Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

SOLCULARIN FORUMU


commandante

Önerilen İletiler

SAMİMİ BİR DİNDAR ATATÜRK

 

Yarım yüzyılı aşkın bir süredir bazı ideolojik çevreler tarafından Türk halkına son derece çarpık bir mantık aşılanmaya çalışıldı. Buna göre, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk, dine karşı, materyalist düşünceyi savunan bir kişiydi. Dahası, dindar olmakla Atatürkçü olmak adeta zıt kavramlardı.

 

Ancak bu çarpık telkin günümüzde etkisini kaybetmiştir. Artık herkes bilmektedir ki bu, kendileri din karşıtı olup, bunu haksız yere Atatürk'e ma lederek, çarpık fikir ve düşüncelerini meşrulaştırmaya çalışan kişi ve çevrelerin başvurduğu klasik bir yöntemdir. Oysa, Atatürk'ün hayatı ve düşünceleri araştırılıp incelendiğinde, materyalist kesimlerin öne sürdükleri bu tür iddiaların bütünüyle gerçek dışı olduğu ortaya çıkar.

 

Gerek Atatürk'ü yakından tanıyan kişilerin aktardıkları bilgiler, gerekse Atatürk'ün

hayatını anlatan güvenilir kaynaklar incelendiğinde, Atatürk'ün materyalist, din karşıtı olmak bir yana, aksine sarsılmaz bir Allah inancına sahip, Kuran'ı Kerim'i kendisine rehber edinmiş samimi bir Müslüman olduğu görülecektir.

 

Atatürk'ün sağlam bir İslam inancına sahip olduğu, çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmalarda da açıkça kendini göstermektedir. Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önderimiz'in yaptığı uygulamaları incelediğimizde de, bunların dinimizin özüne ve Kuran'ı Kerim'de tarif edilenlere uygun olduklarını görürüz.

 

Pek çok kereler hayatını tehlikelere atarak sürdürdüğü mücadelesi sonucunda milyonlarca Müslümanı düşmanın zulüm ve esaretinden kurtarması, camilerin kiliseye dönüştürülme girişimlerine engel olması, düşman ordularına karşı Müslümanların tek cephesini kurması, onlara sahip çıkması, Atatürk'ün dinine, milletine ve tarihine gönülden bağlı bir insan olduğunun en açık göstergelerindendir.

 

Atatürk'ü dinden uzak ve materyalist bir kişi olarak göstermek isteyenler şunu iyi bilmelidirler

ki, Atatürk hayatı boyunca, temelini materyalizmden alan komünizme karşı büyük bir mücadele vermiştir. Bu konuyla ilgili olarak da, 'Şurası unutulmamalıdır ki; Türk aleminin en büyük düşmanı komünistliktir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir.'1 talimatını vermiştir. Ayrıca Atatürk, Türk Ulusu'nun güçlü milli ve dini duygularının, kültürel ve sosyal yapısının, komünizmin ülkemizde yerleşmesine izin vermeyeceğini bildirmiştir:

 

 

Komünizm içtimai bir meseledir. Memleketimizin hali, memleketimizin içtimai şeraiti, dini ve milli ananelerinin kuvvetli, Rusya'daki komünizmin bizce tatbikine müsait olmadığı kanaatini teyit eder bir mahiyettedir. 2

 

 

Bizlere yani Türk Ulusu'na düşen vazife ise Atamızı, onun ilkelerini, fikir ve düşüncelerini en doğru bilgilerle tanımak, halkımıza tanıtmak ve gelecek nesillere aktarmaktır.

 

ATATÜRK'ÜN İSLAMİYETE BAKIŞI

 

Atatürk'e göre, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşünü hazırlayan önemli sebeplerden birisi İslamiyet'ten uzaklaşmaktı:

 

'Türkler' diyor Atatürk, 'İslam oldukları halde, bozulmaya, yoksulluğa, gerilemeye maruz kaldılar; geçmişin batıl alışkanlık ve inançlarıyla İslamiyet'i karıştırdıkları ve bu suretle gerçek İslamiyet'ten uzaklaştıkları için, kendilerini düşmanlarının esiri yaptılar. Gerçek İslam'ın çok yüce, çok kıymetli gerçeklerini olduğu gibi almamakta inatçı bulundular. İşte gerilememizin belli başlı sebeplerini bu nokta teşkil ediyor... 4

 

Evet, Türk insanının yaşadığı din gerçek İslam'dan uzak, hurafeler ve batıl inançlar üzerine kurulu bir dindi. Bu din, Türkiye'yi karanlığa götürüyordu. Bu gidişi durdurmanın tek çaresi vardı: Gerçek İslam'ın halka anlatılması... Yani hurafeleri, batıl inançları içinde barındırmayan, Atatürk'ün, 'akla, fenne, ilme uygun...'5 dediği, dinin özünü teşkil eden Kuran'ın anlatılması gerekiyordu. Atatürk bu amaçla şunları söylüyordu:

 

Türkler, dinlerinin ne olduğunu bilmiyorlar. Bunun için Kuran, Türkçe olmalıdır. 6

 

 

Türk Kuran'ın arkasında koşuyor; fakat onun ne dediğini anlamıyor, içinde neler var bilmiyor ve bilmeden tapınıyor. Benim maksadım; arkasında koştuğu Kitap'ta neler olduğunu Türk anlasın. 7

 

Atatürk, Kuran'a olan bağlılığını onu 'Kitab-ı Ekmel' yani (En Mükemmel Kitap)8 diye tanımlayarak dile getiriyordu. Dolmabahçe Sarayı ve Çankaya Köşkü'ne hafızları çağırtarak sık sık Kuran okutmuş, ayetler üzerinde incelemelerde bulunmuş ve hafızlarla meal ve tefsir konularında fikir alış verişinde bulunmuştu.

 

Atatürk özel sohbetlerinde pek çok kez dindar olmanın gerekliliğinden, Peygamber Efendimiz'in hayatından, Asr-ı Saadet ve Hülefayı Raşidin (dört halife) dönemlerinden, dinimizin yüceliğinden, Allah'ın kudretinden söz etmiştir. İslam Dininin son ve mükemmel din, Peygamberimiz (sav)'in de son peygamber olduğunu her fırsatta vurgulayan Atatürk, ulusuna da dindar olmayı, dinini öğrenmeyi öğütlemiştir.

 

Din eğitiminin öneminin de farkında olan Atatürk, bu eğitimin okullarda verilmesi gerektiğini şu sözleriyle ifade etmiştir:

 

Her fert din ve diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası mekteptir. Fakat nasıl ki her hususta yüksek mektep ve ihtisas sahipleri yetiştirmek lazımsa, dinimizin hakikatini tetkik, tetebbu ilmi ve fenni kudretine sahip olacak güzide ve hakiki ulema yetiştirecek yüksek müesseselere sahip olmalıyız. 9

 

 

Atatürk, dinimizin akıl ve mantığa uygun olduğunu da aşağıdaki sözleriyle belirtmiştir:

 

Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa halkın menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin menfaatine, İslam'ın menfaatine uygunsa kimseye sormayın. O şey dinidir. Eğer bizim dinimiz aklın mantığın uyduğu bir din olmasaydı mükemmel olmazdı, son din olmazdı. 10

 

İslam Dini hakkında bu kadar güzel fikirlere sahip olan ve her ortamda bu düşüncelerini dile getiren Atatürk, açıktır ki Allah'tan korkan, Allah'ın emirlerini elinden geldiği kadar yerine getirmeye çalışan bir Müslümandı.

 

 

Atatürk; Peygamber Efendimizi çok iyi tanımış, onun üstün özelliklerini çeşitli vesilelerle anlatmıştır:

 

O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir; fakat sonuca kadar O, ölümsüzdür. 11

 

Tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat değil, belirten bir ilim olmalıdır. Bu küçük harbte bile askerî dehâsı kadar siyasî görüşüyle de yükselen bir insanı, cezbeli bir derviş gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih çalışmamıza katılamazlar. Hz. Muhammed (sav) bu harb sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralı olmasına bakmayarak, galip düşmanı takibe kalkışmamış olsaydı, bugün yeryüzünde Müslümanlık diye bir varlık görülemezdi. 12

 

'O'nun hak peygamber olduğundan şüphe edenler, şu haritaya baksınlar ve Bedir destanını okusunlar.

 

Hz. Muhammed (sav)'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir'de kazandığı zafer, fani insanların karı değildir; O'nun peygamber olduğunun en kuvvetli işareti işte bu savaştır. 13

 

Atatürk'ün Hz. Muhammed (sav)'e duyulacak sevgiyi tarif ettiği sözleri ise şöyledir:

 

Büyük bir inkılap yapan Hazreti Muhammed (sav)'e karşı beslenilen sevgi, ancak onun ortaya koyduğu fikirleri, esasları korumakla tecelli edebilir.14

 

ATATÜRK'ÜN DİNDAR KİŞİLİĞİ

 

Vefatından bu yana Atatürk hakkında pek çok yazı ve eser kaleme alınmış, konferanslar ve toplantılar düzenlenmiş, çeşitli yorum ve değerlendirmeler yapılmıştır. Şüphesiz Atatürk; tarihin şahit olduğu en büyük komutan ve devlet adamlarından biridir. Bunu tüm dünya kabul etmektedir.

 

Atatürk'ün saydığımız bu özellikleri, aslında onu tanımak için yeterli unsurlardır. Ancak Atatürk'ün, bütün bu üstün özelliklerinin yanı sıra hayatında ve davranışlarında önemli yer tutan, onun sosyal yönünü ve karakterini belirleyen İslam ahlakından kaynaklanan pek çok özelliği bulunmaktadır. Tevazusu, hoşgörüsü, barışçı ve uzlaşmacı kişiliği, duygusallıktan uzak, akılcı yapısı, ahlak anlayışı, dinine karşı olan hassasiyeti, kararlılığı, giyim ve kuşamına, temizlik ve bakımına, sanat ve estetiğe verdiği önemi bunlar arasında sayabiliriz.

 

Sadece TBMM'nin açılışı için hazırlattığı bildiri ya da Balıkesir'de verdiği hutbe bile, tek başına Atatürk'ün dindar kişiliğini gözler önüne sermek için yeterlidir.

 

 

 

 

TBMM'nin Açılış Bildirisi

 

Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920 Cuma günü açılmıştır. Bu açılışın 21 Nisan 1920'de tüm Türkiye'ye gönderilen bildirgesi, bildirgeyi kaleme alan Atatürk'ün samimi dindarlığını açıkça gözler önüne seren tarihi bir belge niteliğindedir:

 

 

1. Allah'ın yardımıyla 23 Nisan Cuma günü, Cuma namazından sonra Ankara'da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.

 

2. Vatanın bağımsızlığı, yüksek halifelik ve saltanat makamının kurtarılması gibi çok önemli vazifeleri olan Meclisin açılış gününü, Cumaya tesadüf ettirmekten maksat, o günün kutsallığından faydalanmak ve açılmadan önce sayın milletvekilleriyle Hacı Bayram Camii'nde Cuma namazı kılmak, Kuran ve namazın nurlarından faydalanmaktır. Namazdan sonra Peygamberimiz (sav)'in sakalı ve sancağı el üstünde olduğu halde Meclis binasına gidilecektir. Camiden buraya kadar olan merasim için Kolordu Komutanlığı'nca özel olarak askeri tertibat alınacaktır.

 

3. O günün kutsallığını güçlendirmek için bugünden başlayarak valiliklerde, vali beyefendinin düzenlemesiyle hatim indirilecek, muhayiri şerif okunacaktır. Hatmin son kısımları Cuma namazından sonra Meclis binası önünde tamamlanacaktır.

 

4. Kutsal ve yaralı vatanımızın her köşesinde aynı biçimde bugünden başlanarak muhari ve hatm-i şerif okutularak Cuma günü ezandan önce selavat verilecek ve hutbede halife padişahımızın adı söylenirken, padişahımızın ve topraklarımızın bir an önce kurtuluşu ve mutluluğa erişmesi için dua edilecektir. Cuma namazı kılındıktan sonra hatim duası yapılarak yüce halifelik ve saltanat makamının ve bütün yurdun kurtulması uğrundaki milli çalışmaların kutsallığı ve milletin her bireyinin kendi temsilcilerinden oluşan Büyük Millet Meclisi'nin vereceği vatan görevlerini yerine getirmesine ilişkin vaazlar verilecektir. Sonunda halife ve padişahımızın, din ve devletimizin, vatan ve milletimizin kurtuluşu, mutluluğu ve bağımsızlığı için dua edilecektir.

