Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Önerilen İletiler

Gönderi tarihi:

HAK HALİFE HZ.ALİDİR BANA DEFALARCA KARŞI ÇIKTINIZ AMA BUNU OKUDUKTAN SONRAKİ DÜŞÜNCELERİNİZİ ÖĞRENEBİLİRMİYİM

 

 

 

Resulullah (s.a.a) kendisinden sonra İmam Ali b. Ebu Talib'i halife olarak tayin etmiştir ve bunu çeşitli münasebetlerde defalarca tekrar etmiştir.2 Mesela,

 

------------------

1- Zuhruf, 23

2- Resulullahlm (s.a.a) İmam Aliıyi (a.s) kendisinden sonra hali-

fe tayin etmesiyle ilgili hadisler yüzlerce kaynakta söz konusu edil- miştir. Bkz. Tarih-i İbn-i Cerir, c.2, s.562; Kenz'üI-Ümmal, c.6, s.392; Sünen-i Tirmizi, Sünen-i İbn-i Mace; Müsned-i Ahmed b. Hanbel; Müstedrek-i Sahihayn; Tefsir-i Kebir, Fahr-i Razi; es- Sevaik'ul-Muhrika.

 

24

 

Veda Haccından dönerken, Mekke ile Medine arasındaki Gadir-i Hum denen yerde, insanları bir araya toplayarak Ali'nin (a.s) elini kaldırmış ve "Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır. Allah'ım! Ali'ye dost olana dost ol, düşman olana düşman. Ona yardım edene sen de yardım et, ondan yüz çevirene sen de yüz çevir." demiştir.

 

Sonra Peygamberimiz minberden inmiş (ve sayıları yüz bini aşan) Müslümanlara, "MüminIerin emiri olarak Ali'yi tebrik edin" diye buyurmuştur. O kalabalık da bir bir gelip, "Selam olsun sana, ey müminlerin emiri!" di ye- rek isteğini yerine getirmiştir. İşte bu sırada Ebubekir ile Ömer de Ali'nin yanına gelmiş ve kendisini tebrik et- mişlerdir. Ömer, "Ne mutlu sana ey Ebu Talib'in oğlu! Sen bugün benim ve kadın-erkek bütün müminlerin mevlası oldun." demiştir.l demek ki Peygamber'in (s.a.a) hak halifesi Hz. Ali'dir.

Gönderi tarihi:

carew sana bi soru soracam Hz Ömer Hz Ebu Bekir ve Hz Osman hakkında ne düşünüyosun

 

buralarda nakledilmiştir 1- Şavahid'ut- Tenzil, c.2; el-Müstedrek. Hakim.

2- Ömer'in Hz. Fatıma'nın evine saldırıp, kapısına ateş verdiğini büyük tarihçiler topluluğuyla birçok alimler, uzun kısa farklı tabir- i lerle nakletmişlerdir. Örneğin: Şerh-i Nehc'ül-Beliiğa, İbn Ebi'l- i Hadid, c.2; Tarih-i Yakubı, c.2; el-İmamet-u ve's-Siyase. c i; eL- İkd'ul-Ferid, c.2; Tarih-i TaberI, c.3; Tarih-i Ebi'I-Fida. c. i: E'lam'un-Nisa, c.3; Kenz'ul-Ummal. c.3, s.I29; Tarih-i İbn-i Esir, i c.23, s.I24. i

 

bu olayı öğrendikten belki sen bile ömer ve ebubekirden nefret ediceksin Ebubekir, kaba-kuvvet, tehdit ve hatta kılıçla halktan, zorla kendine biat aldıktan sonra, bir gün Ömer, Kunfuz, Halid b. Velid, Ebu Ubeyde b. Cerrah'ı bir grup topluluğun eşliğinde Ali (a.s) ve Fatıma (a.s)'nın evine

 

79

 

 

 

gönderdi. Oraya vardıklarında Ömer, Hz. Fatıma'nın evi- nin kapısına odun yığınaya başladı. Oysa o kapı, öyle sıradan bir kapı değildi. Sevgili Peygamberimiz (s.a.a) her sabah namazına gidişinde bu kapının önünde durur, "Selam olsun size ey Peygamberin Ehlibeytil" derdi. ı Bu kapıdan bir kez olsun izinsiz girmemişti. İşte Ömer, o- dunlara ateş vererek böyle bir kapıyı yaktı.

 

(Ateş verilmeden önce) Hz. Fatıma Ömer'i ve yanın- . dakileri evden uzaklaştırmak için kapının arkasına geldi- i ğinde, Ömer bir omuz darbesiyle kapıyı açtı ve Hz. i Fatıma'yı kapıyla duvar arasında sıkıştırdı. Tam bu şiddet sırasında karnındaki altı aylık (Muhsin adlı) bebeğini: düşürdü ve kapının arkasındaki çivi göğsüne saplandı. i Acı dolu bir sesle haykırdı: "Ey Allah/ın Peygamberi! Ey babam! Gör ki senden sonra İbn-i Hattap ile İbn-i Ebu i Kuhafe başımıza neler getirdiler... "

 

Bunları duyan Ömer, yanındakilere, "Vurun Fatıma- ya! " diye emretti. Onlar Peygamberin göz nurunu, ciğer paresini tekme, tokat ve kırbaç darbeleriyle dövüp kanlar içinde bıraktılar, sonra da çekip gittiler. İşte bu kapıyla duvar arasındaki sıkışma ve darbeler, etkisini Hz. Fatı- ma'nın üzerinde gösterdi ve sonuçta hastalanıp dünyadan göçmesine sebep oldu. Bu nedenle Hz. Fatıma, Peygarnberlik hanedanının şehididir. Evet Hz. Fatıma'nın (s.a) vefatına Ömer b. Hattap sebep olmuştur

 

kaynaklardada mevcuttur yazdığım olay ben burda kendi mezhebimin doğru olduğunu kanıtlamaya çalışmıyorum bunu biliyorum zaten ben burda müslümanların artık gözlerini açmalarını iyicene bi düşünmelerini istiyorum.

Gönderi tarihi:

Güzel kardeşim kendine gel kendine...

 

Peygamberimizin ashabı hakkında böyle ileri geri konuşma..

 

Efendimiz onlar için "Ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine tutunursanız doğru yola gidersiniz" demiyomu.. Onlar hakkında bu kadar ileri geri konuşma.. O kaynak maynak dediğin şeyler de palavradan başka bişey değildir..

Gönderi tarihi:

Güzel kardeşim kendine gel kendine...

 

Peygamberimizin ashabı hakkında böyle ileri geri konuşma..

 

Efendimiz onlar için "Ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine tutunursanız doğru yola gidersiniz" demiyomu.. Onlar hakkında bu kadar ileri geri konuşma.. O kaynak maynak dediğin şeyler de palavradan başka bişey değildir..

 

güzel kardeşim sana kaynaklarıyla yazıyorum sen hala bana ne sayıyosun zaten o üç kişinin gerçek yüzü peygamber öldükten sonra ortaya çıktı.

