Φ sardunyam Gönderi tarihi: 28 Şubat , 2007 Gönderi tarihi: 28 Şubat , 2007 dur bakalım daha ne benzerlikler cıkıcak geçenlerde şehrimde o halka tatlılarını ünlü bir pastanede gördüm..eski bir dostu görmüş gibi sevindim... ama okulumun önündeki o amcanın sattığı halka tatlısı gibi iştahımı kabartmadığını da üzülerek farkettim .. sanırım,senin kelebek tokaların gibi Leylam,sanki o döneme ait bir hevesti sadece.. ah ne kahraman ne cesur, ne güzel çocuklardık her yeni günü ümitle nasıl kucaklardık.. ah kaldırımlar biliyor, bi devir muhteşemdik güz güneşinden hüzünlü, ilk yazdan şendik.. :wub: nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım bazen gözyaşı oldu bazen içli bir şarkı her anını eksiksiz gün gibi hatırlarım dudaklarımda tuzu içimde durur aşkın ben hala o günleri anarsam yaşıyorum sanki mutluluğumuz geri gelcek gibi hala güzelliğini kalbimde taşıyorum dalından koparılmış beyaz bir çiçek gibi hani o saçlarına taç yaptığım çiçekler hani o güzel gözlü ceylanların pınarı hani kuşlar ağaçlar binbir renkli çiçekler nasıl yakamıştık saçlarından baharı... kır papatyalarından tac yapardık saçlarımıza, gelincik toplardık, annemize götürürdük... evcilik oynardık mahallemizde, şimdiki oyuncaklardan yoktu hiç birimizde, kavanoz kapaklarını tabak, beslenme kaplarımızı tencere yapardık... çimenlerdende yemek... ve bu şarkı dolandı dilime... ne güzel günlerdiii Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 2 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 2 Mart , 2007 evet ablacigim ne guzel gunlerdi papatya taclar,gelincikler.. babaanneler,dedeler olmemisti ve sevdigimiz buyukler.. en sevdigimiz arkadaslarimiz,uzaklara gidip izlerini kaybettirmemisti henuz,biz de oyle.. bilgisayar degil,dokuztas,ebelemece oynardik.. elektronik oyuncaklar,ya da oynamayip seyrine bakilan kirilgan oyuncaklara sahip degildik.. hic bir sorumlulugumuz yoktu,tozpembe hayatimizda yalnizca derslerimizin iyi olmasindan sorumluyduk. ve nazlanirdik,hep cekecek birileri bulunurdu.. Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 2 Mart , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 2 Mart , 2007 :wub: nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım bazen gözyaşı oldu bazen içli bir şarkı her anını eksiksiz gün gibi hatırlarım dudaklarımda tuzu içimde durur aşkın ben hala o günleri anarsam yaşıyorum sanki mutluluğumuz geri gelcek gibi hala güzelliğini kalbimde taşıyorum dalından koparılmış beyaz bir çiçek gibi hani o saçlarına taç yaptığım çiçekler hani o güzel gözlü ceylanların pınarı hani kuşlar ağaçlar binbir renkli çiçekler nasıl yakamıştık saçlarından baharı... kır papatyalarından tac yapardık saçlarımıza, gelincik toplardık, annemize götürürdük... evcilik oynardık mahallemizde, şimdiki oyuncaklardan yoktu hiç birimizde, kavanoz kapaklarını tabak, beslenme kaplarımızı tencere yapardık... çimenlerdende yemek... ve bu şarkı dolandı dilime... ne güzel günlerdiii evet ablacigim ne guzel gunlerdi papatya taclar,gelincikler.. babaanneler,dedeler olmemisti ve sevdigimiz buyukler.. en sevdigimiz arkadaslarimiz,uzaklara gidip izlerini kaybettirmemisti henuz,biz de oyle.. bilgisayar degil,dokuztas,ebelemece oynardik.. elektronik oyuncaklar,ya da oynamayip seyrine bakilan kirilgan oyuncaklara sahip degildik.. hic bir sorumlulugumuz yoktu,tozpembe hayatimizda yalnizca derslerimizin iyi olmasindan sorumluyduk. ve nazlanirdik,hep cekecek birileri bulunurdu.. siz ikiniz ...güzel..duygulu çiçeklerim benim ..tıpkı çocukluğumun çiçekleri gibi öylesine büyülü..ve temiz.. aşağıdaki şiiri ikinize armağan ediyorum..Orhan Veli'den...ne zaman mutsuz hissetsem kendimi bu şiir geçer içimden..bugün geçtiği gibi.. her zaman.. ama bilhassa, beni sevmediğini anladığım zamanlarda, görmek isterim senide annemin kucağından seyrettiğim insanlar gibi küçüklüğümde... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 2 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 2 Mart , 2007 siz ikiniz ...güzel..duygulu çiçeklerim benim ..tıpkı çocukluğumun çiçekleri gibi öylesine büyülü..ve temiz..aşağıdaki şiiri ikinize armağan ediyorum..Orhan Veli'den...ne zaman mutsuz hissetsem kendimi bu şiir geçer içimden..bugün geçtiği gibi.. her zaman.. ama bilhassa, beni sevmediğini anladığım zamanlarda, görmek isterim senide annemin kucağından seyrettiğim insanlar gibi küçüklüğümde... Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 2 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 2 Mart , 2007 siz ikiniz ...güzel..duygulu çiçeklerim benim ..tıpkı çocukluğumun çiçekleri gibi öylesine büyülü..ve temiz..aşağıdaki şiiri ikinize armağan ediyorum..Orhan Veli'den...ne zaman mutsuz hissetsem kendimi bu şiir geçer içimden..bugün geçtiği gibi.. her zaman.. ama bilhassa, beni sevmediğini anladığım zamanlarda, görmek isterim senide annemin kucağından seyrettiğim insanlar gibi küçüklüğümde... canim Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 2 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 2 Mart , 2007 evet ablacigim ne guzel gunlerdi papatya taclar,gelincikler.. babaanneler,dedeler olmemisti ve sevdigimiz buyukler.. en sevdigimiz arkadaslarimiz,uzaklara gidip izlerini kaybettirmemisti henuz,biz de oyle.. bilgisayar degil,dokuztas,ebelemece oynardik.. elektronik oyuncaklar,ya da oynamayip seyrine bakilan kirilgan oyuncaklara sahip degildik.. hic bir sorumlulugumuz yoktu,tozpembe hayatimizda yalnizca derslerimizin iyi olmasindan sorumluyduk. ve nazlanirdik,hep cekecek birileri bulunurdu.. Hani herkes arkadaş Hani oyunlar sürerken Kimse bize ihanet etmemiş Biz kimseyi aldatmamışken Hani biz kimseye küsmemiş Hani hiç kimse ölmemişken Eskidendi,çok eskidendi Alıntı
Φ egzorsist Gönderi tarihi: 3 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 3 Mart , 2007 eee yaş kemale eriyor artık Alıntı
Φ Efendi Türkler Gönderi tarihi: 4 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 4 Mart , 2007 ISTANBUL Gel gelen gördü istanbulun çilesini Çek çek istanbullu olasın Dolan taşan sokaklarda binalar Hani nerede o altın olan topraklar Yalan yalan olan tek şey rüya Rüyalarda gelen tek şey ise para Şu istanbulun eşsiz boğazında Ne kadar gizemli esrarengiz bir hava Güneşin batışından taa ki doğuşuna İster asya ister avrupa'da dolaş Burası bizim işte türk toprakları Bakta gör atalarının miraslarını Ne kadar acımasız olsada bu şehir Senelerdir burda katlandık bu olanlara İstanbul bizimdir bizim kalacak İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı Majesteleri ve ekselansları Nefret istanbul'un şu an türkçe repin kralı İstanbul bizimdir bizim kalacak İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı İstanbulda yaşamak zor evet çok zor Saf olan adama kor evet hemde çok kor Başka şehir görmeden istanbul'u tanıyorum Rahatı ve çilesi istanbul'u dinliyorum Gözlerim kapalı bazen görmek istemiyor Gözlerimden süzülen iki damla yaş Aynada bana ağlayan istanbul'u hatırlatıyor ve istanbul Ağlıyor Mavi marmaramdan öyle ........... silah sesi duymak istemem Magandanın elinde istanbul'un