Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

bahar35040

Φ Üyeler
  • İçerik Sayısı

    22
  • Katılım

  • Son Ziyaret

1 Takip eden

bahar35040 - Başarıları

Çırak

Çırak (3/14)

  • İlk İleti
  • Ortak Nadir
  • İçerik Başlatan
  • Birinci Hafta Tamamlandı
  • Bir Ay Sonra

Son Rozetler

0

İçerik İtibarınız

  1. bahar35040

    İNSANLAR BİLİME NASIL BAKIYOR?

    Sadece şu forumdakileri gözönüne alırsak; 15/08/2007 tarih ve saat 21:10 itibariyle: Güncel Konularda başlık sayısı : 2.302 yorum (ya da sadece yazı yazma) sayısı : 25.303 Havadan Sudan Konularda başlık sayısı : 1.321 yorum (ya da sadece yazı yazma) sayısı : 259.794 Politika Bilimi (ki içeriğinde pek bilim yok) başlık sayısı : 450 yorum (ya da sadece yazı yazma) sayısı : 5.203 Türkiye ve Avrupa başlık sayısı : 73 yorum (ya da sadece yazı yazma) sayısı : 667 Dini Konular başlık sayısı : 1.239 yorum (ya da sadece yazı yazma) sayısı : 33.321 BİLİM - BİLGİSAYAR VE BİLİŞİM DÜNYASI (ana başlık altında bütün ana başlıklar) başlık sayısı : 1.914 yorum (ya da sadece yazı yazma) sayısı : 5.108 diğerlerini yazmaya gerek yok (yanlış anlamayın yukarıdaki tablodan farkı yoktu da ondan). Sadece bu foruma katılanların yaptığı yorumların çok küçük bir bölümünü bilim içeriyor. Bu foruma katılanlar, bilgisayar kullanan/kullanabilen kesim... Bu forumun dışında gerçek çoğunluk var. Burada (kanımca eğitim anlamında daha elit bir ortam olması gereken bir ortamda) bunlar tartışılırsa çoğunluğun olduğu ortamda bilimi telafuz etmek abes kalır sanki. İşin ilginç tarafı tartışılan konunun azlığına karşın verilen cevapların çokluğu... Bu ne anlama geliyor? Bir konuya o kadar çok değinilmiş ki, konu da uzadıkça uzamış, çözüme ulaşılamamış. Hele şu "havadan sudan" konulardaki yorum sayısına bir bakar mısınız? Neyse ben de fazla uzatmayayım. Kanaatimce, bilim ve araştırma konusuna pek meraklı değiliz. Sonu gelmeyen tartışmalarla uğraşmak daha çok hoşumuza gidiyor gibi. Fiziksel yorgunluğu zihinsel yorgunluğa tercih ediyoruz sanki!
  2. bahar35040

