Zıplanacak içerik

Smyrna

Ω Co-Admin
  • Katılım

  • Son Ziyaret

Smyrna tarafından postalanan herşey

  1. TOKAT KEBABI: Özel yapılmış ocak içinde dizilen şişlere bir kuyruk yağı, bir patlıcan, bir et, bir patates ve diğer bir şişe de domates ve sarımsak dizerek pişirilen bu kebap tam ağızlara layık.
  2. ERZURUM: YATIK DÖNER ÇAĞ KEBABI Rotamızı Doğu Anadolu’ya çevirirsek, Erzurum’da karşımıza ‘cağ kebabı’ çıkar. Yatık döner olarak da bilinen bu kebap, Doğu Anadolu dağlarında binbir çiçek otlayan hayvanların etlerinin ne kadar lezzetli olduğunun kanıtıdır.
  3. URFA CİĞER KEBABI
  4. URFA: İNCE İŞİN SIRRI Kebabın bir başka başkenti de Urfa’dır. Burada ciğer, etin biraz önüne geçer. Urfa mı Adana mı daha lezzetlidir tartışması hiç bitmez. Her yiğidin yoğurt yiyişi ayrıdır. Urfalı ustalar kebabı daha ince demirlere takarlar. Onların kebabı, şişten çekilirken bulgur bulgur dökülür ki bu, lezzetin işaretidir. Patlıcan kebabı ise dillere destandır.
  5. KİLİS: TAVA KEBABI Biz Kilis kebabı desek de Kilisliler buna ‘Kilis Tava’ derler. Bu kebap koyun kıymasıyla yapılır. Kırmızı toz biber ve soğan ile bir güzel yoğrulan kıyma, tepsiye bastırılır. Kenarlara domates dilimleri dizilir. Bu kebabın kara fırında pişmesi gerekir. Lezzetin anahtarı fırıncıdadır. Eti kurutmadan, kıvamında pişirmek ustalık ister.
  6. GAZİANTEP: ALİNAZİK KRALLIĞI Gaziantep’e sıra gelince biraz durmak gerekir. Kebap, bu kentin mutfağında ilk sırada yer almaz. Ona gelene kadar öylesine lezzetli yemekler vardır ki, her biri bir sanat eseri kadar kıymetlidir. Bu mutfağın kebap hanesinde ise birçok isim sıralanır. Bunların başını alinazik çeker. Onu altı ezmeli, terbiyeli kuşbaşı, Antep yoğurtlaması izler.
  7. HATAY: TEPSİ KEBABI Hataylılar ‘tepsi kebapları’ ile çok övünürler ki, bunda çok haklıdırlar. Soğan, sarmısak, kırmızı biber, salça ile yoğrulan et tepsiye konur. Üstüne birkaç dilim domates ve birkaç yeşil biber ilave edilip, fırına atılır. Bunu bazı kasaplar da yapıp müşterilerine sunarlar. Ben böylesini daha çok severim. Kasapta kebap yemek çok hoşuma gider.
  8. ADANA: KEBABIN BAŞKENTİ Adana, kebabın başkentidir. Özellikle öğle yemeğine yakın zamanlarda, sokaklardan dumanla birlikte muhteşem kokular yükselmeye başlar. Kebapçılara doğru bir koşturmadır başlar. Her köşebaşında bir kebapçı vardır. Usta kebapçı için dükkân önemli değildir. Salaş mekânlarda yapılan kebapların daha lezzetli olduğuna inanırlar.
  9. TARSUS: ADANA’NIN SOĞANLI OLANI Tarsus da kebabı ile övünür. Hangi kebapçıya giderseniz gidin, kendi kebaplarının adanakebabından daha lezzetli olduğunu öne sürerler. Tarsus kebabı ile adanakebabı arasındaki farkı anlayabilmek için, iyi bir kebap damağına sahip olmak gerekir. Tarsuslu kebapçılar etin içine soğan koyarlar ki bu adanakebabında olmaz.
