Φ frozen Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2006 küçük prensten küçük bir bölüm..umarım sizde benim kadar çok seversiniz... sanada hediyemdir figgaro anı defterin olmayınca buraya koydum “Günaydın” dedi tilki. “Günaydın” dedi küçük prens kibarca. Ama etrafına baktığında kimseyi göremedi. “Buradayım! Elma ağacının altında.” “Sen kimsin? Çok güzel görünüyorsun.” “Ben bir tilkiyim.” “Gel, birlikte oynayalım. Öyle mutsuzum ki” dedi küçük prens. “Seninle oynayamam” dedi tilki, “ ben evcil bir hayvan değilim.” “Buna çok üzüldüm” dedi küçük prens. Ama biraz düşündükten sonra: ”Evcil ne demek?” diye sordu. “Anladığım kadarıyla burada yaşamıyorsun” dedi tilki, “kimi arıyorsun?” “İnsanları arıyorum,” dedi küçük prens, “ peki ama ‘evcil’ ne demek?” “İnsanlar,” dedi tilki, “tüfeklerle dolaşırlar ve avlanırlar. Tam bir baş belasıdırlar. Bir de tavuk yetiştirirler. Tüm işleri bundan ibarettir. Sen de mi tavuk arıyorsun?” “Hayır, ben arkadaş arıyorum. Ama ‘evcil’ ne demek?” “Bu pek sık unutulan bir şeydir. ‘Bağ kurmak’ anlamına gelir.” “Bağ kurmak mı?” “Evet. Örneğin, den benim için sadece küçük bir çocuksun. Diğer küçük çocuklardan hiçbir farkın yok benim için. Sana ihtiyacım da yok. Aynı şekilde, ben de senin için dünyadaki yüz binlerce tilkiden biriyim sadece. Bana ihtiyaç duymuyorsun. Ama beni evcilleştirirsen eğer, birbirimize ihtiyacımız olacak Sen benim için tek ve işsiz olacaksın, ben de senin için.” “Anlamaya başlıyorum” dedi küçük prens. “Bir çiçek var. Sanırım o beni evcilleştirdi.” “Olabilir. Dünyada her şey mümkündür.” dedi tilki. “Ama bu çiçek dünyada değil.” Tilki şaşırmıştı. “Başka bir gezegende mi?” “Evet.” “Peki orada avcılar da var mı?” “Hayır, yok.” “Bu çok ilginç. Peki ya tavuklar?” “Hayır. Tavuklar da yok.” “Eh, hiçbir yer mükemmel değildir” dedi tilki içini çekerek. Sonra kendini anlatmaya başladı: “Yaşamım çok monotondur. Ben tavukları avlarım, avcılar da beni. Bütün tavuklar birbirine benzer. Bütün insanlar da öyle. Bu yüzden biraz sıkılıyorum. Ama beni evcilleştirirsen eğer, yaşamıma bir güneş doğmuş olacak. Senin ayak seslerin benim için diğerlerinden farklı olacak. Ayak sesi duyduğum zaman hemen saklanırım. Ama seninkiler, bir müzik sesi gibi beni gizlendiğim yerden çıkaracaklar. Şu ekin tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğday benim hiçbir işime yaramaz. Bu yüzden de bu tarlalar bana hiçbir şey hatırlatmazlar. Buna üzülüyorum. Ama sen beni evcilleştirseydin, bu harika olurdu. Altın renkli saçların var senin. Ben de altın renkli başakları görünce seni hatırlardım. Ve rüzgarda çıkardıkları sesi severdim. Sustu tilki ve uzun bir süre küçük prensi izledi. “Senden rica ediyorum. Lütfen beni evcilleştir!” dedi. “Elbette” dedi küçük prens. “Ama pek fazla vaktim yok. Yeni arkadaşlar edinmem ve birçok şeyi anlayabilmem gerekiyor.” “Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki. “İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de, hiç arkadaşları olmaz. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!” “Ne yapmam gerekiyor peki?” diye sordu küçük prens. “Çok sabırlı olman gerekiyor. Önce çimenlerin üstüne, biraz uzağıma oturmalısın. Ben gözümün ucuyla seni izleyeceğim, sen hiçbir şey söylemeyeceksin. Sözcükler yanlış anlamalara neden olurlar. Ama her gün, biraz daha yakına gelebilirsin.” Ertesi gün küçük prens yine geldi. “Her gün aynı saatte gelmelisin” dedi tilki. “Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen, ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım. Zaman ilerledikçe de daha mutlu olurum. Saat dörtte endişelenmeye ve üzülmeye başlarım. Mutluluğun bedelini öğrenirim. Ama günün herhangi bir vaktinde gelirsen, seni karşılamaya hazırlanacağım zamanı asla bilemem. İnsanın gelenekleri olmalıdır. “Gelenek nedir?” “Bu da çok sık unutulan bir şeydir” dedi tilki. “Bir günü diğer günlerden, bir saati diğer saatlerden ayıran şeydir. Örneğin, şu benim avcıların da gelenekleri vardır. Perşembeleri kızlarla dansa giderler. Bu yüzden de Perşembe benim için harika bir gündür. Üzüm bağlarına kadar yürüyebilirim. Ama avcılar dansa herhangi bir gün gitseydi, benim için hiçbir günün özelliği olmayacaktı ve asla tatil yapamayacaktım.” Böylelikle küçük prens tilkiyi evcilleştirdi. Ve ayrılma vakti geldiğinde “Ah! Sanırım ağlayacağım” dedi tilki. “Bu senin hatan” dedi küçük prens. “Ben sana zarar vermek istemedim. Seni evcilleştirmemi sen istedim. “Doğru, haklısın” dedi tilki. “Ama ağlayacağını söyledin!” “Evet, öyle.” “O halde bunun sana hiçbir yararı olmadı.” “Hayır, oldu. Buğday tarlalarının rengini gördükçe seni hatırlayacağım. Şimdi git ve güllere bir kez daha bak. O zaman kendi gülünün evrende eşsiz ve tek olduğunu anlayacaksın. Sonra bana veda etmek için buraya geri döndüğünde, sana hediye olarak bir sır vereceğim.” Küçük prens güllere bir kez daha bakmaya gitti. “Hiçbiriniz benim gülüm gibi değilsiniz. Çünkü