çığlığı arabanın kornası Artık bıktım bunları duymaktan görmekten Mavi denize akan o simsiyah pislikten Yeter artık yeter! Yeter artık yeter! Bu pisliği yapan artık sen artık sen geber Majesteleri ve ekselansları Nefret istanbul'un şu an türkçe repin kralı İstanbul bizimdir bizim kalacak İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı İskeleden uzaklaşan bir gemi Hatırlatır bana mazide kalan günlerimi Gördüğüm cuma mi deniz ufkumu aydınlatır Uçup giden bir martı yitirdiklerimi Boş sokaklar kimisinin dostu oldu kimisi de buldu aynı Sokaklarda sonunu Sokak çocukları kapanmaz yara Her yer beton oldu her yer kara Nerede sultanahmet ortaköy beykoz Üsküdar emirgan çamlıca haliç Anlatmış zamanında neyi istediğimi Kapadı gözlerini orhan veli Uğruna gemiler yürütüldü karada Boşuna mı yatıyor altında şu heda Hazırlamışsındır benim kara toprağımı İstanbulu dinliyorum gözlerim kapalı Majesteleri ve ekselansları Nefret istanbul'un şu an türkçe repin kralı İstanbul bizimdir bizim kalacak İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı NEFRET ISTANBUL Alıntı
Φ ayşegül Gönderi tarihi: 6 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2007 yalnız bir çocuktum ben… annem babam çalışıyordu…bir kardeşim yoktu-sekiz yaşıma kadar-…ve küçük bir çocuğun yalnızlığı tanımasına yetecek kadar bi süre tek başıma kaldım…annemle babam işe gideceği zaman o çocuk kalbime bir ağrı çöreklenirdi…o duyguyla yapışırdım dizlerine ...öperlerdi uzun uzun…ayrılmak istemezdim o kokudan…onlarınsa gözlerinden kopkoyu bir çaresizlik dökülürdü…zorla sürüklerlerdi bedenlerini gitmek için…döner döner sarılırlardı… ama her seferinde kapı üstüme kapanırdı…anahtardan çıkan o zalim ses… üstüme kilitlenme sesi hala kulaklarımdadır…ve sonrasında yaşadığım tarifsiz duygu…bizi birbirimizden ayıran o melun kapıdan gözlerimi alamazdım bir zaman….bunun bir şaka olduğunu ve kapının bir anda açılıp annemle babamın bana sarılıcağını hayal ederdim…evet…hergün tekrarlanan kötü bir şakaydı bu..ve ben hergün yaşıyordum aynı ıstırabı…kapanan kapı…o anahtarın sesi… sessizliğin ortasında bütün odaları tek tek dolaşmam…korkumu bastırmak için yüksek sesle söylediğim şarkılar…başımı..o küçücük başımı pencerenin camına dayayıp dışarıda keyifle oynayan çocukları içim titreyerek seyredişim…ve camda oluşan buhara annemi babamı ve kendimi çizişim… üstünden bilmem kaç sene geçmesine karşın bu anıların böylesine canlı kalabilmesi ne tuhaf! bazen yaşadığım çoğu duyguda o kilitli çocuğu buluyorum…her ayrılışta kalbim o zamanki gibi sıkışıyor…sevdiklerimi kaybetmekten duyduğum endişe o minikle aynı…ve sessizlikten o küçük çocuk gibi korkuyorum…karanlık bir yolda yalnız yürürken şarkı söyleyişim bundan… ağladım bu yazın için diloş...ruhuma bir çizik de sen attın.keşke yanında olup başını göğsüme dayayabilseydim.sana yer açtım kalbimde kocaman...ne zaman istersen gel, senin orası... Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 6 Mart , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 6 Mart , 2007 ağladım bu yazın için diloş...ruhuma bir çizik de sen attın.keşke yanında olup başını göğsüme dayayabilseydim.sana yer açtım kalbimde kocaman...ne zaman istersen gel, senin orası... ayşegül... seni burada görmek beni o kadar sevindirdi ki... hani hep beklenen biri vardır...sanki sen o'sun bu köşe için...bende seni kalbime yazdım...içime işledin...öyle ki,sen yokken sık sık baktım yerine...belki gelmiştir diye...şimdi ilk işim uçarcasına bloguna bakmak olacak...o güzelim kalbinde benim için ayırdığın yere iyice yerleşmeye kararlıyım, haberin olsun... Alıntı
