Φ imtihaninsirri Gönderi tarihi: 10 Ağustos , 2006 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Ağustos , 2006 Osmanlı'yı Materyalizm ve Darwinizm Yıkmıştır !!! Üç kıtaya yayılan geniş topraklarında uzun yıllar boyunca güçlü bir hakimiyet kuran Osmanlı İmparatorluğu, yönettiği topraklarda daima huzur ve güven dolu bir ortam yaşanmasına vesile olmuştur. Kuşkusuz bunun başlıca nedeni, Osmanlı sultanları ve yöneticileri tarafından Türk- İslam ahlakının rehber edinilmesidir. Ancak her ırktan ve dinden insanın refah ve huzur içinde yaşadığı bu ortam, 19. yüzyıldan itibaren Türk-İslam ahlakından uzaklaşılması nedeniyle bozulmaya başlamıştır. Bu uzaklaşmanın temelinde ise iki sapkın ideoloji yatmaktadır: Materyalizm ve Darwinizm Günümüzde siyasi istikrarsızlıklar, çıkar kavgaları, terörist saldırılar ve silahlı çatışmalar nedeniyle bir türlü rahata ve huzura kavuşamayan Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika halkları Osmanlı İmparatorluğu zamanında refah ve adalet içinde yaşamışlardır. Osmanlıların Türk-İslam ahlakından kaynaklanan adil ve merhametli uygulamaları vesilesiyle ülke sınırları dahilinde huzur ve saadet dolu bir yaşama ortamı tesis edilmiştir. Osmanlı sultanları ve yöneticileri, devletin henüz küçük bir uç beyliği olduğu dönemlerden itibaren, idare altına alınan her bölgede Türk-İslam ahlakının hakim olması için büyük çaba harcamışlardır. Toprakların hızla genişlemesine karşın ülke içindeki ahenk hiç bozulmamış, yeni fethedilen yerlerdeki insanların birçoğu kendi hür iradeleriyle Müslüman olmuşlardır. Gayrimüslümler ise diğer devletlerin egemenliği altında yaşadıkları kasvetli, bunaltıcı hayattan kurtarılmış olmaktan ötürü duydukları gönül borcu sebebiyle devlete daima bağlı ve sadık kalmışlardır. Ancak ne yazık ki bu güzel tablo, özellikle 19. yy’dan itibaren hızlı bir şekilde bozulmaya başlamıştır. Yıllarca aynı topraklarda bir arada kardeşçe yaşayan insanlar, birtakım dış güçlerin oyunları ve Avrupa ülkelerinden ithal edilen bazı çarpık ideolojilerin yıkıcı etkisiyle birbirlerine düşmüşlerdir. Birçok Osmanlı vilayetinde ayaklanmalar başgöstermiş, Türk-İslam ahlakında asla yeri olmayan anarşist, bölücü hareketler ve şiddet içeren eylemler ülkenin dört bir yanına yayılmıştır. Alınan asayiş tedbirleri fayda etmemiş, ahlaki erozyon günden güne daha büyük boyutlara varmıştır. 600 yıllık cihan imparatorluğunun yıkılmasındaki temel faktör de işte bu ahlaki dejenerasyon olmuştur. Ahlaki Bozulmaya Giden Yol Hem yönetici kadroların hem de halkın bir kısmının zaman içinde Türk-İslam ahlakından kopmaya başlamasıyla, üç kıtaya yayılan geniş topraklarda sosyal sorunlar ortaya çıkmıştır. Toplumda öncü rol oynayan kimi kişiler, dini ve manevi değerlerden uzaklaşarak milletin mayasında bulunmayan birtakım sapkın görüşlere meyletmişlerdir. İşte eğilim gösterilen bu sapkın inanışların en başında da Allah’ın varlığını inkar eden materyalizm ve Darwinizm gelmektedir. 18. ve 19. yy’lardaki savaşlarda alınan yenilgiler sonucunda hızla toprak kaybedilmesinin ve devlet hazinesinin fakirleşmesinin önüne geçilebilmesi amacıyla, Osmanlı idarecileri tarafından pek çok farklı çözüm reçetesi ortaya atılmıştır. Ancak ordu yapısının, yönetim teşkilatının ve eğitim sisteminin derhal Avrupa ülkelerindekine benzer hale getirilmesi gerektiği fikri, ileri sürülen çözüm önerilerinin hemen hepsinin ortak noktasıdır. Hakim olan bu görüş neticesinde pek çok genç, Batı tarzı bir eğitim almaları maksadıyla Avrupa ülkelerine gönderilmiştir. Ayrıca Fransa, Almanya gibi ülkelerden eğitici personel ve askeri uzman getirtilmiştir. Hem askeri hem de diğer devlet okullarındaki eğitim müfredatı Avrupa devletlerindekine uygun olarak yeniden düzenlenmiş, pek çok yabancı kitap Osmanlıcaya çevrilmiştir. Elbetteki bu gelişmeler toplum üzerinde olumlu etkiler meydana getirmiştir. Ne var ki milletin birlik ve beraberliğini bozmaya kadar varan oldukça vahim sonuçlar da doğmuştur. Söz konusu gelişmeler neticesinde Osmanlı milleti Allah’ın varlığını inkar eden ideolojilerle ciddi anlamda ilk kez tanışmıştır. 