Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

///Egzorsist Anı Defteri///


siyahx

Önerilen İletiler

  • Cevaplar 584
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

  • 3 ay sonra...

YALNIZ BİR OPERA

 

 

 

Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda

 

Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim

 

Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim

 

Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

 

 

 

İmrendiğin, öfkelendiğin

 

Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim

 

Yani yaşamışlık sandığın

 

Geçmişim

 

Dile dökülmeyenin tenhalığında

 

Kaçırılan bakışlarda

 

Gündeliğin başıboş ayrıntılarında

 

Zaman zaman geri tepip duruyordu.

 

Ve elbet üzerinde durulmuyordu.

 

Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,

 

Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.

 

Başlangıçta doğruydu belki.

 

Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,

 

Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,

 

Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.

 

Ve hala bilmiyordun sevgilim

 

Ben sende bütün aşklarımı temize çektim

 

Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana

 

Bütün kazananlar gibi

 

Terk ettin.

 

 

 

Yaz başıydı gittiğinde, ardından,

 

Senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim.

 

Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim.

 

Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum.

 

Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.

 

Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu

 

Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından

 

Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine

 

Çerçevesine sığmayan

 

Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine

 

Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu.

 

 

 

Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.

 

Seni bir şiire düşündükçe

 

Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi

 

Ucucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.

 

Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük

 

Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,

 

Belkide ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.

 

Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha.

 

Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi?

 

'Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen' notunu buldum kapımda.

 

Altına saat: 16.00 diye yazmıştın, ve 16.04'tü onu bulduğumda.

 

Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını

 

Takvim tutmazlığını

 

Aramızda bir düşman gibi duran zamanı

 

Daha o gün anlamalıydım

 

Benim sana erken

 

Senin bana geç kaldığını.

 

 

 

Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri.

 

Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı.

 

Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay,

 

Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı.

 

Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.

 

Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi

 

bakışıyorduk.

 

Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.

 

Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki.

 

Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize.

 

Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.

 

Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana.

 

Şimdi biz neyiz biliyor musun?

 

Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.

 

Birbirine uzanamayan

 

Boşlukta iki yalnız yıldız gibi

 

Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz

 

Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca

 

Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız

 

Ne kalacak bizden?

 

Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim

 

Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında

 

Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden

 

Bizden diyorum, ikimizden

 

Ne kalacak?

 

 

 

Şimdi biz neyiz biliyor musun?

 

Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz.

 

Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada

 

Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi

 

Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek

 

Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.

 

 

 

Kış başlıyor sevgilim

 

Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor

 

Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan

 

Oysa yapacak ne çok şey vardı

 

Ve ne kadar az zaman

 

Kış başlıyor sevgilim

 

İyi bak kendine

 

Gözlerindeki usul şefkati

 

Teslim etme kimseye, hiçbir şeye

 

Upuzun bir kış başlıyor sevgilim

 

Ayrılığımızın kışı başlıyor

 

Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

 

 

 

Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,

 

Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak,

 

Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak....

 

Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır

 

Çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır

 

İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun

 

Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar

 

Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz

 

Çıplak bir yara gibi sızlar paylastığımız anlar,

 

Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar

 

Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,

 

Çağrışımlarla ödeşemezsiniz.

 

 

 

Dışarda hayat düşmandır size

 

İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz

 

Bir ayrılığın ilk günleridir daha

 

Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta

 

Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup

 

Kulak verdiğiniz saat tiktakları

 

Kaplar tekin olmayan göğümüzü

 

Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç

 

Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz

 

Bakınıp dururken duvarlara

 

Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek,

 

Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani,

 

Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında

 

Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi

 

Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi

 

Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,

 

Başımıza gelmiş bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya

 

Kendimizi hazırlar gibi.

 

 

 

Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi

 

Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,

 

Ve kazanmış görünürken derinliğimizi

 

Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde

 

Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar

 

O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi

 

Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar

 

Göremeseniz de, bilirsiniz

 

Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar.

 

 

 

Bana zamandan söz ediyorlar

 

Gelip size zamandan söz ederler

 

Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.

 

Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.

 

Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.

 

Dahası onalar da bilirler.

 

Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler.

 

Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki

 

hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak

 

kolay değildir elbet.

 

Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.

 

Zaman alır.

 

Zaman alır sizden bunların yükünü

 

O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, açılar dibe

 

çöker.

 

Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.

 

Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.

