evrensel-insan tarafından postalanan herşey
-
Öcalan’ın yol haritası
Tamam da kimin icin, sadece kendine turk diyenler icin; demeyenler ne olacak? Zorla mi dedirtilecek? Asimiliye mi edilmeye calisilacak? Ya da turklestirilmeye mi calisilacak? Turkiye topragi uzerinde yasayan toplum ve farkli halklarinin topragidir. Senin dedigin "tehlike" nin yaninda, diger milliyet farklarinin hak ve ozgurlugunu tanimamak ta ayrimci propagandanin tehlikesindedir. "Ayrim yapmamak" demek "farklari yok saymak" demek degildir. "Herkes turktur" demek, turk disinda kalanlari yok saymak demektir yani "turk degilsen, cek git" temelli otekilestirmek ve distalamaktir. Iste bu sekilde bir yanasim da, tam emperyalist zihniyetin aradigi mikroayirma ortamidir.
-
Ataturk'un Teolojik/Metafizik/Etik Tabani
Zorlamaya ne gerek var. Kimseye sorulmadan islam yaziliyor zaten. Ne guzel degil mi, kimseye sormadan "islam" yaz. Sonrada don "zorlama yoktur" de. Bu mantik sadece cikar da gecer. Senin hortlamaya baslayan tarikatlardan haberin yok, galiba. "Atma recep, din kardesiyiz"
-
Kısaltma Açılımları Özelliği
Bilgilendirme icin , tesekkurler.
-
Ataturk'un Teolojik/Metafizik/Etik Tabani
Sence olmaz tabi senin dinin ve inancin var. Olup olmadigini inancsiz ve dinsizlere bir sor. Etmeyen bir tane kanal soylesene. Bana bir kanal soyle hic dinden ve Allah'tan bahsetmemis olsun, var mi? Konu abartmak degil, 21. yuzyil dunyasinin ve insanoglunun geldigi yerin hakkini vermek. Bunun olabilmesi icin once ulkede birey yetistirimi gerekir. Nedir ayip olan, bir kisiyi ayni besik kerkme gibi dogumdan islama baglamaya hak ve ozgurluk adina bakmak mi? Evet, ben zaten Ataturk'un dinsiz ya da Allah'siz oldugunu soylemedim ki! Ataturk'un getirdigi laiklik degil; "ilimli islam" dir.
-
8 Mart Kadinlar Gunu
"Sende mi idik?"
-
Ataturk'un Teolojik/Metafizik/Etik Tabani
Bos konusmak yerine, TC tarihinin gozlemi yeter. Kimse Sivas/Madimak katliamini unutmadi. TC tarihinde din eliyle milliyetcilik "karsitligi" her zaman oldu ama; TC TARIHINDE HIC BIR ZAMAN VICDAN OZGURLUGU VE HAKKI OLAMADI. Bunu dinsizler adina soyluyorum. Henuz dinsizlik ve tanrisizlik temelli bir TV bile kurulamadi. O yuzden kimse masal anlatmasin. Laiklik demek dinliye de dinsize de hak ve ozgurluk taniyan demektir. TC tarihinde dinsizlik hic bir zaman hak ve ozgurluk konusau olamadi. Utanmadan dogan kisinin nufus kagidina da islam yazildi. Cunku TC bilinc ve farkindalik olarak dinin kisisel bir tercih oldugunun algisina varamadi. O yuzden dini bir kurulusa sahip bir devlet zaten laik olamaz. Istiklal marsinda yaraticidan bahseden bir ulkenin laikligi olamaz. TC sadece islami, milliyet eliyle ikinci dereceye ittigi donemler oldu, o kadar.
-
8 Mart Kadinlar Gunu
Anlasildi. Oynamak istemeyen gelin "yerim dar" dermis!
-
Ataturk'un Teolojik/Metafizik/Etik Tabani
Peki baska dinden olanlarin ve dini olmayanlarin durumu ne olacak? Devlet onlar icin ne yapacak?
-
8 Mart Kadinlar Gunu
Sorulasr ortada cevap veremiyorsan, o baska. Dogrudur, cunku dine sempatik bakan dinin disindan bakani algilayamaz. Ancak ona antipatik gelir.