3 Kasım 1839 tarihinde ilan edilen tanzimatla beraber kapıların Batı’ya açılmasıyla, ‘tarihi materyalizm, evolüsyonizm (evrimcilik), diyalektik materyalizm, ateist pan naturalizm (ateist tabiatçılık)’ gibi çarpık fikir akımları Osmanlı İmparatorluğu hudutlarından içeri girmiştir. Darwinizme Aldanan Aydınlar Avrupa’daki aydınlanma felsefesinin etkisinde kalan bazı Osmanlı aydınları, ilk kez Charles Darwin tarafından kapsamlı olarak bilim dünyasının gündemine taşınan ve canlılığın yeryüzünde nasıl ortaya çıktığını ateist bir mantıkla açıklamaya yeltenen evrim teorisini benimsemişlerdir. Baha Tevfik, Memduh Süleyman, Suphi Ethem, Asaf Nef’i, Ahmet Nebil, Beşir Fuat, Rıza Tevfik gibi yazar ve düşünürler Nietzsche, Baron d’Holbach, Diderot, Büchner, Haeckel ve diğer Avrupalı evrimci-materyalist felsefecilere büyük hayranlık duymuşlardır. Adı geçen Osmanlı felsefecileri, gerek bu ateist filozofların kitaplarını tercüme ederek gerekse kendileri bu konularda yazılar yazarak materyalizmin ve Darwinizmin çarpık izahlarını insanlara aktarmışlardır. Osmanlı’nın bilhassa son yıllarında evrimcilik, fikir dünyasında oldukça kabul gören bir akım haline gelmiştir. Şehbenderzâde Ahmet’in, felsefî görüşlerini dile getirdiği "Üniversiteli Gençlerle Bir Konuşma" adlı risâlesinde bu gerçek açıkça görülmektedir. Yazar söz konusu eserinde, "hangi felsefî doktrini seçelim?" şeklinde bir soruyu şöyle cevaplandırmaktadır: ‘Çağımızda üç büyük felsefî meslek vardır. Bunlar: Kritisizm (Her şeye eleştirel gözle bakmak gerektiği inancına dayalı fikir akımı), Pozitivizm (sadece maddi dünyayla ilgilenilmesi gerektiği öngörülen felsefi akım) ve Evolüsyonizm (Evrimcilik)dir. Filozoflar arasında ise materyalizm yaygındır…’ (www.felsefe.info/osmanlida_felsefe.php) Osmanlı’da evrime inanan düşünürlerin büyük çoğunluğu, dünya genelinde olduğu gibi materyalistlerdir. Ancak ne yazık ki, Erzurumlu İbrahim Hakkı gibi bazı din alimleri de bu yanlış akımın etkisi altında kalmışlardır. İbrahim Hakkı, Allah inancı ile evrim teorisinin ters düşmediğini savunmuş ve Yüce Allah’ın canlıları güya evrim mekanizması vesilesiyle yarattığını ileri sürmüştür. Oysa ki, Kuran-ı Kerim’de Allah (cc)’ın dilediği bir şeyi, ‘OL’ emri ile bir anda yarattığı açıkça bildirilmişken bir İslam aliminin evrimci izahları savunmuş olması gerçekten de şaşırtıcı bir durumdur. Ayrıca, evrim teorisinin çarpık mantık örgüsü, canlılığın tesadüfen ortaya çıktığı iddiası ile başlamaktadır. Yani bu teori daha en başından itibaren ateist bir yaklaşıma dayanmaktadır. Böyle bir yanlışlığa düşülmesinin muhtemel nedeni, o dönemdeki teknolojik şartların yetersizliği sebebiyle evrim teorisinin bilimsel bir gerçek zannedilmesi ve ateist bir dünya görüşüne sözde fikri bir temel oluşturması maksadıyla ortaya atıldığının iyi anlaşılmamış olması olabilir. Osmanlı’nın Sonu: Ateist Akımlara Karşı Fikri Mücadele Eksikliği Elbetteki ateist felsefelerin Osmanlı topraklarına giriş yapmış olmasından huzursuzluk duyan samimi alimler de olmuştur. Bu kişiler halkı bilinçlendirmek için, maddenin ezeli ve ebedi olmadığını, her şeyi muhakkak Allah’ın yaratmış olduğunu eserlerinde dile getirmişlerdir. Bu konuya en duyarlı yaklaşanların başında, önceleri bir materyalistken daha sonra İslam ahlakına yönelip ateizme karşı fikri bir mücadele vermiş olan Ahmet Mithat gelmektedir. Ancak bu gibi alimlerin sayısı gittikçe azalmış ve ülke genelinde hızla yayılan