Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Ateizm (Tanrıtanımazlık) Psikolojisi ve Propagandası


b@diCAN

Önerilen İletiler

Hz. Adem’den itibaren gönderilen dinlerin insani kabul ve inançlar ile karışmalarından dolayı tarih boyunca inançsızlık ya da yanlış inanç üzerinde olma hali var ola gelmiştir. Son dinimizin kaynağı Kur’an-ı Kerim’in insan müdahalesinden korunması ve kıyamete kadar din adına geçerli olacak tek kaynak olması sayesinde Tevhid yani Allah’ın birliği üzerine kurulan din anlayışı sapasağlam bir temele oturtulmuştur. Ancak günümüzde de eski dönemlerde olduğu gibi Allah’ın varlığına birliğine ve her an her şeye olan hâkimiyetine inanmayan ya da yanlış Allah inancına sahip kişiler bulunmaktadır. Eski dönemlerde genellikle Allah’a mahsus olan özellikler başka varlıklara da yüklenmek suretiyle şirk yoluna gidilirken son yüzyıllarda bu daha çok doğrudan Allah’ın varlığını inkâra (ateizm) dönmüştür. Oysaki özellikle son yüzyılda bilimsel alanda katedilen gelişmeler doğrultusunda ateist olabilmek için ne kadar az sebebin olduğu ciddi bir biçimde ortaya konulmaktadır. Evren ve içinde yaşan canlılar olarak bizler mükemmel bir tasarımın ürünleriyiz. En küçüğünden en büyüğüne kadar tüm oluşumlar tesadüflere meydan bırakmayacak şekilde düzenlenmiştir.

 

Genellikle ateistler kendi inançsızlıklarına dayanak olarak modern bilimi gösterir ve modern bilimi propaganda aracı yaparlar. Esasen işin aslı zannedildiğinden farklıdır. Yani hiçbir bilim adamı ya da bilimsel veri bu güne kadar bir yaratıcının olmadığını ya da olamayacağını ispatlayabilecek deliller sunamamıştır. Bu gerçeği kabul etmek istemeyen kişi ve çevreler felsefi tutum ve kabullerinden dolayı bu gerçeği saptırmakta ve kendi inançlarına dayanak olarak gördükleri bilimin Allah’ı yok saydığını savunmaktadırlar. Bilimsel veriler ne Allah vardır ne de yoktur der. Esasen bu, mevcut verilerden hareketle aklı başında bir kişinin varabileceği bir sonuçtur. Yani inanan kişiler -ateistlerin kendi inanç ve kabullerinden hareketle Allah yoktur sonucuna ulaşmalarının bir benzeri olarak- Allah vardır inancından hareketle bilimsel verileri yorumlayıp işte Allah vardır demez. Bizzat bilimsel veriler bizi bu sonuca yani tüm varlığın bir yaratıcısının olması gerektiği sonucuna götürür. Bu sonuçtan hareketle de günümüzde daha az ateistin olduğuna değil ateist olmak için çok daha az sebebin olduğuna tanıklık ederiz.

 

Bir kimse şayet kendini şartlamışsa ne kadar olağan üstü olay ve oluşum görürse görsün yine de bir yaratıcı olduğu inancını reddedebilir. Bu ayrı bir psikolojik durumdur. Ancak Allah’ın yok olduğunu delillendirme yoluna girerse işte o noktada felsefi kabulleri dışında kendisine herhangi bir dayanak bulamaz.

 

Gerek evrenin gerekse canlılığın oluşumundaki sayısız uyum ve mükemmellikler bizlere açık bir şekilde neden bir yaratıcının varlığına inanmamız gerektiğini ispatlar. Evrenin ezeli olmadığı ve sonsuza kadar da var olamayacağı gerçeğinin bilimsel olarak da açığa çıkmasıyla maddeye ezelilik ve ebedilik yükleyen materyalist felsefe çökmüş ancak yıkıntısının etrafa dağılan parçaları günümüze kadar devam etmiştir. Oysa temelinden yıkılan bir binanın değeri sadece kalıntılarının dozer ve kepçe yardımıyla alınıp hayatın dışına atılmasından ibarettir.

 

Peki, bunca delil olduğuna inanmamıza rağmen tüm bu delilleri inkâr eden insanlar nasıl bir psikoloji içindeler. Tabi bu neredeyse inançsız kişi sayısınca farklı sebeplere dayanabilecek bir durumdur. Ancak genel itibariyle bakıldığında bu insanların gerçeği aramaktan ziyade gerçekten kaçmak ve beklide bir manada gerçeğe kulak tıkamak gibi bir halleri bulunmaktadır. Şayet bir yaratıcıya inanırsa o yaratıcının emrettiği şekilde yaşaması gerektiği gerçeğinin farkına varan ve kendi özgürlüğü üzerinde kimseyi otorite kabul etmeme cüretini gösteren pek çok inançsız insan vardır. Yani yokken var olan ve ölüp toprak olacak olan, üstelik kendi kendisini var ettiğini iddia dahi edemeyen insanların takınmış oldukları tavır ve göstermiş oldukları cesaret olsa olsa bilgisizlik cesaretinden ibarettir. Ateist kişilerin ateistlikleri zannedildiği gibi derin araştırmalar sonucunda varılmış bir kabul değildir. Çoğu ateistin aileden ya da çevresinden kaynaklanan bir hikâyesi vardır. Sevgilisinden ayrıldığı, bir yakınını kaybettiği ya da geçmişte bir din adamından kötü muamele gördüğü için bile insanların ateist oldukları göz önünde bulundurulduğunda sebeplerin çok da kayda değer olmadığı anlaşılacaktır. Allah’ın vermiş olduğu sayısız imkânın şükrünü yerine getirmeyen insan sahip olduğu bir şeyi kaybettiğinde ya da istediği bir şey gerçekleşmediğinde hemen nankörlük yaparak inançsız olabilmektedir. Allah’ın verdiği kalp ve beyin ile Allah’ı inkâr dil ile de bu inkârını tasdik etmektedir. Bir sperm damlasıyken kendini insan kılan ve çok çeşitli nimetlerle donatan Allah’a karşı bu kinin ve inkârın sebebi tamamen psikolojiktir.

 

Bu gibi kişiler dindar bir insan görmekten ya da ölüm ve benzeri gerçekleri duymaktan son derece rahatsız olurlar. Derhal konuyu kapattırır ya da din aleyhine savunmaya geçerler. Etraflarında kendileri gibi inançsız insanlar olmasını arzu ettiklerinden adeta Allah’a ve dine savaş ilan ederek din konusunda yetersiz bilgiye sahip insanları kendi taraflarına çekmek ve bu sayede inançlarını meşrulaştırma kendilerini ise tatmin etme yoluna giderler. Daima kötü örneklerden hareketle inanmayan insanların inanan insanlara nazaran daha dürüst daha doğru daha erdemli ve daha entelektüel olduğu zannına kapılırlar. İstisnaları muhakkak olmakla birlikte genellikle büyük çoğunluğu inançlı insanları eleştirir ve inançlı olan tek bir kimseye bile saygı duymamasına hatta tahammül edememesine rağmen kendisine ve inançlarına saygı gösterilmesini beklerler. İnançlı insanları cahil, yaptıklarını ise alay konusu edinirler.

 

Tüm bunların sonucunda insan kendini şu soruyu sormaktan alıkoyamamaktadır. İnsanlar nasıl olurda bunca gerçeği görmezlikten gelir ve hayatları üzerine kumar oynayarak adeta kendi elleriyle kendilerini asarlar? Neden?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 70
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Tüm bunların sonucunda insan kendini şu soruyu sormaktan alıkoyamamaktadır. İnsanlar nasıl olurda bunca gerçeği görmezlikten gelir ve hayatları üzerine kumar oynayarak adeta kendi elleriyle kendilerini asarlar? Neden?

 

Gerçek, bütün insanlar tarafından şüphesiz olarak kabul edilir. Sizin şikayetinizin nedeni galiba gerçek sandığınız şeylerin felsefi bir ürün olması.

 

Gerçeği görmezlikten gelmek klinik bir vakadır. Kimse önündeki masayı görüp dokunup koklayıp tık tık yapıp sesini dinleyip, yukarı kaldırıp aşağı indirip, bu masa yoktur demez.

 

saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Gerçek, bütün insanlar tarafından şüphesiz olarak kabul edilir. Sizin şikayetinizin nedeni galiba gerçek sandığınız şeylerin felsefi bir ürün olması.

 

Gerçeği görmezlikten gelmek klinik bir vakadır. Kimse önündeki masayı görüp dokunup koklayıp tık tık yapıp sesini dinleyip, yukarı kaldırıp aşağı indirip, bu masa yoktur demez.

 

saygılar

mantığına şu şoruyu sormadınızmı hiç;

 

eğerki Allah görünüp dokunulup tık tık yapınca senin dinleyip yukarı aşağı hareket ettirebileceğiniz bir Varlık olsa idi ne gerek kalırdı bunca fasfataya değilmi?

 

yani dünyaya gelişinden ölümüne kadar olan hayatında herkez bir herkez eşit katili küfür edeni tecavüzcüsü hırsızı hayat kadını vs vs..bunca insan sedece yok olacak ölemi ...

 

eğer bu sorya cevabınız varsa dicek bişey bulamıyorum size...

 

o zaman herkez yattığı yerden kazansın çalışmasın hırsızlık yapsın küfür etsin cinayet işlesin nasıl olsa sonunda bir hesap sorulamıcak!!!

 

saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Badican,

 

Kendi kendinle çelişen ifadeler kullanıyorsun.

 

Senin yazını aynen bırakacağım, yanına başka font ile köşeli parantez içinde yorum ekleyeceğim. Dikkatini çekmek için.