-
Ataturk'un Teolojik/Metafizik/Etik Tabani
Ya oylemi! Sen bir de onu Alevilere sor istersen! Din de ogretim demek; tum dunya dinleri hakkinda ayni diger dersler gibi bilgi verme ogretimi demektir. Bunun disindaki her turlu ogretim, ogretime degil; egitime girer. Laik bir devlette devletin dini hele hele mezhebi hic olmaz. Tum dinlerte ve mezheplere esit mesafede olur. Din egitimi veren bir devlet, zaten laik deguildir. Kaldiki bunu sadece sunni egitime indirgemek ise tamamen dinin inanc diktatorlugudur.
-
Ataturk'un Teolojik/Metafizik/Etik Tabani
Neden islamin tek bir mezhebe indirgenmeye calisildigini bana degil; diyanete soracaksin.
-
8 Mart Kadinlar Gunu
Ne de guzel demogoji yapip sorulari gecistirmeye calisiyorsun? Acep neden ola ki! Ayrica ben din disindan bakiyorum. Antipati ya da sempati ile degil.
-
Ataturk'un Teolojik/Metafizik/Etik Tabani
Sen suna din yerine, sadece sunnilik mezhebi dersen; daha bir tutarli olur.
-
8 Mart Kadinlar Gunu
Sen demek ki kendi icinden kendine oyanitlari verdin, ben henuz gormedim de. Tekrar soralim. Ayrica, "salih ameller işlemek"ne demek? Ilk ve ikinci siradaki ayetteki "temiz es" ne demek? "Iki cennet ve baska iki cennet" ne demek?
-
8 Mart Kadinlar Gunu
Sen once yukaridaki sorulara yanit ver, sonra bakariz. Sorular, 30. mesajda.
-
Kısaltma Açılımları Özelliği
Sitede "AKP/ABD" yazildiginda; bunlarin oncesinde soyle bir eklenti cikiyor. " bbc ipSeoAcronym'>" Bunun sebebi nedir?
-
Öcalan’ın yol haritası
Benim icin herseyin tek bir olcusu vardir, o da insan haklari evrensel hukuk hak ve ozgurluklerdir. Iste bunu algilamak belirli bir politikanin belirli bir ideolojik inanbcsal dogrusunun bakisi ile mumkun degildir. Cunku her bir farkli ideolojik inancsal dogru bakis; kendi politik cikarini savunur. Benim olcumde ise politika ve cikar yer almaz. Eger bir cikar varsa, o da insanlik cikaridir. Evet "eskiden olsa bu baslik ile yer yerinden oynardi" cunku kimse bunacesaret edemezdi. Kisaca olan sudur. Turklestirme ve turk deme/dedirtme politikasinda cesaret isteyen soylemler; bugun otokratik teokratik bir iktidar eliyle ortaya konabilmektedir. Belki dun teokratik soylermler cesaret gerektirmezken; bugun de onlar cesaret gerektirir. Kisaca o gun millilik iktisdar da idi, bugun dinlilikiktidarda. Hak ve ozgurluk olarak ikisi de ihlalde. Iste politik olarak bir konuya yanasmak ile insanlik olarak yanasmak farki da budur. Ben dun de hak ve ozgurlukleri savunuyordum, bugun de , dunde dusunce ve ifade ozgurlugunu savunuyordum, bugun de. Bir seyin yikimi o yikimin alt yapisi var ise mumkundur. Hak ve ozgurluklerin oldugu toplumda yikim da gerceklesmez.
-
"Rehineler" Serbest
Hayir. Tek bir katagori vardir oda insanlik adina evrensel hukuk insan haklari ve hak ve ozgurluklerdir. Iste bunu kim neden ve nasil ihlal ediyorsa etsin, bu onu hakli mesru mubah kilmaz. Bunu boyle algilamak, ancak politik ekonomik ve diplomatik bir cikar geregidir. Burada ne bir suphe ne de bir kesinlik yoktur. Gozlemin verdigi vardir. Ayrica "neymis sizin ile ayni katagori?" Sonucta katagorisel olarak sadece farkli ideolojiler inancsallar ve dogrular tartisir. Yukaridaki katagori ise bunlarin disindadir. Bir seyi yapan baskadir, yaptiran baskadir. Burada yaptiran olarak zaten zihniyet ortadadir. O yuzden kimin yaptigi pek onem kazanmaz. Iste bu da emperyalist zihniyet olarak yaptiran ile emperyalizm adina ve olarak yapan farkidir.