henüz hiçbiriniz evcilleşmediniz. Ve siz de hiç kimseyi evcilleştirmediniz” dedi onlara. “Siz tıpkı tilkinin benimle karşılaşmadan önceki hali gibisiniz. Dünyadaki binlerce tilkiden yalnızca biriydi o. Ama ben onunla dost oldum ve şimdi artık o özel bir tilki.” Güller bu duyduklarına çok bozuldular. “Evet, güzelsiniz. Ama boşsunuz. Sizin için kimse yaşamını feda etmez. Yoldan geçen herhangi biri, benim gülümün de size benzediğini söyleyebilir. Ama benim gülüm sizin her birinizden çok daha önemlidir. Çünkü ben onu suladım. Ve onu camdan bir korunakla korudum. Önüne bir perde gererek rüzgarın onu üşütmesini engelledim. Tırtılları onun için öldürdüm ( ama birkaç tanesini kelebek olmaları için bıraktım). Onun şikayetlerini ve övünmelerini dinledim. Ve bazen de suskunluklarına katlandım. Çünkü o benim gülüm.” Bunları söyledikten sonra tilkinin yanına döndü. “Elveda” dedi. “Elveda” dedi tilki de. “Ve işte sırrım: Bu çok basit. İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. En temel şeyi gözler göremez.” “Temel olan şeyi gözler göremez” diye tekrarladı küçük prens. Öğrendiğinden emin olmak istiyordu. “Senin gülünün diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir” dedi küçük prens. “İnsanlar bu en önemli gerçeği unuttular. Ama sen unutmamalısın. Evcilleştirdiğin şeye karşı her zaman sorumlusun. Gülüne karşı sorumlusun. “Gülüme karşı sorumluyum” diye tekrarladı küçük prens, öğrendiğinden emin olmak için. Sonra yoluna devam etti. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2006 herkez kendini önemser..ama *****lar daha çok önemser... ne kadar doğru, zaten kendini önemsemek gerekir başka bir topicte insanın kendisini önemsemesi gerektiğinden bahsetmiştim. kendisine önem vermeyen başkalarına da veremez... ama kendisini ve bastığı noktayı dünyanın merkezi görmek, kendi baktığı pencerenin açısını tek doğru açı bilmek, birtek doğrudan ziyade binlerce doğru olduğunu bilememek... ne tuhaf... bana tuhaf geliyor... ben merkezci insanlar hep itici geldiler bana... evet insandır benim ilgi alanım, insanı incelerim inceledikçe de öğrenirim... ne kadar çok çeşidi var insan olmanın. nasıl bir çiçek kendi türünden de olsa başka bir çiçeğin aynısı olamıyorsa, yapraklarında hep kendine özgü farklılık oluyorsa; insanda da öyle... ben asla senin gibi göremem ve senin gibi düşünemem... sende benim gibi. benim gözlerimle bakmıyorsun ki dünyaya. benim beynimle düşünmüyorsun ki!!! o yüzden empati yapmaya çalışıyorum kendimi koyuyorum neyi düşünüyorsam onun yerine. o yüzden çok defa hakveriyorum karşımdakine. vardır herkesin haklı sebebleri... hiçbir sonuç nedensiz oluşmuyor ki... sen nasıl bu kadar duygulu oldun? nasıl böyle seçici oldun? nasıl bu kadar ince düşünür oldun? binlerce sebebin vardır mutlaka... ve hatta haklı çıkma çabasına dokundurmanın kimbilir kaç sebebi vardır değil mi? birazda güvensiz buluyorum seni insanlara... işte yaşamışlığından sana kalanlar değil mi bütün bu seni sen yapan özellikler... o yüzden yaradılanı sevmeli, Yaratan'dan ötürü... her simada tecelli eder çok yüce olan Zatın Nuru... Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 22 Aralık , 2006 frozen..hikayeni okudum..sorumluyuz öylemi..yada ben alayım üstüme..gül üme karşı sorumluyum..olabilir.. “Senin gülünün diğerlerinden daha önemli olmasını sağlayan şey, ona ayırdığın vakittir”...böylemidir..bence değildir..zaman geçtikçe bağlılık artar diye bir şey yok bence..yeri gelir insan bir an için ömür verir..yeri gelir bir ömrü beraber geçirir ve sonunda anlarki geçen sadece ömürmüş..bir insanı tanımak..anlamak..sevmek..öyle bişeyki..girmicem bu konuya..anlatamıyorum..anlatılamıyor..yaşanıyor deyip geçeyim..ardında da bırakarakta bir iz.. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 23 Aralık , 2006 dillenir keşiş..çekerde bir ahh..ve der..zor zor..onsuzluk.. cassandra ile apollon nun aşkı.... bilindiği üzre..apollon güneş tanrısıdır..aynı zamanda bir bilge ve kahin.. cassandra ise truva kıralının kızıdır..hani şu paris ve hektor un kızkardeşi..yani bir prenses..apollon cassandra ya aşıktır..ama karşısına çıkamamaktadır..çünkü bir tanrıdır(ölümsüz)..cassandraysa bir prenses(insan)..ve apollon..tanrı olarak karşısına çıkrsa eğer..tanrılığını seveceği için..insan kılığına girip gerçek sevgiyi oluşturmak ister..yeryüzüne insan silüetinde iner ve bi şekilde saraya girer..başarılıda bir adamdır..kralın dikkatinide çeker..amaç cassandrayla tanışmak..ve beraberliği yakalamaktır..safiyane.. gel zaman git zaman..cassandraylada tanışır..iyi de bir arkadaş olmuşlardır..bolca ve hoşça vakit geçirmektedirler..zamanla apollon sevgisini belli eder..cassandrada bi o kadar apollona yaklaşmıştır..ve apollon inandığı bu sevgi üstüne bildiği bi çok şeyi ve kehaneti öğretir cassandraya..zamanla böylece akıp gider..ve gün gelir..apollon anlarki..cassandra oyun oynamıştır..sevmiş görünmüşlüğü bilgelik ve