 

Hz. Adem’den itibaren gönderilen dinlerin insani kabul ve inançlar ile karışmalarından dolayı tarih boyunca inançsızlık ya da yanlış inanç üzerinde olma hali var ola gelmiştir. Son dinimizin [bu bir inanç, Bahailere sorarsan son din onlarınki. Şiilere Sorarsan, Muhammed Ali'ye gelecek peygamberliği gaspetmiş. Bana sorarsan her dönemde bir hurafeler koleksiyonu ortaya çıkacaktır. Bunun sonu yoktur yani.] kaynağı Kur’an-ı Kerim’in insan müdahalesinden korunması [yazı icat olduktan sonra, her metin orjinali gibi korunur, bunda bir mucizevilik yok]ve kıyamete kadar din adına geçerli olacak tek kaynak olması sayesinde Tevhid yani Allah’ın birliği üzerine kurulan din anlayışı sapasağlam bir temele oturtulmuştur. [İslam dini, bilimle çelişen temeller üzerine oturtulmuştur. Bugüne kadar yaşamasının nedeni, gelenek, kimsenin Kuran okumaması ve korkudur] Ancak günümüzde de eski dönemlerde olduğu gibi Allah’ın varlığına birliğine ve her an her şeye olan hâkimiyetine inanmayan ya da yanlış Allah inancına sahip kişiler bulunmaktadır. [Müslümanlar gibi yanlış Allah inancına sahip olanlar var evet. Allahı narsist, megaloman, işkkenceci bir psikopat sananlar var] Eski dönemlerde genellikle Allah’a mahsus olan özellikler başka varlıklara da yüklenmek suretiyle şirk yoluna gidilirken son yüzyıllarda bu daha çok doğrudan Allah’ın varlığını inkâra (ateizm) dönmüştür. Oysaki özellikle son yüzyılda bilimsel alanda katedilen gelişmeler doğrultusunda ateist olabilmek için ne kadar az sebebin olduğu ciddi bir biçimde ortaya konulmaktadır. [Bu söyledikleriniz, hem büyüttüğüm ifadenizle, hem de aşağıdaki yazdıklarınızla çelişiyor. Bilim Allah'ın varlığına veya yokluğua dair hiçbirşey bulamamıştır.] Evren ve içinde yaşan canlılar olarak bizler mükemmel bir tasarımın ürünleriyiz. En küçüğünden en büyüğüne kadar tüm oluşumlar tesadüflere meydan bırakmayacak şekilde düzenlenmiştir.

 

Genellikle ateistler kendi inançsızlıklarına dayanak olarak modern bilimi gösterir ve modern bilimi propaganda aracı yaparlar. [Benim inançsızlığımın nedeni Kuran'daki çelişkiler ve leylek hikayeleri. Ama bilim de leylek hikayelerinin masaldan öteye birşey olmadığını kanıtlamış durumda zaten] Esasen işin aslı zannedildiğinden farklıdır. Yani hiçbir bilim adamı ya da bilimsel veri bu güne kadar bir yaratıcının olmadığını ya da olamayacağınıispatlayabilecek deliller sunamamıştır [var olduğunu veya var olabileceğini de ispat edememiştir] . Bu gerçeği kabul etmek istemeyen kişi ve çevreler felsefi tutum ve kabullerinden dolayı bu gerçeği saptırmakta ve kendi inançlarına dayanak olarak gördükleri bilimin Allah’ı yok saydığını savunmaktadırlar.[Senin felsefi kabullerinle var olduğunu iddia ettiğin şey gerçek değil. Sadece inanç, hayal, varsayım, tahmin. Başka birşey değil.] Bilimsel veriler ne Allah vardır ne de yoktur der. Esasen bu, mevcut verilerden hareketle aklı başında bir kişinin varabileceği bir sonuçtur[Doğru :clover: ] . Yani inanan kişiler -ateistlerin kendi inanç ve kabullerinden hareketle Allah yoktur sonucuna ulaşmalarının bir benzeri olarak- Allah vardır inancından hareketle bilimsel verileri yorumlayıp işte Allah vardır demez. Bizzat bilimsel veriler bizi bu sonuca yani tüm varlığın bir yaratıcısının olması gerektiği sonucuna götürür[gerçekten mi? Hani biraz yukarda bilim Allah'ın varlığını veya yokluğunu söylemez ve Esasen aklı başında bir kişinin varabileceği sonuç demiştin? ]. Bu sonuçtan hareketle de günümüzde daha az ateistin olduğuna değil ateist olmak için çok daha az sebebin olduğuna tanıklık ederiz. [Ateistler/Agnostistler/Dinsizler bugün, dünya tarihinde hiç görülmedik derecede çoktur]

 

Bir kimse şayet kendini şartlamışsa ne kadar olağan üstü olay ve oluşum görürse görsün yine de bir yaratıcı olduğu inancını reddedebilir. [Bir insan kendini şartlamışsa, hergün milyonlarca yalan söylenirken, yani bu gerçek bir vaka iken, hergün tekraralanan şeye inanmaz, ama Muhammed'in ayı yardığına, yani hiç benzeri olmamış bir olayın varlığına inanır. Bu şartlanmışlıktır] Bu ayrı bir psikolojik durumdur. [bu klinik bir vakadır] Ancak Allah’ın yok olduğunu delillendirme yoluna girerse işte o noktada felsefi kabulleri dışında kendisine herhangi bir dayanak bulamaz. [Sen ne buldun felsefi kabullerin dışında? Bir altta yazmışsın zaten, felsefi kabul dışında birşey bulunamayacağını]

 

Gerek evrenin gerekse canlılığın oluşumundaki sayısız uyum ve mükemmellikler bizlere açık bir şekilde neden bir yaratıcının varlığına inanmamız gerektiğini [Felsefi kabulü görebildin mi]ispatlar. Evrenin ezeli olmadığı ve sonsuza kadar da var olamayacağı gerçeğinin bilimsel olarak da açığa çıkmasıyla [Hangi bilim ortaya çıkarmış? Bing Bangçılar mı? Big Bangçılar Big Bang'tan önce bişey yoktu demiyorlar ki. Sonsuz yoğunlukta enerji vardı derler. Big Cruch ile bu sonsuz enerjinin nasıl toplandığını teorileştiriler. Yani Big Bangçılara göre de madde ezelidir] maddeye ezelilik ve ebedilik yükleyen materyalist felsefe çökmüş ancak yıkıntısının etrafa dağılan parçaları günümüze kadar devam etmiştir. Oysa temelinden yıkılan bir binanın değeri sadece kalıntılarının dozer ve kepçe yardımıyla alınıp hayatın dışına atılmasından ibarettir. [Temelinden yıkılan bina İslam.]

 

Peki, bunca delil olduğuna inanmamıza rağmen tüm bu delilleri inkâr eden insanlar nasıl bir psikoloji içindeler. Tabi bu neredeyse inançsız kişi sayısınca farklı sebeplere dayanabilecek bir durumdur. Ancak genel itibariyle bakıldığında bu insanların gerçeği aramaktan ziyade gerçekten kaçmak ve beklide bir manada gerçeğe kulak tıkamak gibi bir halleri bulunmaktadır. [Neden? Çıkarları ne? Senin gerçek diye yutturmaya kalktığın leylek hikayelerine gözlerini tıkadıklarında onlara dünya düzeli huriler, paralar, limitsiz yiyecek imkanı mı sunuluyor dünyada?] Şayet bir yaratıcıya inanırsa o yaratıcının emrettiği şekilde yaşaması gerektiği gerçeğinin farkına varan [Beni leylek getirmiş, ben bu gerçeği kabul edicem ve bu gerçeğe göre yaşıycam artık] ve kendi özgürlüğü üzerinde kimseyi otorite kabul etmeme cüretini gösteren [Köleci zihniyetin yolu mu bu, başkalarını efendi edinmek? Özgürlük güzeldir.] pek çok inançsız insan vardır. Yani yokken var olan ve ölüp toprak olacak olan, üstelik kendi kendisini var ettiğini iddia dahi edemeyen insanların takınmış oldukları tavır ve göstermiş oldukları cesaret olsa olsa bilgisizlik cesaretinden ibarettir. [Beni leyleğin getirmediğini düşünmek bilgisizlik mi oluyor?] Ateist kişilerin ateistlikleri zannedildiği gibi derin araştırmalar sonucunda varılmış bir kabul değildir. [Sana böyle bir hikaye mi öğrettiler?] Çoğu ateistin aileden ya da çevresinden kaynaklanan bir hikâyesi vardır. Sevgilisinden ayrıldığı, bir yakınını kaybettiği ya da geçmişte bir din adamından kötü muamele gördüğü için bile insanların ateist oldukları göz önünde bulundurulduğunda sebeplerin çok da kayda değer olmadığı anlaşılacaktır. [Vay be. Mutlu bir aile ve iş hayatım var. İmamın en takdir ettiği bir öğrenciydim. Allah bana neden torpil geçmiyor de hayatımı zehir ediyor diyebileceğim bir vaka da olmadı, buna rağmen dinsizleştim, acaba neden, Kuran'ı anlayarak okuduğum için olabilir mesela.] Allah’ın vermiş olduğu sayısız imkânın şükrünü yerine getirmeyen insan sahip olduğu bir şeyi kaybettiğinde ya da istediği bir şey gerçekleşmediğinde hemen nankörlük yaparak inançsız olabilmektedir. Allah’ın verdiği kalp ve beyin ile Allah’ı inkâr dil ile de bu inkârını tasdik etmektedir. Bir sperm damlasıyken kendini insan kılan ve çok çeşitli nimetlerle donatan Allah’a karşı bu kinin ve inkârın sebebi tamamen psikolojiktir. [Öğrenci yurdunda kalırken, her sabah uyandığımda benimle aynı yaşta bir çocuğun okuma imkanı bulamayıp, yerleri temizlemek zorunda kalmasından dolayı, o çocukla göz göze gelince hayatın bana sağladığı bu ayrıcalıktan mahçubiyet duyduğumu mu anlatayım size, benle aynı yaşta olup bana sistem indirimli otobüs bileti kullanma hakkı verirken, okuma fırsatı bulamamış, ama o yaşta ekonomiye katkıda bulunan bir çocuğun tam bilet kullanmasını haksızlık olarak görüp yine mahçup olduğumu mu anlatayım, yoksa sınıfa girdiğimde hiç tanımadığım insanların yaptığı binada, yine daha önce hiç tanımadığım ve beş kuruş vermediğim insanların bana ders anlatmasından dolayı bu insanlara duyduğum teşekkür borcunu ve mahçubiyetini mi anlayım?]