 

 

Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi balkonunda milletvekilleriyle birlikte. (11 Ocak 1921)

 

Bu dini ve vatani törenin arkasından camilerden çıkıldıktan sonra bütün yurtta hükümet konaklarına gelinerek Meclisin açılmasından dolayı kutlama yapılacaktır. Her tarafta Cuma namazından önce Mevlid-i Şerif okunacaktır.

 

5. Yüce Allah'tan tam başarı dileriz."

 

Beş maddeden oluşan bu bildirgenin her maddesi Atatürk'ün samimi, dindar kişiliğinin açık birer ifadesidir.

 

Balıkesir Hutbesi

 

 

Atatürk bütün yaşamını cephelerde mücadele etmekle geçirmiş, Kurtuluş Savaşı'na tek başına yön vermiş, Türk Ordusunun başına geçmiş ve büyük bir zafere imza atmış büyük bir komutandır.

Atatürk'ün din konusundaki samimiyetini ve dinine olan bağlılığını ortaya koyan diğer bir tarihi delil de onun çıktığı bir yurt gezisi sırasında Balıkesir'de vermiş olduğu hutbedir. Atatürk, bu hutbeyi, 7 Şubat 1923 tarihinde Zağanos Paşa Camii'nde vermiştir:

 

Ey Millet! Allah birdir. Şanı büyüktür. Allah'ın selameti, atıfeti ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenab-ı Hak tarafından insanlara dini hakikatleri tebliğe, memur ve Resul olmuştur. Koyduğu esas kanunlar cümlemizce malumdur ki, Kuran-ı Azimüşşan'daki ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhunu vermiş olan dinimiz son dindir. Ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, hakikate uymamış olsaydı, bununla diğer İlahi ve tabii kanunlar arasında aykırılıklar olması gerekirdi. Çünkü bütün İlahi kanunları yapan Cenab-ı Hak'tır.

 

Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber mesaisinde iki dara yani iki haneye malik bulunuyordu. Biri kendi hanesi, diğeri Allah'ın evi idi. Millet işlerini Allah'ın evinde yapardı.

 

Efendiler... camiler; ibadet ve itaatle beraber din ve dünya için neler yapmak gerektiğini düşünmek, yani meşveret için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihni, başlı başına faaliyette bulunmak elzemdir.

 

İşte bizim burada din ve dünya için, istikbal ve istiklalimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım. Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum. Milli emelleri, milli iradeyi yalnız bir şahsın düşüncesinden değil, bütün millet fertlerinin arzularının, emellerinin bilinmesi neticesinden çıkarmak gerekir. Binaenaleyh benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.

 

 

... Efendiler! Hutbe demek halka hitap etmek, yani söz söylemek demektir. Hutbenin manası budur. Hutbe denildiği zaman bundan birtakım manalar ve mefhumlar çıkarılmamalıdır. Hutbeyi irad eden hatiptir. Yani söz söyleyen demektir. Biliyoruz ki, Hazreti Peygamber zaman-ı saadetlerinde hutbeyi kendileri verirlerdi.

 

Gerek Peygamber Efendimiz gerekse Hulefayı Raşidin'in hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki, gerek peygamberin gerekse Hulefayı Raşidin'in söylediği şeyler, o günün meseleleridir. O günün askeri, idari, mali, siyasi ve içtimai konularıdır.

 

İslam ümmeti çoğalıp, İslam memleketleri genişlemeye başlayınca, Cenab-ı Peygamber ve Hulefayı Raşidin'in hutbeyi her yerde bizzat kendilerinin irad etmelerine imkan olmadığından halka söylemek istedikleri şeyleri bildirmeye birtakım zevatı memur etmişlerdir. Bunlar herhalde ileri gelenlerin en büyüğü idi.

 

 

 

 

Onlar cami-i şerifte ve meydanlarda ortaya çıkar, halkı aydınlatmak ve doğru yolu göstermek için ne söylemek gerekiyorsa söylerlerdi. Bu tarzın devam edebilmesi için bir şart lazımdı. O da milletin reisi olan zatın halka doğruları söylemesi ve halkı aydınlatması; halkı, umumi ahvalden haberdar etmek son derece ehemmiyetlidir. Çünkü herşey açık söylendiği zaman halkın dimağı faaliyet halinde bulunacak, iyi şeyleri yapacak ve milletin zararına olan şeyleri reddederek, şunun veya bunun arkasından gitmeyecektir...

 

 

Sivas Kongresi sırasında milli teşkilatlanmaya destek olan Sivas Kadısı Hasbi ve Erzincanlı Şeyh Fevzi Efendilerle

Hutbeden maksat, halkın aydınlatılması ve doğru yolun gösterilmesidir. Başka şey değildir. Yüz, iki yüz, hatta bin sene evvelki hutbeleri okumak, insanları cehl ve gaflet içinde bırakmak demektir. Hutbeyi okuyanın her halde halkın kullandığı dili kullanması lazımdır. Geçen sene BMM'de irad ettiğim bir nutukta demiştim ki: 'Minberler halkın dimağları, vicdanları için bir feyz menbaı, bir nur menbaı olmuştur.' Böyle olabilmesi için minberlerde aksedecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması, fenni ve ilmi hakikatlere uygun olması lazımdır. Hatiplerin siyasi, içtimai ve medeni ahvali her gün takip etmeleri zaruridir. Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış telkinler verilmiş olur. Binaenaleyh hutbeler tamamen Türkçe ve zamanın icaplarına uygun olacaktır.15

 

 

Atatürk'ün dindarlığının önemli bir göstergesi de; elbette ki vatanın müdaafası için verdiği mücadelesidir.

 

Atatürk bütün yaşamını cephelerde mücadele etmekle geçirmiş, Kurtuluş Savaşı'na tek başına yön vermiş, Türk Ordusunun başına geçmiş ve büyük bir zafere imza atmış büyük bir komutandır.

 

İslam yurdu olan güzel vatanımızın düşmanın eline geçmemesi için herşeyi göze almış ve yıllarca mücadele etmiştir. Atatürk'ün önderliğinde yürütülen Kurtuluş Savaşı'nı büyük bir inançla gerçekleştiren Türk Milleti'nin tavrı, aşağıdaki Kuran ayetiyle büyük bir uyum içindedir:

 

Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez. (Bakara Suresi, 190)

 

 

 

Atatürk'ün Günlüğünden Bazı Notlar

 

Mücadelesinde destek ve yardımı her zaman Allah'tan isteyen Atatürk, her fırsatta Kuran okutup dua etmeye önem vermiştir. Üstelik bu konuyla ilgili deliller Atatürk'ün kendi el yazısıyladır. Gençliğinden itibaren günlük tutma alışkanlığı olan ve bu alışkanlığını Büyük Taarruz döneminde de sürdüren Atatürk'ün notları, bize onun samimi inancını gösteren önemli delillerdendir. Aşağıda Atatürk'ün günlüğünden konumuzla ilgili bazı bölümleri aktarıyoruz :

 

 

Mücadelesinde destek ve yardımı her zaman Allah'tan isteyen Atatürk, her fırsatta Kuran okutup dua etmeye önem vermiştir. Resimde ordularımızın muzafferiyeti için TBMMönünde Abdullah Azmi Efendi tarafından okunan dua görülüyor. (28 Mayıs 1922)

9 Mart 1922, Perşembe - Sivrihisar

 

Saat 8'e doğru (akşam) İsmet Paşa geldi. Evvela yemek. Yemekten sonra 10 Mart için program kararlaştırıldı. Siyasi durum hakkında... bilgi verdim. Ondan sonra hafıza Kur'an okuttuk.

 

10 Mart 1922, Cuma - Aziziye

 

Saat 5 (akşam) Aziziye, yorgunluk hissettim... Bir saat kadar uyudum. Sonra vücudumu süngerle sildim. Yeterli istirahat etmiştim. İsmet, Yakup Şevki ve Selahattin Paşalar gelmişlerdi. Beraber yemek yedik. Bazı telgraflar gelmişti, gördüm. Hafıza Kur'an okuttum. Saat 10'da gittiler. Benim notları yazıyorum. Biraz kitap okuduktan sonra yatacağım. Yarınki planımız üç tümenin teftişidir.

 

17 Mart Cuma - Akşehir

 

Tayyare bölüğünü teftiş. Fazıl Bey ve diğer bir pilot uçtu. Fransızlardan alınan 14 tayyare Adana'ya gelmişti... İki tayyare uçurmak istedik. Motorları işletmek güç oldu. Biri uçabildi.

 

Karargaha dönüş. Saat 8'e kadar yalnız kaldım. Mustafa Abdülhalik Bey geldi. Hafıza Kur'an okuttuk. İsmet Paşa da geldi. Yemekten sonra gittiler.

 

 

Ankara Vilayet Konağı kapısının önünde Nevşehirli Hasan Fehmi Efendi tarafından yapılan duayı dinlerken (27 Aralık 1919)

TBMM önünde Ramazan Bayramı münasebetiyle ordularımızın başarısı için yapılan dua ve bayram merasimi (6 Mayıs 1920)

 

20 Mart Pazartesi-Akşehir

 

Müdafaa-i Hukuk heyeti, İhsan, Fahrettin Paşalar geldi.

 

İhsan Paşa (Ali İhsan Sabis) şikayet etti. Haksızdır. Açık konuştum. Otomobille gezdim. İsmet Paşa'ya gittim. Beraber bize geldik. Fahrettin (Altay) Paşa ve kurmayını yemeğe davet etmiştim. Hafıza Kur'an okuttuk.

 

24 Mart Cuma - Akşehir

 

Mütareke teklifini Celal Bey bildirdi. Cuma namazında hafız Ulucami'de mevlüt okudu... Gece yarısından sonra saat 5'e (sabah) kadar Ankara'da Bakanlar Kurulu ile görüşme yaptım..."16

 

Atatürk Çanakkale Savaşı'nın başarıya ulaşmasının

nedeni olarak Allah'a ve dine olan

bağlılığı göstermektedir

 

Çanakkale muharebelerinde Atatürk'ün emrinde çarpışan, daha sonra Atatürk Anafartalar Grup Komutanı olunca onun yerine 19. Tümen Komutanı olan Albay Şefik Aker, tarihi bir anısını şöyle anlatır:

 

8/9 Ağustos (1915) gecesi bana 19. Fırka Komutanlığı'nı teslim edip Anafartalar Grubu Komutanlığı'na idareye giderken, Atatürk benim sol yanımda idi. Ağzından çıkan bir fısıltı dikkatimi çekti. O'nun selamet ve başarı için Allah'a fısıltı ile niyazda bulunduğunu görmüş ve anlamıştım. 17

 

 

Anafartalar Grubu Komutanı Atatürk muharebe arkadaşlarıyla.

Atatürk'ün bu güzel tavrı, 'Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, ondan sonra size yardım edecek kimdir? Öyleyse müminler yalnızca Allah'a tevekkül etsinler.' (Al-i İmran Suresi, 160) ayetinde tarif edilen mümin karakterinin güzel bir örneğidir.

 

Çanakkale Savaşı sırasında kahraman ordumuzun da manevi gücüyle ayakta kaldığını gören Atatürk, askerlerimizin kararlılıklarını şöyle belirtmiştir:

 

Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir fütur (yılgınlık) bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kuran'ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler, kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren, şaşılacak ve övülecek bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesi'ni kazandıran bu yüksek ruhtur. 18

 

Bu iman vesilesiyledir ki, Türk Ordusu Çanakkale'de 250 bin şehit vermesine rağmen en ufak bir gerileme ve sarsılma göstermeden kahramanca mücadele etmiştir. Çanakkale'de şehit ve gazi olan askerlerimizin bu üstün ahlakı, aşağıdaki Kuran ayetinin de bir tecellisidir:

 

Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman, dayanıklık gösterin ve Allah'ı çokca zikredin. Ki kurtuluş (felah) bulasınız. (Enfal Suresi, 45)

 

 

Allah'tan başkasından korkmayan ve şehit olmayı en yüksek mertebe kabul eden Atamız, aynı duyguları ordumuza da aşılamıştır. Üstte Büyük Taarruz'a hazırlanan askeri birliklerin TBMM önündeki geçit töreni görülüyor.

