Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Hrant DİNK öldürüldü...


burble

Önerilen İletiler

Sayin kaplan-200 hayal gücünüze hayranim dogrusu. nereden cikartiyorsunuz benim Hrant Dink'i savundugumu, yorumlarima tekrar bakin lütfen. Ben Hrant Dink'in öldürülmesine karsiyim, ne derse demis olsun veya istemis olsun, onun fasist, seriatci cetelerin (sahte Atatürkcülerden kastim bunlar)öldürmelerine kimse kilif uyduramaz. Kim demiski komunistler Atatürkcü diye. Her solcuyu veya demokrati komunistmi ilan edeceksiniz. Komunist bir kisi Atatürk hakkindaki görüslerini acikca söylüyor zaten, burada sizin yardiminiza gerek yok sanirim. Ama siz hayal kurarak kendinizi hakli cikartmaya calismayin lütfen. Bakin kedni yorumlariniza okullardaki türban hakkinda neler yazdiniz ve gene mafiya basi Catli hakkinda neler yazdiniz. Seriatcilar, ceteciler ve fasitler sahte Atatürkcüdür, bunu iyi biliniz. Bakin hükümetin tüm üyeleri Atatürkcü olduklarini iddaa ediyorlar, ama aslinda bal gibi seriat gelmesi icin calisiyorlar, iste isbati bunlarin sahte Atatürkcü olduklari. Ama gene siz benim sorularima tam cevap verirseniz sevinirim. Tekrar soruyorum size, elinden tapulu mali alinan bir sahsin, kurumun veya azinligin malini geri sitemesi en dogal hakki degilmidir?? Eger Istanbul'un bugünki bazi caddeleri eskiden birilerinin tapulu mallari ise, neden geri istemesinler??? En azindan maddi olarak karsiligi verilebilir, bunu kanun cercevesinde cözersin. Alanlar aslinda yanlis yapmamislarmisdir???? Olaya sadece isinize geldigi yönden bakarsaniz böyle kisir suclamalar olur ve isin geregini anlamayiz. Gecmisimize sahip cikalim, yanlista olsa, ama dürüstce, inkar ederek degil. Konusanlarida hemen vatan haini ilan ederek hic olmaz. bakin Hrant Dink konustu , ama hayatiyla ödedi. ne kadar ayip bir durum demi, ama anlayana.

Yani hocam daha ne diyeyim yani! İsterseniz yazılarınızı tekrar okuyun! Daha nasıl savunulur anlamıyorum...

Olayı çarpıtmayın lütfen Hrand Dinkin öldürülmesine karşı olmayanmı var?

Bizde öldürülmesine karşıyız elbet, Biz aksi bir şeymi söylüyoruz? Söylediğimiz 301. madde biraz daha kapsamlı olursa bu tür hakaretler engellenmiş olur diyoruz.

Öldüren hakkında neler yazdıklarımı geçmiş sayfalara bakarsanız görürsünüz.

Forumu takip eden arkadaşlarımızdansınız nasıl görmesiniz! hem komünist hem Atatürkçüyüm diyenleri, hayret doğrusu!

Ben solcuyu,Demokraratı komünist olarak nitelendirmedim sevgili isyancı....Özellikle bu konuda bir yazım olmuştu Hatırlarsanız Art niyetliler Solcu ,Demokratım diyenleri komünist,Milliyetçi ve Ulusalcıyım diyenlere faşist damgası vurmaktadırlar.

Lütfen yazılarınıza dikkat edin benim söylemediğim konuları söylemişim gibi yansıtmayın... Yine söylüyorum Yazılarımı anlamak için okuyun yeterli.

Benim kendimi haklı çıkarmaya çalışacağım bir durum yok isyancı.. Siz bana Ermenilerin yer istemelerine dair kanıt istediniz bende size ceviz kabuğu programı arşivlerinde vardır dedim.

Ayrıca Türban konusunda söylediklerimde gayet açıktır... Farklı bir düşüncem olduğunu’mu söyledim! Ben hatırlamıyorum!

Evet, çatlı hakkında söylediklerim inde arkasındayım... Bunda da farklı bir şeymi söyledim?

Şimdi bu konu ile Ne alakası var onu anlamadım!

Olay, kendinize yandaş aramak mı acaba? Yoksa konuyu’mu çarpıtmakmı!

Evet isyancı bu konuda size katılıyorum Faşistler, şeriatçılar Sahte Atatürkçüdürler...

Bakın yazılarıma farklı bir şey varmı?Tabii sizin için baş örtüsünü savunan şeriatçı,Hrand cılara karşı olanlara faşisttir demeseniz.!

 

''Tekrar soruyorum size, elinden tapulu mali alınan bir sahsın, kurumun veya azınlığın malini geri istemesi en doğal hakki degilmidir''diyorsunuz ..

Değildir diyorum. bende...

Ben ahıska Türklerindenim, Dedelerim Kafkaslarda Ahıska Topraklarında doğmuş büyümüş bir çok toprak ve araziye sahipken(tapulu), 1918 Brest-Litowsk Antlaşmasıyla sınırlar çizildikten sonra, Ahıska Rusların egemenliğine geçtikten sonra delerim 1918 yılında Türkiye sınırına geçmek zorunda kalmışlar.

Şimdi ben Ruslardan Nasıl ki hak iddia edeceğimi düşünemiyorsam onlarda düşünemez.

O zamanki şartlar onu gerektiriyordu, uluslar arası savaşlar vardı, anlaşmalar yapıldı, sınırlar çizildi.

O nedenle ne benim Ruslardan bir şey istemeye hakkım var, nede baklaları nın Türkiyeden bir şey istemeye hakları var.

Bu gün Kafkaslardaki Türklerin durumundan haberiniz varmı?

neler çektiklerini biliyor musunuz,Türkiye deki yaşayan azınlıklara kıyaslamanızı tavsiye ederim..

 

Geçmişimize sahip çıkalım elbette yapılan yanlışlardan ders alalım tabii.....Ama Ermenilerin Erzurum,Kars;Ardahan;Iğdır illerinde yaptıkları soy kırımları görmezden gelip.

Sözde Aydınların'' Türkler, Ermenileri, kürtleri ödürdü'' iftiralarına şak, şak yapmadan, Dürüstçe, İnsanca, Adam gibi kendimizden ödün vermeden yapa bilirsek...

Saygılar..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 383
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Yani hocam daha ne diyeyim yani! İsterseniz yazılarınızı tekrar okuyun! Daha nasıl savunulur anlamıyorum...

.

.

.

Sözde Aydınların'' Türkler, Ermenileri, kürtleri ödürdü'' iftiralarına şak, şak yapmadan, Dürüstçe, İnsanca, Adam gibi kendimizden ödün vermeden yapa bilirsek...

Saygılar..

Sayin kaplan-200, kusura bakmayin ama bu yazinizdan sonra size son olarak yaziyorum , cünki yazmis olduklariniz evrensel hukuk ve hosgörü ile bagdasmiyor. benim kanim malesef sizin iyi niyetli olmadiginiz. 4000 yildan beri yasayan insanlarin elinden alinan tapiulu maldan bahsediyoru, yoksa fet edilmis yerlerden degil. Aynen Almanya'da bugün bile yürürlükte oldugu gibi, 1933 döneminde mallari elinden alinan yahudi'lere nasil geri verliyorsa andan bahsediyorum. Sizin mantiginiza göre bizler orta asyadan geldiogimize göre Anadolu bile bize ait degil, ama söz konusu bu bile degil. Tekrarliyorum, su an yurtdisinda yasayan bir cok Türk vatandasi var, Türkiye'de yasayan yabancilar gibi. Bazilarimiz buralarda malk ve mülk sahibi oldular. Bunlarin elinden dönemin siyasi olaylari geregi mallari ellerinden alindigi zaman her seye amin demelerini bekliyorsunuz yani. Olacak is degil. Lütfen artik alma ile armutu karistirmaktan vazgecelim. Kimse burada Ermeni'lere veya baska milletten insanlara herhangi bir toprak vermekten bahsetmiyor ve isteyende yok. Sadece herhangi bir sehirde , kasabada veya köyde kendi parasi ile aldigi mallardan bahsediyoruz. nasil bir hukuk anlayisiniz var anlamakta zorluk cekiyorum dogrusu. benim size son yazim. Ben sizi tanidim. Genede iyi yorumlar diliyorum size.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayin kaplan-200, kusura bakmayin ama bu yazinizdan sonra size son olarak yaziyorum , cünki yazmis olduklariniz evrensel hukuk ve hosgörü ile bagdasmiyor. benim kanim malesef sizin iyi niyetli olmadiginiz. 4000 yildan beri yasayan insanlarin elinden alinan tapiulu maldan bahsediyoru, yoksa fet edilmis yerlerden degil. Aynen Almanya'da bugün bile yürürlükte oldugu gibi, 1933 döneminde mallari elinden alinan yahudi'lere nasil geri verliyorsa andan bahsediyorum. Sizin mantiginiza göre bizler orta asyadan geldiogimize göre Anadolu bile bize ait degil, ama söz konusu bu bile degil. Tekrarliyorum, su an yurtdisinda yasayan bir cok Türk vatandasi var, Türkiye'de yasayan yabancilar gibi. Bazilarimiz buralarda malk ve mülk sahibi oldular. Bunlarin elinden dönemin siyasi olaylari geregi mallari ellerinden alindigi zaman her seye amin demelerini bekliyorsunuz yani. Olacak is degil. Lütfen artik alma ile armutu karistirmaktan vazgecelim. Kimse burada Ermeni'lere veya baska milletten insanlara herhangi bir toprak vermekten bahsetmiyor ve isteyende yok. Sadece herhangi bir sehirde , kasabada veya köyde kendi parasi ile aldigi mallardan bahsediyoruz. nasil bir hukuk anlayisiniz var anlamakta zorluk cekiyorum dogrusu. benim size son yazim. Ben sizi tanidim. Genede iyi yorumlar diliyorum size.

Tayın artık sevgili isyancı bu 600.yazım oluyor!

bizde fetihlerden bahsetmiyoruz zaten ...nerden çıkarıyorsunuz bu yorumları?

Bana bir tane örnek verbilirmisiniz TC yaşayıpta mal veye mülkününe TC.Devleti el koymuştur diye?

Ayrıca Ahıskadan göçenler savaş zoru ile ayrılmadılar ...kendi mal mülklerini bırkıp kendi halkıyla ,kültürüyle yaşamak için malını mülkünü bırkıp geldiler.

O nednlede şimdi bir hak iddemezler..edemediği gibi başkalarıda edemez..

