Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

İslamda kölelik ve cariyelik


haksöz

Önerilen İletiler

Tabi ki o çağda Arap kabile reislerinin köleliği kaldımaları gibi bir durum söz konusu değil. Ben de bunu onlardan beklemiyorum zaten. Çünkü onlar insan ve toplumsal üretim tarzının onlara dayattığının dışına çıkamazlar. Efendi efendi olarak herhangi bir zorlama olmaksızın "Kölelik düzeni bitmiştir hadi artık gidin ya da dünya malları ortaktır hadi toprak reformu yapıp elimdeki toprakları sizlere dağıtayım ve burada kardeş kardeş yaşayalım, Arabistan'ın tüm zenginlikleri bize yeter." diyecek değil.

 

İnsanın aklının oluşturduğu tarih bilimiyle bakarsak o dönemde köleliğin kaldırılması mümkün değildir. Çünkü toplumsal yasalar buna engeldir.

Ama eski dünyada bazı krallar var ki bunun hayalini kurmuşlar. Örneğin Sümer kralları Urugakine, ya da Ensi Nudea (mö 2000'ler) köleliği kaldıran kanunlar çıkarmışlardır. Pek başarılı olamamış ama en azından denemişler. Çin'de, Babil'de, İbranilerde, (özellikle) Hititler'de kölelerin hakları Roma ya da Yunan'dan daha iyidir.Kölelik tüm dünyada Yunan ve Roma devletlerindeki gibi yaşanmadı. Ekonomik üretim tarzının merkezinde köleciliğin olmadığı Türk toplumu gibi toplumlarda hayvancılık yaptıkları için fazla köle lazım olmamıştı. Arap ekonomisi için köleciliğin ne kadar elzem olduğunu bilmiyorum. Ama konu ekonomik olarak köleciliğin gerekli olup olmaması değil. Konu tanrının ne istediği. Urugakine'nin istencini bulmak mümkün değil onda.

 

Peki kölelik neden 19. yy da kaldırıldı ? 8. yüzyılda, ya da 16. yy da yaşayan insanlar kötü, fakat 19. yy da yaşayan insanlar iyi olduğu için mi ? Yoksa insanlığın diyalektik tarihsel gelişiminde köleciliğin rolünün ve ömrünün bittiği için mi ? İnsanlık mağaralarda klanların halinde yaşadığı günden bugüne uzun bir yolculuk geçirdi. Bu zamansal yolculuk sırasında varolan toplum ve üretim tipleri bir rol üstlendiler.

Köleliğin kaldırılması insanlığı birden bire kapitalizme mi taşıyacaktı ? Bu forumda defalarca yazmışımdır ancak insanlar bu noktayı gözardı etmeyi seviyorlar. Tarih atlayarak okunmaz;

İnsanlık tarihi ileriye doğru bir gelişimdir. İnsanlık genel ve toplu olarak asla geriye doğru bir adım atmaz. Her adım bir öncekinden ileri bir sonrakinden geridir. İleri doğru atılacak bir adım, ancak o adımın atılabileceği şartlar oluştuğunda mümkündür.

Yani bir merdiveni tırmandığımızı düşünelim. Yükseğe tırmanmamız için bir sonraki basamağın inşa edilmiş olması gerekir. O basamak da ancak şu an bulunduğumuz basamak sayesinde inşa edilebilir. O basamağa basarak, onun üstünde durarak bir sonraki basamağı inşa ederiz. Ya da bir binayı inşa eden işçiler, üçüncü katta çalışarak dördüncü katı inşa ederler.

 

Marksist tarih anlayışına dayalı mükemmel bir kompozisyon çizmişsiniz. Hiçbir itirazım yok. İnsanlık tarihi böyle ilerliyor: Kademe kademe, aşama aşama, kat kat...

Ama tanrı bu kanunlara uymak zorunda değildir. Kölelik bugün sorun olmaktan çıkmış gibi görünüyor. Ama din sermayeden yana tavrını açıkça belli ediyor. Özel mülkiyetten yana tavır var. Tanrının istenci bu olunca yemişim tarihin diyalektiğini diyenlere ne diyeceğiz? Hiç mi?

 

Son olarak savaş esirlerinin köle yapılmayıp öldürülmesi demişsin. Ama zaten savaşlar artan köle ihtiyacını karşılamak ya da başka toplumları köleleştirmek için çıkarılıyordu. Özellikle Roma'nın köle ihtiyacı için barbarlarla savaşması meşhur.

Araplar niçin savaşıyorlardı?

(Konu kölelik olunca; Spartaküs'ü selamlıyorum.)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İnsanın aklının oluşturduğu tarih bilimiyle bakarsak o dönemde köleliğin kaldırılması mümkün değildir. Çünkü toplumsal yasalar buna engeldir.

 

Buna toplumsal ve ekonomik şartlar demek gerekir. Toplumsal yasalar irade ile değiştirebilir. Ancak toplumsal ve ekonomik şartlar irade ile değiştirilmesi dahi, çok uzun bir zaman alan süreçtir. Ancak kendileri yeni bir format oluşturabilirler.

 

Ama eski dünyada bazı krallar var ki bunun hayalini kurmuşlar. Örneğin Sümer kralları Urugakine, ya da Ensi Nudea (mö 2000'ler) köleliği kaldıran kanunlar çıkarmışlardır. Pek başarılı olamamış ama en azından denemişler. Çin'de, Babil'de, İbranilerde, (özellikle) Hititler'de kölelerin hakları Roma ya da Yunan'dan daha iyidir.Kölelik tüm dünyada Yunan ve Roma devletlerindeki gibi yaşanmadı. Ekonomik üretim tarzının merkezinde köleciliğin olmadığı Türk toplumu gibi toplumlarda hayvancılık yaptıkları için fazla köle lazım olmamıştı.

 

Dostum zaten ilk cevap yazdığın iletimde bunları söylemiştim.

 

Arap ekonomisi için köleciliğin ne kadar elzem olduğunu bilmiyorum. Ama konu ekonomik olarak köleciliğin gerekli olup olmaması değil. Konu tanrının ne istediği. Urugakine'nin istencini bulmak mümkün değil onda

Marksist tarih anlayışına dayalı mükemmel bir kompozisyon çizmişsiniz. Hiçbir itirazım yok. İnsanlık tarihi böyle ilerliyor: Kademe kademe, aşama aşama, kat kat...

Ama tanrı bu kanunlara uymak zorunda değildir. Kölelik bugün sorun olmaktan çıkmış gibi görünüyor. Ama din sermayeden yana tavrını açıkça belli ediyor. Özel mülkiyetten yana tavır var. Tanrının istenci bu olunca yemişim tarihin diyalektiğini diyenlere ne diyeceğiz? Hiç mi?

 

Peki tanrının istenci bu diyerek köleciliği savunan bir müslüman toplum var mı ? Mesela Türkiye'de köleliği ve köleciliği dini gerekçelerle savunan hiçkimse var mı ? İslam köleciliği yasaklasaydı o çağda kölelik kaldırılsaydı ne olacaktı ? Yine savaşlar ve esirler olacaktı. Savaş esirleri serbest mi bırakılacaktı ? Yahu dostum demin örneğini verdim, hala savaş esirleri köle olarak kullanılıyor Cenevre sözleşmesine göre. Öldürüleceklerdi. İslamda kölelikle ilgili düzenleme vardır. Yaratıcı ya da sonlandırıcı bir emir yoktur. Düzenleyici bir emir vardır. Bu islam parlamenter demokrasiyi niye emretmemiş, niye krallık sistemini kaldırmamış demek gibi birşey.

 

İlkönce kölelik sorun olmaktan çıkmadı. Gerek yasal, gerekse yasadışı kölelik devam etmekte. Mesela ABD'de, çalıştırılan mahkumlar ciddi bir ekonomik getiri sağlıyor. Bu kimseler suç işlemişlerdir. Bunun karşılığında ceza olarak ücretsiz çalıştırılmaktadırlar. Normal bir işçi kadar çalışmakta fakat karşılığında hiçbir ücret almamaktadırlar. Çalışmazlarsa cezalandırılmaktalar. Bununla, sümerlerin suçluları köle haline getirmesi arasında bir fark var mı ? Kaldı ki kölelik kaldırılmayıp, modern olacak şekilde "yeniden düzelenseydi" aşağı yukarı böyle birşey olurdu herhalde. Zira tek fark var yasal olarak. O da bu kimselerin keyfe göre öldürülememesi (ki orasıda şaibeli) Fakat zaten bir köle sahibide zevk için çalışan kölesini niye öldürsün. Evet, mahkumların zorla ücret ödemeden çalıştırılmaları bir tür kölelik değil midir ?

 

Savaş esirlerinin durumunu düzenleyen ve halen yürürlükte olan Cenevre sözleşmesine göre de savaş esirleri köle olarak çalıştırılabilir. Yani bugün iki devlet savaşsa, esir aldığı askerleri köle olarak çalıştırabilir. Bu suç olmaz.

 

Yasadışı kölelik; heryıl milyonlarca kadın ve çocuk seks kölesi olarak satılmakta. Bu kimselere zorla fuhuş yaptırılmakta. Kabul etmedikleri taktirde işkence görmekte, öldürülmekteler. Unicef'in verdiği rakamlara göre durum korkunç. Unicef'in verdiği rakamlara göre heryıl 5,7 milyon çocuk köle olarak satılıyor. Afrika'dan batı ülkelerine götürülen kölelerin sayısı toplamda 2 milyon civarında iken, bugün her yıl bunun neredeyse üç katı çocuk köle olarak satılıyor.

 

 

 

Son olarak savaş esirlerinin köle yapılmayıp öldürülmesi demişsin. Ama zaten savaşlar artan köle ihtiyacını karşılamak ya da başka toplumları köleleştirmek için çıkarılıyordu. Özellikle Roma'nın köle ihtiyacı için barbarlarla savaşması meşhur.

Araplar niçin savaşıyorlardı?

(Konu kölelik olunca; Spartaküs'ü selamlıyorum.)

 

E dostum Aztek'lerde pramitlerde tanrıya kurban etmek için esir arıyor ve bunun için savaşlar çıkarıyorlardı. Ha keza kimi afrika toplumlarında. Ve hatta Cortes, Aztek askerlerinin öldürme amaçlı değil hareket edemeyecek derecede yaralama amaçlı saldırı teknikleri kullandığını farkettiğini yazmıştır. Muharebede, düşmanlarının dizkapaklarını parçalamak amaçlı hamleler yaptıklarını farkedip, askerlerine kalkanlarını dizlerini koruyacak şekilde tutmaları yönünde emirler vermiştir. Bunlar sonuçtur.

 

Daha önce savaş esirlerini öldüren Aztek'ler, boşu boşuna öldüreceklerine tanrılarına kurban etmek için piramidin merdivenlerin göğsünü yararak kalbini çıkarmaya başlamış. Başka toplumlarda öldüreceğimize çalıştıralım diye düşünmüşlerdir. Zamanla bunların birer sisteme dönüşmesiyle, şartlar ona göre oluşmuştur. İki durumda da, Aztekler savaş esirlerini kurban etmekten vazgeçseler esirleri serbest bırakmayacakları gibi, köleci toplumlarda savaşta ele geçirilen esirlere hadi evinize gidin demeyecektir. Cengizhan köle yapmak için esir almazdı. Peki ne yapardı ? Savaştan önce elçi gönderir teslim olmalarını ister, teslim olmayıp savaşırlarsa, savaşı kazandıktan sonra sağ kalanları dev kazanlarda kaynatarak öldürürdü.

 

Yeri gelmişken Sapartaküs örneği ; Spartaküs bir köle isyanına önderlik etmiştir. Fakat Spartaküs'ün köleciliğe karşı olduğuna dair bir bilgi var mı elimizde ? Evet spartaküs özgür olmanın iyi, köle olmanın kötü olduğunu düşünüyordu. Zaten herkes özgür olmanın iyi köle olmanın kötü olduğunu düşünüyordu. Özgür olmak yerine köle olmayı tercih edecek, ya da köle olmak yerine özgür olmayı tercih etmeyecek hiçkimse yoktu. Fakat bu köleciliğe karşı olunduğu anlamına gelmez ki. Spartaküs'ün büyük bir zafer elde edip Roma'nın başına geçtiğini düşünelim. Köleliği kaldıracak mıydı ? Savaş sırasında firar edip dağa çıkan asker kaçakları, savaşa ve zorunlu askerlik uygulamasına mı karşıdırlar ? Sanırım ne demek istediğimi anlamışsındır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Başka bir tartışmada bir örnek vermiştim. Kimi anlamış kimi anlayamamıştı.

 

Bugün Irak'ta milyonlarca kadın kimsesizdir. Bu kadınların önünde üç seçenek vardır. Ya evli bir erkeğin ikinci üçüncü eşi olmak, ya fuhuş yapmak, ya da açlıktan ölmek.

 

Peki Irak hükümeti şimdi erkeklerin birden fazla kadınla evlenmesini yasaklasa? Taktir mi ederiz o hükümeti ? Ya da kendimizi buna karar verme yetkisi olan birisi olarak düşünelim. Böyle bir karar verir miyiz ?

 

Şey diyenler olmuştu. Tabi yasaklanmalı, onun yerine kadınlara iş sahaları açılmalı, kimsesiz kadınları koruyacak önlemler alınmalı.

 

Evet hiç itirazım yok. En ideali budur. Aksini savunmak mümkün değildir. Fakat, Irak. Böyle birşeyin gerçekleşmesi için en harika liderle bile önünde onlarca yıl olan bitmiş, yok olmuş bir ülke.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konu ayrıntılara dalınca oldukça dallanacak budaklanacak. Yine de şunu belirteyim.

Spartaküs'ün köleciliğe karşı olduğunu ya da köleliği kaldıracağını söylediğim bir cümlem yok.

O ve isyanı bir simgedir. Yüzyıllar boyunca ezilmiş kölelerin bir simgesidir onu yine selamlıyorum.