 

Atatürk de, şehadeti ve gaziliği en büyük onur ve en yüce makam bilen kahraman Türk Ordusuna şu sözlerle hitap etmiştir:

 

Türk Ordusu! Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Kanaatinle, imanınla, itaatinle hiçbir korkunun yıldırmadığı demir gibi temiz kalbinle düşmanı sonunda alt eden büyük gayretin için gönül borcumu ve teşekkürümü söylemeyi kendime aziz bir borç bilirim. 19

 

Allah'tan başkasından korkmayan ve şehit olmayı en yüksek mertebe kabul eden Atamız, aynı duyguları ordumuza da aşılamıştır. Bir Kuran ayetinde iman edenlerin bu güzel özelliklerine şöyle dikkat çekilir:

 

Atatürk'ün İslam'da Vicdan Özgürlüğü

Konusundaki Yorumu

 

İslamiyet insanları din ahlakına uymaya çağırır. Kabul edenin mükafatı veya kabul etmeyenin cezası Allah katındadır. Müslümanlara bu konuda düşen görev, sadece insanları Allah yoluna çağırmaktır. Uyup uymamak kişinin kendi seçimidir. Atatürk'ün bu konuyla ilgili olan şu sözleri, Kuran ahlakına tamamen uymaktadır:

 

Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz, dine saygı gösteririz. Düşünce ve tefekküre muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasde ve fiile dayanan taassupkar hareketlerden sakınıyoruz. 20

 

İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur.

 

Atatürk'ün söz konusu laiklik tarifi İslam'ın ruhuna ve amacına tamamen uygundur. Kuran-ı Kerim'de, bir kimsenin dini kabul etmesinin kendi kararı olacağı, dini kabul etmezse bunun için kendisine zorlama yapılamayacağı şöyle bildirilir:

 

Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 256)

 

 

 

Bilime Verdiği Önem

 

Atatürk'ün önem verdiği ve savunduğu kavramların dinimizle olan uyumunu hemen her alanda görmek mümkündür. Atatürk'ün bilim konusundaki yaklaşımı bunun bir başka örneğidir. Atatürk, "İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur"derken 21, aslında Peygamberimiz (sav)'in asırlar öncesinde söylediği "ilim Çin'de bile olsa alınız" buyruğuyla tamamen paralel bir prensip ortaya koymuştur.

 

 

Atatürk, dünya çapında yabancı bilim adamlarının katıldığı milletlerarası toplantılara katılırdı. Yukarıda bu şahsiyetlerle bir sohbet sırasında görülüyor. Karşısındaki hanım, manevi kızlarından Prof. Dr. Afet İnan, yanındaki de onun hocası İsviçreli Tarih Profesörü Eugene Piccard'dır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

  • Cevaplar 131
  • Tarih
  • Son Cevap

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

Bu Başlıkta En Çok Gönderenler

İslam'da bilime verilen önem Kuran'da açıkça belirtilmektedir. Kuran ayetlerinde Allah; insanları düşünmeye, incelemeye ve araştırmaya çağırır. Bir ayette şöyle buyrulur:

 

Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)

 

Gerek gökyüzü, gerek yeryüzü, gerekse bu ikisi arasında yaşayan canlılara baktığımızda her birinin kendilerini var eden Yaratıcı'nın varlığını tasdik ettiğini görürüz. Evreni ve içindeki tüm varlıkları incelemenin ve Allah'ın yaratmasındaki sanatı keşfedip insanlığa açıklamanın yolu "bilim"dir. Dolayısıyla İslam Dini, bilimi Allah'ın yaratışındaki detaylara ulaşmada bir yol olarak benimser ve bu nedenle bilimi teşvik eder. Atatürk'ün bilime verdiği önem, bu manada anlaşılmalıdır.

 

 

 

Atatürk'ün Kuran Ahlakına Uygun Kişiliği

 

Atatürk'ü, askeri dehasının ve devlet adamı vasfının yanısıra insan olarak da ön plana çıkartan birçok önemli özelliği vardır. Bu özellikler incelendiğinde ise; Atatürk'ün ahlakının Kuran ahlakına pek çok yönüyle mutabık olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Atatürk'ün yakın arkadaşı, TBMM'nin Gaziantep vekili Kılıç Ali Paşa, Atatürk'ün müşfik, anlayışlı ve kibar kişiliğini şöyle özetlemiştir:

 

Atatürk, çok müşfik, çok ince, çok vefakar bir adamdı. Vefasızlara, vefasızlıklara karşı son derece gücenir ve üzüntü duyardı. Yakınlarının, sevdiklerinin hususi, hatta ailevi dertlerini dinler, adeta bir baba şefkatiyle onlara çareler arar, onları teselli ederdi. İnsan onun huzuruna çıkarak dertlerini döktükten sonra rahatlar, kalbi huzur dolarak büyük bir ferahlık içinde yanından çıkardı. 22

 

 

 

İnsanları sabırla dinleyip, sorunlarının çözümüne yardımcı olması ve karşılık beklemeden iyilikte bulunması Atatürk'ün Kuran ahlakına uygun kişiliğinin birer yansımasıdır. Resimde Atatürk, bir seyahati esnasında yaşlı bir hanımın derdini dinlerken görülüyor.

Atatürk; çok sabırlı bir adamdı. Bazen sofrasında, kendisiyle davetlileri arasında, mebuslarla, arkadaşlarıyla mücadele şekline dökülen öyle münakaşalar olurdu ki, onun müsade ve müsamahasından cüret alınarak gösterilen taşkınlıklara sabır ve tahammül gösterebilmek için, ancak ve ancak Mustafa Kemal olmak lazımdı. Bu sabır ve tahammül ona mahsus, ona yakışan bir meziyetti. 23

 

 

Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)

 

 

Atatürk'ün hassasiyetle üzerinde durduğu sabır, Allah'ın uygulamamızı istediği önemli mümin özelliklerindendir. Sabretmenin önemi pek çok Kuran ayetiyle bize bildirilmektedir. Atatürk'ün diğer bazı ahlaki özellikleri ise konuyla ilgili bir eserde şöyle anlatılır:

 

Atatürk iki yüzlü, riyakar, dalkavuk insanlardan hoşlanmazdı. Hiç kimsenin gammazlık etmesine, yahut birbiri aleyhinde dedikodu yapmasına ve bu kabil bayağılıklara müsamaha etmezdi. Böyle bir hal vukua geldiği takdirde, ilk fırsatta o iki insanı yüzleştirirdi. 24

 

 

 

 

Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.

(Bakara Suresi, 164)

 

 

 

Kuran ayetlerini incelediğimizde müminlerin şefkat, merhamet, ince düşünce, vefa, sabır, dürüstlük, hoşgörülü olma ve arkadan konuşmama gibi birçok güzel özelliğe sahip olduklarını görürüz. Bu konularla ilgili ayetlerden bazılarında şöyle buyrulmaktadır:

 

Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden eziyet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır, yumuşak davranandır. (Bakara Suresi, 263)

 

... Öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever. (Al-i İmran Suresi, 134)

 

Yine Atatürk'ün hayatını anlatan kaynaklarda aktarıldığı üzere, "Atatürk, sofrasında dedikodu mevzularının konuşulmasına da asla müsaade etmezdi."25 Atatürk'ün bu tavrı da, Allah'ın insanlardan istediği Kuran ahlakına uygun bir davranış tarzıdır. Bir ayette şöyle buyrulur:

 

Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir. (Hucurat Suresi, 11-12)

 

 

Sofra, Atatürk'ün karar ve düşüncelerinin bir nevi mihrak noktası, müdavimlerinin ise adeta feyz kaynağı idi. Bu nedenle Atatürk'ün sofrasında daima konuklar bulunur, devlet ve kültür sorunları tartışılırdı.

 

Atatürk gerek ailesinden gerekse yetiştiği okullardan Osmanlı kültürünü öğrenmiş ve bu kültürün örnek özelliklerini üzerinde taşımış bir kişiydi. Kendini yetiştirmeye çok önem veren, sürekli okuyan, yeni fikirlere açık, nezih bir kişiliğe sahip olan Atatürk, giyimine dikkat eden, kuvvetli ve zinde bir insandı. Bulunduğu mekanların düzen ve tertibi konusunda da titizlik gösterirdi. Sofra, Atatürk'ün karar ve düşüncelerinin bir nevi mihrak noktası, müdavimlerinin ise adeta feyz kaynağı idi. Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen, Atatürk'ün sofrasını şöyle anlatır:

 

Şu bilinmelidir ki, Gazi Paşa'nın sofrası asla bir işret alemi yeri, bir vakit geçirme, bir zaman öldürme yeri değildi. O, bu sofrayı adeta bir okul haline sokmuştu. Dünya sorunlarının, yurt sorunlarının, ilmin, felsefenin, sanatın, insanlık idealinin ve uygar Türk Ulusu'nun geleceğinin sabahlara kadar tartışıldığı bir okuldu bu sofra... Aydınlıklarla, iyi niyetlerle dolu bir sofra. 26

 

Boş konuşmalardan hiç hoşlanmayan Atatürk, diğer insanların da bu konuya titizlik göstermelerine dikkat ederdi. Bu özelliğin de Kuran'da belirtilen bir mümin vasfı olması dikkat çekicidir. Boş konuşmalar -hiçbir amaca yönelik olmayan, insanları düşünceden, akıldan uzaklaştıran sözler- karşısında müminlerin gösterdikleri asil tavır, Kuran'da şöyle tarif edilir:

 

NASIL BİR MİLLET İSTEMİŞTİR

 

Atatürk'ün dindarlığının kanıtlarını hem kişisel yaşamında hem de konuşma ve söylevlerinde bulmak mümkündür. Sık sık Kuran okutması, Kuran okunduğunda kimi defalar duygulanarak gözlerinin yaşarması, din ve mukaddesatın önemi konusunda samimi yorumlarda bulunması, kişisel yaşamından edindiğimiz ve kendisinin inancını ortaya koyan bulgulardır. Atatürk'ün Türk Milleti'ne kazandırmaya çalıştığı ahlak ve dünya görüşüne baktığımızda da, hurafe ve yanlış geleneklerden arındırılmış, saf ve samimi bir din anlayışı dikkat çeker. Pek çok konuşmasında dinimizi övmüş ve dinin toplum tarafından anlaşılarak yaşanması gerektiğine dikkat çekmiştir. Bu konudaki bazı sözleri şöyledir:

 

… Bizim yüce dinimiz, her Müslüman erkek ve kadına araştırmayı farz kılıyor ve her Müslüman, bu dine bağlananları aydınlatmakla vazifelidir. 44

 

 

Din insanların gıdasıdır. Dinsiz adam boş bir eve benzer. İnsana hüzün verir... Bu dinlerin en sonuncusu elbette en mükemmelidir. İslam Dini hepsinden üstündür. 45

 

Türkler dinlerinin ne olduğunu bilmiyorlar. Bunun için Kuran Türkçe olmalıdır. 46

 

Türk Millet'i daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır, demek istiyorum. Dinime; bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Şuura aykırı, ilerlemeye engel bir şey ihtiva etmiyor. Halbuki Türkiye'ye egemenliğini veren bu Asya milletinin içinde; daha karışık, yapmacık, batıl inançlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu cahiller, bu acizler sırası gelince aydınlanacaklardır. Onlar bu aydınlığı göremezlerse kendilerini mahva mahkum etmişlerdir demektir. Onları kurtaracağız. 47

 

Atatürk'ün söylev ve öğütleri incelendiğinde, Türk Milleti'nden istediği şeylerin Kuran ahlakına uygun meziyetler olduğu görülür: Bilime ve sanata önem vermek, hurafelerden korunmak, akılcı ve çalışkan olmak, temizlik, estetik ve kaliteye önem vermek, yurdunu ve milletini sevmek gibi… Atatürk'ün bu konudaki bakış açısını şu sözleri özetlemektedir:

