulabilmesi anlamına geliyor... Henüz muhalefet partilerinin de bilmediği bu gerçek, AKP'nin yaratacağı en büyük yıkım olma özelliği taşıyor. Ayakta durmak için ''ulusalcılar''ın desteğini almaya ve Gülen Cemaati'ne yönelik alerjiden kendisine ''sempati'' sağlamaya çalışan AKP ve Erdoğan, ikinci tehlikeli adımını ise "toplumsal kutuplaşma'' yaratarak atıyor. Toplumsal kutuplaşma / çatışma / çatıştırma / ayrışma ve ayrıştırma stratejisi uygulayan AKP, kaybedeceğini hissettiği taktirde, ''seçim yaptırmama'' planını da sümen altında tutuyor. AKP öte yandan ise cemaatle el altından bağ kurmaya ve seçim öncesi yaşayacağı tahribatı en aza indirmeye çalışıyor. Kaset furyası yüzünden zor günler yaşayan Tayyip Erdoğan, cemaati bir yandan tehdit ediyor, bir yandan ise uzlaşma yolu aradığına ilişkin mesajlar yoluyor. Erdoğan ve cemaat arasında ''Ali Babacan'' üzerinden ''geçiş hükümeti'' senaryoları konuşuluyor. Erdoğan, kendisini koruyabilmek adına bu senaryoyu da ihtimal olarak bir kenarda tutuyor. Bülent Arınç ise ''ara dönem''in Başbakanı olmayı istediğine ilişkin mesajlar yolluyor. Birkaç kere söyledik; yine tekrarlayalım... CHP'nin cemaat ile işbirliği yaptığı koca bir yalandır... Bu yalan, AKP'nin seçim taktiklerinden biridir... AKP, muhafazakar kesimleri yanında tutabilmek, çözülmeyi engellemek ve CHP tabanının kafasını karıştırmak için bu yalana başvuruyor... Bu yalanı tekrarlamak, AKP'ye hizmet etmektir... AKP, iktidarda kalabilmek için, Hazine de dahil olmak üzere her şeyi ipotek etme hazırlığındadır. Dağıtacağı mali kaynakla ayakta durmaya çalışan AKP, iktidarını toplumsal provokasyonlar yaratma ve çatışma çıkarma üzerine kurgulamıştır. AKP'nin bu tehlikeli adımlarını boşa çıkarmak ise karşısındaki en büyük güç olan CHP'yi desteklemekten geçmektedir. ''Bazı ulusalcılar''ın sırf cemaat karşıtlığı adına bilerek ya da bilmeyerek AKP'ye destek olması ve CHP'yi hırpalamaya çalışması, AKP'nin ekmeğine yağ sürmektir...
  15. Bilindigi gibi diktatorlugun yururluge gecebilmesi icin, sadece 3Y (yasama, yurutme ve yargi) yi ele gecirmek yetmez. Diktatorlugun diger bir ayagi da medyadir. Aslinda medya belki de toplumu kitlesel olarak olan bitenden haberdar etme adina en onemli ayagidir. Cunku diktatorun bu "ters gidisinin/burnuna dike gidisinin" ve de otokratik/hipokritik dusunce ve davranis sahibi olusunun altinda yaptiklarinin "sadece kendi cikarina uygun olaninin kitleye duyurulmasi adina" buyuk bir "yarari" vardir. Sonucta kitle yapilanlardan haberdar edilmezse, guncel olamaz ve bilhassa tamamen bilincaltisartlanmisliginin ve inancin temelinde yasam ve iliski suren toplum boylece etkilenmez. Iste aslinda diktatorun sadece OTOKRASINI YERINE GETIRME adina ele gecirdigi 3Y yeterli degildir. SADECE KENDI ISTEDIKLERININ DUYULMASI/GORULMESI de bunun medya ayagidir.