  10. MERSİN: TANTUNİ Adana’nın biraz ötesinde de aynı anlarda havayı et kokusu sarar. Burası Mersin’dir ve geniş tepsilerde pişen etin adı tantunidir. Küçük dürümler halinde sunulan bu muhteşem kebapta dur durak olmaz. Bir dürüm biter hemen ardından bir başkası gelir. Kimse garsona “dur” demeye cesaret edemez. Bu ziyafet sonsuza kadar sürebilir.
  11. ANTALYA YÖRÜK KEBABI: HER YERDE BULAMAZSINIZ Antalya Akdeniz’in incisidir ama balıkla arası iyi değildir. Yörük halk eti daha çok sever. Onun için Yörükkebabı onların başlarının tacıdır. Kuşbaşı kuzu veya oğlak eti, soğan, kabak, patates, havuç, taze fasulye ve erişte ile yapılan bu çok özel kebabı lokantalarda bulmak pek mümkün değildir. Ancak bir Yörük ailenin kapısını çalmak gerekir.
  12. KONYA: TİRİL TİRİL BİR LEZZET Konyalılar ‘Fırın Kebabı’nın üstüne kebap tanımazlar. Bu kebap kuzu etiyle yapılır. Kazanlara konan etlerin üstüne bol kuyruk yağı konarak fırına sürülür. Birkaç saat sonra etler kemiklerden dökülür. İşi bilenler bu kebabın yanında mutlaka kuru soğan yenmesini öğütlerler.
  13. ISPARTA: ETİN EN YALIN HALİ Isparta denince akla önce gül sonra da Demirel gelir. Ama benim aklıma hemen kebap gelir. Özel fırınlarda saatlerce pişen bu kebap, etin en yalın lezzetini sergiler. Fırından yeni çıkmış sıcacık pide üstünde servis edilen bu çok özel kebabı yiyenler, kebap hakkında bildiklerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalırlar.
  14. KÜTAHYA: NAR GİBİ OĞLAK Emet kebabı yaklaşık 100 yıllık bir geçmişe sahip. Kebap, doğal ortamlarda yetişen ve yöre halkının "erkeç" dediği bir yaşını yeni doldurmuş oğlak etiyle yapılır. Temizlenen oğlak bütün olarak fırına atılır. Kapaklar sıkı sıkıya kapanır. Hatta çamurla sıvanır. 4 saat sonra fırından çıkan oğlak nar gibi kızarmış olur.
  15. DENİZLİ: KÖRPE KUZUNUN MARİFETİ Denizli’nin ünlü kebabını yiyenler, bu muhteşem lezzet karşısında şaşırıp, bütün bilinen kalıpları, unuturlar. Özel fırınlarda, körpe kuzu etiyle yapılan bu kebap mutlaka elle yenmelidir. Tabağa konan yufkalar da kebap kadar lezzetlidir. Çünkü bu yufkalar, fırında eriyen kuzu yağı ile ıslatılır. Bu kebaba mutlaka ‘yanık yoğurt’ eşlik etmelidir.
  16. MANİSA: PİDE ÜSTÜNDE BİR RESİTAL Bursa’dan sonra karşımıza ‘Manisa Kebabı’ çıkar. Dana ve kuzu kıymalarının karışımının, tuzla yoğrulmasıyla yapılan bu kebap, benim lezzet sıralamamda üst basamaklarda yer alır. Bu kebap, şişköfte büyüklüğündedir, ızgarada, kömür ateşinde cızır cızır sesler çıkartarak bir güzel piştikten sonra, pidelerin üstüne çekilir.
  17. ÖDEMİŞ: YUMRUKLA ÖRSELENEN BAŞYAPIT Dananın kaburga kısmından alınan et, yumrukların altında örselenir, kendine gelsin diye bir gün dinlenmeye bırakılır. Bu kebabın eti kadar ekmeği de önemlidir. Taze ekmek, kemik suyu ve kırmızı biberle hazırlanmış yağlı bir sosa batırılır. Et, ızgarada kızartılıp, yağlı ekmeğin üstüne çekilir.
