Karmaşık bir iş bu, hiç beklenmedik dönüşler, düşüşler, çıkışlar içeriyor. Neden öyle olduğunu anlamadığınız bir çok olayı yaşıyorsunuz, belki de anlamamak için çaba sarf ediyorsunuz kim bilebilir. Sonuçta birlikteliğiniz devam ediyor ve çok mutlu hissediyorsunuz.
Birden üstünüzdeki ilginin bıkkınlığını yaşıyorsunuz. Yaşadığınız bıkkınlık, anlatılmaz bir hal alıyor. Öyle ki baktığınız her yerde o ilgiyi görüyorsunuz.
O gün geliyor: yatağa yaklaşırken onun vücudunun çok kıvrak bir yılan
AŞK ve ÖZGÜR İRADE
Aşk, Yüce bir kavramdır. Ama ne yazık ki, insanlarca henüz kavra-
namamıştır. Aşk'ın anlaşılamaması ya da Yanlış anlaşılması, toplumu o-
luşturan bireylerin, aşk'a hatalı yaklaşımlarından kaynaklanmaktadır.
Aşk'ı sadece kadın ve erkeğin arasındaki duygu yoğunluğu ile kı-
sıtlamak, onu cendereye sokmaktır. Kadın ve erkek arasındaki aşk, aşk
basamaklarından sadece biridir ve önemli bir basamakdır. Fakat bu ö-
nemli basamak da yanlış anlamaların ve dejenerasyon
SUSMAYI ÖĞRENDİM
Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım. Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı.
Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır, onungelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girergirmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi.Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla.
Onlar annemle konuşurken ben araya girer,se
Hep bir muamma gibi görür kadınları erkekler..
Yok çözülmesi çok zordur,yok ne yapsan memnun olmaz,yok onları anlamak dünyanın en zor işidir falan..
Anlamak istemeyen anlamaz elbet,oysaki kadınların dünyası iki olgudan ibarettir doğası bunu gerektirir çünkü..
Birincisi:beğenilmek
İkincisi:sevilmek
Bu her kadına fazlası ile yeter kadınlar öyle tahmin edildiği gibi aç gözlü doyumsuz yaratıklar değildir.Sadece sevildiğini ve takdir edildiğini bilsin yeter...Ne yapıyorsa ne yapması gerekiyorsa
ÖDÜNÇ HAYATLAR
“Yaşamak değil , beni bu telaş öldürecek" dediği gibi şairin ;
O telaşla, bırakın Paris yolunda ılık rüzgarla taratmayı saçlarımızı
Sevdiğimizle doyasıya bir sohbet bile edemedik biz ...
Gözümüz saatte söyleştik hep,
Koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık ..
Hep yetişilecek bir yerler vardı.
Aranacak adamlar, yapılacak işler ..
Bir sonraki günün telaşı, bir öncekinin tersine bulaştı;
Başkalarının hayatı bizimkini aştı ..
Kör karanlı
Bak şu tepenin ardına dostum,
Güneş doğacak birazdan gülümseyerek.
Çekip gidecek gece,tüm kasvetini alarak,
Yeni bir gün yeni bir umutsabahı başlıyacak.
Sil gözünün yaşını,pes etme hayatın yokuşuna,
Koş kırlara...kelebeklerle yarış kim tutarki seni?
Kader deyip bağlama kollarını böğrüne,kelepçenmi var?
Gülümse kendine ,gülümse herkese güneş kıskansın!
Bastığın toprak gururlansın!attığın adımlardan,
Şiirler yaz gözlerinle,gökyüzünün derinliklerine.
Dudaklarında çiğdemler açsın
Gözyaşı ektiğim bu yol...
Kahrını, derdini bir yana bırakıp
ümidime beklettiğim bu yol....
Ömrümü tükettiğim bu yol....
sevgimi...sevincimi harcadığım...
Hep özlemini çektiğim bu yol...
Kenarlarına bir bir
kaybolmadan geri dönebilmen için
işaret olsun diye,
hasretinle kavrulmuş
kalbimi diktiğim bu yol....
Bilmiyorum kaç kere
duygularımı yama yaptığım
sonra söktüğüm bu yol....
Duâ için, kim bilir belki bedduâ için
istemeye istemeye
diz çöktüğüm bu yol...
