Zıplanacak içerik
  • Üye Ol

Bazı hayvanları İnsan evcilleştirdi, peki o zaman İnsan nasıl evcilleşti?


musttafa

Önerilen İletiler

Dini manada düşünmenin ne olduğu üzerine görüşümü açıkladım.

Beğenmeyen daha iyi bir tarif getirir, bizi aydınlatır.

 

Dini manada düşünmek diye bir şey yoktur. Düşünceye kısıt, yön, standart getirilemez derken bunu kastettim. 

 

Düşünce herhangi bir noktadan başlayabilir. Gözünüze ilk çarpan şeyden. Bu kalem bu masada niye duruyor'dan bile başlayabilir. O kalemin masada duruyor olmasının basit bir nedeni vardır. O nedenin biraz daha karmaşık bir nedeni daha vardır. Nedensellik kısa sürede bir karmaşa içine girer. Bu karmaşayı ne kadar çözümleyebiliyorsak o kadar bilim, yetmediği yerde felsefe yapmış oluruz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dini manada düşünmek diye bir şey yoktur. Düşünceye kısıt, yön, standart getirilemez derken bunu kastettim. 

 

Düşünce herhangi bir noktadan başlayabilir. Gözünüze ilk çarpan şeyden. Bu kalem bu masada niye duruyor'dan bile başlayabilir. O kalemin masada duruyor olmasının basit bir nedeni vardır. O nedenin biraz daha karmaşık bir nedeni daha vardır. Nedensellik kısa sürede bir karmaşa içine girer. Bu karmaşayı ne kadar çözümleyebiliyorsak o kadar bilim, yetmediği yerde felsefe yapmış oluruz.

 

 

4. keredir soruyorum yazmiyorsun

 

 

evrime bir paleontolojik delil var mi ? bir fosil var mi ?

 

dedin ki ;

 

Nedensellik kısa sürede bir karmaşa içine girer. Bu karmaşayı ne kadar çözümleyebiliyorsak o kadar bilim, yetmediği yerde felsefe yapmış oluruz.

 

 

evrim teorisi bilimsel olarak cozumlendi mi ? bir tane ara fosil bulundu mu ? yari maymun yari insan iskeleti bulundu mu ?

 

buna cevap yoksa felsefe yapmis oluruz dedin - dogru dedin .

 

 

 

 

hus_agaci_yapragi_kurbaga_fosil.jpg

Montana'da bulunan ve Paleosen döneminden (65.5 - 55 milyon yıl) kalma bu huş ağacı fosili üç boyutludur. (Solda)

50 MİLYON YILLIK KURBAĞA FOSİLİ

50 milyon yıl önce yaşamış kurbağalarla, günümüzde yaşayanlar arasında bir fark yoktur. (Sağda)

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Dini manada düşünmek diye bir şey yoktur. Düşünceye kısıt, yön, standart getirilemez derken bunu kastettim. 

 

Düşünce herhangi bir noktadan başlayabilir. Gözünüze ilk çarpan şeyden. Bu kalem bu masada niye duruyor'dan bile başlayabilir. O kalemin masada duruyor olmasının basit bir nedeni vardır. O nedenin biraz daha karmaşık bir nedeni daha vardır. Nedensellik kısa sürede bir karmaşa içine girer. Bu karmaşayı ne kadar çözümleyebiliyorsak o kadar bilim, yetmediği yerde felsefe yapmış oluruz.

 

Ben düşüncenin ne olduğunu açıklamadım, dinde düşünce tarzlarından birinden bahsettim, özel ismi Tefekkür'dür. Türkçe yazınca karışıklığa yol açtı galiba. Farklı farklı düşünme yöntemleri olabilir. Düşünmeye sınır konamaz, her yöntemi kullanır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

ara_gecis_fosili_yoktur.jpg

 

arwinistler, canlıların milyonlarca yıl içinde küçük değişimler geçirerek, birbirlerinden türediğini iddia ederler. Bilimsel bulguların çürüttüğü bu iddiaya göre, balıklar sürüngenlere, sürüngenler kuşlara dönüşmüştür.