 

Peki tanrının istenci bu diyerek köleciliği savunan bir müslüman toplum var mı ? Mesela Türkiye'de köleliği ve köleciliği dini gerekçelerle savunan hiçkimse var mı ?

Bugün kölelik gerçekten bir sorun olsaydı efendiler ve köleler olsaydı aynı şeyleri söyleyemeyecektik. Ama bugün de özel mülkiyet sorunu var.

Ama din sermayeden yana tavrını açıkça belli ediyor. Özel mülkiyetten yana tavır var. Tanrının istenci bu olunca yemişim tarihin diyalektiğini diyenlere ne diyeceğiz? Hiç mi?

Tanrının istencini mi referans alacağız bu konuda yoksa tarihin diyalektiğini mi? Şimdi insanlar dindar oldukları için mi özel mülkiyeti savunuyorlar demeyin.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir tanrı düşünün ki, toplumlara nesiller boyunca kendi kurallarını dikte ettirerek toplumsal hayatı düzenlemeye çalışsın.

 

Diğer taraftan da bir tanrı düşünün ki,insanlığın gelişimini kendi haline bıraksın, yanlışlarını görmezden gelsin ve ortaya koyduğu hükümlerle bu yanlışların idame edilmesini sağlasın.

 

Şimdi İslam'da görülen kölelik konusunu, insanlığın gelişim aşamasına bağlı olarak olağan görenler bu iki durumu karşılaştırsınlar. Sizce de birbirine zıt değil mi? Yani tanrı bir din gönderecek ve toplumsal hayatın kendi kurallarına göre işlemesi için pek çok konuda açık hükümler koyacak, ancak diğer taraftan toplumsal hayatın bir parçası olan köleleri görmezden gelecek.

 

Burada insanın toplumsal gelişimi bir mazeret değildir. Zira tanrı yöntem olarak insanların toplumsal gelişimini insanlara bırakmamıştır. Yani "bana iman edin, ibadet olarak da şunları şunları yapın, sonra ne haliniz varsa görün" dememiştir. Toplum hayatını düzenleyici açık ve net hükümler getirmiştir. İşte bu noktada da bir tanrıdan beklenen, insanlık onuruyla bağdaşmayan, insanlığı aşağılayan bir kurum olan kölelik kurumunu kaldırarak bu kurumun kaldırılmasıyla meydana gelecek olumsuzluklar için insanlara almaları gereken tedbirleri sıralamaktır. Yoksa tanrı buna kâdir değil midir?

 

Tanrı inancı olanlar elbette "buna gücü yeter" diyecektir. Öyleyse tanrı, bilinçli olarak bu kurumun devam etmesini istemiştir. Peki tanrı neden kendince yanlış gördüğü bazı toplumsal konularda düzenleyici kurallar getirirken, bazılarını görmezden gelmiştir? Tanrının "son kitabım" dediği bir kurallar bütününde kocamaaaaaaaan bir yanlışlığın yüzyıllar boyunca sürdürülmesine göz yumacak lüksü olabilir mi?

 

İşte konunun can alıcı noktası budur. İnsanlık fikri gelişimini tarihsel süreç içerisinde kendisi geliştirdiyse, demek ki tanrının burada bir rolü yoktur. Yani tanrı olmasaydı da (ki bence yoktur) insanlık bugünden farklı olmayacaktı. Peki öyleyse tanrı, bir takım şeyleri insanlığın fikri gelişimine bağlı olarak göz yumacaksa, neden "indirdiğim ile hükmedin" diyerek toplumsal yaşama burnunu sokmuştur? Tanrının indirdiği hükümler en doğrusuysa, kölelik denen garabet nedir? Yok köleliği kaldırmayacaksan, diğer konularda insanların işine niye burnunu sokuyorsun? Evlatlığının karısıyla evlenilebilirlik, kölelikten daha mı önemlidir?

 

Altını çizerek bir kere daha belirtmek istiyorum:

 

İnsanlığın içinde bulunduğu toplumsal durum bir tanrı için mazeret olamaz. "İndirdiğim ile hükmedin" diyeceksen, indirdiğin hükümler bir tanrıdan beklenecek seviyede olmalıdır. "İçki içmeyin" demek ilahi bir hüküm değildir; ilahi hüküm, "köleliği kaldırın, oluşacak boşluğu da şununla doldurun" dur..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kur'an köleliği kaldırdı mı?

 

Kur'an'ın, indiği dil, tarih, kültür ve coğrafya evreninde kölelik kurumunu yerleşik bulduğunu görüyoruz. Eski dünyaya paralel seyreden bu yerleşik uygulama, "indiği dil, tarih ve coğrfaya evreninin tozuna toprağına bulanarak oluşan" bir kitabın haliyle bünyesine de yansıdı. Bu nedenle Kur'an'da esirlerden, kölelerden, esir kadınlardan vs. bahsedildiğini görürüz.

 

Fakat bu durum bütün bunların onaylandığı anlamına gelmiyor.

 

Köleliğin genel olarak insanlıkta, özel olarak da sonraki çağlarda Müslümanlar arasında da sürmüş olması, aslında tam olarak kaldırılmadığı anlamına mı gelir? Bir şey hakkında teorik olarak kaldırma çağrısı yapmakla, o şeyin pratikte kaldırılamamış olması, pratikteki gibi düşünüldüğü manasına mı gelir?

 

Mesela Kur'an adam öldürmeyi, faizi, hırsızlığı, zinayı kaldırdı; fakat bunlar o günde devam etti, bugünde hala devam ediyor. Buna bakarak, "Aslında tam olarak kaldırmak istememişti, zamanın akışına bırakmıştı" diyebilir miyiz?

 

"Onlar hakkında yasaklayıcı açık hükümler var; ama kölelik hakkında yok" denirse, "Bir şeyin kaldırılmak istenmesi illa yasaklayıcı bir hükümden mi çıkar?" sorusunun cevaplandırılması gerekir.

 

Zira Kur'an'da bir çok kaldırılmak istenen hal veya davranış var ki, yasaklayıcı bir dille gelmediği halde yasaklanmıştır, kaldırılmıştır. Mesela "Vay o kaş göz işareti yaparak insanların alay edenlerin (hümezetü'l-lümeze) haline" veya "Onlar ki gözlerini harama bakmaktan çevirirler, ırz ve namuslarını korurlar, namaz kılarlar, zekat verirler, zina etmezler" vs. ayetlerine bakarak, burada emir verilmiyor; tasvir yapılıyor, yani yasaktır, haramdır, caiz değildir denmiyor" diyerek, bunların emredilmediğini veya yasaklanmadığını mı söyleyeceğiz?

 

***

 

Kanaatimce Kur'an, tıpkı içkiyi 23 yıl içinde aşama aşama kaldırdığı gibi kölelik kurumunu da aynı şekilde aşama aşama kaldırmıştır. Bunu kaldırmayan, dahası kaldırmak kendilerine zor gelen o günkü çağ ve iklimdir. Yani Kur'an köleliği kendi sosyal teorisinde kaldırmıştır; kaldırmayan o günkü pratik hayattır. Bu durum, daha sonraki devirlerde aslında tam olarak kaldırmadığı; zamanın akışına bıraktığı şeklinde anlaşılmıştır. Sonraki devirlerde, bu konuda gösterilen ihmal ve başarısızlık sanki Kur'an'ın iradesiymiş gibi algılanmıştır.

 

Bunu şu gerekçelere dayandırıyorum:

 

Daha ilk Mekki surelerde Kur'an, köle özgürleştirmekten (fekku raqabe) bahsediyor: "Biz insana iki göz vermedik mi? Bir dili ve iki dudağı yok mu onun? Ona yürüyeceği iki yol gösterdik. Fakat o zor olana yanaşmadı. Bilir misin, nedir zor olan? Bir kölenin zincirlerini kırmak… Zor zamanda vermek…Öksüzün başını okşamak… Düşmüşün elinden tutmak…İman etmek, göçlüklere göğüs gerip acıları paylaşmak; sevgi ve merhamet yumağı olmak…İşte erdemliler bunlardır. Kâfirlik edenler ise şer odaklarıdır. Onların, ateşe atılıp üzerlerine kilit vurulacak! (Beled: 8-20).

 

Ayette geçen "fekku raqabe", köleyi, kölelik zincirinden çözmek; bu zinciri parçalamak, kırmak, darmadağın etmek" anlamına geliyor. Çünkü "fekk" kelimesi sözlükte "hürr" kelimesinden daha şiddetlidir ve Mekke döneminin ruhuna uygun olarak, bir şeyi parçalamak, söküp atmak, kırmak, darmadağın etmek demektir.

 

Medine'ye gelince aynı paralelde hürriyet, özgürlük manasına gelen "hürr" kökünden "tahrir" kelimesinin kullanıldığını görüyoruz; "tahriru raqabe" (köle özgürleştirmek)…

 

Böylece, "boyunduruk altına girmiş; köle" anlamına gelen "raqabe" veya "riqab" kelimesinin Kur'an'da dokuz yerde geçtiğini görüyoruz. İlkini yukarıdaki ayette verdik, diğerleri ise şunlardır:

 

"Bir muminin diğer mümini öldürmeye hiçbir şekilde hakkı yoktur. Fakat kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse, mümin bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ölenin mirasçılarına tatmin edici bir diyet vermesi gerekir. Fakat mirasçılar diyetten vazgeçerlerse gerekmez. Eğer öldürülen -kendi mümin olmakla beraber- size düşman bir kavimden ise, o zaman öldürenin mümin bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması gerekir. Şayet antlaşmalı olduğunuz bir kavimden ise, mirasçılarına tatmin edici bir diyet vermek ve mümin bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmak icap eder. Bunlara gücü yetmeyen, Allah'a tövbe ederek, peş peşe iki ay oruç tutmalıdır. Allah, her şeyi bilendir, çok bilgedir." (4/92).

"Allah düşünmeden etiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutmaz. Ancak bile bile kendinizi bağladığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bunun kefaret olarak bedeli çoluk çocuğunuza yedirdiğinizin orta derecesinden on fakiri doyurmak yahut giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara gücü yetmeyen ise üç gün oruç tutmalıdır. İşte yemin edip de bozmanın cezası budur. Şu halde yeminlerinizi koruyun. Allah size hükümlerini böylece açıklıyor ki, şükretmesini bilesiniz." (5/89)

 

"Kadınlarından "Sen artık bana annem gibisin" diyerek ayrılmaya kalkıp da sonra cayanlar tekrar ilişkiye girmeden önce bir köleyi özgürlüğüne kavuşturacaklardır. İşte size tavsiye edilen budur. Allah her ne yaparsanız haberdardır." (58/3)

 

"İyilik, yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz değildir. Asıl iyilik; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanmanız, o çok sevdiğiniz servetlerinizden akrabalar, öksüzler, ihtiyaç sahipleri, yolda kalmışlar, düşmüşler ve kölelikten kurtulmak isteyenler için harcamanız, cân-ı gönülden namaz kılmanız, zekât vermeniz, sözünüzün eri olmanız, zorluklara ve sıkıntılara göğüs germenizdir. İşte bunlardır sözü namus bilenler! İşte bunlardır Allah bilinciyle yaşayanlar." (2/177)

 

"Sadakalar ancak yoksullar, düşkünler, zekât memurları, kalpleri ısındırılmak istenenler, köleler, borçlular, Allah yolundakiler ve yolu kesilmişler içindir. Allah böyle farz kıldı. Allah bilendir, bilgedir." (9/60)

***

 

Görüldüğü gibi, Kur'an'da, doğrudan doğruya köle anlamına gelen "reqabe" kelimesinin kullanıldığı yaptırım ifade eden ayetler bunlardır.

 

Demek ki Mekke'de (90/Beled), üstelik insanlara bir yokuşa tırmanma gibi zor geleceği söylene söylene kölelik zincirlerini kırıp atma (fekku ragabe) çağrısı ile başlayan süreç, Medine'de köle özgürleştirme (tahriru ragabe) operasyonları ile sürdürülüyor. Yani "teori", "pratiğe" dökülüyor.

 

Şimdi burada, köleliğin tümden kaldırılmadığı; zamanın akışına bırakıldığı sonucu çıkarılabilir mi? Başka bir deyişle köleliğin fiilen, hemen orada kaldırılmamış olması kimin suçudur? "Teoride" mi bir yetersizlik var? Yoksa bunu pratiğe aktaranlar işi yavaşa almış, savsaklamış mıdır? Öyle görünüyor ki şu ana kadar söylenenler, yeterli, kesin ve emredici bir ayetin gelmemiş olduğu yönündedir. Müslüman dünyada bunun için kölelik açıkça kaldırılmamıştır (!).

 

Kafası "fıkıh" mantığı ile çalışmaya alıştırılmış Müslüman bilinç, illa "haramdır, yasaktır, caiz değildir" gibi "fetva formatında" ayetlerin gelmesini beklediğinden veya Allah'ın da bir molla gibi konuşacağını sandığından, hala kölelik kaldırılmadı denilip duruluyor.

 

Oysa buradan anlaşılması gereken, tıpkı içki ayetinin aşama aşama kaldırılması ve fakat içene ne ceza verileceğinin söylenmemiş olması gibi, tıpkı aşama aşama namaza alıştırılması ve fakat namazın nasıl kılınacağının söylenmemiş olması gibi, köleliğin de, daha ilk Mekki surede (90/13) kaldırılmış olduğu ve bunun peygamber ölene kadar da yürürlüğe konduğudur. İşte bu yaşayan süreç kaldırma operasyonunun bizzat kendisidir. Bunun illa "fetva formatında" söylenmesi ve yapılması gerekmiyor.

 

Kur'an, konuyla ilgili en şiddetli kelimeyi kullanıyor; fekku reqabe; (köleliği, kölelik zincirini, kölelik kurumunu) sökmek, kırıp atmak, paramparça etmek… Üstelik daha Mekke'nin ilk yıllarında…

 

Medine'de de modern dünyanın pek sevilen, en popüler kavramını kullanıyor; tahrir; hürleştirmek, özgürleştirmek…

 

Allah aşkına daha ne yapsın? Yok illa "caiz değildir, haramdır" vs. diyecek (!).