Φ ayşegül Gönderi tarihi: 6 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 6 Mart , 2007 ayşegül... seni burada görmek beni o kadar sevindirdi ki... hani hep beklenen biri vardır...sanki sen o'sun bu köşe için...bende seni kalbime yazdım...içime işledin...öyle ki,sen yokken sık sık baktım yerine...belki gelmiştir diye...şimdi ilk işim uçarcasına bloguna bakmak olacak...o güzelim kalbinde benim için ayırdığın yere iyice yerleşmeye kararlıyım, haberin olsun... canım benim...kardeşim... Alıntı
Misafir taurusmutis Gönderi tarihi: 10 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 10 Mart , 2007 Annem ben doğduğumda rahatsızlanıp yatağa düştüğünden,beni küçük ablam büyütmüş.Büyütmüş diyorum ama bakarsanız kendisi daha çocuk.Henüz 12 yaşında.Yani anlayacağınız oyun çağında benim sorumluluğumu,annemin bakımını,ev işlerini üstlenmiş.Neyse,bu yazım pek duygusal olsun istemiyorum.Oyun çağındaki çocuk beni de arada sırada oyuncağı yerine koymuş olacak ki saçlarım küçükken omuzlarıma kadar uzundu.Bakarsınız o resimlerimden birini taratıp buraya koyarım.. Tabi ben o zamanlar farkında değilim.Benimle;'' Sen kız mısın,erkek mi ''diye dalga geçen abilere,ablalara cevap vermek yerine,indirdiğim pantolonumla cevap verirdim.. O zamanlar saman sarısı ve dalgalı olan saçlarım,büyüdükçe koyulaştı ve en sonunda kumral oldum.Şimdilerde ise Mr.No misali şakaklarım beyaz doldu.. Sevgiler.. Alıntı
» iLyAdA Gönderi tarihi: 10 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 10 Mart , 2007 Her yaşın bir güzelliği var taurus, biz bayanlar daha mı şanslıyız ne, hemen boyalar imdadımıza yetişiyor..erkekler azıcık şanssız bu konuda, gerçi şimdi erkekler de boyatıyor ama herkes değil tabi ki.. Kendini ispatlama yöntemin gayet muzırmış bu arada:D ama akıllıca , kesin sonuç.. En çok hatırımda kalan şeylerden birisi, o zaman el arabalarında oyuncak falan satılırdı mahalle aralarında..Bir zaman böyle küçük tahta bir kafeste oyuncak bir kuş bayağı revaçta...Ama çekiliş yapılıyor kazanırsan senin.. Ben bu uğurda elimde ki tüm parayı bitirmiş yinede o kuşu kazanamamıştım, o kadar üzüldüm ki adamcağızda dayanamadı bana tamam seni kazandı sayıyorum diye verdi bir tane kafes.. Eve geldim hoplaya zıplaya annemden bir azar,bu kuş uğruna mı tükettin tüm harçlığını diye.. Ama azar falan boşa idi, gözüm hep kafeste içimde bir mutluluk, o artık benimdi.... Sonra macun şeker faslı, sokağımızda oturan bir komşu yapıp satıyordı şekeri, ama daha satışa çıkmadan biz yolunu kesip tüm renklerden çubuğa sardırıp afiyetle yiyorduk.. Az para çok şeker, ama olsun o kadar komşu hakkı denen bişey vardı eskiden... Daha sonra aklıma çocukken izlediğim bahçe sinemaları geldi...Sinemada çalıştığı için çevre tarafından Sinemacı Mehmet ismiyle hitap edilen, aynı sokakta oturduğumuz bir komşumuz daha vardı. Arada çalıştığı sinemadan bir film makinası getirirdi.Sonra bahçesi en geniş olan komşuya bu makina kurulur,duvara da iki kocaman beyaz çarşaf asılırdı..Sinemacı Mehmet Amca bu hazırlıkları yaparken biz de bulabildiğimiz sandalyeleri bahçeye dizer,sonra da en önden yer kapmaya çalışırdık Film başlar,herkes büyük bir heyecanla izlemeye başlardı.Arada film kopar;bizim aaaa noldu ki . olur mu ya serzenişleri arasında Mehmet Amca tamirata uğraşırdı..Ve mutlu son..Film bıraktığımız yerin az öncesinden tekrar başlar,biz de aynı heyecanla izlemeye devam ederdik.Aslında evde televizyon da vardı ,yakında sinemada...Ama Sinemacı Mehmet Amca'nın filmleri bir başka güzeldi... Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 Annem ben doğduğumda rahatsızlanıp yatağa düştüğünden,beni küçük ablam büyütmüş.Büyütmüş diyorum ama bakarsanız kendisi daha çocuk.Henüz 12 yaşında.Yani anlayacağınız oyun çağında benim sorumluluğumu,annemin bakımını,ev işlerini üstlenmiş.Neyse,bu yazım pek duygusal olsun istemiyorum.Oyun çağındaki çocuk beni de arada sırada oyuncağı yerine koymuş olacak ki saçlarım küçükken omuzlarıma kadar uzundu.Bakarsınız o resimlerimden birini taratıp buraya koyarım.. Tabi ben o zamanlar farkında değilim.Benimle;'' Sen kız mısın,erkek mi ''diye dalga geçen abilere,ablalara cevap vermek yerine,indirdiğim pantolonumla cevap verirdim.. O zamanlar saman sarısı ve dalgalı olan saçlarım,büyüdükçe koyulaştı ve en sonunda kumral oldum.Şimdilerde ise Mr.No misali şakaklarım beyaz doldu.. Sevgiler.. Taurusmutis..şükür kavuşturana.. bu köşe sensiz eksik kalıyor sanki ...daha sık uğra lütfen.. anıların boynu bükük kalmasın... abla ve abilerine verdiğin cevap biçimine diyecek bişey bulamıyorum şu uzun saçlı halini de pek merak ettim doğrusu..eminim çok şekerdir..belki taratıp eklersin buraya... sana teselli olsun diyedemiyorum inan..ama şakaklarına kır düşmüş erkeklerin bayanların daha çok dikkatini çektiğine ilişkin bir yazı okumuştum.. hani olgunluk ifade ediyor ya sanırım o bakımdan...bakınız Richard Gere..yani anlıyacağın üzülmen diil, bilakis sevinmen gerekiyor.. hoşçakal arkadaşım.. Her yaşın bir güzelliği var taurus, biz bayanlar daha mı şanslıyız ne, hemen boyalar imdadımıza yetişiyor..erkekler azıcık şanssız bu konuda, gerçi şimdi erkekler de boyatıyor ama herkes değil tabi ki..Kendini ispatlama yöntemin gayet muzırmış bu arada:D ama akıllıca , kesin sonuç.. En çok hatırımda kalan şeylerden birisi, o zaman el arabalarında oyuncak falan satılırdı mahalle aralarında..Bir zaman böyle küçük tahta bir kafeste oyuncak bir kuş bayağı revaçta...Ama çekiliş yapılıyor kazanırsan senin.. Ben bu uğurda elimde ki tüm parayı bitirmiş yinede o kuşu kazanamamıştım, o kadar üzüldüm ki adamcağızda dayanamadı bana tamam seni kazandı sayıyorum diye verdi bir tane kafes.. Eve geldim hoplaya zıplaya annemden bir azar,bu kuş uğruna mı tükettin tüm harçlığını diye.. Ama azar falan boşa idi, gözüm hep kafeste içimde bir mutluluk, o artık benimdi.... Sonra macun şeker faslı, sokağımızda oturan bir komşu yapıp satıyordı şekeri, ama daha satışa çıkmadan biz yolunu kesip tüm renklerden çubuğa sardırıp afiyetle yiyorduk.. Az para çok şeker, ama olsun o kadar komşu hakkı denen bişey vardı eskiden... Daha sonra aklıma çocukken izlediğim bahçe sinemaları geldi...Sinemada çalıştığı için çevre tarafından Sinemacı Mehmet ismiyle hitap edilen, aynı sokakta oturduğumuz bir komşumuz daha vardı. Arada çalıştığı sinemadan bir film makinası getirirdi.Sonra bahçesi en geniş olan komşuya bu makina kurulur,duvara da iki kocaman beyaz çarşaf asılırdı..Sinemacı Mehmet Amca bu hazırlıkları yaparken biz de bulabildiğimiz sandalyeleri bahçeye dizer,sonra da en önden yer kapmaya çalışırdık Film başlar,herkes büyük bir heyecanla izlemeye başlardı.Arada film kopar;bizim aaaa noldu ki . olur mu ya serzenişleri arasında Mehmet Amca tamirata uğraşırdı..Ve mutlu son..Film bıraktığımız yerin az öncesinden tekrar başlar,biz de aynı heyecanla izlemeye devam ederdik.Aslında evde televizyon da vardı ,yakında sinemada...Ama Sinemacı Mehmet Amca'nın filmleri bir başka güzeldi... Sevgili İlyada.. tahta kafesteki kuş hikayesi bana da uğruna dizlerimi parçaladığım bir anımı hatırlattı... sanırım, çok büyük hayallerle ve zorla elde edilen şeylerin kıymeti bir başka oluyor...o nesnenin çok değerli olması değil..senin ona biçtiğin değer önem kazanıyor..bu küçükkende böyleydi..büyüdük..