Ka
Bu sabah, cumhuriyet gazetesinin dergi ekinde okudum bu hikayeyi ve çok hoşuma gitti.Çıkarılması gereken ,çok ders var öyküde.Buraya eklemek ,iyi olur diye düşündüm.
1950'lerin başında bir geceBeyoğlu meyhanelerinin birine,elinde bir ney muhafazası taşıyan ,25-30 yaşlarında ,iyi giyimli bir genç girer.Şöyle bir etrafı kolaçan ettikten sonra ,boş bulduğu bir masaya ilişip,havalı bir el hareketi ile garsonu çağırır,
-Şişşşşt,bakar mısın buraya.
Garson seyirtir hemen masaya doğru;
-
GUNAYDIN
Uyku girmiyor ki gözlerime.
Bir kez tamamen kararmadı ki gece
Aklımda sevdiğim.Ve düşerimde...
O ise yine yeni sabahlara yolculukta.
Sevgilinin, sevginin özlemi gece olunca mı vurur doruklara
Gün ışığı sadece erteleyebiliri özlemi.
Ya peki karanlık çöktüğün de?
Ya herkes gittiğinde?
Sesler kesildiğinde?
O zaman başlar iste o konusmaya..
Karşısına çıkıp dur diyebilirsen, helal sana.
Bak hala diyemedim...
Her cümlesi bir kırbaç gibi iniyiyor sırtıma,
Her defasınd
Yine akşam oldu
Meltem kokulu bu şehirde
Ve yine sen yoksun
Yosun kokan akşamlarda döneceğim
Demiştin sen
Giderkek
Bir gurup vakti
Bekle beni
Martılar uçuşurken giden gemilerin ardından
Döneceğim
Bir gurup vakti
Döneceğim sana
Ellerimde yüreğim
Yüzümde
Seni bulmanın sevinci
Ve herşeyimle ben
Sana döneceğim
Bir gurup vakti
Heyhat
gece oldu bak
Yıldızlar dans ediyor gökyüzünde
Dudağımda eski bir şarkı
''Bekledim de gelmedin''
Kimin söylediğini bilmediğim
Bakışlarımda hüz
Onu uyandırmak için bu sabah sessizce uzandım yanına.
Uyuduğunu ve cevap vermiyeceğini bilmeme rağmen kulağına;
-Seni çok seviyorum sen de beni seviyormusun "diye fısıldadım.
O da ne!aynı fısıltıyla bana cevap verdi.
-Evetttt
Onu öpücüklere boğdum biranda
Burnunun ucuna, işaret parmağımla basıp"bippppppp" yaptım.
Ben her an gelebilecek bir tekmeye hazırlık yaparken, gözlerini açmadan yine sessizce:
-"düğmeye basma"dedi bana
Evettt artık gıdıklanmayı haketmişti
Hayatımda ilk kez aşık oldum dedim...İnanmadın...Ağladım yeminler ettim uğruna...sallamadın...sevdim..deli gibi sevdim.....köpek oldum uğrunda..sewginin yolunda. mahkumum ben, bir suçluyum ama.suçum neydi?? sewmek mi? bağlanmak mı?? yoksa aptalca bi hatadan dönmek mi??
İçtim,ağladım,güldüm,şarkılar söyledim,düşündüm,şiirler yazdım..senin için yapabileceğim her$eyi yaptım ama onca şeyin senin için hiç bi kıymeti yoktu..aslında yaptıklarımın hepsi doğruydu, yanlış olan seni tanıyamamamdı..Ben
Kendimi kandırmaktan yoruldum...Hep senin haklı olduğun yalanına tutunmak artık zor geliyor bana.
''Ben yanlış anladım...Hayır,sen öyle yapmak istemedin.
Tamam,suçlu bendim.Sen haklısın,sen suçsuzsun,sen masumsun.
sen...sen...sen...''
Ya ben...!
Her yanlışının ardından doğrularını arayan,onlarla avunan ben,kendini haksız bulup kahrolan,kendini gecelere vuran ben...
Ama yinede nerdeyse bundan mutluluk duyan gene ben.Tekrar tekrar aynı acıyla yanan,her acıyla birkez daha aşık ola
Koşarak acil servis kapısında içeri girdim hiç tanımadığım bir şehirde hayatımda ilk kez gördüğüm yüzler meraklı bir şekilde bana baktı "acil bir hasta geliyor"dedim gencecik bir delikanlı ayağa kalktı "nesi var"...Diye sordu doktormuş..