    biz kişiliksiz bir halk mıyız

    Bu tür saldırılara cevap vermek marifet değildir. Birey olarak bütünlüğümüzü kabul edip, yaptığımız işi en iyi şekilde yaparak farklı şeyler icat ederek, üretim yapıp satarak, ekonomik bir güç haline dönüşmemiz gerekiyor. Burada yazıp çizip konuşanların cevap vermek adına asli görevi bu olmalı. Sizin bahsettiğiniz lafa lafla karşılık vermek gibi basit cevaplarda, daha vasıdsız kişilerin işi olmalı. Zira ekonomik ve politik gücü olan bir ülkenin her yönden yaptırımıda olur, tarihide değiştirir (hatta değiştirtir). Bu arada dilbilgisi kurallarına göre şive yazıda olmaz "Diyarbakır" özel isimdir. Yazılışı böyle olmalıdır.
  3. Amirlerin istemesiyle kitler kara geçemez. İşçilik maliyetleri haddinden yüksek, "gizli işsizlik" söz konusu. Devlet güvencesine dayalı bir sistemde rekabet olmaz. Yeri sağlam, maaşı sabit kaybedecek birşeyin olmadığı bir ortamda amirler dahil herkes rahat çalışır. Bu ortamda verim mümkün değil. Ayrıca yüksek ve sürekli kontrol halka değil, özel teşebbüslere (üretim sistemlerine) uygulanacak... Tübitak bahsettiğim işi çok rahat yapıyor. Ancak kaynak yeterli/cazip değil. Kitlere kaçan vergilerin bir kısmı bu şekilde teşviğe aktarılabilir. Kontrol mekanizması da gerekirse özelleşsin. Ülkemizdeki tüketici zihniyeti anlamış olmamın güzelliği değil önemli olan. Bunu, içinde bulunan kesimin kabul etmesi gerekir. İlgili kesim içerisinde olmamakla billikte, üretmekte, ürettirmekte ve diğer kesimleride finanse eden bir birey olarak anlamamam mümkün mü?
  4. Sorgusuz sualsiz vergi veren bir vatandaş olarak, faydasını göremediğim kitler üzerindeki kendi payımın satılmasını ve ödediğim vergilerin alt yapı ve ar-ge teşviği olarak özel teşebbüslere yüksek ve sürekli kontrol altında dağıtılmasını talep ediyorum... Devlet güvencesinin varlığına dayanarak işleyen kurumlara, doğru dürüst yönetici atanamayacağını, atansa da bu güvenceye istinaden ilerleyen süreçte, yöneticilerin verimden uzak çalışacağını bildiğim için kendi adıma bunu istiyorum. Satacak şey kalmaması için değer üretilmiyor olması gerekir. Bugün birini satarsın, arkasından (ya da eşzamanlı olarak) başka bir (ya da alternatif) değer oluşturursun. Eğer satılanın yerine daha değerli birşeyler koyamamak korkusu varsa, bunun nedeni üretici değil tüketici zihniyetimizden kaynaklanıyor olmasın sakın...!
  5. Ülkemin değerlerinin başkalarına peşkeş çekilmesine karşıyım, Verdiğim vergilerle benden daha niteliksiz insanların çalıştırılarak benden daha yüksek ücretlerin ödendiği KİT'lere karşıyım. Hele hele işim düştüğünde afra-tafra yapmalarına çok karşıyım. Benim yaptığım işi, Kit'lerde 3-5 kişinin verimsizce yapmasına karşıyım. Çalışanını iş güvencesi var diye, arkasında sendika var diye, başınabuyruk çalışmasına göz yuman, katmadeğer yaratmadan aldığı parayıda beğenmeyen, haline şükretmeyen bireyler haline dönüştüren, Kitlere karşıyım. Her yıl belli bir ödenek ayrılan, yıl içinde ödenekten arttırsa bile, bu ödenekleri bir sonraki yıl kaybetmemek uğruna dibine kadar abuk sabuk alımlarla harcayan Kitlere karşıyım... Böyle çalışacaklarsa, doğru düzgün politikalarla satılsınlar.
  6. Haklısın tıpkısının aynısı, fakat senin kopyala yapıştır yaptığın paragraflarda da çoğul durumlardan "çocuklar", tekil durumlardan "çocuk" diye bahsediyor. Bunun yanı sıra ek bir bilgi: Yorumlamada problem yaşanmaması için belirtiyorum; burada bahsi geçen çocuk 1 adettir. Ancak bu durumda anne ve baba devreye giriyor... Dolayısıyla yaptığın matematik model yanlış...
  7. Diyanetin sayfasında birden fazla durumlarında çocuklar olarak belirtir... "lar" çoğul eki var. bahsi geçen yerde ise "çocuğu" olarak geçer. Burada belirtilen çocuğu -bir adet çocuktur- töhmet altında bırakan yok, kalmak için uğraşıyorsunuz.
  8. Sorun şu ki bahsi geçen ayet buraya kopyala yapıştır yapıldığı gibi değildir. Burada kullanılan ayet ya yanlış/eksik tercüme edilmiştir ya da üzerinde oynama yapılmıştır. Ayetin anne ve baba ile ilgili kısmı şu şekilde açıklanmıştır: "(Ölenin) Bir çocuğu varsa, geriye bıraktığından anne ve babadan her biri için altıda bir, çocuğu olmayıp da anne ve baba ona mirasçı ise, bu durumda annesi için üçte bir vardır." Görüldüğü gibi "bir" sıfatının çıkarılmasıyla anlam karmaşası yaratılarak matematiksel hesaplar peşine düşülmeye çalışılmıştır. Burada payların toplamı 1'i (100%) geçmez, fakat 1'in (100%) altında kalabilir. Aradaki fark mirasçının insiyatifine kalmıştır. Burada bahsi geçenler haklarla ilgilidir. Lütfen eksik ve yanlış bilgi vererek polemik yapmayalım.