 

***

 

Bunun böyle olduğunu, ne kölesi ne de cariyesi hiçbir zaman olmamış-ki Maria nikahlı eşi, Zeyd evlatlığıdır-, kendisine köle gibi hizmet edilmesinden nefret eden, önünden arkasından korumalar gibi yürünmesini istemeyen, bir mecliste kapının yanında oturan, odadakilere su dağıtan, dışarıdan gören birisinin "Hanginiz Muhammed" diye soracak kadar topluluğa karışıp giden, birinden bir su isterken bile utanan ve kendini etrafındakilere "Kuru hurma yiyen bir kadının oğlu" olarak tanıtan başta Hz. Peygamber olmak üzere, on yıl gibi kısa bir sürede Medine'de kurulan "Adalet Devleti"nin insanlığı kölelik kurumundan kurtarmayı amaçladığını, bunun bilfiil adımlarını attığını, operasyonlarını başlattığını İslam'ın büyük yenilikçisi Hz. Ömer görmüştür ve gereğini yapmaktan çekinmemiştir. Fakat o günkü kabile, rant ve ganimet mantığı buna direnmiştir.

 

Bakın, nasıl?

 

Hz. Ömer "Hiçbir Arab köle yapılamaz" diyerek, ordunun (Emevi aşiretleri) savaşlarda esir alıp köle yaptığı insanları özgür bırakmıştır. Bu sözden amacı, "Arab olmayanlar köle yapılabilir" diye inandığı için değil, orduyu (kabile, rant ve ganimet mantığı ile direnen Emevi kadrolarını) hiç olmazsa buna ikna etmekti. Nitekim bu konuda başarılı oldu; fakat bunu genele yayamadı. Çünkü karşısında direnen geniş bir kabile, rant ve ganimet bloğu vardı; dahası "silahlı kuvvetler" onların elindeydi.

 

Mısır'ın fethi sırasında kendileriyle çarpışan birkaç köy halkı ceza olarak köle diye satılıp Arabistan'ın her tarafına dağıtıldığı zaman, Hz. Ömer bunları toplayarak Mısır'a geri göndermiş ve valiye yazdığı mektupta onların köle yapılmasının doğru olmayacağını bildirmiştir. İbni Haldun'un (öl. 1408) talebesi olan el-Makrizi (öl. 1442) el-Hıtat adlı eserinde hadiseyi etraflıca anlatır ve köylerin tek tek isimlerini verir.

 

Menazir adlı şehrin fethinden sonra, ordunun savaş esirlerini ele geçirip köle edinmesine rağmen Hz. Ömer, bunları serbest bırakmış ve bunlara arazi vergisi ile cizye tahakkuk ettirilmesini emretmişti. Keza hiçbir çiftçi ve zanaatkarın köle yapılmamasına dair Musa el-Eş'ari'ye mektup göndermişti.

 

Yine çocuk doğuran köle bir kızın, hala köle olarak alınıp satılmasını yasakladı. Efendisi ile antlaşma yaparak, bilirli bir miktar karşılığı serbest kalmak isteyen kölenin bu talebini dikkate alma "mecburiyeti" getirdi. Halbuki, "abdest alırken kölesi suyunu, cariyesi havlusunu tutan" bir çok "fakih" bunun mecburi olmadığını söylüyordu. Enes'in kölesi Sirin efendisi ile böyle bir antlaşma yapmak istemişti. Enes'in bunu rededdetmesi üzerine Sirin davayı Hz. Ömer'e götürdü. Halife, Enes'i kamçılatıp Kur'an'ın hükmüne atıf yapıca Enes rıza göstermek mecburiyetinde kaldı.

 

Yine Hz. Ömer, Pers impatorluğundan kalma "devşirme" sistemini de kaldırdı. Babanın oğlundan, ananın kızından daha küçükken esir alınarak veya köle yapılarak ayrılmasına, aileleri ile bağının kopartılmasına karşı çıkarak, böyle bir uygulamaya yasak getirdi…

 

(Bu ve buna benzer bir çok bilgiyi ayrıntılı bir şekilde Belazuri'nin Futuhu'l-Buldan, Makrizi'nin el-Hıtat, Buhari'nin el-Mekatip babında ve Şibli Numani'nin muhteşem eseri el-Faruk (Bütün yönleriyle Hz. Ömer ve Devlet İdaresi) adlı eserlerden okuyabilirsiniz. Ayrıca "İslam'ın yenilikçileri" adlı çalışmamızın Hz. Ömer bölümüne bakabilirsiniz.)

 

***

 

Şimdi, bütün bu uygulamaların, Kur'an'ın köleliği tam olarak kaldırmamasından ve zamanın akışına bırakmasından kaynaklandığı şeklinde yorumlamak mümkün değildir. Olay, kaldırmayıp iyileştirme veya zamanın insafına bırakma olayı değildir. Bu, daha Mekke'nin ilk yıllarında "fekku raqabe" veya "tahriru raqabe" (kölelere özgürlük) çağrısıyla başlayan, hükmü verilmiş, kararı çıkmış, kalemi kırılmış bir iradenin, bütün "iç" direnmelere rağmen sürdürülmesi, Mekke'de kaldırılan bayrağın, Medine'nin, oradan da tüm insanlığın burçlarına dikilmesi olayıdır. Fakat bu bayrak ne yazık ki yere düşmüştür.

 

Ayette geçtiği gibi "zor gelen, kabullenilemeyen, sarp bir yokuşa sürülmek gibi görülen veya suyu tersine akıtmak gibi algılanan" olaya, en büyük direnç bizzat İslam'ın içinden, yani Müslümanlardan gelmiştir. Hz. Ömer, en çok bunlara direnmiştir. "İşi yokuşa sürerek", "zor gelsede direterek", "suyu tersine akıtarak" insanlık tarihinde ancak büyük devrimcilerde görülebilen bir şeyi yapmış ve bunu hayatıyla ödemiştir. Kabile, rant ve ganimet mantığı ile hareket eden, eski Pers ve Roma devlet geleneklerine, köleci uygulamalarına kendini kaptıran, o günkü ordu, yani Beni Umeyye "derin devleti" planladığı bir süikast sonucu Hz. Ömer'i şehit etmiştir.

 

Kanaatimce Hz. Ömer'in anladığı doğruydu. Kur'an'ın köleliği kaldırmadığına inansaydı, bu kadar diretmez ve hayatına malolan böylesi sert bir politika izlemezdi. Kölelik o günkü kabile mantığında rant devşirme kaynağıydı ve kaldırılmasına iyi gözle bakılamazdı. Fethedilen bir köyün köle statüsüne sokulan ahalisinden sadece bir Emevi aşiret ağasına yüzbinlerce dinarlık rant akıyordu.

 

***

 

Şu halde, Kur'an'ın köleliği kaldırdığını değil, asıl kaldırmadığını söylemek mümkün değildir. Kur'an insanlığın başına bela olan bütün kadim suçları; adam öldürme, hırsızlık, zina, faiz vs. hepsini kaldırmış, bütün insanlık dışı uygulamaları; kölelik, işkence, kadını aşağılama, ırkçılık vs. yasaklamıştır. Çünkü Kur'an kendini "hablun minennas" (insanlığın ipi; ana yolu, temel değerleri) olarak takdim etmiş ve buna aynı zamanda "hablun minellah" (Allah'ın ipi; yolu, temel değerleri) demiştir. Bu ikisini aynı ayette (3/112) birbirini tefsir edercesine peşpeşe kullanmıştır.

 

Kölelik hakkında İlla "yassak" diye emir mi gelmesi lazım? "Zina etmezler, içki içmezler" deyince, "Cümle emir kipinde değil geniş zaman kipinde gelmiş" diye burada bir emir verilmediği sonucunu mu çıkaracağız? Emir sadece "emir kipinden" çıkmaz. Köleliğin yasaklanmış olduğuna dair açık bir hüküm; "la yecuz (caiz değildur) arayanlar, ilahi hitabın tabiatına dair algılarını gözden geçirmelidirler.

 

Şu an baktığımızda, Kur'an'ın gerek emir kipiyle, gerek olumsuzlama, gerek tavır alma ve çirkin gösterme, gerekse tehdit ve sakındırma yoluyla yasakladığı bir çok suç ve günah insanlıkta hala devam ediyor. Kur'an, çeşitli yollarla yasaklamış olmasına rağmen, o gün tümüyle engel olamadığı gibi bugünde engel olamıyor. Buna bakarak, yani bunların hala sürmesine bakarak Kur'an'ın bunları yasaklamadığı sonucunu mu çıkaracağız?

 

Kölelik de böyledir; olumsuz tavır takındığı, çirkin bulduğu ve böylece de kaldırdığı, men ettiği halde, kimilerine hala ayette geçen ifadelerle "zor geldiği", "sarp bir yokuşa sürülmek" gibi algılandığı, yani "akıntıya kürek çekmek" olarak görüldüğü anlaşılıyor. Bunun için de tam olarak kaldırmadı; zamana bıraktı diyorlar. Oysa doğru olan şöyle demektir: "Kaldırdı; fakat zaman ona direndi."

 

Bilakis sonraki gelenler uygulamadılar, savsakladılar, sürdürmediler. "Sosyal yapı kölelik üzerine kuruluydu, her şey altüst olurdu" değil; "Siyasal yapı, kabile, devlet ve iktidar hatta giderek imparatorluk düzeni onun üzerine kuruluydu, iktidar ellerinden giderdi, rantın kaynağı kesilirdi…"

 

Bunun için Pers'in ve Roma'nın köleleri, cariyeleri, odalıkları, devşirmeleri daha kolay, daha tatlı geldi. Kaldırma kararını sürdürmek isteyeni, bunun için çalışanı ise bertaraf ederek, Kur'an'ın başlattığı evrensel özgürlük çağrısını (fekk, tahrir) doğduğu topraklara gömdüler.

 

Şüphesiz bunu yapanlar sırf Allah'ın kararına karşı gelmek için bunu yapmış değillerdi. Çünkü Allah'ın böyle bir kararı olmadığını düşünüyorlardı. Daha doğrusu işlerine öyle geliyordu. Oysa Allah'ın böyle bir kararı veya iradesi olup olmadığını, sadece köle (raqabe) kelimesinin geçtiği yukarıdaki dokuz ayeti okuyarak bile hemen anlayabilirsiniz. Ama anlamak istemeyince anlaşılmıyor işte…

 

Niyet bu olunca tıpkı Yahudilerin "Yok ineğin rengini söylesin, yok açıkça bildirsin, yok tarif etsin" demeleri gibi, "Yok emir kipinde gelsin, yok açık açık emretsin, yasaktır, kaldırılmıştır, caiz değildir kelimelerini bizzat telaffuz etsin" denilir durulur. Öye yandan da, "Birbirinizi öldürmeyin, boğazına sarılmayın" apaçık emri olmasına rağmen, mızrakların ucuna mushaf takılıp müslüman müslümanın kanını döker, boğazına sarılır.

 

Demek ki esas sorun bu değil. Türkçe'de bir söz var; leb demeden leblebiyi anlamak deriz. Bir küçük işaret yeter emri almak için; eğer niyetiniz emir almaksa…

 

Şimdi çağımızın yeni Hz. Ömerlere şiddetle ihtiyacı vardır; aksi halde bayrak burçlara dikilmemiş olacak. Üzerinde "fekku raqabe" (kölenin zinciri kırılsın) "tahriru reqabe" (köleye özgürlük) yazılı o bayrağı düştüğü yerden kaldırma zamanı çoktan geldi de geçiyor. Asırlar oldu düştüğü yerde duruyor hala.

 

Neredesin ey kuru hurma yiyen kadının oğlu?

 

Neredesin ey Faruk?

 

İhsan Eliaçık

 

Enteresan bir makale...Açıkçası çok da hoşuma gitti. İnsana böylesi önem veren bir dinin kölelik konusunda da insana değerini iade etmesi şarttı. Pekiyi bu yorum doğru bir yorum mu? Uygulamayla örtüşmeyen bir yorum...Uygulama mı doğru yoksa...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Başka bir tartışmada bir örnek vermiştim. Kimi anlamış kimi anlayamamıştı.

 

Bugün Irak'ta milyonlarca kadın kimsesizdir. Bu kadınların önünde üç seçenek vardır. Ya evli bir erkeğin ikinci üçüncü eşi olmak, ya fuhuş yapmak, ya da açlıktan ölmek.

 

Peki Irak hükümeti şimdi erkeklerin birden fazla kadınla evlenmesini yasaklasa? Taktir mi ederiz o hükümeti ? Ya da kendimizi buna karar verme yetkisi olan birisi olarak düşünelim. Böyle bir karar verir miyiz ?

 

Şey diyenler olmuştu. Tabi yasaklanmalı, onun yerine kadınlara iş sahaları açılmalı, kimsesiz kadınları koruyacak önlemler alınmalı.

 

Evet hiç itirazım yok. En ideali budur. Aksini savunmak mümkün değildir. Fakat, Irak. Böyle birşeyin gerçekleşmesi için en harika liderle bile önünde onlarca yıl olan bitmiş, yok olmuş bir ülke.

Başka bir tartışmada bir örnek vermiştim. Kimi anlamış kimi anlayamamıştı.

Evet anliyamayanlardan biride bendim ve gene anlamak istemiyorum.

 

Vede anlamak istemedigim..

 

Islamin arka yüzü budur. demeye mi getiriyorsun Sayin CYRANO

 

Bugün Irak'ta milyonlarca kadın kimsesizdir. Bu kadınların önünde üç seçenek vardır. Ya evli bir erkeğin ikinci üçüncü eşi olmak, ya fuhuş yapmak, ya da açlıktan ölmek.

Bu fark ne oranda tam olarak bilen var mi? sonra bu oran savas olmayan ülkelerde bile kadin erkek sayisinda farklilik göstermiyormu?