  16. Bugun artik diktator, hukumeti, devleti, meclisi ile yasamasi, yurutmesi ve yargisi ile bunlari kendine biat ettirmesi temelinde ve bu biat ettirilenleri baski zorbalik biat teror yalan dolan yolsuzluk rusvet ve her turlu suc teskil eden bir sistem ve uygulama temelinde kullanmasi vasfiyle, ULKE ICINDE VE DISARIDA YONETEBILIRLIK SAYGINLIGINI YITIRMISTIR. Ayni sayginlik yitirmesi en son olarak HSYK BIATINA imza atan cumhurun basi icin de gecerlidir. Bundan sonra, diktator ve cumhurun basinin yaptiklarina karsi cikis, POLITIK TEMELDE DEGIL; TOPLUMA ULKEYE KARSI ISLENEN SUCLAR TEMELINDE OLMALIDIR. Iste bu baglamda, artik diktatorun ya da cumhurun basinin SECILMESININ VE ALACAGI OYLARIN DA BIR DEGERI, ANLAMI KALMAMISTIR. En basta disarida, boyle bir diktator ve cumhurun basi ile hic bir devlet ve hukumet politik/ekonomik bir gorusme yapmaz/yapamaz. Cunku ortada sadece yonetilebilirlik degil; itimat guven sayginligi da yitirilmistir. Iste bu baglamda, parlemento ici ya da disi tum kitlesel guclerin, yapacagi eylemler ve soylemler; DIKTATORUN POLITIKASINA YONELIK DEGIL; SAYGINLIGINI YITIRDIGINE YONELIK OLMALIDIR. Parlementer ve kitle gucleri bu yitirilen sayginligi, SOYLEMDEN SOKAGA TASIMALIDIR. Bu sayginligin yitirildigi her turlu orgutlenme ile sokaklarda desifre edilmeli, ulkenin her yoresinde halka ulasilmali ve BIATCI MEDYANIN YAPAMADIGINI PARLEMENTER VE KITLESEL GUCLER SOKAKLARDA YAPMALIDIR. Cunku diktator, hala bu yitirilen sayginliginin farkinda degildir ve tek amaci bu sayginligini yitirten olaylarin HALK TARAFINDAN DUYULMAMASI UZERINE MUCADELE VERMEKTEDIR. Diktator ve cumhurun basi ile olan mucadele artik politik degil; TAMAMEN INSANI DEGERLERINI YITIRME UZERINE KURULMALIDIR VE BU ULKENIN TUM ALANINDA HALKA SOKAK EYLEMLERI ILE DUYURULMALIDIR. Sonucta nicelik olarak artik diktatorun ve cumhurun basinin alacagi destek onemini yitirmistir, CUNKU NITELIK SAYGINLIKLARINI YITIRMISLERDIR. Burada bir onemli noktada, bu mucadelede bir taraf olmak degil, NITELIK SAYGINLIGINI YITIRENLERE KARSI OLMAKTIR. O yuzden konu ne cemaat yanliligi ne cemaat destekliligi ne de diger politik hareketlerin bir mensubu olmak degildir. Aslinda ilginc olan tum diktator emrindeki guclerin de bunun farkinda olmasidir. Cantasinda "hirsiz var" flamasi cikan bir gencin gozaltina alinmasi ya da dun Arena statindaki acilan pankarta gosterilen tepki, baska nasil izah edilebilir? Ayakkabi kutularinin gosterimine yasak getirilmesi baska nasil izah edilebilir? Parlementoda toplumu ikinci sirada temsil edenin, dunku aciklamalarinda aniden meclis tv ve yandas basinin yayin i kesmesi baska nasil izah edilebilir? Butun bunlar icin sokaklara cikan, YANI INSANLIK DEGERLERINI SAYGINLIK OLARAK YITIRENI PROTESTO ETMEK ICIN SOKAGA CIKAN HALKIN gozaltilari baska nasil izah edilebilir? Tum bu sayginligi yitirmeyi SAYGINLIGI KAZANMAK YERINE HERYERE BU YITIRILEN SAYGINLIGI SAVUNANLARI ATAMAK baska nasil izah edilebilir? Kisaca YONETEBILIRLIK SAYGINLIGINI KAZANMAK YERINE, YITIRILEN SAYGINLIGI KORUMAK VE BUNUN ICIN HER TURLU GUCU KULLANMAK baska nasil izah edilebilir. Evet diktator ve cumhurun basi tum kendine biat eden gucleri ile sayginligini yitirmistir. Ne alacaklari OY NICELIGININ bir onemi kalmistir, ne de ortaya cikan kayitlarin gercek ya da montaj olup olmadiginin onemi. Bunu bugun hem iceride hem de disarida fark edenler her gecen gun artmakta ve bu her turlu sayginligini yitiren diktator, sayginligini kazanmaya yonelmedikce de hem ulke hem toplum hem iceride hem disarida onunmasi guc yaralar almaktadir. Diktatorun ve cumhurun basinin tekrar en azindan ICERDE VE DISARDA sayginligini kazanabilmesinin bir ihtimali ortaya cikmasi adina DERHAL GOREVLERINDEN ISTIFA ETMESI GEREKIR. Cunku gunumuzde POLITIKANIN DEGIL, INSAN OLMANIN GEREKTIRDIGI BUDUR.