-
Milliyet'in "Yarattigi/Yasadigi" Deprem
Buradaki kisisellik kendinden olmayani distalamak ve otekilestirmektir. Hic kimsenin baskasi adina boyle bir hak ve ozgurlugu yoktur. Cunku hic bir etik metafizik ideoloji inanc deger, veri tabu v.s. KIMSENIN TEKELINDE DEGILDIR VE KIMSE KENDI DEGERINI BASKASINA EMPOZE EDEMEZ. Burada da kimse baskasini otekilestiremez ve distalayamaz. Herkes kendi ideolojik inancsal dogrusunu soyler ve elestirisini de dusunce ve bilgi olarak yapar. Yalniz hic kimsenin ideolojisi inanci dogrusu sabit degildir, degiskendir. Bir kisi bir taraftan diger tarafa gecmis ise, bu mkisinin gecmisi sorun olarak ortaya konmaz. Iste tren de budur. Inen iner binen biner, isteyen de istedigi istasyonda iner ve biner. Kimse kimsenin ne zaman inip binecegine nerde inip binecegine mudahele edemez. Evet zihinsel insanlasabilmek ve zihinsel insanlik devrimi zaten algi bil;gi bilinc farkindalik ve bilissellik ile olur. Iste burada insanlastirmayan her bir deger veri ve tabu; dusunce olarak ve insanlasmanin onunde bir sorun olarak ortaya konur. Bu da herseyden once bu egitimin, hukukun ve bilinclenmenin kisinin kendisinden baslamasi ile mumkundur. Cunku kimse kimseye zihinselinsanlasma devrimini yaptiramaz. Kisiler bunu kendileri yaparlar. Bu devrimin bilisselligini almis bir beyinin yapacagi sadece bunun neden ve nasil gerekli oldugunu dusunce ve bilgi olarak iletmekten baska bir sey yapamaz. Yaparsa zaten mudahele etmis olur.
-
Öcalan’ın yol haritası
Bakin size soyle aciklamaya calisayim. Bir seyin akil ufku ya bir bunyenin icinden bakar, ya da bir bunyenin disindan bakar. Benim bakis acilarimin hepsi seyin bunyesi disindan ve bunye icindekilere notr bakmaktir. Mesela benim metafizik/varliksal/ontolojik olarak yazdiklarimi; Bir materyalist kendi dogrusuyle ozdeslestiremez, "idealist" der. Bir idealist te kendi dogrusu ile ozdeslestiremez, "materyalist" der. Halbuki benim yazdiklarim ikisi de degildir, yazilanlar metafizik/varliksal ontolojik degildir ve bunlarin disindadir. Ayni sekilde etik/siyasi/milliyetci/dini v.s. olarak yazdiklarimi; Biri milliyetci dogrusu ile ozdeslestiremez "milliyetci karsiti" der Biri milliyetci karsiti ile ozdeslestiremez "milliyetci" der. Halbuki benim yazdiklarim siyasi/milliyetci/dini v.s. degil; bunlarin disindadir. Yani evrensel hukuk insan haklari ve hak ve ozgurlukleri icerir. Bunlar da benden degil; gozlemden kaynaklanir. Diyelim, bir kisi Irak savasina, Libya savasina, Suriye savasina v.s. karsi cikiyor diye; o kisi sirasiyla "Saddamci/Kaddafici/Esadci" v.s. olarak degerlendirebilir mi? Burada da durum aynidir. Benim milliyetcilik ile yazdigim yazilar ile, AKP'nin dedikleri hic bagdasmaz. Ya da ben simdi bu baslikta Ocalan'in dediklerini verdim diye, ben onun "dediklerini savunuyor mu olurum" tabi ki degil. Iste anlatilmak istenen akil ufku bu. Akil bir seyin bunyesinden ve bunye icinde bir taraftan bakiyorsa; ufku sadece o bunye icinde kalir ve yazilanlari kendi tarafina oturtamazsa, karsiya oturtur. Cunku ufku bunye icidir. Halbuki benim yazdiklarim bunte disidir ve tum bunye ici farklari sorunlari ile birlikte ortaya koyar. Ayrica benim bu konulardaki hic bir basligimda bir "yan/taraf" bulamazsiniz. Benim tek tarafim; bu temelde evrensel hukuk insan haklari ve hak ve ozgurluklerdir. Bunu kim nasil ve ne ile ihlal ederse ve insanlik sucu islerse islesin, ben onun sorununu dile getiririm. Iste burada kendi tarafinin yaptigi ihlali ve isledigi insanlik sucunu algilayamayan bir fikir, yazilani da ayni bunye icindeki karsi taraf olarak degerlendirir. Yani AKP'nin bir seye karsi olmak temelli cikari onun politikasinda yatarken; benim karsitligimin temeli hak ve ozgurluklerdir. Umarim daha bir net ve acik algilanmistir.