kehanet öğrenme uğrunadır..apollon çok kızar(ve üzülür)..ama bir o kadarda seviyordur cassandra yı..gün gelmiştir..kederli tanrı apollon..cassandranın karşısına..gerçek haliyle çıkar..görkemlisinden bir tanrı..ve cassandra şaşkındır..ne yapsa apollonu yolundan döndürememiştir..gerçek acı..apollon cassandraya derki..benimle oyun oynadın..hemde ölümlü aklınla..ne yazıkki seni çok seviyorum..zarar veremem..ve sana öğrettiklerimide geri almıcam..ama hiç kimseninde sana inanmamasını sağlıcam der ve gider..gökyüzüne.. cassandramız zamanla babasının da sarayında olayı unutup yaşamaktadır..bir prenses edasında..ve abisi paris yüzünden ülkede savaş çıkması sözkonusudur..akha ülkesi kralının karısını kaçırmıştır paris..ve akhalılar tüm güçleriyle truva ya karşı saldırıya geçmektedir..truva kuşatılmıştır..zor günler geçirmektedir...ama cassandra nın diğer abisi hektor..truva ordusunun başındadır..güçlü,akıllı,onurlu bir savaşçıdır..kardeşine de çok kızgındır..çünkü bir zevk yahuıt bir aşk yüzünden ülkesini , halkını tehlikeye atmıştır..ama geri dönüşü yoktur hektor un..ve sonuna kadar ülkesini savunmaktadır..hektor un başarılı komutanlığı karşısında akhalılar truvayı ele geçirememiş ve çekilme kararı almışlardır..çekilirkende truva önünde..büyükçe bir truva atı bırakmışlardır..tahtadan..ve gemilerine binip gitmişlerdir..aslında akhalılar tuzak kurmuşlardır..tahtadan yaptıkları o truva atının içine azılısından 50 tane akhalı savaşçı bırakmışlardır..truva içine alındıklarında şehri yakmaları söylenmiş ve yangını gören akhalılar hemen geri döneceklerdir..ve gemilerinide truva şehrinin hemen yakınında bir koya çekip beklemeye koyulmuşlardır.. şimdi gelelim truva içinde olanlara..akhalıların giderken bıraktıkları truva atı heykeli..truvalıları şaşırtmıştır..ve herkez akhalıların , truvalıların yenilmezliğini anladığı ve truvayı alamayacaklarını anlayıp..ve büyüklüklerinide kabul edip truvalılarca kutsal olan ..bu tahta atı bırakıp gittiklerini düşünür..zafer sevinci vardır..ve atı truva içine almaya karar verirler.. cassandra ise telaşlıdır..geleceği görebilme yeteneği olduğundan..babasına ve senatoya ne dese inandıramamış..hatta kardeşleride ona inanmayıp..(apolllonun sana kimsenin inanmamasını sağlıyacağım durumu) o tahtadan truva atını içeri alıp..büyük bir şölen yapmışlardır..sonrasında..halk gece uykuya dalmışken..atın içindeki 50 akhalı savaşçı tek tek çıkıp..herkez uykudayken truvayı ateşe vermiş ve diğer akhalı gemilerde gelip truvayı ele geçirmişlerdir.. ve cassandra..rivayete göre sonralardan delirerek öldüğü söylenir.. aslında acıdır cassandranın durumu..ve apollon , cassandranın insani duygular taşıdığını gözardı etmiştir..hiç ölümlü ile ölümsüz bir olur mu... ............. ... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2006 "İNSAN YA ACILARINI UNUTMASINI YA DA KENDİ MEZARINI KAZMASINI BİLMELİ.." KELEBEK KANADINDA AŞK Zamanlar Güneş ekilip, yıldız biçilen zamanlardı. Hatırlıyorum... Ya önce sen vardın yürek olarak içimde Ya da aşk vardı önce Gelip içimde kestiğin Hatırlamıyorum... Ben imkansıza dudak bükerdim Sense halime gülerdin... Olsun! O günlerde ben Biraz mutlu biraz umutlu Biraz içliydim Doğrusu en çok da Kelebeklerin kanadına işlediğin Aşkından dertliydim... Ama o zamanlar Güneş ekilip yıldız biçilen Zamanlardı Aşk dediğin belki de Geceye veda etmeyen bir ay’dı... Türküler saklardın derinlerinde Sazından kaçak... Bilmezdin. Ben görürdüm duyardım da Sen bir kez olsun söylemezdin Korkularını zaten Kimselere vermezdin... Ve böylece Sen yağmura Yağmur benim gözlerime hasret Yaşardık... Heyhat! Hep ama hep O imkansıza takıldın da sen Ve belki de bu yüzden Aşk gelip bizi sarsınca yüreklerimizden: Ben ağlardım gözlerim gülerdi... Sen gülerdin gözlerin susardı... Şimdi ben O zamanların renklerini unuttum. Belki mavi, belki sarı, belki aktı... Hatırladığım tek şey Güneşle yıldız arkadaştı... Bilenler bilirdi Çok sevmiştik biz Çok! Ben gönlümden Sen dilinden... Ben unutsam da şimdi Sen hatırlarsın. Sesinde ufacık bir hüzün olsa Ya da acıtan bir özlem gözlerinde Bembeyaz gecelerinde gelirdim sana bu şehrin... Gelirdim... Gönlümden... Ve sen “Hoş geldin" derdin Dilinden.... Kocaman bir çocuktum o zamanlar Belli! Dil nedir, gönül ne? Anlamını bildiğim Şüpheli! Şimdi söyle bana! Kaldıysa geriye ne kaldı? Tek tarafı hesaplı bir sevda Niyeti bozuk bir dava Bir de Sadece dağlara caka satan bir sema... Ama ben bunların hepsini sevdim. Şaşacak bir şey yok! Dedim ya... Ben Güneş ekilip yıldız biçilen zamanlardan geldim... Sonraları Belki de hiç gülmedim Ve sen Kelebeklerin ömrünün üç gün olduğunu Hiç bilmedin! Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 25 Aralık , 2006 HASAT.. titremsi sesin.. nefes alıp verişin.. terlermi yine elin.. ya kederin.. neylersin.. yer içermisin.. değilsin dimi hasta.. figgaro yasta.. heeeyyy..