  17. Evlerinde, sokaklarında, işyerlerinde, okullarında ‘Biz varız’ diyerek direnen kadınlar 8 Mart’a hazırlanıyor Yaşamın her alanını direniş alanı haline getiren kadınlar Gezi’den sonraki ilk 8 Mart’ı, yerel seçimlerden önceki bu büyük eylemi, talepleri, umutları ve inançlarıyla karşılıyor. Kadınlar, Haziran İsyanı’nda barikatların en önünde, AKP’ye, polis şiddetine, erkek egemenliğine, gericiliğe ve neoliberalizme karşı; kadınlar için yaşanabilir bir ülke için büyüttükleri direnişlerini 8 Mart’a taşıyor. Kreş hakkı, sığınak, anadilinde eğitim-sağlık için yıllardan beri mücadele veren kadınlar için bu 8 Mart, yerel seçimlerin arifesinde güçlü bir çığlık anlamına geliyor. İşyerlerindeki grev çadırlarında patrona, taşerona; evde babaya, kocaya karşı direnen kadınlar kadın emeğini yok sayan, değersizleştiren, ucuzlaştıran erkek egemenliğine ve AKP’ye karşı 8 Mart eylemlerine hazırlanıyor. Erkek ve devlet şiddetine, kadın cinayetlerine karşı, bunlara rağmen sokakları terk etmeyen kadınlar, kadınların ihtiyaçlarına uygun sokaklar yaratmak, sokakları kadınların söz, yetki, karar sahibi olacağı yönetimlerle özgürleştirmek için 8 Mart’a gidiyor. Siz de 8 Mart programınızı [email protected] adresine gönderin yayımlayalım. ANKARA Ankara Kadın Platformu – 8 Mart Cumartesi Saat: 13.00 Toplanma: Kurtuluş Parkı Miting: Ziya Gökalp Caddesi Mamakyoğurtçu Halkevci Kadınlar – Mamak’ta Halkevci Kadınlar Şahintepe-Mamak-Saimekadın-Mutlu şubeleri ve Mamak Barınma Hakkı Bürosu 2 Mart Pazar Saat: 14.00 Yer: Açıkalın Düğün Salonu “Artık Yeter Biz Varız Sokaktayız İsyandayız” Kadın Şenliği Program -Zülfü Kadın Yaşam Korosu -Mamak Halkevi Kadın Tiyatro Gösterimi -Şiir Dinletisi Sanatçılar -Zeynep Karababa -Ezgi Saykan Dikmen Dikmen Kadın Dayanışması – 2 Mart Pazar Kadın Şenliği Saat: 14.00 Yer: Emlek Kale Köyü Kültür ve Dayanışma Derneği (Adres: Mürsel Uluç Mahallesi 983.Sokak İlker 1. Cadde Gündüzler Market arkası) Keçiören Keçiören Kadın Dayanışması – Kadın Şenliği/Kadın yürüyüşü 2 Mart Pazar Saat: 14.30 Can Gül Düğün Salonu ardından Can Gül Düğün Salonu’ndan Yunus Emre Direniş Parkı’na Kadın Yürüyüşü İSTANBUL İstanbul 8 Mart Platformu – 8 Mart Cumartesi Gece Yürüyüşü Saat:19.00 Taksim 9 Mart Pazar Kadıköy Buluşma: 12.00 Miting: 13.00 Beşiktaş Beşiktaş Halkevi – 1 Mart Cumartesi Saat:14.30-16.30 arası Beşiktaş Köyiçi girişinde “ Kadınlar Sözünü Söylüyor” Kadın Kürsüsü Fotoğraf Sergisi ve Müzik Dinletisi Kartal Emek Partili Kadınlar – Kadın Şenliği 2 Mart Pazar Saat:14.00 Yer:Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi Program Konuşmacılar: Selma Gürkan (Emek Partisi Genel başkanı) Hatice Doğan (Kartal Belediyesi HDP başkan Adayı) Konser: Kızçeler Vural kardeşler Davul – Zurna – Kemençe Ümraniye Başak Kültür ve Sanat Vakfı – 2 Mart Pazar Kadın etkinliği Saat:13.00 Yer: İmranlı Boğazören Köyü Kültür ve Yardımlaşma Derneği (Mustafa Kemal Cem evi altı) Program Deniz Türkali ile Kaıdnlık halleri üzerine söyleşi Ayla Yılmaz ile Karadeniz ezgileri Koma Awazen Jinan müzik dinletisi İZMİR İzmir Kadın Platformu – 8 Mart Cumartesi Saat: 13.30 Toplanma: YKM önü Miting: Gündoğdu Meydanı Halkevci Kadınlar: 1 Mart Cumartesi Saat: 14.30 Konak Halkevi Kadın Şenliği Program -Gültepe Kadın Tiyatro Gösterimi -Kadın Şarkıları Dinletisi: Melodika ve Moraçolar 4 Mart Salı saat 18.30’da Gültepe Halkevi Kadın Şenliği Program - Gültepe Kadın Tiyatro Gösterimi -Kadın Şarkıları Dinletisi: Moraçolar -Şiir Dinletisi 6 Mart Perşembe saat 13.00’da Çiğli Halkevi 8 Mart Kadın Buluşması ADANA Adana Kadın Platformu: 6 Mart Perşembe saat 18.00’da Beş Ocak Meydanı’nda buluşma, Atatürk Parkı’na yürüyüş 8 Mart Cumartesi Mimar Sinan Açık Anfi’de buluşma, Uğur Mumcu Meydanı’nda miting Halkevci Kadınlar – 7 Mart Cuma Kadın Şenliği Saat: 18.00 Beyazevler Mahallesi Çamlık Sitesi ANTALYA Antalya Kadın Platformu – 8 Mart Cumartesi Miting Saat:14.00 Buluşma: Aydın Kanza