Neyse kardeş siz çağdaşsınız Siz dünyalısınız..

ben daha türkiyeliyim...çok yolumuz var daha dünyalı olmak için..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye'de yasayipta tapulu mallarinin bile devlet tarafindan alinanlardan sadece bir örnek Almanya bugün bile naziler tarafindan Yahudilérin ellerinden alinan mallari veya Dogu Almanya döneminde birakin azinliklari özel mülk sahibi olanlarin ellerinden aldiklari mallari geri verirken, bizim yaptigimiza bakin. Sözde adalet ve hosgörü hepsi bizde. Baska ülkelerde yasayan 5 milyona yakin Türk vatandasimiz var ve bunlarinda hepsi olmazsa bile azimsanamayacak bir bölümü yasadigi ülkelerde mal ve mülk sahibi oldular ve olacaklarda. Simdi ayni durum bu insanlarin basina gelse, bizler ne deriz cok merek ediyorum dogrusu. Bize gelince haksizlik ve baskasina aynisini kendimiz yapinca haktir mantigindan ne zaman vaz gececegiz????

 

 

Tuzla Ermeni Çocuk Kampının İzleriSekiz yaşında gittim Tuzlaya. Tam 20 yıl oraya emek verdim. Eşim Rakeli orada tanıdım. Birlikte büyüdük. Orada evlendik. Çocuklarımız orada doğdu... Ama bir gün elimize bir mahkeme kâğıdı tutuşturdular.

 

BİA Haber Merkezi - İstanbul

 

07 Şubat 2001, Çarşamba

 

 

Yasemin VARLIK "Sekiz yaşında gittim Tuzla'ya. Tam 20 yıl oraya emek verdim. Eşim Rakel'i orada tanıdım. Birlikte büyüdük. Orada evlendik. Çocuklarımız orada doğdu... Ama bir gün elimize bir mahkeme kâğıdı tutuşturdular. Beş yıl süren direnişimize rağmen yenildik. Ne yapalım ki, karşımızda devlet vardı."

 

Agos dergisi Genel Yayın Yönetmeni olan Hırant Dink, Tuzla Ermeni Çocuk Kampı'nın yaşamındaki yerini ve bıraktığı izleri böyle aktarıyor.

 

"Tuzla Ermeni Çocuk Kampı; Bir El Koyma Öyküsü" : İnsan Hakları Derneği'nin Irkçılığa ve Ayrımcılığa Karşı Komisyonu, 14-22 Aralık 1996'da açtığı Serginin adı buydu. Artık bu öykünün "kitabı" da var.

 

Öykü, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyonu tarafından yayınlanan "Tuzla Ermeni Çocuk Kampı; Bir El Koyma Öyküsü" adlı kitapta anlatıldı. Kitabın önsözü yazar Orhan Pamuk tarafından yazıldı. Pamuk, "Bu kitapta anlatılan içler acısı hikaye hepimizin utancı olmalı. Bu öykünün arkasında 'Türkleştirme' denilen bir siyaset yatıyor" diyor. Kitap, Simurg Kitabevi ve İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi'nde satılıyor.

 

1962 yılında Ermeni Protestan Kilisesi'nce satın alınarak, üstüne Ermeni Çocuk Kampı kurulan; ancak 1984'te Kilisenin elinden alınan ve şimdilerde

 

otopark olarak değerlendirilen Tuzla'daki Kampın öyküsünü yansıtan kitabın en ilginç bölümlerinden biri Hırant Dink'in anlatımları.

 

Tuzla Çocuk Kampı'nın inşaatında bizzat çalışan ve orada büyüyen Dink, kimsesiz Ermeni çocuklarının üç yıl şafak vakti kalkıp , gece yarılarına kadar çalışarak tamamladığı kampın kapatılışıyla yaşadığı hayal kırıklığını aktarıyor:

 

"Orada yetişmiş 1500 çocuğun alınterinin üstüne oturdular. Bizlerin çocuk emeğini gaspettiler ".

 

Agos dergisi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink "Orayı tekrar yoksul ya da özürlü çocuklar için bir yetimhane yapsalardı, hakkımı helal ederdim, ama bu şekilde emeğimi helal etmiyorum " diyor.

 

Dink'in "Tuzla Ermeni Çocuk Kampı" kitabındaki yazısı ise şöyle sonlanıyor;

 

"Ve artık bizim yarattığımız 'Tuzla Yoksul Çocuk Kampı'mız, bizim 'Atlantis uygarlığımız' şimdi bir harabe..."

 

Kampın Öyküsü

 

"Tuzla Ermeni Çocuk Kampı; Bir El Koyma Öyküsü" adlı kitapta, kampın öyküsü ve kapatılışı şöyle anlatılıyor;

 

"Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi'nin 1950'li yıllarda Anadolu'dan gelen kimsesiz ya da yoksul Ermeni çocukların kalması için kullanılan alt katı, her geçen gün artan çocuk sayısı için yetersiz kalır .

 

"Ermeni Kilisesi, sayısı gittikçe artan ve yazları kilisenin kalın duvarları ve küçük bahçesinde sıkılan çocuklar için yazlık bir arazi almaya karar verdi .

 

"Ermeni Kilisesi 1962 yılı Kasım'ında Tuzla'daki arsayı Tuzlalı Sait Durmaz'dan satın alarak, kilise adına tescil ettirdi . Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Valiliğin verdiği özel izin belgeleriyle, tüm işlemler yetkili mercilerin onayıyla yapıldı .

 

Kampı kimsesiz çocuklar yaptı

 

"Bundan sonra 8 ile 12 yaş arasındaki30 çocuk kampın inşaasında çalışmaya başladı. İlk yaz kurdukları çadırlarda kalarak inşaata ve ağaç ekimine başlayan çocuklar, yıllarca yazları Tuzla'daki kampa giderek inşaata kaldıkları yerden devam ettiler .

 

Sonunda, çocukların ve öğretmelerin kalacakları odalar, çalışma ve yemek salonları ve bahçeleriyle yazları kalabilecekleri bir yetimhane yaptılar.

 

Bu yetimhanede yaklaşık 1500 çocuk büyüdü. Yıllar, spor, yüzme, dersler, bahçe işleri ve pek çok faaliyetle geçti.

 

Tapunun iptali istendi

 

"1979'a gelindiğinde Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurarak, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı'nın elindeki tapunun iptal edilmesini ve eski sahibine verilmesini istedi .

 

Kamp ellerinden alındı

 

"Dört yıl süren dava sonunda, mahkeme kamp arazisinin Vakfın elinden alınıp, eski sahibine verilmesine karar verdi. Böylece Sait Durmaz, 1962 yılında boş olarak sattığı araziyi, beş kuruş ödemeden üstünde kurulu kamp tesisleriyle birlikte geri aldı.

 

"Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı, yıllar önce her türlü yasal işlemi yerine getirerek satın aldığı malı, sanki çalınmış gibi, eski sahibine iade etmek zorunda bırakıldı."

 

Azınlık kurumlarının mülk edinmeleri yasaklandı

 

Mahkeme, bu kararı 1974 tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının şu gerekçesine dayandırmıştı:

 

"Türk olmayanların meydana getirdikleri tüzel kişiliklerin taşınmaz mal edinmeleri yasaklanmıştır. Çünkü tüzel kişiler gerçek kişilere oranla daha güçlü oldukları için, bunların taşınmaz mal edinmelerinin kısıtlanmamış olması halinde, devletin çeşitli tehlikelerle karşılaşacağı ve türlü sakıncalar doğabileceği açıktır. Bu nedenle de karşılıklı olmak şartıyla yabancı Gerçek Kişilerin Türkiye'de satın alma veya miras yolu ile taşınmaz mal edinmeleri mümkün kılınmış olduğu halde, Tüzel Kişiler bundan yoksun bırakılmışlardır."

 

Azınlık kurumlarının tüm mülkleri ellerinden alındı

 

1974 Yargıtay kararıyla birlikte, azınlık vakıflarının tümü, 1936'dan sonra edindikleri mülkler eski sahiplerine ya da Milli Emlak'a devredildi. ve azınlık vakıflarının mülk edinmeleri yasaklandı.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Türkiye'de yasayipta tapulu mallarinin bile devlet tarafindan alinanlardan sadece bir örnek Almanya bugün bile naziler tarafindan Yahudilérin ellerinden alinan mallari veya Dogu Almanya döneminde birakin azinliklari özel mülk sahibi olanlarin ellerinden aldiklari mallari geri verirken, bizim yaptigimiza bakin. Sözde adalet ve hosgörü hepsi bizde. Baska ülkelerde yasayan 5 milyona yakin Türk vatandasimiz var ve bunlarinda hepsi olmazsa bile azimsanamayacak bir bölümü yasadigi ülkelerde mal ve mülk sahibi oldular ve olacaklarda. Simdi ayni durum bu insanlarin basina gelse, bizler ne deriz cok merek ediyorum dogrusu. Bize gelince haksizlik ve baskasina aynisini kendimiz yapinca haktir mantigindan ne zaman vaz gececegiz????

.

.

.

 

1974 Yargıtay kararıyla birlikte, azınlık vakıflarının tümü, 1936'dan sonra edindikleri mülkler eski sahiplerine ya da Milli Emlak'a devredildi. ve azınlık vakıflarının mülk edinmeleri yasaklandı.

O.pamuğun bilmediğimiz O büyük eserlerini bizimle paylaştınıziçin teşekkürler isyancı .

 

Bana vakıflardan Örnek vermeyin sayın isyancı şahıslardan örnekler verin..Vakıfların kaldırılması kadar doğru ve doğal birşey yoktur..

Çünkü ülkenin menfaati için bu tür önlemler her devlet tarafından alınır...

Oysa biz 2007 yılında yasyı çıkartıp tamamen dokunulmaz getirdik...İşte AKP nin menfaati nasılda düşünüyor azınlıkları!

 

Yabancı uyruklu kişilerin kuracakları vakıflara Türkiye'de taşınmaz mal edinme hakkını tanımak, kamu yararı, ülke güvenliği ile toprak-ülke unsuru bakımından, devletin bölünmez bütünlüğünü tehlikeye düşürecek önemli bir husustur.

Bugün Çıkartılan vakıf yasalarında Arama ve denetleme yapılamayacaktır deniyor.