çiftçi.. gelsene banada.. keskin midir orağın.. sivri tırpanın.. ıssız ve yalnız.. ve sevda dolu.. dolu..dolu.. bak..bak..eğilirim yere doğru.. haydi durma.. durma nolur.. şimdi..zaman.. hasat.... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 26 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 26 Aralık , 2006 10 yaşındaki bir Japon çocuğunun en büyük hayalidir, dünyaca ünlü bir judocu olmak... Ama beklenmedik bir trafik kazası tüm hayallerini yok eder. Sol kolunu tam omuz hizasından kaybetmiştir. Yıkılır... Tek kolla nasıl judocu olunur ki? Ama gene de ailesi oyalansın diye, onu Japonya’nın en ünlü judo hocalarından birinin yanına verir. Hoca, tek kollu çocuğa, tek kolla yapabileceği bir fırlatma hareketini gösterir... Üzerinde çalışmaya başlarlar.. Çocuk iki haftada hareketi ezberler.. Hocası "Güzel oldu" der.. "Şimdi daha hızlı yapmaya çalış bakalım.." Oğlan zamanla hareketi şimşek hızı ile yapmaya başlar.. Sonra hocasına gider.. "Bu hareketi çok iyi öğrendim artık. Bir başka harekete geçebiliriz." "Başka harekete gerek yok" der Hoca.. "Sen sadece bu hareketi bileceksin, bu harekete çalışacaksın ve bu hareketi dünyada en iyi yapan olacaksın, o sana yeter.." Çalışmalar aylarca sürer.. Günün birinde Hoca öğrencisine artık turnuvaya katılma zamanının geldiğini söyler.. Tek kol, tek hareketle judo turnuzvasına katılmak mı? Oğlan itiraz edecek olur.. Hocası "Sen öğrendiğin hareketi yap, gerisini merak etme" diye öğütler.. Başlar turnuva.. Bizimki ilk turları şaşılacak bir hız ve kolaylıkla geçip, finale gelir. Finalde karşısına, iki misli cüssesi ile yörenin en büyük judocusu çıkar.. Hocası "Kendi oyununu yap, gerisi tamam" der gene. Karşısında yarısı kadar üstelik de tek kollu çocuğu gören dev gibi rakibi biraz da umursamaz yaklaşınca, kendini bir anda önce havada, sonra yerde bulur.. Tek kollu çocuk turnuvayı kazanmıştır.. Kucağında kupası büyük bir mutluluk içinde evine dönerken dayanamaz ve sorar: "Hocam ben bunların hepsini nasıl yendim?" Hocası gülümser.. "Zaferinin iki sırrı var oğlum.. Birincisi, judonun en zor fırlatma hareketlerinden birini mükemmel öğrendin. İkincisi, bu öğrendiğin harekete karşı bir tek savunma hamlesi vardır.. Hareketi yapanın sol kolunu tutmak!.." NOT: Yaşamda başarının bir tek sırrı var... Yılmadan sonuna dek savaşmak... Ama kendine güvenerek savaşmak... "Benim nelerim yok" diye oturup ağlayacağına, "Benim nelerim var" diye meydana çıkmak!.. Bunu başarabildiğinizde bazen eksik dediğiniz şeylerin, yani zaaflarınızın, belki de zafere giden yolun kaldırım taşları olduğunu da göreceksiniz... Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 28 Aralık , 2006 hasan sabbah ı düşündüm bu gün..ömer hayyam la olan ilişkisini..nizamül mülk ile olan..ve kurduğu teşkilatı..ve çabası..ve ilkeleri uğruna oğlunu idam edişini..ve şimdiye kadar ki olan uzantısını..evet..günümüz islami intihar savaşçıları..o günden gelmedir..içilen haşhaş ardından..cennete gidileceği düşüncesi..ve suikastlar..ölümler..neyse...ömer hayyamdan da bahsedem bu gün..kendisini pek severimde.. ***ömer hayyam..astroloji..edebiyat..şiir..gibi bi takım işlerle uğraşan bir zat imiş..bide sevdiği bir kadın vardı..sonraları evlenmişmidirler bilmiyorum..adı cihan dı kadının..bir şairdi..tanışmaları ise..cihan bir gün şiir okur iken meydanda..kulak kabartması imiş ömer hayyamın..kaynamış kanı cihan a..sonrada tüm cihanı o olmuş..cihan ilginç bir kadın..okuma yazması olmadığı halde bir şaiir..ezberlermiş.. ***ömer hayyam selçuklu hanedanlığında göreve başlaması sonrası..ne yaptılarsa..sarayda kalmayı kabul etmeyip..kendine bir ev almıştır..bulunduğu şehirde..ve aldığı evi tamir etmek için..ikide inşaat ustası tutmuştur..ama işler uzun sürmektedir..ustalar çok yavaştır..bir gün ömer hayyam ederekten merak.saraydan çıkar evine gelirki ne görsün..inşaat ustasının biri kayıp diğeri ise bir ağacın altında uyumaktadır..gelerekten ağaç altındaki adama şu ünlü sözlerini sarfetmiştir..hadi..hadi..kalk..uyumak için önünde koca bir sonsuzluk var......şarabı da pek bi sever ömer hayyam efendi..acaba cihan hanımla mum ışığında şarap sefaları yapmışmıdır..bence yapmıştır..neysem..namahrem.. ***hasan sabbah ise öğrenciliğinide yapmıştır ömer hayyam ın..bir bilgin olmuştur..hemde genç yaşta..ve şii kökenlidir..melik şahın da veziriydi..nizamül mülk ise baş vezir..sonraları aralarında çıkan anlaşmazlıktan..yanılmıyorsam hasan sabbah, nizamül mülkün yaptığı israf ve gereksiz harcamaları yüzünden ikaz etmesi sonucu önce idama ..sonrada ömer hayyamın araya girmesiyle idamından vazgeçilip ..sürülmüştür ülkeden..(ama saraya muhasebe işlerini ve açıkları bulması için getirilmiştir..)...yapılmış bir haksızlığın hazımsızlığı hasan sabbah ı çok tehlikeli bir adam yapmıştır..o zamanda en korkulan o olmuştur..ve nizam da almıştır nasibini..suikast...neyse mevzu derin.. ...etkileyici bir tarih serüveni.. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2006 pare pareyim.. titrer elim ayağım.. ateş fışkırır avuçlarımdan.. yüzüm küskün aya.. kıskanç yıldızların.. külüyüm.. sönmüş... ayrıklığı etin kemikten.. sıyrılmışlığı cam parçalarıyla.. kanatılmış yürek.. güzellikler imbiğinden.. süzülmüş acılarım.. bırakmayın beni yalnız.. susmak mı..konuşmak mı.. ölmek mi.. yoksa yaşadım mı.. anlamlar içre anlamsız.. ve kitapsız.. ve gülüşsüz.. ve dur.. dur.. etme beni ayrık.. bir gülüşü var ki sıyrık.. çağıldamalı mı.. akmalı mı.. yoksa yanmalı mı.. işte yine kırık.. buruk.. ve daha yalnız.. yalnız.. ve anlamsız.. el sallamaktadır.. lugatımda hiç olmamış.. bir bayram.. et bayramı.. haydin kutlu ola... Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2006 aşk ve sevgi.......para ve sex.... bir gün bir kadın şöyle demişti bana..bir erkeğin en büyük silahı, parasıdır.. vay..vay.. evet..bay keşiş..bilirim ki sen yaşamazsın..bu zamanda..gülersin de bize..ak sakallı keşiş..bastonu yıpranmış keşiş..eyle beni..eyle..bak yine kaldım bi çare.. keşiş:ahh..oğul figgaro..vah..oğul figgaro.. ne..noldu..susmak mı istersin..peki... ben konuşam hadi..dövem yine su..havanda.. ***ne..konuşmayam mı..bayramdan sonra mı açam ağzımı...peki..pekii.. ....hadi gidelim keşiş..kızıllığında tan..sızılaşır az sonrada ışığımız..virane dergahımız..sıska atımız.. ...hadi gidelim.. Alıntı
Φ tan_vakti Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2006 Gönderi tarihi: 29 Aralık , 2006 vahh....vahh... burası ne güzel bir yermiş işte ben geldim arkadaşlarrr Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2006 Yazar Gönderi tarihi: 30 Aralık , 2006 tan vakti..hoşgeldin..şu koşan araban beni koparttı..hemde kafadan... Alıntı
Φ LeylaM Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2007 Bir kac ay once..Durdu araba.Sicaktan kayniyordu ortalik,gunes sanki yeryuzunde..Kalabalik..biri ayakustu yiyecek satiyor,bagiriyor,biri dondurma,biri birsey,bagira cagira..biri sessizce arada,onunde kucuk su siseleri.Sakin,huzurlu goruntusu..sorunsuz,tasasiz,olgun..agirbasli.Boyu kucuk,ince bir biyigi var.Siyahi ve dawn sendromlu..Yavasca,telassiz, o olgun haliyle yaklasiyor suyu vermek icin. Dawn'li oldugunu ele veren tek sey yuzuydu.Farki yoktu,benden ya da oradaki herhangi birinden. Dawn sendromlular,otistikler,korler,engelliler vs..ayri bir irkmiscasina bahsedilir cogu zaman.Oyle ayri bir irk varmis da onlar mensubuymus gibi cikar tv ye,gazeteye,dergiye.Istisnalar yok degil tabi ama..Hep icerledim buna.O ayri bir irktandi ama dawn degil,siyah irktan.Herkes gibi bir beyni,duygulari,yetenekleri,dusunceleri vardi..isi vardi,hayati vardi.Yemesi icmesi,uyumasi,kalkmasi,oturmasi,susmasi ayniydi.Ha sen,ha ben,ha o.. Kusuruma bakmayin,ben takiyorum da boyle seylere bazi.. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 1 Ocak , 2007 Bir kac ay once..Durdu araba.Sicaktan kayniyordu ortalik,gunes sanki yeryuzunde..Kalabalik..biri ayakustu yiyecek satiyor,bagiriyor,biri dondurma,biri birsey,bagira cagira..biri sessizce arada,onunde kucuk su siseleri.Sakin,huzurlu goruntusu..sorunsuz,tasasiz,olgun..agirbasli.Boyu kucuk,ince bir biyigi var.Siyahi ve dawn sendromlu..Yavasca,telassiz, o olgun haliyle yaklasiyor suyu vermek icin.Dawn'li oldugunu ele veren tek sey yuzuydu.Farki yoktu,benden ya da oradaki herhangi birinden. Dawn sendromlular,otistikler,korler,engelliler vs..ayri bir irkmiscasina bahsedilir cogu zaman.Oyle ayri bir irk varmis da onlar mensubuymus gibi cikar tv ye,gazeteye,dergiye.Istisnalar yok degil tabi ama..Hep icerledim buna.O ayri bir irktandi ama dawn degil,siyah irktan.Herkes gibi bir beyni,duygulari,yetenekleri,dusunceleri vardi..isi vardi,hayati vardi.Yemesi icmesi,uyumasi,kalkmasi,oturmasi,susmasi ayniydi.Ha sen,ha ben,ha o.. Kusuruma bakmayin,ben takiyorum da boyle seylere bazi.. evet..leyla..bilmez başına gelmeyen..sağlıklı olupta diğer sağlıksız insanlara karşı duyarsız olanlara denmeli ki..yarının ne getireceği belli olmaz..saygılı ve ilgili olmalıyız engelli yada hasta insanlara karşı.. ve leyla yasalar değişti artık..bu tür engelli ve hasta insanlara karşı bi takım yasal haklarda var artık..geçte olsa..bitakım şeyler düzeltildi.. Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 5 Ocak , 2007 Bazen suskunluk en büyük haykırıştır... Dillenir yine keşiş.... anlarım...ister kafamı kanatmak..etme be keşiş..sıyrılmış yüzlerin değilim ben maskesi...etme beni keçisi, günahlarının.. hem sen demezmiydin..dünyanın en zeki insanı da olsan anlaşılamadığın yerde bir aptalsındır.. ...niye gelirsin üstüme.. ****aşmışlığım tepelerden..koşmuşluğum..yorgunluklar sonrası soluğumdun sen..ay yüzlüm.. bir deli kadar mutlu..su üstünde yüzdürdüğüm gemilerimle..gelirdim hep..gelirdim..elimde dümen..sancak tarafı sen... .. gidilmez hiçbir zaman çiçekli yollardan zafere..sen çıktığını mı sanırsın eyfel e..güldürmen beni..