Parkı Miting: Cumhuriyet Meydanı Halkevci Kadınlar: 1 Mart Cumartesi Kepez Halkevi Film gösterimi 3 Mart Pazartesi Merkez Halkevi film gösterimi TRABZON Trabzon Demokratik Kadın Platformu – 8 Mart Cumartesi Saat: 14.00 Yer: Postane Önü Miting: Meydan Parkı ARTVİN Kemalpaşa 8 Mart Cumartesi Saat: 19.00 Kemalpaşa Belediye Düğün Salonu Kadın Şenliği SİNOP Gerze Gerze Demokratik Kadın Platformu – 8 Mart Cumartesi Saati: 14.00 Yer: Cezaevi önü Miting: Cumhuriyet Meydanı KOCAELİ İzmit Kadın Platformu – 8 Mart Cumartesi Kadın Şenliği Saat: 14.00 Buluşma:Merkez Bankası Miting: Cumhuriyet Parkı Program: -Kadın Korosu -Kadın Tiyatrosu -Müzik dinletisi -Anadolu Müzik Topluluğu konseri HAKKARİ BDP – DÖKH : 1 Mart Cumartesi Saat: 10.00 Hakkari Devlet Hastanesi’nde hasta kadınlar ziyaret edilecek 3 Mart Pazartesi Saat: 10:00 BDP İl binasında toplanılacak kadın ve çocuk tutsaklara kart gönderilecek 4 Mart Salı Saat: 13:00 Hakkari Pehlivan Mahallesi’nde Seminer 5 Mart Çarşamba Saat: 13: 00 Bayındırlık Mahallesi Medrese yanı Seminer 8 Mart Cumartesi 8 Mart Şöleni Saat: 13.00 Yer: BDP Hakkari İl binası önü Yüksekova BDP ve DÖKH: 1 Mart Cumartesi Saat: 13:00 Cumartesi Anneleri’ne destek için oturma eylemi 2 Mart Pazar Saat:13:00 Xırwate Panel ve Şölen 4 Mart Salı Saat: 13:00 Esendere Panel ve Şölen 4 Mart Salı Saat: 13:00 Cumhuriyet Mahallesi Şölen 6 Mart Perşembe – Miting Yer: Yüksekova Eski Stadyum Saat: 11.00 Program Konuşmacı: BDP Milletvekili Gülseren Yıldırım Konser: Rojda ve yerel sanatçılar DERSİM Dersim Kadın Platformu 1 Mart Cumartesi Miting Saat: 11.00 Sanat Sokağı 4 Mart Salı Kadın tutuklulara ve hasta tutuklulara kart atma eylemi 7 Mart Cuma Film gösterimi Yer: KESK toplantı salonu 8 Mart Kadın Şenliği ve Yeraltı Çarşısı üzerinde film gösterimi 9 Mart Kadın Şenliği Sendika.Org
  18. Simdilik bir sorun gozukmuyor.
  19. evrensel-insan şurada bir blog başlığı gönderdi: evrensel-insan'in Blogu
    Tanri, Allah dediniz, Hep biribirinizi "yediniz. Halbuki ne guzeldir, mehtapli deniz. Tanri mi size, siz mi tanriya verdiniz? Soyleyin bana, nedir, derdiniz? Aslinda siz, cuvala un serdiniz. Zannettinizki huzura erdiniz. Halbuki guzelce aranizda gecinebilseniz. Siz ektiniz, siz bictiniz. Insanoglu olarak; idareyi kime verdiniz? Verirken geri almakmiydi derdiniz? Yoksa, neydi niyetiniz.? Karar verseydi tekiniz, Gecinip giderdi ikiniz. Tanri allah demeyiniz, Boyle bir halt yemeyiniz. Insan olarak ki biliniz. Kontrol edin, diliniz. Tum dedikleriniz, Cunku, sizin, eseriniz. Varsa; burnunuz, kulaginiz, gozunuz, diliniz ve eliniz. Dediginizi duyun ve de biliniz. Aslinda birimiz, hepimiz, Hepimizde birimiz Baska da yok guvenimiz. Siz ne maddesiniz, ne de kolesiniz Ne bir kukla, ne de kulsunuz, Insanligi bulunuz. Yoksa karanliktir sonunuz. Sizin tek umudunuz, evrensel insanlik olsun yolunuz
  20. evrensel-insan şurada bir blog başlığı gönderdi: evrensel-insan'in Blogu
    Bilgi demek bilmektir, Bilineni bildirmektir. Bilişsellik bilgidir, Bilimsel belirtmektir. İnanç bilgi değildir. Aklın bir eseridir. İnancına sarılan, Bilgiden habersizdir. Epistemolojinin fendi, Metafiziği yendi. Varlık tartışmasına Bilimsellikle son verdi. Herşeyi bildiğini sanan, Bilgiye vurur çapan; Bilgiyi noktalayan, çağdışı olur herzaman. Bilgi mutlak değildir, çünkü yanlışlanabilir. Temeli de gözlemdir, Sadece gözlem verendir. Bilgi ile yetinmeyen, İnanca sapar hemen. Sabitliğe saplanır, çagindan geri kalır. Bilgide zaman çoktur, İnanca karnı toktur. Olgusudur ürünü, Kabul etmeyen yoktur. Algı paralelidir, Kavram belirtenidir, Bilimselliğin yolu; Bilincin feneridir. Fenomendir tabanı, İnsandır, yaratanı. Teleoloji, ideoloji; Değildir savunanı. Akıl bazen alamaz, Bilgisine varamaz, Bilgiye sınır çeker; Olanı sorgulamaz. Bilimin felsefesi, Epistemolojidir sesi. Peki, bilgi ötesi, Aklın bitmez çilesi. Gözlemin nötürlüğü, Sıfatıyla getirdiği, İnancı bitirdiği, Faktördür