Bu durumda, milyonlarca yıl sürdüğü varsayılan söz konusu değişim sürecinin fosil kayıtlarında pek çok delili olması gerekir. Yani, yarı balık yarı kertenkele, yarı örümcek yarı sinek, yarı kertenkele yarı kuş olan pek çok garip varlığın fosillerinin yüzyılı aşkın bir süredir yoğun olarak devam eden araştırmalar sonucunda ortaya çıkması gerekir. Ancak, yeryüzünün neredeyse tümü kazılmış olmasına rağmen, Darwinistlerin, türler arasında sözde geçiş sürecini gösterebilecekleri bir tane bile fosil yoktur.

Öte yandan örümceklerin hep örümcek, sineklerin hep sinek, balıkların hep balık, timsahların hep timsah, tavşanların hep tavşan, kuşların hep kuş olarak var olduklarını gösteren sayısız fosil örneği vardır. Yüz milyonlarca fosil, canlılığın evrim geçirmediğini, yaratıldığını ispatlamaktadır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Ben düşüncenin ne olduğunu açıklamadım, dinde düşünce tarzlarından birinden bahsettim, özel ismi Tefekkür'dür. Türkçe yazınca karışıklığa yol açtı galiba. Farklı farklı düşünme yöntemleri olabilir. Düşünmeye sınır konamaz, her yöntemi kullanır.

 

Düşüncenin sınırı olamaz ama, insan yararına olmayan, doğa gerçekleri ile örtüşmeyen düşüncenin kime ne yararı olabilir? Pratiğe konulabilir mi? Pratiğe konulamayan düşünce boş düşüncedir.

 

Bilimsel yöntem kullanılmadan düşünerek üretilen bilgi uydurma bilgidir.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Düşüncenin sınırı olamaz ama, insan yararına olmayan, doğa gerçekleri ile örtüşmeyen düşüncenin kime ne yararı olabilir? Pratiğe konulabilir mi? Pratiğe konulamayan düşünce boş düşüncedir.

 

Bilimsel yöntem kullanılmadan düşünerek üretilen bilgi uydurma bilgidir.

 

Nerede neyi kullancağına karar verecek olan insandır.

İnsan iradesine sahip olan bir varlıktır.

Düşüncenin her çeşidinide kullanır.

Bilim insanın elinde kullandığı  medotlardan biridir.

Yaratılan ayetler bilgi deposudur, içindeki bilgiler ne kadar elde edilirse, insan Tanrıya o kadar çok yaklaşır.

Bilim insanı Tanrıya yaklaştırmaktadır.

İnsanın görevi zaten bilme, anlama ve Yaratıcıyı tesbihattır.

İnsanlar istese de istemesede bu fıtrat gereği hareket ederler.

İnsanı buna çeken sürükleyen Tanrısal güçlerin varlığıdır.

Bazıları bilerek bilincinde olarak bu fıtrata uyar, bazılarıda bilincinde olmadan.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Nerede neyi kullancağına karar verecek olan insandır.

İnsan iradesine sahip olan bir varlıktır.

Düşüncenin her çeşidinide kullanır.

Bilim insanın elinde kullandığı  medotlardan biridir.

Yaratılan ayetler bilgi deposudur, içindeki bilgiler ne kadar elde edilirse, insan Tanrıya o kadar çok yaklaşır.

Bilim insanı Tanrıya yaklaştırmaktadır.

İnsanın görevi zaten bilme, anlama ve Yaratıcıyı tesbihattır.

İnsanlar istese de istemesede bu fıtrat gereği hareket ederler.

İnsanı buna çeken sürükleyen Tanrısal güçlerin varlığıdır.

Bazıları bilerek bilincinde olarak bu fıtrata uyar, bazılarıda bilincinde olmadan.

 

 

cok guzel ozetlenmis

 

her satiri ust duzey bi tecrubeyle yazilmis . Masallah original.gif

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Konunun sürekli bir dön baba dönelim oyununa çevrilmeye çalışılmasında bir yarar olmadığı için ara geçiş fosillerinin yeterince var olduğundan, fosilleşmenin çok ender oluşan bir olay olduğundan yeniden söz etmeyeceğim. Yalnız yeni bahsedilmiş bazı konular var, onlardan bahsedeceğim:

 

Bugün yaşayan türlerden hiç biri, diğerine dönüşmüş değildir. Evrim, dallanmış bir yapıdadır, ağaç gibi. Aynı daldan çıkmış dallar vardır, uzak dallar vardır. Ama sonuçta hepsi istisnasız aynı kökte birleşirler. Bu yüzden yarı şu yarı bu diye iki yaşayan canlı türünün arasında bir tür bekleyemezsiniz. Çok yakın türlerse, olur. Maymunsu insanların çoklukla fosilleri vardır.