Gönderi tarihi:

O saydığın üç kişi varya onlar cümle ümmet-i Muhammed'in başının tacı gözünün bebeğidir

 

sen bana kalırsa buralarda kendini çok yorma senin söylediklerini ciddiye alan kimse olacağını zannetmiyorum

 

Aynen + 1

Gönderi tarihi:

hz.Ali Allahın arslanı

Resulullahın damadı

sureti peygamberimize benzeyenHz.Hüseyinin babası

ashab olan

Yiğitler yiğidi hz. Ali Diğer halifelerimize biat etmişken

 

sen ne konuşursun burda böyle bi forumu nasıl açmaya cüret edersin

ŞAŞKIN

 

CANINI ACITIRSINIZ HALİFEMİZİN

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:

Hz. Muhammed (s.a.s.)'in İslâm'ı tebliğe başlamasından sonra ilk iman eden hür erkeklerin; raşit halifelerin, aşere-i mübeşşerenin ilki. Câmiu'l Kur'an, es-Sıddîk, el-Atik lakaplarıyla bilinen büyük sahabi.Kur'ân-ı Kerim'de hicret sırasında Rasûlullah'la beraber olmasından dolayı, "...mağarada bulunan iki kişiden biri..." (et-Tevbe, 9/40) şeklinde ondan bahsedilmektedir.

 

Asıl adı Abdülkâbe olup, İslâm'dan sonra Rasûlullah (s.a.s.)'in ona Abdullah adını verdiği kaydedilir. Azaptan azad edilmiş mânâsına "atik"; dürüst, sadık, emin ve iffetli olduğundan dolayı da "sıddîk" lâkabıyla anılmıştır. "Deve yavrusunun babası" manasına gelen Ebû Bekir adıyla meşhur olmuştur.

 

Teymoğulları kabilesinden olan Ebû Bekir'in nesebi Mürre b. Kâ'b'da Rasûlullah'la birleşir. Anasının adı Ümmü'l-Hayr Selma, babasının ki Ebû Kuhafe Osman'dır. Künyesi Abdullah b. Osman b. Amir b. Amir... b. Murra ...et-Teymî'dir. Bedir savaşına kadar müşrik kalan oğlu Abdurrahman dışında bütün ailesi müslüman olmuştur. Babası Ebû Kuhafe, Ebû Bekir'in halifeliğini ve ölümünü görmüştür. Hz. Ebû Bekir'in Rasûlullah (s.a.s.)'den bir veya üç yaş küçük olduğu zikredilmiştir. İslâm'dan önce de saygın, dürüst, kişilikli, putlara tapmayan ve evinde put bulundurmayan "hanif" bir tacir olan Ebû Bekir, ölümüne kadar Hz. Peygamber'den hiç ayrılmamıştır. Bütün servetini, kazancını İslâm için harcamış, kendisi sade bir şekilde yaşamıştır.

 

Hz. Ebû Bekir, Fil yılından iki sene birkaç ay sonra 571'de Mekke'de dünyaya gelmiş, güzel hasletlerle tanınmış ve iffetiyle şöhret bulmuştur. İçki içmek câhiliye döneminde çok yaygın bir âdet olduğu halde o hiç içmemiştir. O dönemde Mekke'nin ileri gelenlerinden olup Arapların nesep ve ahbâr ilimlerinde meşhur olmuştur. Kumaş ve elbise ticaretiyle meşgul olurdu; sermayesi kırk bin dirhemdi ki, bunun büyük bir kısmını İslâm için harcamıştır. Rasûlullah'a iman eden Ebû Bekir (r.a.) İslâm dâvetçiliğine başlamış, Osman b. Affân, Zübeyr b. Avvâm, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebî Vakkas ve Talha b. Ubeydullah gibi İslâm'ın yücelmesinde büyük emekleri olan ilk müslümanların bir çoğu İslâm'ı onun dâvetiyle kabul etmişlerdir.Hz. Ebû Bekir hayatı boyunca Rasûlullah'ın yanından ayrılmamış, çocukluğundan itibaren aralarında büyük bir dostluk kurulmuştur. Rasûlullah birçok hususlarda onun görüşünü tercih ederdi. Umûmî ve husûsî olan önemli işlerde ashâbıyla müşavere eden Peygamber (s.a.s.) bazı hususlarda özellikle Ebû Bekir'e danışırdı. (İbn Haldun, Mukaddime, 206).

 

Araplar ona "Peygamber'in veziri" derlerdi.Teymoğulları kabilesi Mekke'de önemli bir yere sahipti. Ticaretle uğraşıyorlar, toplumsal temasları ve geniş kültürlülükleri ile tanınıyorlardı. Hz. Ebû Bekir'in babası Mekke eşrafındandı. Hz. Ebû Bekir, câhiliye döneminde de güzel ahlâkı ile tanınan, sevilen bir kişi idi. Mekke'de "eşnak" diye bilinen kan diyeti ve kefalet ödenmesi işlerinin yürütülmesiyle görevliydi. Muhammed (s.a.s.) ile büyük bir dostlukları vardı. Sık sık buluşur, Allah'ın birliği, Mekke müşriklerinin durumu ve ticaret gibi konularda müşâvere ederlerdi. İkisi de câhiliye kültürüne karşıydılar, şiir yazmaz ve şiiri sevmezlerdi, daha ziyade tefekkür ederlerdi.

 

İslâm'ı benimsemesi : Hz. Ebû Bekir, Hira dağından dönen Hz. Muhammed ile karşılaştığında, Rasûlullah (s.a.s.) ona, "Allah'ın elçisi" olduğunu söyleyip "Yaratan Rabbinin adıyla oku" (el-Alâk, 96/1) diye başlayan âyetleri bildirdiği zaman hemen ona: "Allah'ın birliğine ve senin O'nun rasûlü olduğuna iman ettim" demiştir. Hz. Hatice'den sonra Rasûlullah'a ilk iman eden odur. Hz. Peygamber (s.a.s.) İslâm'ı tebliğinin ilk zamanlarında kiminle konuştuysa en azından bir tereddüt görmüş, ancak Ebû Bekir şeksiz ve tereddütsüz bir şekilde kabul etmiştir. Hatta Hz. Peygamber (s.a.s.), "Bütün insanların imanı bir kefeye, Ebû Bekir'in ki bir kefeye konsa, onun imanı ağır basardı " diye lâtif bir benzetme de yapmıştır.

 

Mü'min Ebû Bekir, hayatının sonuna kadar tüm varlığını İslâm'a adamış, bütün hayırlı işlerde en başta gelmiştir.Ebû Bekir Mekke döneminde güçlü kabilelere mensup kişileri İslâm'a kazandırmaya çalıştı, öte yandan müşriklerin işkencelerine maruz kalan güçsüzleri, köleleri korudu; servetini eziyet edilen köleleri satın alıp azad etmekte kullandı. Bilâl, Habbab, Lübeyne, Ebû Fukayhe, Amir, Zinnire, Nahdiye, Ümmü Ubeys bunlardandır.