bilgi. Bireyin eli ile, Bilgi geliyor dile; Bilgisi olmayanlar. çekiyor bitmez çile. Mantıksal/Matematiksel bilgi, Bilginin açık yoludur; Fiziksel/Sosyal bilgi, Tartışmayla doludur. Mantık, bilim, sorgulama, Gozlemin yoludur. Dogma, otorite, noktalama, Aklın sonudur. Bilgi dili olgudur, Gözlemin bulgusudur. Teorisi testidir, Yanlışlanabilir olduğudur. Numenal yetisi ile, Birey yönelir bilgiye. Kavramı ile bildirir, Herkes öğrensin diye. Yapılandırmacıdır bilgi, Yanlışlanabilir olgu. Elde varsa bulgu Değildir o kurgu. Yaşamın incisidir, Hem de birincisidir, Bilgi yoksa ben yokum; İnancın panzehiridir. Bilgi geliyor dile, Bireyinin eli ile. Hepberaber diyelim, İnanca güle güle. Bilgi, kullanılıp; paylaşılandır. Inanç, sahiplenip; tartışılandır. Ideoloji, birbirine kapıştırandır. Gozlem, ortalığı yatıştırandır. Bilgi işte böyledir. Bilmeyene öğretir. Bildiğini söyletir. Bilmeyeni gözetir. Bilimse evrenseldir. Bilimse insansaldır. Bilimse kavramsaldır. Evrensel-insan' saldır.
  21. evrensel-insan şurada bir blog başlığı gönderdi: evrensel-insan'in Blogu
    Ben farkin farkindayim, Oyleyse farki neden ayirayim? Ya da farki yok sayayim. Kendi farkini kayiran, Diger farki kendinden ayiran, Diger farka yasam hakki tanimiyan, Olmasin sonra pisman! Cunku,ne bir birey oluyor; ne de bir insan. Farkin farkina varan ayniya kavusur. Ne bir sorun yasar,ne de baskasina bulasir. Boylece insanligin butunune ulasir. Iste buda dunyanin bireyine yakisir. Bireyciliktir,bireyi tutuklu kilan, Ona bireysel ozgurluk ve yasamini unutturan. Bireye insan degilde baska sifatlar takan, Bireyciliktir kendi cikari icin digerlerini yakan. Evrensel bireyler toplumlari birlestirirse, Tum farklari biribiriyle bulusturursa, Insanlik adina bireyleri kavusturursa, Bireyli evrensel toplum olusturursa, Birey ozgurlugune,evren butunlugune ulasir. Bireyci kisilik degilmidir,ortaya doktrinler atan. O doktrin cikarinca bireyleri farkli kilan, Farkli kilinan bireylerden toplumlar kuran. Toplumlari kutuplastirip biribirine kirdiran. Ben senden farkliyim,sen benden farkli! Bu fark yarisinda kimin farki kime gore hakli? Acaba bu haklilik bir yerlerdemi sakli? Yoksa maalesef hala guclu olanmi hakli! Hak,hukuk,adalet;diktatorluk,d emokrasi,hurriyet, Kime niyet! Kime kismet! Kim, kime neye gore hak tanir? Kimin kimin ustunde hak tanimaya hakki vardir? Hakmi hukuka,hukukmu hakka dayanir? Hukuk mu hakka,hak mi hukuka yasam tanir? Hakmi hukuku hukuk mu hakki yaratir? Hukuk yoluyla hak tanimaksa adalet, Hukuku yapanin dogrultusundadir saadet. Kendisine hukukla hak taninan ceker sefalet. Boylece hak ile hukuk arasinda kopar kiyamet. Iste bu kiyametin adi maalesef hurriyet. Hakkini arayan hukuk engeline takilir. Hukuku veren hakka siginir. Hak, hukuk cercevesinde kendini savunur. Hukuk boylece hakli haksizi ayirir. O zaman hak mi hukuku hukuk mu hakki kayirir? Hakki hukukla sinirlayan, Hukukla hakki sinirlanan, Ikiside degilmi ki insan, Ozaman insandir kendini ve herseyi biribirinden ayirip farkli kilan, Bireyci akilciliktir bu ayrimi yapip farki yaratan. Vicdandan ayrilipta bu yola sapan. Bireyci akilla yonlendirilen vicdan Amacinin tersine acimadan dokuyor kan. Vicdani akil zarar verebilir mi? hem kendine hem baskasina, Vicdani akla sahip olan birey,farki yaratirmi bosu bosuna, Saygiyla farktan arinip,vicdanla huzura kavusur. Iste o zaman birey insanla bulusur. Vicdandir insani hayvan ve bireyden ayiran Saygisidir insani hayvan ve bireyden farkli kilan Vicdani saygisidir farkli kildigini da kucaklayan. Eger insansa birey ve toplumlarin evrensel butunlugunu saglayacak olan, Iste bu insan aklinin rehberidir ozaman saygi ve vicdan. Her toplum vatandasi once birey olmali. Bireysel aklini bireyci akilcilik yerine vicdanina tasimali. Saygi temelinde farki algilamali ve kucaklamali. Her vatandas kendi bunyesinde once bireyci olmayan birey sonra insan devrimini tamamlamali.