Bir ulus bundan daha büyük tehlike yaşaya bilirmi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

neden vakiflarin kaldirilmasi kadar dogal ve dogru birsey yoktur anlamadim bugun avrupanin bir cok ulkesinde yuzlerce dernek vede vakif vardir simdi onlarin kapatilmasinida dogal ve dogru buluyormusun sayin kaplan-200. bir atasozu vardir kendimize yapilmasini istemedigimiz seyleri baskalarina yapmayalim

saygilar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

neden vakiflarin kaldirilmasi kadar dogal ve dogru birsey yoktur anlamadim bugun avrupanin bir cok ulkesinde yuzlerce dernek vede vakif vardir simdi onlarin kapatilmasinida dogal ve dogru buluyormusun sayin kaplan-200. bir atasozu vardir kendimize yapilmasini istemedigimiz seyleri baskalarina yapmayalim

saygilar

 

Sayin Yakisikli, biliyorsunuz biz ne yaparsak dogrudur ve digerlri haksizdir. Cagdas oldugumuzu idda ediyoruz ama her davranisimizla ne kadar dar görüslü oldugumuzu dünya ya gösteriyoruz anlayacagin. Önüne gelenden korkarak ve arkasinda vatan bölünüyor dehsetine kapilarak azinliklarin elindeki mallari bedavaya geri almayi dogru gösteren zihniet ne yazikki az degil ülkemizde. Ama gene ayni zihniyet bu insanlarin hepsinden illada türküz demelerini bekliyor ve demedikleri zaman da bakin bölücü diye hedef gösteriyor, aynen Hirant Dink olayinda oldugu gibi. Ne kadar celiskili degilmi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

neden vakiflarin kaldirilmasi kadar dogal ve dogru birsey yoktur anlamadim bugun avrupanin bir cok ulkesinde yuzlerce dernek vede vakif vardir simdi onlarin kapatilmasinida dogal ve dogru buluyormusun sayin kaplan-200. bir atasozu vardir kendimize yapilmasini istemedigimiz seyleri baskalarina yapmayalim

saygilar

Evet Siz isterseniz VAkıflar yasasını okuyun ne kada tehlike arz ettiğini belki anlasınız.

Siz kendinizi Avrupa ile bir göremesiniz, Sizin ekonomiz ile avrupanın ekonomisi birmi?Avrupa Türkiyede istediği yerde vakıf açtığını düşünün türkiyenin en kritik yerlerini Vakıf adı altında aldı,Denetleme yok,Arama yok İçeride nasıl faliyetler yaplacağını bile bilirmisiniz...

Size sakıncakırını şöyle anlatmaya çalışayım.

 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Tazminat Davaları Gündeme Getirecekler, ilgili cemaat vakıfları tarafından, herhangi bir taşınmazın yasa hükümleri kapsamında olduğunu iddia edilerek tapu idarelerine müracaatlar yapılacaktır.

Bu müracaatlar tapu idarelerince büyük bir ihtimalle reddedilecektir. Medeni Kanunun tapulama ile ilgili hükümleri bağlamında, başkası adına tescilli bir taşınmazın başvuran adına tapuya tescilini talep edebilmek için mahkeme kararına ihtiyaç vardır. İlgili vakıfların mahkemelere yapmış oldukları müracaatlar büyük bir ihtimalle (evrensel hukuk normları çerçevesinde cemaat vakıflarına ait olanlar hariç) reddedilecektir. İç hukuku tüketen cemaat vakıfları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat ederek hiç hakları olmayan taşınmazların kendi adlarına tescillerini sağlayacaklardır. İç hukukun böyle haksız kazanca müsaade etmeyeceği açık olmakla birlikte, AİHM için aynı iddiada bulunmak imkânsızdır.

 

Yabancıların Türkiye'de Kurduğu Vakıflar, Kendi İçinde Örgütlenebiliyor Yabancılara, Medeni Kanunu'na göre yeni vakıf kurma hakkının ve vakfı yönetme yetkisinin tanınması, bu vakıflarca hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın üst kuruluş (federasyon ve konfederasyon) kurma veya kurulmuş üst kuruluşlara üye olma hakkını da verecek.

 

Bu vakıf ve kuruluşları yöneten yabancılar, yönetici sıfatıyla vakıf üzerinden hareketle, vakfın anayasal haklarının kullanımında ciddi bir inisiyatifi ele geçirmiş olacak. Tasarıyla, denetim mekanizmasının etkinliğinin azaltılacağı da dikkate alındığında, yabancıların ülkemizde kuracakları vakıfların ülkemizdeki faaliyetleri ulusal güvenlik sorununu da beraberinde getirecek.

 

Yabancı Vakıflar Sınırsız Gayrimenkul Satın Alabiliyor,Hali Hazırda, Yabancı vakıflar Türkiye'de faaliyette bulunsalar bile taşınmaz mal edinemezler ve lehlerine sınırlı ayni hak tesis edilemez. Tapu Kanunu yabancı uyruklu gerçek kişilerin, Türkiye'de edinecekleri taşınmaz malın miktarını 2,5 hektar ile sınırlamışken (Bakanlar Kurulu Kararı ile 30 hektar), söz konusu tasarıyla taşınmaz mal edinimi sınırsız hale gelecek. Tasarı yasalaşırsa, Tapu Kanunu'nun 35. maddesinde, yabancı uyruklu gerçek kişilere getirilen sınırlamaların hiçbir önemi kalmayacak. Tapu Kanunu'nun anayasaya aykırılık gerekçesiyle iptal edilme nedenlerinin tamamı, vakıflar kanunu tasarısının yabancılarla ilgili maddelerinde de mevcuttur.

 

yabancı uyruklu kişilerin kuracakları vakıflara Türkiye'de taşınmaz mal edinme hakkını tanımak, kamu yararı, ülke güvenliği ile toprak-ülke unsuru bakımından, devletin bölünmez bütünlüğünü tehlikeye düşürecek bir husustur.

tasarı, uluslararası faaliyetlerle ilgili olarak İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarının uygun görüş ve izin şartı aranmıyor.

Vakıfların yurtdışı ilişkilerini Devlet kurumlarının takip etme yetkisini içermiyor.

Vakıfların uluslararası faaliyetlerinin takip ve denetiminde ciddi sorunlar ortaya çıkararak,

Tasarıda sadece yurtdışından alınan nakdi yardımların banka kanalıyla alınması şartı getirilirken, yurtdışına yapılan bağış ve yardımların banka kanalıyla yapılması şartı bulunmuyor.

 

Tasarıda Öngörülen Özgürlükler Derneklere Bile Tanınmamıştır, Dernekler Kanununa göre Yabancı dernekler, Dışişleri Bakanlığı'nın görüşü alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığı'nın izniyle Türkiye'de faaliyette veya işbirliğinde bulunabilir, temsilcilik veya şube açabilir, dernek veya üst kuruluş kurabilir veya kurulmuş dernek veya üst kuruluşlara katılabilirken, mevcut tasarıda madde hükmünün vakıflara uyarlaması yapılmayarak T.M.K.'nun 117. maddesiyle getirilen kıyas hükmü çiğneniyor.

 

Yabancı Vakıflar Türkiye'de Siyasi Emeller Peşinde Olabiliyor, Yabancı ülke yasalarına göre kurulan vakfın amacının, Türk yasalarına aykırı olabileceği tehlikesi gözden uzak tutulmamalıdır.

Ulusal şirketlerimiz, uluslararası şirketlerle rekabette nasıl yetersiz kalıyorsa, ulusal sivil toplum örgütlerimizden olan vakıfların da güç ve potansiyelleri, yurt dışındaki vakıflar ile rekabette yetersiz kalması muhtemeldir ve önemli ulusal direnç odakları devre dışı bırakılmaya çalışılıyor.

 

Cemaat Vakıfların Tarihte İlk Defa Akar Nevinde Taşınmaz Elde Etme Hakkı Tanınmıştır, Cemaat Vakıfları Osmanlı İmparatorluğu döneminde Para Vakfı (Nukut) olarak kurulduğundan, sadece hayrat nevinden gayrimenkuller iktisap edinebiliyorlardı. Günümüze kadar bu uygulama devam etmiştir. Tasarının 12. maddesinin birinci fıkrasında yapılan düzenlemeyle, cemaat vakıflarının kuruluş amaçları olan "dinsel, hayri, sosyal ve eğitsel ihtiyaçlarını karşılamak üzere..." şartına bağlı kalınmaksızın, Lozan'a ve Anayasaya aykırı olarak her türlü mal edinme hakkı tanınıyor.

 

Cemaat Vakıflarına Vergi Muafiyeti Tanınıyor,Hali hazırda, sadece Türk Medeni Kanunu Hükümlerine göre kurulan vakıflara vergi muafiyeti tanınmakta iken, bununla vergi muafiyetinin kapsamı, cemaat vakıflarının statüsündeki değişime paralel olarak genişletilebiliyor.

Cemaat vakıflarına vergi muafiyeti tanınmamasında Maliye Bakanlığı tarafından bir direnç gösterilmesi durumunda, konu cemaat vakıflarınca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine intikal ettirilerek, bu vakıflara vergi muafiyeti kazanımı sağlanabilecek

 

Yunanistan'daki Türk Azınlığa Ait Vakıfları Tasfiye Edilmektedir, Batı Trakya'daki Türk vakıflarını Yunan hükümetinin tayin ettiği kayyumlar idare etmektedir. Osmanlı tarafından, camilerin masraflarının karşılanması, okuldaki öğretmenlerin maaşlarının ödenmesi, fakir fukaraya yardım edilmesi için kurulmuş olan bu vakıflar, Yunanlı memurların elinde bir örtülü ödenek olarak değerlendirilmektedir.

 

Yunanistan'da, Batı Trakya Türkleri tarafından kurulan ve adında `Türk` sözcüğü geçen vakıf ve dernekler kapatılmaktadır.

 

Vakıf arazilerini istimlâk ederek, imar kanunlarını bahane etmek suretiyle imar planları uygulayarak özellikle vakıf mezarlıkları vakıf tarlaları arsa ve arazileri

 

Türk cemaatinin elinden alınmıştır.

 

Türkiye`de olduğu gibi Yunanistan'daki Türk azınlığı kendi din adamlarını ve vakıf başkanlarının kendilerince seçilmesini ve eğitim kurumları açmayı talep etmektedirler.

 

Yunan devletince Türk vakıfları aleyhine haksız bir şekilde vergi tahakkuk ettirilerek haciz işlemleri başlatılmış, Türk azınlığın vakıflarına kanun dışı yollarla 5 milyon dolar vergi borcu çıkartmıştır.

 

 

Yunanistan ve Kıbrıs'taki Osmanlı Vakıfları'nın hakları aranmamaktadır: Osmanlı İmparatorluğundan kalma vakıflar ve vakıf emlakinin hakları gündeme getirilmemekte, mütekabiliyet esasına uygun olarak gerekli yasal düzenlemeler bu ülkelerden talep edilmemektedir. Uluslar arası arenada vakıfların hakları aranmamaktadır.

 

Şimdi bunlara ne cevap vereceksiniz bunu merak ediyorum.

saygılar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet Siz isterseniz VAkıflar yasasını okuyun ne kada tehlike arz ettiğini belki anlasınız.

Siz kendinizi Avrupa ile bir göremesiniz, Sizin ekonomiz ile avrupanın ekonomisi birmi?Avrupa Türkiyede istediği yerde vakıf açtığını düşünün türkiyenin en kritik yerlerini Vakıf adı altında aldı,Denetleme yok,Arama yok İçeride nasıl faliyetler yaplacağını bile bilirmisiniz...

Size sakıncakırını şöyle anlatmaya çalışayım.

.

.

.