 

Bu gibi kişiler dindar bir insan görmekten ya da ölüm ve benzeri gerçekleri duymaktan son derece rahatsız olurlar. Derhal konuyu kapattırır ya da din aleyhine savunmaya geçerler. Etraflarında kendileri gibi inançsız insanlar olmasını arzu ettiklerinden adeta Allah’a ve dine savaş ilan ederek din konusunda yetersiz bilgiye sahip insanları kendi taraflarına çekmek ve bu sayede inançlarını meşrulaştırma kendilerini ise tatmin etme yoluna giderler. Daima kötü örneklerden hareketle inanmayan insanların inanan insanlara nazaran daha dürüst daha doğru daha erdemli ve daha entelektüel olduğu zannına kapılırlar. İstisnaları muhakkak olmakla birlikte genellikle büyük çoğunluğu inançlı insanları eleştirir ve inançlı olan tek bir kimseye bile saygı duymamasına hatta tahammül edememesine rağmen kendisine ve inançlarına saygı gösterilmesini beklerler. İnançlı insanları cahil, yaptıklarını ise alay konusu edinirler. [Bu kalıbı sana kim öğretti? Leylek hikayelerini tek gerçekmiş gibi gösterme çalışması sırasında kullanılan bir beyin yıkama aşaması mı bu??]

 

Tüm bunların sonucunda insan kendini şu soruyu sormaktan alıkoyamamaktadır. İnsanlar nasıl olurda bunca gerçeği görmezlikten gelir ve hayatları üzerine kumar oynayarak adeta kendi elleriyle kendilerini asarlar? Neden?

[Ben de soruyorum aynı soruyu: İnsanlar nasıl olur da Kuran'daki masallara hala inanırlar ve bu masallara inanmadıkları için başkalarına "yanacak bu kafirler" diyebilirler? Nasıl başkalarını bu kadar rahatlıkla aşağılayabilirler?]

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"Bizzat bilimsel veriler bizi bu sonuca yani tüm varlığın bir yaratıcısının olması gerektiği sonucuna götürür" hangi bilimsel veriler olduğunu ben söyliim

kainat nasıl varoldu

inanan kişi bukadar şey raslantı olamaz der mutlaka biri bizi yarattı peki onu kim yarattı? töbe töbe öyle denirmi öyle dersem bir sonuç çıkmaz bunun adına şirk diyelim evet bunu sormak yasak olsunki sonuç çıksın. bilimsel veriniz bumu?

 

yaptığınız sadece hayatı dine uyarlamak

örneğin ben bir raslantı icabı ıssız bir yerde yardıma ihtiyacı olan bir bayana raslasam ve hayatını kurtarsam hemen şöyle denir allahın işine bak demekki günüm varmış bu adamı bana gönderdi ve hayatımı kurtarttı

ama öyle ıssız bir yerde zor durumda olan bir bayanı tutup ırzına geçsem ve kendim öldürsem allah aklınızdan bile geçmez. Peki neden? oraya allah gönderdide buraya kim gönderdi? onu allah yaptırdıda bunu kim yaptırdı?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Tüm bunların sonucunda insan kendini şu soruyu sormaktan alıkoyamamaktadır. İnsanlar nasıl olurda bunca gerçeği görmezlikten gelir ve hayatları üzerine kumar oynayarak adeta kendi elleriyle kendilerini asarlar? Neden?

 

allah.gen.tr/?p=265 adresinden alıp buraya yapıştırılan yazıya cevabım:

 

Hz. Adem’den itibaren gönderilen dinlerin insani kabul ve inançlar ile karışmalarından dolayı tarih boyunca inançsızlık ya da yanlış inanç üzerinde olma hali var ola gelmiştir.

 

Yanlış; İnançlar çıkarcı kesimlerin rant sağlama amacı ile hayallerinde canlandırdığı bir yaratıcı ve onu temsil eden kişi yada kişileri de kullanarak, kendi yerel kültürlerin ezilen kesime dayatma olarak uygulamasıdır. İncelendiğinde çok bariz olarak gözükecektir.

 

Son dinimizin kaynağı Kur’an-ı Kerim’in insan müdahalesinden korunması ve kıyamete kadar din adına geçerli olacak tek kaynak olması sayesinde Tevhid yani Allah’ın birliği üzerine kurulan din anlayışı sapasağlam bir temele oturtulmuştur.

 

Yanlış; Dünyadaki tüm din anlayışları, madde ve insan mutluluğunu kaynak almadığı için, sağlam temeller üzerinde değildir. Madde karşıtı yaratıklardan bahsedip, insan mutluluğunu eza ve cefa ile sağlamaya çalıştıkları içinde mantık dışıdırlar. Kur'an'da ve diğer kutsal kitaplarda bunları net olarak görmek mümkündür.

 

Ancak günümüzde de eski dönemlerde olduğu gibi Allah’ın varlığına birliğine ve her an her şeye olan hâkimiyetine inanmayan ya da yanlış Allah inancına sahip kişiler bulunmaktadır. Eski dönemlerde genellikle Allah’a mahsus olan özellikler başka varlıklara da yüklenmek suretiyle şirk yoluna gidilirken son yüzyıllarda bu daha çok doğrudan Allah’ın varlığını inkâra (ateizm) dönmüştür.

 

Yanlış; Her toplumun kendi kültürlerine benzer yaratıcı inançları vardır. Allah inancını da, araplar kendi kültürleri ile oluşturmuşlardır. Yüzlerce arap ahlakının vasıfları ile tasfir etmişlerdir. Bunlardan bazıları; Azaplandıran, hor ve aşağılık kılan, intikam alan, kahredici olan, saptıran, zorluk ve sıkıntı veren, tuzak kuran, korkutan, ağlatan, övülmeyince küsen vs. vs. Kuran'ı anlayarak okuyanlar bunları bilirler.

 

Oysaki özellikle son yüzyılda bilimsel alanda katedilen gelişmeler doğrultusunda ateist olabilmek için ne kadar az sebebin olduğu ciddi bir biçimde ortaya konulmaktadır. Evren ve içinde yaşan canlılar olarak bizler mükemmel bir tasarımın ürünleriyiz. En küçüğünden en büyüğüne kadar tüm oluşumlar tesadüflere meydan bırakmayacak şekilde düzenlenmiştir.

 

Yanlış; Son yıllarda kat edilen gelişmeler sadece maddyi, yapısını ve diyalektik gelişimini bahsetmektedir. Bu gelişmeleri ruhlarla, cinlerle fizik ötesi ile bağdaştırmanız çok ilginç. Sağlıklı bir insanın yapabileceği bir şey değil bu.

 

Genellikle ateistler kendi inançsızlıklarına dayanak olarak modern bilimi gösterir ve modern bilimi propaganda aracı yaparlar. Esasen işin aslı zannedildiğinden farklıdır. Yani hiçbir bilim adamı ya da bilimsel veri bu güne kadar bir yaratıcının olmadığını ya da olamayacağını ispatlayabilecek deliller sunamamıştır.

 

Bilim ruhla, cinle, şeytanla, masallarla değil maddeyle, maddeyle birlikte yaşam halindeki insanın mutluluğu ile ilgilenir. Madde ötesi ile cinciler ve masalcılar ilgilenirler.

 

Bu gerçeği kabul etmek istemeyen kişi ve çevreler felsefi tutum ve kabullerinden dolayı bu gerçeği saptırmakta ve kendi inançlarına dayanak olarak gördükleri bilimin Allah’ı yok saydığını savunmaktadırlar. Bilimsel veriler ne Allah vardır ne de yoktur der. Esasen bu, mevcut verilerden hareketle aklı başında bir kişinin varabileceği bir sonuçtur. Yani inanan kişiler -ateistlerin kendi inanç ve kabullerinden hareketle Allah yoktur sonucuna ulaşmalarının bir benzeri olarak- Allah vardır inancından hareketle bilimsel verileri yorumlayıp işte Allah vardır demez. Bizzat bilimsel veriler bizi bu sonuca yani tüm varlığın bir yaratıcısının olması gerektiği sonucuna götürür. Bu sonuçtan hareketle de günümüzde daha az ateistin olduğuna değil ateist olmak için çok daha az sebebin olduğuna tanıklık ederiz.

 

Yanlış;

Bilimsel çalışmalar bu güne kadar madde dışı olan her hangi bir şeyi algılayamamıştır. Bilimin dili olan bilimsel düşünce, mantık, ve felsefe ise buradan hareketle madde dışı herhangi bir olgunun olamayacağını bilimsel ilkeler çerçevesinde haklı ve gerekli olarak izahını yapar. Bilim, mantıksız, felsefesiz olamaz. Dili olmayan, kendini anlatamayan bilim olamaz.

 

Bir kimse şayet kendini şartlamışsa ne kadar olağan üstü olay ve oluşum görürse görsün yine de bir yaratıcı olduğu inancını reddedebilir. Bu ayrı bir psikolojik durumdur. Ancak Allah’ın yok olduğunu delillendirme yoluna girerse işte o noktada felsefi kabulleri dışında kendisine herhangi bir dayanak bulamaz.