  9. "Duyu organları dışında bir veri algılanmaz" ise sayıları bilimsel veri olarak kullanamayacağız demektir. Kullanabilmemiz için her bir sayının madde olarak algılanması ve doğrulanması gerekecektir. Nasıl mı? Örneğin 4 sayısını veri olarak kullanabilmemiz için 4 adet taş görmeli ya da dokunulmalıdır (taş örnektir), her 250000 sayısını algılayabilmek için 250000 adet fasülye, her 2,256879 için bu kadar çöp v.s. v.s. kullanmamız gerekiyor. İşin ilginç tarafı bunları veri olarak algılayabilmemiz için her kullanımda önce maddi olarak algılamamız sonra tekrar doğrulamamız gerekir, çünkü rakamlar madde değildir ya, o bakımdan veri olarak kullanmak istersek bu adetler kadar madde ile doğrulanmalıdır. Mesela; 100000000000000000000000000000 sayısı hiç dorulanmamıştır. Çünkü bu adet kadar hiç bir madde bir araya getirilip doğruluğu kanıtlanmamıştır. Öyleyse bu rakam veri olarak kullanılamaz. Neden? Çünkü duyu organlarımızla algılamamışızdır da ondan... Eğer sayıları veri olarak kabul edemeyeceksek bilimsel ifadelere de ihtiyaç kalmıyor. Bu durumda formel bilimlerin nazarınızda bir anlamı da yok. Gerçi, bilimsel içerikli herhangibir açıklamada öne sürmediğiniz göz önüne alınırsa bol bağlaçlı ve -dir ekli açıklamalardan başka yapacak birşeyde olmuyor haliyle. O'nu bildiğimiz madde olarak algılama çabası; matematik, istatistik ve mantık gibi formel bilimlerin, bilim kategorisinden dışlanması anlamına da geliyor. Bir de bir arkadaş insanlar kocaman makineler yapıyormuş falan diye örnek vermiş ki, akla zarar...
  10. Açıklamalardan da görüldüğü gibi, ateizm; bilimsel hiçbir veriyi öne sürerek şu nedenden ötürü deme temeline sahip değildir. Burada da hiçbir örneği verilmemiştir zaten. Duyu organları dışında herhangi bir veriyi bilimsel kabul etmez. Dolayısıyla formel bilimlerle yapılacak hiç bir açıklama da tatmin edici olmayacaktır. Aciz bünyenin duyuları ile Yaratan'ı aramak; insanın baltayı yaptıktan sonra, baltanın insana minnet duyguları beslemesini beklemesinden çokta farklı birşey değildir. İlgili psikolojik durum; inanmama inancını gösteriyor. Diğer bir deyişle burada da bir inanca dayalı açıklamalar silsilesi söz konusu. Ancak burada bir fark var ki; ateizme göz atarsanız, bu uğurdaki anlatımların tamamı felsefeye dayalı açıklamalardan ibaret. Formel bilimlere soyut gözle bakanların, felsefe ile "demek ki..." , "...dir" gibi bağlaçlar ve ekler kullanarak açıklamalarıda bir o kadar çelişkili kalıyor.
  11. elimizdeki verilerin, ilgili veri olarak değerlendirilememesi, kişisel görüşünüz olmuş. eldeki verileri bu konuda kullanıp değerlendiremeyeceğimiz, ilgi ve alaka kuramayacağımız gibi desteksiz net bir cümle kurgusunu da burda görüyorum. anlaşılan felsefe yoluyla oluşturulmuş cümleler dışında karşı bir sunum yok. karşı görüş; materyalist olmaktan çok, daha bir metafizik kalıyor.
  12. * İlgili sorular bahsini ettiğim tarihi bilimsel kayıtların olmamasından ve istatistiksel hesaplamaların netliğinden tek bir cevap elde edilmesini sağlıyor zaten. * İlgili veriler, oluşumun tesadüfen olmadığını, limitin 0'a gitmesi özelliklede olamayacağı sonucunu da net olarak ortaya koyuyor. * "bizde" derken salt maddeyimi kastediyorsunuz? * katılmakla düşüncenin maddeleri kullandığı anlamıda mı katılmış oluyorsunuz? * birde bu alıntılar yaparak bireysel saldırıları anlamadım. bilimsel olarak daha net sonuçlar elde etmeme rağmen, karşı tez sadece küçük seçmece alıntılarla saldırı yollu olması da anlamsız. bütün varlıklar (sizin deyiminizle; sizler ve bizler) hepimizden daha üst bir varlık tarafından yaratılmıştır. tekrar ediyorum; O, Yaratan olduğu için bizi sınırladığı kapasite kadar algılayabiliriz. 2+2=5 hesaplamasını istediğimiz yazılım gibi.