 

Yunanistan ve Kıbrıs'taki Osmanlı Vakıfları'nın hakları aranmamaktadır: Osmanlı İmparatorluğundan kalma vakıflar ve vakıf emlakinin hakları gündeme getirilmemekte, mütekabiliyet esasına uygun olarak gerekli yasal düzenlemeler bu ülkelerden talep edilmemektedir. Uluslar arası arenada vakıfların hakları aranmamaktadır.

 

Şimdi bunlara ne cevap vereceksiniz bunu merak ediyorum.

saygılar.

 

Arkadasim benim anlayisima ister Türkiye'de olsun ister Yunanistan'da olsun, ismine ister vakiflar deyin veya baska bir isim verin, herhangi bir azinligin malini ellerinden almanin hakli olacak bir yönü yok. Yunanistan hükümatinin kendi azinliklarina yapmis oldugu haksizlik bizlerin de ayni haksizligi kendi azinliklarimiza yapmamizin hakli oldugunu göstermez. Birde bana göre daha vahim olan tarafi, önce bu vakiflara satin alinmasina izin veriliyor sonra ellerinden geri alinirken en azindan mallarinin degeri olan para bile verilmiyor. Diger taraftan bugünkü Almanya Naziler döneminde Yahudi vakiflarinin ve özel kisilerin ellerinden alinan mallari halaa geri vermektedir, yanlisim varsa düzeltin lütfen.

Saygilar

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Almanyada bazi kesimlerin nedense Yahudilere mal ve mülklerinin geri verilmesini örnek göstermesindeki kirli amacin ne oldugu ortada degilmi.Neyi neyle mukayese ederek Yahudilerle Türkiyedeki azinliklari bir kefeye dolduruyorlar.Hak ve adalet arayanlar heralde tarihten bihaber veya beyinlerine öyle tikiliyor bazi seyler.Türkiye karsiti olusumlarin yurt disinda Türk kimligi tasiyanlar tarafindan savunulmasi göstermektedirki,Lozan antlasmasi bu kesimler tarafindan tasvip görmeyen daha dogrusu onlarin gözlerinde adil olomayan bir antlasmadir,cünküpazinliklarla ilgili tüm kararlar Lozanda görüsülmps ve karara baglanmistir.Bugün azinliklarin isteklerini onlarin hakli istekleri olarak ortaya sürenler Lozana karsi olan kesimlerdir.*********

Lozanla kazandigimiz haklari burada tartisma konusu yapanlar hem Kurtulus savasina hemde Türkiyenin bagimsizligina karsi olanlardir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadasim benim anlayisima ister Türkiye'de olsun ister Yunanistan'da olsun, ismine ister vakiflar deyin veya baska bir isim verin, herhangi bir azinligin malini ellerinden almanin hakli olacak bir yönü yok. Yunanistan hükümatinin kendi azinliklarina yapmis oldugu haksizlik bizlerin de ayni haksizligi kendi azinliklarimiza yapmamizin hakli oldugunu göstermez. Birde bana göre daha vahim olan tarafi, önce bu vakiflara satin alinmasina izin veriliyor sonra ellerinden geri alinirken en azindan mallarinin degeri olan para bile verilmiyor. Diger taraftan bugünkü Almanya Naziler döneminde Yahudi vakiflarinin ve özel kisilerin ellerinden alinan mallari halaa geri vermektedir, yanlisim varsa düzeltin lütfen.

Saygilar

Bakın sevgili isyani Tartıştığımız konuyu ,kendi konusundan saptırdınız biz vakıflardan,derneklern bahs etmiyoruz....Hrand dink Ermenilere ait olan yerlerin geri verilmesini istiyor diyorum...

Devlet hiç bir vatandaşın ne evine ne işine el koymuştur...varsa bildiğiniz bir şey söyleyin bizde bilelim...Yoksa olayı çarpıtmaın lütfen.

üstelik Almnları vs örnek gösteriyorsunuz yunanistan örneğine ilgilendirmez diyorsunuz?nasıl iş bu?yunanistan ilgilendirmiyorsa,Almnynında ilgilendirmemesi gerekmezmi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bakın sevgili isyani Tartıştığımız konuyu ,kendi konusundan saptırdınız biz vakıflardan,derneklern bahs etmiyoruz....Hrand dink Ermenilere ait olan yerlerin geri verilmesini istiyor diyorum...

Devlet hiç bir vatandaşın ne evine ne işine el koymuştur...varsa bildiğiniz bir şey söyleyin bizde bilelim...Yoksa olayı çarpıtmaın lütfen.

üstelik Almnları vs örnek gösteriyorsunuz yunanistan örneğine ilgilendirmez diyorsunuz?nasıl iş bu?yunanistan ilgilendirmiyorsa,Almnynında ilgilendirmemesi gerekmezmi?

hangi yazimda Yunanistan örnegine ilgilendirmez diyorum????? Okuyup anlamiyorsaniz burada benim ne sucum var???? Beni her yerdeki her türlü hrkese yapilöan haksizliklar ilgilendiriyor, cünki ben önce insanim sonra Türk'üm. Ama bazilarini sadece bir ulus ilgilendiyor galiiiba ve bu ulusun istedigi ve uyguladigi her sey dogrudur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Almanyada bazi kesimlerin nedense Yahudilere mal ve mülklerinin geri verilmesini örnek göstermesindeki kirli amacin ne oldugu ortada degilmi.Neyi neyle mukayese ederek Yahudilerle Türkiyedeki azinliklari bir kefeye dolduruyorlar.Hak ve adalet arayanlar heralde tarihten bihaber veya beyinlerine öyle tikiliyor bazi seyler.Türkiye karsiti olusumlarin yurt disinda Türk kimligi tasiyanlar tarafindan savunulmasi göstermektedirki,Lozan antlasmasi bu kesimler tarafindan tasvip görmeyen daha dogrusu onlarin gözlerinde adil olomayan bir antlasmadir,cünküpazinliklarla ilgili tüm kararlar Lozanda görüsülmps ve karara baglanmistir.Bugün azinliklarin isteklerini onlarin hakli istekleri olarak ortaya sürenler Lozana karsi olan kesimlerdir.*********

Lozanla kazandigimiz haklari burada tartisma konusu yapanlar hem Kurtulus savasina hemde Türkiyenin bagimsizligina karsi olanlardir.

Ne alakasi var senin böyle insanlari haksiz yere suclamanla. Zaten Türkiye'yi savunmak sadece sizin tekelinde oldugu icin, nasil savunulmasi gerektiginide siz belirliyorsunuz. Isinize gelmeyene de hemen vatanhaini damgasini vuruyorsunuz. Ama bu suclamalara akli salim kimse kanmiyor artik ve bizler aliskiniz, cünki yurtseverlik kolay degil cesurluk ister ve bu tür saldirilara da dayanikkli olur. Su sununla kefeye konmaz, bu onunla olmaz, tabii isinize gelmiyor ondan. Madem Lozanla karara baglandi neden önce satiyorlar sonra para bile vermeden ellerinden aliyorlar????? Ne güzel bi is yaaa, tam soygunculuk bu yani.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Almanyada bazi kesimlerin nedense Yahudilere mal ve mülklerinin geri verilmesini örnek göstermesindeki kirli amacin ne oldugu ortada degilmi.Neyi neyle mukayese ederek Yahudilerle Türkiyedeki azinliklari bir kefeye dolduruyorlar.Hak ve adalet arayanlar heralde tarihten bihaber veya beyinlerine öyle tikiliyor bazi seyler.Türkiye karsiti olusumlarin yurt disinda Türk kimligi tasiyanlar tarafindan savunulmasi göstermektedirki,Lozan antlasmasi bu kesimler tarafindan tasvip görmeyen daha dogrusu onlarin gözlerinde adil olomayan bir antlasmadir,cünküpazinliklarla ilgili tüm kararlar Lozanda görüsülmps ve karara baglanmistir.Bugün azinliklarin isteklerini onlarin hakli istekleri olarak ortaya sürenler Lozana karsi olan kesimlerdir.*********

Lozanla kazandigimiz haklari burada tartisma konusu yapanlar hem Kurtulus savasina hemde Türkiyenin bagimsizligina karsi olanlardir.

Ben bu görüsünüze hic katilmiyorum sayin politika. Her yerdeki haksizliga karsi gelebiliyorsak bu bizimdegerimizi yükseltir, yoksa sadece kendi cikarlarimiz icin bazi olaylari görmek bile istemezsek cok yalniz kaliriz. Bu düsünce ilede kendi deyimimizle, kendimizden baska dostumuz olmaz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Arkadasim benim anlayisima ister Türkiye'de olsun ister Yunanistan'da olsun, ismine ister vakiflar deyin veya baska bir isim verin, herhangi bir azinligin malini ellerinden almanin hakli olacak bir yönü yok. Yunanistan hükümatinin kendi azinliklarina yapmis oldugu haksizlik bizlerin de ayni haksizligi kendi azinliklarimiza yapmamizin hakli oldugunu göstermez. Birde bana göre daha vahim olan tarafi, önce bu vakiflara satin alinmasina izin veriliyor sonra ellerinden geri alinirken en azindan mallarinin degeri olan para bile verilmiyor. Diger taraftan bugünkü Almanya Naziler döneminde Yahudi vakiflarinin ve özel kisilerin ellerinden alinan mallari halaa geri vermektedir, yanlisim varsa düzeltin lütfen.

Saygilar

İster türkiye ister yunanistan olsun ...yunanisatanın olumsuz örneğini kabul etmiyorsunuz ...iAvrupayı Örnek veriyorsunuz ''

Yunanistan hükümatinin kendi azinliklarina yapmis oldugu haksizlik bizlerin de ayni haksizligi kendi azinliklarimiza yapmamizin hakli oldugunu göstermez''...

derken ve Diğer yandan Almanya örneğini veriyorsunuz...Ya siz yazdığınızın farkında değilsiniz yada Ne demek istediğinizi izah edemiyorsunuz.

Ne demek bu?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İster türkiye ister yunanistan olsun ...yunanisatanın olumsuz örneğini kabul etmiyorsunuz ...iAvrupayı Örnek veriyorsunuz ''

Yunanistan hükümatinin kendi azinliklarina yapmis oldugu haksizlik bizlerin de ayni haksizligi kendi azinliklarimiza yapmamizin hakli oldugunu göstermez''...

derken ve Diğer yandan Almanya örneğini veriyorsunuz...Ya siz yazdığınızın farkında değilsiniz yada Ne demek istediğinizi izah edemiyorsunuz.

Ne demek bu?

 

Arkadas dogru yazmis ama sayin kaplan-200. Anladigim nerede olursa olsun haksizliga karsi geleim yaziyor. Neden halaa anlamiyoruzki?????

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yaşamak bir ağaç gibi

Tek ve hür

Ve bir orman gibi kardeşcesine

Bu hasret bu özlem bizim...

N.Hikmet

 

‘Güvercinleri vurmazlar bu ülkede’..