 

O boşluk doldu sanırsınız

 

Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.

 

 

 

Gün gelir bir gün

 

Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide

 

O eski ağrı

 

Ansızın geri teper.

 

Dilerim geri teper.

 

Yoksa gerçekten bitmissinizdir.

 

 

 

Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi

 

kavranır.

 

Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.

 

Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.

 

Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık

 

Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan

 

Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır

 

Ölmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla

 

Günlerin dökümünü yap

 

Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini

 

Kim bilebilir ikimizden başka?

 

Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış

 

Bir ilişkiyi, duyguların birliğini,

 

Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği

 

Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün

 

Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya

 

Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor

 

Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla

 

Bunlar da bir işe yaramadıysa

 

Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda.

 

 

 

Bu şiire başladığımda nerde,

 

Şimdi nerdeyim?

 

Solgun yollardan geçtim.

 

Bakışımlı mevsimlerden

 

İkindi yağmurlarını bekleyen

 

Yaz sonu hüzünlerinden

 

Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim

 

Geçti her cağın bitki örtüsünden

 

Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından

 

Bakarken dünyaya

 

Yangınlarla bayındır kentler gibiyim:

 

Çicek adlarını ezberlemekten geldim

 

Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların

 

Unuttuklarını hatırlamaktan

 

Uzun uzak yolları tarif etmekten

 

Haydutluktan ve melankoliden

 

Giderken ya da dönerken atlanan esiklerden

 

Duyarlığın gece mekteplerinden geldim

 

Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti

 

Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları

 

Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

 

 

 

Bu şiire başladığımda nerde,

 

Şimdi nerdeyim?

 

Yaram vardı, bir de sözcükler

 

Sonra vaat edilmiş topraklar gibi

 

Sayfalar ve günler

 

Işık istiyordu yalnızlığım

 

Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum

 

İlerledikçe...Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde

 

Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden.

 

Karardı dizeler.

 

Aşk...Bitti. Soldu şiir.

 

 

 

Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden

 

Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım

 

Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde

 

Ask yalnız bir operadır, biliyordum:

 

Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım.

 

Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim

 

Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu

 

El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk

 

Birlikte çıkalan yolların yazgısıdır:

 

Eksiliyorduk

 

Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim

 

Her otelde biraz eksilip, biraz artarak

 

Yani çoğalarak

 

Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin

 

Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında

 

Ağır ve acı tanıklıklardan

 

Geçerek geldim. Terli ve kirliydim.

 

Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum

 

Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu

 

Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...

 

Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları

 

Ve açık hayatları seviyordu.

 

Buraya gelirken

 

Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim

 

Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri

 

Ödünç almadım hiç kimseden hicbir şeyi

 

Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri...

 

panayır yerleri...

 

Ölü kelebekler...

 

Ölü kelebekler...

 

Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.

 

 

 

Adım onların adının yanına yazılmasın diye

 

Acı çekecek yerlerimi yok etmeden

 

Acıyla baş etmeyi öğrendim.

 

Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?

 

İpek yollarında kuzey yıldızı

 

Aşkın kuzey yıldızı

 

Sanırsın durduğun yerde

 

Ya da yol üstündedir

 

Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar

 

Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar

 

Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı.

 

 

 

Aşkın bir yolu vardır

 

Her yaşta başka türlü geçilen

 

Aşkın bir yolu vardır

 

Her yaşta biraz gecikilen

 

Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler

 

Gözlerim

 

Aşkın kuzey yıldızıdır bu

 

Yazları daha iyi görülen

 

Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler

 

İlerlerim

 

Zamanla anlarsın bu bir yanılsama

 

Ölü şairlerin imgelerinden kalma

 

Sen de değilsin. O da değil

 

Kuzey yıldızı daha uzakta

 

Yeniden yollara düşerler

 

Düşerim

 

Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda

 

Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında

 

Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler

 

Yaşamsa yerli yerinde

 

Yerli yerinde her şey

 

Şimdi her şey doludizgin ve çoğul

 

Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi

 

Şimdi her şey yeniden

 

Yüreğim, o eski aşk kalesi

 

Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden

 

Dönüp ardıma bakıyorum

 

Yoksun sen

 

Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren.

 

 

 

 

 

geçiyodum.... bi merhaba demek istedim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • 7 ay sonra...
  • 3 hafta sonra...
  • 1 ay sonra...

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.