-
Öcalan’ın yol haritası
Asil siz ne yazilanlari iyi okuyunuz. Cunku o akil ufkunuz ile benim hakkimda fikir yurutuyorsunuz. "savundugun fikirler AKP ile ayni dogrultuda" demek ve farkini gorememek, baska bir izah tarzi getirmez. Bu farki algilayamayan ve ustelik bunca aciklamalara linklere ragmen algilayamayan seyin tek izahi akil ufkudur. Yani "bir fikir ya AKP'ye hizmet eder/ya da etmez" temelli AKP merkezli akil ufkunun herhangi bir seyi algilayabilecegi dusunulemez. O yuzden siz once yazilanlarin AKP ile uzaktan yakindan ilgisi olmadigini bir algilayin, sonra bakariz. Bakin burada aciklandi. http://www.turkish-media.com/forum/topic/294606-evrensel-insan-zihniyetinin-bireysel-bilisselligi/
-
8 Mart Kadinlar Gunu
Evet, bu anlasildi.
-
Ataturk'un Teolojik/Metafizik/Etik Tabani
Nasil bir zihniyete sahiptiler? Ataturk, TC icin nasil bir gelecek vaad etti? Olmadi mi, yoksa olabilme olanagi mi yoktu? Turkiye'yi isgalden kurtarmak ile anti emperyalizmi nasil bagdastiriyorsun? Bir fakir zengine karsi bir savas verdiginde, antizengin mi oluyor. Bir fakirin amaci zengin olmak degil midir?
-
‘Tanrı parçacığı’ buluşu doğrulandı
Tanrı Parçacığı mı Dediniz? Parçacığa adını veren fizikçi Higgs, kendisinin inançlı bir insan olmadığını ve 'terminolojinin böyle yanlış kullanılmasının, bazı insanları gücendirebileceğini düşündüğünü' söylemişti. Gerçekten de konunun Tanrıyla, inanışlarla, dinlerle aslında hiçbir ilişkisi yok. Atom altı parçacıklarda özdeş parçacıklar ikiye ayrılırlar. Bose-Einstein istatistiğine uyanlara bozon, Fermi-Dirac istatistiğine uyanlara fermiyon denir. Satyendra Nath Bose ve Enrico Fermi'den sonra bir başka fizikçi daha kendi ismini bir parçacığa vermeyi başardı. 4 Temmuz günü CERN, Higgs parçacığının varlığının tespit edildiğini dünyaya duyurdu. CERN, Aralık 2011'de yapılan deneylerin ardından Higgs parçacığının bulunmasına çok yaklaşıldığını belirtmişti. Bu kez bozonu kesin biçimde tespit ettiklerini duyuran CERN, detaylı istatistiksel ve matematiksel bilgilerin 25 Temmuz'dan itibaren erişilebilir olacağını açıkladı. Peter Higgs'in buluşuAslına bakılırsa daha 1960'ların başında parçacık kuramcıları, eğer kuramları doğruysa doğada sıfır yüke, sıfır spine ve sıfır kütleye sahip bir bozonun var olması gerektiğine ilişkin bir tahminde birleşmişlerdi. Ancak böyle bir parçacık gerçekten varsa ve diğer maddelerle etkileşim içerisindeyse çoktan belirlenmiş olması gerekirdi. Çıkmazdan -en azından teorik olarak- kurtuluşu 1964 yılında Peter Higgs buldu. Alan kuramının matematiği içerisindeki bir boşluğun varlığını keşfetti. Higgs mekanizması denen bu boşluk, bu parçacığın sıfıra eşit olmayan bir kütleye sahip olmasına izin veriyor ve böylece Higgs parçacığı ortaya çıkıyordu. Matematiksel hesaplamalara göre Higgs, yükü ve spini olmayan bir parçacık (spini olmadığı için de bir bozon) ve kütlesi oldukça yüksek olmalıydı. 1970'lerin başında fizikçiler bir adım daha ileri giderek Higgs parçacığı altındaki alanın sadece Higgs parçacığının kütlesini değil, birçok parçacığın kütle yükünü taşıdığı sonucuna vardılar. Dolayısıyla kurama göre tüm uzayı dolduran Higgs alanının, parçacıklara engel olan ve onlara kütle veren bir çeşit viskozite sağladığı düşünülüyor. Şimdi gazetelerde çıkan popüler ifadelerle "tüm cisimlere kütlesini veren parçacığın bulunduğu" sansasyonunun kaynağı bu. Oysa bu aşırı basitleştirilmiş bir ifade, çünkü kütle sahibi olan parçacıkların hiçbiri