Evet: ‘güvercinleri vurmazlar bu ülkede’derken Hrant Dink nasıl bir dıygu içerisindeydi acaba...kendisinin vurulabileceğini diğer aydınlar, sanatcılar, gazeteciler, profosörler gibi bilmesine rağmen neden böyle anlamlı söylemi katledilmesinden kısa bir süre önce söyledi...

 

Bu ülkede yüzlerce faili meçhul cinayetler varken...

Mafya, çeteler arkasında derin devlet ve devletle iç içe girmiş uzantılarının örgüt maskesi altında işledikleri cinayet sokak ortalarında hırla devam ederken ...

Daha nice güvercinlerin kanları yerde kalırken...

Kendisi yaşarken çıkardığı Agos gazetesindeki köşesinde, vurulan güvercinler için yazılar yazarken...

Neden? ‘güvercinleri bu ülkede vurmazlar’ dedi..

Neden güvercinleri bu ülkede vurmazlardı acaba? Hrant Dink için...Bu söylem bu duygu insanın içini ısıtan ateş gibidir.İtilmişliğin, kakılmışlığın, ermeni dölü, kıro sözlerinin duyulmayacağı bir ülkenin yaratılması ve özlemi için verilen temenni sözleridir...

Bu duygu kendisine ateşten gömlek biçenlerin umududur..

Yakılmışların,itilmişlerin,kakılmışların,sürülmüşlerin,ezilmişlerin söylemidir/umududur.

Özlemdir.

Ölümün yalnızlığıdır...

Hrant Dink ölümünün birinci yılını doldururken neden öldürüldü sorusuna bir cevap bulunamadığı gibi olan yanıtlar ve tanıklarda karartılmaya çalışılmaktadır.

Biliyoruz ki bu ülkede güvercinleri istemiyorlar...

Direneceğiz vurulsakta..

Bu ülkede güvercinleri vurmayacakları zamana kadar...

Umutlarımızı kanat çırpamayacak hale getirilen güvercinlerin kan güllerini gagalarına taktıkça tazeliyeceğiz...

‘Güvercinleri vurmazlar bu ülkede’

Bir yıl oldu ..

Kanatlarının göğsüne yapıştırarak kimsenin duymadığı görmediği o koca kalabalıkta kaldırıma çakılalı ak güvercin..

Bir yıl oldu...

Geride sanıklarını yaşının tartışmasının henüz bitmediği mahkeme komedisi.

Bir yıl oldu..

Bu ülkede güvercinlerin vurulmayacağı umudunu taşıyan, gagasında kızıl karanfille kaldırıma çakılan ak güvercine...

Her 50 dakikada bir kişi evinden kaçıyor bu ülkede!..

Her beş saniyede bir suç işleniyor bu ülkede!..

Suç işleme potansiyeli olan bir ülkede, yolunu dahi bilmediği İstanbul’da o kalabalıkta 17 yaşında denilen bir kişi ensesinden tek bir kurşunla güvercini vuruyor!..

Ne garip değil mi ?

Ermeni olduğu için, gazeteci olduğu için, aydın olduğu için, öldürülüyorsa ve ardından bu tip cinayetler devam ediyorsa bu ülkede nasıl özgürce uçurabiliriz güvercinleri!..

Demokratik haklar ve demokratik ülke söylemleri bu ülkede hiç bitmedi...

Ne garipki gelmedi bu ülkeye demokrasi...

Olaylar kendi dışında gelişme gösterir, sisteme ayak uydurma içerisinde olan düşünceler çevreni sarmış ise, ipek böceğinin kendini koza karanlığana kapatması gibi kapatamayacaklar karanlığa güvercinleri bu ülkede..

Hiç bir insan, düşüncesinden dolayı, etnik yapısından dolayı, dini inançlarından dolayı, kimliğinden, renginden, ırkından dolayı öldürülmemelidir...

 

Vurmasınlar bu ülkede güvercinleri.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 1 ay sonra...

Jandarmalar mahkemede verdikleri ifade de Hrant Dink'in katledileceginden üstlerini haberdar oldugunu itiraf etmisler.

 

"21/03/2008

‘Dink cinayetini biliyorduk’

Dink cinayetinde skandallar bitmiyor. Jandarmalar, cinayetin planlandığını üstlerinin bildiğini itiraf ettiler

Hrant Dink cinayetinde skandallar dizisi bitmek bilmiyor. Üzerinden bir yılı aşkın süre geçmesine karşın cinayetin aydınlatılması için önemli bir adım atılmadı. Mahkeme süreci devam ederken Meclis’te oluşturulan komisyon da tartışmalı biçimde çalışmaların son verdi. Ancak dün görülen bir duruşmada ortaya çıkanlar ise cinayetin önceden bilindiği ve önlem alınmadığını açık bir biçimde ortaya koydu. Hrant Dink cinayetinde ihmalden yargılanan iki jandarma görevlisi, daha önce “amirin isteğiyle” verdikleri ifadeyi değiştirdiler; Trabzon Jandarma Komutanlığı’nın Dink’in öldürüleceğini bildiğini itiraf ettiler.

Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetinde ihmalleri bulunduğu gerekçesiyle haklarında dava açılan Jandarma Başçavuş Okan Şimşek ve Uzman Çavuş Veysel Şahin, ikinci kez yargıç karşısına çıktı. Sanıklar, Hrant Dink’in öldürüleceği yolundaki istihbaratı üstlerine bildirdiklerini, ancak amirlerinin zamanında gereğini yapmadığını belerterek, cinayete doğru giden süreci anlattı.

Trabzon 2’inci Sulh Hukuk Mahkemesi’nde devam edilen davanın ikinci duruşmasına sanıklar ile Dink Ailesi’nin avukatlarından Ergin Cinmen ve Hakan Bakırcıoğlu katıldı.

Cinayet planın Ağustos 2006’da biliniyordu

6 aydan 2 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan sanıklardan Jandarma Kıdemli Başçavuş Okan Şimşek, ifadesinde şunları söyledi:

“2006 yılı Temmuz ayında Coşkun İğci, Jandarma Uzmançavuş Veysel Şahin’i telefonla arayıp, görüşmek istediğini söylemiş. Veysel ile birlikte gittiğim Meydan Parkı’nda, Coşkun İğci ile tanıştım. İğci, Veysel’in arkadaşıydı. Coşkun İğci, MC Donald’s bombacısı Yasin Hayal’in akrabası olduğunu ve İstanbul’da Ermeni bir gazeteciyi öldürmek istediğini söyledi. Yasin Hayal’in İstanbul’a gittiğini, gazetecinin sahibi olduğu gazete ile yaşadığı evin arasındaki bölgenin krokisini çıkardığını anlattı. Yasin Hayal’in kendisinden el yapımı bir silah istediğini ve onun için de para verdiğini söyledi. Biz de silah almamasını, amirlerimizle konuştuktan sonra kendisine bilgi vereceğimizi söyledik.”

Hayal izleniyordu

Konuyu o zaman İstihbarat Şube Müdürü olan Metin Yıldız’a bildirdiğini ifade eden Şimşek, “Görüşmek istediğimi belirttim. Bir lokantada bir araya geldik. İğci’nin anlattıklarını anlattık. Şube müdürümüz, 2004 yılında Mc Donald’s bombalanması eylemine katılan Hayal’in aynı şubede görevli Hüseyin Yılmaz tarafından izlendiğini söyledi. Edindiğimiz bilgileri Hüseyin Yılmaz ile paylaşmamızı istedi” diye ifade verdi.

Alay komutanına söyledik

Bir sonraki gün yapılan istihbarat toplantısı öncesi Metin Yıldız’ın talimatlarını Hüseyin Yılmaz’a bildirdiğini ifade eden Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplantıda o dönemin İl Jandarma Alay Komutanı Ali Öz ile diğer üst düzey yetkililer bulunuyordu. Toplantı esnasında, Metin Yıldız Ali Öze’e hitaben, ‘Komutanım, 2004 yılında bombalama eylemi yapan Yasin Hayal’in İstanbul’da bir Ermeni gazeteciyi öldüreceği yönünde edinilmiş bilgiler var’ dedi. Bunun üzerine Ali Öz’de ‘bu konuya sonra daha kapsamlı görüşürüz’ dedi.”

‘Sonra ben emir veririm’ dedi

Daha sonraki günlerde Hacı Ömer Ünalır’ın yanına geldiğini ve ‘Komutanım, çalışma yapılmasıyla ilgili herhangi bir emir verilmedi. Ne yapacağız’ dediğini dile getiren Şimşek, “Bunun üzerine Metin Yılmaz’ın odasına gittim. Bilgilerin önemli olduğunu vurgulayarak, emir ve talimat beklediğimizi söyledim. O da, ‘Ya son ben emir veririm’ dedi. Daha sonra herhangi bir çalışma yapılmadı emir ve talimat verilmedi” dedi.

Bildirim formu cinayetten sonra çekildi

Hrant Dink’in öldürülmesini 19 Ocak tarihinde televizyondan duyduklarını belirten Şimşek, sorgusunda şu ifadelere yer verdi: “Bunun üzerine Metin Yıldız’ı aradım ve televizyon seyretmelerini istedim. Biraz sonra ise Hüseyin Yılmaz aradı, ‘Abi ne olacak’ diye sordu. Ben de bilmediğimi söyledim. Bir gün sonra, Veysel Şahin ile İl Jandarma Komutanlığına gittik. Metin Yıldız’da oradaydı. Bilgileri tekrar aktardık. Not aldı. Haber Kesit ve Bildirim Formu çekilmesi için talimat verdiğini öğrendim. Bildiğim kadarıyla form 20 Ocak 2007 günü saat 21.30’da çekilmiş.”

‘İğci konuşmasın’ emir

22 Ocak 2007 tarihinde, sabah toplantısı sonrasında Ali Öz ve Metin Yıldız’ın emir ve talimatları doğrultusunda, Çoşkun İğci görüşmelerinin istendiğini ifade eden Şimşek, “Metin Yıldız toplantıda, ‘Çoşkun İğci size anlatmış olduğu istihbarati bilgileri başkasıyla paylaşmasın’ diye söyledi. Daha sonra İğci ile görüştük” dedi.

Belgeler doğruları yansıtmıyor

Şimşek, 20 Ocak 2007 tarihinde düzenlenmiş olan Görev Sonuç Raporu olduğunu anımsatarak, “Biz o gün böyle bir görev icra etmedik. Bu belge doğruları yansıtmamaktadır” dedi. Şimşek, “Bunun için mahkemenize başvurarak, doğruları burada söylemek istedim. Baskılar sonucu, daha önce gerçeğe uygun ifadelerde bulunmadım. Defalarca Hüseyin Yılmaz’a konunun doğruluğunun anlatılması için talepte bulundum. Biz de sicil amirimiz ve askeri disiplin nedeniyle, onun istediği şekilde beyanlarda bulunduk” şeklinde konuştu.