 

Kendisi de Mescid-i Haram'da müşriklerin saldırısına uğramıştı. Ebû Bekir, iman ettikten sonra İslâm'ı tebliğe gizli gizli devam ediyordu. Annesi, karısı Ümmü Ruman ve kızı Esma da iman etmiş, fakat oğulları Abdullah, Abdurrahman ve babası Ebû Kuhafe henüz iman etmemişlerdi. Osman b. Affan, Sa'd b. Ebî Vakkas, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr b. Avvâm, Talha b. Ubeydullah gibi ilk müslümanları İslâm'a dâvet eden odur.

 

Müşriklerin eziyetleri çoğalıp müslümanlara yapılan baskılar arttıktan sonra Hz. Peygamber Hz. Ebû Bekir'e de Habeşistan'a göç etmesini söylemiş ve Ebû Bekir yola çıkmış; ancak Berkü'l-Gımâd'da Mekke'nin ileri gelen kabilelerinden İbn Dugunne ile karşılaştığında İbn Dugunne onu himayesine aldığını ve Mekke'ye dönmesi gerektiğini belirterek, ikisi birlikte Mekke'ye dönmüşlerdir. Ancak şartlı olarak Ebû Bekir'i himayesine alan İbn Dugunne, Ebû Bekir'in açıktan açığa ibadet etmesi ve inancını yaymaya devam etmesi sebebiyle şartları yerine getirmediğini iddia ederek ona ibadetini gizli yapmasını söylediğinde Ebû Bekir, onun himayesine ihtiyacı olmadığını, zaten kendisine söz de vermediğini ifade etmişti: "Senin himayeni sana iâde ediyorum. Bana Allah'ın himayesi yeter."

 

Böylece onüç yıl Mekke'de Rasûlullah'ın yanında kalan Hz. Ebû Bekir, Hz. Aişe'nin rivâyetine göre, Rasûlullah hicret emrini alıp Ebû Bekir'e gelerek ona beraberce hicret edeceklerini söyleyince Ebû Bekir sevinçten ağlamaya başlamıştı (İbn Hişâm, es-Sire, II, 485).

 

Hz. Peygamber'in bir gecede Mekke'den Kudüs'e oradan Sidretü'l Münteha'ya gittiği İsra ve Mirâc hâdisesini duyan müşrikler bunu Hz. Ebû Bekir'e yetiştirdikleri zaman; "O dediyse doğrudur." demiştir. Bu sözünden sonra Ebu Bekir'e; ihlâslı, asla yalan söylemeyen, özü doğru, itikadında şüphe olmayan anlamında, "Sıddîk" lâkabı verildi. Kur'an tâbiriyle, "O, ne iyi arkadaştı " (en-Nisâ, 4/69) denilebilir.İşte o "Sıddîk" ile o "Emîn", o iki arkadaş beraberce Sevr dağındaki mağaraya hareket ederek hicret etmişlerdir.

 

Hicreti Sevr mağarasına ilk giren Hz. Ebû Bekir, (r.a.) mağarada keşif yaptıktan sonra Rasûlullah içeri girmiştir. Ebû Bekir'in kızı Esma yolda yemeleri için azıklarını hazırlamıştı. Onlar Mekke'den ayrılınca müşrikler her tarafa adamlarını yollayarak aramaya başladılar. Kureyş kabilesinin müşrikleri Ebû Cehil başkanlığında Esma'nın evini aradılar, hakaret edip dayak attılar.Hz. Ebû Bekir (r.a.) hicret yolculuğuna çıkarken yanına bütün parasını almıştı. Buna rağmen kızı Esma onun nerede olduğunu, nereye gittiğini kâfirlere söylememiştir.

 

İz süren Mekkeli müşrikler Sevr mağarasına kadar geldiler. Rasûlullah bu sırada Kur'ân'da anlatıldığı biçimde şöyle diyordu: "Üzülme, Allah bizimledir" (et-Tevbe, 104/40). Nitekim Allah ona güven vermiş, göremedikleri askerleriyle onu desteklemiştir; Allah güçlüdür, hakimdir. Kâfirler tüm aramalara rağmen onları bulamadılar. Mağarada üç gün kaldıktan sonra Medine'ye yönelen Rasûlullah ile Ebû Bekir Kuba'ya vardılar.

 

Ebû Bekir mağarada kaldıkları günü şöyle anlatır: "Rasûlullah (s.a.s.) ile beraber bir mağarada bulundum. Bir ara başımı kaldırıp baktım. O anda Kureyş casuslarının ayaklarını gördüm. Bunun üzerine, 'Ya Rasûlullah, bunlardan birkaçı gözünü aşağı eğse de baksa muhakkak bizi görür' dedim. O, 'Sus ya Ebû Bekir. İki yoldaş ki, Allah onların üçüncüsü ola, endişe edilir mi?' buyurdu.

 

Kuba'da üç gün kalan Rasûlullah ile Hz. Ebû Bekir nihayet Medine'ye vardılar. Medine'de Hz. Ebû Bekir humma hastalığına tutuldu. Hastalık ilerleyip yatağa düştüğünde Rasûlullah, "Allah'ım Mekke'yi bize sevgili kıldığın gibi Medine'yi de bize sevgili kıl, hummayı bizden uzaklaştır' diye dua ettiği zaman Hz. Ebû Bekir ve hasta olan diğer sahâbîler iyileştiler.

 

Bu arada Hz. Âişe ile Hz. Muhammed (s.â.s.)'in düğünleri yapıldı. Mescidi Nebî inşâ edildi. Masrafların bir kısmını Hz. Ebû Bekir karşıladı. Medine'de kardeşlik tesis edildiğinde Ebû Bekir'in kardeşliği Harise b. Zeyd oldu.Hz. Ebû Bekir Medine'de Mescidi Nebî'nin inşasına katıldı. Rasûlullah İslâm'ı yaymak ve düşmanlar hakkında bilgi toplamak için seriyye denilen keşif kollarını Medine dışına gönderiyor, bunlara bazen Hz. Ebû Bekir de katılıyordu. Rasûlullah ile birlikte bizzat çarpıştığı savaşlarda (Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te) Ebû Bekir de yer aldı. O, Müreysi, Kurayza, Hayber, Mekke, Huneyn, Taif gazvelerinde de bulundu.

 

Rasûlullah'ın bizzat idare ettiği harplere gazve denir. Ebû Bekir, bu sözü geçen büyük savaşlardan başka, otuzdan fazla gazveye katılmıştır. Çarpışma olmaksızın Veddan, Buvat, Bedr-i Ûlâ, Uşeyre gazveleriyle de düşmanlar itaat altına alınmıştır. Bütün bu gazvelerde Hz. Ebû Bekir, Rasûlullah'ın en yakınında yer almış olup onun "veziri" gibi idi.

 

Bedir'de, oğlu Abdurrahman müşrikler safında yer aldığında Ebû Bekir oğluyla çarpışmıştır. Sadece o değil, Bedir'de birçok sahâbî, oğlu, kardeşi, babası, dayısı ile çarpışmıştı. Bedir savaşı, müslümanların İslâm'ı herşeyden üstün tuttuklarını, Allah için en yakınları olan müşrikleri kan bağı veya kabile taassubu içinde kalmadan, başka insanlardan ayırdetmeden öldürdüklerini göstermektedir.