 

Hangi şey ki; akla, mantığa, toplum yararına uygundur, biliniz ki dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, halkın yararına uygunsa kimseye sormayın. O şey dine uygundur. 48

 

Atatürk dini suistimal etmek isteyen kötü niyetli kimselere karşı halkı her zaman uyarmıştır. Buna meydan

vermemek için pek çok konuşmasında halkımızı dinimizi öğrenmeye çağırmıştır:

 

Bizi yanlış yola sevk eden soysuzlar bilirsiniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşler, sâf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harabeden fenalıklar hep din örtüsü altındaki küfür ve kötülükten gelmiştir. 49

 

 

 

Atatürk Dini Eğitime Büyük Önem Vermiştir

 

Atatürk bir konuşmasında şunları söylemiştir:

 

Bizde ruhbanlık sistemi yoktur. Hepimiz eşitiz ve dinimizin buyruklarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz. Her fert; dinini, diyanetini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da okuldur... Nasıl ki, her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahiplerini yetiştirmek lazım ise, dinimizin gerçek felsefesini tetkik ve bilimsel ve fenni telkin kudretine sahip olacak güzide ve gerçek büyük alimler dahi yetiştirecek yüksek kurumlara malik olmalıyız. 50

 

 

Sivas'ta, eğitim görmek isteyen bir gencin dilekçesini alıp derdini dinlerken

Dinimizin çok üzerinde durduğu konulardan olan bilim ve eğitim Atatürk'ün de en çok önem verdiği kavramlardandır. Peygamberimiz (sav) de bilimle ilgili görüşlerini aşağıdaki hadislerinde açıkça belirtmiştir:

 

"İlim Çin'de de olsa alınız."

 

"Bilim Müslümanın yitiğidir, nerede bulursa oradan alır."

 

"Hikmeti al, herhangi bir kaptan çıkmış olmasının sana zararı olmaz."

 

Bu hadislerin de gösterdiği gibi, bilim ve medeniyet, Allah'ın insanla bahşettiği bir nimettir ve Müslümanlar herhangi bir tutuculuk göstermeden bu nimetleri en etkili şekilde öğrenmeli ve kullanmalıdırlar. Bu açık fikirli yaklaşımı benimseyen Atatürk de, bilim Çin'de bile olsa onu almayı, diğer bir deyişle Türkiye'yi muasır medeniyetler arasına sokmayı en önemli hedef olarak kabul etmiştir:

 

Evlatlarımızı o suretle talim ve terbiye etmeliyiz, onlara o suretle ilim ve irfan vermeliyiz ki, ticaret, ziraat ve sanat aleminde ve bütün bunların faaliyet sahalarında faydalı olsunlar, ameli bir uzuv olsunlar. Binaenaleyh maarif programımız, gerek ilk tahsilde, gerek orta tahsilde verilecek bütün şeyler bu görüşe göre olmalıdır.

 

Atatürk, okulların toplum hayatındaki önemiyle ilgili olarak da şunları dile getirmiştir:

 

Mektep namını hep beraber hürmetle, tazimle zikredelim. Mektep genç dimağlara, insanlığa saygıyı, millet ve memlekete sevgiyi, istiklalin şerefini öğretir. İstiklal tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için takibi uygun olan en salim yolu belletir. Memleket ve milleti kurtarmaya çalışanların aynı zamanda mesleklerinde namuskar mütehassıs ve birer alim olmaları lazımdır. Bunu temin eden mekteptir. 52

 

'Hutbeden maksat, halkın aydınlatılması ve halka yol göstermektir'53 diyen Atatürk aydın, hem çağdaş medeniyeti özümsemiş, hem de dinine samimiyetle bağlı bir millet istemiştir. Onun gerçek amacı ve bizlere bıraktığı miras budur.

 

YAKINLARININ DİLİNDEN

 

Yakınlarının, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk hakkında anlattıkları onun dine olan samimi bağlılığını bizlere gösteren en güzel örneklerdendir.

 

Rönesans dergisinin Şubat 1991 sayısında, Ata'nın yakınlarıyla yapılan ropörtajlara yer verilmiştir. Yakınları Atatürk'ün dindar kişiliğini şöyle anlatmışlardır:

 

 

Atatürk manevi kızlarından Ülkü'yü çok seviyor ve onunla gezmekten büyük zevk alıyordu.

 

Ülkü Şüküllüoğlu (Manevi Kızı)

 

Annemi Zübeyde Hanım büyütmüştür. Onun anneme anlattığı bir anıyı aktarayım; Atatürk, 25 Ağustos'ta Kocatepe'ye çıktığı zaman orada şöyle dua ediyor: "Allah'ım, senin bana verdiğin fikir ve zekayla ben bütün planlarımı gerçekleştirdim. Bundan sonrası artık senin mukadderatın…"

 

O, Allah'ına inanan bir insandı. Paşa, Ramazan'da Dolmabahçe'de veya Çankaya'da olduğunda anneme, 'Vasfiye, oruç tutuyor musun?' diye sorar, annem "tutuyorum"dediğinde de çok memnun kalırmış. Bana hastalandığımda dua ettirirdi, kendisi de ederdi. Çok iyi hatırlıyorum; paratifo geçiriyordum, çok üzülmüş ve beni kurtarması için Allah'a dua etmiş.

 

 

Annesi Zübeyde Hanım da çok dindarmış. Anneme daha yedi yaşındayken Kuran dersleri aldırmaya başlamış. Kız kardeşi Makbule Hanım'ın da namazını devamlı kıldığını biliyorum.

 

 

 

Safiye Ayla

 

 

Atatürk manevi kızlarından Ülkü'yü çok seviyor ve onunla gezmekten büyük zevk alıyordu.

Annesi Zübeyde Hanım da, ablası Makbule Hanım da çok dindar insanlardı, namaz kılarlardı. Atatürk, tam dindar, Müslüman bir aile ortamında yetişti.

 

Atatürk de dindar bir insandı. Çok beğendiği Hafız Yaşar vardır. O Kuran okurken gözlerinden yaşlar boşanırdı. Hatta bütün hocaları toplayıp, ayetleri okuyup izah ederek incelemeler yapardı. Bana 'Allah'ın sana verdiği bu lütfu unutma ve bununla şımarma, mütevazı ol, daima Allah'a şükret.' derdi. Kendisine "Paşam sen şunu yaptın, sen bunu yaptın' diyenlere de 'Bana Allah yardım etti, ben talihli bir insanım.' derdi.

 

 

 

Vasfi Rıza Zobu

 

Peygamber (sav)'e çok hürmet ederdi. Peygamber (sav)'in çok sağlıklı bir muhakemeye vakıf olduğuna kaniydi. Bir gece Hz. Peygamber (sav)'in askeri dehasından bahsediyordu...

 

Onun dine, fikre karşı saygılı bir kişiliği vardı. Kuran'a çok hürmeti vardı. Yanında üç hafız vardı; Hafız Yaşar, Hafız Hüseyin ve Hafız Mehmet. Ben o hafızları onun yanında, Çankaya'da tanıdım. Saygıyla dinlerdi. Onun karşı olduğu, yobazlardı.

 

 

 

Cemal Kutay

 

 

Cemal Kutay

Dünyada Atatürk kadar İslam Dinini mana ve mefhumuyla kavramış ve onu aslına iade etmek için büyük kavga yapmış başka bir insan yoktur.

 

Mustafa Kemal, 1300 sene sonra Hz. Muhammed (sav)'in ruhunu şadedecek esasları getirmiştir. Mustafa Kemal'e 'dinsiz' diyenler Allah'tan utansınlar. Bugün secdeyi Rahman'a alın koyabiliyorlarsa bu, onun sayesindedir. Bugün en geçerli olan meallerden ikisi Ömer Rıza Doğrul ve Ahmet Hamdi Akseki mealleridir. İkisini de Mustafa Kemal yaptırmıştır. O'nun ismini kullananları affetmezdi; 'O büyük adama layık olamazsa ne olacak?' derdi.

 

Cemal Kutay şöyle bir olayı da aktarıyor;

 

Bir gün Ertuğrul Yatı'nda ressam İbrahim Çallı Ata'nın yanındadır. 'Şu renkleri tuale almak mümkün müdür?' der. Çallı; 'Tabii, Gazi Hazretleri' diye cevap verir. 'Demek ki siz bu renkleri alabiliyorsunuz' diye tekrarlar Gazi. Çallı; 'Deneyelim ve görelim' der. Ayrılacağı zaman Atatürk, Cevat Abbas'a şunları söyler: 'Söyleyin bu adama bir daha gelmesin. Ne zaman ki haddini bilir, Allah'la boy

ölçüşmeye kalkışmaz. Sıraya girer kul olarak, bunu da ispat eden bir eserle gelir, ben o zaman onun affedilmesine şahitlik ederim.'

 

 

 

Füreyya Koral (Kılıç Ali'nin İlk Eşi)

 

Laikti. Laiklik, dinsizlik değildir. O inançlıydı. Namazını bilmiyorum, ama ilk meclis zamanı kıldığını duymuştum. Kuran'ın Türkçeye çevrilmesi, dinin anlaşılmasına vesile olan büyük bir hizmettir. O, dinin politika aracı olarak kullanılmasına ve istismarına karşıydı. Ve buna hiçbir zaman izin vermedi.

 

Sabiha Gökçen (Manevi Kızı)

 

Bir sabah, Ata'nın elini öpmek üzere yanına girdim. İşleri ile meşguldu. Bir süre ayakta bekledim, birden derin bir iç geçirdi ve 'Allah' dedi. (O bunu sık sık tekrarlardı.)

 

Atatürk hakkında evvelce çok şeyler duymuştum, bu tesirle olacak, bir hayli şaşırdım. O'nun ağzından Allah kelimesini duymak beni şaşırtmış ve heyecanlandırmıştı.

 

Ata'nın yüzüne şaşkın bir şekilde bakmış olacağım ki; 'Sen dindar mısın?' diye sordu. Ben de ailemden aldığım din terbiyesiyle 'Evet, dindarım' dedim ve bu cevabımı nasıl karşılayacağını anlamak için ürkek ürkek yüzüne baktım. Cevabım hoşuna gitmişti. 'Çok iyi… Allah büyük bir kuvvettir. O'na daima inanmak lazımdır.' dedi ve bu konuda uzun uzun izahat verdi. Ben de o zaman anladım ki, Atatürk hakkında söylenenlerin aslı yoktur ve Ata bütün söylenenlerin hilafına dindar bir insandır.

 

Atatürk, 'gericilik' olarak tanımlanan tehlikenin dinin kendisinden değil, dine sokulan hurafelerden, batıl inanışlardan ve çarpık yorumlardan kaynaklandığını görmüş ve bunları dinden temizlemek için çaba göstermiştir.

 

Cemal Kutay şöyle bir olayı da aktarıyor;

 

Bir gün Ertuğrul Yatı'nda ressam İbrahim Çallı Ata'nın yanındadır. 'Şu renkleri tuale almak mümkün müdür?' der. Çallı; 'Tabii, Gazi Hazretleri' diye cevap verir. 'Demek ki siz bu renkleri alabiliyorsunuz' diye tekrarlar Gazi. Çallı; 'Deneyelim ve görelim' der. Ayrılacağı zaman Atatürk, Cevat Abbas'a şunları söyler: 'Söyleyin bu adama bir daha gelmesin. Ne zaman ki haddini bilir, Allah'la boy

ölçüşmeye kalkışmaz. Sıraya girer kul olarak, bunu da ispat eden bir eserle gelir, ben o zaman onun affedilmesine şahitlik ederim.'