Şahin: Talimatla ifade verdim

Sanık Veysel Şahin ise Şimşek’in ifadesine katıldığını, daha önceki ifadelerini kendilerine verilen sözlü talimatlar doğrultusunda verdiğini, bunun suç olduğunu bildiğini, mesleki kaygılardan dolayı böyle ifade vermek zorunda kaldığını söyledi.

Duruşma ertelendi

Mahkeme ifadelerin ardından, Trabzon İl Jandarma Komutanlığına müzekkere yazılarak, sanıkların ifadesinde geçen isimlerin görev yaptıkları yerlerin ve ikamet adreslerinin mahkemeye bildirmesine, Trabzon’da görev yapan ve ikamet edenlerin adına davetiye, il dışında bulunanların adına ise talimat yazılmasına karar verdi.

Mahkeme, zabıtların tamamının onaylı fotokopilerinin çıkarılarak, sanıkların beyanlarında ismi geçen tanıkların suç işleyip işlemediklerinin takdiri için Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar vererek, duruşmayı erteledi. (İstanbul/EVRENSEL)

 

--------------------------------------------------------------------------------

Mızrak çuvala sığmadı

 

Dink ailesinin avukatı Engin Cinmen, duruşma sonrası sanıkların duruşmada gerçeği söylediklerini belirterek, “Daha önceki ifadelerini geri aldılar. Bundan çıkan sonuç şudur, Hrant Dink’in katlini Trabzon Jandarma Komutanlığı’nın hemen hemen tüm yetkilileri, Hrant Dink’in katlinden önce biliyorlarmış. Bu ortaya çıktı” dedi.

Sanıkların ifadesiyle, görev sonuç raporlarının sahte olduğunun ortaya çıktığını iddia eden Cinmen, şunları söyledi: “Bugün her şey ortaya çıktı, yani mızrak çuvala sığmadı.”

 

--------------------------------------------------------------------------------

‘Dink komisyonu göstermelik’

 

CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin “Meclis dışından müdahale edildi, birileri kulaklarını çekti” dedi. CHP İstanbul Milletvekili ve İnsan Hakları Komisyonu Hrant Dink Alt Komisyon Üyesi Çetin Soysal da komisyon çalışmaları bitirilmesine tepkisini üyelikten ayrılarak gösterdi. TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun üyeleri Soysal, Ersin ve Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir düzenledikleri ortak basın toplantısıyla, Hrant Dink cinayetini araştırmak için oluşturulan alt komisyonun çalışmalarını tamamlamadan bitirilmesine tepki gösterdiler. Başından beri kurulan komisyonun göstermelik olduğunu ifade eden Soysal, “Bu komisyon adına ve incelediği kanunun ağırlığına ve ciddiyetine uygun davranmamıştır. Tutanaklar milletvekillerinden saklanmaya çalışıldı” dedi. Soysal, Hrant Dink Alt Komisyon Başkanı AKP’li Mehmet Ocaktan’ı çalışmalara engel olmak ve tutanakları milletvekillerinden saklamakla suçladı. Soysal, tepkisini alt komisyon üyeliğinden çekilerek gösterdi. Ahmet Ersin de “Birileri bu çalışmanın bitmesi için ‘dur’ dedi, kulakları çekildi. Meclis dışından komisyon çalışmaları engellendi diye düşünüyoruz” dedi. "

 

Biz hala ülkemizde olup biten cinayetlerin gercek sorumlularini bulmamakta direnirken, baska ülkelerden hesap sormaya kalkiyoruz. Demezlermi sana, önce kendi avlunu temizle ve gel sonra bana hesap sor, ama sorarkende sadece is olsun diye sorma.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 3 ay sonra...

Hrant Dink davasında arta kalan tek şey aydınlatılmamış,aydınlatılmayacak bir cinayet.Ogün Samast,Yasin Hayal,Erhan Tuncel ...Sürekli birbirini suçlayan üstelik sorulara alaylı karşılık verebilecek kadar keyifli ''asabi çocuklar''

 

Hrant Dink kimdir kim değildir sorusunun yanıtı değildir bu Hrant Dink kavgası.Sokak ortasında kurşun sıkılan bir düşüncenin bize verdiği en büyük vicdanı azaptır.Onu sevmek veya sevmemek de değildir;bu topraklarda yaşayan birine yapılan haksızlığın hesabıdır.

 

Ben artık geçtim doğrudan,adaletten?Eline verilmiş silahlarla had bildiren ''birkaç asabi çocuğun'' işi değil mi?Başka ne olabilir ki?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 6 ay sonra...

Bu günkü Cumhuriyet gazetesindeki habere göre Hrant Dink davasinda üc tahliye var ve saniklar birbirleriyle yumruklasmislar. Tutuklu Yasin Hayal diger tutuklu Erhan Tuncel'e yönelik ''Parayı sen alıyorsun, maaş alıyorsun, sıkıntıyı ben çekiyorum'' demis. Bu ne anlama geliyor, bunlar öldüren ama öldürtenler baskalari ve onlar birde katilleri maasa baglamislar. Demek oluyorki, bu olay öyle bazilarinin anlattigi gibi tesadüfen bir gelisme degil, bilhassa ülkede kaos yaratmak isteyenlerin bir plani. Bu planida yapsa yapsa irkci, fasit düsünceye sahip olanlar yapar. Umarim katillerin azmetcileri yakinda gün isigina cikarlar ve herkes aki ve karayi görür.

 

"Dink davasında 3 tahliye

Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin davada, Zeynel Abidin Yavuz, Mustafa Öztürk ve Tuncay Uzundal tahliye edildi. Duruşmada Yasin Hayal ve Erhan Tuncel yumruklaştı. Ara kararlar alan mahkeme, sanıkların Ergenekon davası sanıklarıyla ilişkileri olup olmadığının araştırılmasına karar verdi. Hayal kardeşlerin avukatı Fuat Turgut'a bu davada avukatlık yapmaması için kısıtlama getirildi.

 

AA

 

İstanbul- Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin davanın 8. duruşması başladı. Sanıklar duruşmada hazır bulunurken, tutuklu sanık Ogün Samast'ın duruşmaya katılmadığı görüldü.

 

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, hakkında daha sonra dava açılan ve dosyası bu davayla birleştirilen Osman Hayal, ilk kez katıldı. Davanın tutuklu sanıklarından Yasin Hayal'in ağabeyi olan Osman Hayal, duruşmada yapılan sorgusunda, ''Benim cinayetle hiçbir alakam yok'' dedi.

 

Sadece cinayet tarihinde İstanbul'da olduğunu ve başka bir şey bilmediğini anlatan Hayal, daha önce tanık olarak verdiği ifadelerinin doğru olduğunu kaydetti. Mahkeme Başkanı tarafından emniyet ve savcılıktaki ifadeleri hatırlatılan Hayal, ''Cinayetten bir saat sonra İstanbul'dan çıkışım tamamen tesadüftür'' dedi. Duruşmada Osman Hayal'in avukatı olacağını ve vekaletini daha sonra mahkemeye sunacağını belirten Yasin Hayal'in avukatı Fuat Turgut, müdahillerin avukatlarının Osman Hayal'e Yasin Hayal'le ilgili sorular yöneltmesine itiraz etti.

 

'Parayı sen alıyorsun sıkıntıyı ben çekiyorum'

 

Osman Hayal'in ''Kardeşim komploya kurban gitti. Her şey Erhan Tuncel'i tanımasıyla oldu'' demesi üzerine Erhan Tuncel araya girerek, ''Benimle ne alakası var'' diye müdahale etti.

 

Mahkeme Başkanı'nın uyarılarına rağmen tutuklu sanık Yasin Hayal de söze karışarak Erhan Tuncel'e yönelik ''Parayı sen alıyorsun, maaş alıyorsun, sıkıntıyı ben çekiyorum'' dedi.

Yasin Hayal, daha sonra da önünde oturan Erhan Tuncel'i yumrukladı. Bu sırada küfürleşmeler de oldu. Yasin Hayal, Mahkeme Başkanı'nın talebi doğrultusunda görevliler tarafından salondan çıkartıldı.

 

Duruşmada Erhan Tuncel ile Yasin Hayal arasında çıkan arbede ve Hayal'in duruşma salonundan çıkarılmasının ardından ifade vermeye devam eden tutuksuz sanık Osman Hayal, bu kez Erhan Tuncel ile bir süre tartıştı. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Erkan Canak, Tuncel ve Hayal arasına jandarma görevlilerinin oturmasını istedi.

 

Osman Hayal, müdahil avukatı Arzu Becerik'in ''Yasin Hayal'e uygulanan komplonun ne olduğu'' yönündeki sorusu üzerine, ''Kardeşim bu Erhan Tuncel'i ne zaman tanımışsa, ondan sonra bu olayların içine girmiştir. Benim kardeşim böyle şeyleri kafasından uyduracak biri değildir. Bu Erhan Tuncel ne zaman geldi, benim kardeşim bu cinayetin içine girdi'' dedi. Müdahil avukat Güray Dağ da, ''Osman Hayal'in cinayeti akşam ailesiyle televizyonda izlediğini belirtmesine rağmen, ailesinin ifadelerinde bundan bahsetmediğini'' söyleyerek, Hayal'e bunun nedenini sordu. Hayal de bunun ''yanlış anlaşılma'' olduğunu söyledi.

 

 

Avukat Turğut'a tepki

 

Müdahil avukatlarından Kemal Aytaç da daha önce ''fırıncılık yaptığını'' belirten Hayal'e, bu mesleğinin ayrıntılarına yönelik sorular sordu. Avukat Aytaç, aldığı cevaplar üzerine bu kez, ''Kendisinin de öğrenciyken fırıncı yamaklığı yaptığını, Hayal'in verdiği bilgilerin doğru olmadığını'' söyledi. Bunun üzerine tepki gösteren Yasin ve Osman Hayal'in avukatı Fuat Turgut da avukat Aytaç'a yönelik, ''Sen ancak Sarkisyan'ın yamağı olursun'' dedi.

 

Bu tartışmanın ardından salondaki müdahil avukatlar, bu sözleri söyleyen avukat Fuat Turgut'a tepki gösterirken, avukat Kezman Hatemi de söz alarak, Turgut'un ırkçılık yaptığını ve bu söylemini devam ettirmesi halinde kendisinin de Turgut'a ''Ergenekon sanığı'' diye hitap edeceğini söyledi. Turgut da ''Ergenekon uydurmasında yer almaktan gurur duyarım. Cevabımı savunmamda vereceğim'' diye konuştu. Turgut'un bu tavrının hakaretvari olduğunu belirten müdahil avukat Kemal Aytaç, mahkeme başkanından buna yönelik tedbir almasını istedi.

 

 

Heyet Başkanı'nın Tuncel'e soruları

 

Mahkeme Başkanı Canak, Erhan Tuncel'in Başbakanlık Teftiş Kurulu'nda ifade verdiğini belirterek, Tuncel'e ''Beyanında 'bilgi alıyorlar' dediğin kişiler kim?'' sorusunu yöneltti.