 

Bir diğer konu, değişmemiş canlı türleri. Bir kere kurbağanın elli milyon yıl önce var olmasının evrimi çürüttüğü iddiası çok komik. Elli milyon yıl çok kısa bir süre. Elbette kurbağa o zaman da olacak. Bu, on bin yıl önceki insanlar, hatta yüz bin yıl önceki insanlar maymunsu değil, bizim gibiler denmesi kadar gülünç. Maalesef evrim karşıtlarından bunları da duyabiliyoruz. Elbette bizim gibi olacaklar, maymunsu insanları bir milyon yıldan önce arayamazsınız. 

 

Çok daha eski değişmemiş böcekler var. Evrim demek illa canlıların hepsi belli bir hızda değişmek zorundalar demek değildir. Belli bir değişim hızı var, ama bu değişim hızı türden türe farklılık gösterir. Akrep örneğin, çok az değişmiştir. Çok çok eski bugünkülere benzeyen akrep fosilleri bulunabilir. Mutasyon doğal bir tekrar sıklığına sahiptir ama bu evrim de böyledir anlamına gelmez. Doğal seçilim her tür için her çevrede farklı çalışır. Tüm türler tüm çevrelerde aynı hızda evrimleşmez. Bu zaten olanaksız. 

 

Evrimi çürütmek öyle kolay ki... 70 milyon yıllık bir tavşan fosili bulduğunuz anda evrim güm diye çöker, yok olur. Hadi hodri meydan... 70 milyon yıllık tavşanı çıkarın, biz de şapka çıkaralım... Öyle şapkadan tavşan çıkarmakla olmaz...

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

70 milyon yıllık bulabileceğiniz memeli fosili, fare büyüklüğünde ilkel bir memeli olacaktır. Bu zamanda memeli vardı. Dinozorlarla birlikte aynı dönemde yaşamış bir memeli türü biliniyor. Bunlar fare büyüklüğünde memelilerdi. Tavşan, antilop, zebra, at, deve, suaygırı, balina, sığır, zürafa, aslan, kurt, çakal... bunlar kesinlikle yoktu. Bunlardan birinin 70 milyon yıllık fosili bulunduğu anda evrimin göçeceği kesinken, evrimi yok etmek bu kadar kolayken, olmuyor. Evrim sapasağlam duruyor ve her geçen gün yeni kanıtlarla güçleniyor, kesinleşiyor. Genetik bilimi evrimin en önemli destekçisidir. Genetik haritalama yoluyla herhangi iki canlının akrabalıklarının ne kadar uzak olduğu belirleniyor. Bunun yöntemleri var. Mitokondriyal DNA veya erkek bireylerde Y kromozomu DNA larının izi sürülüyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bu arada Dawkins'in HY nin gönderdiği yaratılış atlasını görünce gülmekten bir hal olması haklıymış. Deniz yıldızı ile balık arasındaki canlının kolları yüzgeç biçimli bir deniz yıldızı olması gerektiği iddiası öylesine gülünç ki, Dawkins gülme krizine tutulabilirdi. 

 

Balığın deniz yıldızından gelmiş olması diye bir olasılıktan söz eden bile yok. Bu ikisinin türleşmeleri arasında çok uzak bir mesafe var. Kolları yüzgeçli bir ortak ata vardı iddiası desek, böyle bir iddia da yok. Yapılan çizim öylesine komik ki, bu kadar olur! İkisi de denizde yaşıyor diye, tut böyle bir komedi tasarla! Olur şey değil. Balina ile köpekbalığı arasında ara geçiş formu istemek gibi bir şey. Bu ikisinin de akrabalık derecesi çok fazla uzak. Yok böyle bir şey. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Hayat bir imtihandır, sınavdır.

 

Verilen mücadeleler sonucu, hayatın değeri anlaşılırsa hayat anlam kazanır, insan huzura kavuşur.

 

Hayatın içinde verilen sınavla kazanılan, elde edilen, ortaya çıkarılan değerlerde  insan olgunlaşır ve hayatını biçimlendirir, sıfatlanır.

 

Bu mücadeleyi vermeyen, düşünmeyen, olgunlaşmayan sıfatsızlar hayatın içinde kaybolur, dengeyi kuramazlar.