  13. sonuçta "bilinç" mutlaka olmak zorunda, bilinç içermeyen bir maddenin; bırakın bilinçli bir maddeyi, ne bilinçli ne de bilinçsiz sistemli çalışan salt başka bir maddeyi yaptığı gözlenmemiştir. bilimsel bir çalışma olan tarihe bakılırsa böyle bir kayıt bile yoktur. madde sadece bilincin bir aracı olmuştur. düşünceyi, aklı; beynin faaliyetinin bir sonucu olduğu gibi bir yaklaşımla basitçe geçiştirmek doğru değildir, big-bang'le başlayan ve ilk beynin oluşumundan önceki dönem arasındaki sürede gerkçekleşen sistematik hangi bilinçli varlığın işidir? Başlangıçtan bugüne bu oluşumu belirleyen bilinç kimdedir? Böyle bir sistemin kurulumu için bir bilince ihtiyaç yok ise o zaman (bilimsel bir çalışma olan) istatistiksel olarak böyle bir oluşumun kendi kendine (tesadüfen) oluşma olasılığı limit 0'a giden %lik değerdir. dediğim gibi bizler ancak kavrayabildiğimiz şeyler ölçüsünde yorum yapabiliyoruz. bilgisayara 2+2 nin 5 olduğunu hesaplatan bir programlama yaparsam, kendisine verilen bu yetenek kadar hesaplama yapacaktır. yani ben ne kadar yetenek vermişsem o da o kadar düşünecektir. şu an bizimde durumumuz budur. ne bahşedildi ise o kadar yorum yapılabilir. Ne kadar bilinç o kadar sistemli çalışan madde. Ne kadar düşünce o kadar farklı oluşum, yeni icatlar, yeni tesadüfen olmayan oluşumlar. Ne kadar ekmek o kadar köfte...
  14. Bilimsel bir çalışma olan istatistiğe göre her hangi bir kullanım aracının (mesela balta) tek başına oluşma olasılığının, basit bir tek hücreli organizmanın oluşması olasılığından daha yüksek olduğunu göstermektedir. Ancak balta kendi kendine oluşamamış, oluşabilmek için düşüncenin bir sonucu olmayı beklemiştir. İnsanın çok üzülmesi sonucu gözleri dolar ve gözyaşı faaliyete geçer. Kızınca ya da utanınca yüzümüz kızarır. Sinirlenince el ayak titrer. Görme engelli bir insan, görmeden, duymadan ve hatta dokunmadan; karşısındaki insanın fikirlerinden/düşüncesinden dolayı heyecanlanabilir, aşık olabilir, sinirlenebilir... duygusal nedenlerle bedeninde fiziksel faaliyetler gerçekleşebilir. (Başlama anından sonra) Madde tek başına işleyen bir mekanizmaya dönüşememektedir. Gezegenler oluşmakta karmaşık bir sürü sistemler oluşmakta ama balta bir türlü kendiliğinden oluşamamaktadır. Dönüşüm için düşünceye ve fiziksel bir harekete ihtiyacı vardır. Biz baltayı yaptıktan sonra baltanın, bize minnetle bakmamasına da hayret etmemek lazımdır. Çünkü, balta sadece bir maddeden ibarettir. Kendisini işleyip bu noktaya getirenin canlı ve özellikle düşünen bir varlık olduğunu bilemez. Baltanın sopa ve işlenmiş demirin bir arasa getirilmesi düşüncenin sonucudur. Balta, düşünen bir varlık karşısında acizdir. Çünkü kendisi düşünemediği için insan karşısında eksiktir. Balta bir düşünce sonucu düşünen bir varlık tarafından oluşturuldu ise, düşünen varlıklar (ya da basit bir madde gibi davranış göstermeyip düşünen, tepki veren, duyguları ve içgüdüleri olan varlıklar) nasıl bir varlık tarafından oluşturulmuştur? Unutmayalım bizler ancak kavrayabildiğimiz şeyler ölçüsünde yorum yapabiliyoruz. Yoksa bizden daha üstün bir varlığın olması zorumuza mı gidiyor?
  15. Kuzey Irak'ta kurulacak herhangi bir devletin, Amerika ve AB çıkarları (ve illaki bağımsız kalacağız diye direnen ve kendini kürt hissedenler) haricinde bir gerekliliği yok. Bu bölgede oluşturulacak devlet ya da devletler hibe yoluyla maddi destek almadıkları müddetçe kalkınamazlar. Bu bölgeler enerji kaynağı olmak dışında (çok uzak bir gelecek düşünmediğiniz taktirde) yatırımlarla kalkındırılabilecek bölgeler değildir. Hayvancılık ve tarım yine ağırlıklı geçim kaynağı olacaktır. Alınacak maddi destek ise mutlaka birşeylerin karşılığında olacağı unutulmamalıdır. Böyle bir manzarada, bölgede ek bir devlet kurmanın o blge insanına bir katkısı olmayacağından ve insanca yaşam koşullarında bir iyileşme olmayacağı için mantığa dayalı bir gerekliliği de yoktur. Zira bu, sırf bu sebeple kurulmamalıdır anlamına da gelmemelidir. Duygusal sebeplerle kurulacak bir devletin vatandaşları, ABD ya da AB ülkelerinin kendilerine sadece şefkat nedeniyle bir iyilik yapmak peşinde olmadıklarını bellemeleri gerekmektedir (yıllarca müttefiği olan ülkeleri ihtiyaç duymadıklarında bir anda sildikleri herkesçe biliniyor).
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.