 

Yanlış;

Bilimin ilk şartı şartlanmamışlıktır. Aksine, değişmez hükümler şartlanmışlıktır. Görünmeyen nesneleri görür gibi kabullenmek, böyle bir psikoloji içerisinde olmak, şizofrenik hastalıktır.

 

Gerek evrenin gerekse canlılığın oluşumundaki sayısız uyum ve mükemmellikler bizlere açık bir şekilde neden bir yaratıcının varlığına inanmamız gerektiğini ispatlar. Evrenin ezeli olmadığı ve sonsuza kadar da var olamayacağı gerçeğinin bilimsel olarak da açığa çıkmasıyla maddeye ezelilik ve ebedilik yükleyen materyalist felsefe çökmüş ancak yıkıntısının etrafa dağılan parçaları günümüze kadar devam etmiştir. Oysa temelinden yıkılan bir binanın değeri sadece kalıntılarının dozer ve kepçe yardımıyla alınıp hayatın dışına atılmasından ibarettir.

 

Maddenin gelişimi sürecindeki gerek mükkemmellikler, gerekse de olumsuz görüntüler maddenin diyalektik gelişimidir. Bilim deneyini yapar, yasasını yapar, materyalist mantık ve felsefede bu değerlerin izahını yapar. Çöken; bilim karşıtı, madde dışı masallardır.

 

Peki, bunca delil olduğuna inanmamıza rağmen tüm bu delilleri inkâr eden insanlar nasıl bir psikoloji içindeler. Tabi bu neredeyse inançsız kişi sayısınca farklı sebeplere dayanabilecek bir durumdur. Ancak genel itibariyle bakıldığında bu insanların gerçeği aramaktan ziyade gerçekten kaçmak ve beklide bir manada gerçeğe kulak tıkamak gibi bir halleri bulunmaktadır.

 

Hiçte öyle değil ; Tapınır tapınır daha sonra da gerçek hayata döndüğünüzde de tüm yaşantınız maddedir. Kendini geliştirememiş insanlar gerçekleri kabullenmeyecek kadar nankördürler.

 

Şayet bir yaratıcıya inanırsa o yaratıcının emrettiği şekilde yaşaması gerektiği gerçeğinin farkına varan ve kendi özgürlüğü üzerinde kimseyi otorite kabul etmeme cüretini gösteren pek çok inançsız insan vardır.

 

Böyle mantıksız ve despotist bir otorite ancak sömüren kesimin yaptırımlarıdır. Birbirimizi kandırmayalım. Allahın insanlara sıkıntısı olamaz. Sıkıntılar hakim sınıfın sıkıntılarıdır. Yiğit insanların baş kaldırısı hakim sınıflaradır. İnançlar hakim sınıfların uyutmacası/aldatmacasıdır.

 

Yani yokken var olan ve ölüp toprak olacak olan, üstelik kendi kendisini var ettiğini iddia dahi edemeyen insanların takınmış oldukları tavır ve göstermiş oldukları cesaret olsa olsa bilgisizlik cesaretinden ibarettir. Ateist kişilerin ateistlikleri zannedildiği gibi derin araştırmalar sonucunda varılmış bir kabul değildir. Çoğu ateistin aileden ya da çevresinden kaynaklanan bir hikâyesi vardır. Sevgilisinden ayrıldığı, bir yakınını kaybettiği ya da geçmişte bir din adamından kötü muamele gördüğü için bile insanların ateist oldukları göz önünde bulundurulduğunda sebeplerin çok da kayda değer olmadığı anlaşılacaktır. Allah’ın vermiş olduğu sayısız imkânın şükrünü yerine getirmeyen insan sahip olduğu bir şeyi kaybettiğinde ya da istediği bir şey gerçekleşmediğinde hemen nankörlük yaparak inançsız olabilmektedir. Allah’ın verdiği kalp ve beyin ile Allah’ı inkâr dil ile de bu inkârını tasdik etmektedir. Bir sperm damlasıyken kendini insan kılan ve çok çeşitli nimetlerle donatan Allah’a karşı bu kinin ve inkârın sebebi tamamen psikolojiktir.

 

Yukarda da söylediğim gibi bozuk psikoloji; duyumlarla, deneylerle algılanamayan uğraşlar, nankörlük te; olan gerçekleri inkardır. Bunun adına da nörolojik rahatsızlık denir.

 

Bu gibi kişiler dindar bir insan görmekten ya da ölüm ve benzeri gerçekleri duymaktan son derece rahatsız olurlar. Derhal konuyu kapattırır ya da din aleyhine savunmaya geçerler. Etraflarında kendileri gibi inançsız insanlar olmasını arzu ettiklerinden adeta Allah’a ve dine savaş ilan ederek din konusunda yetersiz bilgiye sahip insanları kendi taraflarına çekmek ve bu sayede inançlarını meşrulaştırma kendilerini ise tatmin etme yoluna giderler. Daima kötü örneklerden hareketle inanmayan insanların inanan insanlara nazaran daha dürüst daha doğru daha erdemli ve daha entelektüel olduğu zannına kapılırlar. İstisnaları muhakkak olmakla birlikte genellikle büyük çoğunluğu inançlı insanları eleştirir ve inançlı olan tek bir kimseye bile saygı duymamasına hatta tahammül edememesine rağmen kendisine ve inançlarına saygı gösterilmesini beklerler. İnançlı insanları cahil, yaptıklarını ise alay konusu edinirler.

 

Gerçeklerden, pozitif olgulardan bahseden insanlar daima dürüsttürler. Masallardan bahseden insanlar da yalancıdırlar. Pozitiviteyi bırakıpta kaf dağındaki elma masalı ile avunmak ne derece dürüstlüktür. Cennette kız kapacağım diye aç kalmak, yerlerde yuvarlanmak (lat ve uzzanın karşısında yere kapanmak gibi) ne derece pozitiftir.

 

Özellikle günümüzde Allah’ın yeterince tanınıp bilinmiyor olması ve yanlış dini bilgilere sahip olunması yüzünden arayış içinde olan gençleri etkilemek ve inançsızlığı maharetmiş gibi göstermek uğruna çeşitli faaliyetler gösteren çevreler ve internette yayın yapan siteler Allah’a ve Kur’an’a iftiralarla doludur.

 

Yanlış;

Yanlış biliyorsun; Alllah bilinemezliğini kendisi söylüyor zaten. Hakim sınıfın kurnazlığıdır bu. Sen ise tanıyıp bilmekten bahsediyorsun. Bilinse idi art niyet gizi çözülecekti elbette. Ona atfedilen hükümler ve yaptırımlar sömüren kesimin hükümleridir. Samimi olarak niyetleri araştır istersen göreceksin.

 

Bu gibi çevrelere verilecek en güzel cevap Müslümanların bilinçlenmesi ve doğru bilgilerle kendilerini yetiştirerek örnek olması olacaktır. Ateist olan insanlara karşı güzel sözle öğüt vermek ve belki gerçekleri görebilirler umuduyla imkânlar ölçüsünde bilgilendirmek yerinde bir davranış olacaktır. Ancak unutulmaması gereken bir gerçeği göz ardı etmemek gerekir. Hidayeti dilediği takdirde verecek olan Allah’tır. Kula düşen diğer ibadetlerde olduğu gibi ihlâslı bir şekilde örnek bir Müslüman olarak dinin yaşanması ve anlatılmasıdır. Bu yapılırken Allah’ın işini Allah’a kulun işini kula bırakmak ve dine karşı saygısızlık etmediği müddetçe kimseyi inançlarından dolayı yargılamamak gerekir. Kişi inanmak ya da inanmamak da serbesttir. Kendisine emanet olarak verilen hayatını nasıl kullandığının hesabını sadece Allah’a verecektir. Bu bilinçle hareket etmek daha doğru ve yerinde bir davranış olacaktır.Tüm bunların sonucunda insan kendini şu soruyu sormaktan alıkoyamamaktadır. İnsanlar nasıl olurda bunca gerçeği görmezlikten gelir ve hayatları üzerine kumar oynayarak adeta kendi elleriyle kendilerini asarlar? Neden?

 

Burada da insanlığın mutsuzluğu ile ilgili dayatma ve yaptırımlara adeta tellalık yapılmış. Hiç kimsenin 1400 yıl önceki ortaçağ arap cincilik kültürü ile rantçı kesimin dayatma ve çıkarlarına boyun eğecek hali yoktur.

Çağımız bilim çağıdır. Bilimin ışığında, tüm insanlıkça genel kabul gören evrensel kültür/ahlak tek alternatiftir. Güncel doğruluğu olan da budur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

allah.gen.tr/?p=265 adresinden alıp buraya yapıştırılan yazıya cevabım:

Yanlış; İnançlar çıkarcı kesimlerin rant sağlama amacı ile hayallerinde canlandırdığı bir yaratıcı ve onu temsil eden kişi yada kişileri de kullanarak, kendi yerel kültürlerin ezilen kesime dayatma olarak uygulamasıdır. İncelendiğinde çok bariz olarak gözükecektir.

Yanlış; Dünyadaki tüm din anlayışları, madde ve insan mutluluğunu kaynak almadığı için, sağlam temeller üzerinde değildir. Madde karşıtı yaratıklardan bahsedip, insan mutluluğunu eza ve cefa ile sağlamaya çalıştıkları içinde mantık dışıdırlar. Kur'an'da ve diğer kutsal kitaplarda bunları net olarak görmek mümkündür.

Yanlış; Her toplumun kendi kültürlerine benzer yaratıcı inançları vardır. Allah inancını da, araplar kendi kültürleri ile oluşturmuşlardır. Yüzlerce arap ahlakının vasıfları ile tasfir etmişlerdir. Bunlardan bazıları; Azaplandıran, hor ve aşağılık kılan, intikam alan, kahredici olan, saptıran, zorluk ve sıkıntı veren, tuzak kuran, korkutan, ağlatan, övülmeyince küsen vs. vs. Kuran'ı anlayarak okuyanlar bunları bilirler.