 

Hayata karşılık verebilmek, dengeye ulaşmak Tanrısal kavramların anlaşılmasıyla mümkün olur.

 

İnsanoğlu bu kavramları anlayarak mücadelesini verdiğinde hayattaki gerçek yerine ulaşacaktır, zıttı durumda mücadeleyi vermediğinde, yangelip yattığında,  aşağılanma ve sefillik vardır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yan gelip yatanlar, nasılsa cennete kapağı atacağız, köşkler, huriler, şaraplar, kızarmış etler diye bekleyen dogmatiklerdir. Bunlar esirgeyen bağışlayan sonsuz bir güç hayali ile beyinleri uyuşmuş şekilde "yaşar ne yaşar ne yaşamaz" gibi yaşarlar. Zaten bu dünyanın uyuşuk bir uyku olduğunu zannedip öte dünya rüyaları görüyorlar.

 

Böyle bir şeyin olmadığını, hayatın bir var olabilme mücadelesi olduğunu bilen ve dogmatik efsanelere kulak tıkayanlar gerçeği bulur. Ne uyuşur, ne sömürülürler. Kimse onları kandıramaz, aldatamaz, uyutamaz.

 

Tanrısal olan her efsane uyuşturucu, aldatıcı ve sahte bir yalancı ütopyadır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

-Nerede neyi kullancağına karar verecek olan insandır.

-İnsan iradesine sahip olan bir varlıktır.

-Düşüncenin her çeşidinide kullanır.

-Bilim insanın elinde kullandığı  medotlardan biridir.

-Yaratılan ayetler bilgi deposudur, içindeki bilgiler ne kadar elde edilirse, insan Tanrıya o kadar çok yaklaşır.

-Bilim insanı Tanrıya yaklaştırmaktadır.

-İnsanın görevi zaten bilme, anlama ve Yaratıcıyı tesbihattır.

-İnsanlar istese de istemesede bu fıtrat gereği hareket ederler.

-İnsanı buna çeken sürükleyen Tanrısal güçlerin varlığıdır.

-Bazıları bilerek bilincinde olarak bu fıtrata uyar, bazılarıda bilincinde olmadan.

 

-Neyin nerede kullanılacağına karar veren insan olsada, verdiği kararlar doğa tarafından veya diğer canlılar tarafından etkilenebilir.

-İnsan iradesine bilgisi oranda sahiptir.

-Düşünceden ürettiği insan yararına olan bilginin dışındaki bilgi boştur. İnsana her hangi bir yararı yoktur.

-Evet, bilim insanlar için bir metoddur. Bilim dışındaki metodların yanlışlanabilir özelliği olmadığından işe yaramaz.

-Yaratılan ayetler değil, doğa ve olguları bilgi deposudur. Ne kadar bilgi elde edilirse insanlar o kadar mutlu yaşar.

-Bilim insana daha mutlu bir yaşam sağlar.

-İnsanın verilmiş her hangi bir görev yoktur. Neslini devam ettirme ve mutlu yaşam için doğa engellerine karşı bilgi edinir, yaşamını kolaylaştırır.

-İnsanlarda düşünme ve bilgi üretme yeteneği olduğundan, istese de istemese de fıtratına göre hareket ettiği düşüncesi yanlıştır. -Bilgisi oranında insanlığa yararlı da zararlıda bir insan olabilir. Yararlılık, zararlılık ona genetik bilgi olarak(fıtrat) işlenmemiştir.

-İnsanları tanrısal güç değil doğanın gücü sürükler. Tanrısal güç, din felsefesidir. Her kültürde yüzlerce sürükleyici tanrı vardır.

-İnsansal güdülerin dışındaki toplumsal davranışların kaynağı bilgidir. İnsanın fikri ne ise zikri de odur.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Allah çalışanı, mücadele edeni destekler, ölçü budur.

Ben şuyum, buyum deyip, yan gelip yatan, araştırmayan mücadele etmeyen, ölçüyü anlamamakta direnen, yanlış eksik tartan sefil olur.

Bu geneldir, uyanan, aklını devreye sokan bunu anlar.

 

Çalışan ve mücadele eden insan doğa zorluklarını o ölçüde yenmiş olur. Kendi ve çevresinin mutluluğuna sebep olur. Tanrının desteklediği fikri yanlıştır. Yaşam tarihinde böyle bir olgu görülmemiştir. Ölçü ise mutlu bir yaşamdır.