 

Annemi Zübeyde Hanım büyütmüştür. Onun anneme anlattığı bir anıyı aktarayım; Atatürk, 25 Ağustos'ta Kocatepe'ye çıktığı zaman orada şöyle dua ediyor: "Allah'ım, senin bana verdiğin fikir ve zekayla ben bütün planlarımı gerçekleştirdim. Bundan sonrası artık senin mukadderatın…"

 

… Bizim yüce dinimiz, her Müslüman erkek ve kadına araştırmayı farz kılıyor ve her Müslüman, bu dine bağlananları aydınlatmakla vazifelidir.44

Din insanların gıdasıdır. Dinsiz adam boş bir eve benzer. İnsana hüzün verir... Bu dinlerin en sonuncusu elbette en mükemmelidir. İslam Dini hepsinden üstündür. 45

Türkler dinlerinin ne olduğunu bilmiyorlar. Bunun için Kuran Türkçe olmalıdır. 46

Türk Millet'i daha dindar olmalıdır. Yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır, demek istiyorum. Dinime; bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam, buna da öyle inanıyorum. Şuura aykırı, ilerlemeye engel bir şey ihtiva etmiyor. Halbuki Türkiye'ye egemenliğini veren bu Asya milletinin içinde; daha karışık, yapmacık, batıl inançlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu cahiller, bu acizler sırası gelince aydınlanacaklardır. Onlar bu aydınlığı göremezlerse kendilerini mahva mahkum etmişlerdir demektir. Onları kurtaracağız. 47

Hangi şey ki; akla, mantığa, toplum yararına uygundur, biliniz ki dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, halkın yararına uygunsa kimseye sormayın. O şey dine uygundur. 48

Bizi yanlış yola sevk eden soysuzlar bilirsiniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşler, sâf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harabeden fenalıklar hep din örtüsü altındaki küfür ve kötülükten gelmiştir. 49

Mektep namını hep beraber hürmetle, tazimle zikredelim. Mektep genç dimağlara, insanlığa saygıyı, millet ve memlekete sevgiyi, istiklalin şerefini öğretir. İstiklal tehlikeye düştüğü zaman onu kurtarmak için takibi uygun olan en salim yolu belletir. Memleket ve milleti kurtarmaya çalışanların aynı zamanda mesleklerinde namuskar mütehassıs ve birer alim olmaları lazımdır. Bunu temin eden mekteptir. 52

'Hutbeden maksat, halkın aydınlatılması ve halka yol göstermektir'53

1. Allah'ın yardımıyla 23 Nisan Cuma günü, Cuma namazından sonra Ankara'da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.

2. Vatanın bağımsızlığı, yüksek halifelik ve saltanat makamının kurtarılması gibi çok önemli vazifeleri olan Meclisin açılış gününü, Cumaya tesadüf ettirmekten maksat, o günün kutsallığından faydalanmak ve açılmadan önce sayın milletvekilleriyle Hacı Bayram Camii'nde Cuma namazı kılmak, Kuran ve namazın nurlarından faydalanmaktır. Namazdan sonra Peygamberimiz (sav)'in sakalı ve sancağı el üstünde olduğu halde Meclis binasına gidilecektir. Camiden buraya kadar olan merasim için Kolordu Komutanlığı'nca özel olarak askeri tertibat alınacaktır.

3. O günün kutsallığını güçlendirmek için bugünden başlayarak valiliklerde, vali beyefendinin düzenlemesiyle hatim indirilecek, muhayiri şerif okunacaktır. Hatmin son kısımları Cuma namazından sonra Meclis binası önünde tamamlanacaktır.

... Halbuki Elhamdülillah, hepimiz Müslümanız, hepimiz dindarız....'

(16 Mart 1923, Adana Türk Ocağı, esnaf ve sanatkarlarla toplantı)

Saat 8'e doğru (akşam) İsmet Paşa geldi. Evvela yemek. Yemekten sonra 10 Mart için program kararlaştırıldı. Siyasi durum hakkında... bilgi verdim. Ondan sonra hafıza Kur'an okuttuk.

8/9 Ağustos (1915) gecesi bana 19. Fırka Komutanlığı'nı teslim edip Anafartalar Grubu Komutanlığı'na idareye giderken, Atatürk benim sol yanımda idi. Ağzından çıkan bir fısıltı dikkatimi çekti. O'nun selamet ve başarı için Allah'a fısıltı ile niyazda bulunduğunu görmüş ve anlamıştım. 17

Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz, dine saygı gösteririz. Düşünce ve tefekküre muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasde ve fiile dayanan taassupkar hareketlerden sakınıyoruz. 20

İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her millet ferdinin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur.

'Milletimiz din gibi kuvvetli bir fazilete sahiptir. Bu fazileti hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz' 3

'Türkler' diyor Atatürk, 'İslam oldukları halde, bozulmaya, yoksulluğa, gerilemeye maruz kaldılar; geçmişin batıl alışkanlık ve inançlarıyla İslamiyet'i karıştırdıkları ve bu suretle gerçek İslamiyet'ten uzaklaştıkları için, kendilerini düşmanlarının esiri yaptılar. Gerçek İslam'ın çok yüce, çok kıymetli gerçeklerini olduğu gibi almamakta inatçı bulundular. İşte gerilememizin belli başlı sebeplerini bu nokta teşkil ediyor... 4

Hz. Muhammed (sav)'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir'de kazandığı zafer, fani insanların karı değildir; O'nun peygamber olduğunun en kuvvetli işareti işte bu savaştır. 13

İslam Dininin son ve mükemmel din, Peygamberimiz (sav)'in de son peygamber olduğunu her fırsatta vurgulayan Atatürk, ulusuna da dindar olmayı, dinini öğrenmeyi öğütlemiştir.

Komünizm içtimai bir meseledir. Memleketimizin hali, memleketimizin içtimai şeraiti, dini ve milli ananelerinin kuvvetli, Rusya'daki komünizmin bizce tatbikine müsait olmadığı kanaatini teyit eder bir mahiyettedir. 2

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kaynaklar:

1 Faruk Şükrü Yersel, Eskişehir Gazetesi, 1926

2 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. III, 2. Baskı, s. 20

3 Atatürk SD; II, s. 66-67

4 Sadi Borak, Atatürk ve Din, s. 36-37 ( Rönesans,Aralık 1991, s. 61)

5 İzmir, 3 Şubat 1923, Atatürk Diyor ki, Varlık Yayınları, s. 46

6 Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, 1977 (A. Gürtaş, s. 41)

7 Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi 1-5, İstanbul 1977 (A. Gürtaş, s. 41)

8 Prof. Enver Ziya Karal, Atatürk'ten Düşünceler, İş Bankası Yayınları,1969 (A. Gürtaş, s. 39)

9 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c. 2, s. 86 (Atatürk'ün Düşünce Yapısı, G.Tüfekçi, s. 117)"

10 Atatürk'ün S.D. II, 1923, s. 127

11 Dr. Utkan Kocatürk, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri (Atatürk ve Din Eğitimi, A. Gürtaş, s. 26)

12 Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 100, 1945, s. 3

13 Hakikati Tasvir, "Ş. Günaltay'ın Anıları"( A. Gürtaş, s. 26)

14 Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi, sayı 100, s. 4

15 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 93

16 Ali Mithat İnan, Atatürk'ün Not Defterleri, Gündoğan Yayınları, Ankara, 1996, s. 122-127, Ek 10, 11, 12, 13

17 İsmet Görgülü, Sesli Belgelerden M. Kemal Atatürk; Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, sayı 11, 1988

18 Atatürk'ten Seçme Sözler, Derleyen: Cihat İmer, Remzi Kitabevi, 1989, s. 136)

19 Atatürk'ten Seçme Sözler, Derleyen: Cihat İmer, Remzi Kitabevi, 1989, s. 138)

20 Sadi Borak, Atatürk ve Din, 1962 (A. Gürtaş, s. 34)

21 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s. 44

22 Atatürk'ün Hususiyetleri, s. 71

23 Atatürk'ün Hususiyetleri, s. 72

24 Atatürk'ün Hususiyetleri, s. 80

25 Atatürk'ün Hususiyetleri, s.100

26 A44 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. II, s. 144

45 Niyazi Ahmet Banoğlu, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, s. 196

46 Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, 5/1957 (A. Gürtaş, s. 41)

47 Maurice Perno ile yaptığı ropörtaj 11 Şubat 1924 (Atatürk'le Konuşmalar, Cumhuriyet Gazetesi eki, s. 111

48 Atatürk'ün S. D. II, 1923, s. 127

49 Atatürk'ün S.D. II, 1923, s. 127

50 Atatürk'ün SD, c. II, s. 90 (Türk Tarihi TSK ve Atatürkçülük, s. 318)

51 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s. 111

52 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s. 43

53 Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt II, s. 93

tatürk'ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti, Sabiha Gökçen, s. 55

54 S. Arif Terzioğlu, Yazılmayan Yönleriyle Atatürk, s. 88, 89

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Evet arkadaşlar buyrun , bugüne kadar sizi çekmek istedikleri taraf meyilli bir çok sözünü çarpıtarak verdiler , olmayan şeyler uydurdular..İşte size gerçekler , bazı devekuşuna benzeyen arkadaşlarımız gibi hakkında bilgi sahibi olmadığınız konularda tekzip etmeye kalkmayın , işte araştırma işte kaynaklı belgeler.Göreceğiz bakalım bundan sonra maske Atatürkçülermisiniz yoksa gerçek Atatürkçülermisiniz.Buyrun okuyun bir ara.İnsanları bidaha olmadık şeylerle damgalarken dikkatli olun , UCU ATATÜRKEDE DOKUNABİLİR.Daha bir sürü sizi eminim çıldırtacak resimlerde koyardım ama başka arkadaşıma mail yazmam lazım.Onuda sonra ekleriz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O nedenle vasiyeti gereği cenazesi bir cami'de kılınmadı değilmi?...

Geçin bunları geçin sevgili arkadaşım...

Konu çarpıtılarık ve hele hele Mustafa Kemal ATATÜRK gibi bir lideri dini emellerinde kullananları burada şiddetle kınıyorum...

O hiçbir zaman dinsel bir toplumsal yapı düşünmedi aksine şiddetle bunun karşısında durdu... İsteseydi onu da yapardı ama görüyorsnuz ki biz ona inanlar ve onun ilke hedeflerini yüreklerine kazıyanlar hiçbir zaman böyle düşünmüyoruz...

Atatürk kiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiim...

Yobazlar, ulemalar, şeyh'ler ve Dinsel toplum özlemcileri kim...

Anlayın artık; Herşeyde olduğu birtakim kimseler gibi bunu da çarpıtmaya çalışıyorlar ve gerçekten görmek istediğini gören, duymak istediğini duyan ve söylemek istediğni söyleyenlen tarihi mikserler görevlerini gayet güzel yapmışlar anlaşılan...

Atatürk'ümüzün Nutkunu bir de sen oku lütfen...

Bakalım yukarıdakileri doğru bulabilecekmisin, anlamlı kılabilecekmisin ve bunları gerçekten düşüncenle bütünleştirebilecekmisin...

Lütfen bir dene sevgili muzaffer 1905 ve gerçekten kendine ait bir yorum sahibi ol...

Sevgiyle kalın...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

O nedenle vasiyeti gereği cenazesi bir cami'de kılınmadı değilmi?...

Geçin bunları geçin sevgili arkadaşım...

Konu çarpıtılarık ve hele hele Mustafa Kemal ATATÜRK gibi bir lideri dini emellerinde kullananları burada şiddetle kınıyorum...

O hiçbir zaman dinsel bir toplumsal yapı düşünmedi aksine şiddetle bunun karşısında durdu... İsteseydi onu da yapardı ama görüyorsnuz ki biz ona inanlar ve onun ilke hedeflerini yüreklerine kazıyanlar hiçbir zaman böyle düşünmüyoruz...

Atatürk kiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiim...

Yobazlar, ulemalar, şeyh'ler ve Dinsel toplum özlemcileri kim...

Anlayın artık; Herşeyde olduğu birtakim kimseler gibi bunu da çarpıtmaya çalışıyorlar ve gerçekten görmek istediğini gören, duymak istediğini duyan ve söylemek istediğni söyleyenlen tarihi mikserler görevlerini gayet güzel yapmışlar anlaşılan...

Atatürk'ümüzün Nutkunu bir de sen oku lütfen...

Bakalım yukarıdakileri doğru bulabilecekmisin, anlamlı kılabilecekmisin ve bunları gerçekten düşüncenle bütünleştirebilecekmisin...