 

Sonra birinci, yikici olan ikinci dünya savasindan sonra ülkeler bu farki bu önerdiginiz sekilde mi kapatmistir.. Yoksa sadece biz müslümanlara mi bu öneri?

 

Sonra bizler genellikle kadinlari ön planda tutmuyormuyuz calisma hayatinda nasil oluyorda erkekler ac kalmiyorda.. ön planda calisan kadinlar ac kaliyor.

 

Bir erkegin üc dört kanidini olursa onunda özünde fuhuş olmadigini kim söyleyebilir..

 

Evet hiç itirazım yok. En ideali budur. Aksini savunmak mümkün değildir. Fakat, Irak. Böyle birşeyin gerçekleşmesi için en harika liderle bile önünde onlarca yıl olan bitmiş, yok olmuş bir ülke.

Bir ülkenin bitmesi icin topraklari elinden alinmasi gerekir, bence Irak bitmemistir bitirilmeye calisilmaktadir bu öneride onun bir altarnatifidir bu kadar basit. Bir ülke sanayisiz tekrar normal hayata gecebilir degil mi, bütün kültürel degerlerinle birlikte bunun icin harem kurmayada gerek yok zannedersem. Birde adini söz ettigimiz ülkelerin topragini isleyen kadin olursa!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet anliyamayanlardan biride bendim ve gene anlamak istemiyorum.

 

Vede anlamak istemedigim..

 

Islamin arka yüzü budur. demeye mi getiriyorsun Sayin CYRANO

 

hayır.

 

Bu fark ne oranda tam olarak bilen var mi? sonra bu oran savas olmayan ülkelerde bile kadin erkek sayisinda farklilik göstermiyormu?

 

Sonra birinci, yikici olan ikinci dünya savasindan sonra ülkeler bu farki bu önerdiginiz sekilde mi kapatmistir.. Yoksa sadece biz müslümanlara mi bu öneri?

 

Sen Almanya'da yaşıyorsun değil mi dostum. Lütfen Almanya'da ikinci dünya savaşından sonra çok eşlilikle ilgili bir göz atar mısın internete.

 

Sonra bizler genellikle kadinlari ön planda tutmuyormuyuz calisma hayatinda nasil oluyorda erkekler ac kalmiyorda.. ön planda calisan kadinlar ac kaliyor.

 

Bir erkegin üc dört kanidini olursa onunda özünde fuhuş olmuyormu..

 

 

Bir ülkenin bitmesi icin topraklari elinden alinmasi gerekir, bence Irak bitmemistir bitirilmeye calisilmaktadir bu öneride onun bir altarnatifidir bu kadar basit. Bir ülke sanayisiz tekrar normal hayata gecebilir degil mi, bütün kültürel degerlerinle birlikte bunun icin harem kurmayada gerek yok zannedersem. Birde adini söz ettigimiz ülkelerin topragini isleyen kadin olursa!

 

İşte anlayamadığın nokta orası. Bu bir ideal değil, bu bir çözüm önerisi değil, bu birbirinden kötü seçenekler arasından insanların tercih yapmak zorunda olması durumu. Savaş esirlerinin ya öldürüldüğü ya da köle olarak kullanıldığı bir konjonktürde köle olarak kullanılmasını kabul edenler (Cenevre sözleşmesi) Köle olarak kullanılmayı insan onuruna yakıştırdıkları için bunu yapmamaktadırlar. Aynı şekilde, Irak gibi kadınların tek başlarına hayatlarını sürdürmelerinin imkansız olduğu bir ortamda, ya fuhuş, ya çok eşlilik, ya da ölüm gibi seçeneklerle karşı karşıya kalan kadınların, bir erkeğin ikinci üçüncü eşi olmalarını kabul edenlerde bunu kadına yakıştırdıkları için yapmamaktadırlar.

 

Başka bir çözüm daha vardır elbet. "ey kadınlar, biz sizin için yeni iş sahaları açana kadar, sizleri barındıracak sosyal merkezler kurana kadar bekleyin, o arada da taş yiyerek beslenin, ama çok eşli evlilik yapmayın bu yasak" demektir.

 

Eğer başka bir seçenek yoksa, varolan seçeneklerden en "insancıl" olanına müsade edilir. Bu dünya gerçeğidir. Bir erkeğin ikinci üçüncü karısı olmak da fuhuş değil midir demişsin. Bunun teorik olarak ne olup ne olmadığından önemli olan o kadının, ikinci üçüncü eş olarak toplum içerisinde bulunacağı konum ile bir hayat kadını olarak bulunacağı konumun aynı olmaması.

 

Meselenin özü söylediğim gibidir. Irak örneğinde, önlerinde ya fuhuş, ya çok eşlilik, ya ölüm seçenekleri olan kadınlara çok eşliliği yasaklamak, ya fuhuşa ya da ölüme sevketmekten başka bir anlam içerir mi ? Biz Almanya'dan bahsetmiyoruz Efendi dostum, Türkiye'den de bahsetmiyoruz. Irak'tan bahsediyoruz, ya da Afganistan'dan. Varolan gerçekleri yok sayıp teorik yaklaşımlar geliştirmek doğru değildir bu tür sorunlara.

 

Yakıcı güncel sorunlar, acil güncel çözümler bekler. Uzun vadeli stratejik çözümler değil. Ki bu çözümler hayata geçtiğinde zaten, var olan kötü çözümler ortadan kalkar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bir tanrı düşünün ki, toplumlara nesiller boyunca kendi kurallarını dikte ettirerek toplumsal hayatı düzenlemeye çalışsın.

 

Diğer taraftan da bir tanrı düşünün ki,insanlığın gelişimini kendi haline bıraksın, yanlışlarını görmezden gelsin ve ortaya koyduğu hükümlerle bu yanlışların idame edilmesini sağlasın.

 

Şimdi İslam'da görülen kölelik konusunu, insanlığın gelişim aşamasına bağlı olarak olağan görenler bu iki durumu karşılaştırsınlar. Sizce de birbirine zıt değil mi? Yani tanrı bir din gönderecek ve toplumsal hayatın kendi kurallarına göre işlemesi için pek çok konuda açık hükümler koyacak, ancak diğer taraftan toplumsal hayatın bir parçası olan köleleri görmezden gelecek.

 

Burada insanın toplumsal gelişimi bir mazeret değildir. Zira tanrı yöntem olarak insanların toplumsal gelişimini insanlara bırakmamıştır. Yani "bana iman edin, ibadet olarak da şunları şunları yapın, sonra ne haliniz varsa görün" dememiştir. Toplum hayatını düzenleyici açık ve net hükümler getirmiştir. İşte bu noktada da bir tanrıdan beklenen, insanlık onuruyla bağdaşmayan, insanlığı aşağılayan bir kurum olan kölelik kurumunu kaldırarak bu kurumun kaldırılmasıyla meydana gelecek olumsuzluklar için insanlara almaları gereken tedbirleri sıralamaktır. Yoksa tanrı buna kâdir değil midir?

 

Tanrı inancı olanlar elbette "buna gücü yeter" diyecektir. Öyleyse tanrı, bilinçli olarak bu kurumun devam etmesini istemiştir. Peki tanrı neden kendince yanlış gördüğü bazı toplumsal konularda düzenleyici kurallar getirirken, bazılarını görmezden gelmiştir? Tanrının "son kitabım" dediği bir kurallar bütününde kocamaaaaaaaan bir yanlışlığın yüzyıllar boyunca sürdürülmesine göz yumacak lüksü olabilir mi?

 

İşte konunun can alıcı noktası budur. İnsanlık fikri gelişimini tarihsel süreç içerisinde kendisi geliştirdiyse, demek ki tanrının burada bir rolü yoktur. Yani tanrı olmasaydı da (ki bence yoktur) insanlık bugünden farklı olmayacaktı. Peki öyleyse tanrı, bir takım şeyleri insanlığın fikri gelişimine bağlı olarak göz yumacaksa, neden "indirdiğim ile hükmedin" diyerek toplumsal yaşama burnunu sokmuştur? Tanrının indirdiği hükümler en doğrusuysa, kölelik denen garabet nedir? Yok köleliği kaldırmayacaksan, diğer konularda insanların işine niye burnunu sokuyorsun? Evlatlığının karısıyla evlenilebilirlik, kölelikten daha mı önemlidir?

 

Altını çizerek bir kere daha belirtmek istiyorum:

 

İnsanlığın içinde bulunduğu toplumsal durum bir tanrı için mazeret olamaz. "İndirdiğim ile hükmedin" diyeceksen, indirdiğin hükümler bir tanrıdan beklenecek seviyede olmalıdır. "İçki içmeyin" demek ilahi bir hüküm değildir; ilahi hüküm, "köleliği kaldırın, oluşacak boşluğu da şununla doldurun" dur..

 

Şimdi sevgili yam_yam, altınız çizdiğim ifadeler birer değer yargısı. Son 200-250 yılın değer yargıları. Bu tarihlere kadar insanlara ne bileyim ekmek almak için para vermek, hırsızlık yaptığın için cezalandırılmak kadar normal gelen bir kurum olan kölelikle ilgili son 250 yılda değişen değer yargıları. Bundan yüzyıllar sonra bize son derece normal gelen bazışeylerde o çağın insanları için bu şekilde değerlerlendirilecektir. Belki hike arkadaşımızın dediği gibi özel mülkiyet, belki hapis cezası, belki ücret karşılığında çalıştırılmak. Belki tehlikeli bir suçluyu engellemek için öldürmek. Belki devletin zorla vergi toplaması. Bilemeyiz.Peki sen şimdi "tanrı" yı neyle yargılıyor ve neyle suçluyorsun ? Bugünün değer yargıları ile kabul edilemez bir bulduğumuz bir kurumun varlığına müsade ettiği için mi ? Açıkçası ben "niye krallığı yasaklayıp parlamentor demokrasiyi getirmedi" diye suçlamaktan farklı görmüyorum bunu.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konu ayrıntılara dalınca oldukça dallanacak budaklanacak. Yine de şunu belirteyim.

Spartaküs'ün köleciliğe karşı olduğunu ya da köleliği kaldıracağını söylediğim bir cümlem yok.

O ve isyanı bir simgedir. Yüzyıllar boyunca ezilmiş kölelerin bir simgesidir onu yine selamlıyorum.

 

iyide dostum ben zaten sen spartakus köleliğe karşıdır diye iddia ediyorsun demedim ki :) O örnekle anlatmak istediğimi vurguladım sadece. İnsanların kölelik kurumunun kendisine karşı bir bilinç geliştiremediğinden bahsediyordum.

 

Bugün kölelik gerçekten bir sorun olsaydı efendiler ve köleler olsaydı aynı şeyleri söyleyemeyecektik. Ama bugün de özel mülkiyet sorunu var.

 

Evet var daha önce söylemiştim belki yüzyıllar sonra özel mülkiyet bugün bizim köleliği değerlendirdiğimiz gibi değerlendirilecek o zaman aynı soruyu özel mülkiyet için soracağız. İşte bunun sonu yok.

 

Tanrının istencini mi referans alacağız bu konuda yoksa tarihin diyalektiğini mi? Şimdi insanlar dindar oldukları için mi özel mülkiyeti savunuyorlar demeyin.

 

Demek ki bağımsız değişken din değil.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Üstteki makaleyi pek enteresan bulduğumu söyleyemeyeceğim.. Zira bizim için alışılagelmiş bir durumdur bu. Teistler dinlerine ya da peygamberlerine yakıştıramadıkları bir durumla karşılaştıklarında, hayal güçlerini de kullanarak değme senaristlere taş çıkartacak derecede kurgularla karşımıza çıkabiliyorlar.

 

Bahsi geçen makalede de, İslam'ın üzerine hiç de vazife olarak görmediği köleliğin kaldırılması hususunun, varılmak istenen noktaya odaklı, yüksek hayal gücü sosuyla servis edilmiş ayet yorumlarını görüyoruz.

 

İslam köleliği kaldırmak istedi mi?

 

Buna "evet" diye yanıt verenler lütfen aşağıdaki sorularıma da bir yanıt bulmaya çalışsınlar..

 

* Köleliği kaldırmak isteyen islam, hangi amaçla hukuki hükümlere köleliği dahil etmiştir? Cinayet bir suçtur ve muhtemelen insanlık varoldukça işlenmeye devam edecek bir suçtur. Köleliği kaldırmaya çalışan ne tür bir tanrı bu suçun karşılığı olarak köle azad etmeyi diyet olarak gösterir? Köleliğin suç karşılığında ödenecek bir diyet olarak gösterilmesi bile, köleliğin kaldırılmak istenmdiği iddiasını çürüten başlı başına bir kanıttır.

 

* Köleliği aşamalı olarak kaldırmak istiyorsanız eğer, köle edinimini sınırlamanız gerekir. Ama biz Kur'an'da köle edinmeyi sınırlayıcı bırakın bir ayeti, imâya bile rastlamıyoruz. Köle edinimini sınırlandırmadığınız sürece köleliğin kaldırılmaya çalışıldığına ilişkin bir iddiada bulunabilir misiniz?. Zira köle edinmek legaldir.

 

* Köle ekonomik bir değerdir. Kur'an'da köle azad edilmesini salık veren ayetlere baktığınız zaman da kölenin bu ekonomik değerine atıfta bulunulduğunu görürsünüz. Örneğin köle azad etmenin on fakiri doyurmak ya da giydirmekle aynı diyet içerisinde sayıldığını görüyoruz. Buna gücü yetmeyenlerin üç gün oruç tutabilecekleri söyleniyor. "Gücü yetmek"ten kasıt elbette ekonomik durumdur. Yani burada amaç bir kölenin hürriyetinden ziyade, işlediğiniz bir suça karşılık size ekonomik bir diyet ödettirerek bu suçu işlemekten sizi alıkoymak değil midir?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

hayır.

 

 

 

Sen Almanya'da yaşıyorsun değil mi dostum. Lütfen Almanya'da ikinci dünya savaşından sonra çok eşlilikle ilgili bir göz atar mısın internete.