 

Çalışmayan mücadele etmeyenin kendisi ve çevresi sefil olur. Bu temeldir, gözlemleyen bunu anlar.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bazı kelime ve kavramlara kör olanlar, hatta bu kelimeleri anlamadıklarını idrak edemeyenler, biz düşünüyoruz diye belli başlı kelimeleri tekrar ederek, geneli görmeden açıklama yaptığını zanneden ve doğru sonuçları ortaya koyduğu fikrine sahip olanlar, ön yargılarına teslim olan, düşündüğü hissine kapılan düşüncesizlerdir.

 

Kuranda bu durum körlük, sağırlık ve dilsizlik olarak ifade edilmiştir.

 

Cahilliğini ve bilgisizliğini kabul etmeyen, ama biliyoruz zannında olanlar, yanılgıları,  gördüklerini  gerçek olarak algılayan,  akıl sahibi olmayan, aklını kullanamayanlardır.

 

Kendi beyinlerinin içinde şekillendirdiği resme göre düz mantık yürüterek olayları ve dini kavramları açıklamaya yorumlamaya çalışanların yanılgıları,kendileri için açtıkları,  kendilerine özel cehennemdir ve bu cehennemin ateşini yine kendi beyinleriyle ürettikleri zanlarla alevlendirerek genişletmekte, doğruya giden yollardan uzaklaşmaktadırlar.

 

Ayrıca bu cehennemlerine, sanki iyi birşey yapıyorlarmış, diğer insanlara yardım ediyorlarmış gibi hissederek onlarıda çağırmakta ve gelin denerek, yanılgılarında yanmaya davet etmektedirler.

 

Aklı olanlar, düşünenler, kelamlardaki uyarıları dikkate alıp algılayabilenler bu yanıgılarıla dolu dünyaya adım atmazlar, mücadeleye devam ederler.

 

Dini anlamak, insanın özünü kavramak  ve yaratılıştaki hikmetleri çözmek niyetinde olup ve bu yola kendini adamış olanları, Allahı tesbih etme görevini yerine getirenleri elbette Allah doğru yolu gösterecek, destekleyecek, düşünce yollarını açacaktır.

 

Hayat bir imtihandır, imtihanda başarılı olmak için ilimetmek ve ona göre bir anlayışa kavuşarak ilerlemek öncelikli şarttır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Bazı kelime ve kavramlara kör olanlar, ..........................

 

Kuranda bu durum körlük, sağırlık ve dilsizlik olarak ifade edilmiştir.

 

Cahilliğini ve bilgisizliğini ................ aklını kullanamayanlardır.

 

cehennemdir ve bu cehennemin ateşi..................

 

 

Şu konu da dönüp dolaşıp hep bu noktalara gelmese... İnsanları sizin inandıklarınıza inanmıyorlar diye ötekileştirmekten, hakaret etmekten, korkutmaya çalışmaktan vazgeçmelisiniz. Bu tavırlar insanlık erdemine katkı yapmaz, zarar verir. İnsanları bölmeyin, düşman bellemeyin. Bunu sırf sizin inandıklarınıza inanmıyorlar diye yapmanız insanlığı dinamitliyor. İnançlarınız, dininiz insanlığa en zararlı etken haline geliyor.

 

Bundan mutlaka vazgeçmelisiniz. 1400 sene öncenin iktidarı ele geçirme ve kaynakları sömürme amaçlı söylenmiş sözlerini kutsal ve mutlak kabul etme dogmasından vazgeçmedikçe insanları ötekileştiren ve bölenler olmaktan kendinizi sıyıramayacaksınız.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

big bang deki evreler ile ;

 

evrim teorisindeki evreler arasinda herhangi bir ortak nokta yoktur

 

TIPKI insanin sperm halinden baslayan ve yasliligina kadar uzanan EVRELERI ile; sozde ortak atasi olan maymundan meydana gelen garip ewreleri arasinda bir ozlu mantik iliskisi olmadigi gibi ..

 

ortak tek nokta vardir o da farkli konularda; ortak kelimelerin kullanilmasi olabilir ancak - '' evrim ''

 

Evrim, daha doğrusu Evrilim kendi iç dinamiği ile olur. 

 

Evrenin Evrimi ile, İnsanın Rahimde Evrimi ile, Canlıların Evrimi arasında bu açıdan fark yoktur.