bir diğer parçacıkla aynı kütleye sahip değil ve kütlelerinin ne olması gerektiğini öngören bir kuram da mevcut değil. Standart model kuramı da bu sorulara yanıt olmuyor. Ancak yine de Higgs parçacığının bulunuşunun standart model kuramına kısmen güç vermiş olduğu söylenebilir. Burada bir parantez açarak evrene hükmeden dört temel kuvvetin var olduğunu hatırlatalım; kütleçekim kuvveti, elektromanyetik kuvvet, yeğin kuvvet ve zayıf kuvvet. Fizikçiler her zaman doğanın açıklanmasını kolaylaştıracak birleştirmeler peşinde koşmuşlardır. 1960'larda zayıf kuvvetlerle elektromanyetik kuvvetler arasında yapılan bir birleştirme de herkesi memnun etmiş, çok farklı özellikler taşıyan bu iki etkileşimin oluşturulan tek bir "elektro-zayıf" etkileşimde birleştirilmesi birçok konuda kolaylaştırıcı olmuştu. Ancak bu birleşme kuvvet taşıyıcılarından W ve Z takas parçacıklarının atom altı ölçek açısından çok büyük kütlelere sahip olmaları gerektiğini öngörüyordu. Kesin sonuçlar açıklandıktan sonra Higgs alanının işte bu W ve Z parçacıklarına kütle veren viskoziteyi verip vermediğinin yanı sıra bu parçacıklarla kütlesiz fotonu birleştirici olup olmadığını göreceğiz. İşte bu konuda son açıklamayla evreni açıklama açısından standart model bir avantaj sağlamış görünüyor, çünkü Higgs parçacığı kuramdaki eksik tuğla olarak görülüyordu. Şimdi son açıklamaya göre spini olmayan tek temel parçacık da tespit edilmiş oldu. 83 yaşında olan Peter Higgs de muhtemelen Nobel'e layık görülecek. "Bir türlü bulunamayan Tanrının belası parçacık"Peki, bu "tanrı parçacığı" saçmalığı da ne? Bu konuda bir kitap kaleme almış olan parçacık fizikçisi Leon Lederman'dan bize miras kalmış bir ifade bu. Lederman 1993'de yayınladığı The God Particle: If the Universe is the Answer, What Is the Question? [Tanrı Parçacığı: Yanıt Evrense, Soru Ne?] adlı kitabına başlık olarak rivayete göre Higgs parçacığı bir türlü bulunmadığı için "Tanrının belası (goddamned) parçacık" adını vermek istemiş. Yayıncısı satışları düşünerek bu başlığı "Tanrı parçacığı" olarak değiştirmeyi önermiş. O zamandan beri "Tanrı parçacığı" aşağı, "Tanrı parçacığı" yukarı gidiyor, anlayacağınız. Oysa parçacığa adını veren fizikçi Higgs, bu takma ismin 'utanç verici' olduğunu, çünkü kendisinin inançlı bir insan olmadığını ve 'terminolojinin böyle yanlış kullanılmasının, bazı insanları gücendirebileceğini düşündüğünü' söylemişti. Gerçekten de konunun Tanrıyla, insanların inanışlarıyla, örgütlü dinlerle aslında hiçbir ilişkisi yok. Varoluşun sırrına vakıf olmuş, Tanrı'ya yaklaşmış vs. falan da değiliz. Ancak ne yazık ki bilimsel gelişmelerin dinler alanı dâhil, sosyolojiye, felsefeye ve çeşitli alanlara istismar biçiminde taşınması yaşadığımız postmodern zamanlarda oldukça popüler ve çok satan bir tutum. Popüler medyada da aynı yol izleniyor ve CERN'deki gelişmeler alelacele "Tanrı parçacığı bulundu" biçiminde afişe ediliyor. İşin kötüsü bu popüler baskıların CERN üzerinde de bir etki yarattığı açık. Pekâlâ,10 milyar doların üzerinde bir para harcayarak ve deney esansında 2 trilyon derece ısı doğurarak oluşturulmuş CERN deneylerinde atom altı parçacıklarla ilgili son derece önemli birçok keşif fırsatıyla karşı karşıya olmamıza karşın, uzun soluklu ve sabırlı bir veri analiz süreci yerine, finansörlerin çabuk sonuç alma baskısı uygulayarak popüler keşifler yapılması ısrarının CERN'deki bilimcileri de zora soktuğu yorumu yapılabilir. Matematiksel