öldürmen..hem değilmidir..hiçbirşey yaşamamış bir insan için farketmeyişi ölüm zamanının ... kudurganlığın ayyuka çıktığı...değerlerin değersiz..insanın tersten yürüdüğü..budalalığında en kibar olma halinde..ederim inan ederim..bulunduğun yeri dip..yerin dibi.. ..... iletişim... evet şimdi normale dönelim.. ..iletişimden bahsetmek isterim..dimi ..hergün yaptığımız şey..okuldan kalan bilgilerimle yanılmıyorsamda eğer..görsel..işitsel..dokunsal gibi(tabi bunlar öğrenmeyi ve algıyıda etkileyen faktörler) iletişim halleri vardı..hani her insanın farklı farklıydı..kiminin görsel yanı daha gelişmişti..kiminin dokunsal..kiminin işitsel..sonuçta herkezin iletişim içinde iken kullandığı bir yönü vardı..mesela benim işitselim çok gelişmiştir..biri ile konuşurken antenler açıktır..ses tonu..vurguları..dikkatimdedir..hem kitap okuyup hem müzik dinleyemem..sesli bir ortamda ders çalışamazdım..çünkü görselim çok gelişmiş değil..ama kimileri varki(okuldan arkadaşlarımdı) kulağında bangır bangır çalan bir tekno müzik ve adam tarih çalışıyor..yani..adamın görseli gelişmiş..bakarak öğreniyor.. işitselliğimden kaynaklanan. iyi bir dinleyiciyimdir..ve iyi de akılda tutan..dimi sizlerinde vardır..iletişim haliniz ve öğrenme biçiminiz..dimi..sizinki nedir hiç düşündünüz mü..yada bir önemi var mıdır bilemiyorum..neyse... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Hüznüm Geceye mavi yaşıyor saatlerim bir başınayım, yapayalnız. Dirençlerim azaldı korkudan gönlüme söz dinletemiyorum sürgünüm sanki ömrüne uzandığı yerden doğruldu hayallerim olmayacak onca şey varken ve ben senden tam da kopacakken dayandırmak zor sensizliği bu kalbe paramparça olmuşum. Ağıtlar yakıyorum hala bana vermediğin aşka peşinden geldiğim her dakika kopmak yerine sıkı sıkıya bağlanıyorum sana. Ellerin Azrail gibi Bir kere gelsen maviliğe doğacak sabahlarım. Kadehlerim dolup dolup boşalacak adadıklarım gelecek peşimden bazen iyi ki yoksun diyorum. Sevgisizlik kör etmiş beni sonra da daralıyor tüm damarlarım. İçten içe bitiriyorum hayat denilen filmi kan revanım senden geriye savaş açtım anılara fırlattığım her resim karesinde gülümsüyor şimdi göremediğim yüzün karaca bulutlar etrafımda duvar her baktığımda biraz daha eriyor senden arta kalanlar. Seher vaktinde kopan bir çiçek yüzü solgun az biraz da gerçek şimdiyi yaşasan keşke belki o zaman bu kadar vakit geçmez bir an önce sığınak kurmam için kalbine. Çok zor ardımda bırakmak ama geceme armağan ediyorum seni mavilerini de aldım ki üzülme Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 ne diyim valla sardunyam..bu şiir koparttı beni..nasıl bir anlam bileşkesidir..harikasın..onca yapmacıklıklar içerisinde..bir gerçek gibiyim bu gün..bu şiirle..kalakalmış..ortada.. ***sen mi yazdın..yazmadıysan da..ben sen yazmış sayacam..anlamak sahiplenmektir de..ya biliyomusun..mutlu ettin şu an beni..ve sende hakkediyorsun bence mutluluğu..umarım kısa bir zaman sonra sana yazacağım şiirde mutlu eder seni..ve arkadaşlığın bilemezsin ne kadar sevindirici..ve göndereceğim çiçekleri lütfen gerçek ve bir demet beyaz karanfil olarak düşün.. .... Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 6 Ocak , 2007 oldu akşam..günlerden de cumartesi..bütün arkadaşlarım alemlerdedir şu an..bense koca ..... .. üstünde takım elbisesi girmiş bir internete..pısmışta bir köşeye yapar laklakasını...beni gidi internet mayhoşu..napam ama..işyerinde yasak..hem merak ederim sizi..bide yeni bir hanımla tanıştım..sen estikçe ben titrerim.....ay..ay..ayyy..nasıl hanım hanımdır..iki kelime yazdım ..bana bir sayfa yazmış..nasıl ilgili ve sevecen..duygulu..amma olmalısında eli maşalı.. ...öyle masum ve tir..tir.. halleri iştahlandırır bencil ve egoistleri..şimdi size bir konudan bahsedem..gelmişken sırası...bu arada sanada selam ederim..sen estikçe ben titrerim.. .... ***GÜÇ İSTEMİ... yazıklar olsun ki arkadaşlar..şu güç tantanası bi çok şeyde vardır..kadın-erkek...arkadaşlık..dost..patron-işçi..falan..falan..ama ben ilişkilerdeki güç isteminden bahsedecem..bir ilişkide baskınlık(güç) olma hali..etken ve edilgen kavramlarından ileri gelmektedir..güç, karşısındaki insanın kendine olan bağımlılığıyla doğru orantılıdır..bir insana ne kadar bağımlı iseniz..o kişi karşınızda o kadar güçlüdür..ve güçlü olan kişiler ilişkinin biteceğinde pekte umursamazlar..herzaman için güçsüze koyar ayrılık..ilişkide güçlü olan kişi ödülleri de alandır..dediğide yapılandır..otoritedir de.. -----sonrasında devam ederiz..iş çıktı.. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 7 Ocak , 2007 ne diyim valla sardunyam..bu şiir koparttı beni..nasıl bir anlam bileşkesidir..harikasın..onca yapmacıklıklar içerisinde..bir gerçek gibiyim bu gün..bu şiirle..kalakalmış..ortada..