Lütfen bir dene sevgili muzaffer 1905 ve gerçekten kendine ait bir yorum sahibi ol...

Sevgiyle kalın...

 

 

:clover::clover::clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Cenazesi camide kılınmama vasiyetimi varmışşşş , Allah Allah kim söylüyor bunu Cumhuriyet mi??? o der tabi onun misyonunu kimlere uşaklık yaptıklarını çok iyi biliyoruz , işte böyle , DÜŞMANLARINDA AKLI VARDIR ARKADAŞLAR , din üstünden istismar modası geçti şimdi Atatürk üstünden olanı geldi.Çünkü öyle olursa onun mevkilerini kendi Atatürk'ün deiyimiyle 'uşakları' gelirse ülkülerini tamamlayama çok daha çabuk yaklaşacaklardı..Okuduğunuz gazetelerin ve onların destekledikleri partiler sayesinde size bakarak ne kadarda başarılı oldukları çok net görülüyor..Keşke din nedir , ne söyler neler tavsiye eder bilsende ondan sonra karalamaya kalksan , yada eğer bilseydin veya unutmasaydın gene böyle karalayabilirmiydin , sana söyleyim bu yahudilerin kıyamöete kadar ki misyonudur , islamı karalama kötü gösterme , çünkü onlar şeytanlardan sonra ilahi lanete uğramış ikinci yaratıklardır.

 

DİPNOT , nutuk dersim benim BC geldi bu sene , o derste hocamız konu konu herkese dağıttı onlarda her hafta sırayla anlattı , ama bir farkla, nutuk dersi Atatürkün günlüğü tavsiyeleri şeklinde değil sosyalizm propagandası şeklinde gibi geldi hepimize , yok kanla yapılan devrimler lazımmış , yok Vahdettin hainin tekiymiş , din yobazlık getirirmiş , neleer neler , arkadaşlarım onları anlatırken benim içimde ateşler yanıyordu resmen , ANCAK BU KADAR ÇARPITILABİLİR BİR ESER..ZAMAN Gazetesindede çıktı o çarpıtma Atatürk sözleri ile gerçekleri belgeleriyle bu işin gerçek ehlinin ağzıyla , GENELLİKLE İŞÇİ PARTİLİLERDEN KAYNAKLANDIĞINIDA ORTAYA ÇIKARILDI , Örnek ADD.Neden çünkü şöyle herkesin çok sevdiği bağlandığı kopruduğu bir isim lazımdı..Yahudilerde Hz Musa için o az materyalist , çok komunist bir insandı dedikleri gibi..

 

Dipnot ve diğer forumdaşlarım , 80 yıl önceki şablonu artık ne olur bırakın , o devirde fen ve tekniğe karşı olanlar , kuvayi milliyeye katılanlara haindir diyen cahil ulema takımı gideli çok oldu..Yerine bilim olimpiyatlarında her sene içinde altında olan madalyalar toplayan kolejler açıldı , üniversite sınavlarında ilk 100 de 50 den fazla derece çıkaran , STV lerinde hem en güzel belgeselleride en güzel mesajlarıda veren , ben bizzat içlerinde bulundum ders çalışma ve çalıştırma müptelası insanlarda geldi..Ve inanın onların o sözünü dinledikleri sizin tanımadan demediğinizi bırakmadığınız Amerikadaki insan bile size nasıl şefkatle bakıyor düşünüyor bilseniz çok üzülürsünüz..Hatta onuda koymalı buraya , Bülent Ecevit , Toktamış Ateş , Cem Karaca severmisiniz..Bakalım mı onlar ne diyorlar bu insanlar hakkında..Hatta eğer kim gerçek eğitime önem vermiş , kim ülkedeki birlikten beraberlikten yana çaba harcamış , kim en çok çilelere maruz kalmış baksak inanın fena morarırsınız , bakalım mı varmısınız?? Hadi birazda farklı kaynaklarıda dinleyin.

 

Bakın Atamız ne güzel deöiş ,size ben öğretecem Atatürkün din hakkındaki gerçek sözlerini , hadi gerçek Atatürkçüler gösterin gerçekliğinizi innamayın düşmanın istismar sözlerine

 

Hz. Muhammed (sav)'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir'de kazandığı zafer, fani insanların karı değildir; O'nun peygamber olduğunun en kuvvetli işareti işte bu savaştır. 13

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

muzaffer 1905,artık şu din üzerinden boş konuşma istersen,sen bana ATATÜRK 'ün dine bakışını anlatma,

 

amerikadaki zatın bizler için beslediği şefkati hiç yazma.

 

dini istismar edenler sizin gibiler ve sizin ****** ettiklerinizdir.

 

ne müslümanlık'tan bahset nede ATATÜRK'ten çünkü insan bilmediği şeyler hakkında konuşmamalıdır.

 

 

 

 

''düşmanlarında aklı vardır arkadaşlar'' demişsin.bu ne nefret bu ne kin,bizim gibi düşünenler demek sizin

 

düşmanınız ha.PES VALLAHİ.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bence kimse kimsenin düşmanı değildir bu ülkede olmamalıdır daha doğrusu bence arkadas orda sizden değil de bu işlerin arkasındakilerden bahsediyor.Biz solcumuzla sağcımızla müslümanımzla hristiyanımızla ateistimizle komunistimizle yasamayı öğrenmeliyiz barış içinde ve hoşgörüyle.Birbirimizi küçümsemeyi eleştirmeyi bırakıp da kendimizi milletimize adayıp da çalışsak amerikadan ii olurduk deil mi.Ozaman çalışmaya başlayalım artık.Milletçe uyuduğumuz kış uykusundan uyanalım lütfen

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"eger dogru olan siz olsaydınız tek bir fraksiyon olurdunuz.demek ki o kadar bozuk bir fikri savunuyorsunuz ki onlarca fraksiyonunuz var"

Yukarıdaki bu yorum yıllarca önce söylenenleri yansıtır.Sol mantığın kendisidir.Saf ve temizdir.Duygusallığı yoktur.

Başarısızlığının yegane sebebi, insan üzerine kuruludur.İnsan DUYGUSALDIR.

Uzun uzun anlatılmasına gerek yoktur.O bir ekoldür.Binlerce yıl geçse asla yapısından taviz vermeyecektir.Birçok başarısızlığa uğrasa da, o herzaman varolacaktır.

İnsan yaşadığı müddete duygusallığı ile aşamadığı her sorunda karşısında onu bulacaktır.

Ona sarılacaktır ve onu terkedecektir.

Onun için canını verecektir,işkencelerden geçecektir,yıpranacaktır,üzülecektir,yaşamı alt üst olacaktır,ona kızacaktır,isyan edecektir,ama için için onu hep sevecektir.

Lütfen bazı şeyleri eleştirirken duygusallaşarak hakedilmeyen yakıştırmalar yapmayalım.

Her insan solcu doğar sonra değişir.

Tıpkı her insan melek dogar sonra kirlenir fikri gibi

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bence kimse kimsenin düşmanı değildir bu ülkede olmamalıdır daha doğrusu bence arkadas orda sizden değil de bu işlerin arkasındakilerden bahsediyor.Biz solcumuzla sağcımızla müslümanımzla hristiyanımızla ateistimizle komunistimizle yasamayı öğrenmeliyiz barış içinde ve hoşgörüyle.Birbirimizi küçümsemeyi eleştirmeyi bırakıp da kendimizi milletimize adayıp da çalışsak amerikadan ii olurduk deil mi.Ozaman çalışmaya başlayalım artık.Milletçe uyuduğumuz kış uykusundan uyanalım lütfen

 

Evet haklısın sevgili cecile...

kimse kimsnin düşmanı olmamalıdır tabiki...

Fakat bu ülke severliğin bir hizmet yarışı olduğunu kabul edin lütfen...

Evet birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz ve yaşıyoruzda zaten bundan kimsenin kuşkusu olmasın...

Fakaaaat Ülke çıkarları tehlike girdiğinde ve bu güzelim ülke bize ihtiyaç duyduğunda inanın hepimiz bir yumruk ve bir beden oluruz bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Ama genç Cumhuriyete ve sınırlarını kan ile belirlemiş ülke gerçeklerine karşı başka bir arayış ve güç bulmaya kimse kalkmasın.

Çünkü güç dışarıda değil bizlerde...

Dost sevgilerimle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben artık bu konularda fikir beyan etmiyeceğim.kısır döngü içinde dönüp durmak hiç bir fayda vermiyor.

bu ülke hakkında kötü emeller besleyenler bilsinki aradıkları ve bekledikleri fırsatı bulamayacaklar.

 

yukarıda yıldızlanan sözcüklerim kfr değildi belirtmek isterim.

 

kırdıklarım olduysa özür dilerim. sevgiler :clover:

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ben artık bu konularda fikir beyan etmiyeceğim.kısır döngü içinde dönüp durmak hiç bir fayda vermiyor.

bu ülke hakkında kötü emeller besleyenler bilsinki aradıkları ve bekledikleri fırsatı bulamayacaklar.

 

yukarıda yıldızlanan sözcüklerim kfr değildi belirtmek isterim.

 

kırdıklarım olduysa özür dilerim. sevgiler :clover:

 

"ben artık bu konularda fikir beyan etmiyeceğim"

:(

 

"kısır döngü içinde dönüp durmak hiç bir fayda vermiyor."

 

Öyle değil sevgili frozen,

Bizler ve başkaları, sizin değerli desteğinizden ve fikirlerinizden yararlanıyoruz.

 

"bu ülke hakkında kötü emeller besleyenler bilsinki aradıkları ve bekledikleri fırsatı bulamayacaklar."

 

İşte bunun için devam etmelisin.

 

İyi dileklerimle...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Vaaay dipnot , şu üstteki yazına bayıldım evet ülke sevmenin bir hizmet yarışı olduğunu , birlik olmamız gerektiğini , MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERİMİZDENDE ödün vermemiz gerekiyor değil mi...Arkadaşım sen o zaman cumhuriyet okumayı bırakırsın bu sözünde samimi isen..Bu gazetenin her günkü başlığı şu 2-3 olayı tutuşturmak için başka bişey için değil.

 

1.si orduyla hükümeti karşı karşıya getirme

2.si halkla hükümeti karşı karşıya getirme

3.sü hükümeti karalama

 

bir kere bi başlık vardı çok güldüm vardı 'AKP nin çıkar amaçlı kongresi' yazmışlar , ne gün baksam mutlaka bir art niyetle sataşma karalama VE YALAN vardır..Onlara yapılan yalanlamaları koyayım mı buraya.Genelkurmaydan , başbakandan , o düşman göstermek için didindiği cemaatten insanlardan...İşte sonuç olarak böyle haftanın 7 günü çalışan çabalayan , ülkesinde yaşamayı haram ettikleri insanların hizmetin daha çok kim çabalıyor bu ülke için..Enflasyonda olsun , ihracatta olsun , bütçe nin fazka vermesinde olsun , eğitimde olsun ,,,, hem kitaplarında hem TV lerinde hem gazetelerinde hepside bu ülke insanı için geleceği için , ebedi ahiret hayatınızı kurtarmak için uğraşıyorlar..Karşılık olarak ise yapmadıkları takiyye kalmıyor , bazıları o Türk okullarını karalamak için PKK propagandasını bile gazetelerinde yer veriyor baş harfi cumhuriyet..Gündemde neler varken hergün şehit haberleri ortaya çıkarılan çeteler yapılan trilyonluk yatırımlar varken bazılarının gündemi sadece hükümeti yıkma için haber veriyor saklıyorlar kazandırılan hizmetleri baş harfi cumhuriyet.. Cumhuriyet'in vaziyeti idare eden haberlerinin altı bomboş başlıklarına gün sırasına göre bakalım: Çetede "Polat Alemdar" kimliği(18 Şubat); Eski polis müdürü tutuklandı (19 Şubat); Kürenin içinden kirli ilişkiler çıktı (22 Şubat); Çete lideri şizofren çıktı(23 Şubat).Yer yerinden oynuyor. Ankara sokak sokak paylaşılmış. En ince detaylara kadar istihbarat çalışması yapılmış. Ayaş tünelinde gayr-i nizami harp eğitimi ve infazlar yapılmış. Armada gibi büyük iş merkezlerinin nasıl ele geçirileceğinin planları yapılmış. Genelkurmay Başkanı gidebildiğiniz kadar üzerine gidin demiş. Ve şimdi siz bunun üzerine Cumhuriyet'in başlıklarına bir daha bakın...Allahın hükümlerini hayvana yakıştırmak hele nasıl bir Atatürkçülük! tür?? Hadi inanan insanları hayvan yerine koyuyorlarda biliyorlar mı Atatürkün annesini manevi kızı Ülkü hanımın nasıl giyindiğini..Tutturmuşlar siyasi simge diye ama sorsan onlara hadi göster bir tane öyle insan göster onuda GÖSTEREMEZLER..