öngörü kanıtlandıAslına bakarsanız küresel kapitalizmin milyarlarca dolar yatırdığı bu deneyi tutsak ettiği "tanrının parmak izlerini bulma" çabası nedeniyle, meselenin magazinleştirilerek Higgs bozonunun bulunmasına sıkıştırılması utanç verici. Öte yandan akla ters gelmesine rağmen Higgs, çok sayıda fizikçinin bulmak istediği en son parçacık konumundaydı. Çünkü fizik dünyası Büyük Hadron Çarpıştırıcısı LHC'de Higgs'in ortaya çıkacağından zaten oldukça emindi ve esas bu parçacıktan başka hiçbir şey bulunmazsa veya bundan sonra çalışmalara yeterli fon ayrılmaktan vazgeçilirse fizik araştırmaları büyük bir darbe yemiş olacak. Çünkü deneyde kuramsal olarak Standart Model'in öngördüğü veya öngörmediği birçok yeni parçacığı daha bulma olasılığımız halen oldukça yüksek. Sonuç olarak ne "evreni inşa eden tuğla", ne "yaradılış meleği" ne de "Tanrı parçacığı" keşfedilmiş, ne de "evrenin en büyük sırrı" çözülmüş oldu. Keşfedilen, varlığı bundan neredeyse 50 yıl önce matematiksel olarak öngörülmüş bir atom-altı parçacık. Tespit edilmesi standart modelin varsayımları açısından bir önem taşıyordu. Bilim dünyası için de bir ilerlemedir. Buradan idealist felsefi çıkarımlarla yeni bir tanrıcı kampanya yükseltmekse ancak postmodern tüccarların işi olabilir. Aslına bakılırsa modern bilimlerdeki gelişme ve yeni bulgular, tümüyle karşı yönde, materyalist felsefeyi doğrulayıp güçlendirici çıkarımlara olanak verirken, bu tersine gidiş, sadece hayret değil, öfke de uyandırıcı. Bu durum bir kez daha modern bilimlerdeki gelişmeler ve yeni bulgulanan olguların doğru bilimsel açıklamasıyla, bu bulguların bilim-felsefe ilişkisi açısından ne anlama geldiğinin açıklanması ve doğru yorumlanmasının, örümcek ağı gibi her yanı saran safsataların açığa çıkartılarak bunların temel dayanaklarının ortadan kaldırılması açısından önem kazandığını* gösteriyor. (BG/HK)
-
‘Tanrı parçacığı’ buluşu doğrulandı
Herkesin Anlayacağı Dille Higgs Bozonu Higgs Bozonunu, bir oda içerisindeki insanlar arasında yayılan dedikodu sonucunda tüm insanların küçük bir alanda toplanması ve diğer alanların boş bir hale gelmesi gibi anlatabiliriz. Boğaziçi Üniversitesi'nin (BÜ) fizikçileri son günlerin en çok tartışılan gelişmelerinden biri olan Higgs Bozonu keşfinin detayları ve önemini günlük dille anlattı, akıllardaki soru işaretlerini gidermeye çalıştı. CERN'deki iki ana deneyde de katkısı olan BÜ Fizik Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Erhan Gülmez (CMS deneyi), Doç. Dr. Erkcan Özcan (ATLAS deneyi) ve Doç. Dr. İbrahim Semiz Higgs Bozonu'nun keşfine giden süreci, maddeyi oluşturan öğelerin neler olduğu sorusu üzerinden bilimin tarihsel süreçte gösterdiği gelişimi, bu keşfin nedenini, nasılını ve önemini açıkladı. Higgs Bozonu nedir? Doç. Dr. Erkcan Özcan, deneylere ilk başladıkları tarihlerde İngiltere'de dönemin bilim bakanının "ya biz bu deneyi insanlara anlatamıyoruz, Higgs nedir, ne değildir?" sorusu üzerine İngiltere'den bir fizikçinin Higgs Bozonu'nu en anlaşılır biçimde şöyle bir analojiyle tarif ettiğini anlattı: "Higgs alanı dediğimiz şey, bütün evrenin sahip olduğu tüm alanı ifade ediyor. Bu analojide de bir odayı dolduran tüm insanlar Higgs alanı olarak tarif edilebilir. "Yine analojiye göre odaya ünlü bir kişi giriyor ve odadaki insanlar bu ünlü kişinin etrafını sarıyorlar. Bu ünlü kişinin odaya girdiği andan itibaren insanların etrafını sarmasından ötürü yürümesi zorlaşıyor ve sarf