 

 

 

İşte anlayamadığın nokta orası. Bu bir ideal değil, bu bir çözüm önerisi değil, bu birbirinden kötü seçenekler arasından insanların tercih yapmak zorunda olması durumu. Savaş esirlerinin ya öldürüldüğü ya da köle olarak kullanıldığı bir konjonktürde köle olarak kullanılmasını kabul edenler (Cenevre sözleşmesi) Köle olarak kullanılmayı insan onuruna yakıştırdıkları için bunu yapmamaktadırlar. Aynı şekilde, Irak gibi kadınların tek başlarına hayatlarını sürdürmelerinin imkansız olduğu bir ortamda, ya fuhuş, ya çok eşlilik, ya da ölüm gibi seçeneklerle karşı karşıya kalan kadınların, bir erkeğin ikinci üçüncü eşi olmalarını kabul edenlerde bunu kadına yakıştırdıkları için yapmamaktadırlar.

 

Başka bir çözüm daha vardır elbet. "ey kadınlar, biz sizin için yeni iş sahaları açana kadar, sizleri barındıracak sosyal merkezler kurana kadar bekleyin, o arada da taş yiyerek beslenin, ama çok eşli evlilik yapmayın bu yasak" demektir.

 

Eğer başka bir seçenek yoksa, varolan seçeneklerden en "insancıl" olanına müsade edilir. Bu dünya gerçeğidir. Bir erkeğin ikinci üçüncü karısı olmak da fuhuş değil midir demişsin. Bunun teorik olarak ne olup ne olmadığından önemli olan o kadının, ikinci üçüncü eş olarak toplum içerisinde bulunacağı konum ile bir hayat kadını olarak bulunacağı konumun aynı olmaması.

 

Meselenin özü söylediğim gibidir. Irak örneğinde, önlerinde ya fuhuş, ya çok eşlilik, ya ölüm seçenekleri olan kadınlara çok eşliliği yasaklamak, ya fuhuşa ya da ölüme sevketmekten başka bir anlam içerir mi ? Biz Almanya'dan bahsetmiyoruz Efendi dostum, Türkiye'den de bahsetmiyoruz. Irak'tan bahsediyoruz, ya da Afganistan'dan. Varolan gerçekleri yok sayıp teorik yaklaşımlar geliştirmek doğru değildir bu tür sorunlara.

 

Yakıcı güncel sorunlar, acil güncel çözümler bekler. Uzun vadeli stratejik çözümler değil. Ki bu çözümler hayata geçtiğinde zaten, var olan kötü çözümler ortadan kalkar.

Sayin CYRANO

İslamda kölelik ve cariyelik, basliga göre yaklasimda bulunmak istemiyorum cünkü bu anlatimlar o döneme aittir

 

Bu güzel sözlerinden alinti yaparak cevap vermek istiyorum

 

 

Forumda belki yüzlerce kez söylemişimdir. Tarihi olaylar, olgular, kimseler, düşünceler içinde bulundukları çağın şartları ve konjontürü ile değerlendirilir. Bu tarih okumanın altın kuralıdır.

 

Islamin arka yüzü budur. demeye mi getiriyorsun Sayin CYRANO demistim hayir dediniz.

 

Bende bugün Islamin güzel yüzünü bakmaya calisiyorum.. ama cevap olarak yazdiklarinizla bu gene ters yüz ediliyor.. beni üzende bu.

 

Ben Bekirin alintisindan yola cikayim ne yaziyor..

 

Kanaatimce Kur'an, tıpkı içkiyi 23 yıl içinde aşama aşama kaldırdığı gibi kölelik kurumunu da aynı şekilde aşama aşama kaldırmıştır. Bunu kaldırmayan, dahası kaldırmak kendilerine zor gelen o günkü çağ ve iklimdir. Yani Kur'an köleliği kendi sosyal teorisinde kaldırmıştır; kaldırmayan o günkü pratik hayattır. Bu durum, daha sonraki devirlerde aslında tam olarak kaldırmadığı; zamanın akışına bıraktığı şeklinde anlaşılmıştır. Sonraki devirlerde, bu konuda gösterilen ihmal ve başarısızlık sanki Kur'an'ın iradesiymiş gibi algılanmıştır.

 

Kuranda asama asama kaldirma olmayacagina göre.. kaldiranlar kim. Kuranda köleliği kendi sosyal teorisinde kaldırmıştır; diyor, buna kimin itirazi olabilir..

 

itirazimiz Ben bugün Islamin güzel yüzünü bakmaya calisirken, vede altin kurallarinizi okurken. Irak da sartlari öne sürerek bu kurallarin tekrar alt üst edilmesi evet o zaman neresi bunun altin kural oluyor (Cenevre sözleşmesi)nden yola cikarak mi. bunu altin kural oldugunu söyleyecegiz, biliyoruz ki bugün insan haklari sözlesmesini hazirlayanlarin hangi kurallar icinde Altin kölelik cagina imza attiklarini asama asama görüyoruz, bugün sosyal haklarinla yola cikan bati medeniyeti.. Altin kölelik haklarinla geri dönüse gecmistir. Bugün bu toplumlarda bunun sancisi vardir..

 

Kisacasi Sayin CYRANO Cenevre sözleşmesi´nde katildigi köle, fuhuş olayina katilmiyorum sanayisi olmayan ülkeler´de kadinlarin taş yedigini kabul etmiyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi sevgili yam_yam, altınız çizdiğim ifadeler birer değer yargısı. Son 200-250 yılın değer yargıları. Bu tarihlere kadar insanlara ne bileyim ekmek almak için para vermek, hırsızlık yaptığın için cezalandırılmak kadar normal gelen bir kurum olan kölelikle ilgili son 250 yılda değişen değer yargıları. Bundan yüzyıllar sonra bize son derece normal gelen bazışeylerde o çağın insanları için bu şekilde değerlerlendirilecektir. Belki hike arkadaşımızın dediği gibi özel mülkiyet, belki hapis cezası, belki ücret karşılığında çalıştırılmak. Belki tehlikeli bir suçluyu engellemek için öldürmek. Belki devletin zorla vergi toplaması. Bilemeyiz.Peki sen şimdi "tanrı" yı neyle yargılıyor ve neyle suçluyorsun ? Bugünün değer yargıları ile kabul edilemez bir bulduğumuz bir kurumun varlığına müsade ettiği için mi ? Açıkçası ben "niye krallığı yasaklayıp parlamentor demokrasiyi getirmedi" diye suçlamaktan farklı görmüyorum bunu.

 

Sevgili Cyrano;

 

Kur'an, "Biz dünyayı oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık" der.

 

Kur'an'a göre Dünya, insanların imtihanı için yaratılmıştır ve nesiller boyunca da tanrı kendi dinini peygamberler aracılığıyla empoze etmeye çalışmıştır. Bu din yalnızca iman ve ibadetten ibaret değildir. Tanrı, kendi değer yargılarını da ifşa etmiş ve toplumsal yaşamın bu değer yargılarına göre düzenlenmesini istemiştir.

 

Biz bugün köleliğin doğru bir değer yargısı olmadığını biliyoruz. Öyleyse bunu tanrının da bilmesi gerekirdi. İslam'a göre insanların tanrıdan görece daha iyi değer yargılarına sahip olması beklenemez. Öyleyse kendi değer yargılarına göre toplum düzeni isteyen tanrı, konu kölelik olduğunda neden bu değer yargısını köleliğin legalliği üzerine kurmuştur. Cinayet bir suçtur çünkü kişinin yaşam hakkının elinden alınmasıdır. Kur'an'da bunu böyle söylemiştir. Peki kişinin yaşam hakkının elinden alınması suçtur da, kişinin hürriyetinin elinden alınmasının legalliğini hangi değer yargısı ile açıklayacağız?

 

Kişinin malını çalmak suçtur da, hürriyetini çalmak neden suç değildir.

 

Bu bir tek şeyi gösterir;

 

Tanrının değer yargıları yalnızca ve yalnızca muhatap olduğu toplumun değer yargıları kadardır. Bu da kutsal kitapların anlattığı gibi bir tanrının olmadığını ve dinlerin kendini peygamber olarak tanıtan kişiler tarafından oluşturulduğunun bariz göstergesidir. Aksi olsaydı, tanrının 1400 yıl önceki değer yargıları benim bugünkü değer yargılarımdan daha düşük seviyede olmazdı..

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sayin CYRANO

İslamda kölelik ve cariyelik, basliga göre yaklasimda bulunmak istemiyorum cünkü bu anlatimlar o döneme aittir

 

Bu güzel sözlerinden alinti yaparak cevap vermek istiyorum

 

 

Forumda belki yüzlerce kez söylemişimdir. Tarihi olaylar, olgular, kimseler, düşünceler içinde bulundukları çağın şartları ve konjontürü ile değerlendirilir. Bu tarih okumanın altın kuralıdır.

 

Islamin arka yüzü budur. demeye mi getiriyorsun Sayin CYRANO demistim hayir dediniz.

 

Bende bugün Islamin güzel yüzünü bakmaya calisiyorum.. ama cevap olarak yazdiklarinizla bu gene ters yüz ediliyor.. beni üzende bu.

 

Ben Bekirin alintisindan yola cikayim ne yaziyor..

 

 

 

Kuranda asama asama kaldirma olmayacagina göre.. kaldiranlar kim. Kuranda köleliği kendi sosyal teorisinde kaldırmıştır; diyor, buna kimin itirazi olabilir..

 

itirazimiz Ben bugün Islamin güzel yüzünü bakmaya calisirken, vede altin kurallarinizi okurken. Irak da sartlari öne sürerek bu kurallarin tekrar alt üst edilmesi evet o zaman neresi bunun altin kural oluyor (Cenevre sözleşmesi)nden yola cikarak mi. bunu altin kural oldugunu söyleyecegiz biliyoruz ki bugün insan haklari sözlesmesini hazirlayanlarin hangi kurallar icinde Altin kölelik cagina imza attiklarini asama asama görüyoruz, bugün sosyal haklarinla yola cikan bati medeniyeti.. Altin kölelik haklarinla geri dönüse gecmistir.

 

Kisacasi Sayin CYRANO Cenevre sözleşmesi´nde katildigi köle, fuhuş olayina katilmiyorum sanayisi olmayan ülkeler´de kadinlarin taş yedigini kabul etmiyorum.

 

Şimdi Efendi dostum. Dünya gerçekleri vardır ve bunların değişmesi senin, benim, bir başkasının "öyle olsun" demesiyle hemen değişmeyecektir. Yani kesin konuşabiliriz ki Afganistan'ın ekonomik ve siyasal olarak İngiltere standartlarına sahip bir ülke haline gelmesi 20 yıldan aşağı imkansızdır. Böyle bir irade doğsa bile bu 20 yıl boyunca insanlar yaşamaya devam edecektir. Somali'nin bir refah ülkesi haline gelmesi net bir irade ve imkan olsa bile aynı şekilde çok çok uzun yıllar alacaktır. İnsanlar güncel acil yakıcı problemleri uzun vadeli stratejik çözümleri beklemez. İnsanoğlunun hergün yemek yemesi, uyuması, bir yerde barınması gerekir.

 

Pre-islam dönemde araplar kız çocuklarını zevk aldıkları için kuma gömmüyorlardı. Ya da Roma'lılar kız çocuklarını hoşlarına gittiği için kanalizasyonlara atmıyorlardı. Cinsiyet yönünden nüfus dengesizliği belli problemleri getiriyordu ve başka çözüm olmadığı için böyle vahşi yöntemlere başvuruyorlardı. Çok eşlilik ise bunun varolan tek alternatifiydi (eminim teorik olarak ideal alternatifler vardır. Eminim gelişmiş devletler bu sorunu güzelce çözerler ama ya geçerli bir çözüm vardır ya da yoktur)Bu konjonktürde çok eşliliği yasaklamak ve daha iyi bir alternatif çözüm üretmeden bunu yapmak, sadece kız çocuklarını kuma gömmeye ya da kanalizasyona atmaya devam edin demek olur. Bu gerçektir. Zira ideal hukuk ile gerçek hukuk arasında fark vardır.

 

Senden Almanya'da ikinci dünya savaşı sonrası çok eşlilik konusuna göz atmanı rica etmiştim dostum. Bilimin, felsefenin lider ülkesi Almanya'da bile ikinci dünya savaşı gibi büyük bir felaketten sonra oluşan nüfus dengesizliğine çözüm olarak çok eşliliği önermiyor muydu devlet vatandaşlarına ?

 

Devlet ya alternatif ve uygulabilir bir çözüm üretir. Ya da varolan çözümlerden görece "ideal" olana müsade eder. Bunlar dünyanın "acı gerçekler"idir. İdeal olan değildir. Varolandır. olması gereken değildir. Olandır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi Efendi dostum. Dünya gerçekleri vardır ve bunların değişmesi senin, benim, bir başkasının "öyle olsun" demesiyle hemen değişmeyecektir. Yani kesin konuşabiliriz ki Afganistan'ın ekonomik ve siyasal olarak İngiltere standartlarına sahip bir ülke haline gelmesi 20 yıldan aşağı imkansızdır. Böyle bir irade doğsa bile bu 20 yıl boyunca insanlar yaşamaya devam edecektir. Somali'nin bir refah ülkesi haline gelmesi net bir irade ve imkan olsa bile aynı şekilde çok çok uzun yıllar alacaktır. İnsanlar güncel acil yakıcı problemleri uzun vadeli stratejik çözümleri beklemez. İnsanoğlunun hergün yemek yemesi, uyuması, bir yerde barınması gerekir.