materyalizme ve Darwinizme karşı bilhassa yeni yetişen yönetici zümre tarafından oldukça duyarsız kalınmıştır. Böyle bir tehlikeye karşı kayıtsız kalınmış olmasının en önemli nedeni, kuşkusuz, söz konusu idarecilerin önemli bir kısmının da yetişirken bu çarpık fikri akımların tesirinde kalmış olmalarıdır. Halbuki hem aydınlar hem de Osmanlı idarecileri tarafından toplumun manevi değerlerine taban tabana zıt olan ateist akımlara karşı daha en başından fikri bir mücadele verilseydi, Allah’ın izniyle koskoca bir cihan imparatorluğu parçalanıp dağılmazdı. Çünkü böylelikle, Osmanlı’nın her zaman için gerçek gücünü teşkil eden ve milleti birbirine bağlayan Allah’a iman, Hz. Peygamber (sav) sevgisi, din kardeşliği, merhamet, adalet ve sadakat temelleri üzerinde yükselen Türk-İslam ahlakı korunmuş olacaktı. Osmanlı İmparatorluğu'nu sona götüren sürecin hızlanmasında en önemli etken, materyalizm ve Darwinizm gibi ateist akımlara karşı fikri mücadelede yetersiz kalınması olmuştur. Bu kayıtsız yaklaşım neticesinde Türk-İslam ahlakıyla ve toplumun manevi değerleriyle hiçbir şekilde bağdaşmayan ateist akımlar yaşam sahası bulmuş ve bir cihan imparatorluğu olan Osmanlı dağılmıştır. Materyalizm ve Darwinizm İlerleme Değil Yıkım Getirir Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlarında artan Batı hayranlığı neticesinde toplumsal öz değerler önemli ölçüde yitirilmiştir. Aydınlandığını düşünen belirli kesimler, Batı’yı gelişmiş, modern ve ideal model olarak görmüş, her ne pahasına olursa olsun Avrupa toplum yapısının Osmanlı milletine uyarlanması gerektiğine inanmışlardır. Bu görüş doğrultusunda, toplumu güya ilerleteceği düşünülürek, Avrupa’daki etkinliğini sürekli olarak arttıran materyalizm ve Darwinizm felsefeleri ne yazık ki ithal edilmiştir. Allah’ın varlığını inkar ederek bireylerin davranışlarında vicdansızlıktan kaynaklanan bir sorumsuzluğa sebebiyet veren materyalizm ile insanı çatışan bir hayvan olarak nitelendiren Darwinizmin, bir ülkeyi kalkındırmaları ya da bir toplumu ilerletmeleri, açıktır ki imkansızdır. Aksine bu fikir akımlarının asılsız mantıkları, hangi toplumda yaygınlaştırılmaya çalışıldıysa sonuç her zaman için çatışma, savaş, bölünme ve çöküş olmuştur. Nitekim SSCB’de Lenin’in ve Stalin’in, Çin’de Mao Tse Tung’un, Almanya’da Hitler’in, İtalya’da Mussolini’nin, Kamboçya’da Pol Pot’un neden oldukları vahşi uygulamaların ardındaki felsefi dayanaklar materyalizm ve Darwinizm’dir. Bu zalim diktatörler yaptıkları açıklamalarda yahut yazdıkları eserlerde birer materyalist ve Darwinist olduklarını beyan etmişlerdir. Yakın tarihte de, bu çarpık felsefi akımları devletin resmi politikasının önemli bir parçası haline getirmiş olan ve SSCB’nin başını çektiği eski demir perde ülkeleri de bir bir yıkılmıştır. Osmanlı’nın Sonu Günümüze Bir Derstir Materyalizm ve Darwinizm Osmanlı’yı yıkmıştır, bugün de Türk İslam alemi için büyük bir tehlikedir. Manevi olarak bütünleşme çabası içinde olan Türk-İslam dünyasının dağılıp ayrılmaması için, söz konusu zararlı fikri akımlara karşı güçlü bir fikri mücadelenin kesin bir başarı elde edilinceye kadar yürütülmesi gerekmektedir. Türk-İslam aleminin öncülüğünü üstlenmeye namzet olan Ülkemiz, devleti ve milletiyle bir bütün olarak bu çarpık felsefelerin izlerinin toplumsal hayatımızdan silinmesi için yoğun gayret göstermelidir. Çünkü materyalistler ve Darwinistler Osmanlı İmparatorluğu’nun uğradığı sonun bir benzerinin, Allah esirgesin Türkiyemiz’in de başına gelmesini arzu etmektedirler. Bunun içinde halkımızı milli ve manevi konularımızla ve tarihimizle ilgili yanlış bilgilendirme ve yönlendirme yolunu izlemektedirler. Örneğin insanlarımızı, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının gerekçesi olarak, Osmanlı halkının sözde evrim sürecine ayak uyduramamış olduğu hurafesine inandırmaya çalışmaktadırlar. Alman Focus Dergisi’nde 2005 yılının Ocak ayında yayınlanan ‘Türlerin Kökenine Yolculuk’ başlıklı bir makalede bu evrimci hezeyan şöyle dile getirilmiştir: ‘Darwinizm’e karşı olmak, gericilik, tutuculuk, Osmanlı Devleti örneğindeki gibi tarihte elenmiş bir sürü toplumun başına gelen yok oluşun, sizin de başınıza gelmesi anlamındadır.’ (www.focusdergisi.com.tr/bilim/00134/) Materyalist-Darwinistler Ülkemiz’i bölmek için, kendi sapkın öğretilerini insanlarımızın zihnine bir şekilde empoze etme çabasındadırlar. Bu sayede toplum içinde bir şiddet eğilimi oluşmasını, bireylerin asi, bencil, uzlaşmaz bir karaktere bürünerek birbirlerine karşı saldırgan bir tutum sergilemesini sağlamayı arzu etmektedirler. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde faaliyet gösteren ve toprak bütünlüğümüze karşı bir tehdit olan Marksist-Leninist terör örgütü ve uzantıları da materyalist-Darwinistlerin bu amaçları doğrultusunda kullandıkları bir maşadır. Çözüm Kuran Ahlakıdır Ülkemiz’in üzerinde oynanan Darwinist oyunlara karşı milletçe dikkatli olmalı, bilhassa çocuklarımızı Darwinist propagandalara maruz kalmaktan korumalıyız. Ülke genelinde materyalizme karşı bilinçli bir eğitim politikası izlemek, Türk-İslam ahlakımızı en güzel şekilde yaşamak, öz değerlerimize sahip çıkmak ateizmin korkunç sonuçlarından korunabilmenin tek yoludur. Unutmamalıyız ki Osmanlı’nın uğradığı son, günümüz için çok önemli bir derstir. İdeal toplum modelini oluşturmak ancak, Yüce Allah’ın Kuran-ı Kerim’de bildirdiği güzel ahlakın yaşanması ile mümkün olabilir. Bunun dışında bir çare aramak, insan uydurması fikir akımlarından medet ummak insanlarımıza sadece zarar ve ziyan getirir. Bir Kuran ayetinde Yüce Rabbimiz bu konuda bizleri şu şekilde uyarmıştır: …De ki: "Şüphesiz doğru yol, Allah'ın (gösterdiği) yoludur." Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı. (Bakara Suresi, 120) Tarih göstermektedir ki, dini, milli ve manevi değerlerimize toplum olarak ne zaman sahip çıktıysak, devlet olarak her zaman güçlü ve sağlam, millet olarak huzurlu ve mutlu olmuşuzdur. Milletçe yine böyle bir şuur içinde olur ve gerekli azmi gösterirsek, Osmanlı İmparatorluğu zamanında yaşanmış o güzel günlerin daha ihtişamlısı çok kısa zaman içinde Allah’ın izniyle bugün de yaşanacak, Ülkemiz’e bolluk, bereket ve refah gelecektir. www.harunyahya.net <<< detaylı bilgi... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ imtihaninsirri Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2006 Yazar Paylaş Gönderi tarihi: 14 Ağustos , 2006 Bu gerçeklere neden cevap verilmiyor??? Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ciha988 Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2007 bunlar doğru yerden göğe kadar haklısında bunların yanında bir eksik var. ayrıca sosyalizim kominizim dışa bağımlılık özgürlük abartması ve kimin ne olduğunu bilmemesi yıkmıştır. bunları unutmamak lazım Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ delibeto Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 31 Mayıs , 2007 HY'yi hic sevmem, evrimle ilgili bir kac kitabini okuyali 4-5 sene oluyor, gulmekten kirildim diyebilirim... Yaptigi arastirmalar gusel ama herseyi materyalizm ve darvinzme bagliyor, bildigi baska birsey yok gibi... Ayrica kendisinin dinimizle celisen cok soylemi var , Fetullah Hoca tercihimdir... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ FAUST Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 1 Haziran , 2007 Osmanlı nın yıkılmasında çok yönlü etkenler vardır,bunlaran en büyüğü teknolojık gelişmelerden uzak kalınması ve ulemanın farklı bakışlar edınmesıdır.Sonra yazacağım bunları vaktım sınırlı.Güzel bir konu Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ jeune Gönderi tarihi: 2 Haziran , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 2 Haziran , 2007 osmanlı devletını ataturk yıkmıstır.saltanatı halıfelıgı padısahlıgı seyhlerı agalıgı pasalıgı tarıkatı yıkan ataturktur.osmanlıdan gerıye kalan butun ortacag kalıntılarını yıkmıs yerıne her alanda devrım yaparak turkıye cumhurıyetını kurmustur Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ rotorcli Gönderi tarihi: 2 Haziran , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 2 Haziran , 2007 Farklı bi yaklaşım Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 18 Ekim , 2007 Ya bu birz ***** değilmi?? Osmanlı açıkça çağ gerisi kafalar yüzünden (ki bunun da kaynağını arkadaş güzel açıklamış) yıkılmıştır. Bunun neresi tartışılacak ki? Darwin'e Marksizme falan bağlamak düpedüz ******.... Geçin bunlarııı.... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir yersoy Gönderi tarihi: 20 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 20 Ekim , 2007 Yani şunu söylemek istiyorum, Bu konuyu "Osmanlıyı bu yıktı" şekilde tartışmak yerine, "Osmanlı neden yıkıldı" şeklinde tartışmak ve elde ettiğimiz sonuçları günümüz Türkiye'sine uyarlamak daha faydalı olmaz mı? Göreceksiniz ki yıkıcı etken Darwinizm, Marksizm (ya da her ne olursa, bunları savunduğumdan değil) değil, bu tür (zamanın) çağdaş felsefeleri ve daha önemlisi çağdaş bilimi özümseyememek ve takip edememektir (bırakın üretmeyi!). Osmanlı da bunu yapamamıştır. Korkarım aynı zihniyet sayesinde Türkiye de yapamıyor. Ha bir büyük etken de tabii ki dış etkenler: izin vermiyorlar (sömürü adına). Peki biz bunu gerçekleştirmek için ne yapıyoruz??? Hatam varsa affola... Saygılar... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir CYRANO Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2007 Tarihin magazinleştirilmesinden ibaret bir Adnan Hoca yazısı. Osmanlı, Osmanlı-Rus savaşını darwinizm yüzünden kaybetmiştir. Osmanlı ekonomisi materyalizm yüzünden çökmüştür. Osmanlı topraklarını ahlaki çöküntü yüzünden kaybetmiştir Avrupa sanayi devrimini tamamlamışken, ordularını modern silahlar ve tekniklerle donatmışken. Kapitalizme geçerek büyük bir sermaye biriktirmişken. Bu üç kalemdede çağı yüzyıl geriden takip eden bir devletin yıkılışını darwinizmle, ahlaki çöküntüyle açıklamak. Dediğim gibi sadece tarihin magazinleştirilmesinden ibaret. Dünya yeni yüzyıla girerken "matbaayı serbest bırakalımmı yoksa bırakmayalımmı" yı tartışan bir devletmi materyalizm yüzünden yıkıldı. Osmanlı neden yıkıldı. Tüm parçalanan imparatorluklar gibi. Çağın gerisinde kaldığı için. Tanzimat Fermanıyla son kurtarma çabası artık çok geç olduğu için Tıpkı Osmanlı yükselirken, bizansın çağın gerisinde kalması gibi. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir gelincik Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 21 Ekim , 2007 Çok komik bir başlık ve yazı. Osmanlının TÜrk-islam ahlakından ayrılması ile yıkıldığını savunmak ancak tarihi bilmemekle açıklanabilir.Öncelikle Türk kavramı üzerinde durmak istiyorum. Osmanlı da Türkler arap ırkı karşısında aşağılanan bir ırk muamelesi görüyorlardı."Türk" kimliği, yönetimin merkezi olan İstanbul'dan uzak, savaştan savaşa asker toplamak için anımsanan, Anadolu köylerinde kapalı bir kültür içinde dili ve töreleri ile yaşamıştır. Zaman içinde "Türk" yöneticisine o denli yabancılaştırılmış ki, kimi kez "Osmanlı Efendisine Türk' demek hakaret sayılmış", "Türk" sözcüğü, Anadolu köylüleri için kullanılır olmuştur. İstanbul alındıktan sonra, Osmanlı yönetiminde, devletin en yüksek yürütme organları Türke kapalı tutulmuş, devlet adamlarının yetiştirildiği Enderun okullarına Türkler alınmamışlardır. İstanbul'un