ettiği enerji de artıyor. Ünlü kişinin bu odada yürüyebilmesi etrafını saran insanlarla birlikte geliştiği için ünlü kişinin çok fazla enerji harcaması gerekiyor. Fakat tam o sırada odaya yeni giren bir kişinin bu oda içerisinde yürümesi daha kolay oluyor." "Fakat bazen insanlar arasında yayılan bir dedikodu bile tüm insanları küçük bir alanda toplayarak o alanın etrafında bir kümelenme oluşturabiliyor. Yani odaya ünlü biri girmese dahi buna dair yayılacak bir dedikodu ünlü bir kişinin odada olmasıyla eşdeğer etkiyi yaratabiliyor." "İşte Higgs Bozonu da evrendeki bu alan içerisinde ortaya çıkan uyarılmalar sonucunda bazı parçacıkların tek bir yerde kümelenmiş halini ifade ediyor. Tıpkı bir oda içerisindeki insanlar arasında yayılan dedikodu sonucunda tüm insanların küçük bir alanda toplanması ve diğer alanların boş bir hale gelmesi gibi." Evreni anlamak için yıldızlardan parçacıklara yolculuk CERN'de yapılan çalışmalarda evreni ve evrenin oluşumunu anlamaya çalıştıklarını söyleyen Özcan, "Bir parçacık fizikçisi gözüyle evrenin kısa tarihini ele alacak olursam; her şey, Büyük Patlama (The Big Bang) ile başlıyor ve 13.7 milyar yıl sonra bugüne geliyoruz. Fakat bu kısacık özetiyle ifade ettiğimiz evrenin oluşumunu kavrayabilmek için en büyükten yani yıldızlardan, galaksilerden; en küçüğe yani parçacıklara, atoma, protonlara doğru bir yolculuk yapmak zorundayız" dedi. Maddenin nasıl ve nelerden oluştuğuna yapılan bu yolculuk için bir hızlandırıcıya ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Özcan, dünyada bu konuda çalışma yapılabilecek en kuvvetli hızlandırıcının CERN'de yerin 100 metre altında bulunan 27 km hacme sahip Large Hadron Collider (LHS) adı verilen Büyük Hadron Çarpıştırıcısı olduğunu söyledi. Özcan, maddenin en temel yapı taşlarını tespit edebilmek için çok güçlü bir hızlandırıcıya ihtiyaç duyulduğunu belirtirken, deneylerde maddeyi oluşturan parçacıkların bu hızlandırıcı sayesinde birbirleriyle çarpışmalarının sağlandığını ve bu çarpışmanın sonucunda ortaya çıkan çok sayıda küçük parçacağın incelendiğini ifade etti. Evrenin en geniş resimi Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nın dünyanın en büyük makinesi olduğunu kaydeden Özcan, "Hızlandırıcının 27 km bir büyüklüğe sahip olduğunu söyledik fakat bu büyüklüğü gözümüzde canlandırabilmek adına şöyle bir örnek vermek istiyorum. Bu makinenin hacmi Taksim-4. Levent Metro hattının üç katı büyüklüğünde" dedi. Higgs Bozonu'nun keşfinin gerçekleştirildiği bu hızlandırıcının 9 bin 300 mıknatıstan oluştuğunu ve bunun da 3,5 Eiffel Kulesi ağırlında olduğunu söyleyen Özcan sözlerine şöyle devam etti: "Hızlandırıcının sahip olduğu manyetik alan dünyanın manyetik alanın 150 bin katı büyüklüğünde ve bu enerji, taarruz hızında içerisi uçaklarla dolu bir geminin kinetik enerjisi kadar." "Bu hızlandırıcı ile bir saniyede 600 milyon parçacık çarpıştırılıyor. Bu çarpışmalardan bir yılda elde ettiğimiz verileri CDlere kaydetmeye çalışıp üst üste dizseydik 20 km'lik bir dağ olurdu." (Ağrı Dağı 5,1 km) "Protonların çarpışmaları sırasında ortaya çıkan proton enerjisi ışık hızının yüzde 99,999 katı kadar yani Bolu Dağı Tüneli'ni saniyenin 100 binde biri kadar sürede geçmekle eşdeğer. Çarpışma sırasındaki sıcaklık ise güneşin merkezinden 100 bin kat daha fazla." Bu hızlandırıcı sayesinde evrenin oluşumuna dair en geniş resmi elde edebildikerini belirten Özcan, büyük patlamadan günümüze kadar her şeyi