  18. Bionik Pantolanlar ile sandalye olmadan istediğiniz yerde oturabilirsiniz.
  19. ZEYTİN YAPRAĞI ÇAYI KULLANIM ÖNERİSİ Bir çay kaşığı kuru yaprak, bir bardak sıcak suya konur ve 2-3 dakika demlenmeye bırakılır.. Süzülür ve böylece zeytin yaprağı çayı hazırlanmış olur. Günde 2-3 bardak önerilen dozdur.
  20. ZEYTİN YAPRAĞI ÇAYININ YARARLI ETKİLERİ ANTİMİKROBİYAL ETKİ Zeytin yaprağı çay olarak tüketildiğinde vücuda alınan oleuropein iki enzim tarafından elenolik aside dönüştürülür. Elenolik asit daha öncede belirttiğimiz gibi yüksek antimikrobiyal etkiye sahiptir. Bakterilerin hücre duvarını etkiler ve böylece doğal yolla bağı-şıklık sistemi güçlenmiş olur. Böylece birçok antibiyotiğe direnç kazanan mikro organizma ve dolayısıyla bunların neden olduğu birçok hastalık doğal yollarla ortadan kaldırılmış olmaktadır. ANTİOKSİDAN ETKİ Soluduğumuz havadaki oksijen, vücut içinde serbest radikaller adı verilen ve toksik (zehirli) etki gösteren bazı maddelerin oluşmasına neden olur. Demirin paslanması ve balığın sudan çıktıktan sonra ölmesi, oksijenin zararlı etkilerine örnektir. Antioksidanlar, vücudumuzda kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşan veya dışardan sigara, alkol, kirli hava v.s. ile alınan zararlı maddelerin (serbest radikallerin) nötralize edilmesini sağlar. Antioksidanların yardımı ile hastalıkların oluşumu önlenebilir, hormonal denge korunabilir, yaşlanma süreci geciktirilebilir. Zeytin yaprağı ekstraktı yüksek antioksidan aktiviteye sahiptir. Bu etki oleuropein bileşiğiyle beraber tabloda verilen diğer fenolik bileşiklerin sinerjik etkileri sonucu meydana gelir. Vitamin C ve E nin gösterdiği antioksidan aktivitenin yaklaşık 2,5 katı kadar daha yüksek bir antioksidant aktiviteye sahiptir. KORONER DAMARLAR ÜZERİNE ETKİSİ İn-vivo şartlarda yapılan birçok çalışma oleuropein’ in vasodilator (damar genişletici) etki yaptığını, tansiyonu düşürdüğünü ve anti-aritmik özellik gösterdiğini ortaya koymuştur. Aynı zamanda LDL kolesterol seviyesinde düşmeye neden olduğu sonucuna varılmıştır. Kalp rahatsızlıklarında zeytin yaprağı çayı ile iyi sonuçlar elde edilmektedir. Laboratuar ve klinik çalışmaların sonucu olarak, zeytin yaprağı çayı kalp yetmezlikleri, damar tıkanıklıkları üzerinde de etkili bulunmuştur. HYPOGLİSEMİK ETKİSİ ( KAN ŞEKERİ SEVİYESİNİ DÜZENLEME ) Yine yapılan in-vivo (canlı vücudunda) çalışmalarda, zeytin yaprağının etken maddesi oleuropein, hipoglisemik etki göstermiş ve yüksek kan şekeri seviyesinde düşme gözlenmiştir. ZEYTİN YAPRAĞI Zeytin ağacı (Olea europaea) Oleaceae familyasına ait herdem yeşil bir bitkidir. Zeytin yaprakları binlerce yıl önce insanlar tarafından hastalıkların tedavisinde çare olarak kullanılmıştır. Son yıllarda dünyada, doğal organik bitkiler üzerindeki araştırmalar gittikçe önem kazanmaktadır. Özellikle Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsü zeytin yaprağının 21. yüzyılın en önemli doğala antimikrobiyal, antiviral bir etkiye sahip çok önemli bir bitki olduğunu belirtmiştir.Bu konuda 69 kitap, 1800 den fazla makale, dergi ve çeşitli yayınlar yapılmıştır. Zeytin ağaçları dünyadaki en dayanıklı ağaçlardandır. Uzun süreli yaşamlarını büyük ölçüde kendilerine hastalık ve zararlı-lara karşı direnç kazandıran “oleuropein” adlı bir madde üretmelerine borçludurlar. 