şimdi de böyle..ya da en azından bende böyle elbetteki evdeki televizyon o sinemacı Mehmet amcanın sinemalarının verdiği hazzı veremez..yazlık sinema dönemini yakalayamadım..ama çok isterdim...bence o dönemi yaşadığın için çok şanslısın İlyada... sevgiler.. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 benim şakaklarım beyazlasa gene iyi be diloşum karbeyaz oldu bütün saçlarım... bu durumda benimde sevinmem mi gerekiyor? artık 20 günde bir boyamak zorunda kalıyorum bir kızıl, bir esmer, bir sarışın, bir kumral oluyorum, şuanki renk durumum kahve/sarı tonları... bir zamanlar kestane rengiydi saçlarım mubalağa yapmıyorum saçlarım % 80 beyazladı... yaşlanıyor muyum ne? size masalda anlatırım ben yakında ne dersiniz? Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 benim şakaklarım beyazlasa gene iyi be diloşum karbeyaz oldu bütün saçlarım... bu durumda benimde sevinmem mi gerekiyor? artık 20 günde bir boyamak zorunda kalıyorum bir kızıl, bir esmer, bir sarışın, bir kumral oluyorum, şuanki renk durumum kahve/sarı tonları... bir zamanlar kestane rengiydi saçlarım mubalağa yapmıyorum saçlarım % 80 beyazladı... yaşlanıyor muyum ne? size masalda anlatırım ben yakında ne dersiniz? sen daha dünkü çocuk..ne yaşlanmasından bahsediyorsun akide şekerim ..onlar çok sık orial'e maruz kalmaktan öyle olmuşlardır ...bi kızıl..bi esmer..bi sarışın olursan olacağı o zati beki inanıcak..belki inanmıycaksın..ama hayır..hayır artık inanırsın..şu an saçlarımız da aynı renk -yav ben bu cümleyi bi yerden hatırlıyorum ya..hadi hayırlısı... - masal mı dedin bayılırım masallara..ama lütfen sonu mutlu bitsin Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 sen daha dünkü çocuk..ne yaşlanmasından bahsediyorsun akide şekerim ..onlar çok sık orial'e maruz kalmaktan öyle olmuşlardır ...bi kızıl..bi esmer..bi sarışın olursan olacağı o zati beki inanıcak..belki inanmıycaksın..ama hayır..hayır artık inanırsın..şu an saçlarımız da aynı renk -yav ben bu cümleyi bi yerden hatırlıyorum ya..hadi hayırlısı... - masal mı dedin bayılırım masallara..ama lütfen sonu mutlu bitsin orial den mi diyorsun diloşum? yok canım değil... emin ol değil... benim ki kendinden beyaz... erken olgunlaşmak mı dersin, yoksa yaş kemale erdi mi dersin, artık ne dersin...? dünkü çocuk ben mi oluyorum, yok yaww, allaalla dün değilsede evvelsi gün çocuktum doğru dersin... gerçekten mi saçların kahve/sarı şuan... ne zamandır böyle? benim son 3 aydır böyle... ondan önceki 3 yıl kızıldı.... ama ne kızıl, şarap kızılıydı... masal anlatırım canım, benim masallarım hiç kötü bitmez, sonu kötü biten filmleri de sevmem ben, mutlu sonla biten Türk filmlerinin hastasıyım... Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 orial den mi diyorsun diloşum? yok canım değil... emin ol değil... benim ki kendinden beyaz... erken olgunlaşmak mı dersin, yoksa yaş kemale erdi mi dersin, artık ne dersin...? dünkü çocuk ben mi oluyorum, yok yaww, allaalla dün değilsede evvelsi gün çocuktum doğru dersin... gerçekten mi saçların kahve/sarı şuan... ne zamandır böyle? benim son 3 aydır böyle... ondan önceki 3 yıl kızıldı.... ama ne kızıl, şarap kızılıydı... masal anlatırım canım, benim masallarım hiç kötü bitmez, sonu kötü biten