Yanlış; Son yıllarda kat edilen gelişmeler sadece maddyi, yapısını ve diyalektik gelişimini bahsetmektedir. Bu gelişmeleri ruhlarla, cinlerle fizik ötesi ile bağdaştırmanız çok ilginç. Sağlıklı bir insanın yapabileceği bir şey değil bu.

Bilim ruhla, cinle, şeytanla, masallarla değil maddeyle, maddeyle birlikte yaşam halindeki insanın mutluluğu ile ilgilenir. Madde ötesi ile cinciler ve masalcılar ilgilenirler.

Yanlış;

Bilimsel çalışmalar bu güne kadar madde dışı olan her hangi bir şeyi algılayamamıştır. Bilimin dili olan bilimsel düşünce, mantık, ve felsefe ise buradan hareketle madde dışı herhangi bir olgunun olamayacağını bilimsel ilkeler çerçevesinde haklı ve gerekli olarak izahını yapar. Bilim, mantıksız, felsefesiz olamaz. Dili olmayan, kendini anlatamayan bilim olamaz.

Yanlış;

Bilimin ilk şartı şartlanmamışlıktır. Aksine, değişmez hükümler şartlanmışlıktır. Görünmeyen nesneleri görür gibi kabullenmek, böyle bir psikoloji içerisinde olmak, şizofrenik hastalıktır.

Maddenin gelişimi sürecindeki gerek mükkemmellikler, gerekse de olumsuz görüntüler maddenin diyalektik gelişimidir. Bilim deneyini yapar, yasasını yapar, materyalist mantık ve felsefede bu değerlerin izahını yapar. Çöken; bilim karşıtı, madde dışı masallardır.

Hiçte öyle değil ; Tapınır tapınır daha sonra da gerçek hayata döndüğünüzde de tüm yaşantınız maddedir. Kendini geliştirememiş insanlar gerçekleri kabullenmeyecek kadar nankördürler.

Böyle mantıksız ve despotist bir otorite ancak sömüren kesimin yaptırımlarıdır. Birbirimizi kandırmayalım. Allahın insanlara sıkıntısı olamaz. Sıkıntılar hakim sınıfın sıkıntılarıdır. Yiğit insanların baş kaldırısı hakim sınıflaradır. İnançlar hakim sınıfların uyutmacası/aldatmacasıdır.

Yukarda da söylediğim gibi bozuk psikoloji; duyumlarla, deneylerle algılanamayan uğraşlar, nankörlük te; olan gerçekleri inkardır. Bunun adına da nörolojik rahatsızlık denir.

Gerçeklerden, pozitif olgulardan bahseden insanlar daima dürüsttürler. Masallardan bahseden insanlar da yalancıdırlar. Pozitiviteyi bırakıpta kaf dağındaki elma masalı ile avunmak ne derece dürüstlüktür. Cennette kız kapacağım diye aç kalmak, yerlerde yuvarlanmak (lat ve uzzanın karşısında yere kapanmak gibi) ne derece pozitiftir.

Yanlış;

Yanlış biliyorsun; Alllah bilinemezliğini kendisi söylüyor zaten. Hakim sınıfın kurnazlığıdır bu. Sen ise tanıyıp bilmekten bahsediyorsun. Bilinse idi art niyet gizi çözülecekti elbette. Ona atfedilen hükümler ve yaptırımlar sömüren kesimin hükümleridir. Samimi olarak niyetleri araştır istersen göreceksin.

Burada da insanlığın mutsuzluğu ile ilgili dayatma ve yaptırımlara adeta tellalık yapılmış. Hiç kimsenin 1400 yıl önceki ortaçağ arap cincilik kültürü ile rantçı kesimin dayatma ve çıkarlarına boyun eğecek hali yoktur.

Çağımız bilim çağıdır. Bilimin ışığında, tüm insanlıkça genel kabul gören evrensel kültür/ahlak tek alternatiftir. Güncel doğruluğu olan da budur.

sayın bilimselci;

türkçede ne kadar ''yanlış ''kelimesi varsa kullanmışsınız herşey size veya bilime göre yanlış .doğru olan tek şey madde ise madeden öncesini bi anlatında dinleyelim burda..diceksiniz ki ondan öncesini kimse bilemez bilemeyiz .bilemediğiniz bişeye inanmayan sizler neden bilime sonuna kadar inanıp peşinde gidiyorsunuz ..nihayetinde bilimin ortaya çıkaramayacağı belkide milyonlarca olay var o zaman ne kadar doğrudur şuan bildikleriniz .bir yerde daha sormuştum cevabı alamadım ..bilim bilim diye çırpınıp duran sizlerede sormak istiyorum;“Madde, bu özelliğini (sadece var olma değil, kendini organize etme) nasıl kazandı?”

 

ve son olarak sayın bilimselcinin dediği gibi kopy paste;(tekrar alıntıya cevap bekliyorum):):)

İnsancı İlke, ateistler tarafından da kullanılan bir argümandır. Ateistler de, yaşamın ortaya çıkabilmesi için evrendeki bu hassas ayarların varlığını görmekte, ancak buna karşı çaresiz kaldıkları için ve bütün bu oluşumları Tanrı’nın varlığına ve kudretine bağlamaktaki çekincelerinden dolayı; bu oluşumların, biz var olduğumuz için gözlemlendiğini, varolmasaydık gözlenemeyeceğini ve dolayısıyla buna şaşırılmaması gerektiğini savunmaktadırlar. İnsancı İlke argümanlarını, Tanrı’nın varlığını kanıtlamada kullanan teistler ise, yaşamı oluşturabilecek bütün bu hassas ayarların ancak üstün bir Yaratıcı’nın eseri olduğunu savunurlar. Bu noktada bir ateistin ve teistin evren üzerinde hiç bir bilimsel bilgiye sahip olmadıklarını farzedelim. Böyle bir durumda bir ateist evrenin tesadüfen ve hiç bir bilinçli müdahale olmaksızın oluştuğunu iddia eder. Buna karşılık bir teist, evrenin bilinçli bir şekilde tasarlandığını savunur. Buna göre ateist, evrende hiç bir hassas ayar olmasını beklemeyecektir; fakat teist, bilinçli bir tasarımı kabul ettiği için evrendeki hassas ayarların olmasını doğal karşılar. Bu hayali ve farazî durumdan çıkıp, gerçek evren tablosunu incelediğimizde ise, evrende teistin beklediği gibi, bir çok hassas ayarın varlığını ve evren tablosunun, ateistik hayaller ile örtüşmediğini görürüz. İnsancı İlke ile ortaya konan tüm veriler, bu hassas ayarların matematiksel bir çerçevede görülmesini sağlar. Evrendeki mevcut tabloyu bilmeyen bir teist ve ateistin, evren karşısındaki tavrının ne olacağını tahayyül etmemiz; İnsancı İlke’nin gerçekte bu iki taraftan hangisini desteklediğini daha kolay anlamamızı sağlayacaktır. İnsancı İlke’nin bizi ulaştırdığı bazı önemli sonuçlar aşağıdaki şekilde sıralanabilir:

 

1. Evrenin kanunları bilinçli bir şekilde tasarlanmıştır. Bu kanunlar, maddeye içkin olduğu için, bunların bilinçli yaratılışı, maddenin yaratılışı demektir.

 

2. Evrendeki oluşumlar, çok kritik ayarlar ile hassas bir düzen içinde tasarlanmıştır. Tanrı’nın evreni bilinçli bir şekilde yarattığını söyleyen teistlerin beklentisi ile evrendeki tablo tam bir uyum içindedir.

 

3. İçinde yaşamın oluşabileceği bir dünyanın tesâdüfen oluşması, matematiksel olarak ihtimâliyet hesapları açısından imkânsızdır. Kısacası evrendeki bilinçli tasarım, söylemsel spekülasyonlarla değil, matematiksel objektif deliller ile temellenmektedir.

 

4. Evrenin yaşından, büyüklüğüne, Dünya’nın Güneş’e göre konumundan Ay’a göre konumuna, suyun tasarımından karbon atomunun tasarımına, protonun elektrik yükünden elektronun kütlesine kadar önceden insan için anlamsız olan tüm oluşumların, çok hassas ayarlarla ve Dünya’da canlılığın varolabileceği şekilde düzenlenmiş olduğu görülmüş ve insan için anlamsız olan şeyler anlam kazanmıştır.

 

5. İnsanın, içinde yaşadığı dünya ve diğer canlılar ile çok mükemmel bir uyum içinde olması, ayrıca bilinçli bir varlık olarak bütün bu oluşumları gözlemleyebiliyor ve hizmetine sunulmuş bütün nimetlerden faydalanıyor olması, Tanrı’nın yaratılıştaki inâyetini açıkça ortaya koymaktadır. Modern bilimsel verilerin ortaya koyduğu İnsancı İlke, evrendeki tüm bu oluşumların hikmetini daha iyi değerlendirmemizi ve aşağıdaki Kur’ân-ı Kerîm ayeti gibi daha pek çok âyette bizlere işaret edilen mânaları daha iyi kavramamızı sağlamaktadır.

 

saygılar...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

mantığına şu şoruyu sormadınızmı hiç;

 

 

eğerki Allah görünüp dokunulup tık tık yapınca senin dinleyip yukarı aşağı hareket ettirebileceğiniz bir Varlık olsa idi ne gerek kalırdı bunca fasfataya değilmi?

 

Badican

 

Bunu gerçeğin tasvirini yapmak için anlatmıştım ama yinede siz öyle anlayın önemli değil.

 

Kainatıda elimizle kaldırıp indiremiyoruz ama varlığını hissedebiliyoruz görebiliyoruz, materyallerle muhatap halindeyiz.