***sen mi yazdın..yazmadıysan da..ben sen yazmış sayacam..anlamak sahiplenmektir de..ya biliyomusun..mutlu ettin şu an beni..ve sende hakkediyorsun bence mutluluğu..umarım kısa bir zaman sonra sana yazacağım şiirde mutlu eder seni..ve arkadaşlığın bilemezsin ne kadar sevindirici..ve göndereceğim çiçekleri lütfen gerçek ve bir demet beyaz karanfil olarak düşün.. .... teşekkür ederim figgaro şiirin gelmeden mutlu ettin beni... beğenmene çok sevindim... çiçekler için teşekkür ederim beyaz karanfilleri aldım arkadaşım sağol... Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 8 Ocak , 2007 nasıl kafam bozuldu anlatamam..şuraya bi sayfa yazı yazmıştım..yanlışlıkla esc tuşuna bir değdim..hepsi silindi..geriye ise bir şu söz kalmıştı kafamda..bir düşünürün.. ***nedir o sabahki kibiriniz..ve akşamki teslim oluşunuz..sizlerde çok iyi biliyorsunuz ki bizler çokta iyi birer yük ......leriyiz..hem neremiz benziyorki..üzerine bir çiğ damlası düştü diye..titreyen gonca güle..... .. kalın sağlıcakla..amerikayı yeniden keşfetmeye de çalışmayın..enseyi de karartmayın.. ve..bireyselliğin ve bencilliğin ayyuka çıkmışlığı..makina olma halinin(duygu yitimi..inançsızlığı..) insanın içinde kıpraştığı günümüzde..aşkı ve sevgiyi hafife alanlarada bir sözüm var...bir göz size aşkla bakmasa eğer ne görür biliyormusunuz..ten..et..kan..kemik..dışkı ve sümük.....bye bye.. Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2007 figgaro ne yaptın sen? gerçekler bu kadar vurulmazki yüzlere dışkı ve sümük mü? ölme sen emi? ama öldürdü bu sözler beni... Aşk doktoru Mehmet Coşkundeniz'den güzel bir yazı... • VAZGEÇİLMEZİM İnsanın içine işleyen bir ayaza ev sahipliği yapan kış sabahında, seni düşündüğümde içime yayılan sıcaklığın, dışarıdaki iki metre karı bile eritebileceğini düşünüyorsam... Uykudan yüzümde mutlu bir gülümseme ile kalkıp benimle birlikte uyanan güne senin adını veriyorsam... Evimin bütün duvarlarında senin yüzünü görüp, bana baktığını hissediyorsam... Ve bu beni her gün hep aynı şekilde heyecanlandırıyorsa... İçtiğim çayın şekeri, sigaramın dumanı, kahvaltımın her lokması sen oluyorsan... Sokakta bana bakan her insan, yüzümdeki tarifsiz sevinci görüp hayrete düşüyorsa... Sevdiğin şarkıyı defalarca başa alıp bıkmadan defalarca dinleyebiliyorsam... O şarkının her sözüne seninle ilgili ayrı bir anlam yüklüyorsam... Yüzlerce kişinin arasında bile kadehimi sadece senin şerefine kaldırıyorsam... Başımı döndüren şeyin aslında içki değil, sana olan aşkım olduğunu biliyorsam... Yorucu bir günün sonunda ufacık bir sözünle, bir gülüşünle uzun bir tatilden dönmüş gibi enerji doluyorsam... Ve o enerjiyle hiç uyumadan günlerce çalışabileceğimi duyumsuyorsam... Gün boyu saatleri, dakikaları sayıp 'Neden geçmiyor bunlar' diye hayıflanıyorsam... Ve hep seninle buluşacağımız anı bekliyorsam... Kitap okurken seni düşünmekten kendimi alamayıp aynı satırı defalarca tekrar ediyorsam... Sonra sana bunu anlattığımda birlikte ne kadar güleceğimizi düşünüp keyifleniyorsam... Seninle ilgili planlar yapıyorsam... Sadece varsayımlara dayalı olsa bile o planları mükemmelleştirmek için her ayrıntının üzerinde dakikalarca düşünüyorsam... İzlediğim filmdeki başrol oyuncularının yerine kendimizi koyup 'Biz olsaydık böyle yapardık' diyorsam... Yüzyıllardır sevgililerin kullandıkları klasik sözcüklerin benim duygularımı anlatmaya yetmediğini fark ediyorsam... Yine de bunları söylemekten hiç ama hiç bıkmıyorsam... Aşkımın coşkusunu sana yansıttığımda senin de bana aynı coşkuyla karşılık vereceğini biliyorsam... Kahkahanın en güzelini seninle atacağımı, yemeğin en güzelini seninle yiyeceğimi, içkinin en keyiflisini seninle içeceğimi düşünüyorsam... 'Hayatının en anlamlı şeyi ne' diye sorduklarında tereddüt bile etmeden senin adını verebiliyorsam... Sen benim için vazgeçilmez olmuşsun demektir... MEHMET COŞKUNDENİZ... Alıntı
Φ figgaro Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2007 Yazar Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2007 sardunum.. şu aşk doktoru mehmet bey bana fazla ütopik gibi geldi..Sen benim için vazgeçilmez olmuşsun demektir.....diyede konuyu bağlamış..aşk köleliğinide sevmem..çünkü aşık olduğum hiçbir kadını sevmedim..ben sevmek isterim..aşk kölesi olmak değil..aşk köleleri sonrasında aşkın da cellatları oluyor..ya sardunum..kafam leyla gibi.. vıcık vıcık herşey..bakarım da forumda da normal yaşamda da herkez yakınmakta..yada birşeyleri onaylatma çabasında..sana iki yaşanmış hikaye anlatayım.. negatif seleksiyon.. 2. dünya savaşından sonra almanya dan kaçan bir bilimadamı türkiye ye gelir..ve burada enstitüler kurup işletmeler açar..ve sonrasında bakarki adam harap ve bitap düşmüştür..sonrasında da şu sözleri sarfedip türkiye yi terketmiştir..akıllı, çalışkan,dürüst,bilgili insanlar kazanması gerekirken bu ülkede ise tam tersi (negatif seleksiyon) demektedir.. tembel,üç keğatçı,hain,ve karanlık işlerle uğraşanlar kazanmaktadır deyip ülkeden de yatırımlarını çekip gitmiştir.. adil olma hali... bir gün televizyonda bir canlı yayın izlemekteyim..adamın ismini unuttum..psikoloji ve sosyoloji üzerine bir profösördü..açık oturum..yayında halkta var..mevzuysa adalet..konuklar başladı anlatmaya.. bir kadın: kocam beni üç çocukla yalnız bıraktı..perişanım..bittim falan.. bir adam:karım düğün günü altınları ve paraları alıp kaçtı..perişanım.. yine bir kadın:çocuklarımı okuttum adam ettim..şimdi yaşlandım.hiçbiri bana bakmıyor..perişanım.. bir kız:sevgilim evleneceğim vaadiyle beni kandır dı..hamilede bıraktı ..kaçtı gitti..falan..falan..falan.. hatta hepside birden konuşmaya başladı..ortalık curcuna oldu..pröfösör durun dedi..artık kabul edin..hayat adil değil.. ve problem de sizde... etmeseydiniz müsade.. Alıntı