Erhan Tuncel de ''Yasin rahat durmaz, yine bir şey yapar, onun için boş bırakmazlar'' dediklerini söyledi. Başkan Canak, ''Yasin cezaevine girmeden böyle fikri yoktu, ama çıktıktan sonra 'Ben Dink'i vuracağım' dediğini ve bunu başka kişilerin de kendisine söylediğini'' belirttiğini anlatarak, ''Destek görebileceği herkesle görüştü demişsin. Kimlerle görüştü?'' diye sordu. Tuncel, bu soruyu şöyle cevaplandırdı: ''Sadece samimi itiraflarda bulunuyorum. Görüşülen kişiler Hayal grubuyla ilgili. Beni internet kafeye çağırdı. Elinde Agos Gazetesi'nin adresi vardı. 'Dink diye birini vuracağını' söyledi. Ben yanımdaki diğer kişilere, 'bir şey yapmayın, uzak durun' dedim. Sonra gittim olayı bildirdim. Maddi destek arıyordu. Hepsi emniyete bildirilmiştir bunların.''

 

Başkan Canak, bu kez de ''Tuncel'in bilgi verdiği kişilere artık kendisiyle ilişkilerini kesmelerini'' söylediğini belirterek, ''Neden ilişkini kesmedin?'' diye sordu. Erhan Tuncel, belli dönemlerde kendi kendisiyle hesaplaştığını, bu çerçevede son olarak bu sürece gelmesini sorguladığını, bunun sonucunda sadece emniyet ile değil, herkesle bağlarını kestiğini anlattı. Tuncel, ''Ben kendi geçimimi kendim sağlıyorum. Ya okula ya işe gidecektim, ya bunların dediğini yapacaktım, okula devam edemeyecektim. Aç aç yatacaktım'' dedi.

Canak'ın, ''Elazığ'da Yasin Hayal'i kimlerin misafir ettiğini'' sorduğu Tuncel, ''Amcamın oğlu Tuncay ve Murat Akın adlı iki kişi misafir etti. Burada başkalarıyla görüştü mü bilmiyorum'' yanıtını verdi. Başkan Canak'ın bu yönde sorularını yanıtlayan tutuklu sanıklardan Mustafa Öztürk ile Erhan Tuncel arasında da kısa süreli bir tartışma yaşandı.

 

Öztürk'ün, ''Polisten maaş aldığını'' ima etmesi üzerine Tuncel kızarak, ''Ben emniyette çalıştığım dönemde hiç para almadım. Hep bana saldırılıyor. Medya hep bana saldırıyor'' dedi.

 

Mustafa Öztürk de Tuncel'in Başbakanlık Teftiş Kurulu'na verdiği ifadesinin tersine, ''Dost tarikatına karışan herhangi bir arkadaşının olmadığını'' ifade etti.

 

Tuncel'den Hayal'e misilleme

 

Duruşmanın akşam ki bölümünde Tuncel, devlet ajanı değil, Trabzon istihbaratınca belli bir dönem “kullanılmış bir şahıs” olduğunu belirterek, “Beni çok güzel uyutmuşlar” dedi. Tuncel, cinayeti işlememesi yönünde emniyetin yönlendirmesiyle Hayal’le üç görüşme yaptığını, son görüşmede Hayal’in, “Bu işi yapıp sonra işime gücüme bakacağım. Babamın yanında çalışacağım” dediğini anlattı. Bu görüşme üzerine emniyet istihbarata cep telefonundan “Çok önemli” diye yazdığını ancak kendisine dönülmediğini ifade etti. Tuncel’in, “Dink bir yıl daha fazla daha yaşadıysa Muhittin Zenit’in (polis memuru) ve benim sayemizdedir. Aile mağdur oldu, ama bir kahramanları oldu” demesi üzerine, Orhan Dink, “Ben senin yerine yatayım sen ağabeyimi geri ver” dedi.

Hayal ise Samast’ın İstanbul’a gittiğini Tuncel’e söylediğini belirtti. Erhan Tuncel, müdahil avukatları taleplerini açıklarken Yasin Hayal’in yüzüne yumruk attı. Araya giren jandarma Yasin Hayal’i zor zaptetti. Tuncel ve Hayal, salondan çıkarıldı. Davada cinayet tarihinde Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde görevli üç polis, Tuncel’in tanığı olarak dinlendi. Polislerin çapraz sorgusu, Dink cinayetinde istihbarat zaafı yaşandığı bir kez daha gözler önüne serdi. Tanık Mehmet Ayhan, Tuncel’in kendilerine Hayal’in Dink’i öldürmek istediğini söylediğini kendilerinin de bunu üstlerine rapor ettiğini bildirdi. “Hayal’le ilgili sadece Erhan Tuncel’den bilgi almadık. Teknik ve fiziki takip de yaptık” diyen Ayhan, Tuncel’in daha sonra Hayal’in “cinayetten vazgeçtiğini” söylediğini ancak cinayetten 2 ay önce güvenilir olmadığı ve çok para istediği için Tuncel’le olan ilişkilerini “soğumaya” aldıklarını söyledi. Tanık Özkan Mumcu ise edindikleri istihbaratı İstanbul Emniyeti’ne faks çekerek bildirdiklerini söyledi. Avukat Fuat Turgut’un, “Müvekkilim Yasin Hayal bunu yapabilecek kapasitede midir?” sorusunu Mumcu, “Evet” diye yanıtladı. Diğer tanık polis Onur Karakaya ise görevlerini yaptıklarını, vicdanlarının rahat olduğunu söyledi. Karakaya, Avukat Kezban Hatemi’nin, “Ölüm, görevinizi iyi yapmadığınızı ortaya koyuyor” tespitine, “Kontrolümüz dışındaydı” diye karşılık verdi.

 

 

 

Üç tahliye

 

Duruşmanın dünkü bölümünde savcının istemi üzerine tutuklu sanıklardan Zeynel Abidin Yavuz, Tuncay Uzundal ve Mustafa Öztürk, tutuklu kaldıkları süre gözönüne alınarak tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.

 

Mahkeme, Ergenekon davası tutuklu sanıklarından Sevgi Erenerol’un Genelkurmay Başkanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda verdiği Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri başlıklı seminerlerin kayıtlı olduğu CD’lerin Genelkurmay ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda istenmesine karar verdi. Mahkeme ayrıca Ergenekon dava dosyası sanıklarıyla Dink dosyasında yargılanan sanıklar arasında bir irtibat olup olmadığının tespit edilmesi için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden Ergenekon sanıklarına ait telefon numaralarının HTS raporlarının dijital kayıtlarının delil olarak istenmesine de hükmetti.

 

Mahkeme ayrıca, Dink’in öldürülmesinde ki örgütlü yapının ortaya çıkarılabilmesi için Albay Ali Öz adına kayıtlı ya da kullanılmakta olan telefonlarla görüşmelerin tespit edilmesi ve banka hesap hareketlerinin Ergenekon soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcıları eliyle araştırılması için İstanbul Cumhuriyet Başavcılığı’na yazı yazılmasına karar verdi.

 

Mahkeme ayrıca Hayal kardeşlerin avukatı Fuat Turgut bu davada avukatlık yapmaması için kısıtlama getirdi. Tuncel ve Hayal’e de duruşmada olay çıkardıkları için bir sonraki duruşmaya katılmama cezası verildi."

 

Alinti: -http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=32236-

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Zamanım kısıtlı,çok şey yazamayacak kadar!Ama söz konusu sokak ortasında katledilen bir insan olunca yazamadan geçemeyeceğim...

 

Sürekli örtülen bir ölüm,sürekli sekteye uğratılan adalet anlayışına rağmen...haykırıyorum!

 

DİNK İÇİN ADALET,ÜLKEM İÇİN ADALET!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hran Dink öldürüldüğü zaman "Hepimiz Ermeniyiz" pankartı açan insanlar için, söylemediklerini bırakmayanlarla ilgili. Bugüne kadar okuduğum en güzel yorum şuydu ;

 

"insan gelişimi aşama aşamadır, tutup dört yaşında bir çocuğun kelimeleri imalarıyla anlamasını bekleyemezsiniz. o çocuğa 'ağır başlı' dediğinizde kafası ağır olan, büyük olan birini tahayyül eder. o çocuğa tutup 'hepimiz ermeniyiz' derseniz kelimeyi esas anlamıyla anlayıp size 'ben ermeni değilim' diyebilir. ne var ki bizler dört yaşında değiliz." Mehmet Bekaroğlu

 

Türk siyaset sahnesinde, bulunduğu yer ve gerek siyasi tavrı gerekse düşünceleriyle beni en çok şaşırtan adamlardan birisine ait bu yorum.

 

Ve ancak bu kadar güzel tanımlanabilir durum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

'Hepimiz Ermeniyiz' sloganından bir rahatsızlığım yok hatta ben de haklı olarak diyebilirim bunu da, beni düşündüren Hırant Dink'in öldürülmesinden yaklaşık 1 saat sonra dev bir Hrant Dink afişinin sanki hazır tutuluyormuş gibi, Agos gazetesinin önüne asılması, bu bana biraz tuhaf gelmişti. Yani şok eden bir olaydan sonra 1 saat içerisinde o afişler, pankartlar hangi matbaada yapılabilir ki...

 

Sanki bu suikastin o an, orda olacağı önceden biliniyormuş gibi hemen afişler, pankartlar, dövizler ortaya çıkıverdi. 1 saat içerisinde binlerce insan Taksim ve Şişli’de toplanıverdi. Kimdi bu insanlar ? Nasıl startta bekliyordu ki hemen organize oluverdi 1 saat içerisinde ? Ben ise işyerinde Ermeni arkadaşlarla TV'den izliyordum olanları...Sloganlarda önceden hazırlanmıştı sanki. Hepimiz Hrant Dinkiz, Hepimiz Ermeniyiz, Hepimiz Kürdüz falan, 'Derin'den vurulduk gibi...

 

Oysa, Hrant Dinkin öldürüleceğini bilenler ve onunla uyaranlar o zaman ki Vali ve Emniyet müdürü idi. Bir de Trabzon Emniyet Müdürü var... Ve bakıyoruz o emniyet müdürü şimdi İstihbarat Daire Başkanı olmuş; Ramazan Akyürek! Hani şu Ergenekonun isim babası...Erhan Tuncel de onun elemanı :)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Uğur Mumcu öldürüldüğünde de insanlar saatler içerisinde önce Cumhuriyet Gazetesi önünde toplandı. Ertesi gün dev mitingler yapıldı. Toplumun bu kadar hızlı tepki göstermiş olması, bence bir komplo teorisinden ziyade, suikasin büyüklüğü ve rahatsız ediciliğiyle alakalı. Afişler pankartlar konusunda sanırım günleri karıştırmışsın dostum. Zira ilk akşam polis Gazete binasının önüne kimseyi yaklaştırmıyordu olay yeri incelemesi yapıldığı için.