 

Dipnot üstteki yazına katılıyorum , sizinde öğrendiğiniz ve güvendiğiniz insanlardan duyduklarınızla iyi bişeytler çabasında olduğunuz çok net görülüyor..Ama gözünüzü seveyim İNSANLARI ÇARÇABUK DAMGALAMAYIN , zira sabetay insanların güvenlik birimleri , medya , mafya , eğitim kurulları , finans VE DIŞ MİHRAKLARLA NE KADAR BAĞLANTILI OLDUKLARINI bilmediğinizden onların kötü amaçlı istismarlarına takıldığınız o kadar aşina ki..Farklı gazeteler (mesela zaman) de okuyun , STV yide izleyiniz ,çünkü bunlarda hiçbirşey saklanmıyor dengeleri bozmamak şartıyla , daha sağlam bilgiye sahip olmanız için size farklı kaynaklarıda tavsiye ediyorum..Bu üstteki görüşünü her zaman savunmanıda isterim..

 

Son olarak Atamız ne demiş ;

 

'Milletimiz din gibi kuvvetli bir fazilete sahiptir. Bu fazileti hiçbir kuvvet, milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz' 3 Atatürk SD; II, s. 66-67

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

"ben artık bu konularda fikir beyan etmiyeceğim"

:(

 

"kısır döngü içinde dönüp durmak hiç bir fayda vermiyor."

 

Öyle değil sevgili frozen,

Bizler ve başkaları, sizin değerli desteğinizden ve fikirlerinizden yararlanıyoruz.

 

"bu ülke hakkında kötü emeller besleyenler bilsinki aradıkları ve bekledikleri fırsatı bulamayacaklar."

 

İşte bunun için devam etmelisin.

 

İyi dileklerimle...

 

Sevgili frozen bu konuda bilimselci çok haklı ...

 

bende çok iyi biliyorum, içinde yaşattığın o duyguları...

 

bu aymaz düşüncelere ne anlatırsan anlat kendi anlamak istedklerini anladıklarını...

 

 

Birbirmizden tamamlayacağımız yeni görüş ve düşünceler diğerlerinden çok birbirimiz için çok daha önemli...

 

Her konuda elinden geldiğince birbirimizi aydınlatmak ve doğrulara yönlendirmek için de yazmaya devam etmelisin...

 

Unutma ki cevaplamasakta aydın düşünelerini ifade eden tüm arkadaşların görüş ve düşüncelerini ve ifade etmek istediklerini hiç bir satırını atlamadan okuyoruz ve okunuyor...

 

işte bunun içinde yazmaya devam etmelisin...

 

Seni ilgiyle ve dikkatle takip ediyorum...

 

sevgiler ...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Vaaay dipnot ,

 

şu üstteki yazına bayıldım

 

1.si orduyla hükümeti karşı karşıya getirme

2.si halkla hükümeti karşı karşıya getirme

3.sü hükümeti karalama

 

bir kere bi başlık vardı çok güldüm

Sayın bayım...

 

ifadelerinizdeki seviyenizi gösteren bazı kelime ve cümlelerinizi yukarıya alıntı yaptım....

 

bu yaklaşım ve Akp borazancılığı ifadeleriniz ve polemik yazılarınızla

 

karşınızdakileri yıldırmaya yönelik üslubunuz zaman zaman başarıya da ulaşmıyor değil...

 

Ama sonuç tabiki sıfır... ulaşacağınız yer sadece bu döneme ait geçici başarılar olacaktır...

 

şöyle bir düşünün Akp yerine herhangi başka bir siyasi görüş iktidara geçtiğinde

 

ve siz karşı görüşlerinizi yazdığınızda sıraladığınız bu üç madde size de yönlendirilmeyecek mi...

 

Yani zaman değişir ve bu borazan tavırlar geçici başarılar olarak kalır....

 

 

Var olanı yanlışlarıyla da olsa savunmak arkasından koyun gibi yürümek kolaydır..

 

zor olan buna rağmen görünen ve görülen hata ve yanlışların ifade edilebilmesidir...

 

siz bu iktidarda olma mantığıyla ona buna gülmekten vazgeçip..Oturup bir daha düşünün isterseniz...

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

gece kuşu sen merak etme , size anlatılan masallarıda , arka tarafta yaşanmış ortaya çıkarılmış gizli gerçekleride biliyorum ben..Hatta burayada açmıştım Türkiyedeki solun görünmeyen yüzü forumu diye , eğer onu görseniz ve görseler bi daha sokakta rahat yürüyemez hale gelirdiniz..Terör örgütlerinin döktüğü kanları , sivil halka yönelik yaptıkları katliamları , yaktıkları ciğerleri terör olarak tanıyorsunuz heralde...O zaman bekleyin ben buraya dökecem sizin takip ettiğiniz o Türksolunun onların size sevdirdiği militanları , bu topraklarda kurdukları bu zamana kadar 150-200 tane örgütü bu işlerin içinde olanların bilgilendirmeleriyle dökecemm..En masum sol parti gibi görülen CHP nin rotary kulüpleriyle irtibatlarını , SHP nin PKK yandaşlarını barındırdığını , öcalanı bile meclise sokmaya kalktıklarını , komunist partiler hakkında bilgiler (yayın organlarından kırsal alanlarda faaliyet gösterenlerine kadar) , sol gazetelerin geçmiş dönemlerinde savundukları farklı akımları bölücülüğü , ermeni evlatlıklarının önderliğine verilmiş oluşumların terör örgütüyle ne kadar sarmaş dolaş olduğunu , yahudilerin rusyaya ve almanyaya olan desteklerini , bu ideolojilerin babasına kadar elimden geldiğince Allah izin verirse yazacam! Sonra siz oturup düşüneceksiniz , Allahım ben bilmeden meğer kimlerin değirmenine su taşıyormuşum , bizden nasıl saklarlar bunları diye kafanıza vuracaksınız..!!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Misafir Zıplayan Dana

Ben KralX ile Bozan'ın muhabbetine bayılıyorum...

Özellikle de her yazıdan sonra Kral'ın Bozan'a ettiği övgü dolu laflar okunmaya değer benim için.Kral denen birinin,birine övgü dolu sözler etmesi için onun öğrencisi olması gerekiyor,çünkü Karal başka durumda kimseyi övmez.Aklıma bir fıkra geldi:

Adamın biri bir papağan almak ister ve dükkanın birine girer.Üç tane papağan görür ve tezgahtara sorar en baştakini,tüyleri parlak ve diri bir papağandır bu:

-Ne kadar fiyatı?

-100 dolar...

-Özellikleri nelerdir?

-Bu papağan Fransızca bilir...

 

İkinciyi görür,onun da tüyleri parlak ve diridir; sorar yine:

-Bu ne kadar?

-500 dolar

-Bunun özellikleri nedir?

-Bu hem Fransızca,hem de İngilizce bilir...

 

Üçüncüye bakar adam,tüyleri gitmiş,kel kalmış ve yılgın bir haldedir bu papağan;bu ne kadar der:

-Bu 2000 dolar

-Hadi ya,bunun özellikleri nedir?

-Valla biz de bilmiyoruz,ama bu ikisi buna "HOCA" diyor...

 

Durum aynen böyle,Bozan'ın özelliklerini bilmiyorum ve bana göre çok "sıradan" ve gereksiz belirlemelerde bulunan biri ama KRAL'ımız çok seviyor,vardır bir özelliği...

Malesef ne bozanı taklit ederek oluyor ne de üç beş kelimeyi geçmeyen Soldan edebiyatı ile (( Yurtseverler, emekçiler, kapitalistler vesaire )

İşte buna bir örnek...

Benim merak ettiğim şey acaba kimdir bu Bozan'ı taklit eden vatandaş? Muhtemelen,iki kelime Osmanlıca görmüş Bozan kardeş ve taklit edilidiği fikrine varmış;canım daha kimse seni taklit edecek kadar kafayı yemedi,rahat ol...

I Mukaddime

Sanırım Bozan yazın hayatımız bir "İbn-i Haldun"u olmaya çalışıyor...

Yusuf ziya ( akçuraoğlu ) meşhur makalesinde ki bu metni okumayan Türkiyede siyaseti anlayamaz, ( Enver ziya ( karal ) çok önceleri yeniden neşretmişti ) . Akçuraoğlu Türk siyasetini ve izlenmesi gereken yolu ÜÇ TARZ-I SİYASET adlı eserinde anlatmış ve siyaseti, Türkçülük, batıcılık ve islamcılık olmak üzere üç ayrı bahis içerisinde ele almıştır.

Burada da dikkaten bir şey kaçmış...

Kendini Türkçü olarak addeden Yusuf Ziya kafatasçı bir zihniyetten uzak duran ve bu konuda hassasiyeti olan biri olsa da, milliyetçilik denen kuyuda boğulmaktan çok su yutarak kurtulan biri olsa da,Rus menşeili bir okumayla yorumda bulunduğu unutulmamalıdır.Yusuf Ziya'nın Rus menşeili bir kişi olduğunu unutmayalım...Zaten kendi döneminin tüm Turancıları Rus menşeilidir.Acaba bu ayrımda kendisi nerede durmaktadır?

"Rus yanlısı eğitimli,Batı taraftarı ama Turancı",biraz Jirinovski'nin partisine benzedi gerçi ama ikisi de aynı yerden galme nasılsa...

Somut şeyler yani..

Yani biraz maddesel..

Hani birileri diyorduya kavramlar maddedir diye..

Sanırım bunu kastediyordu..

Kavramları maddeleştir..

Matarlazimle özdeşleştir abi.

İşte yine Hoca'sından yardım dileyen ama bunu anlatayamayan parlak tüylü ve İngilizce yerine de arapça bilen vatandaşın lafları...

Madde nedir?

Materyalizm nedir?

Kavram nedir?

Ve sen bunun neresindesin,aç da bir felsefe sözlüğü oku da sonra soru sor bence...Dikkat et,okuduktan sonra not al,arapçaya çevir bir de öyle oku,sonra istihareye yat,belki o zaman anlarsın...

Bir antikomünist olarak bende yorum ekleyebilirmiyim sevgili kontrasağduyu?Bu görüşü benimseyip savunan kişilerin tek amacı din düşmanlığıdır başka bir şey değil dini afyon olarak gören bir akımın arkasından gitmenin tek açıklaması budur diye düşünüyorum

Sana önerim fazla düşünme kardeş...Pek yaramamış sana düşünmek.

Dini bir afyon olarak görmek ne demektir? Fazla düşünme,onu söyleyen kişinin kitabını bul,sen okuma ama;başkasına okur ve o kişi sana anlatsın.Yani okuyup-düşünme...

Bilim dini destekler demedikmi...

Bilim, inançların tümüne karşıdır.

Bu iki arkadaşın dediklerinin ikiside kesinlikle yanlış.

Bilim'in ne tanrıyı ispatlama derdi vardır ne de reddetme derdi...

Big-bang'ın keşfiyle yıllarca maddenin yoktan var olmaz vardan yok olmaz kuralını yıkan son çalışmaları, Kur'an-ın söylediği şekilde desteklendiğini görmedikmi.

Yani yalanın bu kadarı olur...

Madem yoktan bir şey varolmaz,peki Tanrı'nın bir maddesi yok mudur?Özü yok mudur?