 

Zaten kimse Allah'ın kendini göstererek kanıtlamasını istemiyor, örneğin Kur'anda mükemmel birkaç mucize göstermesi yeterli olabilir, yada Kur'ana tartışılamayacak, olumsuz inanca imkan vermeyecek bir mükemmellik yapısı kazandırabilir. Yada aklınıza gelen başka mükemmel şeylerde olabilir, bunlar bize dinin doğruluğunu kanıtlayan şeyler olabilirr, ama maalesef böyle hiçbir bilgi veri yaşam yok !

 

yani dünyaya gelişinden ölümüne kadar olan hayatında herkez bir herkez eşit katili küfür edeni tecavüzcüsü hırsızı hayat kadını vs vs..bunca insan sedece yok olacak ölemi ...

 

eğer bu sorya cevabınız varsa dicek bişey bulamıyorum size...

 

o zaman herkez yattığı yerden kazansın çalışmasın hırsızlık yapsın küfür etsin cinayet işlesin nasıl olsa sonunda bir hesap sorulamıcak!!!

 

Hukuk sistemini okuyunuz

 

saygılar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

orkideler1nf1.jpg

 

Resimlerin copy pasteliğini tartışarak gözden düşürmeye çalışmayın. Orkidenin bir çiçek olduğunu gözünün,kulağının,aklının olmadığını biliyoruz. Orkide hem dişi arının vücudunun bire bir maketini yapıyor hem de dişi arının salgıladığı kokuyu salgılıyor. Böylece erkek arıyı kendine çekiyor. Erkek arı dişi arı zannettiği maketle çiftleşmeye çalışırken üzerine orkidenin tozları yapışıyor ve başka bir çiçeğe gittiğinde döllenme gerçekleşiyor.

Sorular:

Orkide hangi gözle arıyı görmüştür?

Hangi burunla dişi arının kokusunu duymuştur?

Hangi akılla dişi arı maketi projesini hazırlamıştır?

Hangi elle bu projeyi gerçekleştirmiştir?

Ateizm bu işte bir mantık görüyorsa bu mantık kime aittir? Çiçeğin köküne mi? DNAsındaki atomlara mı? Tür mantığına mı?

Yoksa hala bir mantık yok tesadüf mü diyeceksiniz?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

orkideler1nf1.jpg

 

Resimlerin copy pasteliğini tartışarak gözden düşürmeye çalışmayın. Orkidenin bir çiçek olduğunu gözünün,kulağının,aklının olmadığını biliyoruz. Orkide hem dişi arının vücudunun bire bir maketini yapıyor hem de dişi arının salgıladığı kokuyu salgılıyor. Böylece erkek arıyı kendine çekiyor. Erkek arı dişi arı zannettiği maketle çiftleşmeye çalışırken üzerine orkidenin tozları yapışıyor ve başka bir çiçeğe gittiğinde döllenme gerçekleşiyor.

Sorular:

Orkide hangi gözle arıyı görmüştür?

Hangi burunla dişi arının kokusunu duymuştur?

Hangi akılla dişi arı maketi projesini hazırlamıştır?

Hangi elle bu projeyi gerçekleştirmiştir?

Ateizm bu işte bir mantık görüyorsa bu mantık kime aittir? Çiçeğin köküne mi? DNAsındaki atomlara mı? Tür mantığına mı?

Yoksa hala bir mantık yok tesadüf mü diyeceksiniz?

 

Bugün bilinmeyen şeyler yarının bilinenleridir.

Bugün bilinmeyen şeylere ilahlar yapıyor denmez.

 

Eskiden yanardağ patlayınca insanlar ilahların öfkelendiğini sanıyorlarmış.

Aynı senin sorduğun soruyu onlar da sormuşlar:

 

Yanardağ durup dururken neden ateş kusmaya başlamıştır?

Yanardağın aklı var mı? Yok bu tankdir de bunu bir güç yapmış olmalı?

Yanardağın patlamasına tesadüf diyebilir miyiz? Hayır.

Yanağdağın ateş püskürmesini ilahlar sağladı.

 

Dün ilk insanların yanardağ karşısında gösterdikleri tepki ile, bugün senin arı ve orkide arasındaki ilişkiye gösterdiğin tepki aynı: Açıklama aramak yerine hazır ve kolay cevaba koşuyorsunuz: Orkideye imitasyon yapma yeteneğini Zeus vermiş. Harkulade bir cevap yani.

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

orkideler1nf1.jpg

 

Resimlerin copy pasteliğini tartışarak gözden düşürmeye çalışmayın. Orkidenin bir çiçek olduğunu gözünün,kulağının,aklının olmadığını biliyoruz. Orkide hem dişi arının vücudunun bire bir maketini yapıyor hem de dişi arının salgıladığı kokuyu salgılıyor. Böylece erkek arıyı kendine çekiyor. Erkek arı dişi arı zannettiği maketle çiftleşmeye çalışırken üzerine orkidenin tozları yapışıyor ve başka bir çiçeğe gittiğinde döllenme gerçekleşiyor.

Sorular:

Orkide hangi gözle arıyı görmüştür?

Hangi burunla dişi arının kokusunu duymuştur?

Hangi akılla dişi arı maketi projesini hazırlamıştır?

Hangi elle bu projeyi gerçekleştirmiştir?

Ateizm bu işte bir mantık görüyorsa bu mantık kime aittir? Çiçeğin köküne mi? DNAsındaki atomlara mı? Tür mantığına mı?

Yoksa hala bir mantık yok tesadüf mü diyeceksiniz?

 

Sürekli mantıktan bilimsellikten,ve gerçeklilikten dev vururlar ama ne hiktmese yaradılışa sıra gelince tesadüf deyip işin içinden çıkmaya çalışırlar ;)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sürekli mantıktan bilimsellikten,ve gerçeklilikten dev vururlar ama ne hiktmese yaradılışa sıra gelince tesadüf deyip işin içinden çıkmaya çalışırlar ;)

 

Yağmur tesadüfle mi yağıyor?

Yanardağ tesadükle mi patlıyor?

 

Bunları ilahlar mı yapıyor?

 

Saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sürekli mantıktan bilimsellikten,ve gerçeklilikten dev vururlar ama ne hiktmese yaradılışa sıra gelince tesadüf deyip işin içinden çıkmaya çalışırlar ;)

Din televizyonlarına bir bakın hepsi mübarek discovery yada national geographic gibi bilim kanallarını bile sollamışlar. Sanki din değilde hepsi bilim kanlı adeta. Üstelik bunu hiç yüzleri kızarmadan gavur dedikleri kafirlerin bilimsel çalışmalarından alarak yapıyorlar. Yani sürekli bilimden dem vururlar. mantıktan söz ederler. gerçeklikten dem vururlar. Yaradılışa gelincemi?

Sürekli mantıktan bilimsellikten,ve gerçeklilikten dev vururlar ama ne hiktmese yaradılışa sıra gelince ALLAH deyip işin içinden çıkmaya çalışırlar ;)

 

Forumlarda din savunanlarında yaptığı hemen hemen aynı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Din televizyonlarına bir bakın hepsi mübarek discovery yada national geographic gibi bilim kanallarını bile sollamışlar. Sanki din değilde hepsi bilim kanlı adeta. Üstelik bunu hiç yüzleri kızarmadan gavur dedikleri kafirlerin bilimsel çalışmalarından alarak yapıyorlar. Yani sürekli bilimden dem vururlar. mantıktan söz ederler. gerçeklikten dem vururlar. Yaradılışa gelincemi?

Ne diyelim bilim doğru yolu buluyor herhalde. Bilimin baştan beri böyle bir kaygısı yoktu ama evrim teprisi... Unutmayınız ki "sizin" gavur dedikleriniz İbn-i Sina'ları okuyarak geldiler bugünlere.

 

Forumlarda din savunanlarında yaptığı hemen hemen aynı.

Başlığa bakarsanız din savunusu değil ateizm eleştirisi yapıyoruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dünyadaki tüm din anlayışları, madde ve insan mutluluğunu kaynak almadığı için, sağlam temeller üzerinde değildir. Madde karşıtı yaratıklardan bahsedip, insan mutluluğunu eza ve cefa ile sağlamaya çalıştıkları içinde mantık dışıdırlar. Kur'an'da ve diğer kutsal kitaplarda bunları net olarak görmek mümkündür.[/color][/size][/font][/b]

 

Sayın bilimselci bu forumda daha önce de sordum ama bir yanıt alamadım. Madde nedir? bir tarifini yapar mısınız? Madde ve mantık kelmelerini bir arada kullandığınıza göre birşeyler biliyorsunuz galiba diye düşündüm.

 

Yanlış;

Bilimin ilk şartı şartlanmamışlıktır.

 

Evet haklısınız. İllaki Allah yoktur diye felsefe yapanlara bunu anlatmak lazım.

 

Aksine, değişmez hükümler şartlanmışlıktır. Görünmeyen nesneleri görür gibi kabullenmek, böyle bir psikoloji içerisinde olmak, şizofrenik hastalıktır.

 

Evet maddeden başka yoktur gerçekten değişmez hükümlere güzel örnek. Evet evrenin her yanını bütün zamanları görüyor gibi böylesine hüküm vermek de şizofrenik bir hastalıktır.

 

Maddenin gelişimi sürecindeki gerek mükkemmellikler, gerekse de olumsuz görüntüler maddenin diyalektik gelişimidir. Bilim deneyini yapar, yasasını yapar, materyalist mantık ve felsefede bu değerlerin izahını yapar. Çöken; bilim karşıtı, madde dışı masallardır.

 

Evet çökmüş ama ne çökmüş bilemiyorum. Diyalektikte Stalinin kaldırdığı yadsımanın yadsınması var mıydı yok muydu içinde?

O tartışma sürüyor mu hala. Üç değişmez kanun evrensel her yerde geçer kanun di mi? Vay be ne kanunlar ama. Nereye gidersen git heryerde geçer kanunlar. Asıl hurafeciler ortada.