40 yılı aşkın bir süredir kullandığımız antibiyotiklere karşı artık çoğu mikroorganizma direnç kazanmıştır. Geçmiş zamanlarda antibiyotiklerle tedavi edilebilen bir çok hastalık, artık tedavi edilemez hale gelmiştir. Bakterilerin ve virüslerin bu ilaçlara daha dirençli hala gelmeleri antibiyotiklerin aşırı doz alımı ya da yanlış kullanılmasının bir sonucudur. İşte zeytin yapraklarında bulunan “oleuropein” maddesi ve hidrolizleri, antibiyotiklere direnç kazanmış mikroorganizmalar üzerinde etkili ve çok değerli bir bileşendir. Bugüne kadar zeytin yaprağında 100′e yakın madde elde edilmiştir.(Bkz Tablo 1) Yaprakta bulunan bu maddeler zeytin çeşidini uygulanan kültürel tedbirlere, yetiştiği bölgeye ve hasat zamanına göre farklılıklar gösterir.Yaprakta bulunan fenolik ve flavonait bileşikler vücudun bağışıklık sistemini güçlendirip hastalıklara karşı dirençli olmasını sağlar.Yaprakta 60-90mg/gr oranında oleuropein bileşiği bulunmaktadır. ZEYTİN YAPRAĞININ ETKİLİ OLDUĞU DİĞER RAHATSIZLIKLAR VE MİKROORGANİZMALAR Kan Şekeri Seviyesini Düzenleme LDL Kollestrol Seviyesini Düzenleme Antioksidan Etki Bronşit Soğuk Algınlığı Kulak Enfeksiyonları Fibromalarya Fungal (Mantar) Enfeksiyonları Herpes Virüsü Salmonella sp. Kandidiyasis Dizanteri Streptococcus sp. Kandidiyasis Dizanteri Streptococcus sp. Hepatit A,B,C Zatürre Cilt Rahatsızlıkları Zona Romatizmal Hastalıklar
  21. Zeytin yaprağı, doğal bitkisel antibiyotik ve antioksidan olması nedeniyle hastalıklardan korunma ve hastalıkların tedavisinde etkin rol oynayabilir. Zeytin yaprağında bulunan “oleuropein” ve “eleonik” asit aktif bileşiklerinin antimikrobiyal ajan olarak görev yaptığı bilimsel araştırmalarca kaydedilmiştir. Bu maddelere bağlı olarak zeytin yaprağı çayı, ile vücuda giren mikropları, vücudun doğal bağışıklık sistemi tepki gösterinceye dek yavaşlatır Zeytin yaprağı, etkileri sarımsak ve soğana da benzeyen doğal bir antibiyotik ve antioksidan-dır. Düzenli olarak hastalıklardan korunma amaçlı tüketilebileceği gibi doğrudan hastalıkların tedavisinde de kullanılabilir. Zeytin ağacının tamamında bulunan ve acı-buruk bir tadı olan oleuropein, zeytinin işlenmesi sırasında uzaklaştırılır. Oysa ki zeytin ağacının hastalık ve zararlılara karşı direncini sağlayan en önemli savaşçının oleuropein olduğu düşünülmektedir. Oleuropein’ in içeriğinde bulu-nan “elenolik asit” ve oleuropein türevi olan “kalsiyum elenolat” çok çeşitli mikroorganizma gruplarını uzak tutma özelliğine sahiptir. Bugün çok az insan, zeytin yaprağının çok faydalı kullanımı kolay tıbbi bir bitki olduğunu bilir. Zeytin yaprağı kullanımı daha çok Akdeniz ülkeleri insanları tarafından kullanılmakla beraber son yıllarda birçok ülke tarafından da bitkisel ilaç olarak kullanılması bu konudaki araştırmalara hız vermiştir.