 

Rasûlullah'ın bir amcası Hamza, İslâm ordusu safındayken öteki amcası Abbas, düşman safındaydı. Yeğeni Ubeyde kendi yanındayken, öteki yeğenleri Ebû Süfyan ve Nevfel müşriklerle beraberdi. Hattâ kızı Zeyneb'in eşi Ebû'l-As da Rasûlullah'a karşı müşriklerle birlikte savaşıyordu.

 

Hicretin 9. yılında Medine'de büyük bir kıtlık oldu. Bu arada Bizans İmparatoru, Şam'da Hicaz bölgesini istilâ etmek üzere büyük bir ordu hazırladı. Rasûlullah, bu orduya karşı İslâm ordusunu hazırlarken, kıtlık sebebiyle zorluklarla karşılaştı. Ebû Bekir malının hepsini bu ordunun hazırlanmasında kullandı. Onuncu yılda "Vedâ Haccı"nda bulunan Allah'ın Rasûlü, onbirinci yılda hastalandı.

 

Hicrî onbirinci yılda hastalanan Rasûlullah (s.a.s.) 13 Rebiyülevvel Pazartesi günü (8 Haziran 632) vefât etti. Onun vefâtını duyan müslümanlar büyük bir üzüntüye kapıldılar ve ilk anda ne yapmaları gerektiğine karar veremediler. Ama o da bir ölümlüydü. Hz. Ömer, onun Hz. Musa gibi Rabbi ile buluşmaya gittiğini, O'nun için "öldü" diyen olursa ellerini keseceğini söylüyordu. Ebû Bekir, Rasûlullah'ın iyi olduğu bir sırada ondan izin alarak kızının yanına gitmişti. Vefât haberini duyar duymaz hemen geldi, Rasûlullah'ı alnından öptü ve "Babam ve anam sana fedâ olsun ya Rasûlullah. Ölümünde de yaşamındaki kadar güzelsin. Senin ölümünle peygamberlik son bulmuştur. Şânın ve şerefin o kadar büyük ki, üzerinde ağlamaktan münezzehsin. Yâ Muhammed, Rabbinin katında bizi unutma; hatırında olalım ..." dedi.

 

Sonra dışarı çıkıp Ömer'i susturdu ve; "Ey insanlar, Allah birdir, O'ndan başka ilâh yoktur, Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Allah apaçık hakikattir. Muhammed'e kulluk eden varsa, bilsin ki o ölmüştür. Allah'a kulluk edenlere gelince, şüphesiz Allah diri, bâkî ve ebedîdir. Size Allah'ın şu buyruğunu hatırlatırım: "Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse Allah'a hiçbir ziyan veremez. Allah şükredenleri mükâfatlandıracaktır" (Âl-i İmrân, 3/144).Allah'ın kitabı ve Rasûlullah'ın sünnetine sarılan doğruyu bulur, o ikisinin arasını ayıran sapıtır. Şeytan, peygamberimizin ölümü ile sizi aldatmasın, dininizden saptırmasın. Şeytanın size ulaşmasına fırsat vermeyiniz" (İbn Hişâm, es-Sire, IV, 335; Taberî, Târih, III, 197,198).

 

Hz. Ebû Bekir bu konuşmasıyla orada bulunanları teskin ettikten sonra Rasûlullah'ın teçhiziyle uğraşırken, Ensâr, Benû Sâide sakifesinde toplanarak Hazrec'in reisi olan Sa'd b Ubâde'yi Rasûlullah'tan sonra halife tayini için bir araya gelmişlerdir. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Ebû Ubeyde ve Muhacirlerden bir grup hemen Benû Saîde'ye gittiler. Orada Ensâr ile konuşulduktan ve hilâfet hakkında çeşitli müzakereler yapıldıktan sonra Hz. Ebû Bekir, Ömer ile Ebû Ubeyde'nin ortasında durdu ve her ikisinin ellerinden tutarak ikisinden birine bey'at edilmesini istedi. O, kendisini halife olarak öne sürmedi. Hz. Ebû Bekir'in konuşmasından sonra Hz. Ömer atılarak hemen Ebû Bekir'e bey'at etti ve, "Ey Ebû Bekir, müslümanlara sen Rasûlullah'ın emriyle namaz kıldırdın. Sen onun halifesisin ve biz sana bey'at ediyoruz. Rasûlullah'a hepimizden daha sevgili olan sana bey'at ediyoruz" dedi.

 

Hz. Ömer'in bu âni davranışı ile orada bulunanların hepsi Ebû Bekir'e bey'at ettiler. Bu özel bey'attan sonra ertesi gün Mescid-i Nebî'de Hz. Ebû Bekir bütün halka hutbe okudu ve resmen ona bey'at edildi. Rasûlullah'ın defni salı günü gerçekleşirken, onun nereye defnedileceği hakkında da bir ihtilâf meydana geldiğinde Hz. Ebû Bekir yine ferasetini ortaya koydu ve "Her peygamber öldüğü yere defnedilir" hadisini ashaba hatırlatarak bu ihtilâfı giderdi. Rasûlullah'ın cenaze namazı imamsız olarak gruplar halinde kılındı. Bütün bunlar olurken, Hz. Ali'nin Hz. Fatıma'nın evinde Haşimoğulları ve yandaşları ile toplandığı ve bey'ata ilk zamanlar katılmadığı nakledilir. Hz. Ali rivâyetlere göre, el-Bey'atü'l-Kübrâ'ya bey'at edildiği haberini alır almaz, elbisesini yarım yamalak giydiği halde evden fırlamış ve gidip Hz. Ebû Bekir'e bey'at etmiştir (Taberî, Târih, III, 207).

 

Onun aylarca Hz. Ebû Bekir'e bey'at etmediği haberleri gerçeğe uygun olmasa gerektir. Çünkü onun Ebû Bekir'in üstünlüğünü bildiği, onun hakkında yaptığı konuşmalar ve tarihin akışı, diğer rivâyetlere aykırıdır.Râsulullah'ın en yakın ashâbı arasında -hattâ Ebû Bekir ile Ömer arasında- zaman zaman ihtilâflar, görüş ayrılıkları meydana gelmişse de ilk iki halife zamanında da görüldüğü gibi dâima birliktelik devam ettirilmiştir. Anlaşmazlık gibi görünen hâdiselerin birçoğunda huy ve karakter farklılığı rol oynuyordu.

 

Meselâ Ebû Bekir yumuşak ve sâkin davranırken, Ömer sertlik yanlısıydı. Ama her zaman birlikte hareket ettiler. Ebû Bekir'in yönetiminde, Hz. Ali ve Zübeyr b. Avvam Ridde savaşlarında kararların içinde, namazlarda Ebû Bekir'in arkasında yer almışlardır (İbn Kesir, el-Bidâye ve'n Nihâye, V, 249).