 

Hiçte öyle değil ; Tapınır tapınır daha sonra da gerçek hayata döndüğünüzde de tüm yaşantınız maddedir. Kendini geliştirememiş insanlar gerçekleri kabullenmeyecek kadar nankördürler.

 

Bu masalları da aşıp hayatta herşeyin bir masal olduğunu anlayacaksınız umarım birgün. Her felsefenin neo'su çıktı savunduğunuz görüşün yok mu hala yeni modeli? Değiştirmek lazım. Bütün Türk halkına söylüyorsunuz bu lafları dikkat.

 

Böyle mantıksız ve despotist bir otorite ancak sömüren kesimin yaptırımlarıdır. Birbirimizi kandırmayalım. Allahın insanlara sıkıntısı olamaz. Sıkıntılar hakim sınıfın sıkıntılarıdır. Yiğit insanların baş kaldırısı hakim sınıflaradır. İnançlar hakim sınıfların uyutmacası/aldatmacasıdır.

 

Köleci sistemi niye köleler yıkmadı tartışması sürüyor mu hala? Ben ayrılalı epey oldu da. Anlamışsınızdır herhalde ben dönek diye tabir ettiklerinizdenim. Çok dönmedim ama sömüren burjuva lafzınıza hala katılıyorum.

 

Yukarda da söylediğim gibi bozuk psikoloji; duyumlarla, deneylerle algılanamayan uğraşlar, nankörlük te; olan gerçekleri inkardır. Bunun adına da nörolojik rahatsızlık denir.

 

****Nöroloik rahatsızlık hmm. Bir doktora gideyim.

 

Gerçeklerden, pozitif olgulardan bahseden insanlar daima dürüsttürler. Masallardan bahseden insanlar da yalancıdırlar. Pozitiviteyi bırakıpta kaf dağındaki elma masalı ile avunmak ne derece dürüstlüktür. Cennette kız kapacağım diye aç kalmak, yerlerde yuvarlanmak (lat ve uzzanın karşısında yere kapanmak gibi) ne derece pozitiftir.

 

Yalancıya inanan saflarız hmm. Sen de masallardan bahsediyorsun burada. Bahsetmek ayrı masal anlatmak ayrı anlamdadır unutma. Ama üstadın marks bile yalancı demez onlara toplumun bir ihtiyacını karşılıyorlar der. Sen daha oralara gelmedin herhalde. Dürüstlük hmm. Ahlak mı? Ahlaksız davrananları bir şekilde korkutmak lazım. Üstadının unuttuğu noktalardan biri de bu. Ama din olmayınca ne yapsınlar karşıdevrimci deyip sallandırmışlar. Korkutan yani kaf dağının ardındaki öcü onlar olmuş. İbadetleri de alaya almışsın neyse **********. Vermeyince mabud neylesin mahmut.

 

Yanlış;

Yanlış biliyorsun; Alllah bilinemezliğini kendisi söylüyor zaten. Hakim sınıfın kurnazlığıdır bu. Sen ise tanıyıp bilmekten bahsediyorsun. Bilinse idi art niyet gizi çözülecekti elbette. Ona atfedilen hükümler ve yaptırımlar sömüren kesimin hükümleridir. Samimi olarak niyetleri araştır istersen göreceksin.

Araştırır da bulabileceği fazla birşey yok. İnançların kullanıldığını bulur yanlış olduklarını değil.

 

Burada da insanlığın mutsuzluğu ile ilgili dayatma ve yaptırımlara adeta tellalık yapılmış. Hiç kimsenin 1400 yıl önceki ortaçağ arap cincilik kültürü ile rantçı kesimin dayatma ve çıkarlarına boyun eğecek hali yoktur.

Allah'ın hükmü bu ahir zaman İslamiyetin yükselişine sahne olacak. Hazırlansan iyi olur.

 

 

Çağımız bilim çağıdır. Bilimin ışığında, tüm insanlıkça genel kabul gören evrensel kültür/ahlak tek alternatiftir. Güncel doğruluğu olan da budur.

Doğru çağ bilim çağı. Bilim eleştiri demek. Dini eleştirdiğin gibi marksı da eleştirebiliyor musun o zaman o evrensel ahlaktan birşeyler kaptığını söyleyebilirim. Evrensel ahlak evet. Çok uğraştık şu ahlak kurallarına uyun diye ama neden dediler votka fıçısı olup gittiler.

 

Bilimselci nikiyle yaptığınız ********* çok bilimsel olmuş tebrik ederim. Bilim hayatınızda başarılar dilerim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayın bilimselci bu forumda daha önce de sordum ama bir yanıt alamadım. Madde nedir? bir tarifini yapar mısınız? Madde ve mantık kelmelerini bir arada kullandığınıza göre birşeyler biliyorsunuz galiba diye düşündüm.

 

Cevapların polemiğe kaçmış, aşırı olanları da yıldızlanmış ama neyse. Bizler polemiklere alışkınız (zaten becerebildikleriniz bu) Madde hakkında çok yazıldı çizildi ama cinci anlayışla yazılmadığı için anlayabileceğinizi beklemeyin. İnsanların anlayışlarını gaz maske filtrelerine benzetiyorum. Bazı filtreler yapılarından dolayı bazı gazları geçirir diğerlerini geçirmez. İnsan anlayışı da öyle nasıl yapılanmışsa algısı öyle olacaktır.

Bu sizin içinde geçerli diyecek olursan, cevabım şu. Bilimsel düşünen insan her algıya açıktır ama bir şartla. Birincisi duyumları ile algılaması gerekir. İkincisi de algıladıklarını da yine deney ve gerçekçi mantık testinden geçirmesi gerekir.

Madde hakkında en somut bilgileri, buraya tıklayarak edinebilirsin.

http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipake...dde/atom_m.html

 

Evet maddeden başka yoktur gerçekten değişmez hükümlere güzel örnek. Evet evrenin her yanını bütün zamanları görüyor gibi böylesine hüküm vermek de şizofrenik bir hastalıktır.

 

 

Bu bir bilinçli cevap değil ki bir maddeci için. Maddeci elbette görünmeyen olgularla da ilgilenir ama onlar maddenin diğer halleridir. Akı, akıl, elektrik, gaz, ışınlar, kuantum parçacıklar vs. Evrende görebildiği yerleri görmek ve delilerle zamanlara ulaşmak bilimsel çalışmalardır.

Tekrar ediyorum evrende cinlerin, görünmeyen varlıkların dolaşarak evrenin düzenini sağladığını iddia etmek şizofrenik hastalıktır, Arapların ortaçağ yerel kültürleridir.

 

Evet çökmüş ama ne çökmüş bilemiyorum. Diyalektikte Stalinin kaldırdığı yadsımanın yadsınması var mıydı yok muydu içinde?

O tartışma sürüyor mu hala. Üç değişmez kanun evrensel her yerde geçer kanun di mi? Vay be ne kanunlar ama. Nereye gidersen git heryerde geçer kanunlar. Asıl hurafeciler ortada.

 

Maddeciler için Stalin ve diğerlerinin görüşleri tabu değildir. Yanlışları ve doğruları mutlaka vardır. Hatta, bilimle uğraş içerisinde olan teistlerin bile katkıları vardır. Önemli olan onların bilgilerinin bilimsel ilkelere uygunluğudur. Maddecilikte değişmez hükümler yoktur.

 

Bu masalları da aşıp hayatta herşeyin bir masal olduğunu anlayacaksınız umarım birgün. Her felsefenin neo'su çıktı savunduğunuz görüşün yok mu hala yeni modeli? Değiştirmek lazım. Bütün Türk halkına söylüyorsunuz bu laflara dikkat.

 

Lafa bak, hizaya gel. Demekki bizi masala davet ediyorsun. Yanılmamışız. Bin bir gece masallarında cinlerle yaşamak bizim işimiz değil. “Tapınıp tapınıp gerçek hayata dönersiniz” ithamım; "cinci Arap kültürü"ne takan masalcı Türklere elbette. Ama masalcı olmayan milyonlar da var. Onları nereye koymalıyız. Ortak tanıdıklarımızdan bahsedelim. Gelincik, Muki, La boheme, Gecekuşu, Yamyam, Dipnot, Abraham, Erdoğan, Brain Slapper, Tarafsız, Katakuta, ve bendeniz Bilimselci. Bizlerin Türklüğünden şüphemi duyuyorsun ? Hatta ismi geçen bizlerin, "cinci Arap kültürü"nü benimsemeyerek, sizlere oranla daha katıksız Türk olduğumuzu söyleyebilirim.

 

Köleci sistemi niye köleler yıkmadı tartışması sürüyor mu hala? Ben ayrılalı epey oldu da. Anlamışsınızdır herhalde ben dönek diye tabir ettiklerinizdenim. Çok dönmedim ama sömüren burjuva lafzınıza hala katılıyorum.

 

Tabiki cinci zihniyetle anlamadan ayrılmışsın. Hiç kimse ideolojisini köleler üzerine kurmamıştır. Sen bunu da yanlış anlamışsın. Devrimleri aydınlar yapar. Aydınların içerisinde köle, işçi, köylü, memur, ve hatta burjuva bile vardır.

Filtre yapın, gerçekleri dışarıda bırakıyor şüphesiz. Bin bir gece masalları dünyasında sana mutluluklar. Keşke bu tür insanlar için yapacak bir şeylerimiz olsa..

 

****Nöroloik rahatsızlık hmm. Bir doktora gideyim.

 

Çok yaralı olacağına inancım tam. Hiç olmazsa masallar dünyasından arınırsın. Cinlerle uğraşmazsın.