bu aletle kavramaya çalıştıklarını ifade etti. Karanlık enerji, anti-madde ve yerçekimi Özcan, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nda birbirinden bağımsız olarak yürütülen altı farklı deneyin olduğunu söyledi. Bu deneylerde ilginç bazı sorulara cevap aradıklarını belirten Özcan, bu sorulardan üç tanesini dinleyenlerle paylaştı. "90'lardan itibaren kozmolojide bulduğumuz çok önemli bir şey var. Evrenimizin sadece yüzde 5'i bizi var eden maddeyi oluşturuyor. Geri kalan yüzde 95'i ise karanlık madde veya karanlık enerji dediğimiz şeylerden oluşuyor. Bunların tam olarak ne olduğunu henüz biz de bilmiyoruz." "Ayrıca evrenimizde neredeyse her yerde madde görüyoruz. Fakat laboratuarlarda çıkan sonuçlara göre madde ile antimadde dediğimiz şey neredeyse eşit seviyelerde. Bizim için de burada sorun teşkil eden konu, evrende gördüğümüz her şey madde ise evrenin oluşumunda ortaya çıkan bu antimadde nereye kayboldu?" "Bir de yer çekimi diye bir şey var biliyorsunuz. Bu yer çekimi dediğimiz kuvvet, diğer tüm kuvvetlerden zayıf aslında. Bunu dört yaşındaki kızıma bile kolaylıkla anlatabiliyorum. Çünkü kızım buzdolabına küçük bir mıknatısa sahip cisim yapıştırdığında o küçücük mıknatıs dünyanın sahip olduğu yer çekimi kuvvetinden daha kuvvetli bir biçimde cismi buzdolabına yapışık halde tutabiliyor. Bu kadar zayıf olan yer çekimi kuvvetini kuantum mekaniği ile neden uyuşturamıyoruz?" Asıl soru: Maddenin kütle kazanmasını sağlayan mekanizma nedir? Bu üç soruya çok fazla önem verdiklerini kaydeden Özcan bunlarında öncesinde CERN'nde Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nın cevaplayacağına inandıkları temel soruyu şöyle açıkladı: "Maddenin kütle kazanmasını sağlayan mekanizma nedir?" 2010 yılı itibariyle altı farklı deney çalışmalarıyla elde ettikleri verilerin 20. yüzyılın 'parçacık fiziği'nin yeniden keşfedilmesi olarak ifade edildiğini söyleyen Özcan, birçok sorunun henüz cevapsız olduğunu ancak şu an itibariyle çok önemli bir şeyin yani Higgs Bozonu'nun keşfedildiğini vurguladı. Özcan Higgs Bozonu keşfiyle ilgili yaptığı açıklamaları şu sözlerle sürdürdü: "Kütlesi protondan 135 kat daha büyük bir bozon bulduk. Birbirinden bağımsız olarak çalışan Atlas ve CMS deneylerinin her ikisi de bu bozonu başarıyla bulduklarını açıkladı. Yalnız bir deneyin sonuçlarına göre bu bulunan şeyin gerçek olmaması ya da tesadüf olması ihtimali 100 milyonda bir. Böylece kesinlikle bir şey bulduğumuzu söyleyebiliyoruz." "En son böyle temel bir bozon 1983'te bulunmuştu ve 1984 Nobel Ödülü kazanılmıştı." Peki bu 'Higgs Bozonu' mu? Çok büyük bir ihtimalle bu bulunan şeyin Higgs Bozonu olduğunu düşündüklerini söyleyen Özcan, "fizik kullarına göre 'Standart Model'in beklediği bölgede ve onunla uyumlu kanallarda bulundu" dedi. Ancak konuyla ilgili nihai kararın verilebilmesi için daha çok veri bulduğumuz bozonun özelliklerini ortaya çıkartılması gerektiğini kaydeden Özcan, bu bulunan bozonun Higgs olmasa dahi insanlık için çok büyük bir buluş olduğunu ifade etti. * CERN'ün coğrafi olarak İsviçre-Fransa sınırında kurulmuş 10 bin nüfuslu bir araştırma labaratuarı olduğunu belirten Özcan, burada çalışan kişilerin işleri ilgili konularda diplomatik dokunulmazlık sahibi olduklarını söyledi. 77'si Türkiye'deki üniversitelerden olmak üzere 101 Türkiyeli bilim insanının CERN'de çalıştığını kaydeden Özcan, bu rakamın zaman zaman 150'ye kadar çıktığını da sözlerine ekledi. (SA/ÇT)