 

Pre-islam dönemde araplar kız çocuklarını zevk aldıkları için kuma gömmüyorlardı. Ya da Roma'lılar kız çocuklarını hoşlarına gittiği için kanalizasyonlara atmıyorlardı. Cinsiyet yönünden nüfus dengesizliği belli problemleri getiriyordu ve başka çözüm olmadığı için böyle vahşi yöntemlere başvuruyorlardı. Çok eşlilik ise bunun varolan tek alternatifiydi (eminim teorik olarak ideal alternatifler vardır. Eminim gelişmiş devletler bu sorunu güzelce çözerler ama ya geçerli bir çözüm vardır ya da yoktur)Bu konjonktürde çok eşliliği yasaklamak ve daha iyi bir alternatif çözüm üretmeden bunu yapmak, sadece kız çocuklarını kuma gömmeye ya da kanalizasyona atmaya devam edin demek olur. Bu gerçektir. Zira ideal hukuk ile gerçek hukuk arasında fark vardır.

 

Senden Almanya'da ikinci dünya savaşı sonrası çok eşlilik konusuna göz atmanı rica etmiştim dostum. Bilimin, felsefenin lider ülkesi Almanya'da bile ikinci dünya savaşı gibi büyük bir felaketten sonra oluşan nüfus dengesizliğine çözüm olarak çok eşliliği önermiyor muydu devlet vatandaşlarına ?

 

Devlet ya alternatif ve uygulabilir bir çözüm üretir. Ya da varolan çözümlerden görece "ideal" olana müsade eder. Bunlar dünyanın "acı gerçekler"idir. İdeal olan değildir. Varolandır. olması gereken değildir. Olandır.

Şimdi Efendi dostum. Dünya gerçekleri vardır ve bunların değişmesi senin, benim, bir başkasının "öyle olsun" demesiyle hemen değişmeyecektir. Yani kesin konuşabiliriz ki Afganistan'ın ekonomik ve siyasal olarak İngiltere standartlarına sahip bir ülke haline gelmesi 20 yıldan aşağı imkansızdır. Böyle bir irade doğsa bile bu 20 yıl boyunca insanlar yaşamaya devam edecektir. Somali'nin bir refah ülkesi haline gelmesi net bir irade ve imkan olsa bile aynı şekilde çok çok uzun yıllar alacaktır. İnsanlar güncel acil yakıcı problemleri uzun vadeli stratejik çözümleri beklemez. İnsanoğlunun hergün yemek yemesi, uyuması, bir yerde barınması gerekir.

 

Bunlari tabiiki alintisiz biliyoruz!

 

İnsanlar güncel acil yakıcı problemleri uzun vadeli stratejik çözümleri beklemez. İnsanoğlunun hergün yemek yemesi, uyuması, bir yerde barınması gerekir.

 

Evet yukarda belirtiginiz gibi belki bazi seyleri 20.sene degil belki en az 100.sene gecmesi lazim...

 

Fakat, fakati var ALT YAPI HARIC Her ülkenin insani İnsanoğlunun hergün yemek yemesi, uyuması, bir yerde barınması gerekir. ihtiyaclarini

 

evet bu ihtiyaclarini en güzel sekilde barinma kendine bakma ihtiyacini 5.sene de yakalayabilir en gelismis ülkeyle arasinda ki mesafeyi, eger bahsettiginiz afganistanla ingiltere arasinda 20.seneden bahsetmissiniz saka degilse.. buda hic birsey degil buda alt yapisiyla beraber.

 

 

Pre-islam dönemde araplar kız çocuklarını zevk aldıkları için kuma gömmüyorlardı. Ya da Roma'lılar kız çocuklarını hoşlarına gittiği için kanalizasyonlara atmıyorlardı. Cinsiyet yönünden nüfus dengesizliği belli problemleri getiriyordu ve başka çözüm olmadığı için böyle vahşi yöntemlere başvuruyorlardı. Çok eşlilik ise bunun varolan tek alternatifiydi (eminim teorik olarak ideal alternatifler vardır. Eminim gelişmiş devletler bu sorunu güzelce çözerler ama ya geçerli bir çözüm vardır ya da yoktur)Bu konjonktürde çok eşliliği yasaklamak ve daha iyi bir alternatif çözüm üretmeden bunu yapmak, sadece kız çocuklarını kuma gömmeye ya da kanalizasyona atmaya devam edin demek olur. Bu gerçektir. Zira ideal hukuk ile gerçek hukuk arasında fark vardır.

 

Bunlarda demek o dönem kendi dünyalarini yasamis..

Zira ideal hukuk ile gerçek hukuk arasında fark vardır. demissiniz bunlar o dönem hangi hukuk´u yasamis oda enterasant.. ama sayma yetenekleri ortada.

 

Senden Almanya'da ikinci dünya savaşı sonrası çok eşlilik konusuna göz atmanı rica etmiştim dostum. Bilimin, felsefenin lider ülkesi Almanya'da bile ikinci dünya savaşı gibi büyük bir felaketten sonra oluşan nüfus dengesizliğine çözüm olarak çok eşliliği önermiyor muydu devlet vatandaşlarına ?

Önermiste olsa bunun haklilik payi ne kadar olabilir.. bugün kendi cinsiyetinle evlenmelerin önünü acan bir ülke bunda ne kadar haklilik payi vardir.

 

Devlet ya alternatif ve uygulabilir bir çözüm üretir. Ya da varolan çözümlerden görece "ideal" olana müsade eder. Bunlar dünyanın "acı gerçekler"idir. İdeal olan değildir. Varolandır. olması gereken değildir. Olandır.

Caresizlik icinde olan Irak halkina bu dünya toplumu sadece bunlari mi verebiliyor.. ben inaniyorum Irak halkini özgür biraksinlar onlar bizim önerilerimizden daha gercekci cagimiza yakisacak olani bulacaklarina eminim.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sevgili Cyrano;

 

Kur'an, "Biz dünyayı oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık" der.

 

Kur'an'a göre Dünya, insanların imtihanı için yaratılmıştır ve nesiller boyunca da tanrı kendi dinini peygamberler aracılığıyla empoze etmeye çalışmıştır. Bu din yalnızca iman ve ibadetten ibaret değildir. Tanrı, kendi değer yargılarını da ifşa etmiş ve toplumsal yaşamın bu değer yargılarına göre düzenlenmesini istemiştir.

 

Biz bugün köleliğin doğru bir değer yargısı olmadığını biliyoruz. Öyleyse bunu tanrının da bilmesi gerekirdi. İslam'a göre insanların tanrıdan görece daha iyi değer yargılarına sahip olması beklenemez. Öyleyse kendi değer yargılarına göre toplum düzeni isteyen tanrı, konu kölelik olduğunda neden bu değer yargısını köleliğin legalliği üzerine kurmuştur. Cinayet bir suçtur çünkü kişinin yaşam hakkının elinden alınmasıdır. Kur'an'da bunu böyle söylemiştir. Peki kişinin yaşam hakkının elinden alınması suçtur da, kişinin hürriyetinin elinden alınmasının legalliğini hangi değer yargısı ile açıklayacağız?

 

Kişinin malını çalmak suçtur da, hürriyetini çalmak neden suç değildir.

 

Bu bir tek şeyi gösterir;

 

Tanrının değer yargıları yalnızca ve yalnızca muhatap olduğu toplumun değer yargıları kadardır. Bu da kutsal kitapların anlattığı gibi bir tanrının olmadığını ve dinlerin kendini peygamber olarak tanıtan kişiler tarafından oluşturulduğunun bariz göstergesidir. Aksi olsaydı, tanrının 1400 yıl önceki değer yargıları benim bugünkü değer yargılarımdan daha düşük seviyede olmazdı..

 

 

Farkındaysan bir değer yargısını yargılarken başka bir değer yargısını referans alıyorsun. Yani bugünün değer yargısını. 21. yy insanı olarak köleciliği yargılarken, köleciliğin insanlığın gelişiminde oynadğı rolü ne yapacağız ? Bugün demokratik yönetimlere sahipsek bunu kapitalizmin üretim ilişkilerine borçluyuz. Kapitalizm , kendinden önceki üretim biçiminden daha ileri olduğu için, daha ileri bir siyasal sistem oluşturdu. Yarın başka bir ekonomik sistem doğarsa o da kendi siyasl sistemini yaratacaktır. Feodal üretim ilişkileri ve sosyal yapı olmasaydı kapitalizm doğabilir miydi ? Köleci toplum ve buna bağlı siyasal yapı olmasaydı feodal yapı oluşabilir miydi ? Sen bugün köleliğin yanlış olduğunu biliyorsun çünkü, bu sürecin 21, yy dediğimiz noktasında yaşıyorsun. Ve bu sürecin biriktirdiklerine sahipsin. Ama tamamen birbirine bağlı, ve birbiriyle sebep sonuç ilişkisine sahip sürecin daha önceki parçasını kendi özelinde "yanlış" olarak niteliyebilir misin ?

 

 

Sen bugün dostum "bu çağda kölelik olmaz, kötüdür, yanlıştır" diyebilirsin. Ama 2000 yıl öncesinie ya da 1400 yıl öncesini bugünden yargılayamazsın. Çünkü o parça "kötü" olsaydı, bugün bu noktada olmazdık.

 

Bilmiyorum anlatmak istediğimi tam anlatabiliyor muyum ya da doğru ifade bu mudur ama; insanlık mağaralarda klanlar halinde yaşadığı günden bugüne olan yolculuğunda köleciliğide yaşamalıydı ki yaşadı. Kölecilik bir sapkınlık, bir sapma değildir. İnsanlığın diyalektik gelişiminde bir aşamadır. Köleci toplum tipleri, bir sonraki toplum tipini, oda bir sonraki toplum tipini kurdu. Ve bugün bu noktadayız. Bizde ilelebet bu toplum tipinde yaşamayacağız, bin yıl sonra başka toplum tipleri bizim toplum tipimizi, senin benim köleci toplum tipini değerlendirdiğimiz gibi değerlendirecekler.

 

Tarih yaşandı bitti. Ama ne yaşandıysa bugünü o yaşananlara borçluyuz. 1400 yıl önce köleciliğin oynadığı rol bugünle aynı değil. Tarih anlaşılmaz gelen tezahürlere sahiptir. Yine yanlış anlaşılmayacağımı umarak yazıyorum; bugün sahip olduğumuz modern anlayışlar, ve çağımızın ekonomik siyasal sistemi. köleciliğe dayalı ekonomiye sahip olmayan Osmanlı, Kafkasya gibi coğrafyalarda doğmadı. Köleciliğin merkezinde, Batı'da doğdu. O'nun bağrında gelişti ve yeni bir dünya yarattı. Kapitalizm, sanayi devrimi, cumhuriyet, demokrasi, modern hukuk, vatandaşlık. Bunlar köleciliğin en yoğun yaşandığı toplumlarda doğdu. Geri kalanlarda onları izledi. Onların sistemlerine yakın olanlara çağdaş, olmayanlara çağ dışı diyoruz bugün.

 

Sen bugün köleliğin yanlış olduğunu söyliyebilirsin. Ama bunu bugün için söyleyebilirsin. 1400 yıl öncesi için değil. Anlatmak istediğim bu. Çünkü senin bunu söyleyebilmeni sağlayan toplumsal bilincin oluştuğu süreçte köleciliğinde rolü var.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Caresizlik icinde olan Irak halkina bu dünya toplumu sadece bunlari mi verebiliyor.. ben inaniyorum Irak halkini özgür biraksinlar onlar bizim önerilerimizden daha gercekci cagimiza yakisacaklarini bulacaklarina eminim.

 

işte dostum hergün yemek yemesi, bir yerde barınması gereken insanlar. Özgür bırakılmayı, yada dünya toplumunun onlara birşeyler vermesini bekleyemezler değil mi?

 

Onlar için karar vermesi gerekenlerde, dünya toplumlarından gelecekleri bekleyemez.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Üstteki makaleyi pek enteresan bulduğumu söyleyemeyeceğim.. Zira bizim için alışılagelmiş bir durumdur bu. Teistler dinlerine ya da peygamberlerine yakıştıramadıkları bir durumla karşılaştıklarında, hayal güçlerini de kullanarak değme senaristlere taş çıkartacak derecede kurgularla karşımıza çıkabiliyorlar.

 

Bahsi geçen makalede de, İslam'ın üzerine hiç de vazife olarak görmediği köleliğin kaldırılması hususunun, varılmak istenen noktaya odaklı, yüksek hayal gücü sosuyla servis edilmiş ayet yorumlarını görüyoruz.

 

İslam köleliği kaldırmak istedi mi?

 

Buna "evet" diye yanıt verenler lütfen aşağıdaki sorularıma da bir yanıt bulmaya çalışsınlar..

 

* Köleliği kaldırmak isteyen islam, hangi amaçla hukuki hükümlere köleliği dahil etmiştir? Cinayet bir suçtur ve muhtemelen insanlık varoldukça işlenmeye devam edecek bir suçtur. Köleliği kaldırmaya çalışan ne tür bir tanrı bu suçun karşılığı olarak köle azad etmeyi diyet olarak gösterir? Köleliğin suç karşılığında ödenecek bir diyet olarak gösterilmesi bile, köleliğin kaldırılmak istenmdiği iddiasını çürüten başlı başına bir kanıttır.

 

* Köleliği aşamalı olarak kaldırmak istiyorsanız eğer, köle edinimini sınırlamanız gerekir. Ama biz Kur'an'da köle edinmeyi sınırlayıcı bırakın bir ayeti, imâya bile rastlamıyoruz. Köle edinimini sınırlandırmadığınız sürece köleliğin kaldırılmaya çalışıldığına ilişkin bir iddiada bulunabilir misiniz?. Zira köle edinmek legaldir.

 

* Köle ekonomik bir değerdir. Kur'an'da köle azad edilmesini salık veren ayetlere baktığınız zaman da kölenin bu ekonomik değerine atıfta bulunulduğunu görürsünüz. Örneğin köle azad etmenin on fakiri doyurmak ya da giydirmekle aynı diyet içerisinde sayıldığını görüyoruz. Buna gücü yetmeyenlerin üç gün oruç tutabilecekleri söyleniyor. "Gücü yetmek"ten kasıt elbette ekonomik durumdur. Yani burada amaç bir kölenin hürriyetinden ziyade, işlediğiniz bir suça karşılık size ekonomik bir diyet ödettirerek bu suçu işlemekten sizi alıkoymak değil midir?