Bilmiyorum kalple ilgili bir sorun galiba ..dedim
Herkeste bir telaş sedye uzatılan ve sedyeden daha uzun boyu olan kişi,ağabeyim..
Tetkikler,tahliller ekg çırpınıp duran genç doktor..
Sizi Erzincana göndermek zorundayız ekg de bulgu görüldü,kardiyolojinin m
zaman beni unutuyor denizin mavisinde
kalbimin kızılı gözünün karasında
aylak bir saat işliyor
sana inat benden uzaktaa
hayata öfkem karışmış
biraz kırgın biraz bulanık rüyalarımm
artık kendi çocukluğumun büyüyen sokaklarındayım
içimde aşk derin
içimde hasret derin
içimde kavga derin
ben kimin
ben neden
hala seninim
eskisin istemediğim duygularım biraz yorgun
hangi iskelenin nöbetinde şimdi gemilerim
ben kaçak kaptanıyım senle başlanan seferimin
martılara do
Yeni baslayan bir gün,
Bir hayat...
O hayatin icinde,
Bir nefes,
Sicak,sicasik...
Baharin coskulari kadar
Coskulu,
Ayaz sogu kadar
Donuk...
Ama olsun,
Yinede bir nefes,bir ümit,
Bir umut...
Benim nefesim,
Benim umudum....
Kulaklarimda hüzün ve mutluluk civiltilari birbirine karismis sesler,
Hic bitmeyen,tükenmeyen...
Merhaba yeni gün,merhaba yasam...
Camdan
İçkievinden çıkınca
Camdan
demin oturduğum yere
baktım.
Sigara paketimi
masada unutmuşum.
Sandalyede
Tıpkı benim gibi
Oturuyor boşluğum.
Bir eli alnında
benim gibi.
Ama
biraz daha mı hüzünlü?
Otururken de
Biraz daha mı çıkarıyor
kamburunu?
Biraz daha mi benziyor
babama?
Bir yaş büyüğüm babamdan
ve rüzgar
bir törendeki gibi
çekiştirir durur
yağmurluğumu.
.
Cemal Süreya
Hz.Aişe-i Humeyra (r.a) Rasülullah’a (s.a.v.) tarife sığmayan bir aşkla bağlı.
Rasülullah (s.a.v.) da Onu derin bir bağla seviyor.
Vakitlerinin çoğunu Onun hanesinde geçiriyor.
Hane-i Saadet, genelde Resul’ümüzün evi demekse de özelde Hz. Aişe’nin hanesi demek!..
Rasülullah’ın bir adeti var; suyu önce Aişe’ye verip ardından kendisi içiyor.
Ama bu değişik bir içiş...
Rasülümüz, Aişe'nin dudaklarının değdiği yerden içiyor suyu. Yemekte de tavrı aynı,
Onun ekmek bandığı yerden, Onun e
..Genç antikacı hem merakı hem de ticaret nedeniyle Anadolu’nun en ücra köşelerini dolaşıyor ve gözüne kestirdiği malları yok pahasına satın alarak büyük paralar kazanıyordu. Kış kıyamet demeden sürdürdüğü seyahatler sırasında başına gelmeyen kalmamış gibiydi. Fakat, bu seferki hepsinden farklı görünüyordu. Yolları kapatan kar yüzünden arabasını terk etmiş ve yoğun tipi altında donmak üzereyken, bir ihtiyar tarafından bulunup onun kulübesine davet edilmişti. Yaşlı adam, antikacının yürümesine ya
Unutmadım unutamam
Kara sevdam merak etme
Yaşamaksa yaşadım lakin
Canımın çoğu kaldı sende
Pişmanmıyım asla
Güzelleştim yasla
Sevmedim mi sevdim evet
Senden sonra ihtirasla
Ama benim ciğerim yanar
Ten oyalanır can kanar
İki gözüm iki çeşme
Haberin yok içerime içerime akar
Benim ciğerim yanar
Ten oyalanır can kanar
İki gözüm iki çeşme
Haberin yok içerime içerime akar
Unutmadım unutamam
Kara sevdam merak etme
Yaşamaksa yaşadım lakin
Canımın çoğu kaldı sende
Ama b