filmleri de sevmem ben, mutlu sonla biten Türk filmlerinin hastasıyım... o halde genetik olabilir..zira bu yaşta böyle olabilemez... nayır..nolamaz.. saçlarım ben beni bildim bileli böyleler diyebilirim..bu renkle bütünleştim adeta.. bende aynı şeye hastayım şikerim Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 ama biz bugün çokça görüşemedik bidenem, şimdi bende gidicem, artık yarın kısmetse görüşürüz diloşum bende şiirlere vurdum kendimi, sen yoksun, leylam yok, frozenim yok, siyahxim yok, egzorsistim yok, yumotem yok... Ne olur…! malîhulyâm… uçuk düşlerime hapsedip geceden kaçan güneş misali o mah yüzünü dönme bana gel otur yine gönül sarayımın tahtına biliyorum seni sevmek boynumun borcu ama; boş hayaller kura kura tutunarak yaşamak çok zor sadece serçe parmaktan yakalanmış bir umuda hiç olmazsa rüyama gir bir gece sızıver kapı aralığından usulca el ayak çekilince taş duvarlara baka baka tepeden tırnağa kederler içinde kundaklanmış bir yürekle her akşam ağlamaklı bekletme başım ellerimin arasında iç çeke çeke hiç olmazsa çıkagel bir gece giriver kapı aralığından usulca el ayak çekilince Alıntı
Φ egzorsist Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 abla burdayım ben yaw Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 12 Mart , 2007 sen burdaymışsın canım kardeşim, seni çok özlemiştim ben Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 13 Mart , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 13 Mart , 2007 Benim balonlarım vardı Onları kimler aldı Mutlu bayramlar vardı Kimbilir nerde kaldı Dostumdu benim balonlar Çocuklar beni anlar O çocuklar ve o balonlar O çocuk yüzlü bayramlar şimdi nerdeler Hani nerde o ışıklar çocuksu sevgiler Gitti mi yoksa yine gelir mi o günler Nerde kaldı masallar sevgiler günler Söylenen bütün masallara inanırdık Onlar mı bizi kandırdı biz mi aldandık Bayramları bekler bayramları yaşardık Bayramlar mı eskidi bizler mi yaşlandık Benim balonlarım vardı Onları kimler aldı Mutlu bayramlar vardı Kimbilir nerde kaldı Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 13 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 13 Mart , 2007 ben de turk filmlerine hastayim cok zor ve sinir bozucu cocuklukta birseyler ispatlamak zorunda kalmak..Taurusmutis abicigim gibi.. benim benden iki yas kucuk kiz kardesim,sanirim benden hizli uzuyordu ki,6-7 yaslarima geldigimde farki kapatmisti ve uzunca bir sure ayni boyda kaldik..disarida oynarken istisnasiz her gun,ekseri teyzeler oyunumuzu bolup,"siz ikiz misiniz"diye sorarlardi,yanimiza biri yaklasiyorsa kesin bunu soracagini bilirdik..bikip usanmistim..kiyafetlerimiz de hep ayni olurdu,renkleri modelleri bile,bayramlarda filan cift cift olurduk,heves ediyordu herhalde annem ama bundan nefret ederdim..cok benzemiyor olsak da insanlar hakliydi sanilarinda yani.. sonra genc kiz oldugumda onunla yeniden ayni giyinmek hosuma gitmeye basladi,ama kardesim istemiyordu bu sefer Alıntı
Φ diloş Gönderi tarihi: 13 Mart , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 13 Mart , 2007 hep bir büyümek telaşımız vardı..mesela bir yedi yaş hayali, artık büyüyüp okula gidebilmek demekti..benim için anlamı büyüktü..artık evde ve yalnız kalmak zorunda kalmayacaktım...benimde o camdan bakıp seyrettiğim çocuklar gibi bir okul çantam..suluğum ve çığlık çığlığa koştuğum bir okul yolum olacaktı.. ortaokuldayken..lise öğrencilerine heveslenirdim hep..zira artık onlar gençkızdı..ortaokul dönemi sanki bir ara dönemdi..ne çocuk sayılıyordun..ne gençkız..ve 