Enteresandır zira varolan uygulamanın yanlış olduğunu söylüyor. Kendi kanıtlarıyla bunu ortaya koyuyor. İslamda evrim vardır diyen adamların makalesi kadar enteresandır. Birçok başka mütefekkir; kölelik kurumunun gerekçesini anlatırken İhsan Eliaçık, islamda kölelik yoktur diyerek bir gerekçe aramanın kifayet kabil etmeyeceğini belirtiyor. Hz. Ömer’in öldürülme gerekçesine bu yüzden değiniyor.

Gelelim teistlerin senaryolarına. Ama ondan önce başka bir şeye. Ateistlere. Hatırlanırsa “Bir dogma olduğu söylenen inancımdan fevkalade memnunum” diye bir başlık açmıştım. Ve inancım bir dogma olsa dahi bunu kabul edebileceğimi belirtip pekiyi ateistlerin bu uğraşılarının amacı nedir diye sormuştum. Yani beni dinden çıkartarak hangi amacı gerçekleştirmiş olacaksınız deyip, bilindiği üzere ateizmin tebliğ misyonu yoktur demiştim. Şimdi o mesele tekrar kafama takılıp; yahu ateist arkadaşım senin bu kadar kendini yorarak İslamın tanrısının yanlış yaptığını ispatlamaya iten neden ne olaki dediğimde; aklıma türlü türlü altından Yahudi oyunları çıkan senaryolar geliyor.:-)

Hangi amaçla hukuki hükümlere köleliğin dahil edildiği soruluyor…

Burada bir açmaz var. Bunlardan bir tanesi hangi hukuki kaidelerin köleliği barındırdığına ilişkin sorunsaldır. Bu sorununu tam manasıyla cevabını verebilmek için İslam fıkhı konusunda uzman olmak gerekir. Bu ikimizde de yok. Pekiyi tek bir hukuki kaide biliyorsak ne olacak…

Köleliği kaldırmaya çalışan ne tür bir tanrı bu suçun karşılığı olarak köle azad etmeyi diyet olarak gösterir? Köleliğin suç karşılığında ödenecek bir diyet olarak gösterilmesi bile, köleliğin kaldırılmak istenmdiği iddiasını çürüten başlı başına bir kanıttır.

 

 

Nisa 92-Bir müminin bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse bir mü’min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. (Öldürülen kimse) mü’min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, mü’min bir köle azad etmek gerekir. Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mü’min bir köle azad etmek gerekir.

 

Konuya ilişkin ayet budur. Pekiyi bu ayet neyi düzenlemektedir. Taksirle adam öldürmeyi değil mi? Yani; dikkatsizlik, tedbirsizlik, yanlışlıklayı…Pekiyi yanlışlıkla adam öldürmek ağır bir suç mudur? Şu anda dahi bu suçun cezası çok düşük bir cezaya denk gelir. Hani, gelişerek değişmiş uygar anlayış var ya. Pekiyi; İslam hukuku hangi Saikli kölelikle ilgili bir hüküm koymuş. Köle azadını şart koyarken bir nevi köleliği kabul etmiş olmuyor mu? Faizi yasakladığında faizle ilgili realiteyi de kabul etmiş oluyor. Bunlar var. Bunlar var da; kölelik kurumunda basit denebilecek bir suç için köle azat etmeyi şart koşuyor. İslam coğrafyasında kölelik uygulaması var zira savaşlar var ve savaşlarda esir düşenler köle yapılırlar. Bu yanlış uygulamayı İhsan Eliaçık teferruatıyla ortaya koyuyor. Hatta Hz. Ömer’in 100binleri bulan savaş esirlerine ilişkin bir kararı Hz. Ali’ye son olarak sorduğunu ve Hz. Ali’nin hepsini salıver gitsin önerisine binaen saldığını söylüyor. Yani ki; o coğrafyada ve tarihin geri kalan kısmında bu çok yaygın bir uygulama. Ancak, İslam küçük küçük günahlar için dahi köle azat edilmesine dair metinler koyuyor. Bu da islamın köleliği kaldırmaya yönelik çabasını gözler önüne sermelidir.

* Köleliği aşamalı olarak kaldırmak istiyorsanız eğer, köle edinimini sınırlamanız gerekir. Ama biz Kur'an'da köle edinmeyi sınırlayıcı bırakın bir ayeti, imâya bile rastlamıyoruz. Köle edinimini sınırlandırmadığınız sürece köleliğin kaldırılmaya çalışıldığına ilişkin bir iddiada bulunabilir misiniz?. Zira köle edinmek legaldir.

Pekiyi bunu hangi noktadan hareketle söylüyorsunuz. Köleliğin sadece savaş esirlerinden alınması bir sınırlama değil midir? Bir büyüğümüz (adı bende saklı) “köle almak köle olmaktır” derken islamın köleliği ne kadar zorlaştırdığını ifade eder. Kölenin, efendisinin yediğinden yemesi ve giydiğinden giymesi şartları vardır. Bu şartları gerçekleştirmek hiç kolay değildir. Roma Hukukunu bilenler bilir. Nasıl köle olunacağına dair çok ince teferruatlar vardır. İslamda kölelik savaş esiri olmakla olunan bir durumdur.

Rasulullah (s.a.v) buyurmuştur ki, "Kıyamet günü hasmı olacağım üç (tür) insan vardır; benim adıma söz verip sonra da haince ha reket eden kişi; hür bir insanı satıp para alan kişi; bir kişiyi kiralayıp bütün işleri yaptır dıktan sonra ona ücretini ödemeyen kişi." (Ebû'l Âlâ Mevdûdi, 'El-Cihad fi'1-İslam', Urduca, s. 253-262).

Sadece savaş esirleri köle yapılabilir. Bu da o zamanın bir mecburiyetidiydi. Buna rağmen genelde savaş esirleri serbest bırakılmışlar köle yapılmamışlardır. Tabiki genelin istisnaları vardır.

* Köle ekonomik bir değerdir. Kur'an'da köle azad edilmesini salık veren ayetlere baktığınız zaman da kölenin bu ekonomik değerine atıfta bulunulduğunu görürsünüz. Örneğin köle azad etmenin on fakiri doyurmak ya da giydirmekle aynı diyet içerisinde sayıldığını görüyoruz. Buna gücü yetmeyenlerin üç gün oruç tutabilecekleri söyleniyor. "Gücü yetmek"ten kasıt elbette ekonomik durumdur. Yani burada amaç bir kölenin hürriyetinden ziyade, işlediğiniz bir suça karşılık size ekonomik bir diyet ödettirerek bu suçu işlemekten sizi alıkoymak değil midir?

Güzel bir akıl yürütme. Önce köle azat etmenin on fakiri doyurmak gibi bir diyet olduğunu söyleyip ekonomiye bağlayalım işi ardından da işlediğiniz suça karşılık köle azat etmenin ekonomik bir mesele olduğunu söyleyelim. Başta söylemiştik: köle azadıyla ilgili suç, yanlışlıkla olandır. Yanlışlıkla olduğu için de ekonomik bir yaptırım mümkündür. Zaten, diyet ödenmesine dair yaptırımda ekonomiktir. Ama mesela bir müminin bir mümini bile/isteye öldürmesi durumunda değil bir, bin köle azadı bile kişiyi kurtarmaz. Kur’an da köle azat edilmesini gerektiren ayetlere baktığımızda denilmiş. Demek ki; Kur’an birçok durumda köle azat edilmesini işaret ediyor. Kölenin ekonomik değerine atıfta bulunulmaz. Bunu siz çıkarıyorsunuz ama bir atıf yok.  üzgünüm. Kölenin ekonomik bir değeri vardır yalnız hem de önemli bir ekonomik değeri vardır. O yüzden zırt pırt köle azat edilmez, edilemez. Bu ekonomik değerine rağmen İslam hem sürekli olarak köle azat etmeyi işaret ediyor, hem İslam Peygamberi bizzat kendisi bu azadı gerçekleştiriyor, hem bu kölelerden bir tanesine akrabalıkta çok özel bir yer veriyor ve hem de kölelerin efendileriyle aynı statüde yaşatılmaları gerektiğini belirterek; köle almak isteyenlere büyük bir zorluk çıkarıyor, aldığı savaş esirlerini genelde serbest bırakıyor, kendisi, köleye davranışını tüm Müslümanlara teşmile uğraşıyor. Ondan sonra da İslam köleliği kaldırmadı deniyor. Bunu söylerken de illaki Allah’ın: kölelik yasaktır diye bir hüküm koymamasına sarılıyorlar. İhsan Eliaçık, birçok uygulamanın da yasak kipinde gelmediğini sarahatle ortaya koyduğu makalesinde bu kardeşlerimize “bilmiyorsunuz” bari bilmişlik yapmayın diyor…Hadi eyvallah…

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sen bugün köleliğin yanlış olduğunu söyliyebilirsin. Ama bunu bugün için söyleyebilirsin. 1400 yıl öncesi için değil. Anlatmak istediğim bu. Çünkü senin bunu söyleyebilmeni sağlayan toplumsal bilincin oluştuğu süreçte köleciliğinde rolü var.

 

Söylediklerinden şunu anlıyorum sevgili Cyrano(Yanlışım varsa düzelt lütfen);

 

"İnsanlığın bugünkü değer yargılarını üretmesini sağlayan bilinç düzeyi tarihsel süreç içerisinde gelişmiştir. Bu gelişimin sağlanabilmesi için de kölelik denen kurumun süreç içerisinde yaşanması gerekiyordu. O yüzden de tanrı Kur'an'ın indiği dönemde bilinçli olarak kölelik kurumunun idamesini sağlamıştır."

 

Şimdi bu ifadeler fikri bir argümandır; ancak desteklenmeye muhtaç bir argümandır. Eğer bu ifadelerini İslam'ın ana kaynaklarından getireceğin argümanlarla destekleyebiliyorsan ne ala.. Ancak destekleyemiyorsan, bu senin kişisel fikrin olarak kalacaktır. Bu durumda bile benim bir kaç itirazım olacak:

 

* Bahsettiğin durum tanrı için bir yöntemdir. Yani tanrı, muhatap olduğu toplumların bilinç düzeylerine göre hitap etmekte,onları süreç içerisinde kendi hallerine bırakmaktadır. Oysa ki biz Kur'an'da böyle bir yönteme rastlamıyoruz; bilakis tanrının insanlara pek çok yönlendirmede bulunduğunu görüyoruz. Üstelik tanrı bu yönlendirmelerde bulunurken de bunların en doğrusu olduğu iddiasıyla yapıyor.

 

* İfade ettiğin durum, din felsefi açısından "sakat" diye tabir edebileceğimiz bir argümandır. Zira tanrının insanlara yeni bir din gönderme nedeniyle taban tabana zıttır. Aksi olsaydı tanrı "benim kurallarıma göre yaşayacaksınız" demezdi. Örneğin o dönem kölelik neden tanrının umurunda değildir de, eşcinsellik önemlidir? Tanrı neden eşcinselliği insanlığın bilinçsel süreci içerisine bırakmamıştır da, köleliği bırakmıştır?

 

Soruları çoğaltmak mümkün.. Ancak anlatmak istediğimi göstermek bakımından şimdilik bu kadarı yeterli olacaktır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

aklıma türlü türlü altından Yahudi oyunları çıkan senaryolar geliyor.:-)

 

Evet bana bu işi yapmam için aylık 50.000 Euro ödüyorlar.. Ben fikirlerimi bu paraya kiralıyorum.. Siz 60.000 Euro verin, sizin fikirlerinizi savunayım... Makul bir anlaşma değil mi?

 

Hangi amaçla hukuki hükümlere köleliğin dahil edildiği soruluyor…

Burada bir açmaz var. Bunlardan bir tanesi hangi hukuki kaidelerin köleliği barındırdığına ilişkin sorunsaldır. Bu sorununu tam manasıyla cevabını verebilmek için İslam fıkhı konusunda uzman olmak gerekir. Bu ikimizde de yok. Pekiyi tek bir hukuki kaide biliyorsak ne olacak…

 

Bunun için hiç bir şeyin uzmanı olmaya gerek yok. Bir suç ve bu suça karşılık bir diyet tanımlanmıştır. Amacı köleliği kaldırmak olan hiç bir otorite, insanlar varoldukça işlenecek bir suçun karşılığı olarak köleliği diyet olarak göstermez. Bu, kölelik sisteminin idame ettilmesinde hiç bir sakınca görülmediğinin bir göstergesidir.

 

Konuya ilişkin ayet budur. Pekiyi bu ayet neyi düzenlemektedir. Taksirle adam öldürmeyi değil mi? Yani; dikkatsizlik, tedbirsizlik, yanlışlıklayı…Pekiyi yanlışlıkla adam öldürmek ağır bir suç mudur? Şu anda dahi bu suçun cezası çok düşük bir cezaya denk gelir. Hani, gelişerek değişmiş uygar anlayış var ya. Pekiyi; İslam hukuku hangi Saikli kölelikle ilgili bir hüküm koymuş. Köle azadını şart koyarken bir nevi köleliği kabul etmiş olmuyor mu? Faizi yasakladığında faizle ilgili realiteyi de kabul etmiş oluyor. Bunlar var. Bunlar var da; kölelik kurumunda basit denebilecek bir suç için köle azat etmeyi şart koşuyor. İslam coğrafyasında kölelik uygulaması var zira savaşlar var ve savaşlarda esir düşenler köle yapılırlar. Bu yanlış uygulamayı İhsan Eliaçık teferruatıyla ortaya koyuyor. Hatta Hz. Ömer’in 100binleri bulan savaş esirlerine ilişkin bir kararı Hz. Ali’ye son olarak sorduğunu ve Hz. Ali’nin hepsini salıver gitsin önerisine binaen saldığını söylüyor. Yani ki; o coğrafyada ve tarihin geri kalan kısmında bu çok yaygın bir uygulama. Ancak, İslam küçük küçük günahlar için dahi köle azat edilmesine dair metinler koyuyor. Bu da islamın köleliği kaldırmaya yönelik çabasını gözler önüne sermelidir.