 

Hz. Ali, Rasûlullah'ın bir vasiyeti olsaydı ölünceye kadar onu yerine getireceğini söylemiş (Taberî, a.g.e., IV, 236) ancak, İbn Abbas'ın Rasûlullah hastalandığı zaman ona gidip hilâfet işini sormak istemesini geri çevirmiştir. Yani Hz. Ebû Bekir'in halifeliğine karşı kimseden bir çıkış olmamıştır. Zaten tabii, fıtrî, akli ve maslahata uygun olan da onun halifeliğidir. Hz. Peygamber ölmeden önce yazılı bir ahidname bırakmamış, ancak Hz. Ebû Bekir'in faziletine dair Mescid'de konuşmuş, hasta yatağındayken onu ısrarla çağırtmış ve yerine İmam tâyin etmiştir.Hz. Ebû Bekir, kendisine Rasûlullah'ın mirasından pay almak için gelen Hz. Fâtıma'ya, "Rasûlullah'ın yaptığı hiçbir şeyi yapmaktan geri durmam" diyerek, Fâtıma'nın peygamberin kızı olmasını dinin üstün tutulmasından daha önemsiz görmüş ve Rasûlullah'ın yanındayken ondan ne duymuş, ne görmüşse onu tatbik etmiştir (Taberî, III, 220).

 

Sonraları Hz. Ali'nin hilâfeti zamanında Fâtıma'ya -ki, Ebû Bekir'e gidip miras isterken onu savunmuştu- mirastan hiçbir şey vermemesi de ashâbın Rasûlullah'ın sünnetine nasıl itaat ettiklerinin delilidir (İbn Teymiye, Minhâc'üs-Sünne, III, 230).

 

Hz. Ebû Bekir "Rasûlullah'ın Halifesi" seçildikten sonra Mescid'de yaptığı konuşmada, "Sizin en hayırlınız değilim, ama başınıza geçtim; görevimi hakkıyle yaparsam bana yardım ediniz, yanılırsam doğru yolu gösteriniz; ben Allah ve Rasûlü'ne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat ediniz, ben isyan edersem itaatiniz gerekmez..." demiştir (İbn Hişâm, es-Sire, IV, 340-341; Taberî, Târih, III, 203).

 

Mürtedlerle Mücadele : Irak ve Suriye Fütühatı, Hz. Ebû Bekir Rasûlullah'ın halifesi olduktan sonra, onun vefâtıyla Arabistan'da Mekke ve Medine dışındaki bölgelerde görülen dinden dönme hareketlerine, yalancı peygamberlere, "namaz kılarız, ama zekât vermeyiz" diyenlere karşı savaş açtı. Esvedu'l-Ansı, Müseylemetü'l-Kezzâb, Secah, Tuleyha gibi yalancı peygamberlerle yapılan savaşlarla bu zararlı unsurlar yok edilmiş, isyan bastırılmış, zekât yeniden toplanmaya ve Beytü'l-Mal'e konulup dağıtılmaya başlanmıştır. Rasûlullah'ın hazırladığı, ancak vefâtı sebebiyle bekleyen Üsâme ordusunu Ürdün'e yollayan Ebû Bekir, Bahreyn, Umman, Yemen, Mühre isyanlarını bastırmıştır. İçte isyancılarla mücâdele edilirken, dışta da iki büyük imparatorluğun, İran ve Bizans'ın ordularıyla karşılaşılmıştır. Hîre, Ecnâdin ve Enbâr, savaşlarla İslâm diyarına katılmış, Irak fethedilmiş, Suriye'nin de önemli kentleri ele geçirilmiştir. Yermük savaşı devam ederken Hz. Ebû Bekir vefât etmiştir.

 

Onun ordusuna verdiği öğütlerde şu ibareler vardır: "Kadın, çocuk ve yaşlılara dokunmayın, yemiş veren ağaçları kesmeyin, ma'mur bir yeri tahrip etmeyin, haddi aşmayın, korkmayın." Gerçekten İslâm ordusu fethettiği yerlerde kimseye zulmetmemiş, adaletiyle düşmanların takdirini kazanmış, müslüman olmayıp da cizye vererek İslâm'ın himayesine giren milletler huzur ve emniyet içinde yaşamışlardır.

 

Kur'ân-ı Kerîm'in Toplanması "Mushaf''ın Meydana gelmesi : Hz. Ebû Bekir, Ridde harplerinde, vahiy kâtiplerinin ve kurrâ'nın birçoğunun şehid olması üzerine, Hz. Ömer'in Kur'ân'ın toplanması fikrine önce sıcak bakmamışsa da sonra ona hak vererek, Kur'ân âyetlerinin toplanmasını sağlamıştır. Rasûlullah zamanında peyderpey inen vahiy, kâtiplerce ceylan derilerine, beyaz taşlara, enli hurma dallarına yazıldığı gibi, ashâbın çoğu da Kur'ân hâfızı idi. Ancak, yazılı olan âyetler dağınıktı, kurrâ da azalınca Kur'ân'ın muhafazası hususunda endişe edildi. Ebû Bekir, Zeyd b. Sâbit'in başkanlığında bir heyet teşkil ederek, herkesin elindeki âyetleri getirmesini emretti. Ayrıca şâhitlerle âyetler doğrulanıyor, kurrâ' ile te'kid ediliyordu. Böylece bütün âyetler toplandı ve "Mushaf" meydana getirildi.Bu Mushaf Ebû Bekir'den Ömer'e, ondan da kızı Hafsa'ya geçti ve Hz. Osman zamanında çoğaltılarak Dârü'l-İslam'ın bütün vilâyetlerine dağıtıldı.

 

Vefâtı : Hilâfeti iki sene üç ay gibi çok kısa bir müddet sürmesine rağmen Hz. Ebû Bekir zamanında İslâm devleti büyük bir gelişme göstermiştir. Hz. Ebû Bekir Hicrî 13. yılda Cemâziyelâhir ayının başında hicretten sonra Medine'de yakalandığı hastalığının ortaya çıkması üzerine yatağa düşünce yerine Ömer'in namaz kıldırmasını istedi. Ashâbla istişâre ederek Hz. Ömer'i halifeliğe uygun gördüğünü söyledi. Hz. Ömer'in sert ve kaba oluşu gibi bazı itirazlara cevap verdi ve hilâfet ahitnamesini Hz. Osman'a yazdırdı. Ebû Bekir (r.a.) de, çok sevdiği Rasûlullah gibi altmışüç yaşında vefât etti. Vasiyeti gereği Rasûlullah'ın yanına -omuz hizasında olarak- defnedildi. Böylece bu iki büyük insanın, iki büyük dostun, kabirlerinde de birliktelikleri devam etti.

 

Kişiliği ve Yönetimi : Tâcir olarak geniş bir kültüre sahip olan Hz. Ebû Bekir, dürüstlüğü ve takvâsı ile ashâb içinde ilk sırada yeralır. Karakteri; yumuşak huyluluk, çok düşünüp çok az konuşmak, tevâzu ile belirgindi. Hz. Âişe'nin rivâyetine göre, "gözü yaşlı, gönlü hüzünlü, sesi zayıf" biri idi. Câhiliye döneminde müşrikler ona güvenir, diyet ve borç-alacak işlerinde onu hakem tanırlardı. Rasûlullah'ın en sadık dostu olan Ebû Bekir'in Mirâc olayında sergilediği sonsuz bağlılık örneği ona "es-Sıddîk" lâkabını kazandırmıştır. O bu olayda "O ne söylüyorsa doğrudur" demiştir.