 

Aslında "Hepimiz Hrantız" "Hepimiz Ermeniyiz" sloganları kalıp olarak yeni değildir. Metin Göktepe adlı muhabirin Eyüp Statında polisler tarafından dövülerek öldürülmesinden sonra yıllarca "Hepimiz Metin'iz" sloganı kullanılmıştı gazeteciler tarafından. "Her yer Ramallah, Hepimiz Filistin'liyiz" ,"Hepimiz Irak'lıyız" bu sloganlarda yıllarca protestolarda, mitinglerde kullanılan sloganlardı. Ben kimsenin "Hepimiz Filistin'liyiz" sloganı atılınca, "ne münasebet ben arap değilim türk'üm" tarzı bir argüman kullandığını görmedim. Bu slogan kalıbı evrenseldir aynı zamanda. ABD'de zenci oldukları için üniversiteye kabul edilmeyen öğrencilerin durumunu protesto etmek için birçok beyaz öğrenci okula "Hepimiz Zenciyiz" yazan tişörtlerle gitmişti. Solingen katliamından sonra binlerce Alman, Solingen sokaklarında "Hepimiz Türk'üz" pankartının arkasında yürüdü. Hrant Dink'in durumunda ise, çarpıtma ve işine geldiği gibi yorumlama çok yapıldı.

 

..........

 

Bu adama yapılan haksızlık suikastle sınırlı değil. Adam bir yazı yazdı. Bu yazı yüzünden Ermeni Diasporası olmak üzere Fanatik ermeniler tarafından topa tutuldu. ""Hrant Dink" yazısında Türklüğe hakaret ediyor" "Türklerin kanı pistir diyor" sloganlarına inandık hepimiz. Yahu bu adamın bu yazısı radikal ermenileri neden kızdırdı diye açıp bir okumak aklımıza gelmedi.

 

Adam hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Bilirkişi raporunda aslında hepimize ders olacak şekilde "Cümlenin bir paragrafın içinde geçtiğini, cümlede ne anlatıldığını anlamak için paragrafı okumak gerektiğini" söylerek suç unsuruna rastlanmadığını söyledi. Ama yine dava açıldı, linç kampanyaları, onun üstünden kendini ispat etmek isteyen ve bugün bir çoğu ergenekon davasından hapiste olan tayfa yapmadığını bırakmadı. Hukukla tek alakası, hukuk fakültesinden mezun olup cübbe giymek olan avukat bozuntuları, mahkeme çıkışlarında adamı linç etmeye çalıştı.

 

Nazım Hikmet'in bir şiirinde geçen "Heraklit'i düşünüyorum gözlerim kapalı" dizesini, "Her ekalliyet (azınlık)i düşünüyorum gözlerim kapalı” olarak anlayıp Nazım Hikmet'e bölücülük davası açan savcı gibi. Çağdaş Radyo'da çalınan yüzyıllık "İmranlım İmranlım amman amman", Türküsünü "İmralım İmralım" olarak şeyiyle dinleyip Radyo'ya kapama cezası veren RTÜK gibi.

 

Dolayısıyla Ermenilerin tek hedefi bu olayları Türkiye'ye ve dünyaya kabul ettirmek olamaz. Ermeni kimliğinin sağlığı başka ülkelerin soykırımı kabul

edip etmemesine bağlı olamaz. Bu yaklaşım hatalıdır. Bu hatalı yaklaşım artık terk edilmelidir. Ermeni kimliğinin oluşumu bu bağlamda Türk'e bağlı kalmamalıdır. Ayrıca Ermenilerin tüm çabalarını dünya üzerinde 'Türk'e baskı uygulamaya ve soykırımı kabul ettirmeye ayırması, kimliğin oluşumunu engelleyen bir zaman kaybıdır. Bu anlamda Ermeni dünyası kendini 'Türk'ten kurtarmalıdır. Bu yapıldığında Ermeni kimliğinde 'Türk'ten geriye kalacak boşluk sorun oluşturmayacaktır. Zira bu boşluk Ermenistan devletine gösterilecek ilgi ve devlet için harcanacak çaba ile doldurulmalıdır. Ermeni kimliğinin 'Türk'ten kurtuluşunun yolu, 'Türk'le uğraşmamaktır. 'Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur. Yeter ki mevcudiyetin farkında olsun.

 

Biz şu paragrafı anlayamadık. Çünkü önümüze paragraf değil. Paragrafın içinden çekip çıkarılıp kalemini namlu olarak kullanan yazarlar tarafından bize tek olarak sunuldu.

 

Ermenistan'ın "Türke muhalefet" ve "Türk karşıtlığı" dışında herhangi bir kimlik, herhangi bir siyasa oluşturamamasını. Ermenistan ve Ermeni Diasporasının "Türk'leri mahkum etmek" "Türk'lerden intikam almak" dışında kendine bir varlık sebebi geliştirememesini. Ulusal kimliğini bunun üzerine oturtmasını eleştiren yazıdan biz bir paragrafı söküp çıkardık. Adamın yazısında tırnak içine alarak kullandığı "türk" kelimesiyle türklüğü ve türkleri değil. Ermenistan ve Ermeni diasporasının bir saplantı haline getirdiği olgudan bahsettiğini göremedik. Çünkü okumaya bile zahmet etmedik. Ve adam ne kadar anlatırsa anlatsın ne demek istediğini anayamadık.

 

Oysa bilirkişi daha ilk raporunda gözümüzün içine sokmuştu gerçeği ;

'Türk' ile anlatılmak istenen

159. maddede düzenlenen Türklüğü tahkir ve tezyif suçunun oluşumu için dava konusu yayında Türk kimliğine ve Türklüğe yönelik bu tahkir ve tezyifin bulunması, tahkir ve tezyifin tahkir etmek özel kastıyla yapılması ve ifadelerin düşünce özgürlüğü kapsamında yer almaması gerekmektedir. Sanık yazılarında 'Türk'ten bahsetmekte ve Ermeni kimliğindeki bu Türk olgusundan kurtulmak gerektiğini ifade etmektedir. Türklüğü tahkir ve tezyif suçunun oluşabilmesi için, Türk kimliğinin, Türklüğün tahkir ve tezyife konu olması gerekmektedir. Sanığın ifadelerinde sürekli olarak bir Türk olgusundan bahsedilmekte ve bu Türk olgusunun Ermeni kimliğini olumsuz etkilediğinden ve Ermeni kimliğinden çıkarılması gerektiği söylenmektedir. Sanığın bu Türk olgusu ile ne anlatmak istediği ise önceki yazılarından anlaşılmaktadır. Şöyle ki; sanık Ermeni Kimliği Üzerine (6) Ermeni'nin Türk'ü, Ermeni Kimliği Üzerine (7) 'Türk'ten Kurtulmak, Ermeni Kimliği Üzerine (8) Ermenistan'la Tanışmak başlıklı yazıda bir olgu olarak Türk'le neyi anlatmak istediğini ifade etmektedir. Sanığın bütün yazıları birlikte incelendiğinde yazıya konu olan Türk ifadesi ile anlatılmak istenenin 1915 olayları sebebiyle Ermeni kimliğinde yer alan anlayış ve bakış açısı olduğudur. 159. maddede düzenlenen suçun oluşabilmesi için fail Türk kimliğine, Türklüğe yönelik eylemlerde bulunmalıdır.

'Zehirl kan' ne demek?

Oysa dava konusu yayında bu yönde bir eylem bulunmamaktadır. Yayında geçen "Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur" ifadeleri incelendiğinde ise ortaya çıkan sonuç sanığın Ermeni kimliğinde bir ruhsal sorun olarak ifade ettiği Türk olgusunu, yani 1915'te yaşananları Ermeni kimliğinin hayati bir unsuru olarak benimseyip, tüm çabaların ve birlikteliğin bu olgu üzerine kurulmasını, 1915 olaylarını soykırım olarak dünyaya kabul ettirme çabası ve inadından kurtulmak gerektiğini söylemektedir. Sanık daha önceki yazılarında da bu anlayış ve çabayı Ermeni kimliğini kemiren bir husus, ruhsal bozukluk ve zaman kaybı olarak nitelendirmektedir. Zehirli kan olarak ifade edilen husus, Türklük ya da Türkler değil Ermeni kimliğinde yer alan sanığın ifadesi ile hatalı anlayıştır. Tüm bu açıklamalar bir arada değerlendirildiğinde, sanığın ifadelerinin 159. maddede düzenlenen anlamda Türklüğü tahkir ve tezyif olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Bir kere ifadeler Türklere ya da Türk kimliğine yönelik değildir. Aksine ifadeler Ermeni toplumunun oluşturduğu Türk anlayışına ve olgusuna yöneliktir. İkinci olarak sarf edilen sözlerde tahkir, aşağılama, küçük düşürme, zayıflatmak anlamına gelebilecek bir husus bulunmamaktadır. Salt 1915 olaylarını soykırım olarak nitelendirmek de bu anlamda 159. maddede düzenlenen suçu oluşturmayacaktır. Ermeni soykırımı iddiaları halen tartışılmakta olup bu konuda gerek Ermenilerden gerekse Türklerden farklı bakış açıları ve görüşler ifade edilmektedir.

 

Ama tabi bilirkişi ne bilir? Ya da bilirkişinin ne söylediği mahkeme önlerinde linç çığırtkanlığı yapan sözümona hukukçuların umrunda mıdır ?

 

Bizim anlamamız için bu adamın ölmesi mi gerekiyordu ?

 

bu ülke azınlık temsilcisi denilen kişilerin " TÜRK KANININ YERİNİ ASİL ERMENİ KANI DOLDURACAKTIR" dediği günleri gördü dimi Hrant Dink gibi

 

Özür Diliyorum,sayın Dink. Kendimizi okumuş yazmış aydın biri sandığımız halde, bir çarpıtmaya inanıp seni dinleme ihtiyacı bile duymadan slogan atmışım . Hayatlarını okuduğumuz şairlerimizin, yazarlarımızın geçmişte nasıl yanlış anlaşılıp topa tutulduğunu okuyup, bunu yapanları yadırgadığımız küçük gördüğümüz halde. Bakıyorumki sen bu yazıyı yazdığında, ve bu bize çarpıtılarak sunulduğunda bizde farklı bir tepki göstermemişiz. Ne İbrahim Balaban'ın çizdiği inek resminin boynuzlarını oraka, kuyruğunu çekice benzetip sergisini basmaya kalkanlardan, ne de Kasım Gülek'in Robert Kolej mezuniyet resimlerini dağıtıp "Bakın Kasım Gülek eskiden papazmış" diyen DP'lilere inanan eski kasaba insanlarından hiç farkımız yokmuş. Nazım'ların, Sebahattin Ali'lerin başına gelen senin başına geldiğinde, onlara bunu yapanlara lanet eden biri olarak, bende sana onlara böyle davrananlardan farklı davranmamışım.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.