 

Ya da daha usturuplu sorayım sana Kralımız,Madam ki Tanrı maddi değildir,o zaman neden Tanrı'yı maddi dayanaklarla açıklamaya çalışıyorsun?Maddi dayanaklarla -big ben bunu kanıtlamış ya- kanıtlanan bir şey maddi değil midir?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sevgili BİLİMSELCİ

VE

sevgili GECE KUŞU ,önemseyip cevap yazdığınız için sizlere teşekkür etmek istedim. :clover::clover:

 

 

karşılıklı fikir alışverişinden ziyade atışmaya döndüğünü görüyorum buna bende dahil.ve sizinde bildiğiniz

 

gibi(karşıt görüşte olan arkadaşlarla) böylesine körü körüne savunulan fikirleri tartışmaya kalkarsak bu kısır

 

döngüden öteye gidemeyecektir.

 

emelleri her ne olursa olsun cumhuriyet düşmanı insanlar (büyük bir mali desteği arkalarına alarak )

 

zannediyorlarki sessiz ve derinden ilerliyoruz ele geçiriyoruz.oysa bilmiyorlar ki yada unutuyorlarki bunca

 

kanla sulanarak alınmış bu yurdun tek bir metre karesini bile ellerine geçiremiyecekler.çünkü vatanını ve

 

milletini seven her vatandaş (kürt ,laz, türk..vs) biliyor ki BAŞKA TÜRKİYE YOK.

 

 

 

........................................

 

karşıt görüş yazacak arkadaş varsa lütfen zahmet etmesin ne diyeceklerini zaten biliyorum ve sevgilerimi yolluyorum.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

sevgili BİLİMSELCİ

VE

sevgili GECE KUŞU ,önemseyip cevap yazdığınız için sizlere teşekkür etmek istedim. :clover::clover:

karşılıklı fikir alışverişinden ziyade atışmaya döndüğünü görüyorum buna bende dahil.ve sizinde bildiğiniz

 

gibi(karşıt görüşte olan arkadaşlarla) böylesine körü körüne savunulan fikirleri tartışmaya kalkarsak bu kısır

 

döngüden öteye gidemeyecektir.

 

emelleri her ne olursa olsun cumhuriyet düşmanı insanlar (büyük bir mali desteği arkalarına alarak )

 

zannediyorlarki sessiz ve derinden ilerliyoruz ele geçiriyoruz.oysa bilmiyorlar ki yada unutuyorlarki bunca

 

kanla sulanarak alınmış bu yurdun tek bir metre karesini bile ellerine geçiremiyecekler.çünkü vatanını ve

 

milletini seven her vatandaş (kürt ,laz, türk..vs) biliyor ki BAŞKA TÜRKİYE YOK.

........................................

 

karşıt görüş yazacak arkadaş varsa lütfen zahmet etmesin ne diyeceklerini zaten biliyorum ve sevgilerimi yolluyorum.

 

sevgili 'frozen' kardeşim;

 

yazını dikkatle okudum ...

 

sana aynen katılıyorum...

 

ve seninde ifade etmeye çalıştığın gibi meydanın boş olmadığını da her zaman göstermemiz gerektiğine inanıyorum...

 

bir gün sen , bir gün biz...diğer birgün bir başkası...bir başkaları...

 

sana ve forumdaşlarıma sevgiler...

 

 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Sana önerim fazla düşünme kardeş...Pek yaramamış sana düşünmek.

Dini bir afyon olarak görmek ne demektir? Fazla düşünme,onu söyleyen kişinin kitabını bul,sen okuma ama;başkasına okur ve o kişi sana anlatsın.Yani okuyup-düşünme...

 

Kimseyle kişisel polemiğe girmeyeyim diye uğraşıyorum ama arada böyle sataşanlar olunca cevap vermem gerektiğine inanıyorum;

Sevgili kardeşim neden insanlar üzerine oynuyorsun oyununu biri diğerinin yazdığını beğeniyor ve bunu belirtmiş bunda seni rahatsız eden şey ne?çekememezlikmi?alıntılar yapıp herşeyin en iyisini ve en doğrusunu ben bilirim edasıyla yorumlar eklemişsin dikkat çekme telaşındasın herhalde"bakın bende burdayım banada bir iki takdir yazasanız ne olur"demek istiyorsun galiba merak etme üzülme elimizden geldiğince yazılan yorumları okuyoruz yani kendini gösterebilmen için başkalarıyla dalga geçen yazılar yazmana gerek yok.

Haklısın kast ettiğin şeyleri okuyup düşünmem için bir neden yok çünkü güzel başımı yormaya değmeyecek kadar ucuz buluyorum senin savunduklarını hem bak okumakla sadece olmuyor ben bizzat birebir o yönetim şekliyle yaşayan insanların görüşlerini ekledim ama senin için yazının o kısmının pek önemi yok değilmi?Tipik provakatif zihniyette olduğun için direkt insanların yorumlarını alıp kendi komik yorumlarını ekleyip insanları kışkırtmak amacındasın üstelik bunu yaparken takındığın uslup çok çirkin.Sen bana okuyup düşünme dedin ama ben sana tam tersini söyleyeceğim ÇOK OKU ÇOK DÜŞÜN çünkü buna çok ihtiyacın var.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Zıplayan dana bey , neden benim yazdıklarıma (kontrsağduyu-muzaffer 1905) cevap verme lütfunda bulunmadınız , çünkü HEPSİDE GERÇEKLER Daha bu savunduğunuz ideoliojinin tarihinden , arka taraflarında dönen dolaplardan bi habersiniz , size mantıklı gelecek şeyler söylüyorlar , çünkü böyle yapmazlarsa Bİ DAHA O BAŞTAKİLERİ BEYEFENDİLERİ SEÇMEZZZ..Allaha bin şükür ZAMAN gazetesi gibi Aksiyon dergisi gibi STV gibi yayın organları ve ömrünü bu akımların ortasında geçiren cesur insanların araştırmalarıyla beraber ortaya çıkarttıkları GERÇEKLER VAR!

 

Bu ideolojiden sempati duymuş kardeşlerim , lütfen bana dermisiniz sosyalizmde yada komunizmde yada bunlara yakın adı herneysede hangi taraflarını gördünüzde beğendiniz!! Hangi kendi ruh dünyanızda olan bir rengi bir türküyü burda buldunuz!! Söyleyin rahat ve aklı başında düşünen insanlar olun ne olur , eğer sizde bu millete bu uğruna yüzlerce kez kanlardan canlardan geçirilerek , bütün milletlerin bir olup çullanarak teslim edilmemiş vatana bişeyler kazandırma gözler açma gibi bir mukaddes vazifedeyseniz anlaşmamız , bölünmememiz , birlik olmamız lazımdır.!!! Siz bize deyiniz hangi yönlerini beğendiniz , ama şunuda unutmayın tarihten ders alınmazsa tekerrür eder durur bunuda unutmayın , şunada emin olun sizden saklanan bir çok gerçekten haberimiz varr

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kendi çapımda yaptığım küçük araştırmalar ve gözlemlerin bir kısmını sizlerle paylaşmak istedim.Dünya kuruldu kurulalı insanlar kendilerine en uygun yönetim sistemini bulmaya çalışmışlar.Bugün de yeryüzünde yürülükte olan sistemlerin kimi yönü iyi kimi yönü kötüdür kıyaslanınca.

Şimdi yazacaklarımdan ötürü umarım komünizm ya da sosyalizm sempatizanı sanılmam.Ama kökten de bu sistemleri kötülemenin pek yerinde bulmadığım doğrudur.Hatta cumhuriyetimizin kuruluş yıllarında dahi pek çoğumuzun bildiği isimlerin komünizm yanlısı düşüncelere sahip olduğunu da unutmayalım.Bu sistemin iyiliği kötülüğü üzerineyse : 90 lı yılların başında Bulgaristan'dan göç eden kişilerle çalışmışlığım vardı.Laf arasında oradaki sistem üzerine konuştuklarımızdan bazı göze çarpan noktalar :

 

1-Herkesin bir işi var

2-Herkes sağlık sisteminden yararlanıyor

3-Herkes otomobil sahibi olabiliyor ( bunun için kaydoluyorsunuz sıranız gelince alıyorsunuz fakat seçenek sadece yerli üretimle kısıtlı)

4-Herkes spor yapıyor,hatırlarsanız ülkemize ilk madalyaları kazandıran kişiler de bu ülkeden göç edenlerdi

5-Herkes sosyal,eğlence yerlerine rahatlıkla gidebiliyorsunuz

 

Şimdi bunlara bakaraktan kendimizi kıyaslayalım

 

1-İsterseniz üniversite mezunu olun bir iş bulma şansınız zayıf

2-Malumunuz sigortalı ya da bağkurlu değilseniz sağlık sisteminden yararlanmanız zor,heryer özel hastanelerle dolu,Allah korusun hasta olmaya hiç gelmez

3-Bakın bu seçenek bizde daha geniş,kesenize göre her dünya markasını alabiliyorsunuz.

4-Maalesef spor aktivitelerimiz kısıtlı,ya futbol ya futbol

5-Eh,birçoğumuzun eğlence anlayışı kahvehaneden öteye geçemiyor.

 

Bir de küçük anı :

5-10 yıl önce köyümdeyim,benden yaşça biraz büyük kişilerle bir sohbetteyiz.Laf döndü dolaştı para kazanamadıklarına geldi.Ben de dedim ki,yahu 30 dönüm toprağı olanınızda da traktör var,300 dönüm olanınızda da.Hepiniz birbirinizi tanıyorsunuz.Şöyle iyi anlaşacaklarınızla topraklarınızı birleştirseniz(şirket misali),fazla traktörleri elden çıkarıp mesela biçerdöver alsanız,hasılatı da topraklarınız ölçüsünde paylaşsanız daha verimli olmaz mı?Aldığım cevaba bakın : o dediğin komünizmdir!

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bugün yahudi inanışlarını , onların ülkülerini , devletler ve süper güçler içinde ellerinin nerelere kadar uzandığını irtibatlı olduklarını biliyormusunuz?

 

Komunizmi var edenler ve başa getirdikleri YAHUDİLERDİR.Karl marx bir alman yahudisidir..Lenin rütübeli bir masondur..Stalin de yahudidir.. MİLYONLARCA İNSANIN HAYATINI VE AHİRETİNİ KAYBETTİRECEK İDEOLOJİLERİ DESTEKLEMİŞLERDİR YAHUDİLER ve başarmışlardırda..Allah kitap tanımayan marksistler mi size adalet getirecekmiş..Evet , mükemmel getirmiş , sade birinin değil 2 milyonun elindeki son toprağa atacak tohumuna el koymuş açlıktan ölmelerine sebep olmuş..Kübada STV dede gösterdi , sade bir kaç kişinin değil binlercesinin kafalarına hiç acımadan kurşun sıkmışlar , gece gündüz köle etmiş ******* yerine bile koymayan acımasız gücün güçlünün yaşamı olan bir ideoloji işte..Tabii artık yahudilerin bunlara desteği ortaya çıkınca bu seferde ERMENİ EVLATLIKLARINA AZINLIKLARA vaadlerle desteklerle yaşatmaya çalışıyorlar bu insanı insan yerine koymayan İDEOLOJİYİ..size anlatılanlar masaldan başka bişey değil , görünmeyen kısımlarından bihabersiniz

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nedeni çok basit commancım : CFR , Bilderberg , Bohemian , Rotary , Ullimunati , SBS (Kfatası ve kemikler cemiyeti) , Tapınakçılar XXX Mason locaları vs bunlar birer küçük dernekten ibaret değiller...Hatırlattığın iyi oldu , bak bir çok şeyin nedenini POLİTİKA BÖLÜMÜNDE KARANLIK GÜÇLERİN(YAHUDİLERİN) GİZLİ DÜNYA HAKİMİYETİ KURMA ÇABALARI başlığı altında açmaya gidiyorum şimdi..Orda yazanlar gerçektir..Onun gibi daha bir sürü eski MİT çilerin , ulaştığı bilgilerden dolayı ölümüne sebep olan yazarların , hayatını bu hakimiyet kurma savaşlarında geçirmişlerin araştırmalarıda aynı kapıya çıkıyor..Dahası Allah Teala buna DECCAL diyor benim zannımca..Onu okumanızı çok rica ve tavsiye ederim...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.