  22. Tarihi ve etik geleneklerimize bakildiginda, bir suru deyim/soylev ve atasozunun aslinda ne kadar yanlis bir bilincalti algisi ve otomatiklesmis dusunce ve davranis turettigini herhalde en iyi son zamanlarda diktator ve onun bu akilci sinirli algisi ve soylemi/yaptiklari ortaya koymustur. Buradaki en buyuk sorun, aklin IKILI VE HER BIRI BIRIBIRINE KARSIT ALGININ "EGER BIRI DEGILSE, MUTLAKA OTESI" ALGISININ GETIRDIGI YANLISTIR. Bir kac ornek verelim. AKP-CEMAAT CEKISMESI- Eger AKP'li degilsen cemaatcisin. Ataturk-dinci cekismesi- Eger Ataturkcu degilsen, dincisin. Esad- AKP cekismesi- Eger AKP'li degilsen, baazci ve Esadcisin. Kaddafi-emperyalizm cekismesi- Eger emperyalist degilsen, kaddafi yanlisisin. Kisaca "dusmanimin dusmani dostumdur" soylemi algisi ve etiketlemesi cagdisi, formel, gerici, tutucu ve NEW KENDININ NE DE KARSITININ NE OLDUGUNUN ALGISINDAN, BILGISINDEN ve Bilincinden yoksun bir yanasimdir. Aslinda burada ilginc olan "Dusmanin karsi tarafi ortaya koymasi" dir. Halbuki ne beyin bu ikilemin tek tarafini secmek durumundadir, ne de beynin ufku sadece bu kisir sinirla sinirlandirilmistir. Bu diyalektik monizmin temeli aslinda formel akilci algiya dayanir. Cunku BU ALGININ SINIRI DUALIZMIN OTESINE GECEMEZ. Halbuki bir kisi ne Ataturkcu degil ise, dincidir. Ne AKP'li degil ise; cemaatcidir. Yani "dusmanimin dusmani da dusman" olabilir. Buradaki sorun zaten her zamanki gibi, ikili tikanilmislik ve KAVRAMSAL DEGIL, KAVRAMI IFADE ETMEK TEMELLI SORUNDUR. Eger bir beyin bu bilincalti sartlanmisligi asamiyorsa, tum yapacagi ne dusunce paylasmak ne bilgi paylasmak; aksine kendi tarafi olmayan kisiye yonelmek, onu suclamak ve kendisinin karsisi olmak ile etiketlemek ve sadece POLEMIK ICIN SOYLEM DILE GETIRMEKTIR. Bu ortacagdan kalma bilincalti aliskanligindan beyinler kurtulamadikca, ne dusunce ne de bilgi paylasmak mumkun olmaz. Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  23. Bilindigi gibi Turkiye'de tum toplumun uzerinde konustugu "gizli dinlemelerden" uzunca suredir bahsediliyordu. AKP'nin "paralel" iktidar ortagi cemaate yukledigi bu dinlemeler iktidarin ve diktatorun yandas basininda aciklandi ve 7 bin kisi olarak belirtilen dinleme rakami ve dinlenenlerin listesi de aciklandi. Tam liste cumhuriyet'te. Bu arada listge de adi gecenlerin sayisi, 3-7 ve 20 bin olarak dile getiriliyor.