Φ sEn EsTiKçE bEn TiTrErİm... Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2007 oldu akşam..günlerden de cumartesi..bütün arkadaşlarım alemlerdedir şu an..bense koca ..... .. üstünde takım elbisesi girmiş bir internete..pısmışta bir köşeye yapar laklakasını...beni gidi internet mayhoşu..napam ama..işyerinde yasak..hem merak ederim sizi..bide yeni bir hanımla tanıştım..sen estikçe ben titrerim.....ay..ay..ayyy..nasıl hanım hanımdır..iki kelime yazdım ..bana bir sayfa yazmış..nasıl ilgili ve sevecen..duygulu..amma olmalısında eli maşalı.. ...öyle masum ve tir..tir.. halleri iştahlandırır bencil ve egoistleri..şimdi size bir konudan bahsedem..gelmişken sırası...bu arada sanada selam ederim..sen estikçe ben titrerim.. .... hanımlık bi yana dursunda...insan pişmanlık duymayacağı sevgilere yelkenler fora giderken....önünde doğru yolda ilerlediğinin kanıtı bi güçük dalga onnun tebessümüdür...gururudur...inancıdır da....kalbi kabararak devam eder deniz de ilerlemeyee.... ve her ilerleyşinde fısıldayan rüzgarr....gülen dalgalar...onun daha sıkı sarılması için sebeptir yelkenine.... ve bu selam değil de bu yazı....doğru bir sevgi....doğru bir yol kalbinize giden taraf....bana gülen dalgalar kulağıma gururlandırıcı ve sıcak sözler fısıldayan rüzgar oldun....tir tir titrettin....en derinlerden.... ve en derinlerde barındırdıklarıma haykıra haykıra söyleyebileceğim deniz dalgalarım var....umarım ilerlediğiniz yelkenliye vvurmayıı başarmıştır Seni seviyorum diye...tembihler kalbe verilen...kalp dinleyen dinlemeyen...dinlediyse ne mutlu bana.... selamınızı aldım derinlerimee doğru....dalgalarımı ardı ardına yolladım yalnız bırakmasın diye sizi yolunuzda...teşekkürler... Alıntı
Φ sardunyam Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2007 Figgaro'cum Prof. Üstün Dökmen'miydi o profesör... Küçük Şeyler'i yazan... Trt'de pazar günleri öğrencilerle yarı şaka yarı ciddi çok güzel bir programı var. Sanırım ondan bahsediyorsun... Aşk'ta köleliği sevmem demişsin, aşık olduğum hiç bir kadını sevmedim demişsin bunlar benim anladığım aşk kavramına o kadar terski... Üzgünüm... Aşk kölelik değildir ve sevgiden yoksun bir aşk asla olamaz. Aşık olduğun o sevmediğin kadınlar senin için ne ifade ediyorlardı ya da sana aşkı yaşatıp sevgiden mahrum bırakan şeyler neydi? Gerçekten anlayamadım... Ben dünyanın aşkla döndüğüne inananlardanım eğer birgün yeryüzünde aşktan eser kalmazsa o zaman yaşanmaz bir yer olacaktır bu gezegen... Sevgi aşktan üstündür kavramına inanmadım... Ben aşık olduğum birini kedimi sevdiğim gibi sevemem... Sevgi dünyada herhangi bir canlıya karşı duyulabilecek en temiz duygudur ama aşkla sevmek o başka birşeydir. Mehmet Coşkundeniz bir romantik bütün romantikler gibi duygularını aşırı yaşıyor ve öyle dile getiriyor. Vazgeçilmezim olmuşsun demekten benim anladığım artık ihtiyacını duyduğum bir şey haline gelmişsin demektir. Yaşamımı devam ettirmem için gerekli olan... Ama şuda varki bazen insan "onsuz" yaşayamam der... herhangi biri için bu evladımız, annemiz, babamız, sevgilimiz, eşimiz olabilir onlar varken ve bizimleyken hep kaybetmekten korkarız onlarsız bir dünyayı düşünemeyiz ama gün gelirde birgün ayrılık bir şekilde kapımızı çalarda birini kaybedersek kahredici olsada onlarsızda yaşamaya devam ederiz... Bir şiirde geçerdi şimdi hatırlayamadım "sensiz nefes alamam derken, sen gidince nefes alırsam... kahrolayım" diyordu... ama hayat devam ediyor taki bizim çekip gitme vaktimiz gelene kadar. İnsan acıylada yaşamaya alışıyor, içinde kanayıp dursada bir avuntu buluyor... Aşk'ı küçümsemeyin... O duyguların en güzelidir. Ve bizim için vazgeçilmez olan herşey bizim aşkımızdır... Alıntı
Φ nobody Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2007 Gönderi tarihi: 10 Ocak , 2007 Figgaro'cum aşık olduğum hiç bir kadını sevmedim demişsin ... sevmediği kadınlara aşık olduğu anlamı çıkıyor ???? şüphesiz aşkla sevgi aynı şey değil ama bu kadar birbirlerinden uzak da değildir bence belki biri aşkla sevginin farkı nedir? topiğini açar benim görüşüm: sevdiğimiz kişiye aynı zamanda hayransak (tapıyorsak) aşığızdır hayran değil de yalnızca seviyorsak bu aşk değildir. bu tanımı böyle matamatik gibi yapmak doğru değil ama.......... Alıntı
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.