 

Eğer, İnsanın rahimde verimi bir bilgi taşıyorsa ve bu bilgi varoluşa yol açıyorsa, Evrimi de doğanın bilgisinin tezahürü olarak düşünebilirsiniz.

 

Eğer, Evrenin verimi Big Bang ile bir bilgi taşıyorsa ve bu bilgi varoluşa yol açıyorsa, Evrimi de doğanın bilgisinin tezahürü olarak düşünebilirsiniz.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

-Yaratılan ayetler değil, doğa ve olguları bilgi deposudur.

-İnsanları tanrısal güç değil doğanın gücü sürükler. Tanrısal güç, din felsefesidir. Her kültürde yüzlerce sürükleyici tanrı vardır.

-İnsansal güdülerin dışındaki toplumsal davranışların kaynağı bilgidir. İnsanın fikri ne ise zikri de odur.

 

Yanlış anlamadıysam, @@musttafa Bey'in bahsettiği dinlerde anlatılan Tanrısal Güç, Doğa Gücü ile özdeş. Bilim yapmanın, doğayı ( yaratılan ayetler ) araştırmanın, İnsanın merakının doğuştan gelen bir bilgi ( güdü ) den kaynaklandığını söylüyor.  Bu bilginin de Tanrının çağrısı olduğunu, ister istemez herkesin bu çağrıya belli oranda  icabet ettiğini, düşünme yetisini dinsel veya başka türden herhangi bir dogma ile tümüyle engelleyenlerin, her şeyi çözdüm zannıyla yan gelip yatanların bir sınavı veremeyeceklerini, bertaraf olacaklarını, bu sınavın da aklını kullanmak-kulanmamak ikileminde gerçekleştiğini anlatıyor.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yanlış anlamadıysam, @@musttafa Bey'in bahsettiği dinlerde anlatılan Tanrısal Güç, Doğa Gücü ile özdeş. Bilim yapmanın, doğayı ( yaratılan ayetler ) araştırmanın, İnsanın merakının doğuştan gelen bir bilgi ( güdü ) den kaynaklandığını söylüyor.  Bu bilginin de Tanrının çağrısı olduğunu, ister istemez herkesin bu çağrıya belli oranda  icabet ettiğini, düşünme yetisini dinsel veya başka türden herhangi bir dogma ile tümüyle engelleyenlerin, her şeyi çözdüm zannıyla yan gelip yatanların bir sınavı veremeyeceklerini, bertaraf olacaklarını, bu sınavın da aklını kullanmak-kulanmamak ikileminde gerçekleştiğini anlatıyor.

 

Daha önceki yazılarımda genel olarak değinmiştim.

 

Yaratılan ayetler; doğa, evren, insan, melek, madde, canlılık, herşey.

Tanrısal güç; herşeyi yaratan güçtür, doğayıda yaratan bu güçtür. Doğanın kendiside bu gücün yansımalarından bir yansımadır, gücü elbetteki barındırır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yaratılan ayetler; ........................, melek,

 

Burada bir yanılsama var. Göremediğimiz bir şey nasıl alamet, belirti, kanıt olur? Göremiyoruz.

 

Halisünasyon diye de bir bilimsel gerçek var. Türkçesi sanrı. Beynimiz sanrı yaratabiliyor. Sanrı görüldüğünde bunu bir psişik olay olarak ele almaz da gerçek sanırsak çok büyük sakıncalar ortaya çıkar. 

 

Dinin sakıncası da sanrıları gerçek olarak sunması. Bu bir çok din inanırının hayal dünyasında yaşamasına ve gerçeklerden kopmasına yol açıyor. Cinlere inandığı için çok ciddi biçimde kişilik yitimi ve akli denge kaybına uğrayan hastalar var. Bunlar cinlere inandıkları sürece tedaviye kapalı kalıyorlar. Hocalara götürme, bunların durumunu daha da derinleştirip iyileşmelerini olanaksız duruma getiriyor. Çünkü hoca, cin inancını iyice bir pekiştiriyor. Hastayı hastalığına tümüyle mahkum kılıyor. 

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Burada bir yanılsama var. Göremediğimiz bir şey nasıl alamet, belirti, kanıt olur? Göremiyoruz.