 

Cömertlikte ondan üstünü de yoktur. Bütün malını mülkünü İslâm için harcamış, vefât ederken vasiyetinde, halifeliği müddetince aldığı maaşların, topraklarının satılarak iâde edilmesini istemiş ve geride bir deve, bir köleden başka birşey bırakmamıştır. Dört eşinden altı çocuğu olan Ebû Bekir, kızı Âişe'yi Rasûlullah ile hicretten sonra evlendirmiştir (Tabakat-ı İbn Sa'd, VI, 130 vd.; İbnu'l-Esir, II, 115 vd).

 

Hicret sırasında mağarada iken ayağını bir yılan soktuğunda ve ayağı acıdığında o sırada dizine yatıp uyumuş olan Peygamber'i uyandırmamak için sesini çıkarmaması, ağlarken Hz. Peygamber uyanıp ne olduğunu sorduğunda, "Anam-babam sana fedâ olsun ya Rasûlullah" demesi olayı Ebû Bekir'in Rasûlullah'a olan bağlılığının örneklerinden sadece biridir. Hz. Ebû Bekir'in beyaz yüzlü, zayıf, doğan burunlu, sakallarını kına ve çivit otuyla boyayan sakin bir adam olduğu rivâyet edilir (İbnü'l Esir, el-Kâmil fi't-Târih, II, 419-420).

 

Rasûlullah'tan sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebû Bekir'dir. O, Hz. Peygamber'in veziri, fetvâlarda en yakını idi. Rasûlullah'ın, "İnsanlardan dost edinseydim, Ebû Bekir'i edinirdim" (Buhâri, Salât, 80: Müslim, Mesâcid, 38: İbn Mâce, Mukaddime, II) ve "Herkeste iyiliklerimin karşılığı vardır, Ebû Bekir hariç" demesi ve son hutbesinde, "Allah, kullarından birini dünya ile kendi katında olan şeyleri tercih hususunda serbest bıraktı; kul, Allah katında olanı tercih etti'' diye Ebû Bekir'i övmesi ve mescide açılan tüm kapıları kapattırıp yalnız Hz. Ebû Bekir'in kapısını açık bırakması ona verdiği değeri göstermektedir.

 

Hz. Ebû Bekir'in nasslara aykırı hiçbir görüşü bize ulaşmamıştır, çünkü böyle bir reyi yoktur. Ebû Bekir nâsih sünneti çok iyi biliyor, Rasûlullah'ı herkesten çok tanıyordu. Bu yüzden hilâfetinde kendisine karşı içte muhâlif bir hareket olmamış ve fitneler görülmemiştir (Buhâri, Fedâilü'l-Ashâbı'n-Nebî, 3 ). İhtilâf veya ihtilâflarda çözümsüzlük, bid'atler onun devrinde yaşanmamıştır. "Üzülme, Allah bizimle beraberdir" buyuran Rasûlullah'ın haberi sanki lâfızda ve mânâda Hz. Ebû Bekir'de zâhir olmuştur (İbn Teymiye, Külliyat Tercümesi, İstanbul 1988, IV, 329).

 

Kaynaklarda onun, "Ben ancak Rasûlullah'a tâbiyim, birtakım esaslar koyucu değilim" diye kararlarında çok titiz davrandığı zikredilir (Taberî, IV, 1845; İbn Sa'd, III, 183). Bir meseleyi hallederken önce Kur'ân'a bakar, bulamazsa Sünnet'te araştırır, orda da bulamazsa ashâbla istişâre eder ve ictihad ederdi. Ganimetin bölüşümü meselesinde Muhâcir-Ensâr eşitliği'nin ihtilâfa yol açmasında Ömer'in Muhâcirlere daha çok pay verilmesini savunmasına rağmen ganimeti eşit olarak bölüştürmüştür. O sebeple hilâfetinde huzursuzluk çıkmadı.

 

Rasûlullah ve kendisi, bir mecliste bir anda verilen üç talâkı bir talâk saymışlar, bu daha sonra-birçok "maslahat gereği" diye yapılan değişiklik gibi- üç talâk sayılmıştır. Yani Ebû Bekir, Rasûlullah'ın tüm uygulamalarını aynen tatbik etmek istemiş; bazen -kalpleri İslâm'a ısındırmak istenenlere toprak vermesi gibi- maslahat gereği veya zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesini söyleyen ashâbına uymuştur. Müslümanlar henüz otuzsekiz kişiyken Mekke'de Mescid-i Haram'da İslâm'ı tebliğ eden ve müşriklerce dövülen Ebû Bekir'e hilâfetinde "Halifet-u Rasûlillah" denilmiş, sonraki halifelere ise "Emîrü'l-Mü'minîn" denilmiştir.

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Carew sen bu kaynakları bu martavalları boşver de git top oyna... Bu söylediğin kaynakların yazıldığı dönemde zaten müslümanlar kargaşa içerisinde kimisi Hz. Ali taraftarı kimisi Hz. Ebu Bekr (gerçekte Hz Ebu Bekr ve Hz Ali birbirini seven iki güzide sahabedir) ve herkes bu taraftarlığa göre eser kaleme almış ben de sana senin söylediklerinin aksi yönde binlerce kaynak söylerim ama hiç gerek yok çünkü doğruluğunda şüphe olmayan Kuran varken... DİKKAT ÂYET "Tevbe 9/40" Hz. Ebu Bekr den Allah C.C "ikinin ikincisi" diye bahsediyor. Hz. Ömer e gelince sen önce git Muvâfakat-ı Ömer adlı eserleri incele aslanım. Hz Ömer bir fikir koyduğu herhangi bir meselede ve peygamberimizin bir fikir koyduğu ve sonuçta Allah ın Hz Ömer in fikrinin uygun olduğunu açıkladığı kaç tane konu vardır ve bunlara Muvâfakat-ı Ömer denir. İslamın ilk yıllarında islamı içine sindirememiş fakat mecburiyetten (ülkesi fethedilmiş) müslüman olmuş binlerce insan vardı bu yüzden o karışık dönemlerde bu bozuk mayalı kişiler -ki zaten karışıklıkları çıkaran sahabelerin arasına fesat sokan da bunlardır- durumu fırsat bilerek senin o bahsettiğin bilgileri kayıtlara sokmuş eserlerde tahrifat yapmışlardır

 

 

DİYARI KADÎM, ŞEHR-İ YÂR BURSA!!!

 

DÎLHARAB OLAN DERVİŞ-İ DİLRİŞ HİÇ DİLŞÂD OLUR MU?

  • 4 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Hz Ali (ona canım feda) Bu ümmetin ulularının dördüncüsüdür.

Hz. Ali'nin adı tarih boyunca maalesef siyasiler tarafından kullanılmış ve günümüzde de hala kullanılmaktadır.

1-Şia nın göklere çıkardığı Gadir Gum hadisesi uydurmadan ibarettir.

2-Hz. Ali, Ebu bekir halifeyken elinden gelen her türlü yardımı sağlamış ebu bekire en küçük siyasi nlamda itiraz etmemiştir.

3-Hz. Ömer e itaat etmiş ve hatta kızını ömerle evlendirmiştir.