alınmasından 4. Murat'ın ölümüne dek geçen 187 yıl içinde, devşirmelerden 66, Türk kökenlilerden de 10 kişinin sadrazamlığa atandığını, aynı dönemde devşirmelerin toplam 167 yıl, Türk kökenli sadrazamların da 17 yıl görev yaptığı gerçeği, Türklere yaklaşımı gösteren ayrı bir kanıttır. Padişahlar, yakın korumalarını da hep devşirme (kul-köle) olanlardan seçmişlerdir. Koçu Bey, 4. Murat'a sunduğu risalesinde (küçük kitap) Türkler hakkında şunları yazıyordu: "...mezhebi bilinmeyen şehir oğlanı, Türk, çingene, tatar, kurt, ecnebi, laz, yörük, katırcı, deveci, hamal, ağdacı, yol kesen, yankesici ve diğer çeşitli kimseler..." Abdülhamit'in Araplara ve islamiyete dayanan siyaseti, Türkü, Türkçüleri baş düşman olarak görmekteydi. Onun zamanında "Türküm demek, Türkten söz etmek büyük suçtu". Devletin dayandığı kendi halkına bu denli yabancılaşmasından olsa gerek, Osmanlı Devletinde kamu ile ilgili belgelerde, Türkçe sözcüğe 1876 Anayasasına değin rastlanmadı. Osmanlı yönetiminde Türke yaklaşım o denli aşağılayıcıdır ki, o günlerden kalan aşağıdaki şiir bu yaklaşımı özetlemektedir: "Türk değil mi, Merzifon'un eşeği, Eşek değil, köpekten de aşağı." Osmanlı'nın bu yaklaşımına Türkün verdiği yanıt, bir şiirin dizelerinde şu şekilde yer almıştır: "Şalvarı şaltak Osmanlı Eğeri kaltak Osmanlı Ekmede yok biçmede yok Yemede ortak Osmanlı Hal böyle olunca; hangi Türk-islam kültüründen ayrıldığı için batmış oluyor gibi bir soru da akla geliyor.Herhalde Adnan hoca ,bunları yazarken işin bu boyutu ile hiç ilgilenmemiş. Çağın gerisinde kalması ile ilgili olayları bazı arkadaşlarımız açıkladığı için onları tekrardan yazmak istemiyorum. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ERXAN Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2007 Paylaş Gönderi tarihi: 29 Ekim , 2007 Hayatta hiç bir olayın tek bir nedeni yoktur. Her olay bir kaç nedenin bir araya gelmesi sonucu gerçekleşir. Ama bu nedenlerden ancak biri baskın çıkar ve etkisi belirleyici olur. Osmanlı'nın yıkılması ise biri dış ve diğeri buna bağlı olarak, iç etkenden kaynaklanır. Dış etken Avrupa'nın coğrafi keşiflerle okyanuslara açılması ve Akdeniz'in ve dolayısıyla Osmanlı'nın ticari egemenliğinin gölgelenmesidir. (Çünkü 16 yy. da Osmanlı Akdenizde tek egemendi.) Bu da mali sıkıntaları tetiklemiştir. Buna bağlı olarak da ekonomik gerileme başlamış bu da Anadolu'da başıbozukluğun (Celali isyanları) ve sofuluğun yükselmesine neden olmuştur..Bilimsel/teknik gelişmelerden uzak kalan Osmanlı zamanla çağının gerisine düşmüştür.(Sadece 2 örnek: Matbaanın Avrupa'dan yaklaşık 250 yıl sonra açılması, Takuyiddin'nin açtığı modern rasathanenin yobazların kışkırtmasıyla topa tutulması vs...). Bu durum da Osmanlı devletinin emparyalist ülkelerin kucağına düşmesini hızlandırmıştır....Daha çok şey eklenebilir Osmanlının sonu hakkında, ben kabaca özetledim. Ama Osmanlı'yı 'Materyalizm ve Darwinizm Yıkmıştır !!!' iddiası (saçmalığı) ancak HY da yerini bulur. Hiç bir akademisyen tarihçi bunu ciddiye almaz. 1 Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ kancukuru Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2011 Paylaş Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2011 Sadece Osmanlı değil, Türk tarihi incelenecek olursa, gerileme ve yıkılma nedenlerinin, ekonomik problemlerden başka bir şey olmadığı derhal anlaşılır. Örneğin T.C. nin yıkılmasının nedeni de Marshall Planıdır. Borçlanmak bir ülkeye, yılanın bir camlıyı ısırdıktan sonraki etkiyi yapar. Eli kolu zamanla bağlanır, bir nevi felç olur. Kişisel olarak, yüksek miktarda borç aldığınızı düşünün. Örneğin, 120 Milyon TLcik borçlanırsanız, gider Dubaide krallar gibi yaşarsınız. Aya bile gidebilirsiniz. Ama sonra kanınızı satsanız ödeyemessiniz. Sonu kötü biter. İşin garibi kanını satacak olanlar bu borcun çilesini çekenler olacaktır. Marshall ı unutmayın. Balığa oltasız yemi sadece tabiat sunar. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ kancukuru Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2011 Paylaş Gönderi tarihi: 20 Nisan , 2011 Atatürk vasiyetinde de sanırım bu konuya değiniyor. Bu yüzden birilerinin işine gelmediği için (acaba kimlerin??)açıklanmıyor. Belki de birileri koyunların uyanmasını istemiyordur. Herneyse.. Sakın 5 kuruş dahi olsa borçlanmayın demiştir Atatürk. Bu ülkede hiç kimse aç kalmaz demiştir. Belkide dünyada kim bilir?? (Yurtta sulh olursa, ...) Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ Canraşit Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 Paylaş Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 Yahu, bu HY'ye göre BATI materyalizm ve darwinizm sayesinde sömürgeler yapmış, emperyal olmuş. Fakat, öte yandan yine HY'ye göre, Osmanlı materyalizm ve darwinizm yüzünden yıkılmış. Ne güzel bir kafaymış bu yahu. Acaba, HY bu saydığı akımların ne dediğini, Osmanlı'nın son dönem tarihini vs. doğru kaynaklardan bir defa okumuş, anlamaya çalışmış mıdır ? Ne takıntıymış efendim bu ya ! Saygılar sunarım. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ politika Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 Paylaş Gönderi tarihi: 21 Nisan , 2011 Osmanliciligin, carpiticiliga bu kadar uyum saglamasi ibret vericidir.Osmanli'nin kim ve ne oldugunu bilmeden,nasil yükseldigini,nasil ve neden durakladigini bilmeden ve de neden yikildigini incelemeden bir sosyete falcisinin sözlerini Osmanli'nin yikilma nedeni olarak göstermek gercekten tarih bilmemektir. Matbaayi,icadindan 200 yil sonra o da sartli olarak kabul eden Osmanli,o matbaada sadece Incil ve Tevrat'in basilabilecegini Kuran'in basilamiyacagini sart kosan kafalara sahipti.Osmanli'yi ne materyalizm ve ne de Darwinizm yikmistir,Osmanli'yi yikan dis borclardir,Osmanli'yi yikan saray icindeki kavgalardir.Osmanli'nin borclarini yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ödemistir. 2011 yilindayiz,hala HY'lara,Said Nursi'lere bel baglayan onlari ululastiran kafalar var. saygilarla Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ kutup95 Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2011 Paylaş Gönderi tarihi: 23 Eylül , 2011 bana inandırıcı gelmedi , bu tip şeyler derin konular Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ politika Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2011 Paylaş Gönderi tarihi: 26 Ekim , 2011 Osmanli materyalist olsaydi belki basarili olurdu. Impratorlugun son dönemlerinde,artik bosalan kasalarin borclari ödeyememesi ve üstüne üstlük girilen savaslari kaybetmek Osmanli'yi maddi yönden müthis sarsmaya baslamisti.Memurlarin bile maaslarini ödeyemeyen Osmanli nihayet dis ülkelerden borc almaya mecbur kalmistir,kapitülasyonlarla da Osmanli artik ticaret yapamaz bir konuma düsmüstür. Osmanli'yi ne darwinizm ve ne de materyalizm yikmistir.Osmanli güclü oldugu dönemlerden kalan mirasi koruyamayan bunu har vurup harman savuran bir anlayisla yönetilmistir . saygilarla Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ ebadem Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2012 Paylaş Gönderi tarihi: 10 Nisan , 2012 Tesbip doğru akin şu tepitte yapılması gerek. Osmanlıyı yıkanları neler yıkacak. Onalrıda bizi yıkan lar yıkacak. Ahlaksız ve dinsiz bir toplum ne kadar yaşa bilir ki. İşte bu çöküş için ne yapsalar boş. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ deads Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2013 Paylaş Gönderi tarihi: 21 Kasım , 2013 HY'nin mantıklı bir tane bile mi yazısı olmaz yahu. Zaytung haberleri bile daha ciddiye alınası duruyor. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ politika Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2013 Paylaş Gönderi tarihi: 8 Aralık , 2013 Osmanli'yi materyalizm yikmis,Osmanli'yi Atatürk yikmis,Osmanli'yi Ingiltere yikmis gibi gercekle uzaktan yakindan ilgisi olmayan iddialar.Osmanli kendi kendini yikmistir.Osmanli o günün sartlarina ayak uyduramadigi,zevk-ü sefa icinde yasadigi icin yikilmaya mahkumdu. 1453 Fatih Sultan Mehmet'in Bizans'i fethetmesiyle baslayan dönemde Avrupalilar bos durmadilar.Ve bunun mükafatinida Osmanli'yi yavas yavas hezimete ugratmalarla gördüler.Eger Osmanli elindeki maddi zenginligi Imparatorlugun gelecegi ve güclenmesi icin harcasaydi kolay kolay yikilmazdi.Bugün Avrupa'nin sanayi alalninda mevcut olan imkanlari daha 1500'lü yillardan baslayan calismalarinin sonucudur.Avrupali tüfegi icad ettiginde Osmanli hala ok,mizrak ve kilicla savas veriyordu. Tarihi gercek yönleriyle degilde birtakim duygusal anlatimlarla ögrenmeye kalkarsak tarih ögrenmis olmayiz hikaye ögrenmis oluruz. Bu nedenle Mustafa KEMAL'in ve arkadaslarinin vermis oldugu Kurtulus Savasi cok cok önemlidir.Cünkü o savasla Osmanli'nin elinde kalan son kale Türkiye kurtarilmistir. saygilarla Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Misafir Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2015 Paylaş Gönderi tarihi: 17 Kasım , 2015 Darvinistlerin kendilerine zarar vermeyen zehri Osmanliyi perperisan etmistir ... Bilim maddeyi incelemistir - incelemelidir de Ama bilim hersey maddeden ibarettir demeye basladi(baslattirildi) ve her bireysel dusunce yapisina materyalizm sizmaya basladi .. Parasiz hicbisey olmuyor deyen insanlar para icin herseyi yapabilecek hale geldiler - osmanlida bole bi sorun yoktu Quantum teorisi; evrim teorisinden once hayat bulsaydi batida; Osmanli Amerika gibi bi super guc olucakti cunku 500 yillik tecrubesi cesareti ve Kurandaki hakikatlere dayali olucak bi altyapisi zaten vardi .. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ democrossian Gönderi tarihi: 15 Haziran , 2016 Paylaş Gönderi tarihi: 15 Haziran , 2016 Osmanlıların devşirme yöntemi, tam bir vahşi sömürü biçimidir. Köy köy dolaşıp nerde gürbüz iri yapılı çocuk varsa toplayıp götürmek, hem karşı tarafı güçsüz bırakıyor, hem kendine güç kazandırıyor. Osmanlı savaşları bu şekilde kazanıyordu. Cesaret, kahramanlık, hepsi hikaye... Yok öyle bir şey. Bu devşirme askerlerin evlenmesi yasaktı. Taşınmaz mal edinmeleri yasaktı. O yüzden ne yapacaklar, bir savaş çıksa da gidip istediğimiz kadar tecavüz edip istediğimiz kadar yağma yapsak diye savaş beklerlerdi. İşgal edilen bir beldede üç gün her türlü yağma ve tecavüz tamamen serbest bırakılırdı. Üç günden sonra asayiş sağlanırdı. Hatta Osmanlıda "İstanbul yağmasında mı zengin oldun" diye bir söz bile vardı. Tabii ki İstanbul da üç gün yağmalanmıştır. Kural buydu. Görüldüğü üzere tam bir vahşi sömürgeci düzeni. Tüm ekonomi yağmalamaya, gnimet ve vergilere bağlı. Bu yüzden ne zaman savaş kazanılamadı, Osmanlı çökmüştür. Olay bu... Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Φ democrossian Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2016 Paylaş Gönderi tarihi: 17 Haziran , 2016 Bir Avrupalı, Roma'nın sömürgeci bir imparatorluk olduğunu asla reddetmez, rahatlıkla kabul eder. Elbette gerçek de zaten budur. Ama bir Türk, (büyük çoğunluk olarak) Osmanlı'nın sömürgeci bir imparatorluk olduğunu asla söylemeye yanaşmaz. Ötesinde, şiddetle ve öfkeyle reddeder. Bu da neden Avrupa ileri, biz geriyiz sorusunun yanıtıdır. Alıntı Yoruma sekme Diğer sitelerde paylaş Daha Fazla Paylaşım Siteleri
Önerilen İletiler
Katılın Görüşlerinizi Paylaşın
Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.