 

Yalancıya inanan saflarız hmm. Sen de masallardan bahsediyorsun burada. Bahsetmek ayrı masal anlatmak ayrı anlamdadır unutma. Ama üstadın marks bile yalancı demez onlara toplumun bir ihtiyacını karşılıyorlar der. Sen daha oralara gelmedin herhalde. Dürüstlük hmm. Ahlak mı? Ahlaksız davrananları bir şekilde korkutmak lazım. Üstadının unuttuğu noktalardan biri de bu. Ama din olmayınca ne yapsınlar karşıdevrimci deyip sallandırmışlar. Korkutan yani kaf dağının ardındaki öcü onlar olmuş. İbadetleri de alaya almışsın neyse **********. Vermeyince mabud neylesin mahmut.

 

Bizlere kim bilimselliğe uygun bir şeyler söyleyip anlatırsa onlardan yararlanırız. Onlara sevgi gösteririz. Üstadlık anlayışı şeyhlikle özdeş değildir bizler için. Korkutarak ahlak edindirmek sizin kitabınızda. Ahlak insanlığın mutluluğu referans alınarak ilkelendirilir. Çinde budha heykellerinin önüne ıslanmış pirinç koyarlar. Bu da bir nevi ibadet türü.

Alay etmiyorum. Sadece garip karşılıyor ve üzülüyorum. Sizler için inançların gerçek yüzünü tanıtmamız tümüyle alay.

 

Araştırır da bulabileceği fazla birşey yok. İnançların kullanıldığını bulur yanlış olduklarını değil.

 

Yanlış olduğunu da bulacaktır. Çünkü yüzlerce inançta biri birileri için “yanlış” teşhisi koyacaktır. En azından bu da bir insan özüne ait “benci” yaklaşımdır.

Doğru çağ bilim çağı. Bilim eleştiri demek. Dini eleştirdiğin gibi marksı da eleştirebiliyor musun o zaman o evrensel ahlaktan birşeyler kaptığını söyleyebilirim. Evrensel ahlak evet. Çok uğraştık şu ahlak kurallarına uyun diye ama neden dediler votka fıçısı olup gittiler.

 

Bilimselci nikiyle yaptığınız ********* çok bilimsel olmuş tebrik ederim. Bilim hayatınızda başarılar dilerim.

 

Bilimselci nick'i kullanan birisinin metafizik görüşleri de savunmasınımı istiyorsun ? Bu olabilirmi ?

Yukarda söylediğim gibi, bizler için tabu ideoloji yoktur. Bilim yasaları bile. Şüpheyle fakat güncel doğrular olarak görürüz. Değişebilirliğine inanırız.

Bende sana masal yaşamında başarılar dilerim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Madde hakkında en somut bilgileri, buraya tıklayarak edinebilirsin.

Sayın bilimselci çok basit bir soru sordum madde nedir diye. O sitedeki sayfaları tek tek kopyalayıp okudum. Ama şizofrenik zeka işte anlayamadım. Siz açıklarsınız bana demiştim ama nafileymiş. Her maddeci gibi maddenin ne olduğunu bilmiyorsunuz galiba.

 

Alay etmiyorum. Sadece garip karşılıyor ve üzülüyorum.
Tekrar ediyorum evrende cinlerin, görünmeyen varlıkların dolaşarak evrenin düzenini sağladığını iddia etmek şizofrenik hastalıktır,

 

Alay etmiyorum derken bile alay edilmez yani. Size yakıştıramadım sayın bilimselci. Evrensel ahlak sizin gibi inanmayanlara şizofrenik deyin mi diyor? Lütfen doktor bile hastasına sen şizofrensin demiyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Madde nedir ?

 

Duyu organlarımızla algıladığımız herşeye madde denir

 

bilinen 3 hali vardır, katı, sıvı ve gaz

saygılar

 

Madde bizim algılamamıza mı bağlı? Duyu organlarımız yoksa madde yok mu? Yoksa madde bizim dışımızda yok diyorsun. Varsa var olan bu maddeyi bir tarif eder misin? Bizim algımızdan bağımsız olarak madde nedir?

Üç hali var demişsin ama bunlar adı üzerinde onun özellikleridir. Ne olduğunun tanımı değil.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Madde bizim algılamamıza mı bağlı?

 

evet

 

Duyu organlarımız yoksa madde yok mu? Yoksa madde bizim dışımızda yok diyorsun.

 

Duyu organlarımız olmadan maddenin var olup olmadığını bilemeyiz

 

Varsa var olan bu maddeyi bir tarif eder misin? Bizim algımızdan bağımsız olarak madde nedir?

 

Bizim algılarımız dışında hiçbirşeyin varlığı tespit edilememiştir, bu nedenle bizim algılarımız dışındaki maddeyi tanımlayamayız. Çünkü böyle bir yeteneğimiz yok !

 

ama algılarımız dahilindeki maddenin tanımı klasik olarak şudur

 

"boşlukta yer kaplayan, belli bir ağırlığı veya kütlesi olan şeylere madde denir"

 

Üç hali var demişsin ama bunlar adı üzerinde onun özellikleridir. Ne olduğunun tanımı değil.

 

Evet, önce modern tanımını yaptım, sonrada algılanan özelliklerinden bahsettim.

 

saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

evet

Duyu organlarımız olmadan maddenin var olup olmadığını bilemeyiz

Bizim algılarımız dışında hiçbirşeyin varlığı tespit edilememiştir, bu nedenle bizim algılarımız dışındaki maddeyi tanımlayamayız. Çünkü böyle bir yeteneğimiz yok !

 

ama algılarımız dahilindeki maddenin tanımı klasik olarak şudur

 

"boşlukta yer kaplayan, belli bir ağırlığı veya kütlesi olan şeylere madde denir"

Evet, önce modern tanımını yaptım, sonrada algılanan özelliklerinden bahsettim.

 

saygılar.

 

Demek ki maddenin modern tanımdan hareket edersek algı dediğimiz şey madde dediğimiz şeyle münasebetimizde önemli. Peki algı nedir?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Demek ki maddenin modern tanımdan hareket edersek algı dediğimiz şey madde dediğimiz şeyle münasebetimizde önemli.

 

evet doğru, ne varki bunda ! zaten maddeyle başka türlü bir münasebetimiz olmazki !

 

Peki algı nedir?

 

duyu organlarımızdan, beynimize iletilen sinyallerdir.

 

algılanan sinyaller değerlendirme sürecine girer ve bu sinyallere göre beynimizin bütün işlevleri kullanılarak algılarımız sonuçlandırılır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Madde nedir ?

 

Duyu organlarımızla algıladığımız herşeye madde denir

 

bilinen 3 hali vardır, katı, sıvı ve gaz

 

 

saygılar

 

 

Düşünce madde midir?

Ben düşünüyorum ve bu davranışa geçmıyorsa soyuttur,benım düşüncemi duyu organlarınızla algılayamıyosunuz.

Evrende herşey madde ise madde ötesi yok ise,benim düşüncem de duyu organları ile algılanmıyorsa,düşünce diye birşey de yokdur.

O halde benim beynimde ki varlıklara ait bilgiler soyuttur,ve bu bilgileri ben beynımle varlığa verdiğim için bilgi de soyuttur..

Ve olmayan şey in tanımı nasıl yapılabiliyor?

soyut:elle tutulamayan,gözle görülemeyen varlıklara verilen ad.

örneğin:üzülme soyut addır.

Maddesi olmayanı var saymıyorsak neden olmayan şey in tanımı yapılıyor.ve tanımda varlık deniliyor?

Üzüntünün maddesi yoksa üzülmek de olmamalı.Eğer ki maddesi varsa elle tutup gözle göremıyorum.Eğer madde ise niye soyut deniyor?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Düşünce madde midir?

 

Düşünce maddenin sonucudur

 

Ben düşünüyorum ve bu davranışa geçmıyorsa soyuttur,benım düşüncemi duyu organlarınızla algılayamıyosunuz.

 

Düşünmek aldılarga oluşuyor, algılamadan düşünce oluşmaz. Algılar ise duyu organlarından gelir.

 

Evrende herşey madde ise madde ötesi yok ise,benim düşüncem de duyu organları ile algılanmıyorsa,düşünce diye birşey de yokdur.

 

Senin düşüncen duyu organlarınla algılanıyor, sen duyularınla dış ortamı algılıyorsun ve bunları değerlendirerek düşünmüş oluyorsun. Madde dışında düşündüğün herşey hayal kurmaktır.

 

O halde benim beynimde ki varlıklara ait bilgiler soyuttur,ve bu bilgileri ben beynımle varlığa verdiğim için bilgi de soyuttur..

Ve olmayan şey in tanımı nasıl yapılabiliyor?

 

Olmayan şeyin varlığı nasıl iddia ediliyorsa, olmayan şeyin tanımıda yapılabilir, bunlar hayaldir ve normaldir. Olan bir şeyin tanımı ise rahatlıkla yapılabilir, olan bir şey zaten duyularımızla algılanacağı için senin gerçeğini bizde algılayabiliriz.

 

soyut:elle tutulamayan,gözle görülemeyen varlıklara verilen ad.

örneğin:üzülme soyut addır.

Maddesi olmayanı var saymıyorsak neden olmayan şeyin tanımı yapılıyor.ve tanımda varlık deniliyor?

 

Üzülme olayı doğrudur, soyuttur ama aynısını bizde yaşadığımız için, gerçekliğini anlayabiliyoruz,

 

Üzüntünün maddesi yoksa üzülmek de olmamalı.Eğer ki maddesi varsa elle tutup gözle göremıyorum.Eğer madde ise niye soyut deniyor?

 

Üzüntünün maddesi beyin

 

Mıknatısında çekme itme kuvvetini göremiyorsun ama deneyleyerek bunu algılayabiliyoruz.

 

Mıknatıs olmadan çekme itme kuvveti olur mu ? herşey maddeye bağlıdır, üzüntününde kaynağı maddedir.

 

madde sonuç ilişkileri bunlar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.