4-Hz. Osmana itaat ve ikaz etmiş, onun şehid edildiği gün hasan ve hüseyine niye onu korumadınız diye kızmıştır.

Butun bunlar olurken düşünce ve davranışta ona en çok benzeyen sunnilere rağmen bu diğerlerine ne oluyor acib doğrusu?

  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

Taraf olacak bişey yok dördüde peygamber efendimizin halifesi.hepsinin kendine göre meziyetleri ve peygamber efendimize yakınlıkları var.ordan alıntı yaparak burdan alıntı yaparak hiçbir yere ulaşamayız.Kuran okurken şehit edilmiş namaz kılarken şehit edilmiş kısaca Allah yolunda şehit edilmiş insanlara hiç kimsenin şu veya bu şekilde iftira etmeye onları aslında olmadıkları biçimde göstermeye hakkı yoktur.Allah hepsine rahmet eylesin ve bizleride onlar gibi olamasakta cennet ehlinden eylesin AMİN

  • 1 ay sonra...
  • 1 ay sonra...
  • 3 hafta sonra...
Gönderi tarihi:

güzel kardeşim sana kaynaklarıyla yazıyorum sen hala bana ne sayıyosun zaten o üç kişinin gerçek yüzü peygamber öldükten sonra ortaya çıktı.

 

 

güzel kardeşim peki ben sana dersemki bu hadis uydurmadır sünni kaynakların uydurmasıdır bana kanıtla bu hadisin doğru olduğunu ama ben size gadir olayının gerçek olduğunu kanıtlarım hemde sünni kaynaklardan ben size ömerin hz fatımanın evini yakmayı denediğini karnındaki bebeği düşürmesine neden olduğunu (ki onlar ehlibeyttir ) sünni kaynaklardan kanıtlarım osmanın zorba olduğunu ebubekirin hilafet makamını nasıl çaldığını sünni kaynaklardan kendi ağzıyla kanıtlarım muaviyeyi yeziti(sabah akşam içen zevk düşkünü peygamberin ehlibeytini katleden şahıstır kendileri) de anlatayım mı size hoş KALBİN KÖRSE GÖZÜNÜN GÖRMESİ İŞE YARAMAZ der HZ ALİ ama ben yinede yazacağım isteyen önyargısız okur değerlendirme yapar istemeyen okumaz bu arada bana cevap yazacak olan arkadaşlara şimdiden söylüyüm ben size bazı şeyleri kanıtlıcam ama sünni kaynakları kullanarak sizde bana bişeyler kanıtlayacaksanız saygın alevi alimlerini baz almalısınız aksi takdirde ciddiye alınmayacaktır...

 

 

 

devam edecek

Gönderi tarihi:

hani bir hikaye var bir hükümdar yahudilerii hiç sevmezmiş bu hükümdarın çok zeki bir veziri varmış o vezir yahudilerin arasına girip onlara kendini sevdirmiş peygamber olduğunu iddia etmiş halkı kandırmış dasonra 1 ay inzivaya çekilmiş inzivasını son günü yahudi beylerini tek tek yanına çağırıp hepsine ben ölücem yerime sen geçeceksin demiş ve kendini öldürmüş ve yahudi beylerinin hepsi liderlikte hak edip savaş çıkarmışlar yahudiler birbirlerini öldürmüş

şimdi senin bu kaynak dediğin kişilerin gerçekte kim oldukları ne belli veya onları kişilerin söylediklerini nerden bilebilirsin sonuçta o hazreti Ebubekir(as) ki hakkında bir terazinin bir kefesine tüm müminlerin imanı diğer kefesine ebubekirin imanı koyulursa onun imanı ağır basar denmiş bu bir hadisi şeriftir güvenilir kaynaklıdır

  • 6 ay sonra...
Gönderi tarihi:

selam,

 

tüm tartışmaları dikkatlice okudum ve "carew76" nın dedikleri beni çok etkiledi ve nasıl olur dedim. Ve araştırmaya karar verdim ve gerçekten de gadir ğum deinlen olayın var olduğunu peygamberimzin veda haccı dönüşü tüm müslümanları bir araya toplayarak kendisine inen ayet üzere "maide 67" ki eğer bu ayeti tebliğ etmese 23 yıllık peygamberlik hayatının karşılığını alamayacağını allah-ü teala peygaberimize söylüyor.

 

ve peygamberimiz gadir ğum 'da carew76 arkadaşımızın dediklerini aynen söylüyor. çok şaşırdım,, nasl olur böyle bir şey , neden o olanlara rağmen halifelik hz. alini olmamıştı..

 

ve diğer olaylarıda kaynaklardan gördüm özellikle beni en çok etkileyen ki bu benim hangi yolun hal yol olduğu konusunda şüphelere düşürdü,

 

perşembe faciası denilen olay,,, kendi ellerimle sahih buharinin kitabını aradım buldum,, diyanet vakfı yayınları idi,,aynen şöyle geçiyor,,bir gün peygamberimiz hasta yatağında yatarken ey ümmet bana kağıt kalem getirinde size benden sonra delalete düşmemeniz için vasiyette bulunuyum dedi ve orada bulunanların bazılar verin yazssın diyor bazıları ise hayır olmaz hz. ömer ise peygamber şu an hasta ne dediğini bilmiyor kendinde değil diye söylemeye başladı ve bir ses kalabalığı oluştu,,

 

arkadaşım ben bu yazıyı gördükden sonra ömere ne diyim artık,, allak bullak oldum kendi kaynaklarımızda -ki en meşhuru sahih buharidir..

 

atalarımızdan gördük aynısını yaşatalım olmazmış meğer hakikat duyulanı söylemek ile değil kaynağı bulmakla sahihtir.

 

hala araştırmaya devam ediyorum,,, carew76 arkadaşım allah hakkı tanıyıp hakkı yaşatanlarla birliktedir. beni aydınlattığın çok teşekkürler,,, doğrularla birlikte kalın,, vesselam

 

ağ kardeşim ağ bende öle diyordum ya öle şey olurmu ya doğduğumdan beri hep böyle bilirm öyle olmaz meğer nasıl da oluyomuş,,, neden hakikatler gizleniyo bir türlü anlamıyorum ,,,hepsinin sebebi muaviye gibi insnalardır emevi devleti ağ ağ enrdne çıktın, nedne bizim aklımızı karıştırdın,,,

 

bildiklerimiz merğe yalan yanlış şeylermiş gerçekleriide yazna kitaplarımız olduğu halde nasl olur da onalrı kitaplarmızda göremiyorz,,bu nasıl mantık

Gönderi tarihi:

İNSAFLICA ARAŞTIRILDIĞINDA (BİZLERE EMPOZE EDİLEN YADA EMPOZE EDİLMEK İSTENEN BİLGİLERİ BİR KENARA BIRAKIP) TARİHİN BU VE BUNUN GİBİ NİCE OLAYLARLA DOLU OLDUĞU GÖRÜLECEKTİR.

 

SİZLERİN YAZDIKLARINDAN ÇOK DAHA FAZLASINI VE HATTA BAZILARININ DUYUNCA İNANMAK BİLE İSTEMEYECEĞİ KADAR ÇOK OLAY BİLİYORUM.