  24. ODTÜ'de öğrenciler üst geçidi işgal etti ODTÜ öğrencisi okuluna sahip çıkıyor. Gökçek'in düşman topraklarını işgal edercesine "1071 Malazgirt Bulvarı" koyduğu ODTÜ Yolu'nun açılışında polis öğrencilere sert müdahale etti. Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin binlerce ağacı bir gecede yok ederek ve ODTÜ-100.Yıl bölgesini günlerce gaza boğarak hayata geçirdiği yol bugün açılıyor. Gökçek, adını ise düşman topraklarını işgal edercesine "1071 Malazgirt Bulvarı" koyduğu ODTÜ Yolu'nun açılışı saat 14.00′da Tayyip Erdoğan ve Melih Gökçek'in katılımlarıyla gerçekleşecekti. İşte dakika dakika yaşananlar (sendika.org, sol portal, odatv ve twitter'dan derlenmiştir) 17:29 ODTÜ'de protestolar sürüyor. Polisin gözaltı işlemi yapmaya başladığı gelen bilgiler arasında. 17:15 ODTÜ'lü öğrencilerden Melih Gökçek için kahkaha attıracak afiş: "Yere atma Melih'e at" 17:04 ODTÜ'lü öğrenciler, 1071 Malazgirt Bulvarı üzerindeki üst geçidi işgal etti. 16:50 ODTÜ'lü öğrenciler AKP seçim TIR'ını durdurdu üzerine: "Yaşam direnişte" sloganı yazdı. 16:30- Çevik kuvvet yeniden ODTÜ girişine yöneldi. Üniversiteliler A4'e kurdukları barikatları güçlendiriyor 16:25 Yolun kapatılması üzerine TOMA'ların tekrardan A4 çıkışına ve yeni yola geldiği belirtildi. 16.19 Öğrencilerin bir kısmı açılan ODTÜ yolunu trafiğe kapadı. 16.02 ODTÜ'lüler üstgeçitlerdeki Büyükşehir Belediyesi ve AKP flamalarını söküyor. 15.59 Polis koşarak uzaklaşıyor, üniversiteliler haykırıyor: "Bu daha başlangıç, mücadeleye devam" 15.53 Polisin geri çekildiği sırada yaptığı saldırıda bir Halkevleri üyesi ayağından plastik mermi ile vuruldu. (sendika.org) 15.47 Polis yerleşkeden tamamen çekilmiş durumda. Üniversiteliler A4 kapısına kadar geldi. Nizamiyenin üzerine çıkan bazı direnişçiler zafer işaretleriyle polisi uğurluyor. Barikatlar kuruluyor. 15.45 Çekilirken gaz bombası ve plastik mermi atmayı sürdüren polis bir direnişçiyi kolundan gaz kapsülüyle vurdu. 15.44 TOMA'lar, akrepler ve çevik kuvvet polisleri geri çekiliyor, üniversiteliler A4 kapısına doğru ilerliyor. 15.41 Polis gaz ve ses bombaları atarak geri çekilmeye başladı. 15: 39 Sol gazetesi muhabiri Bayram Uluad, haber yapmak için gittiği kampüste sırtından plastik mermi ile vuruldu. 15.37 Polis araçlarından "Kameralar hepinizi tespit etti. Ne öğrencilik hayatınız kaldı ne de başka bir şey. Hayatınızı karartacağız" anonsları yapıldığı iddia ediliyor. 15.31 A4 kapısındaki TOMA'ların suları bitti, deposu dolu TOMA'lar getirildi. Öğrenciler ise geri çekilmiyor. 15.29 ODTÜ Yolu'nun açılışına gelen Başbakan Tayyip Erdoğan kendisini direnişle karşılayan üniversiteliler için "Bu gençler kandırılmış" ifadelerini kullandı. 15.01 Bir Halkevci yüzünden yaralandı. Yaralı, medikoya götürüldü. (sendika.org) 14.58 Üniversiteliler polisin yoğun gaz bombalı müdahaleye karşın geri adım atmıyor. Barikat sürekli güçlendiriliyor. Polis ise müdahalelerini geniş bir çepere yayarak şiddetin dozunu artırıyor. 14.56 ODTÜ Ormanı içerisindeki yakın mesafe çatışma sırasında polis biri Halkevleri üyesi iki kişiyi döverek gözaltına aldı. 14.55 Polis üniversitelilere yaptıkları eylemin yasadışı olduğu yönünde anons yapıyor, "Hepiniz kameralarla tespit ediliyorsunuz!" 14.51 Öğrenci Kolektifleri'nin tweetine göre bir üniversiteli daha yaralandı. 14.44 Plastik mermi kovanları ve gaz kapsülleri yurtlar bölgesine kadar geliyor. 14.39 Üniversitelilerin büyük kısmı yurtlar bölgesinde sloganlarla eylemini sürdürüyor. 14.34 Polis müdahalelerini A4 giriş kapısı ile sınırlamadı. Yerleşkeyi saran tellerin çevresinden de çok sayıda gaz ve ses bombası, plastik mermi atılıyor. 14.27 Üniversiteliler polisin yoğun müdahalesi üzerine A4 yolu üzerine barikat kurmaya başladı. 