  22. 1 şişe sade maden suyunu yarım su bardağı yoğurtla karıştırın. Varsa, taze nane ekleyin. Uyumadan 3-4 saat önce için. Hem yağları yakar, hem kabızlığı giderir hem de uykuyu düzenler. Dilerseniz içine buz ekleyebilirsiniz…
  23. ÖZEL BAZI KAHVE İÇECEKLERİ Ben güne taze demlenmiş bir bardak kahveyle başlamaya bayılıyorum. Hatta kalp hastalığı, inme (felç), diyabet veya enfeksiyon nedeniyle ölme riskini azaltıyor -ve hatta bonus (avantaj) olarak düzenli kahve tüketiminin çeşitli sağlık faydalarını beraberinde getirdiği bilinmektedir. (Not: Dozunda tüketilen kaliteli kahve içmenin sağlık faydaları ile ilişkili yayınların sayısı her geçen gün artıyor) Yüksek yağlı süt ürünleri ve şekerli şurup gibi fincanınıza eklenen malzemelerle birlikte sorun başlar. Tipik bir örnek; büyük boy aromalı bir latte –sütlü neskafe (hatta bakıldığında içerisindeki yarım fincan yağsız süt ile sadece 50 kalori) sadece 5 kalori olan sade kahvenin yanında 300 kaloriye çıkar. Bu boş kaloriler toplanarak sizin kilo almanıza katkıda bulunmuş oluyorlar. Sonuç olarak: Yağsız inek, badem veya soya sütü ile kahvenizi için ancak şekerli şuruplar ve kremadan uzak durun. Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU
  24. LİF BARLARI Sizin de bildiğiniz gibi yüksek lifli diyetlerin birçok yararı var: Araştırmalar yüksek lifli diyetlerin düşük total kan kolesterolü, daha az kabızlık ve hatta daha çok kilo kaybı ile ilişkili olduğunu gösteriyor. Zaten yüksek lifli sabah kahvaltısının gün içinde sizin az yemenize yardımcı olduğunu biliyoruz. Lif doğal olarak sebzeler, meyveler, tam tahıllar ve kuru baklagiller gibi bitkisel kaynaklı besinlerde bulunuyor. Ancak bunun yerine farklı seçeneklere ulaşmak için –daha lezzetli –lifli barlar uygun gibi görünüyor. Lifli barlarda gizlenen şeker, fazla miktarda mısır şurubu, bal, hurma çekirdeği yağı ve/veya früktozu gözden kaçırmamak gerekiyor. Lif genellikle sağlıklı bir seçim gibi gösterilerek üreticiler tarafından yüksek fiyat etiketleriyle sunulur. Sonuç olarak: Gidin manavdan taze bir elma alıp yiyin. Ekstra şeker ve fazladan kalori almadan zengin liflerinden yararlanın.
  25. HAZIR DONDURULMUŞ YOĞURTLAR Eğer dondurma tadında sağlıklı bir tatlı arıyorsanız, dondurulmuş yoğurt stantları uygun gibi görünüyor. Ancak bu dondurulmuş yoğurtlar ısındıklarında değişip alkolleşerek kalorisi, yağı ve şekeri yükseliyor. Dahası bu donmuş yoğurt kuruluşları (işyerleri) size daha çok hizmet ettiğinde – size fazla porsiyonlarda verdiklerinde demek daha doğru olur—porsiyon kontrolünüz devre dışı kalmış oluyor. American Journal Önleyici Tıp dergisinde 2006 yılında yapılmış bir çalışmada sunumun yapıldığı kase büyüklüğü ve hatta kaşık büyüklüğünün kişilerin porsiyon kontrolünün ne kadar azaldığını ve yeme durumunu etkilediği gözlemlenmiş. Çalışmaya katılan beslenme uzmanlarına onlar bilmeden yüzde 31 oranında daha büyük kâselerle ve yüzde 14,5 oranında da daha büyük kaşıklarla servis yapılmış ve kendi uzmanlıklarına rağmen kimse itiraz etmemiş. Sonuç olarak: Olandan daha az. Yani normal yoğurttan 3 kase yemek 1 kase dondurulmuş yoğurttan çok daha iyi. (Not: Ben ülkemizde satılanların içine fazlaca krema eklendiğini de düşünüyorum.)

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.