 

AMA KARDEŞLİK ADINA VE BAZI ÖN YARGILARINI KIRAMAMIŞ SÜNNİ KARDEŞLERİMİ GALEYANA GETİRMEMEK İÇİN YAZMICAM.

 

AMA BU ONLARI HİÇ KULLANMAYACAGIM ANLAMINA GELMEZ ÖZELLİKLE KONU HZ. ALİ VE EHL-İ BEYTİ OLURSA

  • 1 ay sonra...
Gönderi tarihi:
güzel kardeşim sana kaynaklarıyla yazıyorum sen hala bana ne sayıyosun zaten o üç kişinin gerçek yüzü peygamber öldükten sonra ortaya çıktı.

 

 

çogu uydurma kaynaklar

 

Kur'an'a uymayan görüşler mevzudur

 

Ali(ra) üzerinden bu ümmeti bölmeye çalışanlar...

 

senin saydıgın hadisler kadar başka bir çok sahabi içinde söz konusu

 

kaldır kafanıda bak bi yukarı

Gönderi tarihi:
HAK HALİFE HZ.ALİDİR BANA DEFALARCA KARŞI ÇIKTINIZ AMA BUNU OKUDUKTAN SONRAKİ DÜŞÜNCELERİNİZİ ÖĞRENEBİLİRMİYİM

 

 

 

Resulullah (s.a.a) kendisinden sonra İmam Ali b. Ebu Talib'i halife olarak tayin etmiştir ve bunu çeşitli münasebetlerde defalarca tekrar etmiştir.2 Mesela,

 

------------------

1- Zuhruf, 23

2- Resulullahlm (s.a.a) İmam Aliıyi (a.s) kendisinden sonra hali-

fe tayin etmesiyle ilgili hadisler yüzlerce kaynakta söz konusu edil- miştir. Bkz. Tarih-i İbn-i Cerir, c.2, s.562; Kenz'üI-Ümmal, c.6, s.392; Sünen-i Tirmizi, Sünen-i İbn-i Mace; Müsned-i Ahmed b. Hanbel; Müstedrek-i Sahihayn; Tefsir-i Kebir, Fahr-i Razi; es- Sevaik'ul-Muhrika.

 

24

 

Veda Haccından dönerken, Mekke ile Medine arasındaki Gadir-i Hum denen yerde, insanları bir araya toplayarak Ali'nin (a.s) elini kaldırmış ve "Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır. Allah'ım! Ali'ye dost olana dost ol, düşman olana düşman. Ona yardım edene sen de yardım et, ondan yüz çevirene sen de yüz çevir." demiştir.

 

Sonra Peygamberimiz minberden inmiş (ve sayıları yüz bini aşan) Müslümanlara, "MüminIerin emiri olarak Ali'yi tebrik edin" diye buyurmuştur. O kalabalık da bir bir gelip, "Selam olsun sana, ey müminlerin emiri!" di ye- rek isteğini yerine getirmiştir. İşte bu sırada Ebubekir ile Ömer de Ali'nin yanına gelmiş ve kendisini tebrik et- mişlerdir. Ömer, "Ne mutlu sana ey Ebu Talib'in oğlu! Sen bugün benim ve kadın-erkek bütün müminlerin mevlası oldun." demiştir.l demek ki Peygamber'in (s.a.a) hak halifesi Hz. Ali'dir.

Gönderi tarihi:

Hz. Ali ile ilgili ğadir hum olayı şia kaynaklarında var ve doğrudur Hz. Peygamber Hz. Ali için bu sözleri söylemiştir. fakat hadisenin gerçekleşmesine sebep bazı sahabelerin hz. Ali y eitaat etmemeleri Hz Ali yi üzmeleri üzerine bir teselli ve moral içindir. bunun yanında hz. Ali orada halife ilan edilseydi Peygamberin vefatından sonra halife seçilen hz. ebu bekre itiraz etmez miydi? hiçbir şeyden korkmayan "haydar-ı kerrar" bu konuda korkakalık mı göstermişdir hiç mümkün müdür? haşa riyakarlık olsun diye mi hz. ebu bekire , hz. ömere hz. osmana biat etti onların ordularıyla cihata çıktı hiç mümkün mü? bunu gizledi diyenler hz. aliye ne kadar cesaretsiz demiş oldukların farkında değiller

Gönderi tarihi:
selam,

 

tüm tartışmaları dikkatlice okudum ve "carew76" nın dedikleri beni çok etkiledi ve nasıl olur dedim. Ve araştırmaya karar verdim ve gerçekten de gadir ğum deinlen olayın var olduğunu peygamberimzin veda haccı dönüşü tüm müslümanları bir araya toplayarak kendisine inen ayet üzere "maide 67" ki eğer bu ayeti tebliğ etmese 23 yıllık peygamberlik hayatının karşılığını alamayacağını allah-ü teala peygaberimize söylüyor.

 

ve peygamberimiz gadir ğum 'da carew76 arkadaşımızın dediklerini aynen söylüyor. çok şaşırdım,, nasl olur böyle bir şey , neden o olanlara rağmen halifelik hz. alini olmamıştı..

 

ve diğer olaylarıda kaynaklardan gördüm özellikle beni en çok etkileyen ki bu benim hangi yolun hal yol olduğu konusunda şüphelere düşürdü,

 

perşembe faciası denilen olay,,, kendi ellerimle sahih buharinin kitabını aradım buldum,, diyanet vakfı yayınları idi,,aynen şöyle geçiyor,,bir gün peygamberimiz hasta yatağında yatarken ey ümmet bana kağıt kalem getirinde size benden sonra delalete düşmemeniz için vasiyette bulunuyum dedi ve orada bulunanların bazılar verin yazssın diyor bazıları ise hayır olmaz hz. ömer ise peygamber şu an hasta ne dediğini bilmiyor kendinde değil diye söylemeye başladı ve bir ses kalabalığı oluştu,,

 

arkadaşım ben bu yazıyı gördükden sonra ömere ne diyim artık,, allak bullak oldum kendi kaynaklarımızda -ki en meşhuru sahih buharidir..

 

atalarımızdan gördük aynısını yaşatalım olmazmış meğer hakikat duyulanı söylemek ile değil kaynağı bulmakla sahihtir.

 

hala araştırmaya devam ediyorum,,, carew76 arkadaşım allah hakkı tanıyıp hakkı yaşatanlarla birliktedir. beni aydınlattığın çok teşekkürler,,, doğrularla birlikte kalın,, vesselam

 

ağ kardeşim ağ bende öle diyordum ya öle şey olurmu ya doğduğumdan beri hep böyle bilirm öyle olmaz meğer nasıl da oluyomuş,,, neden hakikatler gizleniyo bir türlü anlamıyorum ,,,hepsinin sebebi muaviye gibi insnalardır emevi devleti ağ ağ enrdne çıktın, nedne bizim aklımızı karıştırdın,,,

 

bildiklerimiz merğe yalan yanlış şeylermiş gerçekleriide yazna kitaplarımız olduğu halde nasl olur da onalrı kitaplarmızda göremiyorz,,bu nasıl mantık

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.