14.20 Sendika.org'un iddiasına göre bir üniversiteli plastik mermi ile başından vuruldu. 14.02 Üniversiteliler gaz bombalı, plastik mermili, tazyikli sulu polis müdahalesine "Alo babacığım" diyerek sesleniyor. 14.00 A4 kapısı tam anlamıyla gaz bulutu altında. Çevik kuvvet yerleşkenin içerisinde doğru yöneldi. 13:58 Polis A4 kapısında ODTÜ'lülere gaz bombası ve plastik mermilerle müdahaleye başladı. Üniversiteliler saldırıya havai fişeklerle karşılık vermeye çalışıyor. 13.52 Polis ODTÜ'lülere dağılma anonsu yapıyor, "Katil polis hesap verecek" yanıtı alıyor." 13.39 Yurtlar bölgesine gelindi. 13.32 Yüzlerce üniversiteli Gündoğdu Marşı eşliğinde A4 kapısına doğru yürüyor. 13.14 Öğrenciler ve öğretim üyeleri tarafından dikilen fidana Ahmet Atakan'ın adı ve resminin bulunduğu ODTÜ kimliği asıldı. Öğrenciler "ODTÜ'de bir fidan, Ahmet Atakan!" sloganı attı. ATAKAN İÇİN FİDAN DİKİLDİ 13.09 Fizik bölümü önünde ODTÜ Direnişi'ne Antakya'da destek verirken katledilen Ahmet Atakan için fidan dikiliyor. ODTÜ'lüler hep bir ağızdan Ahmet Atakan'ı unutturmayacaklarını ve hesap soracaklarını söyledi. 12.57 Mimarlık Fakültesi önüne gelindi. 100. Yıl İnisiyatifi de ODTÜ Direnişi'nde sıkça kullanılan "Kahrolsun bağzı yollar" pankartıyla yürüyüşte. 12.51 Üniversiteliler Hazırlık önünden yürüyüşe başladı: "Ahmet'in hesabı sorulacak" 12.48 Polis helikopteri ODTÜ üzerinde uçuşuna başladı. 12.44 Halen bölümlerden gelenler var. Bekleyiş sürüyor. 12.36 Hazırlık önündeki sayı hızla artıyor. Halaylar ve sloganlarla açılışa hazırlanılıyor. 13.39 Yurtlar bölgesine gelindi. 13.32 Yüzlerce üniversiteli Gündoğdu Marşı eşliğinde A4 kapısına doğru yürüyor. 13.21 Yemekhane önüne gelindi, "Hırsız Tayyip Erdoğan" sloganları atılıyor. 13.14 Öğrenciler ve öğretim üyeleri tarafından dikilen fidana Ahmet Atakan'ın adı ve resminin bulunduğu ODTÜ kimliği asıldı. Öğrenciler "ODTÜ'de bir fidan, Ahmet Atakan!" sloganı attı. 13.09 Fizik bölümü önünde ODTÜ Direnişi'ne Antakya'da destek verirken katledilen Ahmet Atakan için fidan dikiliyor. ODTÜ'lüler hep bir ağızdan Ahmet Atakan'ı unutturmayacaklarını ve hesap soracaklarını söyledi. 13.02 Fizik bölümü önüne gelindi. 12.57 Mimarlık Fakültesi önüne gelindi. 100. Yıl İnisiyatifi de ODTÜ Direnişi'nde sıkça kullanılan "Kahrolsun bağzı yollar" pankartıyla yürüyüşte. 12.51 Üniversiteliler Hazırlık önünden yürüyüşe başladı: "Ahmet'in hesabı sorulacak" 12.48 Polis helikopteri ODTÜ üzerinde uçuşuna başladı. 12.44 Halen bölümlerden gelenler var. Bekleyiş sürüyor. 12.36 Hazırlık önündeki sayı hızla artıyor. Halaylar ve sloganlarla açılışa hazırlanılıyor. 12.27 12.30′da Hazırlık binası önündeki buluşma için bir araya gelişler başladı. ODTÜ'lüler Başbakan Erdoğan ve ailesinin rüşvet paralarını kaçırmaya yönelik olduğu iddia edilen ses kayıtlarına dövizlerinde yer verdi: "Sümeyye de geldi mi?", "Alo babacığım", "Eritemezsiniz", "Sıfırlayamazsınız". 12.13 ODTÜ kapılarında özel güvenlikler ve polisler olağanüstü hal ilan etmiş durumda. Araçlar ve kimlikler aranıyor. Üniversiteliler 5′erli 10′arlı gruplar halinde yerleşkeye girdi. 11.59 ODTÜ A1 ve A4 kapılarının çevresine binlerce polis konuşlandırıldı. İki kapıda ilk bakışta görülen 10′a yakın TOMA, 3 adet akrep ve 30′ye yakın çevik kuvvet otobüsü. 11.54 Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin binlerce ağacı bir gecede katlederek ve ODTÜ-100.Yıl bölgesini günlerce gaza boğarak hayata geçirdiği, adını ise düşman topraklarını işgal edercesine "1071 Malazgirt Bulvarı" koyduğu ODTÜ Yolu'nun açılışı saat 14.00′da Tayyip Erdoğan ve Melih Gökçek'in katılımlarıyla gerçekleşecek.

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.