 

Halisünasyon diye de bir bilimsel gerçek var. Türkçesi sanrı. Beynimiz sanrı yaratabiliyor. Sanrı görüldüğünde bunu bir psişik olay olarak ele almaz da gerçek sanırsak çok büyük sakıncalar ortaya çıkar. 

 

@@democrossian Din akıl sahiplerine indirilmiştir.

 

Kelam ve kelimeleri düz mantık yürüterek çözmeye çalışma yönteminden vazgeçilmediği müddetçe, bu yöntemle elde edilen bilgiler hayali olur.

 

Kuran ibrettir, uyarıdır, rehberdir, hidayet kaynağıdır.

 

Kuranda geçen bir çok kelime semboldür, ayrıca kelamlar zaten soyuttur, onun için akıl sahiplerine hitap eder.

 

Düz mantık yürüterek, herşeyi maddesel algılayan, aklı sadece buna çalışana, herşeyi gözüyle görmek isteyen ve  görüntüye vurmaya çalışanların Kurandan alacakları noksandır, çıkarımları ve izahları da eğri olacaktır. Bu bakış açısında olanlar kelamları anlayamazlar.

 

Ayrıca bazı kelimelerin türkçesini bilmemekte, yanılgıya sebep oluyor, örneğin melek bildiğin güç demektir.

 

Allahın meleklerine iman etmek demek, Allahın gücüne imandır, bunu anlamaktır, gücün ne olduğunu anlamak, ona göre bilinçlenmektir.

 

Yanlış algılayanlar, hatta bunda diretenler doğru yolu bulamazlar.

 

Kuranda  düz mantık yürütenler, çabalamadan derin düşünce gerektiren konuları, alatımları, akıl sahibi olmayanlar anlar diye bir kural yoktur.

 

İnsanın kendi beyni içinde oluşturduğu yanılgılara göre kuranı okuyanlar, değerlendirenler  elbette yanlış, eğri sonuçlara ulaşır.

 

Yanlış düşünüp doğruyu bulan yoktur, ama binlerce yanlış birer denemedir, amacıda doğruya ulaşmaktır.

 

Yanlışlar da insana tecrübe kazandırır.

 

İnsanlar istesede istemese de böyle faaliyetlerde bulunarak, içten gelen sese kulak vererek  Tanrının sıfatlarını araştırmak için çabalamaktadır.

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Yazılanları dikkate almamız için, kavramların anlamlarında birleşiyor muyuz, anlaşmamız lazımdır.

 

Düşünmek, mantık yürütmek ve doğrulamak kavramlarından ne anlıyoruz?

 

Düşünmek, mantık yürütmek, doğrulamak nasıl olmalıdır?

 

Doğrulanmayan bilginin önemi var mıdır?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Kuranda geçen kelam ve kelimeler, dini kavramlar yanlış kullanılarak çıkarımda bulunuyor.

 

Bu yanlış çıkarımlar kişisinin kendi fikridir, kendisini bağlar.

 

Genel bir anlayışı yansıtmayacağı açıktır.

 

Dini kavramlar üzerinde uzlaşamayacağımız açıktır, yapılan yanlış yorumları eleştiriyorum ve yöntemin yanlışlığına dikkat çeken birçok yazı yazdım.

 

Aslında önceki yazılarımı okursanız, genel mantığı anlarsanız, sorularınızın cevabı var.

 

Öncelikle siz kendi amacınızı sorgulamalısınız, dini forumda nelere açıklık getirecelsiniz ve nasıl katkınız olacak?

Yoruma sekme
Diğer sitelerde paylaş

Katılın Görüşlerinizi Paylaşın

Şu anda misafir olarak gönderiyorsunuz. Eğer ÜYE iseniz, ileti gönderebilmek için HEMEN GİRİŞ YAPIN.
Eğer üye değilseniz hemen KAYIT OLUN.
Not: İletiniz gönderilmeden önce bir Moderatör kontrolünden geçirilecektir.

Misafir
Maalesef göndermek istediğiniz içerik izin vermediğimiz terimler içeriyor. Aşağıda belirginleştirdiğimiz terimleri lütfen tekrar düzenleyerek gönderiniz.
Bu başlığa cevap yaz

×   Zengin metin olarak yapıştırıldı..   Onun yerine sade metin olarak yapıştır

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Önceki içeriğiniz geri getirildi..   Editörü temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgiler

Bu siteyi kullanmaya başladığınız anda kuralları kabul ediyorsunuz Kullanım Koşulu.