20'li yaşlar ne kadar kocaman gelirdi..ve ne kadar ulaşılmaz.. bu hevesime ailem anlayışlı bir tebessümle itiraz ederlerdi.."büyüme yavrum..hep böyle kal.."anlamaz..itiraz ederdim..sanki böylesi bir süreci engelleyebileceklermiş gibi...keşke hep çocuk kalmanın bir yolu olsaymış..aşağıdaki şiir bir zamanlar büyümeye heves etmiş şimdiki erişkinlere... büyümeye bu özlem,bu özenti ne diye çocuk..? sen küçüksün dünyan büyük dünyan temiz,pak bütün çiçeklerin pembe,temiz,ak. acı yeşilleri tanımazsın siyahlar senden uzak düştüğün için ağlama bu düşüş..düşüş değil ellerin kirlendiyse üzülme yüzün ak ya. elbiselerin kirlendiyse ne çıkar? yüzün pak ya. oyuncağın kırıldıysa ne olur? büyüde gör kalbini nasıl kırar eller bir anlık zevkleri için bir ömrü nasıl zindan ederler büyümeye özenme çocuk... insanlar büyüdükçe küçülürler üstleri temizlendikçe içleri kirlenir para denir..şöhret denir..aşk denir.. cümle iyilikler menfaatlerde erir büyümeye özenme çocuk bir büyürsen bir daha küçülemezsin büyüme çocuk... Alıntı
Misafir taurusmutis Gönderi tarihi: 14 Mart , 2007 Gönderi tarihi: 14 Mart , 2007 Hayat ne garip bir temaşa sunuyor önümüze..Dün evlat rolünde,hasta yatağımda babamın hazırladığı çorbayı içerken,bugün gecenin 4'ünde ben Ege'min başında bekliyorum..Yok!! Öyle önemli bişi değil Allah'a şükür.Muhtemelen okulda montunu giymeden bahçeye çıkmış bide üstüne zaten grip,ateşi çıktı işte.. Anca uyuyabildi garibim ama benim uykum kaçtı..Anılar birbir girdi odaya,yanıma uzanmış ''Pırlantam benim'' diyen babam,şimdi şimdi anlayabildiğim gergin yüzüyle gözlerime bakıp,''Geçecek oğlum,birazdan geçecek'' derdi.Öyle güvenirdim ki ona,ne ağrım kalırdı,ne sıkıntım.Üstüne sinmiş tütün kokusunu içime çeke çeke uyuyakalırdım.Sabah uyandığımda ise ilk gördüğüm yine o olurdu.Hayatın yüzüne derin izler açtığı biricik babam.. Dedim ya anlayamazdım ama artık anlıyorum:Evlat sevgisi.. Ege'm yarın okula gitmeyecek,ama kalktığında ben çoktan işe gitmiş olacağım.Malum yarın (Yarın deyip duruyorum,artık bugün oldu) Tıp bayramı ve biz görevliyiz.Muhtemelen uyumadan gideceğim işe ve yine muhtemelen paşam 2-3 kez daha kalkacak.Her kalktığında beni görecek,''Ateşini ölçelim'' oğlum diyeceğim,paşa paşa kolunu kaldıracak.Beklerken bir iki mıkırdanıcak,sonra derece sinyal verince bakıp,duruma göre ilacını verecek,veya sadece suyunu içirip yatıracağım.Sonra ben yanına uzanacağım.O;minik ellerinden birini boynuma atacak,diğerini yüzüme koyacak.Kısa birsüre sonra uyuyup uyumadığımı kontrol için gözlerime bakacak ve ben ona ''Geçecek pırlantam,birazdan geçecek'' diyeceğim.. Şimdilerde,bırakın gribi hafif rahatsızlanmayı,börek taşı düşürüyorum kimsenin ruhu duymuyor.İlgilenmediklerine değil,söylemek bana garip geldiği için.Dedim ya artık roller değişti,artık dik durması gereken benim ve ömrüm varsa yüzüne derin çizgiler açılma sırası bende.Hele ile çıktığm bir yolda hele ile bitecek bir hayatı yaşıyorum..Hele oğlum okulunu bitirsin,hele mesleğini eline alsın,hele evlensin,hele torunum olsun,hele...!!! Yokuz işte.. Bende ki budurumda enteresan hani,sabahın alacakaranlığında oturmuş bunları yazıyorum.. Sevgili Diloş;Eğer topicin ismini değiştirmen gerekseydi ''Terapi Topici'' çok uyardı emin ol.Hani bir hastalar halka oluşturup,sırasıyla kendilerini anlatır ya.Bazen ona benzetiyorum burayı.Bu gece mi sabah mı karar veremediğim şuanda da aynen böyle hissettim..İyiki açmışsın bu topici.. Neyse,fazla uzattım.Hepinizi seviyorum.. Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.