 

Yahu peygamberiniz bile veda hutbesinde ;

 

"Babasindan baskasina ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden baskasina intisaba kalkan köle, Allah'in,

meleklerinin ve bütün insanlarin lanetine ugrasin." demişken, nasıl olur da islam'ın köleliği kaldırmaya yönelik bir çabasından sözedilebilir? Köleliği kaldırmaya çalışan bir dinin peygamberi veda hutbesinde böyle bir laf eder mi?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

 

Sen Almanya'da yaşıyorsun değil mi dostum. Lütfen Almanya'da ikinci dünya savaşından sonra çok eşlilikle ilgili bir göz atar mısın internete.

Sayin CYRANO

 

Bugün ve dün olmak üzere bayagi arastirma icinde olduk fakat iki bayanla evli bir alman bulamadik birinci dünya savasindan beri..

 

Eger ikinci dünya savasindan sonra bunu birisi önermisse buda demek degildir ki halkin onun deger yargisina önemsiyecegi, vede önemsenmemis ki buna katkida olan olmamis..

 

Onlarin tek önemsedigi hizli sekilde tekrar Almanyanin insaasi olmus.. hemde isgal altinda ve Almanya bugün daha o isgalin altindadir. VE öyle bir iz yok...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet bana bu işi yapmam için aylık 50.000 Euro ödüyorlar.. Ben fikirlerimi bu paraya kiralıyorum.. Siz 60.000 Euro verin, sizin fikirlerinizi savunayım... Makul bir anlaşma değil mi?

Hiç makul değil. Çok ödüyorlarmış, ben daha ucuza daha iyi iş çıkartırım. Sizi destekleyenlere burdan bildiriyorum...

 

 

Bunun için hiç bir şeyin uzmanı olmaya gerek yok. Bir suç ve bu suça karşılık bir diyet tanımlanmıştır. Amacı köleliği kaldırmak olan hiç bir otorite, insanlar varoldukça işlenecek bir suçun karşılığı olarak köleliği diyet olarak göstermez. Bu, kölelik sisteminin idame ettilmesinde hiç bir sakınca görülmediğinin bir göstergesidir.

Ben de işte bu yüzden bilmeden tartışmaya dalmayalım diyorum. Diyet ayrıdır köle azadı ayrıdır. Hem köleyi azat hem de diyet ödemek gerekebilir. Dikkat edilsin, ayeti boşuna koymadık oraya.

 

 

Yahu peygamberiniz bile veda hutbesinde ;

 

"Babasindan baskasina ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden baskasina intisaba kalkan köle, Allah'in,

meleklerinin ve bütün insanlarin lanetine ugrasin." demişken, nasıl olur da islam'ın köleliği kaldırmaya yönelik bir çabasından sözedilebilir? Köleliği kaldırmaya çalışan bir dinin peygamberi veda hutbesinde böyle bir laf eder mi?

 

Peygamberimizin Veda Hutbesinin farklı farklı tercümeleri vardır. Bazı yerlerde o tercüme narkör olarak da geçer. Neyse; köle olduğunu varsayalım. Burada çok önemli bir vurgu var. Başkasının emri altına girme. Yani Ahmet'in emri altındayken Mehmet'in emri altına girme. Kişi, kendi kölelik statüsünden kaçmıyor köle olarak kalırken başkasının emri altına girerek belki çok büyük bir husumetin fitilini ateşliyor. Yine Veda Hutbesini okuyanlar haramdır yollu cümleleri okumuş olsa gerektir. Lakin, burada meleklerin ve bütün insanların lanetine uğrasın diye bir beddua edilmiştir. Peygamber Efendimiz beddua etmez genelde. Burada demek ki çok önemli bir durum var. Mesela burada Peygamber Efendimiz kaçan bir köleyi, veya müslüman olup da artık efendisine itaat etmeyen köleye beddua etmiyor. Lanetlemiyor.

 

Köleliği kaldırmaya çalışan bir din, var olan durumun iyiyi doğru yolunu açıyor. Hatta köleliği o kadar zorlaştırıyor ki; köle almak isteyenlere sürekli olarak köle ile efendinin yaşayışlarının birbirine yakın olmasını şart koşuyor. Misafir mi alıyorsunuz köle mi? Köleyi, parçalara ayırmaya varan bir anlayıştan köleyi evlat edinmeye varan bir anlayışa geçen islam. Köle azadını özendiren islam. Köle azadını nerdeyse bir nevi ibadet haline getiren islam. Yine günaha kefaret olarak köle azadını öngören islam. Böylesi bir anlayışın köleliği olması gerekli bir kurum olarak gördüğünü söylemek mümkün mü? Yani ki; hem köle azadını bu kadar önemseyen bir yaratıcı olacak ve hem de kişilerin köle olarak alınmalarını isteyecek.

 

Neyse; vesselam...sanırım ki kendi adıma söyleyeceğim başka birşey kalmadı...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hiç makul değil. Çok ödüyorlarmış, ben daha ucuza daha iyi iş çıkartırım. Sizi destekleyenlere burdan bildiriyorum...

 

Ucuz etin tadı yavan olur sayın bekir; bilen bilir...

 

Ben de işte bu yüzden bilmeden tartışmaya dalmayalım diyorum. Diyet ayrıdır köle azadı ayrıdır. Hem köleyi azat hem de diyet ödemek gerekebilir. Dikkat edilsin, ayeti boşuna koymadık oraya.

 

Bu konuda ısrarınızın nedenini anlamış değilim. Köle azad etmek, işlenen bir suç karşılığında ödenmesi gereken bedellerden biri değil midir? "Ceza" dediğimiz şeyin, aynı zamanda "caydırıcılık" özelliği yok mudur? "Hürriyet" denilen "hak"kın böyle bir duruma alet edilmesi doğru mudur?

 

...........

Köleliği kaldırmaya çalışan bir din, var olan durumun iyiyi doğru yolunu açıyor. Hatta köleliği o kadar zorlaştırıyor ki; köle almak isteyenlere sürekli olarak köle ile efendinin yaşayışlarının birbirine yakın olmasını şart koşuyor. Misafir mi alıyorsunuz köle mi? Köleyi, parçalara ayırmaya varan bir anlayıştan köleyi evlat edinmeye varan bir anlayışa geçen islam. Köle azadını özendiren islam. Köle azadını nerdeyse bir nevi ibadet haline getiren islam. Yine günaha kefaret olarak köle azadını öngören islam. Böylesi bir anlayışın köleliği olması gerekli bir kurum olarak gördüğünü söylemek mümkün mü? Yani ki; hem köle azadını bu kadar önemseyen bir yaratıcı olacak ve hem de kişilerin köle olarak alınmalarını isteyecek.

 

Neyse; vesselam...sanırım ki kendi adıma söyleyeceğim başka birşey kalmadı...

 

Yani İslam'ı bilmesek, Kur'an okumasak neredeyse bunlara inandıracaksınız bizi sayın bekir..

 

"Allah size kendinizden bir misal vermektedir: Size verdiğimiz rızıklarda, emrinizde bulunan kölelerinizin de eşit surette hak sahibi olmalarına razı olur ve birbirinizi saydığınız gibi bu ortaklarınızı sayar mısınız ? Düşünen millete ayetleri böylece uzun uzadıya açıklarız."

 

Hani İslam'ın kölelere sağladığı ayrıcalık? Resmen ve alenen "Siz nasıl kölelerle eşit olmaya rıza göstermezseniz, ben de kendime ortak çıkılmasına rıza göstermem" demiyor mu? E hani birbirine yakın yaşantıyı şart koşuyordu?

 

Yapmayın sayın bekir... O kadar da değil...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi Efendi dostum. Dünya gerçekleri vardır ve bunların değişmesi senin, benim, bir başkasının "öyle olsun" demesiyle hemen değişmeyecektir. Yani kesin konuşabiliriz ki Afganistan'ın ekonomik ve siyasal olarak İngiltere standartlarına sahip bir ülke haline gelmesi 20 yıldan aşağı imkansızdır. Böyle bir irade doğsa bile bu 20 yıl boyunca insanlar yaşamaya devam edecektir. Somali'nin bir refah ülkesi haline gelmesi net bir irade ve imkan olsa bile aynı şekilde çok çok uzun yıllar alacaktır. İnsanlar güncel acil yakıcı problemleri uzun vadeli stratejik çözümleri beklemez. İnsanoğlunun hergün yemek yemesi, uyuması, bir yerde barınması gerekir.

 

Pre-islam dönemde araplar kız çocuklarını zevk aldıkları için kuma gömmüyorlardı. Ya da Roma'lılar kız çocuklarını hoşlarına gittiği için kanalizasyonlara atmıyorlardı. Cinsiyet yönünden nüfus dengesizliği belli problemleri getiriyordu ve başka çözüm olmadığı için böyle vahşi yöntemlere başvuruyorlardı. Çok eşlilik ise bunun varolan tek alternatifiydi (eminim teorik olarak ideal alternatifler vardır. Eminim gelişmiş devletler bu sorunu güzelce çözerler ama ya geçerli bir çözüm vardır ya da yoktur)Bu konjonktürde çok eşliliği yasaklamak ve daha iyi bir alternatif çözüm üretmeden bunu yapmak, sadece kız çocuklarını kuma gömmeye ya da kanalizasyona atmaya devam edin demek olur. Bu gerçektir. Zira ideal hukuk ile gerçek hukuk arasında fark vardır.

 

Senden Almanya'da ikinci dünya savaşı sonrası çok eşlilik konusuna göz atmanı rica etmiştim dostum. Bilimin, felsefenin lider ülkesi Almanya'da bile ikinci dünya savaşı gibi büyük bir felaketten sonra oluşan nüfus dengesizliğine çözüm olarak çok eşliliği önermiyor muydu devlet vatandaşlarına ?

 

Devlet ya alternatif ve uygulabilir bir çözüm üretir. Ya da varolan çözümlerden görece "ideal" olana müsade eder. Bunlar dünyanın "acı gerçekler"idir. İdeal olan değildir. Varolandır. olması gereken değildir. Olandır.

 

Dostum, senin yazdıklarına göre, Balkan savaşı ardından Çanakkale, 1.Dünya Savaşı ve en son bir ölüm kalım mücadelesi olan Kurtuluş savaşını yaşamış bu coğrafyanın insanları için de aynı mantık yürütülmesi gerekmez mi ? Cumhuriyet kurulduğunda okuma-yazma oranının düşüklüğü ve kadın-erkek nüfus dengesinin kadınlardan yana bozulmuş olması gibi sebeplerin Afganistan ya da Irak'takinden farkı nedir sence ? Bence bu yaklaşım pek geçerli değil.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

İslam köleliği kaldırmak istedi mi?

 

Buna "evet" diye yanıt verenler lütfen aşağıdaki sorularıma da bir yanıt bulmaya çalışsınlar..

 

* Köleliği kaldırmak isteyen islam, hangi amaçla hukuki hükümlere köleliği dahil etmiştir? Cinayet bir suçtur ve muhtemelen insanlık varoldukça işlenmeye devam edecek bir suçtur. Köleliği kaldırmaya çalışan ne tür bir tanrı bu suçun karşılığı olarak köle azad etmeyi diyet olarak gösterir? Köleliğin suç karşılığında ödenecek bir diyet olarak gösterilmesi bile, köleliğin kaldırılmak istenmdiği iddiasını çürüten başlı başına bir kanıttır.

 

* Köleliği aşamalı olarak kaldırmak istiyorsanız eğer, köle edinimini sınırlamanız gerekir. Ama biz Kur'an'da köle edinmeyi sınırlayıcı bırakın bir ayeti, imâya bile rastlamıyoruz. Köle edinimini sınırlandırmadığınız sürece köleliğin kaldırılmaya çalışıldığına ilişkin bir iddiada bulunabilir misiniz?. Zira köle edinmek legaldir.

 

* Köle ekonomik bir değerdir. Kur'an'da köle azad edilmesini salık veren ayetlere baktığınız zaman da kölenin bu ekonomik değerine atıfta bulunulduğunu görürsünüz. Örneğin köle azad etmenin on fakiri doyurmak ya da giydirmekle aynı diyet içerisinde sayıldığını görüyoruz. Buna gücü yetmeyenlerin üç gün oruç tutabilecekleri söyleniyor. "Gücü yetmek"ten kasıt elbette ekonomik durumdur. Yani burada amaç bir kölenin hürriyetinden ziyade, işlediğiniz bir suça karşılık size ekonomik bir diyet ödettirerek bu suçu işlemekten sizi alıkoymak değil midir?

 

Sayın yam_yam,

 

İslam köleliği kaldırmak istedi veya istemedi sorusundan çok onun o dönemde var olan kölelik kurumuna bir düzenleme getirip getirmediğine bakmak gerekir.

 

Kaldırmak isteyip istemediği de, kaldırmayı destekleyen yada karşı olan ayetlere sözel olarak bakmak yerine, belki de kaldırmak istediği ya da istediği düşünülen ayetler ile birlikte kaldırmak istemediği ya da desteklediği düşünülen ayetlerin matematiksel olarak denklemize edilip elde edilen eğrinin bir sönümleme yapıp yapmadığına bakarak anlaşılabilir.

 

Ancak, bunlara da hiç gerek yok. Çünkü, tarihsel süreç içerisinde, Arapların kendi çıkarlarına uygun olarak köleliğin kalkmasına ( kaldırılmasına demiyorum dikkat ) direnmeleri ve buna ayetleri alet etmeleri gibi engellere rağmen, köleliğin Batı'daki gibi kurumsallaşmış olmaması ve bir sönüm sürecine girmiş olması-Arapların feodal kültürü aşamamış olmaları bilindiğine göre-pekala Kuran'a mal edilebilir. Ayrıca, bence, Kuran'nın lafzı yerine ruhunu kavrayabilselerdi yani akılcılığı kendilerine rehber edinebilselerdi de bu süreç çok daha önce sonlabilirdi.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.